Yeşil bir sebze olan pazı için akla ilk önce kıymalı yemeği gelse de, kahvaltı sofralarında da tüketilebilir. Krep halinde hazırladığınızda yediden yetmişe herkesin bayılacağı pazılı krep sarması tarifi püf noktalarıyla ele aldık.

Kış mevsimlerinde hastalanmak çok kolayken alabileceğiniz gıda takviyeleriyle kendinizi koruyabilirsiniz. Vitamin açısından oldukça zengin olan kış sebzesi pazı tercih edilebilir. Pazının faydalarından biride doğal bir antioksidan olmasıdır. Düzenli tüketildiğinde bağışıklık sisteminizi güçlendirir. Mide rahatsızlığı çekiyorsanız uzmanlar tarafından önerilen bir sebzedir. Özellikle daha çok kış aylarında yaşanan öksürüklerin önüne geçebilecek doğal bir ilaçtır. Ailesinde alzheimer rahatsızlığı olan insanların pazıyı tercih etmesi tavsiye edilir çünkü alzheimer hastalığının daha yavaş ilerlemesini neden olur. Beyin hastalıklarına adeta dur diyen bir polis gibidir. Güçlü sinir sistemi ile birlikte kan şekerini ve basıncını de düzenler. Bunca faydayı saydıktan sonra tadı ile de çokça anılacak pazılı krep sarma ile karşınızdayız. Pazılı krep sarma en lezzetli şekilde nasıl yapılır? Pazılı krep sarmanın malzemeleri nedir? Sorularının cevaplarını haberimizde bulabilirsiniz.

PAZILI KREP SARMA TARİFİ:

MALZEMELER

3 adet yumurta
1 su bardağı süt
1 su bardağı un
1 çay kaşığı tuz
1 çay bardağı dövülmüş fıstık
3 yaprak pazı
1 çorba kaşığı margarin
3.5 kibrit kutusu beyaz peynir

YAPILIŞI

Pazıyı haşlayın ve sonrasında rondodan geçirin.

İyice parçalanan pazıyı süt ile bir kapta karıştırın.

Sonrasında süt ve pazı karışımına tuzu ekleyin.

Dövülmüş fıstıkları katın.

Unu ekledikten sonra mikserle çırpın.

Akışkan hamur elde edin.

Yanmaz tavaya bir tatlı kaşığı yağ koyun ve tavaya eşit şekilde yayın.

Kepçe yardımı ile krep hamurundan alıp tavaya dökün ve yayın.

Krepin bir tarafı piştikten sonra ters çevirin ve diğer tarafını da pişirin.

Hamur bitene kadar bu işlemi tekrarlayın.

Servis ederken her bir krepin içine peynir ekleyin ve rulo haline getirin.

Yeni yürümeye başlayan çocuk, büyümekte gelişim evresindedir. Etrafına bakar ve tadını, dokusunu, sesini duymak ister. Bunları yaparken de kendi uzuvlarını fark etmeye başlar. Gördüğü her şeyi bir sünger gibi zihnine çeken bebek, için çoğu zaman dil çıkarma normal olsa da normal olmadığı zamanlarda olduğunu belirtildi. Bebekler dilini ne zaman keşfeder? Bebeklerin dil çıkarması normal mi?

Dünyaya gelen bebek, ilk olarak kendini keşfetmeye başlar. Sonrasında etrafındakiler üzerinde odaklanır. Sesler, tatlar, dokular bir anda sünger gibi boş olan beyni kaydetmeye ve dünyayı anlamlandırmaya başlar. Yeni doğan bebek dil çıkarabilir. Dilini keşfetme yolunda, elini ağzına götürebilir yada başka cisimleri ağzına götürebilmektedir. Bebekler ilk bir kaç ayda bu refleksleri öğrenir. Bu reflekslere göre de hareket etmeye başlar. Yeni doğan bebeğin dilinin dışarı çıkarması bu sebeple normaldir ama normal olmadığı zamanlar için bilgi veren uzmanlar, ciddi bir sıkıntının da olabileceğini ifade etti.

bebeklerde dil çıkarma

BEBEKLER DİLİNİ NE ZAMAN KEŞFEDER?

Bebekler öncelikle doğdukları andan itibaren 4-6 aylar arasında dil çiğneme, tükürük çıkarma gibi davranışlar sergileyebilmektedir. Bu hareketlerin bir çok sebebi vardır. Dil, bebeklerin keşfettiği organların başında geldiğini belirten uzmanlar, bebeğin diliyle oynayarak farklı oyunlar keşfetmeye başladığını dile getirdi. Dilini keşfetmeye başlayan çocuk kullanmaya da başladıkça katı gıdalara geçişi sağlanır. Bir taraftan da tükürüklerin çıkması ise diş çıkarma dönemine girdiğini belirtisidir. 

bebeklerde dil çıkarma

BEBEKLERİN DİL ÇIKARMASI NORMAL Mİ?

Dilini keşfeden bebek, bir şekilde diliyle oyunlar oynar ve bu dönem 4 ile 6 aylıkken gerçekleşir. Bundan daha uzun süre dili dışarda kalırsa yada ilginç bir şekilde duruşa sahipse anne ve babanın bunu fark etmesi önemlidir. Çocukta sıkıntı olabileceğinin işaretini veren dil çıkarmanın bir uzman tarafından kontrol edilmesi gerekebilmektedir.

bebeklerde dil çıkarma

BEBEKLERİN DİL ÇIKARMASI TEHLİKELİ Mİ?

Bebeklerin dil çiğnemesi çoğu zaman anneleri endişe etse de, dil çiğnemesi bebekte farklı anlamlar taşıyabilmektedir. Ancak başlı başına bir problem olmadığını ifade eden uzmanlar, hangi durumlarda sorun olduğunu açıkladı.

1- NEFES ALMASINI ENGELLİYORSA

Bebeğin dil çiğnemesi ciddi boyutlara ulaştığında doktora gidilmesi gerekmektedir. Bu durumun altında yatan farklı sebepler olabildiğini açıklayan uzmanlar, bebeğin büyük bir dile yada küçük bir dile sahip olabildiğini belirtti. Dilinin nefes almasını engelliyor olabileceği gibi, eğer bebek çok hızlı nefes alıp veriyorsa, dilinde mavimsi bir renk varsa zaman kaybetmeden bir doktora görünmeniz gerekmektedir.

2- BEBEĞİNİZ ACI ÇEKİYORSA

Bebek yanlışlıkla da olsa dilini ısırdığında bir acı yaşar. Bu hareket devam ettiğinde ise ağrı beraberinde şişkinlik de getirir. Çiğneme hareketi devam ettiği sürece de bebekte huysuzluk, ağrı ve ağlama krizleri getirir. Böyle bir durumda emzik vererek acıyı unutturmaya çalışabilirsiniz. Emzik onun dil hareketini unutmasını sağlayacaktır. Çünkü ne kadar acırsa o kadar ısırmaya devam edebilir. Bu acıya rağmen emzik istemiyor ve dilini çiğnemeye devam ediyorsa, bir uzmana görülmelisiniz.

3- YANLIŞ ORAL GELİŞİM 

Çiğneme durumunun aşırıya kaçmasında oral gelişimin yanlış ilerlediği yada dişlerin yamulduğu, çenenin kaydığı gözlemlenmiştir. Eğer sürekli yaptığı bir durumda ve endişeleriniz varsa doktora gitmenizde fayda olacaktır. Durum dahilinde doktorunuzun yönlendirdiği pediatrik bir diş hekimi vereceği nesnelerle çiğneme sıkıntısını ortadan kaldırabilmektedir.

Bilim insanları uzun zamandır üzerinde çalıştıkları ağlayan bebeği sakinleştirmenin net bir yolu olduğunu ortaya koydu. Yapılan araştırmalara göre 5 dakikalık bir yürüyüşe çıkmak bebekleri sakinleştiriyor.

Ağlayan bebeklerin tüm ebeveynlerin korkulu rüyasıdır. Özellikle gece saatlerinde tutan ağlama krizi, ev halkının da uyku düzenini bozmaktadır. Ağrıca ağlarken katılan ve moraran çocuklar ise ebeveynlerini büyük korku yaşatır. Bu konu üzerinde İngiltere’de yapılan bir araştırma sonucu ağlayan bebeğin sakinleştirilmesinin net bir yolu olduğunu iddia etti.

ağlayan bebek

BEBEKLE YÜRÜYÜŞ SAKİNLEŞTİRİYOR

İngiltere’de yapılan araştırmaya göre 21 bebek üzerinde etkili yürüyüşün, bebekleri sakinleştirdiği ortaya konuldu. Bebeklerin tepkilerini “yürüyen anneleri tarafından tutulmak, oturan anneleri tarafından tutulmak, hareketsiz beşikte yatmak ve sallanan beşikte yatmak” üzere dört koşul altında karşılaştırıldı.

ağlayan bebek

KUCAKTA OLAN BEBEK SAKİNLEŞİYOR

Yürüyen anne tarafından tutulan ağlayan bebeğin 30 saniye içerisinde sakinleştiği ve kalp atışlarının yavaşladığı kanıtlandı. 5 dakikalık ağlayan bebeğin anne kucağındaki yolculuğunda ise bebeğin ağlamasının durduğu ve neredeyse yarıya uykuya daldığı görüldü. 

uyuyan bebek ve annesi

BEŞİK AYNI SONUCU VERMİYOR

Benzer sakinleştirici etki, bebekler sallanan bir beşiğe yerleştirildiğinde meydana geldi ancak anne bebeği otururken tuttuğunda veya bebeği hareketsiz bir beşiğe koyduğunda aynı sonuç elde edilemedi. Araştırmanın devamında annelere ağlayan bebeklerini kucaklarında tutmaları ve onlarla beş dakika yürüdükten sonra, bebeklerini yatağa koymadan önce 5 ile 8 dakika arasında tutmaya devam etmeleri gerektiğini bildirildi. Sonuç, ağlaması duran uyuyan huzurlu bebekler…

Hamilelikte gaz sancısı anne adaylarının en sık yaşadığı problemlerden biridir. Yeni bir canlının vücutta oluşuma başlaması dolayısıyla da gaz oluşumu oldukça normaldir. Anne adaylarının günlük hayatını dahi etkileyen bu sorun. Genellikle gaz sorunu kendi kendine geçse de sizi rahatlatacak önerileri uzmanlardan öğrendik. Hamilelikte gaz sancısı neden olur? Hamilelikte gaz nasıl çıkarılır?

Hamilelikte en yaygın görülen semptomlardan birisi de gaz sancısıdır. Hazımsızlık yada şişkinlik olarak da ifade edilir. Bağırsak yolu ile atılan gaz geçici şişkinlik hali verir. Özellikle hamileliğin ilk üç ayında vücutta önemli değişiklikler meydana gelir ve vücut adaptasyon sürecine girer. Salgılanan hormonlar, bağırsakların gevşemesi ve sindirim sisteminin yavaşlamasına sebep olmaktadır.

hamilelikte gaz sancısı

HAMİLELİKTE GAZ SANCISI NEDEN OLUR?

Anne adayı hamilede vücudunda değişiklikler meydana gelir. Anne adayının içerisinde büyüyen fetüs özellikle ilk üç ayda vücuda adapte olmaya çalışır. Anne adayı uterusu kalınlaştıran östrojen ve progesteron hormonları salgılamaya başlar. Bu hormonlar anne adayının bağırsaklarını gevşetir ve sindirim siteminin yavaşlamasına sebebiyet verir. 

hamilelikte gaz sancısı

İlk üç ay geçtiğinde ise yorgunluk ve mide bulantıları kaybolur. Anne adayı fetüse uyum sağlamak için değişim gösterir. Rahmin genişlemesi ve fetüse uygun ortamın oluşturulması ise anne adayında bağırsak baskısına sebep olur. Bu baskı ise kabızlık, aşırı gaz ve benzeri şişkinlikleri meydana getirir.

hamilelikte gaz sancısı

HAMİLELİKTE GAZ NASIL ÇIKARILIR?

Uzmanlar hamile adayların gaz problemini aşabilmeleri adına ilk önce beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi gerektiğini belirtti. Yanlış beslenmenin gaz sancısını olumsuz etkilediğinin altını çizilirken, gün içinde küçük öğünler yemek, spor yapmak, günde en az 3 litre su içmenin anne adayını oldukça fazla rahatlatacağı belirtildi.

hamilelikte beslenme

Yemek yerken acele etmeden sakince yenmesi, oldukça fazla çiğneme midede oluşabilecek hava kabarcıklarını önlemektedir. Vücuda sık sık azar azar öğünlerin girmesi ise mideyi boş bırakmayacağı için gaz oluşumunun önüne geçer. 

hamilelikte beslenme

HAMİLELİKTE GAZ YAPAN YİYECEKLER NELERDİR?

  1. Kızarmış yemekler
  2. Aşırı yağlı yiyecekler
  3. Süt ve süt ürünleri
  4. Kepekli tahıllar
  5. Enginar, pırasa, soğan, elma, kuru meyve, bal
  6. Fasulye, lahana, brokoli, brüksel lahanası, bakla
  7. İşlenmiş gıdalar
  8. Gazlı içecekler

hamileler

HAMİLELİKTE GAZ SANCISINA NE İYİ GELİR?

  • Sabit duran ve hareket etmeden sadece oturan hamilelerde yüksek oranda gaz olabilir. Özellikle öğünlerden sonra kısa bir yürüyüş yapmak iyi gelecektir. 
  • Çok dar kıyafet giymek de sindirim problemlerini beraberinde getirmektedir. Bu sebeple bol kıyafetler tercih etmek faydalı olacaktır.
  • Gaz çıkışını rahatlatmak ve sancıdan kurtulmak içinse mide, bağırsak ve karın bölgesini sıcak tutmanın önemli olduğunu belirtmek de fayda var. 
  • Ilık duş, gaz sancısını hafifletmekte yardımcı olur.
  • Yemek sonrası yatmak gaz oluşumunu tetikleyebilir. Bunun yerine hamileler yemek yedikten sonra oturur vaziyette bir müddet kalmalı, mümkünse yürüyüş gibi hafif egzersizler yapmalıdır.

Daha net tabirle ifade edilen kan zehirlenmesi oldukça önemli olarak biliniyor. Tekli ya da çoklu organ yetmezliği sebebiyle ölüme kadar giden bu ciddi rahatsızlık “sepsis” olarak da adlandırılıyor. Peki kanda enfeksiyon belirtileri nelerdir? Kandaki enfeksiyon nasıl tedavi edilir?

Mikroorganizmaların kana karışmasıyla başlayan bu süreç vücudun herhangi bir kısmında meydana gelen bağışıklık sisteminin vermiş olduğu tepki ile organlarda ve dokularda hasar bırakmaktadır.

Kanda oluşan enfeksiyon sonunda bağışıklık sistemi vücuda tepki verir. Organ yetmezliğinden ölüme kadar giden bir yol söz konusudur. Bu durum teşhis edildikten sonra hemen tedaviye başlanması gerekmektedir aksi taktirde ok ağır tablolar seyir edebilir.

enfeksiyon

 KANDA ENFEKSİYON BELİRTİLERİ NELERDİR?

Kanda meydana gelen enfeksiyon sonucunda vücut bazı belirtilerle buna karşılık verir. Bu belirtilerden bir kaçının gözükmesi konusunda doktora baş vurulması gerekir. Hayatı tehdit eden bir durum olan kandaki enfeksiyon ne kadar erken sürede teşhis edilip tedavi sürecine başlanırsa organ hasarlarının engellenebilmesi de o kadar yüksek olur. Kanda enfeksiyon yaşayan kişilerin göreceği ilk belirtiler şu şekilde olacaktır; 

  • Nefes almakta zorlanma
  • Kalp atışlarında hızlanma
  • Solunum hızında sıklaşmalar
  • Üşüme ve vücutta titreme hissi
  • Ateşin 38 dereceden yukarıda olması

Sıraladığımız bu belirtiler kan da yaşanan enfeksiyonlarının vücutta göstereceği ilk belirtiler olmaktadır. Enfeksiyonda artış gözükmeye başladıkça belirtilerde farklılaşma  meydana gelmektedir. İleri aşamalarda meydana gelecek belirtiler ise şu şekilde sıralanır;

  • Cilt renginde meydana gelen değişmeler ve solma
  • Solunum problemleri
  • Kandaki trombosit oranının değişmesi
  • İdrara çıkarken zorluk yaşanması
  • Kan basıncında düşmelerin meydana gelmesi
  • Kanda bulunan laktik asit oranının normalin üzerine çıkması
  • Kalpte ritim bozuklukları oluşması
  • Aşırı kilo kaybı 
  • Zihinde yaşanan bulanıklıklar ve bilişsel fonksiyonlarda azalma

Sepsisin yani kanda oluşabilecek zehirlenmelerin son aşaması olan ‘septik şok’ durumunun yaşanmasında ise yukarıda sıralanan belirtiler söz konusudur. Belirtilerin gözükmeye başladığı bu evrede organ yetmezliğinin oluşması kaçınılmaz olur.

KANDA ENFEKSİYONUN TEDAVİ EDİLİŞİ NASIL OLUR?

Sepsisin erken dönemde teşhis edilmemesi bundan nedenle tedavi sürecinde oluşacak geç kalım nedeni ile septik şok adı verilen ileri seviye kan enfeksiyonu ile karşılaşılıyor. Hastalığın bu aşamaya gelmesini önlemek için sepsis belirtilerini hissettiğiniz zaman kliniklere başvurmak gerekli. Kliniğe baş vuran ve sepsis tanısını alan hastalara ise şu tedavi yöntemleri uygulanmaktadır:

  • Ağrı kesiciler
  • Kortikosteroid olan ilaçlar
  • Düşük olan tansiyonun yükseltilmesine yardımcı olacak vazoaktif ilaçlar
  • İntravenöz enfeksiyonu engellemeye yardımcı olan antibiyotikler
  • Kan şekerini regüle edilmesini sağlamak için insülin enjeksiyonları

şeklinde tedavi süreci başlamaktadır.

Karaciğer yetmezliği oldukça önemli ve tedavisi ihmal edilmemesi gereken hastalıktır. Semptomların ortaya çıkışı hastalığın ilerlemesi ile paralellik göstermektedir. Yaş sınırlaması olmayan hastalık çocuklarda, bebeklerde dahi görülebilir. Peki karaciğer yetmezliği belirtileri nelerdir? Tanısı ve tedavisi nasıl yapılır?

Karaciğer yetmezliği, bulguları daha çok dramatize şeklinde seyreder. Bulantı, kusma, baş ağrısı, uykuya meyil ön planda çıkar. Semptomların ortaya çıkışı hastalığın ilerlemesi ile paralellik göstermektedir. Yetmezlik kısa bir zaman diliminde ortaya çıkabilir. Alkol tüketimi, hepatit B – C gibi enfeksiyonlar uzun süre içerisinde karaciğer yetmezliğini geliştirebilir.

Her hastalıkta olduğu gibi Karaciğer yetmezliğinde de erken teşhis oldukça önemlidir. Erken teşhis ve doğru tedavi ile karaciğer yetmezliğinin önüne geçilebilir. Karaciğer yetmezliğinin ileri safhalarında ya da uyumsuzluk durumunda karaciğer nakli gerekebilir. Karaciğer yetmezliği bazı durumlarda son evrelerine kadar belirti göstermeyebilir. Bu sebeple riskli hataların alkol tüketimi sağlayanların düzenli kontrol yapmaları önerilir.

KARACİĞER YETMEZLİĞİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

  • Mide bulantısı
  • Yorgunluk
  • İshal
  • Kaşıntı
  • Kilo kaybı
  • Baş ağrısı
  • Kusma
  •  Diğer yandan hastalık ilerlediğinde;
  • Sarılık
  • Kanama
  • Zihinsel durumdaki değişiklikler
  • Hareket problemlerinin meydana gelmesi 
  • Son dönemde ise şuur kaybına kadar ilerleyebilmektedir.

Bu belirtiler başka hastalıklarda da görüldüğü için karaciğer yetmezliği teşhisi koymak zor olabilir. Bazı durumlarda ise karaciğer yetmezliği bir belirti vermez. Bunun için insanların düzenli olarak testlerini yaptırmaları önemlidir.

TANISI VE TEDAVİSİ NASIL YAPILIR

Laboratuvar çalışmaları ya da fizik muayene, karaciğer probleminin belirtileri olup olmadığını söyleyebilir. Karaciğer yetmezliği durumu buna neden olan şeye bağlı olarak tedavi uygulanır. Bazı nedenler karaciğer yetmezliğine ilaç isterken bazı durumlarda tedavi nakle ihtiyaç duyabilir.

KARACİĞER KENDİNİ SAĞLIKLI ORGANA DÖNÜŞTÜRÜYOR

Göstermiş olduğu belirtiler için tedavi görülse de, karaciğer yetmezliği için kendi kendine iyileşme gösterebilecek bazı hastalar vardı. Karaciğer yetmezliği durumuna virüsün neden olduğu birçok hasta kendi kendine iyileşir. Karaciğerler kendini sağlıklı bir organa dönüştürebiliyor.

Akut karaciğer yetmezliği oldukça önemli ve tedavisi ihmal edilmemesi gereken hastalıktır. Semptomların ortaya çıkışı hastalığın ilerlemesi ile paralellik göstermektedir. Yaş sınırlaması olmayan hastalık çocuklarda, bebeklerde dahi görülebilir.

Karaciğer yetmezliği, bulguları daha çok dramatize şeklinde seyreder. Bulantı, kusma, baş ağrısı, uykuya meyil ön planda çıkar. Semptomların ortaya çıkışı hastalığın ilerlemesi ile paralellik göstermektedir. Yetmezlik kısa bir zaman diliminde ortaya çıkabilir. Alkol tüketimi, hepatit B – C gibi enfeksiyonlar uzun süre içerisinde karaciğer yetmezliğini geliştirebilir.

Her hastalıkta olduğu gibi Karaciğer yetmezliğinde de erken teşhis oldukça önemlidir. Erken teşhis ve doğru tedavi ile karaciğer yetmezliğinin önüne geçilebilir. Karaciğer yetmezliğinin ileri safhalarında ya da uyumsuzluk durumunda karaciğer nakli gerekebilir. Karaciğer yetmezliği bazı durumlarda son evrelerine kadar belirti göstermeyebilir. Bu sebeple riskli hataların alkol tüketimi sağlayanların düzenli kontrol yapmaları önerilir.

KARACİĞER YETMEZLİĞİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

  • Mide bulantısı
  • Yorgunluk
  • İshal
  • Kaşıntı
  • Kilo kaybı
  • Baş ağrısı
  • Kusma
  •  Diğer yandan hastalık ilerlediğinde;
  • Sarılık
  • Kanama
  • Zihinsel durumdaki değişiklikler
  • Hareket problemlerinin meydana gelmesi 
  • Son dönemde ise şuur kaybına kadar ilerleyebilmektedir.

Bu belirtiler başka hastalıklarda da görüldüğü için karaciğer yetmezliği teşhisi koymak zor olabilir. Bazı durumlarda ise karaciğer yetmezliği bir belirti vermez. Bunun için insanların düzenli olarak testlerini yaptırmaları önemlidir.

TANISI VE TEDAVİSİ NASIL YAPILIR

Laboratuvar çalışmaları ya da fizik muayene, karaciğer probleminin belirtileri olup olmadığını söyleyebilir. Karaciğer yetmezliği durumu buna neden olan şeye bağlı olarak tedavi uygulanır. Bazı nedenler karaciğer yetmezliğine ilaç isterken bazı durumlarda tedavi nakle ihtiyaç duyabilir.

KARACİĞER KENDİNİ SAĞLIKLI ORGANA DÖNÜŞTÜRÜYOR

Göstermiş olduğu belirtiler için tedavi görülse de, karaciğer yetmezliği için kendi kendine iyileşme gösterebilecek bazı hastalar vardı. Karaciğer yetmezliği durumuna virüsün neden olduğu birçok hasta kendi kendine iyileşir. Karaciğerler kendini sağlıklı bir organa dönüştürebiliyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kış aylarına yaklaşmamızla birlikte bağışıklık sisteminde düşme görülmektedir. Nezle, soğuk algınlığı, grip gibi hastalıkların çoğaldığı bu mevsimde burun akıntısı şikayetleri de oldukça fazladır. Özellikle çocukların hayatınız zorlaştıran burun tıkanıklığı için açıklama yapan uzmanlar, gündelik hayatını zorladığını dile getirdi. Burnu tıkalı olan çocuğa ne yapmalı? Çocuklarda burun tıkanıklığı nasıl geçer?

Burun tıkanıklığı nezle grip, soğuk algınlığı, alerji yada sinüzit gibi farklı sağlık sorunları sebebiyle olabiliyor. İnsanın günlük hayatını etkileyen burun akıntısı, çocuklarda daha da hayat zorlaştırıcı bir pozisyon alabiliyor. Çocuklarda görülen burun tıkanıklığının en çok görülen sebeplerinden biri nezle, alerji veya geniz eti olduğunu belirten uzmanlar, rahat nefes alamadığında gelişiminin de olumsuz etkilendiğini belirtti. Çocuklarda büyüme geriliği de oluşturan burun tıkanıklığı için evde rahatça çözüm üretebilirsiniz. Sizler için uzmanlarından öğrendiğimiz “Burnu tıkalı olan çocuğa ne yapmalı?” sorusunun cevabı haberimizde…

burnu tıkalı olan çocuk

BURNU TIKALI OLAN ÇOCUĞA NE YAPMALI?

Burun tıkanıklığı özellikle yeni doğan bebeklerde oldukça sık görüldüğünü ifade eden uzmanlar, bebeklerde burun tıkanıklığının sebebi olarak kirli hava, sigara dumanı gibi etkenlerin rol oynadığı belirtildi. Bu sebeple bebeklerin odası sık sık havalandırılmalıdır. Yeni doğan bebeklerde yastığın düz olması, odanın nem oranın dengelenmesi gibi yöntemler yer alırken, bebekte olan geniz eti de buna sebebiyet verebilmektedir. Bebeklerin burun tıkanıklığına iyi gelen şeylerden biri de tuzlu su olduğunu açıklayan uzmanlar, bebek burun spreylerinin kullanımında sakınca olmadığını ifade etti.

burnu tıkalı olan bebek

Burnu tıkalı olan bebeklerin sık sık emzirilmesi gerekmektedir. Özellikle yaptırılan ılık banyoların bebeğin mukus sıvısını atmada etkin rol oynadığını belirtildi. Burun aspiratörlerinin kullanımı da bebekleri oldukça rahatlatırken, oksijeni daha fazla çekmesini sağlıyor. 

grip çocuk

Çocuklarda görülen nezle, grip, soğuk algınlığı gibi rahatsızlıklarda ortaya çıkan burun tıkanıklığına da tuzlu su spreyleri öneren uzmanlar, ayrıca bağışıklık sisteminin güçlü tutulması ve beslenmeye dikkat edilmesi gerekildiğini belirtti. Uyurken çocukların burun akıntısının genzine akmaması için yüksek yastıkta uyumaları gerektiği verilen bilgiler içerisinde yerini alıyor.

astımlı çocuk

KRONİK VEYA KALICI HALE GELEBİLİR!

Eğer tüm yapılanlara rağmen çocuk yada bebek iyileşmiyorsa, bir uzmana götürülmeli ve muayene edilmelidir. Çünkü bahar ve kış sezonunda çocuk ve bebeklerde üst solunum yolu problemlerine dikkat etmek gerekiyor. Bu yaş grubunda olan hastalık ileride kalıcı kronik hale gelebilmesiyle birlikte daha riskli boyutları da içerisinde barındırabiliyor.

Yeşil bir sebze olan pazı için akla ilk önce kıymalı yemeği gelse de, kahvaltı sofralarında da tüketilebilir. Krep halinde hazırladığınızda yediden yetmişe herkesin bayılacağı pazılı krep sarması tarifi püf noktalarıyla ele aldık. Doğal antibiyotik olan pazının lezzeti yanında faydaları saymakla bitmez. Hem damak zevkine hitap eden lezzet içerdiği vitaminler sayesinde sofraların vazgeçilmesi haline geldi.

Kış mevsimlerinde hastalanmak çok kolayken alabileceğiniz gıda takviyeleriyle kendinizi koruyabilirsiniz. Vitamin açısından oldukça zengin olan kış sebzesi pazı tercih edilebilir. Pazının faydalarından biride doğal bir antioksidan olmasıdır. Düzenli tüketildiğinde bağışıklık sisteminizi güçlendirir. Mide rahatsızlığı çekiyorsanız uzmanlar tarafından önerilen bir sebzedir. Özellikle daha çok kış aylarında yaşanan öksürüklerin önüne geçebilecek doğal bir ilaçtır. Ailesinde alzheimer rahatsızlığı olan insanların pazıyı tercih etmesi tavsiye edilir çünkü alzheimer hastalığının daha yavaş ilerlemesini neden olur. Beyin hastalıklarına adeta dur diyen bir polis gibidir. Güçlü sinir sistemi ile birlikte kan şekerini ve basıncını de düzenler. Bunca faydayı saydıktan sonra tadı ile de çokça anılacak pazılı krep sarma ile karşınızdayız. Pazılı krep sarma en lezzetli şekilde nasıl yapılır? Pazılı krep sarmanın malzemeleri nedir? Sorularının cevaplarını haberimizde bulabilirsiniz.

PAZILI KREP SARMA TARİFİ:

MALZEMELER

3 adet yumurta
1 su bardağı süt
1 su bardağı un
1 çay kaşığı tuz
1 çay bardağı dövülmüş fıstık
3 yaprak pazı
1 çorba kaşığı margarin
3.5 kibrit kutusu beyaz peynir

YAPILIŞI

Pazıyı haşlayın ve sonrasında rondodan geçirin.

İyice parçalanan pazıyı süt ile bir kapta karıştırın.

Sonrasında süt ve pazı karışımına tuzu ekleyin.

Dövülmüş fıstıkları katın.

Unu ekledikten sonra mikserle çırpın.

Akışkan hamur elde edin.

Yanmaz tavaya bir tatlı kaşığı yağ koyun ve tavaya eşit şekilde yayın.

Kepçe yardımı ile krep hamurundan alıp tavaya dökün ve yayın.

Krepin bir tarafı piştikten sonra ters çevirin ve diğer tarafını da pişirin.

Hamur bitene kadar bu işlemi tekrarlayın.

Servis ederken her bir krepin içine peynir ekleyin ve rulo haline getirin.

Her geçen gün sosyal medya kullanımı artarken yapılan çalışmalar sosyal medyada aşırı zaman geçiren gençlerin depresyona daha yatkın hale geldiğini ortaya koydu. Ayrıca yüz yüze görüşmelere vakit ayırmak ise bu riski azaltıyor.

Sosyal medyayı aşırı kullanan gençlerin depresyona daha meyilli bir hale geldiği ortaya koyuldu. Bu eğilim gençlerin kendilerine has kişilik özelliklerinden bağımsız olarak gelişiyor. Journal of Affective Disorders Reports dergisinde yayınlanan araştırma, sosyal medya kullanımı, kişilik yapısı ve depresyon oluşumu arasındaki ilişkiyi inceliyor. Daha önceki çalışmalar depresyona girmenin birçok nedenini ortaya koysa da farklı kişilik özelliklerinin sosyal medya kullanımı ve depresyon ile nasıl bir ilişki içerisinde olduğu üzerine ilk kez çalışılıyor.

Günde 300 dakikadan fazla sosyal medya depresyonu tetikliyor

GÜNDE 300 DAKİKADAN FAZLA SOSYAL MEDYA DEPRESYONU ETKİLİYOR

Çalışma sonuçlarına göre yüksek derecede uyumlu olarak tanımlanabilecek kişiler, düşük düzeyde uyumlu kişilere göre depresyona girmeye %49 oranında daha az yatkın. Yüksek oranda nevrotik kişiler ise düşük düzeyde nevrotik bireylere göre iki kat daha fazla depresyona girme riski taşıyor. Kişilik özelliklerine göre depresyona girme riski değişiklik gösterse de, günde 300 dakikadan fazla sosyal medya kullanımı tüm kişilik özelliklerine sahip katılımcılarda depresyona girme eğilimini artırıyor.

Sosyal medyada aşırı zaman geçirmek yüz yüze ilişkileri azaltıyor

Çalışmada 18-30 yaş arası 1000’den fazla genç yetişkin incelendi. Depresyon eğilimi hasta sağlığı anketlerine göre hesaplanırken günlük sosyal medya kullanım süresi kişilerin kendi beyanlarından alındı. Katılımcıların kişilik özellikleri ise açıklık, dürüstlük, dışa dönüklük, uyumluluk ve nevrotiklik olarak sıralanan beş özelliği baz alan bilimsel bir ölçümle belirlendi.

SOSYAL MEDYADA AŞIRI ZAMAN GEÇİRMEK YÜZ YÜZE İLŞKİLERİ AZALTIYOR

Bilim insanları sorunlu sosyal karşılaşmaların kişinin kendisi ve başkaları hakkındaki olumsuz düşüncelerini besleyebildiğini, sosyal medya kullanımı ile artan depresyon ilişkisinin buna bağlı olduğunu belirtti. Sıklıkla olumsuz içeriklerle karşılaşmak da bu hislerde artışı destekleyebiliyor. Ancak aşırı sosyal medya kullanımının getirdiği olumsuzlukların başında bireylerin başkalarıyla yüz yüze iletişim kurma ve ev dışında vakit geçirme süresinin azalması geliyor. Yüz yüze insan ilişkilerinden uzak kalan kişiler depresyona daha meyilli olabiliyor.

İnsanlarla yüz yüze de görüşmek sosyal medya deneyimini iyileştiriyor

İNSANLARLA YÜZ YÜZE DE GÖRÜŞMEK SOSYAL MEDYA DENEYİMİNİ İYİLEŞTİRİYOR

Depresyon dünya çapında ölüm ve sakatlıkların en önemli nedenlerinden olarak görülüyor. Bu nedenle araştırmanın sonuçlarının özellikle önleyici yaklaşımlarda değerlendirilmesi önemli görünüyor. Araştırmacılar insanların doğuştan gelen bir özellik olarak sosyal birlikteliğe ve karşılıklı anlayışa ihtiyaç duyduklarını, bu nedenle insanlarla sanaldan farklı ortamlarda da vakit geçirip ve gerçek duygular konusunda farkındalık geliştirmenin sosyal medya deneyimini de daha iyi bir düzeye çekebileceğini vurguluyor.