Toplumumuzda sık görülen, en çok da yenilen besinlerin neden olduğu kurdeşen hastalığı hakkında çok fazla kulaktan dolma bilgi yer alıyor. Özellikle bulaşıcı olduğu konusunda internet üzerinde çok bilgi dolaşıyor. Ancak kurdeşen hastalığı bulaşıcı değildir. Ürtiker kurdeşen nedir? Kurdeşen neden olur? Kurdeşen nasıl geçer? hakkında merak ettiğiniz tüm soruların yanıtı haberimizde bulabilirsiniz.

Kurdeşen diğer bir adı ile ürtiker, kabarık, kızarık ve kaşıntılı döküntüler ile karakterize bir cilt hastalığıdır. Çok eski yıllardan itibaren halk arasında görülen kurdeşenin tanısı dermatolojik muayene ile konulmaktadır. En büyük belirtisi kaşıntı olan kurdeşen bebek ve çocuklarda da görülebiliyor. Yüz dahil vücudun tüm bölgelerinde görülebilen kurdeşen, kesinlikle bulaşıcı bir özelliği bulunmamaktadır. Cilt kızarıklığı, ciltte şişlik ve kaşıntıyla kendisini gösteren kurdeşen doğru tedavi edildiğinde 24 saat bazense daha uzun sürebiliyor. Tıbbi adıyla ürtiker ciltte aniden ortaya çıkabilir. Döküntülerin boyutları birkaç milimetre ile birkaç santimetre arasında değişebilir ve birleşerek daha büyük çaplı döküntüler oluşturabilir.  Tıp uzmanları genellikle kronik ürtikerin nedenini veya akut ürtikerin neden bazen kronik bir hal aldığının nedenini belirleyemezler. Ancak deride görülen kurdeşen dökülmesinin tetikleyici nedenlerinin bir kısmının aşağıdakiler olduğu bilinmektedir: 

  • Ağrı kesici ilaçlar
  • Alkol kullanımı
  • Böcekler veya parazitler
  • Çeşitli gıda türleri
  • Cilt üzerinde uzun süreli baskı, lastik şerit gibi
  • Çizilme
  • Egzersiz
  • Enfeksiyon
  • Güneş Işığı
  • Soğuk
  • Stres
  • Yüksek ısı

Vücut içinden ya da dışarıdan gelebilecek çeşitli uyaranlarla tetiklenen kurdeşen alerjik mekanizmalar yoluyla, bazıları iltihabi enfeksiyonlar sırasında veya sonrasında, diğerleri ise soğuk, sıcak, basınç ve efor gibi fiziksel etkiler artmasına neden olabilir. 

KURDEŞEN CİLT HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

– Dudaklar, göz çevresi ve genital bölge dahil olmak üzere vücudun her yerinde ten rengi ya da kırmızı renkte kabarcıklar çıkması,

– Kaşınma isteği,

– Dudak ve göz kapaklarında şişme.

Kronik spontan ürtikeri tetikleyen gıdalar:

  • Fındık, fıstık gibi kuruyemişler
  • Midye, yengeç, kabuklu deniz ürünleri, balık
  • Muz, kivi, çilek başta olmak üzere meyveler, domates, ıspanak, patlıcan, enginar, bezelye, mantar, biber, turşular
  • Yumurta.

KURDEŞEN YA DA ÜRİTİKER TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Hastanın yediği bir besin ürtikere neden oluyorsa, bu besinin hasta tarafından tüketilmesi yasaklanır. Bunun sonrasında bir ilaç nedeniyle ortaya çıkmışsa, ilgili ilaç doktor tarafından kesilir. 

KURDEŞEN TEDAVİSİ İÇİN BİTKİSEL ÇÖZÜM

MAYDANOZ

Bir demet maydanozun suyunu çıkararak, domates ya da havuç suyuyla karıştırarak içebilirsiniz. Bu, histamin seviyesini düşürerek semptomların yarattığı rahatsızlıkları azaltabilir.

ZENCEFİL

250 gram zencefili dört litre oda sıcaklığındaki suya koyup 5-10 dakika kadar bekleyin. Oluşan bu solüsyonu banyo küvetine doldurarak özellikle kurdeşen oluşan bölgelere değecek şekilde suyun içine girin. Bir süre bekledikten sonra vücudunuzu ılık su ile durulayın.

PAPATYA

Kurdeşen tedavisinde papatya çayı kullanımı iki ucu keskin bıçak gibidir. Doğal bir antihistaminik olan papatya, bazı bünyelerde alerjik reaksiyona sebep olarak histamin seviyesinin aşırı yükselmesine ve ürtikerin artmasına neden olur. Eğer papatyaya alerjiniz olmadığından eminseniz, demlediğiniz papatya çayını banyo suyunuza katarak kurdeşen oluşmuş bölgelerinize uygulayabilirsiniz.

En sık görülen rahatsızlıklardan biri baş ağrısıdır. Baş ağrısı hem bir hastalık hem de bazı hastalıkların belirtisi olabilir. Genellikle Ramazan ayında artan baş ağrısını önlemek için uzmanlar bazı önerilerde bulunur. Yaşam kalitesini düşüren baş ağrısı, hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki Baş ağrısı neden olur? Oruçluyken yaşanan baş ağrısı nasıl önlenir? Baş ağrısına ne iyi gelir?

Metropol yaşamda en sık görülen rahatsızlıklardan biri olan baş ağrısı erkeklere oranla kadınlarda daha sık görülür. Yaşam kalitesini olumsuz etkileyen baş ağrısı başlı başına bir hastalık olduğu gibi hastalık belirtisi de olabilir. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre toplumda 4 kişiden 3’ünde görülen baş ağrısı nörolojik hastalıklar türüne girer. Yapılan araştırmalarda baş ağrısının en sık sebebi üst solunum yolları hastalığıdır. En çok yaşanan baş ağrıları ise migren, gerilim tipi ve küme baştır. Baş ağrısı birçok neden de dolayı görülebilir. Genetik ve çevresel faktörler ise bunlardan en yaygınıdır. Aşırı sinirlenme, stres ve depresyon sırasında beyindeki damarlar genişler ve beyin kendiliğinden bazı kimyasal maddeler üretir. Sinirleri uyararak ağrı meydana gelir. Bunun yanı sıra enfeksiyonlara bağlı gelişen sinüs, kulak ve beyin zarı iltihabı da baş ağrısının yaşanmasına zemin hazırlayabilir. Baş ağrısı aynı zamanda anevrizma, malformasyonlar, damar tıkanıklıkları, tümör ve hipertansiyon gibi hastalıkların da belirtisi olabilir. Bunlar hayati önem taşıyan hastalıklardır. Şiddetli ve devamlı baş ağrısı akabinde bir uzmana danışılmalıdır.

  • Çeşitli hastalıklardan ötürü görülür.
  • Regl, migren, sinüzit, üst solunum yolları enfeksiyonu, beyin kanaması, stres, depresyon… baş ağrısına yol açar.
  • Uzun süreli çalışma ve uykusuzlukta baş ağrısına sebep olabilir.
  • Soğuk suya yüz yıkama, soğuk su torbasını enseye koyma baş ağrısını aniden kesen doğal yollardır.
  • Papatya ve anason çayı ise baş ağrısının şiddetini azaltan etkili bitkisel çaylardır.

BAŞ AĞRISI ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

Yoğun iş temposu ve stres sonrası baş etrafında görülen şiddetli ağrıya Gerilim Baş Ağrısıdır. 

Bulantı ve kusma ile beraber gelişen baş ağrısı genellikle migrenin habercisidir. Orta ve şiddetli geçer bu ağrılar. Baş ağrısı ataklar şeklinde görülür. Bu hastalar genellikle ses ve ışıktan rahatsız olur. 

– Gözün arka kısmından başlayan ağrı ara sıra ataklar halinde görülür. Belli bir dönem bir yerde görüldüğü için küme baş ağrısı denir. Bu ağrı beraberinde gözlerde kızarma ve yaşarmaya rastlanır. 

– Enseden başlayan baş ağrısı ve akabinde görülen üşüme ya da ateşlenme tansiyona bağlı yaşanan baş ağrısıdır.

– Yüz kaslarında kasılma ve yüzün her yerinde kesin bir ağrı trigeminal nevrajinin işaretidir. 

BAŞ AĞRISI NASIL GEÇER?

Sebeplerine bağlı birçok ilaç tedavisi vardır. Özellikle migren gibi hastalıkla ortaya çıkan baş ağrısı için sinir sistemi rahatlatılmaya çalışılır. Bunu geçirmek için sessiz ve karanlık bir ortamda ağrı geçene kadar dinlenmek gerekir.

Bol su tüketmek vücut içindeki oksijeni dengeler. Bu da damarların kasılmasını ve genişlemesini engeller.

Rezene, nane ya da papatya gibi bitki çayları da sinirleri yatıştırdığından baş ağrısına iyi gelir. Ayrıca nane ya da çay ağacı yaprakları keskin kokusu sayesinde baş ağrısının şiddetini azaltabilir.

Enseye yapılan soğuk kompreste iyi gelen doğal yollar arasındadır. Ancak şiddetli ve devamlı baş ağrıları için uzmana başvurmakta fayda var. Aksi halde altında yatan hastalığın şiddeti artabilir. 

Son yıllarda ülkemizde severek tüketilen avokadonun cilt bakımında kullanıldığını ve cilde çok faydalı olduğunu biliyor muydunuz? Sivilcelerden lekelere, yıpranmış saçlardan dökülen saçlara kadar birçok alanda kullanabileceğiniz avokadoya dair tüm detayları haberimizde bulabilirsiniz.

Avokado, anavatanı Orta Meksika olan çiçekli bitkiler sınıfından tarçın ve kafur ağacını da içine alan defnegiller familyasına ait bir ağaç ve bu ağacın meyvelerinin adıdır. Timsah armudu da denen avokado meyveleri, küre biçiminde, oval, elips ya da armut gibi eriksi tipli yeşil, kırmızı ya da erguvani renktedir. Vitamin ve mineral bakımından oldukça zengin olan avokado, hem vücut sağlığı hem de cilt sağlığı açısından yararlı bir meyvedir. Özellikle son yıllarda ülkemizde çok satılan, sabah kahvaltılarında sağlıklı beslenmek isteyenlerin tercih ettiği avokado, Omega 3 yağ asidi ve çoklu doymamış yağlı içerdiği için cilt açısından çok yararlıdır. Peki avokado cilde nasıl uygulanır? Avokadonun cilde bilinmeyen faydaları nelerdir? Öğrenmek için yazımızın detaylarına göz atabilirsiniz.

AVOKADONUN CİLDE FAYDALARI NELERDİR?

– Avokadonun içerisinde yer alan sağlıklı yağlar cildinizin nemlenmesini sağlamaktadır. Avokadodaki yağlar cildinizde bulunan doğal yağlar ile uyuşmaktadır ve bu sebeple cildinizi besler ve günün olumsuz etkilerine karşı cildinizi korur. Bu etkileri gözlemlemek için tek yapmanız gereken bir adet olgun avokadoyu ezmek ve yüzünüze sürmektir. Yaklaşık 5-10 dakika sonra yüzünüzü yıkayıp güzel, sağlıklı ve parlak cildinizin tadına varabilirsiniz.

Kuru ve yıpranmış saçlarınızın kurtarıcısı olacak avokado meyvesi, içerdiği mineraller ve vitaminler sayesinde saç köklerinin besler. 

Akne, sivilce, egzama, küçük yanık veya kesik izleri gibi hasarlı cildin yenilenmesini sağlar. 

 Avokado anti-aging özelliğine sahip bir besin maddesidir ve kırışıkları azaltma özelliği vardır. Ezilmiş bir avokadoyu yüzünüze maske olarak uygulamak kadar avokadoyu yemek de yaşlanma belirtileri ile savaşmanıza yardımcı olur. 

Ellerinizdeki ölü deriden kurtulmak ve ellerinizi nemlendirmek için bir avokadoyu ezip bir miktar yulaf ve şeker ile karıştırın. Hazırlamış olduğunuz karışımla ellerinizi nazikçe ovalayın ve ardından karışımı 5 dakika kadar ellerinizde bekletin. Son olarak ellerinizi sabun kullanmadan durulayın. Bu karışım ellerinizi ölü deriden arındıracak, ellerinizi nemlendirecek ve besleyecek, ellerinizin ipek gibi yumuşacık olmasını sağlayacaktır.

YIPRANMIŞ SAÇLAR İÇİN AVOKADO MASKESİ

Olgunlaşmış avokdonun içerisini oyun ve pürüzsüz kıvama gelene kadar ezin. İçerisine 1 tatlı kaşığı buğday tohumu ve jojoba yağı ekleyin ve karıştırın. Karışımı saç diplerinizden uçlara kadar iyice sürün. Duş bonesi ile 30 dakika bekletin. Ardından durulayabilirsiniz.

Bu maskeyi haftada 2 defa uyguladığınızda değişimi siz de fark edeceksiniz.

AKNE VE SİVİLCELER İÇİN AVOKADO MASKESİ

Yarım avokado, yarım limonun suyu ve 2 kapsül E vitaminini blenderda karıştırın. Karışımı masaj yaparak temiz cildinize uygulayın. Maske tamamen kuruduktan sonra ılık su ile temizleyin.

KURU ELLER İÇİN AVOKADO MASKESİ

Yarım avokadonun içini bir yemek kaşığı bal ile karıştırın. Oluşan lapayı ellerinizin üzerine uygulayın. 20 dakika sonra soğuk su ile durulayın. Haftada 2 kez uygulayabilirsiniz.

Bebeklerin pişik olmasını önleyen ve cildini yumuşacık yapan bebek pudrasının güzellik alanında da kullanıldığını biliyor musunuz? Uzmanların yaptığı araştırmalara göre bebek pudrası kadınların birçok alanda kullanabileceği çok amaçlı bir bakım ürünüdür. Kirpik dökülmesinden sivilcelerin azalmasına kadar farklı alanlarda kullanabileceğiniz bebek pudrasına dair tüm detayları bugünkü yazımızda bulabilirsiniz.

Bebek pudrası, cilde çok iyi gelen bir üründür. Tahriş edici bebek bezi dermatiti önlenmesi, bir deodorant olarak ve diğer kozmetik kullanımlar için kullanılan sıkıştırılmış tozdur. Talk veya mısır nişastasından oluşan bebek pudrasını bebekli ailelerin evinde mutlaka bulunur. Hassas tenli olan bebeklerin cildine iyi gelen aynı zamanda pişik olmalarında büyük başarı sergileyen bebek pudrası, güzellik uzmanları ve dermatologlar tarafından test edildi. Alınan bilgilere ve sonuçlara göre; bebek pudrası makyajdan cilt bakımına, saç yağlanmasından sivilcelere hatta Yüzde oluşan birçok lekeyi de gidermede oldukça başarılı olduğu kanıtlandı. 

PEKİ BEBEK PUDRASININ YÜZE FAYDALARI ve KULLANIM ALANLARI NELERDİR?

Bebek pudrasını özellikle aşırı yağlı ciltlerde fondöteni sabitlemek için kullanabilirsiniz.

Gün içerisinde sürekli tempo halindeyseniz ve terliyorsanız, bu terlemeyi yüz kısmında azaltmak için bebek pudrası son derece etkilidir.

Popüler güzellik uzmanlarından biri olan Suna Dumankaya’nın da sivilceler için önerdiği bebek pudrası maskesi, sivilcelerin kurutulmasını ve daha az görünür hale gelmesini sağlar.

Koyu renkli saçlarda yağlanma çabuk görülür. Bu yüzden saçlarınızın dip kısımlarına bebek pudrasını dağıtabilirsiniz. Bu yöntem kuru şampuanla aynı işlevi görmektedir.

Bebek pudrası cildinizin pürüzsüz görünmesine de yardımcı olur.

Cildinizdeki sivilce lekelerini gidermek için haftada 2 kere lekelerin üzerine bebek pudrası uygulayabilirsiniz.

Kirpiklerinizi dolgun göstermek aynı zamanda uzamasını sağlamak için bebek pudrasını her rimel sürdüğünüzde değil daha çok haftada bir kere uygulamanızda yarar var.

Makyajınızın uzun süre kalıcı olması ve bozulmaması için bebek pudrasını fırçanızla yüzünüze dağıtabilirsiniz.

SUNA DUMANKAYA’NIN BEBEK PUDRASI İLE ÖNERDİĞİ SİVİLCE MASKESİ

MALZEMELER

1 çay kaşığı bebek pudrası
1 çay kaşığı oksijenli su
2 adet dövülmüş aspirin

YAPILIŞI VE UYGULANIŞI

Tüm malzemeleri güzelce karıştırın. Temiz cildinizde 20 dakika beklettikten sonra ılık su ile temizleyin. Kısa sürede değişimi siz de fark edeceksiniz.

Hormon düzensizlikleri ve çeşitli sebeplerden dolayı oluşan iltihaplı sivilceler, yanlış tedavi edildiğinde ya da yanış bir ürün kullanımı sonrasında yüzünüzde geçmeyen iz bırakabilir. Bu izler için medikal yöntemleri denemek cildinizde yeni bir hasar oluşturabilir. Bu yüzden doğal yöntemleri kullanabilirsiniz. Peki bu lekeleri gidermek için doğal yöntem var mıdır? Sivilce izlerini gideren en kolay yöntemler:

Cildinizin alın, çene, yanak burun bölgelerinde çıkan sivilcelere sık sık elinizle dokunmak, ya da sıkarak yok etmeye çalışmak binlerce sivilcenin oluşumuna yol açtığı gibi aynı zamanda yara izi gibi gitmeyen lekelere sebep olabilir. Bu lekeler cilt üzerinden uzun süre gitmediği gibi zamanla delik gibi görünene minik çukurlara neden olabilir. Doktorunuzun rehberliğinde günümüzde kullanılan iğneli lazer, kimyasal peeling, radyofrekans ya da IPL lazer gibi yöntemlerle de kısa sürede bu izleri giderebilirsiniz. Ancak yapılan araştırmalar sonucunda  bu izleri gidermenin en sağlıklı yolu doğal yöntemleri kullanmak ve aynı zamanda düzenli bir rutin oluşturmaktan geçtiğini ortaya koydu. Oluşan bu lekeleri gidermek için kimyasal yöntemler yerine evde uygulayabileceğiniz pratik maskeler hem daha güvenli hem de kısa sürede sonuç almanızı sağlayacaktır. Hazırladığımız bu yazıda yüzünüzdeki sivilce izlerini yok eden karışımları ele aldık.

Sivilcenin ortaya çıkma sebeplerini şöyle sıralamak mümkün:

  • Hormonal değişiklikler
  • İlaçların yan etkileri
  • Cildin havasız kalması
  • Çok fazla yağlı yiyecek tüketimi
  • Stres, endişe
  • Psikolojik sorunlar
  • Duygu değişimleri
  • Kadınlarda regl dönemi

Uzman bir cilt doktoruna gittiğinizde size şu yöntemleri tavsiye edebilir:

  • İğneli Lazer
  • Kimyasal Peeling
  • Radyofrekans
  • IPL lazer

SİVİLCE LEKELERİNİ GİDEREN EN DOĞAL YÖNTEMLER: 

BAL MASKESİ

Bir miktar balı sivilce izlerinizin olduğu bölgeye sürün. 10 dakika boyunca masaj yapın. 1 saat sonra da ılık su ile temizleyebilirsiniz.

HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞI

1 yemek kaşığı kadar Hindistan cevizi yağını ve 2 damla lavanta yağını cezvede ısıtın. Karışım ılık hale geldiğinde direk sivilcelerinizin üzerine sürün. 20 dakika sonra ılık su ile yıkayın.

GÜL SUYU MASKESİ

MALZEMELER:

100 ml gül suyu
2 yemek kaşığı bal
2 yemek kaşığı şeker
2 yemek kaşığı E vitamini

YAPILIŞI:

Tüm malzemeleri bir kapta karıştırın.
3-4 dakika boyunca pamuk yardımı ile cildinizde sivilce izi olan bölgelere uygulayın. Son olarak ılık su ile yıkayın.

LİMON MASKESİ

MALZEMELER:

1 çorba kaşığı limon suyu
2 çorba kaşığı bal

YAPILIŞI:

Tüm malzemeleri karıştırdıktan sonra ocağa alın.
3 dakika kaynadıktan sonra yüzünüze sürülebilecek ısıya gelene kadar bekleyin.
15 dakika cildinizde bekletip, cildinizi temizleyin. 

BAL VE ELMA MASKESİ

MALZEMELER:

1 adet elma
3 veya 4 yemek kaşığı bal 

YAPILIŞI:

Elmayı rendeden geçirip üzerine balı ilave edin.
Cildinize sürüp 15 dakika bekletin. 
Daha sonra ılık su ile yıkayın.

Doğumdan sonraki ilk altı haftayı kapsayan ‘Lohusa dönemi’ yeni doğum yapmış annelerin oldukça dikkatli ve sağlıklı geçirmesi geren bir aralıktır. Bu evrede normal olarak görülebilecek bazı sağlık sorunları ile beraber beslenmenin sağlıklı şekilde gerçekleşmesi oldukça önemlidir. Peki Lohusalıkta nelere dikkat edilmeli? Lohusa anneler nasıl beslenmeli? İşte lohusalık hakkında bilinmesi gerekenler…

Hamilelik dönemi boyunca eşinizle birlikte sabırsızlıkla beklediğiniz bebeğiniz artık dünyaya geldi! Doğumundan itibaren şekillenecek olan hayatınızda hem bebeğinizin varlığına ve ihtiyaçlarına kolay adapte olabilmek hem de hızlı bir şekilde toparlanabilmek için yaklaşık 6 hafta kadar bir sürece ihtiyacınız var. Her hamile kadının doğum sonrasında yaşadığı bazı sağlık sorunları ile değişimlerin görüldüğü 6 haftalık dönem, gündelik yaşantı içerisinde ‘Lohusa dönemi’ olarak tanımlanır. Diğer adıyla Postpartum depresyon olarak bilinen bu durumda, çiçeği burnunda olan taze anneler bedensel, ruhsal ve davranışsal farklılıklar yaşarlar. Hamilelik döneminde yükselen hormonların doğum sonrasında ani geçişle inmesi sebebi ile görülebilecek değişiklikler bedeni savunmasız hale getireceği için anne ve bebeğin bakımı büyük bir titizlikle gerçekleşmelidir. Ayrıca doğum sonrasında vücudun eskisi gibi sağlıklı hale gelmesi ve uyum sağlayabilmesi bakımından önemli bir aralık olan Lohusa evresinde fiziksel ve ruhsal anlamda değişimlerin kolaylıkla toparlanabilmesi için eşlere büyük vazifeler düşmektedir. 

LOHUSA NEDİR, LOHUSALIKTA NE OLUR? 

Doğumdan sonraki ilk 40 gün yani 6 haftalık bir sürecin nitelendirildiği lohusalık 3 aşamada gerçekleşebilir. Bu aşamalar; çok erken lohusalık, erken lohusalık ve geç lohusalıktır. Çok erken lohusalık doğum sonrasındaki ilk 24 saat, erken lohusalık doğum sonrasındaki ilk hafta ve geç lohusalık da geri kalan 5 haftayı kapsar. İlk 6 haftalık süreçten sonra kadının üreme organları eski haline döner. Bebeğin doğumu ile beraber annelik duygusu yeşeren tüm kadınlar için çok hassas olan bu dönemde ilk günlerin şaşkınlığı ve kaygısı, ameliyat sonrasında oluşabilecek fiziksel bazı rahatsızlıklarla birleşince sürecin sağlıklı ve doğru şekilde atlatılması önem taşır. Fiziksel rahatsızlıklar arasında görülen aşırı pıhtılı kanama, akıntı renginde farklılık normal doğum sonrası kendini seyrederken, sezaryen de ameliyat kesisi yerinde ağrı, sızı, kızarıklık, şişlik, ısı yükselmesi, kanama, yüksek ateş, kötü kokan akıntı, meme ağrısı ve şişlik, ısı artışı, bulantı, kusma, idrarda ağrı ve yanma belirtileri varsa mutlaka doktora başvurulmalıdır. Bu evrenin hızlı ve sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi için Lohusa anneler özellikle de dengeli beslenmeye dikkat etmelidir. 

DOĞUM SONRASI DEPRESYONA NE İYİ GELİR? 

Uzun zamandır istediğiniz şey gerçekleşmesine rağmen sevinçten dört köşe olmanız gerekirken korku, şüphe, kaygı ve üzüntü duyguları mı hakim? Eğer duygularınız öncesinde göre çok daha farklı geliyorsa ve biraz da şiddetliyse, yaşadığınız şey lohusa depresyonu olabilir. Herhangi bir kusurun ya da güçsüzlüğün göstergesi olmayan bu durumda lohusalık depresyonu ile ilgili bilinmesi gerekenler vardır. 

LOHUSA DEPRESYONU NEDİR? POSTPARTUM SENDROMU

Doğum sonrasındaki ilk 6 haftada yani ilk 40 günde görülebilecek olan lohusa döneminde rahmin eski haline dönmesi beklenir. Hamilelikte progesteron ve östrojen ağırlıklı olan hormonlar doğumdan sonra yerini prolaktin ve okstiosine yerine bırakacak ve bu hormon değişimleri nedeniyle birtakım ruhsal farklılıklar görülür. Dolayısıyla lohusa depresyonunun altında yatan temel etken annenin yaşadığı fizyolojik değişimdir.

LOHUSA DEPRESYONUNA İYİ GELEN TAVSİYELER:

“British Journal of Psychiatry” dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, yanlarında bebekleri oldukları zaman şarkı söyleyen kadınlar, lohusalık depresyonunu daha kolay atlatıyor. 134 annenin katılım gösterdiği bir araştırmada anneler, toplu şarkı söyleyenler, oyun çalışmalarına katılanlar ve aile desteği, antidepresan ya da farkındalık terapisi gibi yardımlar alanlar olarak 3 gruba sınıflandırıldı.

Elde edilen sonuçlarda ise çeşitli ninni ve şarkıları bebekleri yanlarındayken söyleyen ve annelik konusunu ele alıp şarkılar besteleyen annelerin, oyun grubundaki annelere ve diğer tedavilerden faydalanan annelere göre daha hızlı bir şekilde toparlandığı görüldü.

Her üç grupta da 10 haftadan sonra düzelme görülürken, şarkı söyleyen kadınların depresyon semptomlarının ilk 6 haftada yaklaşık yüzde 35 düştüğü tespit edildi..

LOHUSA DEPRESYONU BELİRTİLERİ:

Yapılan araştırmalardan edinilen bilgilere göre, annelerin yüzde 50’si doğumdan sonra depresyona giriyor. Peki, kadınların doğum sonrasında depresyona girdiği nasıl anlaşılır? İşte doğum sonrası depresyonun belirtileri:

  • 1- Gülünecek bir şey varsa bile gülememek.
  • 2- Elinde olmayan şeyler kötü gitse bile kendini suçlamak.
  • 3- İleriye hevesle bakamamak.
  • 4- Durduk yere canı bir şeylere sıkılmak.
  • 5- Sorumlulukların peşini bırakmadığını düşünmek.
  • 6- Kendisini bitmiş hissetmek.
  • 7- Kendine zarar vermeyi düşünmek.
  • 8- Yakınları tarafından sevilmediğini hissetmek
  • 9- Sebepsizce mutsuz olmak.
  • 10- Sürekli ağlamak istemek.

LOHUSA ZİYARETİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

Çiçeği burnunda olup bebeğini kucağına yeni alan anneleri ziyaret ederken dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Psikolojik anlamda olumsuz duyguları olan anneler, normal zamanlara göre çok daha hassas ve kırılgan olacağı için hal ve hareketlere daha çok dikkat etmeli ve özen göstermeliyiz.

Lohusalık ziyaretindee misafirseniz başlıca şunlara dikkat edebilirsiniz:

  • 1- Ona sevdiği yemekleri götürün.
  • 2- Kendi yemeğini tatmanızı istese bile sakın bu tuzağa düşmeyin.
  • 3- Babyshower için hediye aldıysanız, lohusa anneleri bebeğin doğumunda da bekler.
  • 4- İleride güzel bir hatıra kalması için bol bol fotoğraf çekinin.
  • 5- Bebeğin ihtiyaçlarını göz ardı etmeyin.
  • 6- Bebek odasını ıvır zıvırlarla dolduracak oyuncaklar almayın.
  • 7- Lohusa annelerinin işini kolaylaştırmak için evdeki bazı işlere el atabilirsiniz. Çamaşır, bulaşık, yer silme vb…

Doğumdan sonraki ilk altı haftayı kapsayan lohusalık döneminde taze annelerin beslenmelerinde dikkat etmesi gereken önerileri sizlere sıraladık. Peki lohusa beslenmesi nasıl olmalı?

Doğum yapan annelerin bir an evvel eski eski haline dönme isteği diyet yapma konusunda teşvik edici olabiliyor. Ancak, bu esnada bilinmesi gereken önemli bir konu da alınan fazla kiloların her anne için doğal bir durum olduğu için kalori azaltmak için katı diyetlerin yapılmasının kesinlikle tavsiye edilmediğidir. Hamilelikte alınan kilolar, düzenli ve doğru beslenme şekli gerçekleştirip süt veren kadınlarda ortalama 4-6 ay verilebilir. Karın kaslarının kuvvetlenmesi için sezaryen tercih edilmişse 12, normal ise 6-8. haftada egzersizler uygulanabilir.

  • Normal hallerine dönmek için acele etmemeliler. Bebeğinizi emzirdikçe eski halinizi almanız kolaylaşacaktır.
     
  • Hamilelikteki aşırı kilolarınızı doğumdan sonra düzenli olarak her ay 2’şer kilolar halinde vereceksiniz.
     
  • Zayıflama diyetini sakın uygulamayın.
     
  •  Kalsiyum bakımından zengin olan süt ve süt ürünlerini tüketmelisiniz.
     
  • Günde 1 adet yumurta ile etli sebze yemeği ya da kurubaklagil tüketmelisiniz.
     
  •  Hazır gıdalardan mümkün olduğunca uzak durmanızda fayda var.
     
  • Yemeğinizden iyotlu tuzu eksik etmemelisiniz. Buradaki tuz anne sütünden direkt bebeğe geçiş yapar.
     
  • Asitli içecekler yerine ev yapımı doğal içecekler tüketmelisiniz.
     
  •  Sigarayı kesinlikle bırakmalısınız.
     
  • Kansızlığa karşı alabileceğiniz önlemlerden biri de pekmez yemek olacaktır.

LOHUSA DÖNEMİNDEKİ ANNELERE BESLENME TAVSİYELERİ:

Lohusalık döneminde, tıpkı bebeklerde olduğu gibi annelerinde bakıma ihtiyacı vardır. Özellikle de ilk altı haftada beslenmeye yeterince özen gösterilmezse annenin sütünde azalma görülebilir.

– Anneler ilk altı haftada her gün 3 litre sıvı tüketmelidir. Bu konuda önerilen en ideal sıvı ise bol vitamin ve mineralli lezzetli kompostalardır.

–  Düzenli olarak et tüketimine dikkat edilmelidir.

Üzüm, mandalina, kayısı, kiraz ve Trabzon hurması meyve olarak tercih edilebilir.

– Lohusalık döneminde tüketilmesi gereken en önemli sebzeler ise domates, dereotu, maydanoz ve mısırdır.

– Kuru kayısı ve kuru erik tüketimine özen gösterilmelidir.

Kalabalık misafirleriniz olduğu akşamlarda sunumu şık ve pratik yemeklerle masalarınızı süslemek isteyen kadınlara özel muhteşem yemekleri derledik. Hem yapımı çok pratik olan bu yemekler aynı zamanda misafirlerinizi şaşırtacak türden. İşte sunumu şık pratik ana yemek yemek tarifleri:

“Sunum önemlidir” mottosundan yola çıkarak son zamanlarda çokça rağbet gören şık yemek sunumları, hem göze hem damağa hitap edebilen farklı tarifler eşliğinde sizlerin beğenisine sunuluyor. Tüm ailenin yer aldığı samimi sofralarda, özel gün kutlamalarında ya da özenli yemekler hazırlamak için kendinizi hazır ve istekli hissettiğiniz her an yanı başınızda bulunabilecek efsane lezzetler listemizden memnun ayrılacağınıza eminiz. Misafirlerinizi özenle hazırlanmış bir sofra ile karşılamak istiyorsanız uzun saatler uğraş harcamanıza gerek yok. Masaya koyduğunuzda adeta saatlerce uğraşılmış yemekler sayesinde misafirleriniz çok şaşıracak. Peki hem sunumu şık hem de pratik ana yemekler hangileri? Evde kısa sürede içerisinde muhteşem bir masa kurmamıza yardımcı olacak tarifler neler? Birbirinden şık sunumuyla önce gözleri sonra da karnı doyuracak yemekler yazımızda.

İSLİM KEBABI

İslim kebabı, halk arasında kürdan kebabı olarak da bilinen bir çeşit ana yemektir. Genellikle köfteli olarak yapılan islim kebabı kuşbaşı etle de muhteşem bir lezzete dönüşebilir. Görünümüyle ağızları sulandıran aynı zamanda hem sebze hem de et sevenlerin çok beğeneceği islim kebabı sandığınızdan daha kolay. Tarifi için tıklayın:İSLİM KEBABI TARİFİ 

KAVUN DOLMASI

Osmanlı Saray mutfağında sık sık pişen bir yemek tarifiyle daha karşınızdayız. Özellikle Padişahların severe yediği Ramazan sofralarından da eksik etmediği kavun dolmasının tarifini sizlerle paylaşıyoruz.Ortadan ikiye bölünüp, çekirdekleri çıkartıldıktan sonra, içi kaşık ile boşaltılan kavun; zırhta çekilmiş, çeşitli baharatlarla lezzetlendirilmiş ve kavrulmuş kuzu eti ile bademli, kuş üzümlü, dolma fıstıklı içle dolduruluyor ve fırınlanıyor. Bu enfes lezzeti siz de evinizde pişirmek için tıklayın: KAVUN DOLMASI TARİFİ

BARBEKÜ SOSLU TAVUK

Kırmızı et yerine beyaz eti daha çok seviyor aynı zamanda tavukla birbirinden farklı tarifleri deniyorsanız bu muhteşem lezzetimiz tam size göre. Tadı damaklarda kalan enfes bir sosla hazırlanan bu tavuğun asıl adı barbekü soslu tavuk. Dışarıda yediğiniz ancak doyamadığınız barbekü soslu tavuk tarifini evde kolayca hazırlamak için tıklayın: BARBEKÜ SOSLU TAVUK TARİFİ

ÇEVİRME PİLAV

Sofralarınıza ana yemek olarak hem ara sıcak hem de sulu bir yemek hazırlamak istemiyorsanız mutlaka çevirme pilavını denemelisiniz. Çevirme pilav Hatay mutfağının en sık yapılan tarifleri arasında yer alıyor. Özellikle kalabalık ailelerin sıklıkla pişirdiği çevirme pilav tek bir ana yemek için oldukça doyurucu ve pratik. İsteğe göre değişen malzemeleriyle göz dolduran çevirme pilavı sizde kolay bir akşam yemeği için mutlaka deneyebilirsiniz. Tarifi için tıklayın: ÇEVİRME PİLAV TARİFİ

MACAR KEBABI

Türk mutfağının vazgeçilmezleri arasında yer alan Macar kebabı sebze ve etin muhteşem buluşumu oluşuyor. Birbirinden leziz sebzelerin sotelenerek sonrasında et ve beşamel sosla harmanlanarak fırına verilen Macar kebabı adeta özel misafirler için hazırlanabilecek en leziz tariflerden. Yapımı da lezzeti de doyumsuz olan Macar kebabının tarifi için tıklayın: MACAR KEBABI TARİFİ

HASANPAŞA KÖFTE

Görünümü ve kokusuyla ağzı sulandıran, köfte sevenlere muhteşem bir tarifimiz var. Hasanpaşa köfte tarifi, farklı lezzette köfte tarifi denemek isteyenler için oldukça iyi bir tercih olacaktır. Genellikle kalabalık ve ağır misafirler için tercih edilen Hasanpaşa köfteyi normal zamanlarda da yapabilirsiniz. Tarifi için tıklayın: HASANPAŞA KÖFTE TARİFİ 

ÇENTİK KEBABI

Çökertme kebabına benzeyen ancak görünce dahi iştah açan enfes çentik kebabı adeta bir şaheser… Yedikçe yemek isteyeceğiniz çentik kebabı hem et hem de patates kızartması sevenleri gözdesi. Dünyaca ünlü yıldızların Türkiye’ye gelip mutlaka yemeden ülkelerine dönmedikleri çentik kebabını evde kolayca hazırlayabilirsiniz. Çentik kebabının tarifi için tıklayın: ÇENTİK KEBABI TARİFİ

HÜNKAR BEĞENDİ 

Eski Osmanlı lezzetlerinden biri olan ve tadına bir kez bakanın sık sık yemek istediği Hünkar Beğendi, özel misafirlerinize hazırlayabileceğiniz enfes ana yemeklerden biri olabilir. Siz de akşama kalabalık misafir ağırlıyorsanız mutlaka Hünkar beğendi yemeğini denemelisiniz.. Saray lezzeti olarak geçen patlıcan yemeklerini sevenler için vazgeçilmez bir lezzet olan hünkar beğendinin yapımı da oldukça kolaydır. Tarifi için tıklayın: HÜNKAR BEĞENDİ TARİFİ

Afiyet olsun…

Öğrenci evlerinden yeni gelinlere kadar pratikliğiyle birçok evde pişen makarnaya lezzetli bir sos arıyorsanız kıymalı şekilde yapabilirsiniz. Türk mutfağında çok sevilen kıymalı makarna çocuklar içine oldukça doyurucu bir tarif. Peki bu kadar bahsetmişken kıymalı makarna nasıl yapılır?

Markana, geleneksel İtalyan mutfağının temel besinidir. 1154 yılında ilk defa Sicilya’da ortaya çıkan makarna, durum buğdayından elde edilmiş una yumurta karıştırılarak hazırlanmış türlü biçimlerdeki kuru hamurdan yapılıyor. Lezzetiyle dillere destan olan makarna binlerce sosla birleşerek sofralara gelebilir. Bu soslar arasında en kolayı kıymalıdır. Damağınızda leziz bir tat bırakacak bu makarnayı pratik bir şekilde hazırlayabilirsiniz. Üstelik misafirlerinize bile pişirebileceğiniz kıymalı makarna, sadece 15 dakikada yapılıyor. Tek bir tabakla hem ana yemek hem de ara öğün görevi gören kıymalı makarnayı çocuklarınızı beslemek için de yapabilirsiniz. Kıymalı makarnanın enfes tarifi bugünkü yazımızda.

KIYMALI MAKARNA TARİFİ:

MALZEMELER

3 tane soğan
4 tane biber
3 tane domates
Biraz maydanoz
200 gram kıyma
1 yemek kaşığı salça
Tuz
Su
Sıvı yağ
1 paket makarna

YAPILIŞI

Tencereye yağı, ince ince doğranmış soğanı, biberi ve kıymayı alıp kavurmaya başlayın.

Yaklaşık 5 dakika kadar kavurduktan sonra salça ve tuzu ekleyerek 2 dakika daha kavurun.

Üzerine domatesi ilave edip, pişmeye bırakın.

Pişen sosun üzerine haşlanan makarnaları döküp karıştırın.

Kapağını kapatıp 5 dakika demlenmesini sağlayın.

Dinlenen makarnayı üzerine kaşar peyniri rendesiyle servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Kalabalık misafirlerin en bereketli ve yapımı en kolay ana yemeklerinden biri olan nohut kolay bir şekilde pişmediği için saatler öncesinden hazırlanır. Ancak nohut bazı püf noktalara dikkat edilirse kısa sürede de pişirebilir. Peki nohut yemeği nasıl yapılır? Kolay pişen nohut yemeği tarifi nedir? Gelin birlikte inceleyelim…

Nohut, protein açısından en zengin baklagillerden biridir. İçerisinde demir, çinko, magnezyum, fosfor ve kalsiyum bulunmaktadır. Sofraların olmazsa olmazı nohut yemeği, her yemeğin yanına yakışan lezzetler arasındadır. Etli ve etsiz sunulan nohut yemeğini yapmak oldukça kolaydır. Genellikle düdüklü tencerede pişirilerek, kısa sürede pişmesi sağlanan nohut yemeğinin lezzetli mi lezzetli tarifini sizlerle paylaşıyoruz. Tek yapmanız gereken nohutları bir gece öncesinde sıcak su da bekletmek.  Pilavın kadim dostu nohut yemeği, damak zevkinize bağlı olarak içerisine nar ekşisi ya da limon ilave edebilirsiniz. Eğer vaktiniz yoksa hazır nohut konservesi de kullanabilirsiniz ya da nohutları düdüklü tencerede pişirebilirsiniz. 

  • Nohut yemeği yaparken nohutları yumuşaması için bir gece öncen suya koyup bekletmelisiniz. Böylece daha güzel pişip yumuşak olacaklar.
     
  • Nohutları koyduğunuz suya bir çay kaşığı karbonat koyarsanız kabukları kolaylıkla soyulacaktır.
     
  • Nohutların haşlama suyuna birkaç damla limon eklerseniz daha kolay yumuşayacaktır.
     
  • Nohut yemeği pişerken yüzeyde oluşan köpükleri alın. Böylece sindirimi kolaylaşacak ve gazı önleyecektir.
     
  • Nohut düdüklü tencerede 20 dakika, normal tencerede 1 saat kısık ateşte pişirin.
     
  • Eğer nohut yemeğini akşam yiyecekseniz, yemeği sabah yapmanız lezzetini daha iyi vermesini sağlayacaktır.
     

NOHUT YEMEĞİ TARİFİ:

MALZEMELER

2 su bardağı nohut
2 adet yeşil biber
1 adet kırmızı biber
1 adet soğan
3-4 yemek kaşığı sıvı yağ
1 yemek kaşığı biber salçası
1 yemek kaşığı domates salçası
1 çay kaşığı kırmızı toz biber
Yarım çay kaşığı karabiber
1 küp et suyu bulyon
3-4 su bardağı sıcak su

YAPILIŞI

Nohut yemeğini pişirmeye öncelikle nohutları haşlayarak başlayın.

Derin bir tencereye sıvı yağ ve yemeklik doğranmış soğanı alarak güzelce kavurun. Ardından salçayı ekleyerek kavurma işlemine devam edin.

Haşlanan nohutları soğanların içerisine aktararak 1-2 dakika kadar karıştırın.

Kırmızı toz biber ve karabiber ilave ederek karıştırma işlemine devam edin.

Sıcak suyu yavaş yavaş ekleyerek, sonrasında et bulyonu ilave edin.

Orta ateşte 15-20 dakika kadar pişmeye bırakın.

Pişen yemeği sıcak sıcak servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

NOHUT PİŞİRİRKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?

Haşlama suyuna ekleyeceğiniz birkaç damla limon suyu da nohutların pişerken daha hızlı yumuşamasına yardım edecektir.

Nohut, kuru fasulye, bezelye, mercimek, börülce ve bakla gibi tüm kabuklu bakliyatları pişirirken suyun üzerinde oluşan köpüğü almanızı öneririz, bu köpüklerin alınması yemeğin sindirimini kolaylaştırır ve gaz rahatsızlıklarını hafifletir.

Etli nohut yemeği pişirecekseniz düdüklü tencere tercih etmelisiniz. Nohut yemeğiniz düdüklü tencerede yaklaşık 20 dakikada pişecektir. Nohut pişirme sırasında düdüklü değil de normal bir tencere kullanacaksanız, nohut yemeğini yaklaşık 1 saat boyunca kısık ateşte pişirmeniz gerekir.

Nohut yemeğini akşam yemeğinde tüketmeyi düşünüyorsanız sabahtan pişirmenizi öneririz. Böylece yemeğiniz dinlenirken hem kıvamını bulur, hem de birbirlerine karışan malzemelerin tatlarının oturması ile daha da lezzetli olur.