Hamilelik döneminde gezmeye ve dolaşmak için merakla güzel havaları bekleyen anne adayları, kaçıncı haftalarda seyahat yapabilecekleri merak ediyor. Uzmanlar tarafından açıklanan “hamilelikte yolculuğa çıkılır mı, hamilelikte yolculuk ne zaman tehlikeli?” konularını baz aldığımız hamilelikte seyahate dair tüm detaylara haberimizden ulaşabilirsiniz.

Bir kadının hayatının en kritik ve komplike dönemlerinden biri olan hamilelik sürecinde, acısıyla tatlısıyla evlatlarını kucağına almayı bekleyen anne adayları, arada kafalarını dağıtmak isteyebiliyor. Bu durumda gezmek, dışarı çıkmak, farklı mekan ve yerleri ziyaret etmek isterken, merakla bekledikleri bebeklerine bir zarar gelmesini de istemiyorlar. Özellikle şimdilerde havanın daha da ısınmasıyla, hamilelerinde denize ve suya girme istekleri ile tatil planlamaları yapılıyor. Tatil rotalarını belirleyen yaz hamilelerinin bu endişe ve kaygılarını kenara bırakıp, uzmanlar tarafından rehberlik edilen önerilerle gönül rahatlığıyla tatilini gerçekleştirmek için daha fazla beklemeyin.

hamilelikte tatil

HAMİLELİKTE YOLCULUĞA ÇIKILIR MI?

Her şeyden önce doktor kontrolüne gidilmelidir. Doktorunuzun onay vermesi dahilinde tatile gidebilir ya da uzun yolculuklara çıkabilirsiniz.

Gebeliğin her döneminde riskli ve olağandışı bir durum söz konusu olmadığında seyahat yapılabileceğini belirten uzmanlar, bu konuda doktorlarınızın onayıyla gidilebileceğini belirtti. Hamilelikte seyahatin kaçıncı haftada olduğundan çok , konforlu bir ulaşım aracıyla gitmenizin önemli olduğu belirtildi. Bununla birlikte en rahat edebileceğiniz zaman aralığı ise 14. ve 28. haftalar arası olduğunu açıklayan uzmanlar, bu dönemde ikinci trimester dönemine girildiğini söyledi.

hamilelik

İkinci trimester döneminde sabah bulantıları geride kalmış, uyku hali kaybolmuş, düşük yapma olasılığı ortadan kalkmıştır. Bu dönemde vücut çocuğa karşı alışkanlık kazanır ve tepki göstermekten vazgeçer. Psikolojik açıdan da alışan anne tarafından en rahat dönemdir. Anne adayı bu dönemde gerek karnıyla, gerek yaptığı işlerle keyif duyar ve büyük haz alır.

hamilelikte uçak seyahati

HAMİLELİKTE SEYAHAT ARAÇLARI SEÇİMİ

• HAVAYOLU İLE SEYAHAT

Bununla birlikte seyahatin hangi araçla yapıldığı da oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Ulaşım aracı olarak ilk tercihlerin uçak olması gerektiğini belirten uzmanlar, bu konuda çalkantısı az ve konforlu olmasının altını çizdi. Uçaklarda basınç ayarı olduğu için hamile bireyler için herhangi bir tehlike barındırmaz. Ancak havayolları genellikle 36. ayını doldurmuş anne adaylarını uçağa alma taraftarı olmamaktadır. 

HAVA YOLLARINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

  • 28. haftaya kadar anne adayları raporsuz seyahat edebilirken, ama giriş kontrolünden geçerken XRAY cihazına maruz kalmamak için, hamilelik raporu alınabilir ve elle arama istenebilmektedir. 
  • 28. ve 36. aylarda anne adayları uçuş raporuyla seyahat edebilir. Ama bu raporun verilmesi 1 hafta içerisinde seyahat yapmanız gerektiği anlamına gelir. Süre uzadığında rapor geçersiz sayılır.
  • Tatil planınız 28 ve 36. aylarda devam eden hamileliğinizde denk gelmiş ve 1 haftadan daha fazla tatil yapacaksanız, ikinci bir uçuş rapor almanız gerekir.
  • 36. aydan sonra anne adaylarının uçuş raporu olsa da uçağa alınamaz.

hamilelikte araba yolculuğu

• ÖZEL ARAÇ İLE SEYAHAT

Eğer uçakla seyahat edemeyecekse, ikinci sırada kesinlikle özel araç yer almaktadır. Özel araçta anne adayına rahat ve konforlu bir koltuğun oluşturulması yol boyunca hızdan uzak ve tümsek gibi çıkıntılardan dikkat edilerek ilerlenmesi gerekmektedir. Özellikle 11. aydan itibaren arka koltukta oturulması önerilirken, ön koltukta oturulma durumunda ise anne adayının kemerle kendi arasında yastık koyması gerekir. Bunun dışında temel ihtiyaçlarının giderilmiş olması yeterlidir.

ÖZEL ARAÇLARDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

  • Kesinlikle 2-3 saatte bir mola verilmelidir. 
  • Molalarda kan dolaşımını arttırmak için 10 dakikalık yürüyüşler yapılmalıdır. 
  • Aracın arka koltuğunda oturmalı ya da ön koltukla kemerle kendi arasında yastık koymalıdır. 
  • Yolculuk esnasında bol sıvı ve gıda tüketimi yapılmalıdır. Bu sırada acı ve yağlı, ekşi gıdalardan uzak durulmalıdır. 
  • Kan pıhtılaşma riski ya da durumu olan anne adayları varis çorabı giyerek seyahat etmesi önerilmektedir.

hamilelikte otobüsle seyahat

• OTOBÜS YA DA TRENLE SEYAHAT

Eğer hamileyken uçak ya da özel araçla gitme imkanına sahip değilseniz, bu durumda otobüs tercih etmek de doğru olmayacaktır. Hem otobüslerin hijyen bakımından eksik olması hem de çalkantılı bir yolculuk olması sebebiyle uzmanlar tarafından önerilmemektedir. Trende ise otobüse göre daha konforlu olabilir. Ancak trende de uzun süre hareketsiz kalınacağı için önerilmemektedir. Anne adaylarının sıklıkla kan dolaşımını çalıştırması ve hareket etmesi gerekir. Sık sık molalarda yürüyüş yapılması, bir den fazla yastıkla vücudun desteklenmesi gerekmektedir.

hamilelikte seyahat

HAMİLELİKTE YOLCULUK NE ZAMAN TEHLİKELİ?

Hamilelik döneminde sıkıntısız bir tatil için seyahat etmesi gereken anne adaylarının dikkat etmesi ve önem vermesi gereken belli başlı noktalar mevcuttur. Yukarıda sıraladıklarımızın dışında hiç bir uzman 36. ayını doldurmuş anne adaylarının seyahat etmesi, yolculuğa çıkmasını önermiyor. Bu durumda izin verilmediğini belirten uzmanlar, doğumun az kalmasıyla anne adayının tetiklenip erken doğum yapabilme olasılığı bulunmakta olduğu için izin verilmediğini açıkladı.

Elektrikli veya şarjlı diş fırçalarının popülaritesi her geçen gün artıyor. Satışa sunulmaya başladığı günden itibaren yoğun ilgi gören FOREO ISSA™️ 3 elektrikli diş fırçası adeta çığır açtı. Bugünkü yazımızda Foreo ISSA™️ 3 elektrikli diş fırçası ile manuel diş fırçası arasındaki farklara değiniyoruz.

Dişlerinizi fırçalamak, iyi ağız bakımı ve çeşitli hastalıkları önlemenin temelidir. Diş hekimlerinin hemfikir olduğu bir nokta varsa, o da şu: Dişlerinizi günde iki kez 2 dakika fırçalamak ağız sağlığı için atabileceğiniz en etkili adımdır. Günümüzde normal fırçanın ulaşamadığı yerlere ulaşabilen şarjlı veya elektrikli diş fırçası sayesinde dişlerinizin temizliğini sağlayabilirsiniz. FOREO ağız bakımda son 70 yılın en ileri teknolojisini sunduğu ISSA™️ 3 serisi ile diş fırçalamaya yeni bir yaklaşım getirdi. Manuel fırçaların yanı sıra dünyanın ilk silikon sonik diş fırçası ileri teknolojisi sayesinde ağız ve diş bakımında bir devrime neden oldu. Peki Foreo ISSA™️ 3 elektrikli diş fırçası ile manuel diş fırçası arasındaki farklar neler? Gelin birlikte inceleyelim:

Foreo ISSA️ 3

  • Normal fırçanın ulaşamadığı yerlere ulaşabilen FOREO ISSA ™️ 3 hibrid fırça uçlarıyla diş, diş etleri ve ağız içi dil ve yanak bölgelerini etkili ve nazik bir şekilde temizlemek için yüksek yoğunluklu titreşimler gönderiyor. Manuel diş fırçaları ise uzun süredir kullanılıyor. Uyarıcı ses ve titreşimlere sahip olmadıkları için yanak içleri ve diş etlerine uygulanan yanlış baskı nedeniyle kanamalara hatta açık yaralara neden olabiliyor. 

DİŞ HASSASİYETİ İÇİN HANGİ MANUEL Mİ YOKSA ELEKTRİKLİ DİŞ FIRÇASI MI ?

ISSA™️ 3 eşsiz fırça kafası, dişeti için hassas bir masaj sunarken plak kütlesinin daha yoğun olarak temizleyerek ağız içi komple bakım sağlıyor. Yeni nesil geliştirilen ISSA™️ 3 diş fırçası ultra yumuşak, tıbbi sınıf silikon kılların ve plağı parçalamak için daha sağlam PBT polimer kılların bir kombinasyonuna sahiptir. Diş etlerini ve diş minesini aşırı fırçalamaya karşı korurken dişleri güçlü ve sağlıklı tutar. 

Manuel bir diş fırçası kullanırken yeterli süre fırçalayıp fırçalamadığınızı anlamanız zor olabilir.

Foreo ISSA™️ 3  patentli Sonik Titreşim teknolojisiyle güçlendirilmiş, tek bir USB şarjı ile 265 güne kadar dayanarak zamandan, enerjiden ve sürekli şarj etme zahmetinden tasarruf etmenizi sağlar. 

Yapılan bir çalışmada, 11 yıllık bir süre boyunca elektrikli diş fırçası kullanımının ağız sağlığı üzerindeki etkisi değerlendirilmiştir. 2800’ü aşkın katılımcıyla yapılan çalışmada, diş fırçasının diş eti hastalığı (periodontal hastalık), çürükler ve diş kaybı üzerindeki etkileri incelenmiştir. 

ISSA™️ 3 Dakikada 9.000’e kadar yüksek yoğunluklu titreşim, diş etlerine nazikçe masaj yaparken plağı parçalayıp çıkarır. Kullanıcıların %100’ü daha taze bir ağız hissi ve daha beyaz, daha parlak dişler bildiriyor.

Kavurucu sıcakların yaşandığı Ağustos ayı için mağaza vitrinleri tüm hazırlıklarını günler öncesinden tamamladı. Çeşitli tasarımların ve aksesuarların daha çok göz önünde bulunduğu Ağustos ayı için serin tutacak birkaç parçayı sizler için birleştirdik. İşte Ağustos ayına özel damgasını vuracak en şık kombin önerileri…

Neredeyse bunaltıcı sıcakların olduğu Ağustos ayında mağazalar da ihtiyaca göre vitrinlerdeki ve reyonlardaki görsel sunumlarına yenilik kazandırdı. Daha serin kumaş türlerinden oluşan yeni sezon kıyafetler yaz renklerine uyarlandı. Bu yıl Ağustos ayında turuncu ve tonları ağırlıklı olarak kullanıma sunuldu. Sezona göre gelişerek değişikliğe giden ya da geçmişten esinlenerek yeni tasarımları modaseverler için çeşitlendiren moda dünyasında Ağustos ayını serin ve renkli geçireceksiniz. Bu yaz günlerinde genellikle keten kumaşlardan üretilen kıyafetler trendlerin zirvesinde yer alıyor. 2022 yılının yaz mevsimine damgasını vuran sandaletler de bu sıcak günlerin sahibi Ağustos ayı için oldukça ideal bir seçim olacaktır. Turuncunun ve vazgeçilmez bej tonlarının hakim olduğu Ağustos sıcaklarında ne giyeceğinize rahat karar vermenizde yardımcı olmak için Yasemin.com olarak serin kumaşlardan oluşan parçaları birleştirdik. İşte Ağustos ayına damgasını vuracak en şık kombin önerileri…

AĞUSTOS AYINA DAMGASINI VURACAK EN ŞIK KOMBİN ÖNERİLERİ

  • Turuncunun hakimiyeti;

Ağustos ayı tunik pantolon kombin

ZARA / TUNİK (6895/259): 549,95 TL

ZARA / KETEN PANTOLON (4043/245): 749,95 TL

ZARA / FİTİLLİ TİŞÖRT (3253/302): 89,95 TL

ZARA / BONCUKLU BİLEKLİK SETİ (4340/206): 249,95 TL

ZARA / BAĞCIKLI SANDALET (2613/010): 349,95 TL

ZARA / ŞERİTLİ ŞAPKA (0653/206): 429,95 TL

ZARA / KUMAŞ ÇANTA (6228/010): 399,95 TL

Bu sıcak günlerde sokak stillerinde adeta tatildeymiş havasıyla şıklığı yakalamak çok kolay. Siz de bu ayda katılacağınız bir aktivitede veya arkadaşlarınızla yapacağınız günü birlik turlarda turuncunun tatlılığıyla göz alıcı bir görünüme sahip olabilirsiniz. Tabi mevsime uygun ince ya da keten kumaşlardan oluşan kıyafetlerle…

Öte yandan kombinlerinizi, hemen her yerde karşınıza çıkabilecek olan sandaletlerle tamamlayıp uygun takı ve aksesuarlarla canlandırabilirsiniz.

  • Sade bir elbise şıklığıyla;

Ağustos ayı elbise kombin

DE FACTO / ELBİSE (X3887AZBG377): 269,99 TL

LC WAIKIKI / SANDALET (S2CV64Z8): 189,99 TL

LC WAIKIKI / ÇANTA (S2LA38Z8): 242,99 TL

DE FACTO / ŞAL (W9891AZKR1): 90,99 TL

Ağustos ayını sade ve şık bir elbiseyle efil efil geçirebilirsiniz. Sizin için seçtiğimiz bu elbisenin kombinini, mütevazı bir görünüm kazandırmak için soft renklerin hakim olduğu az parçalarla tamamladık. Siz de Ağustos ayında yapacağınız özel buluşmalarınızda ya da kendinize ayıracağınız bir gününüzü bu tarz bir kombinle geçirebilirsiniz.

Yeni projeleri için izleyici karşısına geçmeye hazırlanan başarılı oyuncu Kıvanç Tatlıtuğ, sosyal medya hesabından paylaştığı fotoğrafıyla gündem oldu. Ünlü oyuncu yeni stiliyle çok konuşulacak. İşte Kıvanç Tatlıtuğ’un moda ikonlarına taş çıkaracak yeni tarzı…

Oyuncu ve eski model Kıvanç Tatlıtuğ tarzıyla gündem oldu. Dijital bir platformda Yakamoz S-245 dizisinde ekran karşısına geçen Tatlıtuğ, yeni projeleri için hazırlıklarına hız kesmeden devam ediyor. Yer aldığı projelerde üstlendiği rollerin hakkını veren başarılı oyuncu Tatlıtuğ, sosyal medya hesabından “Haller” notuyla bir karavan pozu paylaştı.

Kıvanç Tatlıtuğ

“HALLER”

Tatlıtuğ, giydiği toz pembe pantolon ve ceket takımıyla stilini konuşturdu. Başarılı oyuncu Pembe tonlarındaki takımını, beyaz tişört ve siyah beyaz kareli ayakkabı giyerek tamamladı. Zincir kolye ve doğal taşlı yüzükle de kombinine hareket kazandıran Tatlıtuğ, karavanda verdiği bu pozunu “Haller” notuyla paylaştı.

İLGİNİZİ ÇEKBİLECEK VİDEO;

Zikre giren siyahi adam kendini kaptırınca ortaya işte bu muhteşem atmosfer çıktı!

Mantı denince bir çok insan için akan sular durur. Hem doyurucu hem de lezzetiyle damakları çatlatan mantı son günlerde yeni bir lezzet savaşı ortaya çıkardı. Sinop mantısı mı, Kayseri mantısı mı? sorusu sosyal medyanın viral soruları arasına yerleşti.

Mantı çeşitli baharatlarla çeşnilendirilen kıymanın, küçük hamur parçalarının içine konulması ve bu hamur parçalarının suda haşlanması ile yapılan yemektir. Yapımı ne kadar zahmetli olursa olsun her yörenin kendine has özellikleri olan meşhur mantıları hünerleri sergilemek iyi bir fırsattır. Sinop, Kayseri, Türkmen, Bursa, Bodrum, Boşnak ve daha pek çok yörenin mantıları da biliniyor. Menemen soğanlı mı olur, yoksa soğansız mı? Pizza mı pide mi? Döner mi hamburger mi? Sütlaç mı baklava mı? Kayseri pastırma mı Kastamonu mu? Kahve mi çay mı? Tarhana mı yoksa mercimek çorbası mı? sorularına bir yenisi daha eklendi. Sosyal medya kullanıcıları tarafından Kayseri mantısı mı? Sinop mantısı mı? Sizce hangisi daha lezzetli?

Sizce hangisi daha lezzetli?

SİNOP MANTISI TARİFİ:

MALZEMELER

Hamuru için;

2 adet yumurta
2 su bardağı su
Aldığı kadar un

İç harcı için;

1 adet soğan
400 gram kıyma
1 tatlı kaşığı karabiber

Haşlamak için;

Zeytinyağı
Tuz
Su

Sosu için;

3 diş sarımsak
2 su bardağı yoğurt
200 g tereyağı
2 su bardağı iri çekilmiş ceviz içi

SİNOP MANTISI

YAPILIŞI

Hamur için gerekli olan tüm malzemeyi geniş bir kaba alarak yoğurun. Üzerini nemli bir bezle örterek dinlenmeye bırakın.

İç harcını hazırlamak için, soğanı geniş bir kaba rendeleyin. Kıyma ve karabiber ekleyip karıştırın.

Dinlenen hamuru iki bezeye ayırın. Bezelerden bir tanesini unlayarak açın ve kare parçalar kesin.

Kare parçalara kıymalı harçtan yerleştirip hamurun iki çapraz köşesini içe ve dışa bükerek kapatın.

Tencerenin içine çok az zeytinyağı ve tuz ekleyin. Mantı hamurunu tencerede haşlayın.

Sosu için, ezdiğiniz sarımsakları yoğurda ekleyerek hafif çırpın. Pişen mantıları bir servis tabağına alın.

Üzerine tereyağında kavurduğunuz cevizleri ilave edin ve yoğurtla birlikte sunuma hazırlayın.

KAYSERİ MANTISI:

KAYSERİ MANTISI

Güzelliklerle dolu ülkemizin en meşhur ve Kayseri ilimizin vazgeçilmez lezzetlerinden biri olan mantı, adeta bir kaşığı kendine hayran bırakıyor. Yurt dışından gelen turistlerin odak noktası olan mantının ev yapımı olan tadı bir başka. Annelerimizin elinden çıkmış gibi lezzetli mantı yapmak istiyorsanız TIKLAYIN…

Afiyet olsun…

Başrolünde yer aldığı yeni filmi ‘Suikast Treni’ (Bullet Train) için ülke ülke dolaşan ünlü aktör Brad Pitt, renkli stiliyle gündeme geldi.

Hollywood’un sevilen yıldızı Brad Pitt, son zamanlarda tercih ettiği tarzıyla magazin gündeminde bomba etkisi oluşturuyor. Başrolünde yer aldığı yeni projesi ‘Suikast Treni’ filmi için ülke ülke gezen ünlü aktör son olarak Los Angeles’ta düzenlenen prömiyerine katıldı. Pitt, renkli stiliyle modaya yeni akım getirdi.

Brad Pitt

RENKLİ STİLİYLE GECEYE DAMGA VURDU

Regency Village Theatre’da düzenlenen prömiyerde renkli bir görünüm tercih ederek son zamanların moda ikonu adayı olan 58 yaşındaki aktör, film için çıktığı basın turunda kıyafette geleneği bozmadı.

Ünlü aktör stiliyle göz doldurdu

Daha önce kahverengi keten takım giyen Pitt’in kıyafetindeki etek görünümündeki parça sosyal medyayı ikiye bölmüştü. Ünlü aktör bu kez, parlak yeşil tonlarındaki keten takımını içine giydiği mavi tişört ve sarı renkteki spor ayakkabılarıyla tamamladı.

Ünlü oyuncu yeni filmi için ülke ülke gezdi

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK VİDEO;

Fransız askısı yaptıran Serap Paköz’ün son hali herkesi şoke etti!

Çocuklarda inatlaşma her yaş grubunda görülmektedir. Bir birey olduğunu farkına varan çocuk, dünyayı keşfetme merakıyla inatlaşma sürecine girer. Bu inatlaşmayla başa çıkmanın yolunun disiplinden geçtiğini belirten uzmanlar, çocukların inadını durdurmak için tüyolarda bulundu. Çocukların inatlaşması ile nasıl baş edebiliriz?

1 yaşından sonra yürümeye başlayan çocuk konuşmaya da başlar. Sınırlarını keşfetmeye başladıkça çocuk neleri yapıp neleri yapamayacağını görmek ve kanıtlamak ister. Daha çok deneysel olarak öğrenen çocuk, anne babasıyla da bu yolla iletişim kurar. Merak unsurunun ön planda olduğu çocukların inatlaşmaları, kimi zaman ilgi çekmek için olsa da aslında özünde kendini var olarak kılma, kanıtlama çalışmasıdır. Uzmanlar bu konuda, çocuklar inatlaştıkça istediği yapılıyorsa tıpkı ağlama taktiği gibi kullanabileceklerini açıkladı. Zamanla alışkanlık haline dönüşebilen inatçılık ise ileri yaşlarda daha sıkıntılı durumlara da sokabilir. Bu tarz çocukların inatlarında pes edilmemesi gerektiğini savunan uzmanlar, çocukların inatlarıyla başa çıkmak için önerilerde bulundu.

çocukların inat etmesi

ÇOCUKLARIN İNATLAŞMASIYLA NASIL BAŞ EDEBİLİRİZ?

TUTARLI OLUN

Her şeyden önce tutarlı ve disiplinli olunmak zorunda olduğunu belirten uzmanlar, ebeveynlerin asla pes etmemesi gerektiğini belirtti. Çocuklar yapıları gereği nasihat dinleyemez, deneyimleyerek öğrenirler. Dolayısıyla çocuklara olan davranışlarınızın tutarlı ve net olması gerekmektedir. Anne ve baba birlikte hareket etmeli, tek ağız olmalı. Yoksa ince halkayı bulup onun üzerine oynayan çocuktan “Ama babam izin verdi” gibi sözler duyabilirsiniz.

çocukların inat etmesi

DOZUNDA İLGİ GÖSTERİN

Her insanın sevdikleri tarafından ilgi görmesi gerekmektedir. Özellikle çocuklar anne ve babasının ilgisine muhtaçken bunun dozunda olması gerektiğini açıklayan uzmanlar, fazla ilgi ve sevginin sadece inada değil, ayrıca gelişiminin de olumsuz etkilediğini belirtti. Ağlayarak yüreğe dokunmaya çalışan çocuk zaaflarınızı kullanmakta çekince duymayacaktır.

çocukların inat etmesi

“HAYIR” DEMEYİ ÖĞRENİN

Çocukların dünyası sınırsızdır. Bu sınırsızlık doyumsuzluğu yanında getirirken, sınırları ebeveynlerin koyması gerekmektedir. Hayır kelimesini öğrenen çocuk, olmayacağını anlayıp ısrar etmekten vazgeçer. Bu duruma gelinceye kadar da hayırları evet olarak değiştirmemeli ve sabit fikirli olmalısınız.

çocukların inat etmesi

ÖFKELENMEYİN

Çocukların inatlarına karşı öfke duymamanız gerekir. Herhangi bir öfke belirtisi bağırış, aslında çocuğun istediği dikkati çektiğini gösterir. Oldukça soğuk kanlı ve net olmaya devam etmelisiniz. Sebepsiz bir inatla ağlıyorsa, bırakın ağlasın. Bir, iki derken üçüncüde bir şeylerin fark etmediğini anlayıp yapmayacaktır. Bu süreçte inat ettiği mevzuyu açıklamalı, sakin kalmalı ve soğukkanlılığınızı korumalısınız.

çocukların inat etmesi

PAZARLIK YAPMAYIN

Çocuğun susması ya da gelmesi için asla pazarlık anlaşması yapmamalısınız. Bu durum “Ben inatlaştığımda dediklerimi yapıyorlar” algısı oluşturur ve davranışında devam etmesini tetikler.

çocukların inat etmesi

SEVGİSİZLİKLE TEHDİT ETMEYİN

Ceza aracı olarak asla sevgini kullanmayın. Unutmayın en büyük korku kaybetme korkusudur. Bunu da yalnızca en sevdiklerinize karşı duyarsınız. çocuğun bu duyguyu taşıması ebeveynlerle arasındaki güven bağına zarar verir. 

çocukların inat etmesi

PROFESYONEL DESTEK ALMAKTAN ÇEKİNMEYİN

Eğer çocuk inatlaşmayı bir yaşam stili haline getirmişse profesyonel olarak bir uzmandan destek almanızda fayda var. Çünkü bu durum çocuğun hayatını kötü etkilerken, bir taraftan ileriki yaşamında büyük sıkıntılara sebebiyet verir.

Ağlayan çocuklara üzülen ebeveynler, çocuklarının mutlu olması için ellerinden geleni yapar. Bazen ağlamalarına karşı tahammülsüzlük hissi duyan ebeveynler, çocuklarının şımarık olduğunu ileri sürmektedir. Yapılan araştırmalarla konuşan uzmanlar çocukların ağlama krizleri hakkında açıklama yaptı. Ağlama krizine giren çocuğa nasıl davranmalı? Çocuklar neden ağlamak ister?

Anne karnından çıktığı anda ağlamaya başlayan bebek için dünya, anlamlandırılması gereken bir nesnedir. Anne ve babayı gören gözleri, sürekli ilgi çekmek için kendi dili olan ağlama metodunu kullanır. Bu şekilde isteklerini ifade eden bebek, ileride konuşma yetisini kazandığında ağlama krizlerini kenara bırakarak iletişim kurmaya çalışır. Durum her zaman bu sağlıklı çerçevede ilerlemiyor. Bazen bu ağlama metodu çocukta kalırken aynı bebekliğindeki gibi hem ilgi çekmek için, hem de istediklerini yaptırmak adına kullanıyor olabilir. Uzmanlar bu konuda ebeveynlerin işine yarayabilecek çok önemli bilgileri açıkladı.

ağlayan çocuk

ÇOCUK NEDEN AĞLAMAK İSTER?

Ağlamak bir bebeğin çaresizliğini dışarı göstermenin bir yolu olarak tercih ettiği yansımadır. En ilkel çözümlerden biri olurken, annenin çocuğun ağlamasına kalmadan ihtiyaçlarını zamanında gidermesiyle bu krizler azalır ve ortadan kalkar. Ama bazen bebeğin ağlamaları o kadar uzun sürer ki çocukluğa geçişinde de devam edebilir.

ağlayan çocuk

Ağlama krizleri bir bebek için yardım çağrısı niteliği taşır. Bir çocukta aynı şekilde çaresiz kaldığını hissettiğinde ağlamaya başlayabilir. Aslında gerçek ağlama, çocuk karşısındaki sorunla nasıl baş edeceğini bilemediği ve gereken desteği doğru zamanda ve koşulda alamadığında ortaya çıkar.

ağlayan çocuk

Burada fark edilmesi gereken meselenin çocuğun ağlayarak bir şeyler kazanacağı ya da elde edebileceğini ebeveynler öğretmektedir. Uzmanlar, çocuk daha istemeden eline verilen istediğiyle, bu duruma getirdiği kanıtladı. Ebeveynin çocuğun ağlamasına son vermek için sakinleştirmesi gerekir ama nasıl ve hangi duyguyla sakinleştirdiği de oldukça önemlidir.

ağlayan çocuk

AĞLAMA KRİZİNE GİREN ÇOCUĞA NASIL DAVRANILMALI?

AĞLAMA ALIŞKANLIĞINI AZALTMAK İÇİN TÜYOLAR

  • Öncelikle çocukların isteklerini konuşarak belirtmesine teşvik edilmesi gerekir. Ağlayarak değil konuşarak istemesi sağlanmalıdır. Çünkü eğer çocuk ağladığında istediği olursa “Ağlaman istediğini yapmamız için yeterlidir” görüşünü benimsetmiş oluruz.
  • Anne ve babaların tavrı net olmalıdır, ya yapacak ya da yapmayacaktır. Bu durumda kararınızdan dönmemeniz oldukça önemli bir yere sahiptir. Böyle çocuk ağlamanın etkisi olmadığını anlayacaktır.
  • Ağlayan çocuğa “Sus, ağlama sakın” gibi ibareler kullanmayın. Derdinin ne olduğunu sorun ve konuşarak anlattığında çözümlenebilecek bir şey olduğunu açıklamaya çalışın.
  • Çocuğa korkutarak disiplin vermek kısa süreli yarasa da uzun vadede zarar verebilir. Bunun yerine sevginizle yaklaşmak bir çok korku türünden üstündür.
  • Çocuğun ağlamasının geçirmek için sakinleştirme amacıyla konuşma yapın. Dikkatini dağıtacak başka şeyler bulun.
  • Disiplin de olumlu davranışları ödüllendirme, olumsuzları ödüllendirmeme ve pekiştirmeme, 1-2 ay bunu denedikten sonra hala olumsuz davranışlar devam ediyorsa yaptığı davranış karşılığında geciktirmeden, belirli süreli olarak, sevdiği bir aktiviteden mahrum bırakma uygulanabilir.

Günümüzün yoğun yaşam temposunda ütü gerektirmeyen kumaşlar özellikle çalışan insanlar için oldukça önemli bir ihtiyaç haline geldi. Peki iş hayatında ve seyahat esnasında ütü gerektirmeyen kumaş türleri nelerdir? İşte sizler için derlediğimiz ütü gerektirmeyen kumaş türleri…

Her an şık ve düzenli bir görüntüye ihtiyaç duyan insanlar gömleğin, elbisenin ya da pantolonun kolay deforme olması ve kırışmasıyla biraz rahatsızlık duyabilir. Özellikle iş hayatının temposuna alışmış bireyler için kıyafetlerin kırışık ve yıpranmış görüntüsü gününü kabusa çevirebilir. İstenmeyen sorunların ortaya çıkmasına sebep olabilecek kırışık kıyafetlerle bir günü geçirmenin önüne geçmek mümkün. Bunun için de önemli günler için veya iş seyahatleri için tercih edilen kıyafetlerin kumaşların seçimi doğru olmalıdır. Eğer kumaşın yapısında kırışma özelliği var ise ne kadar mücadele edilirse edilsin sonunda kırışık bir kıyafetle günü tamamlamak kaçınılmaz olacaktır. Çünkü bu durum kumaş yapısıyla doğrudan ilişkilidir. Nitekim kumaştaki lif kırılmaları, görsel olarak kırışma denen durumu oluşturur. Ne kadar çok bükülme gerçekleşirse kumaşın çizgili ve katlı olması da o derece yoğun olacaktır.

Bir kumaş içeriğinde çok fazla lif barındırıyorsa nihayet az ütü isteyen yapıya sahip olur. Bu sebeple zayıf bükülen ürünler tavsiye edilir. Bu durum her zaman için pek de önemsenmez. Örneğin yaz tatilinizde bir sahil kenarında gezintiye çıktığınızda bu durum sorun olmaz.  Ancak iş ortamında ya da bir toplantıya sırasında kırışık gömleğe sahip olmak en son isteyeceğiniz şeydir.

ütü gerektirmeyen kumaş türleri

ÜTÜ GEREKTİRMEYEN KUMAŞLAR NELERDİR?

  • Denim;

Denim

Gömlek, pantolon, etek, ceket hemen hemen her tür kıyafet tasarlanan kotlar ütü gerektirmez, buruşmaz, kırışmaz.

  • Viskon;

Viskon

Kayın ağacından yapılan viskon kumaşı pamuksu bir yüzeye sahiptir. Ütü gerektirmeyen bir kumaş olan viskonu tercih ederek hayatınızı kolaylaştırabilirsiniz.

  • Poplin;

Poplin

Genellikle incecik yaz gömleği kumaşı olarak tercih edilen poplin, bir pamuklu kumaş türüdür. Poplin kumaş gömleklerden tercih ederek ütü derdinden kurtulabilir iş seyahatlerinizi gönül rahatlığıyla yapabilirsiniz.

  • Merserize;

Merserize

Kolay kolay buruşmayan bir yapıya sahip olan merserize, kazak seçimlerinde tercih edilecek kumaş türüdür.

Dijitalleşmenin arttığı bu son dönemde teknoloji bağımlılığı ile beraber uzun saatler hareketsiz kalmak ya da bir teknoloji aletine uzun süre bakıyor olmak insan gövdesinin öne doğru eğilmesine sebep oluyor. Bu yüzden de günümüzde kamburluk çok sık görülüyor. Çalıştırılmayan kas grupları ile kişiler ortalama 2 ila 4 santim arasında kısalıyor. Uzmanlar konu ile ilgili yapılacak egzersizlere değindi.

Teknolojik ürünlere artan ilgi, her geçen gün kişide sağlık sorunlarına sebep oluyor. Uzun süre bir teknoloji aletinin başında duran kişiler ya kamburluktan ya da sırt veya boyun ağrısından şikayet ediyor. Birçok kişi yaşadığı bu sorunlara kendi çabasıyla çözüm bulmaya çalışıyor. Bilinçsizce korse kullananlar, kullanmadığı döneme göre daha güçsüz ve zayıf olduğunu fark ediyor. Uzmanlara danışarak evde veya iş yerlerinde yapılan bazı egzersizler ile dik duruşa kavuşabilir öte yandan kas grupları tekrar eski gücünü alabilir.

Spor Eğitmeni Mahmut Talha Sağlıklı, teknoloji bağımlılığın boyu kısalttığının altını çizerek konu hakkında bazı önerilerde bulundu.

oturuş bozukluğu

ZAYIF KAS GRUPLARI BOYUNUZU KISALTIYOR

Uzun süre dijital bir ortama maruz kalmanın boyu kısalttığını söyleyen Sağlıklı, insanların gerçek boylarını bilmediğini ifade etti. Sağlıklı konu hakkında şu ifadelere yer verdi:

Spor Eğitmeni Mahmut Talha Sağlıklı

“Kambur duruşa bağlı olarak uzun süre öne doğru bükülerek bir yaşam tarzı benimsemek boyumuzu kısaltabiliyor ve bu 2 ile 4 cm’ye kadar artabiliyor. Boyumuzu geri kazanmak için etkili yöntemler var, birçok kişinin aklına ilk gelen korse oluyor ancak doktor tavsiyesi dışında kullanılmasını asla önermiyoruz. Korse denilen yapı, kasların güçsüzleşmesine neden olur. Kendi vücudunuzu doğal kas korsesi ile inşa etmek için ilk ve elzem yapmamız gereken işlem dik duruş egzersizleri uygulamaktır. Egzersiz yapmak özellikle yer çekimine karşı koyan kas gruplarınızın güçlenmesini sağlar ve içeriden siz fark etmeseniz de kaslarınız bir korse gibi vücudunuzu destekler ve sizin daha dik durmanızı sağlamış olur.”

KAMBUR DURUŞA KARŞI YAPILMASI GERKENLER NELER?

Spor Eğitmeni Mahmut Talha Sağlıklı şunları söyledi:

gerçek boyunuz kaç

“Kambur duruşa karşı stratejimiz şu şekilde olmalıdır: Öncelikle esneme, rahatlama egzersizleri ile ön gövdeyi açıp rahatlatıyoruz ve ikici aşamada ise güçlenme egzersizlerine geçiyoruz. Böylece yer çekimine karşı koyan dik duruş kaslarını canlandırmış oluyoruz. Gün içinde minimum 5 dakika süper kahraman gibi durmak, ellerinizi yumruk yaparak sırtınıza birleştirerek komando duruşunda durmak, bir boksör pozu gibi -maça çıkmadan önce yumruklarını sıkarak yukarı kaldırır- gövdeyi geriye doğru açarak durmak. Elleri ensede birleştirerek gövdeyi kasarak dik bir şekilde durmak. Bu güç pozlarını günde 5 dakika uygulayabilir ve derin diyafram nefesleri ile karın bölgesinin hareketleneceği şekilde göndererek yine dik duruşa yardımcı olabilirsiniz. Bu özellikle öne doğru kapanan kaburga kemiklerinin yine yukarıya ve yana açılarak gövdenin rahatlaması anlamına gelir. Diyafram nefesi duruşu düzeltir. Kambur duran kişilerin yeterince derin nefes alamadığını hayret ve ibret alarak gözlemliyoruz.”

Duruş bozukluğu kaç yaşında başlar

DURUŞ BOZUKLUĞU KAÇ YAŞINDA BAŞLAR?

Her yaşta duruş bozukluğunun yaşanabildiğini söyleyen Sağlıklı, açıklamasını şu cümlelerle noktaladı:

“Özellikle teknoloji bağımlılığının çok küçük yaşlara kadar inmesi ve saatlerce cihazlara bakarak oturmak, hareketsiz sınıf ortamlarında uzun süreli saatlere maruz kalınması ve yine yetişkinlerin uzun saatler hareketsiz bir yaşama geçmeleri neticesinde her yaşta görülebilmektedir. Özellikle 35 yaşından sonra ortaya çıkan kemik erimesi, kas zayıflaması, kas gücü yetersizliğinden kaynaklanan faktörler birleştiğinde daha etkin şekilde ortaya çıktığını görüyoruz. İnsanın fabrika ayarlarında hareket çok büyük rol oynuyor. Hareketi hayatımızdan çıkardığımız zaman yine harekete dayalı mekanizmalarımızı yavaş yavaş bozmaya başlamış oluruz. O yüzden uzun süre teknolojik aletlere bağlı kalmak doğru değildir.”