Baştan aşağı tamamen mucizeden ibaret olan hamilelik sürecini ve doğum sırasında bebeğin anne karnından nasıl çıktığını mucizeleri ile beraber sizler için araştırdık. Kuran-ı Kerim’de geçen yaratılış mucizesine ilişkin ayetler Allah (c.c)ûn ne kadar kudret sahibi olduğunu bizlere bir kez daha gösterilmektedir. İşte anne karnında adım adım bebeğin doğum anları…

İnsan yaratılışına dair pek çok mucizeyi kitabımız olan Kuran-ı Kerim ayetlerinde apaçık görmekteyiz. İnsan bedeninin her bir parçası kendi başına mucize ve hikmetlerle dolu iken kadının rahmine düşen bir can oluşum süreciyle de bizleri derinden etkilemektedir. ”Şüphesiz biz sizi topraktan, sonra nutfeden (sperm), sonra alakadan (kadının aşılanmış yumurtası), sonra uzuvları (önce) belirsiz, sonra belirli canlı et parçasından yarattık ki size gücümüzü gösterelim. Dilediğimizi belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz, sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız.” (el- Hac, 21/5) Anne karnındaki gelişim süreci ile ilgili sahih hadis-i şerifte ifade edilenlere göre ruh üflendiği zaman meleğe 4 kelime emredilir: Doğacak çocuğun rızkını, yaşama süresini, işleyeceği amellerini, şaki mi ( cehennemlik mi?) yoksa said mi (cennetlik mi?) olacağınıyazması. Çocuğun anne karnındaki oluşum sürecinde aynı zamanda kader programı da belli olmaktadır. Peki anne karnına bebek nasıl yerleşir?

HAMİLELİK NASIL OLUŞUR? ANNE KARNINDA GEÇEN YOLCULUK…

Vajinaya boşaltılan sperm sayısı ortalama 300-400 milyondan oluşmaktadır. Bu spermler yalnızca bir baş ve kuyruk kısmından oluşan yapılardır. Tüplerde kendisini bekleyen yumurtalıklara ulaşması gereken spermlerden kimileri bu yolculuk esnasında ölecek kimileri de bir yerlere takılacak ve sadece çok az miktarda olanlar yumurtaya ulaşabilecek. Rahim ağzında normalde o kadar da ince olmayan sıvı, spermin yumurtalıklara geçebilmesi için daha da inceliyor ve bazen su gibi gelen akıntı olarak karşımıza çıkıyor. Spermler geçtikten sonra rahim ağzındaki vajinal akıntı yine eski katı, sümük halini alıyor.

Spermler rahim ağzını geçtikten sonra rahim boşluğuna ulaşacak ve tüplere geçiş sağlayacaktır. Sağ ve solda bulunan bu tüplere spermler yarı yarıya dağılarak geçiş yapıyor ve hamilelik durumu yarı yarıya iniyor. Nedeni ise bu tüplerden yalnızca birinde bir adet yumurtanın bulunmasından dolayıdır. Yumurta eğer sol tüpteyse sağdaki tüpe giden spermler boşa gitmiş oluyor.

Yumurtaya ulaşan spermlerin hepsi yumurtaya girebilmek için canla başla savaşırken başlarındaki enzim yumurtanın çevresindeki kabuğu eritmeye çalışıyor. Sperm içeri girdikten sonra kabuk kapanıyor diğer spermler giremiyor. Yumurtaya girdikten sonra bu kez de çekirdeğe girmek için uğraşıyor ve kuyruğunu dışarıda bırakıyor ve bundan sonrasında sadece baş kısmındaki çekirdek devreye giriyor.

23 spermde 23 de yumurtada bulunan kromozom döllenince yeni birey ortaya çıkıyor. Yeni birey rahme doğru ilerlerken kendi içinde çeşitli sayılara bölünüyor. Rahim boşluğuna yuvarlanarak giden yapı rahimde uygun bir yer bulunca kabuğundan kurtuluyor ve içerisindeki yapı rahme gömülüyor. Böylelikle bebek ilk kez anne ile buluşuyor.

ANNE KARNINDAKİ BEBEK NASIL DOĞAR? BEBEĞİN OLUŞUMU…

İnsan vücudundaki en önemli organlardan birisi de beyindir. Hamilelik döneminde olası bir ihtimalle beyinde gerçekleşebilecek olan hasar, direkt olarak bebeğin gelişimi etkileyeceğinden dolayı dış etkenlere karşı muhafaza edilmesi önemlidir. Vücudun diğer organlarına kıyasla daha büyük olan baş bölgesinin doğum kanalına ilk önce girmesi de yaratılış mucizelerinden biridir. Doğum esnasında bebeğin başının zarar görmemesi için ilk önce baş giriyor ve hasar görmeden doğum gerçekleşmiş oluyor.

Hamilelik döneminde ağrı olmadan yapılan kasılmalarla egzersiz yapan rahim, yavaş yavaş doğuma hazır hale geliyor. Rahimde kasılmaların şiddeti artınca bebeği aşağı doğru itmeye başlıyor. Kanalda döne döne ilerleyen bebeğin başı kemik çatıya en uygun yerini bulurken hasardan korunuyor. Baştan sonra omuzların ve vücudun doğumu oluyor ve rahim şiddetli kontraksiyonlarla dış dünyaya geliyor. 

Günlük hayatta kadınlar için kurtarıcı bir uygulama olan lazer epilasyon hamilelikte tüylenme sorunundan kurtulmak isteyen kadınların aradığı ilk çarelerdendir. Hamilelikte artış gösteren tüylenmenin ne zaman azalacağı ile ilgili bilgileri sizlere derledik. Peki hamilelikte kıllanma ne zaman dökülür?

Güzelliği ve bakımı için saatlerce ayna karşısında kalan kadınların hem kendilerine hem de eşlerine ya da yakınlarına hoş görünmeleri için uyguladığı çeşit çeşit maskeler, bakım kürleri ve peelingler direkt olarak cilde temas edeceği için hamilelikte ekstra dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Hormonal farklılıklardan dolayı vücutta oluşan tüylenme problemi çoğu zaman karın, bacak, göğüs ucu ve yüzde kendini belli eder.  Özellikle de ‘Linea Nigra’ çevresi dediğimiz karın çizgisinin olduğu yerde görülen tüylenmeyi kafasına takan anne adayları bu bölgelerdeki tüylenmeden kurtulmak isteyebilir. Hamileliğin vermiş olduğu bu psikoloji ile bir an evvel kurtulmak için lazer uygulaması yapılması istenebilir. Peki hamilelikte tüyler ne zamandan sonra dökülür? İşte yanıtı:

  • Hamilelik döneminde göze daha fazla batıp rahatsızlık hissi uyandıran tüylenmeler bir zaman sonra kendiliğinden dökülecektir.
     
  • Doktorlar hamilelik döneminde lazer epilasyon uygulamalarını zararlı olduğu için değil kılın yapısını güçlendireceği için önermiyor.

HAMİLELİKTE TÜYLENME! DOĞUM SONRASI TÜYLER DÖKÜLÜR MÜ?

Bebeğe herhangi bir zararı olduğu için değil hamilelikte kılların yapısı çok değiştiği için doğumdan sonra o kıllar dökülme evresine girecek ve bundan dolayı da lazer uygulaması önerilmemektedir. Hamilelikte görülen tüylenmeden lazer ile kurtulmak isteyenler faydadan çok zarar görebilir.

Nedeni ise ince kılların bile yapısının güçlenip daha da gürleşebileceğidir. O nedenle doğumdan sonraki kırkınız çıktıktan sonra lazer yaptırmanız daha uygun olacaktır.

HAMİLELİKTE İSTENMEYEN TÜYLERDEN KURTULMANIN YOLU

Güzelliğe gölge düşüren istenmeyen tüylerden kurtulmak için bilinen birçok yöntem vardır. Sizde istenmeyen tüy sorunundan doğal yollar ile kurtulmak istiyorsanız bu haber tam size göre! Rus kadınlarının sürekli uyguladığı bu yöntem sayesinde zamanla kıl kökleriniz zayıflayacak ve bir daha çıkmayacak.

İşte Rus kadınlarının istenmeyen tüylerinden kurtulmak için uyguladıkları ceviz kabuğu kürü:

MALZEMELER: Ceviz kabuğu, su

UYGULANIŞI: Ceviz kabuklarını küle dönüşene kadar yakın ve oluşan külleri soğuması için biraz bekletin. Küller soğuduktan sonra bir kabın içerisine alın ve su ekleyerek krem kıvamına gelinceye kadar karıştırın. Krem kıvamına gelen külleri 12 saat boyunca bekletin. Daha sonra külleri, istenmeyen tüylerin olduğu bölgeye sürün ve yarım saat kadar bekletip sıcak su ile durulayın.

Günde 3 defa kullanacağınız bu karışım, çok geçmeden kıl köklerinizi zayıflatarak istenmeyen tüy sorununuzu ortadan kaldıracaktır. 

NOT: Tüylü olan bölgeye uygulandığı zaman daha iyi sonuç verecektir.

Fiziksel görünümüne ve bakımına son derece hassasiyet gösteren kadınlar, vücutlarındaki istenmeyen tüylerden kurtulmak için lazer epilasyona başvuruyor. Para kazanmak için tüylerin tamamen bittiğini vaat eden ama iğneli epilasyon dışında tamamen bitme sağlanmayan güzellik merkezlerinde hijyenik kurallara oldukça dikkat edilmelidir. Peki hamilelikte Lazer Epilasyon yapılır mı? Lazer Epilasyon hamilelikte zararlı mı?

Güzel görünme ve fit kalma uğruna denenen yöntemlerin haricinde hormonların etkisiyle kendini gösteren bazı bölgelerdeki tüylenmelerden tamamen kurtulmak isteyen kadınlar, çareyi lazer epilasyonda bulabilir. Evinde uğraşacak vakti olmayan çalışan kadınların ya da kesin çözüm olarak güzellik merkezlerinde epilasyona başvuran kadınlar, gittiği merkezlere göre olumlu ya da olumsuz sonuçlar görebiliyor. Söz konusu cilt bakımı olduğu zaman doğru kişiye doğru yöntemlerin uygulanması büyük bir öncelik gerektirir. Dolayısıyla lazer epilasyona gitmeden önce kullanılan malzemelerin kontrolünün yapılıp yapılmadığına, ortamın hijyenik olup olmadığına ve sizin vücudunuz için en etkili makine yönteminin hangisinin olduğu konusunda yeterli bilgiye sahip olmanız önemlidir. Toplum içerisinde hamilelik dönemiyle ilgili hem çok ortaya atılan hem de kafa karıştıran konulardan biriside hamilelik döneminde lazer epilasyon uygulamanın bebek için zararlı olup olmadığıdır. 

HAMİLELİKTE LAZER EPİLASYON YAPILIR MI? HAMİLELİKTE KILLAR ARTAR MI?

Hamilelik döneminden önce lazer epilasyona başlamasına rağmen plansız hamilelik sonucu bebek beklenildiği haberi alınmışsa anne adayları lazere devam edip etmeme konusunda kararsız kalabilir. Bebeğe herhangi bir zararının dokunup dokunmadığını kestiremeyen hamileler için lazer epilasyon hakkında bilinmesi gerekenleri sizler için derledik.

Op. Dr. Banu Çiftçi’nin açıklamalarına göre, hamilelikte lazer epilasyon uygulamasının bebek açısından bilinen bir sakıncası yoktur. Lazerde kullanılan enerji ışık enerjisi olduğundan ve radyasyon içermediğinden dolayı doku yayılımı görülmez. Lazer epilasyonun bebek için bir zararı olmasa da tek dezavantajı tüyün yapısında oluşabilecek farklılıktır.

Hamilelikte uygulanan lazer epilasyon uygulaması kıllar üzerinde ters tepki oluşturacak ve dökülecek olan kılların aksine daha da güçlenmesine yardımcı olarak kıllanmayı arttırmaktadır.

Özellikle koltukaltı ve özel bölgede oluşabilecek renk koyulaşmasında lazer uygulaması daha az uygulanacağı için etkisi biraz daha az olur. Hem paranızın ziyan olmaması hem de en etkin sonucu alabilmek için lohusalık döneminin geçtiği yani 6. haftadan sonra hamilelik hormonların vücuttan uzaklaştığı, normal kıl yapısına döndüğünde epilasyona gitmek daha uygun olacaktır.

NOT: HAMİLELİK DÖNEMİNDE EPİLASYONA GİTMEK BEBEĞE YA DA ANNE ADAYINA ZARAR VERMEZ ANCAK KILLANMAYI ARTTIRABİLECEĞİ İÇİN ÖNERİLMEZ!

LAZER EPİLASYON ÇEŞİTLERİ NELER? EPİLASYON ALETLERİ

Lazer uygulamasında en çok tercih edilen 3 yöntemi açıklayacak olursak bunlar; Ndyag, Diode ve Alexandritedir. Peki bu yöntemlerin özellikleri neler?

Alexandrite Lazer Epilasyon: Lazer epilasyon uygulamasında popüler uygulamalardan biriside Alexandrite yöntemidir. Daha çok açık tenli kimseler için önerilen bu yöntemde tüylerin işlemden sonra zamanla dökülmesi beklenir.

Ndyag Lazer Epilasyon: Koyu ten rengine sahip kimseler için daha uygun bir yöntem olan Ndyag’ın diğer tekniklere göre daha da ağrılı olduğu bilinmektedir.

Diode Lazer Epilasyon: Dalga boyu diğerlerine göre daha uzun olduğu için koyu tenli kadınlarda bile uygulanmaktadır.

HAMİLELİKTE LAZER EPİLASYON ZARARLI MI? EPİLASYONUN YAN ETKİLERİ…

Derideki dokulara geçen bu işlem, hormonal dengenin bozulmasına neden olarak leke riskini arttırabiliyor. Ayrıca lazer epilasyon yöntemi hamilelik sürecinde tercih edilirse birtakım cilt pigmentasyonu bozuklukları, yanıklar ve kıl büyümeleri görülebiliyor.

Doğada lif bakımından en zengin besinlerden biri olan kayısı hakkında merak edilenleri araştırdık. Metabolizmayı düzenlediği bilinen kuru kayısı özellikle diyet yapmak isteyenler için önerilir. İçeriğinde lifin yanı sıra C vitamini de barındıran kayısı çekirdeği hakkında araştırma yapıldı. Çiğ tüketilen kayısının aynı zamanda reçeli yapılmaktadır. Kayısının faydaları nelerdir? Kuru kayısı yerseniz ne olur?

Orta Asya topraklarından tüm dünyaya yayılan kayısı ilk keşif zamanlarında sindirimi rahatlattığı için tıbbı ilaç olarak kullanılmıştır. Özellikle kabuklarının insan sağlığına inanılmaz faydaları olduğu tespit edilmiştir. Meyvenin ilk hali ekşimsi bir tada sahipken daha sonra tatlı bir hal alır. Bu da içeriğindeki vitamin ve minerallerin artmasını sağlar. Tatlısı, reçeli hoşafı yapılan kayısı yörelere göre farklı şekillerde tüketilir. Dış posası ve iç çekirdeği ayrılarak iki farklı kuruyemiş elde edilen nadir meyvelerdendir. Diyetisyenlerin hastalarına önerdikleri diyet listelerinin ilk sırasında yer alan kayısı hakkında bazı uzmanlar aşırı tüketilmemesi konusunda uyarıda bulunur. Çünkü kayısı bağırsak florasalarının fonksiyonlarını artırarak aşırı ishale neden olabilir. Bu da vücudun istemeden hızla sıvı tüketmesini sağlar. 

  • Lif içerdiğinden bağırsakların fonksiyonlarını düzenler ve kilo vermede yardımcı olur.
     
  • Kayısı çekirdeği hücrelerin DNA yapısını koruyarak kanserin oluşmasını önler.
     
  • Kayısı çayı yemek sonrası tüketildiğinde hazımsızlığı engeller.
     
  • Uzmanlar andaki kan yapma hücrelerini artırdığından özellikle anemi hastalarının tüketmesini tavsiye eder.

KURU KAYISININ FAYDASI VAR MIDIR? DÜZENLİ KURU KAYISI…

Özellikle zayıflamak isteyenler ve bağırsak sorunu yaşayanlar için doğal ilaç olan kuru kayısı güçlü bir lif kaynağıdır. Bunun yanı sıra A, B, C, E vitaminleri içerir. Bu sayede de kan oranını dengeler. Gelişim çağındaki çocukların kemiklerine katkı sağlar. Hamile kadınların bile kolayca tüketebileceği bir besindir. İçeriğinde düşük miktarda şeker barındırır. Kandaki şeker oranını etkilemez. Şeker hastaları da tüketebilir. Düzenli tüketildikçe bağırsakların fonksiyonlarını olumlu  etkiler. Ancak aşırı tüketildiğinde ishale neden olur.

KAYISININ FAYDALARI NELERDİR?

İçerdiği potasyum sayesinde kalp damarlarının tıkanmasını engelleyerek kanın vücuda daha iyi pompalanmasını sağlar. Bunun yanı sıra kalp kaslarını güçlendirerek kalp ritim bozukluğu gibi hastalıkların yaşanmasını engeller. 

Beta- karoten maddeleri kan basıncını dengeleyerek yüksek tansiyon riskini azaltır. Ayrıca beta karoten maddesi göz sağlığı içinde fayda sağlayan bir maddedir. Göz içerisindeki vitamin ve minerallerin dengesini sağlayarak katarak ve retina bozukluğu gibi hastalıkların yaşanma ihtimalini azaltır.

Fosfor ve kalsiyum güçlü kemiklerin olmazsa olmaz maddeleridir. Bu vitaminler bakımından zengin olan kayısında kemiklerin güçlenmesini destekler. Gelişim çağındaki çocukların ve hamile kadınların günde en az 3 tane tüketmesi gerekir. 

Düşük potasyum oranı şiddetli baş ağrısına neden olur. Kayısı bunu ortadan kaldırmada etkili bir besindir. 

Ağız içinde yaşanan yara ve aftların oluşumunu da engelleyen kayısı aynı zamanda mideden kaynaklı oluşan ağız kokusunu da engeller. Bunun yanı sıra bağışıklık sistemini de güçlendirerek kanserli hücrelere karşı vücudu korur.

Beta karoten maddesi kan basıncını dengelemesinin yanı sıra vücuttaki yaşlanmaya meyilli hücreleri de engelleyerek, yaşlanmayı geciktirir. Aynı zamanda kayısı içerdiği A vitamini sayesinde karaciğerde ve ciltte yağ bezelerinin oluşumunu engeller.

Vücudun elektrik seviyesini dengeleyerek sinirlerin daha akışkan olmasını sağlayarak beyin sağlığını korur. Unutkanlık ve konsantre eksikliği gibi hastalıkların ileri yaşlarda ortaya çıkmasının önüne geçer. 

KAYISI ÇEKİRDEĞİ HAKKINDAKİ BİLİMSEL GERÇEK!

Kayısının posası kadar çekirdeğinin de insan sağlığına faydalarının olup olmadığı konusunda uzmanlar araştırma yapmıştır. Nadiren bulunan B17 vitamini yani amigdalin gibi maddeler içeren kayısı çekirdeğinin vücutta çeşitli nedenlerden ötürü mutasyona uğrayarak kansere zemin hazırlayan hücrelerin sağlığını koruduğu ortaya çıkarılmıştır.

KANSERİ ÖNLEYEN MUCİZE!

7 yıl süren bir araştırmanın sonunda kayısı çekirdeğinin kanser hastalıklarını önlediği kanıtlanmıştır. Ayrıca aynı çalışmada kayısı çekirdeğinin hücreleri yenilediği yaşlanmayı geciktirdiği tespit edilmişti. Uzmanlar kayısı çekirdeğinin insan vücudunun günlük ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri fazlasıyla karşıladığının altını da çiziyor.

Platonik aşık, takıntılı ve karşılıksız seven kişilerin ileri boyutta yaşadığı ruhsal hastalık olan erotoman, Masumiyet dizisinde geçti. Üst üste sanrılı durumlar yaşayan kişilerde ortaya çıkan ancak oldukça geç fark edilen bu rahatsızlıkla kişi kendine ciddi derecede zarar verebilir. Peki Masumiyet’te geçen Erotoman hastalığı nedir? Erotomanın belirtileri nelerdir?

Halk arasında takıntılı aşık olarak geçen erotomania, hastalarının gerçek dışı duyguları vardır. Bu hastalar genellikle statü olarak kendinden yüksekte olan zengin, güzel ya da yakışıklı gibi kişilere karşı sevgi beslemeye başlar. Ancak bu sevgi karşılıklı değildir. Hastalar ise bunun gerçek olduğunu ve kişilerle bir aşk yaşadıklarını gerçek zannederler. Yaygın olmayan ancak çocuklukla sevgisiz ilgisiz büyümüş kişilerde rastlanma ihtimali yüksektir. Tanıdığı ya da tanımadığı kişilere karşı taşıdıkları bu karşılıksız duygu bir takıntı haline gelir. Bununla beraber hastada paranoyak ortaya çıkar. Hasta ayrıca kişinin de kendisine aşık olduğunu sevdiğini düşünür. 

  • Güvensiz ve reddedilme korkusu yaşayanların erotomania yaşama olasılığı yüksektir.
     
  •  Ergenlik döneminde ortaya çıkar ve statüsü yüksek olan kişilere hayranlık duyarak başlar.
     
  • Bu hal daha sonra onunla beraberlik yaşıyormuş gibi hislere sürükler.
     
  • Şizofreni, Bipolar gibi yaygın olan psikolojik hastalığı olanların yaşadığı farklı bir hastalıktır.
     
  • Gerçek dışı yaşadıkları bu olay sonrası bakış açılarında bozukluk değişir. Tutku arttıkça beraberinde şiddete ve şizofrenik olaylara meyilli bir ruh hali ortaya çıkar.
     
  • Günümüzde bu hastalığı hayranı oldukları kişilere karşı yaşayan insanların sayısı giderek çoğalmaktadır.

EROTOMANİ NASIL ORTAYA ÇIKAR?

17. yüzyılda ilk kez Jacques Ferrand tarafından keşfedilen erotomani rahatsızlığı daha sonraki yıllardan karşılıksız aşk olarak tanımlanmıştır. Kişinin saplantılı bir şekilde bağlanması ve bunun bir türlü aşamaması beraberinde hastalıklara da neden olduğundan araştırma konusu olmuştur. Hastalar henüz tanımadıkları ya da tanıdıkları ancak herhangi bir beraberlikleri olmamasına rağmen beraberlermiş gibi düşünür. Her sözlerini hareketlerini kendilerine söylediklerini düşünen hasta bununla ilgili aklında bir sürü senaryo geliştirir. 

EROTOMANİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Kendilerinden haberi olmayan kişinin aslında kendisini çok sevdiklerine inandıkları için onlar için her şeyi yaparlar. Örneğin son yıllarda hayranı oldukları ünlülerin kapılarına kadar giden kişilerde bu hastalıkların belirtilerine rastlanmıştır. Karşıdaki kişinin de kendisini sevdiğini vazgeçilmez bir aşk yaşadıklarına inanırlar. Takip etme ve kıskançlık gibi takıntılı davranışlar sergilerler. 

EROTOMANİNİN TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Takıntılı oldukları anları yaşayan kişiler dış görünüşlerinde ciddi değişimler yaparlar. Örneğin kıyafetlerini değiştirip hiç sevmedikleri şeyleri yapabilirler. Bu yüzden hastanın hemen tedavi edilmesi lazım. Ancak ruhsal hastalıklarında en zor tedavi şekli sanrılı geçenlerdir. Erotomani de de kişi sık sık bu sanrıları yaşar. Olmayan şeyleri hayal edip gerçek gibi yaşadıklarından tedavileri uzun sürer. Uzman öncelikle hastanın hastalığını kabul etmesini ister. Bununla beraber sohbet havasında devam eden tedavilerle hasta gerçek dünyaya uyandırılmaya çalışılır. 

Ezine peyniri, eşsiz aroması ve lezzeti ile kahvaltı sofralarına çok yakışan bir peynir çeşididir. Son zamanlarda ‘Ezine peyniri nedir, faydaları nelerdir, özellikleri nelerdir, nasıl saklanır, çeşitleri nelerdir?’ gibi konuları yazımızda sizler için derledik.

HABERE AİT VİDEO İÇİN TIKLAYIN

Peynir tutkunlarının sofraya en yakıştırdığı peynir türlerinden biri olan Ezine peyniri, tadıyla yerini başka bir peynirin alamayacağı bir lezzet. Ağızda dağılan kıvamı ile damakta uzun süre hoş bir tat bırakan Ezine peyniri, ülkemizde özgün lezzetini koruyan nadir peynirlerden biri. Ezine peyniri, içeriğinde yüksek oranda bulunan protein miktarı sayesinde vücudun protein ihtiyacını kusursuz bir şekilde karşılamaktadır. Avrupa gibi sadece belirli bölgede üretilmiş olan bu peynir, ilçesinin adı gibi marka olmuştur. Coğrafi şekilde üretilen bu peynir gıda ürünlerindendir ve Ezine çevresinde üretilen bu beyaz peynirlere zaten Ezine peyniri adı verilmiş olması gerekir. Ama pek çok peynir üreticisi bu peynirlere Ezine peyniri adını vermemektedir. 

EZİNE PEYNİRİ NASIL YAPILIR?

Ezine peyniri yapımı, peynir tesislerinde geleneksel birikim eşliğinde modern yöntemlerle üretilir. Üreticilerin tabiri ile üretim şekli beyaz peynirle aynıdır.

Doğal ortamlarda otlamış hayvanların sütleri doğru oranda karıştırılarak 67 derecede 30 dakika pastörize edilir ve pastörize işleminin ardından mayalanması için buzağıların midesinden alınan şirden adlı enzim kullanılır. Mayalanma ardından oluşan pıhtı, kesilme ve presleme işlemine tabi tutulur.

Suyu alınan pıhtı kıvamını kazanması için tekrar tekrar kesilerek en az 6 saat deniz tuzunda salamura edilir. Ardından dinlenmeye bırakılan peynir, tekrar salamura edilerek en az 8 ay olgunlaşması beklenir.

Peynir meraklıları için evde Ezine peyniri yapmak da mümkün. Neredeyse fabrikasyon sürecinin ev şartlarına aynen uyarlanması ile yapılan ev yapımı Ezine peyniri sütlerinin içine özel firmalardan ölçüsü ayarlanmış maya alınarak eklenir. Uygun sıcaklıkta ve sürede bekletilerek önce kesme ardından salamura işlemi uygulanan peynir, 1 sene olgunlaşmaya bırakılarak en güzel aromayı yakaladığında yenir.

EZİNE PEYNİRİNİN ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

Ezine peyniri, günümüzde keçi, inek ve koyun sütlerinden üretilmektedir. İnek sütünden üretilen Ezine peyniri, yapı itibariyle daha beyaz renge sahiptir. Keçi ve koyun sütüne göre daha az yağ içeren inek sütünden üretilen Ezine inek peyniri, inek sütünden üretilen peynirlerin tadına alışanlar için ideal bir peynir çeşididir. Ezine koyun peyniri ise isminden de anlayacağınız üzere koyun sütünden üretilmektedir.

Ezine koyun peyniri ise anlaşıldığı gibi koyun sütünden üretilir. Koyun sütü diğer sütlere oranla daha yağlı bir bileşene sahip olduğu için peyniri de daha kıvamlıdır ve daha sarımsı bir renge sahiptir. Kolay kırılmayan gözenekli yapısı ile ağızda kolayca dağılır.

Ezine keçi peyniri ise aralarındaki en beyaz renge sahip. Keçi sütünün kendine has tadını ve baskın aromasını taşıyan peynir; koyun peynirine göre daha az, inek peynirine göre daha yağlı ve kıvamlıdır. Özellikle A vitamini açısından oldukça zengin olan keçi sütlü Ezine peyniri, keçi sütünün tadına aşina olanlar için ilk tercih olur.

İnek sütünden yapılan Ezine peyniri daha beyaz rengi ile ayırt edilir. Keçi ve koyun sütüne oranla daha az yağ içeren Ezine inek peyniri, inek sütünün tadına alışanlar için tam kıvamında bir peynir çeşididir.

EZİNE PEYNİRİNİN ÖZELLİKLERİ NELER?

Ezine keçi peyniri tam yağlı olmasıyla beraber herkesin seveceği bir peynirdir.

Beyaz ve sarı renklerinin tonları ile beraber küçük gözenekli peynir olması ve peynirin ağızda tat bırakırken uzun süren bu zevkli lezzetin krema tadında bir özelliği vardır.

Bu senenin yeni saat trendiler oldukça merak ediliyor. Kadın erkek en çok sevilen aksesuarlardan biri saatlerdir. Kıyafeti tamamlayıcı olan bu aksesuarlar hem şık hem de spor birçok farklı seçeneklerle bu seneye de damga vurmaya hazırlanıyor. Gelin hep birlikte zamansız modeller içeren 2021’in saat modellerini inceleyelim…

2021’de dünya çapında etkisini göstermeye başlayan ve kısa bir süre içerisinde pandemi haline gelen koronavirüs sebebiyle, trendler değişmeye devam ediyor. Bu sene yeni sezon saat modellerine baktığımızda birbirinde şık ve gösterişli saatler görüyoruz. Yeni trend saat modellerinin tasarımı yapılırken hem kullanım kolaylığı hem de kullanıcı rahatlığına göze çarpıyor. Ayrıca çok şık bir görünüme sahip olan kol saatleri kıyafetinize uyum sağlayacak. Saat modelleri bu senede oldukça kullanışlı görünüyor. Birçok kadının zevkine hitap eden kol saatleri farklı fiyat aralığında bulmak mümkün. Bu sene vitrinlerde saat modellerinde sade modeller yer alıyor. Bu sade modelleri birçok farklı renkte müşterilerinin beğenisine sunuluyor. Markalar tasarımlarını modaseverlerle buluşturmaya bu yılda devam ediyor. İşte bunlardan bazıları:

EN GÜZEL SAAT MODELLERİ 2021

Yeni moda döneminde dikkat çekici bir saat kullanmak istiyorsanız siz de silikon kayışlı, pastel renklere sahip modellere göz atabilirsiniz.

Skagen Kol Saati ve 4 Yedek Kordon
1.980,00 TL

Daniel Klein 8680161723189 Kadın Kol Saati
211,50 TL

Skagen Bayan Kol Saati
1.494,00 TL

Michael Kors Kadın Kol Saati
754,20 TL

Geçen sene moda olan pastel renklerin bu senede karşımıza çıkıyor. Bu dönem dikkat çekici bir saat kullanmak istiyorsanız siz de silikon kayışlı, pastel renklere sahip saat modellerine göz atabilirsiniz. 

Lacoste Kadın Pembe Saat
1035 TL

Renkli saat modası 2021’de kendisini güçlü bir şekilde gösterecek diyebiliriz.

Koronavirüs salgını, bütün tüketim alışkanlıklarında olduğu gibi evlilik alışverişinde de değişikliklere neden oldu. Aylar öncesinden başlayan ve üst üste prova edilerek hazırlanan kişiye özel dikim gelinlikler, yerini hazır gelinliklere bırakmaya başladı. İşte 2021 yılında trend olan hazır gelinlikler:

Geçtiğimiz yıl başlayan ve dünyayı etkisi altına alan pandemi nedeniyle binlerce çift evlilik hayalini 2021 yılına ertelemek zorunda kaldı. Kontrollü normalleşme süreci ile birlikte geçen yıl ertelenenler de eklenince, bu yıl düğün ve nikah organizasyonlarına talebin artacağı öngörülüyor. Ancak koronavirüs salgını nedeniyle kısıtlamaların ve sokağa çıkma yasaklarının devam etmesi, evlilik hazırlıkları yapan çiftlerin alışverişlerini de kısıtlı sürede tamamlamaya yönlendiriyor. Bu nedenle evlilik alışverişlerinin büyük bir bölümü internet üzerinden gerçekleştiriliyor. Aylar öncesinden başlayarak üst üste prova edilen ve törene hazır hale getirilen gelinlikler de yeni normal düzende internet üzerinden satışa sunuluyor.

Hazır gelinlikler, farklı stillere hitap eden model çeşitliliği ve fiyat avantajlarıyla gelinlerin satın alma tercihleri arasına girdi. Hazır giyimde kullanılan kalıplar gelinlik modellerine yansıtılıyor.

HAZIR GELİNLİK MODELLERİ

Önceleri gelin adaylarının farklı günlere yayılan ve en az 3 prova sonucunda nikah veya düğün törenlerine teslim edilen gelinlikler, hazır giyimde kullanılan beden ölçülerinin gelinlik kalıplarına yansıtıldığı modeller ile gelin adaylarına sunuluyor. Dünyanın farklı ülkelerinde yıllardır tercih edilen ve pandemi nedeniyle hız kazanan internetten satın alma yöntemi gelin adaylarına sunuluyor.

Dünyada her geçen gün daha fazla sayıda gelin adayı tarafından ilgi gören online gelinlik satışı, Türkiye’de de gelin adaylarına ulaştırılıyor.

Her tarza ve her bütçeye uygun olarak tasarlanan gelinlikler, ücretsiz kargo ile teslim ediliyor ve ihtiyaç olması halinde tadilatları da ücretsiz olarak yapılabiliyor. Gelinliklerin yanı sıra gelinlik aksesuarları, nikah elbiseleri ve duvak modelleri de yer alıyor. 

Şık sunumu ile gören herkesin çok beğeneceği kabuk poğaça, farklı tarifleri denemeyi sevenler için oldukça ideal bir seçim olacak. Sosyal medyada popüler olan kavuk poğaça altın günlerinde ya da 5 çayında afiyetle tüketebileceğiniz bir tarif. Siz de evde kabuk poğaça pişirmek istiyorsanız mutlaka hazırladığımız tarife göz atabilirsiniz.

Bayatlamayan, şekliyle kendine hayran bırakan nefis mi nefis kavuk poğaça adeta tarif defterinizi süsleyecek. Milföy hamuru kıvamında olan kavuk poğaça çıtır çıtır tadıyla ister kahve yanı ister çay saatlerine çok yakışıyor. Kavuk poğaçanın doyurucu olması için patatesli tarifini sizlere sunuyoruz. İçerisine ekleyeceğiniz farklı lezzetlerle sofralarınıza getirebileceğiniz kabuk poğaçanın pratik tarifi haberimizin detaylarında. Kolay kolay bayatlamadığı için yanınıza alıp, çantanıza atıp, nefis bir atıştırmalık şeklinde de tüketebilirsiniz. Bu sevimli ekmekçiklere benzeyen kavuk poğaçanın hazırlama süresi biraz beklemeli. 

KAVUK POĞAÇA TARİFİ:

MALZEMELER

2 su bardağı süt
1 çay bardağı zeytinyağı
2 adet yumurta
1 yemek kaşığı toz şeker
1 tatlı kaşığı tuz
5.5 su bardağı un
1.5 tatlı kaşığı instant maya

Arası için;

200 gram tereyağı

İç harcı için;

2 adet haşlanmış patates
100 gram rendelenmiş beyaz peynir
3-4 dal maydanoz
Tuz
Karabiber

Üzeri için;

1 adet yumurtanın sarısı

YAPILIŞI

Geniş bir kabın içerisine hamur için tüm malzemeleri koyarak ele yapışmayacak şekilde yoğurun.

Hamur toplanmaya başladığında üzerini nemli bir bezle örtüp bir saat dinlendirin.

Beklettiğiniz hamuru 6 eşit parçaya bölerek, bir merdane yardımıyla ince dikdörtgen olacak şekilde açın.

Açtığınız hamurların üzerine erittiğiniz tereyağını sürüp üç kat hamuru üst üste koyun ve tekrar dikdörtgen olacak şekilde açın. Toplamda üçer katlı iki hamur elde etmelisiniz.

Sonrasında iç harcı hazırlayabilirsiniz. Patatesleri geniş bir kaseye koyup, çatalla güzelce ezin. Patateslere beyaz peynir, ince kıydığınız maydanoz, tuz ve karabiberi ekleyip karıştırın.

Hamurlardan 2 cm genişliğinde şeritler kesip rulo sarın. Ruloları elinizle bastırarak açın ve ortalarına iç harcından koyup büzerek kapatın.

Yağlı kağıt serili fırın tepsisine dizin. 180 derece fırında kızarana kadar pişirin.

Soğuduktan sonra servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Özellikle balık yedikten sonra çok iyi giden, tatlı krizlerinin en ucuz kaçamağı olan tahin helvasını evde yapmak ister misiniz? Yapımı çok pratik olan tahin helvası, çay ve kahvenin yanında da ikram edebileceğiniz muhteşem bir tatlı. Peki tahin helvası evde nasıl yapılır? Tahin helvasını evde yapmanın püf noktaları neler? Yazımızda bulabilirsiniz.

Türk damak tadını dünyaya yansıtan ve dünyada Türk halkına özgü olarak bilinen tahin helvası birçok ülkede Türk balı, Türk tatlısı ve Türk tahin helvası olarak adlandırılmaktadır. Geleneksel bir Türk gıdası olan tahin helvası, sadece Türkiye’de değil, birçok ülkede de beğenilerek tüketilmektedir. Sabah kahvaltılarında, sıcacık ekmeğin içine, balıktan sonra mutlaka sofralara gelen tahin helvası,  kış aylarında içimizi ısıtır ve enerji verir. Fırına atıldığında enfes bir tatlıya dönüşen tahin helvası, Antep fıstığı, fındık, ceviz, badem, çikolata, kakao ile çeşit çeşit yapılabilir. Hep hazır almayı tercih ediyorsanız evde aslında helvayı çok kolay bir şekilde yapabileceğinizi keşfedememişsiniz demektir. Sadece üç malzeme kullanarak şahane bir helva yapmak mümkün. 

Verdiği enerji değeri,  tahin helvasının beslenmedeki önemini bir kez daha arttırmaktadır. Besleyici değerinin yanı sıra ekonomik olması, üretiminin ve muhafazasının kolay olması hatta istenildiğınde kolayca temin edilebilmesi tahin helvasının ideal bir gıda olarak tercih edilmesinin  başlıca sebeplerindendir.

TAHİN HELVASI TARİFİ:

MALZEMELER

1 su bardağı tahin
1 su bardağı un
1 su bardağı pudra şekeri

YAPILIŞI

Yanmaz ve yapışmaz geniş bir tavaya unu alıp, kısık ateşte tahta kaşıkla kavurun.

Unun kokusu çıkana kadar ve rengi değişene kadar 10 dakika kadar kavurun.

Ayrı bir tavanın içerisine tahini alın ve orta ateşte karıştırarak ısıtmaya başlayın. Güzelce ısınınca içerisine pudra şekerini ilave edin ve karıştırın.

Ardından azar azar unu ekleyin. Kıvamını toparlamaya başladığında un ilave etmeyi bırakın.

Ayrı bir kabın içerisini yağlı kağıt ile kaplayın. Hazırladığınız karışımı bu kalıbın içerisine aktarın, yarım saat oda sıcaklığında dinlendirin ve ardından buzdolabında soğumaya bırakın.

Tamamen soğuduğunda tüketebilirsiniz.

Afiyet olsun…