Halk arasında yanlış yorumlanan göz seğirmesi aslında hastalık işareti olabileceğini biliyor musunuz? Peki göz seğirmesi neden olur? Hangi hastalıkların habercisidir? Göz seğirmesi nasıl önlenir? Toplumda hemen hemen dört kişiden birinde yaşanan bu sağlık sorunu hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Haberin detayında merak edilen tüm soruların yanıtlarını bulabilirsiniz.

Göz görmeye yarayan organdır. Üç tabakadan meydana gelen göz; ışığı geçirir, kırır ve görüntüyü beyinde hazır hale getirir.  Kornea tabakası en önemlisidir. Damar ve dokulardan meydana gelen göz de diğer organlar gibi vitamin ve minerale ihtiyaç duyar. Çok hassas damarları olan gözde meydana gelen herhangi bir deformasyonda ciddi hastalıklar yaşanır. Bunlardan biri de göz seğirmesidir. Göz kapaklarındaki kasların ani hareketlenmesi ile ortaya göz seğirmesi çıkar. Önemli gibi görülmeyen bu rahatsızlık kısa sürer. Bazılarında bir kaç dakika ara ile devam ederken bazılarında ise saatlerce devam eder. Kişinin yaşam kalitesini düşüren göz seğirmesi, başlı başına bir rahatsızlık olmanın yanı sıra bazı hastalıklarında başlıca belirtisidir.

HANGİ HASTALIKLARIN HABERCİSİDİR?

Bu rahatsızlık genellikle zihinsel yorgunluk nedeni ile yaşanır. Yorgun ve strese ek olarak gözlerin uzun süre bilgisayar, televizyon ve tablete bakması gözü yorar. Bu da gözün ani kasılmasına neden olabilir. Ayrıca çok miktarda kafein tüketildiğinde de artan hızlı kan akışı göz seğirmesine sebebiyet verir. Özellikle kış aylarında artan üst solunum yolları nedeniyle alınan ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlarda da yüksek miktarda kafein bulunur. Bir haftadan uzun süre devam eden göz seğirmesi ciddi bir göz probleminin habercisi olabilir. Uzmanlar beyin rahatsızlıklarının belirtileri arasında da göz seğirmesinin olabileceğini vurguluyor. Ayrıca göz seğirmesi gizli ilerleyen görme bozukluklarının da habercisi olabilir. 

GÖZ SEĞİRMESİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Göz seğirmesinin akabinde kızarıklık, çapaklanma, şişlik ve uyku sonrası göz kapağını zorlukla açılması gibi belirtiler devam eder. Bu gibi durumlar göz kapağı düşüklüğünün habercisi olabilir. En ciddi durum ise yüksek tansiyondur. Göz tansiyonu gizli ilerleyen ve aniden ortaya çıkan ciddi bir rahatsızlıktır. 

GÖZ SEĞİRMESİ TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Öncelikle seğirme uzun süre devam ediyorsa bir uzmana mutlaka başvurulmalıdır. Bu durumun altındaki nedenin ciddiyetine göre doktor bir tedavi süreci belirler. Genellikle ilaç tedavisi uygulanan bu durumda aynı zamanda göz hareketlerine de bakılır. Ciddi boyutta olmayan göz seğirmesi için uzmanlar bazı önerilerde bulunuyor.

GÖZ SEĞİRMESİ NASIL ÖNLENİR?

Uykunuzu düzenli hale getiriniz. 

Gözün içerisine temas etmeyecek şekilde biberiye ya da karanfil yağı ile masaj yapınız.

Kafein içeren içecekleri azaltınız.

Buz torbası ya da poşet çay ile bir saat gözlerinizi dinlendiriniz.

Bilgisayar, televizyon ve telefona uzun süre bakmayınız. Masa başı çalışanıysanız en az bir saatte bir gözlerinizi dinlendiriniz.

Olduğunuzdan daha uzun görünmenizin en önemli sırrı kıyafet hileleridir. Bu hilelerin etkisini en çok midi etek kombinlemesinde görürsünüz. Uygulayacağınız etek kombinleriyel boyunuzu olduğundan daha uzun gösterebilirsiniz. Bunun için yapacağınız şey, kombin yaparken doğru parçaları seçmektir. Sizler için bu önemli konuyu mercek altına aldık. Haberin detayında boyunuzu olduğundan uzun gösteren sezonun midi etek modellerine dair her şeyi bulabilirsiniz.

Artık sonbahar döneminin ortasında olduğumuz şu zamanlarda midi etekler, dikkat çekiciliğini korumaya devam edilir. Boyu olduğundan daha uzun göstermek için en ideal etek modellerinden olan midi etekler, beyaz kazak, gömlek ve sweatshirt modelleriyle oldukça şık bir uyum yakalar. Bununla birlikte siyah, yeşil ve eteğe yakın tonlar da uzun bir görünüm elde etmek isteyenler için ideal üst giyim parçalarındandır. Ayakkabı konusunda, midi etekler için daima topuklu ayakkabılar önerilir. Midi etek kombininizle boyunuzu olduğundan daha uzun gösterebilmek için eteklerde, düz inen desenler tercih etmeniz önerilir. İşte sezonun trend midi etek modelleri:

SONBAHAR MİDİ ETEK KOMBİNLERİ

ETEK MODELLERİ VE FİYATLARI

ZARA: 170 TL – 200 TL

ZARA: 200 TL – 300 TL

KOTON: 80 TL – 100 TL

H&M: 139 TL

Bebek hayali kuran çiftlerin kararlı bir şekilde planladıkları çocuk kararının hamilelik öncesinde sağlıklı beslenmeyle mümkün olabileceğinizi biliyor muydunuz? Sağlıklı bir bebek gelişimi için hamilelik öncesinde beslenmenize dikkat ederek rahat bir hamilelik dönemi geçirebilirsiniz. Peki hamilelik öncesi diyet nedir, nelere dikkat etmek gerekir?Çocuk sahibi olmak için nasıl beslenilmeli? Doğurganlık şansı nasıl arttırılır? Doğurganlık diyeti nedir, nasıl yapılır? Tüm detaylar haberimizde…

‘Hamilelik öncesi diyet’ olarak nitelendirdiğimiz kavram, akılda her ne kadar bildiğimiz zayıflama diyetleri olarak canlansa da aslında öyle değildir. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin bebek yapmadan önce gerekli koşulları yerine getirip sağlıklı beslenmesi çok önemlidir. Bu evrede protein, vitamin ve mineral gibi besleyici değerleri yüksek olan yiyecekleri tüketmeniz önerilir. Eğer planlı hamilelik öncesinde kilonuz fazlaysa, doğal ve sağlıklı yollarla kilo vermeniz en doğru hareket olacaktır. Günümüz hamilelerine bakıldığı zaman yaklaşık 20 kilo alan anne adaylarında öncesindeki kilolarla beraber kilo kontrolsüzlüğü yaşanmaktadır. Dolayısıyla hamile kalmadan önce ne çok kilolu ne çok zayıf olmamaya dikkat etmelisiniz.

PEKİ HAMİLELİKTEN ÖNCE NE YEMELİ, NE İÇMELİ?

Merkezi sinir sisteminin gelişimi açısından oldukça önemli olan folik asit tüketimi, hamile kalmadan en az üç ay önce her gün düzenli olarak alınması gereken beslenme grubudur. İçerisinde folik asit miktarı zengin olan ıspanak, brokoli, yeşil renkli sebze ve meyveler bebeğin gelişimi açısından oldukça gereklidir. C vitamini ihtiyacını karşılayan sebze ve meyveler tüketilerek sağlıklı gelişime yardımcı olunabilir. Gün içerisinde bol bol sıvı tüketilmeli ve haftada en az iki gün beyaz et ve yumurta tüketilmesi önerilmektedir.

HAMİLELİK ÖNCESİNDE KİLONUZ FAZLA İSE NE GİBİ RİSKLER SİZİ BEKLİYOR?

Yukarıda bahsettiğimiz gibi sağlıklı bir beden ve bebek için ideal kiloya yakın olmanız çok önemlidir. Kilosu fazla olan kadınlar hamile kaldıklarında Gestasyonel diyabet, gebelik zehirlenmesi ve erken doğum gibi riskler görülebilmektedir. Kilo kontrolsüzlüğü obeziteye kadar gitmişse bebeğin normalden çok daha büyük doğması kaçınılmaz olacaktır.

Kilo fazlalığı nedeniyle kendi araştırmalarına göre ya da çevreden duyulmuş diyet önerilerini göre bilinçsizce yapılan diyet programları bebeği tehlikeye atmaktadır. Bebeğin ihtiyaç duyacağı vitamin ve minerallerden kısılarak uygulanan diyetler, bebek olduğu zaman gelişiminde yetersizlik görülmesine neden olacaktır. Bunun için bilinçli bir şekilde ve doktor önerisiyle hareket etmek büyük önem taşımaktadır.

HAMİLE KALMANIN ÖNÜNDEKİ ENGELLER NELER? HAMİLE KALAMAMANIN NEDENLERİ NELER?

Ebeveyn olmak isteyip de olamayan her 7 çiftten 1’inde kısırlık sorunu görülüyor. Kısırlık sorunuyla karşı karşıya kalan çiftler, çocuk sahibi olmak için gerekli kurallara uysalar da sonuç hayal kırıklığı olabiliyor ve çareyi tüp bebek tedavisinde aramaya başlıyorlar. Tedaviye başlamadan önce sıklıkla gözlemlenen olası kısırlık nedenlerini göz önünde bulundurmak gerekiyor.

İşte kısırlıkla ilişkilendirilen nedenler…

Kadınların hamile olamamalarının bir çok nedeni olabilir. Bunlardan en yaygın olanları düzensiz yumurtlama, tüplerde tıkanıklık, rahimdeki anormallikler, Polikistik over sendromu, hormon sorunlarıdır.

1- Polikistik Over Sendromu

Bu rahatsızlık adet düzensizliğiyle beraber vücuttaki testesteronların artmasına neden olur. Yumurtlamayı önleyen bu hastalık, hamileliğin önünde en sık rastlanan engellerdendir.

2- Kısırlık 

Günümüzde kısırlık, genellikle erkeklerde görülür. Kötü alışkanlıklar, sağlıksız beslenme ve fazla kilolar erkeklerde üreme organını olumsuz etkiler. Özellikle de sigara tüketimi kısırlığı yaygınlaştırır. 

3- Çikolata kisti

Çikolata kisti, Regl dönemlerinde şiddetli sancılarla ve uzun süreli kanamalarla kendini gösteren bir hastalıktır. Pek çok kadının başına gelebilen bu durum hamileliği engeller.

HAMİLE KALMAK İÇİN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

1- Sağlıklı beslenmeyle bağlantılı olarak ideal kiloda kalmak doğurganlığı olumlu yönde etkiler.

2- Kişinin sigara gibi kötü alışkanlıkları varsa kesinlikle bırakılmalıdır.

3- Hamileliğin en büyük manilerinden biri olan endometriozise karşı kontrole gidilmelidir.

4- Balık, Zeytinyağlı yiyecekler, et, baklagiller, fasulye, yumurta, süt ve süt ürünleri beslenme programına eklenmelidir.

DOĞURGANLIK DİYETİ NEDİR? HAMİLE KALMAK İÇİN DOĞURGANLIK DİYETİ

Çocuk sahibi olma konusunda geç kalmış olup artık zamanı geldi diye düşünerek, bebek yapmayı düşünen çiftlerin doğal yollardan hamile kalması için beslenme düzenlerine dikkat etmeleri gerekir.Bunun üzerine yapılan araştırmalar, protein ve demir destekli gıdaların tüketilmesinin doğurganlığı arttırdığı kanıtlanmıştır. 20-25 yaş civarındaki anne olmak isteyen kadınların doğurganlığını desteklemek maksadıyla tüketebileceği besinleri örnek bir liste haline getirerek sizler için derledik. 

Kahvaltı:

1 tane yumurta
1 dilim peynir
1 dilim tam tahıllı ekmek
1 adet muz
2 adet tam ceviz

Ara öğün:

12 tane badem

Öğle:

1 porsiyon ızgara balık
Bol yeşil salata (1/4 avokado ile)

Ara öğün:

1 bardak süt
1 porsiyon meyve

Akşam:

8 yemek kaşığı mercimekli kısır
Cevizli ıspanak salatası
1 bardak kefir

Gece:

1 bardak süt
1 avuç ay çekirdeği

Bebek düşünen çiftlerin çocuk sahibi olma kararını verirken göz önünde bulundurmaları gereken belli başlı bazı önemli kriterler vardır. Bu kriterler sağlandığı takdirde sağlıklı anne ve baba adayı olma yolunda başarılı bir şekilde ilerleyecek olan çiftlerin bilmesi gereken önemli noktaları sizlere derledik. Peki ideal hamilelik yaşı kaçtır? Doğum yaşı en geç kaç olmalı? Kadın ve erkeklerde doğurganlık en fazla ve en az ne zaman olur? İleri yaşta hamile kalınabilir mi? İşte cevapları…

Dünyanın en güzel duygularından bir tanesi olan anne ve baba olma hissi, pek çok kimsenin hayalini kurduğu ve onu gerçekleştirmek için çeşitli yollar denediği bir durumdur. Evlilik yolundaki çiftlerin düğün sonrasında acele ettiği ya da birkaç sene sonrasına ertelediği çocuk planı, alınması gereken en önemli kararlardandır. Çiftlerin ‘Ne zaman çocuğa sahip olmak istedikleri ve kaç çocuk düşündükleri’ evlilik öncesinde konuşulması gereken en temel ve doğal konulardan biridir. Anne ve baba olmak isteyen kişilerin bu isteklerini kolay gerçekleştirmeleri ve hayal kırıklığı yaşamamaları için doğru zamanda hamilelik planlamaları önemlidir. Sadece anne adayı olacak olan kadının değil baba adayı olacak olan erkeğin de kendini babalığa hazır hissetmesi ve gerekli kriterlere sahip olması gerekir. Maddi ve manevi tüm hazırlıklara göğüs gerebilecek olan çiftlerin anne ve baba olmaları yolunda donanımlı bir bilgiye sahip olmaları gerekmektedir. İdeal hamilelik yaşı kaçtır? Anne ve baba olmak için en sağlıklı yaş hangisidir? En geç kaç yaşında hamile olunmalı? Anne ve baba olmak isteyenlere rehber niteliğinde bilgiler…

İDEAL HAMİLELİK YAŞI KAÇTIR? HANGİ YAŞTA ANNE OLUNMALI?

Üreme dönemindeki kadınlarda yaşın büyümesiyle birlikte doğurganlık oranı azalmaktadır. Bunun sebebi ise yumurtalıkların yaş ilerledikçe kalitesizleşmesi ve sayısının azalmasıdır. Annelik duygusunu tatmanın ve eş olmanın aslında belli bir zamanı ya da yaşı yoktur. Fakat belirli bir yaşın ardından, eşlerin beklentisi ya da bebek bakımına ilişkin beklentiler bireyleri zorlayabilir. 

Evliliğin ideal ortamını ve yaşını araştıran uzmanların verdiği bilgilere göre, Geleceğe dair birikimlerinin yapılmadan evliliğe karar vermek, bebek için sakıncalı olabilir. Annelik için en uygun yaşlar 25 ile 30 yaş arasıdır. Bu yaş aralığında olan bir anne adayı, daha üretken bir dönemdedir ve çocuğuna, evine, eşine olan sorumluluklarını titizlikle yerine getirir.

Erkenden evliliğe adım atan çiftlerde ise tam olarak verim alınamadığı için anne daha kendi gelişimini tamamlayamadığında, sorumlu olduğu eşine ve çocuğuna karşı da kendini yeteri kadar bilinçli hissedemeyebilir. 

DOĞURGANLIK EN FAZLA VE EN AZ HANGİ YAŞLARDA OLUR?

Kadınlarda doğurganlık ihtimalinin en fazla olduğu yaş aralığı 20’li yaşlarda iken, 32’den sonra yavaş yavaş azalmaya başlar. 37 yaş civarında birden düşük yaşayan üreme organı 40’lı yaşlarda kaybedilir. Erkeklerde ise doğurganlık ihtimali 50’den sonra azalır. Bu yaşlardan sonra anne ve baba istisnai bir durumdur.

Sağlıklı bir hamilelik ve doğum için bedensel, ruhsal ve Hormonal dengelerin en verimli durumda olması gerekir. Dolayısıyla sağlıklı bir hamilelik dönemi için en alt yaş sınırı 18 olmalıdır. Hamilelik döneminde birtakım problemlerin görülmemesi için en üst yaş sınırının 35 olması normal sayılır.

YAŞLARA GÖRE DOĞURGANLIK ORANI TABLOSU:

Kadınlarda doğurganlık oranının 30-33 yaşlarından itibaren hızla düştüğü görülmektedir. Bu azalma ile beraber 30 yaşındaki bir kadının her ay hamile kalma ihtimali %20 oranında, 38 yaşında canlı doğum oranı ise %50 oranında azalmaktadır. 40 yaşına gelen bir kadında bu azalma % 75’e yükselmektedir.

YUMURTALIK YAŞI NASIL HESAPLANIR? YUMURTALIK YAŞI HESAPLAMA

İleri yaş dönemindeki her kadında olmasa da bazı kadınların yumurtalık fonksiyonlarında büyük ölçüde bir değişkenlik görülmez iken tam tersi de olabilir. Genç yaşlardaki kadınların yumurta sayısı ve kalitesi tahmin edilenden daha fazla azalabilir. Burada asıl önemli olan nokta ise yumurtanın yaşıdır. Yumurtalık yaşı denilen şey her zaman takvim yaşı ile uyuşmayabilir. Yumurtalık yaşlanmasını ortaya çıkaran bazı testler ile sağlıklı ve doğru sonuçlara ulaşabilirsiniz.

Yumurta sayısını ultrasonografi ile sayılabilir ve regl döneminin 3. günü alınan hormon testlerine bakılır. Bu testlerin ismi, FSH, E2, AMH, İNHİBİN-B’olarak geçmektedir. Yumurtalıkların tek doz ilaç kürüne verdiği cevap ölçülür.

HAMİLE KALMAK İÇİN DOĞURGANLIK DİYETİ LİSTESİ

Kahvaltı:

1 tane yumurta

1 dilim peynir

1 dilim tam tahıllı ekmek

1 tane muz

2 tane tam ceviz

Ara öğün:

12 adet badem

Öğle:

1 porsiyon ızgara balık

Bol yeşil salata (1/4 avokado ile)

Ara öğün:

1 bardak süt

1 porsiyon meyve

Akşam:

8 yemek kaşığı dolusu mercimekli kısır

Cevizli ıspanak salatası

1 bardak kefir

Gece:

1 bardak süt

1 avuç ay çekirdeği

Hamilelik döneminde rahim içerisinde olan bebeklerin içeride neler yaptığını merak ediyor musunuz? Cevabınız evet ise anne karnındaki bebeğin gelişimine dair öğrendiklerini sizlere derledik. Anne karnındaki bebek ne öğrenir? Bebekler anne karnında ne yapar? Hamilelikte müzik dinlemenin bebeğe etkisi nedir? Anne karnındaki bebeklerle ilgili merak edilenler…

Hamilelik dönemindeki anne ve baba adaylarının doğmamış bebekleri ile ilgili merak ettikleri bir çok şey vardır. Özellikle de ilk defa anne ya da baba olunacaksa bebeğin gelişimine dair yeteri kadar bilgi sahibi olunamayabilir. Bebeklerine kavuşmayı iple çeken anne-baba adaylarının ellerini karna koyduklarında hissetseler bile göremedikleri ve duyamadıkları bebekleri ile ilgili merak edilen soruları madde madde sizler için sıraladık. Herkeste farklı olmak üzere kiminin kolay kiminin zor geçen hamileliğinde bebeğin durumu  ve gelişimi ile ilgili bilinmesi gereken ayrıntıları sizlere aktardık. Anne karnındaki bebeğin gün içerisinde neler yaptıklarını, uyuma süreçlerini, duygu durumlarını ve gelişimlerini okumak için detayları inceleyebilirsiniz…

ANNE KARNINDAKİ BEBEKLER EN ÇOK HANGİ SESTEN ETKİLENİR?

Rahim içerisindeki bebekler anne karnında 24. haftada şekillenmeye başlarken sesleri daha 16. haftadan itibaren işitmeye başlarlar. Bebeğin ilk defa ve devamlı olarak duyduğu kendini en çok etkileyen sesin annesinin kalp atışını duymak olduğunu belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Rami Asker, rahim içerisindeki bebeğin duyacağı bazı seslerle sakinleştirileceği mümkündür.

Anne karnındaki bebek dışarıda açılan müziğin sesini duyabilir ve buna tepki olarak kalp atışları hızlanabilir. Ses şiddeti yüksek çıkan müziklerde bebek huzursuzluk çıkartabileceği gibi sakin ve klasik türdeki slow müziklerde sakinleşebilir. Klasik müziklerde en çok önerilen türler ise Mozart senfonileridir.

BEBEKLER ANNE KARNINDA NE ÖĞRENİR?

Anne karnındaki bebeklerin 9 ay boyunca içeride ne yaptığı ve neleri öğrendiği herkes tarafından merak edilen bir konudur. Son zamanlarda yapılan araştırmalar ise bebeklerin hamilelik döneminde öğrendikleri hakkında şu verilere ulaştı:

TATLARI ÖĞRENİRLER

Anne adaylarının hamilelik döneminde tükettiği belli başlı yiyeceklerin çocukları etkilediği görülmüştür. 8-9 yaşlarındaki bir çocuğun en sevdiği yiyeceğin annesininkiyle aynı olması bunun örneğidir.

KELİMELERİ AYIRT EDEBİLİRLER

Araştırmalarda yeni doğan bebeklerin konuşma sesleriyle kendi seslerine verdikleri tepkileri ölçtüler. Kendi seslerine karşı verdikleri tepkiler diğerlerine göre daha farklı çıktı.

MÜZİĞİ KEŞFEDERLER

Müzik dinleyen anne adaylarında bebeklerin müziğe karşı tepki verdikleri görülmüştür.

ANNE KARNINDAKİ BEBEKLER HAKKINDA MERAK EDİLENLER

– ANNE KARNINDAKİ BEBEK RÜYA GÖRÜR MÜ?

REM uykusunda bebeklerin gördükleri rüyalar ana rahmindeki duyularının ta kendisidir. Doğum vaktinin yaklaşmasıyla beraber bebekler yeni doğan döneminde olduğu gibi günün büyük bir çoğunluğunu uyuyarak geçirir. REM uykusunun haricinde NON-REM dönemi daha sakin geçer ve bu evrede rüya görülmez. Sadece fetüs beyin gelişiminin tamamlanması için gelişme ve bilgilerin işlenmesini sağlar.

– BEBEKLERİN PARMAK İZİ NE ZAMAN OLUŞUR? İKİZLERDE…

Hamilelik döneminin yaklaşık 10. ve 19. haftalarında parmak izleri oluşmaya başlar. Parmak izi oluşan bir bebeğin izinin değişmesi bir daha kesinlikle mümkün değildir. Tek yumurta ikizlerinde dahi aynı parmak izlerine rastlanmaz.

– BEBEĞİN CİNSİYETİ DEĞİŞİKLİK GÖSTERİR Mİ?

Bebek anne rahmine düştüğü andan itibaren cinsiyeti bellidir. Sadece ultrason takipleri esnasında duruş pozisyonundan dolayı doktor gördüğü şekilden ötürü bebeği kız iken erkek olarak görebilir. 

– ANNE KARNINDAKİ BEBEK ÜŞÜR MÜ?

Bebeğin vücut ısısına özel olarak organize edilen bu mucizevi durumda bebeğin üşüyebileceğine yönelik konuşulan söylentiler hurafedir, yanlış bir bilgidir.

Hamilelik döneminde anne karnındaki bir bebek ile ilgili en fazla merak edilen şeylerden bir tanesi de uyku düzenidir. Gün içerisinde anne karnındaki bebeğin ne zaman uyuduğu ve uyuduğunun nasıl anlaşılabileceği il ilgili temel bilgileri sizlere derledik. Anne karnındaki bebek kaçıncı haftada uyur? Bebekler rüya görür mü? Anne karnındaki bebeğin uyuduğu nasıl anlaşılır, belirtileri neler? Bebekler annelerini neden tekmeler? Anne karnındaki bebek ne zaman zıplar? Tüm bu soruların yanıtı haberimizde…

Özellikle de ilk hamileliklerde anne ve baba olacak olan adayların bebekleriyle ilgili merak ettikleri birçok konu vardır. Anne ve baba olmanın verdiği hissiyatı ilk defa yaşayacak olan çiftler, bebekleri dünyaya gelmeden önce nasıl olduklarını ve anne karnında neler yaptıklarını bilmek isterler. Hamilelik sürecinde bebeklerin gelişimi ve durumuyla ilgili en çok merak edilen konu ise içeride ne yaptıklarıdır. Biz yetişkinler gibi anne karnındaki bebeklerin de uyuyup uyumadıklarını, rüya görüp görmediklerini kısacası gün içerisindeki sıradan durumlarını bilmek isterler. Bizde anne karnındaki bebeğin uyku durumu ile ilgili bilgileri sizler için araştırdık. Anne karnında bebek kaçıncı haftada uyur? Anne karnında uyuyan bebek nasıl uyandırılır? Anne karnındaki bebeğin iyi olup olmadığı nasıl anlaşılır? Bebekler anne karnında ne zaman uyur? İşte hamilelikte bebeklerin uyku süreçleri…

ANNE KARNINDAKİ BEBEK UYUR MU? ANNE KARNINDA BEBEK KAÇINCI HAFTADA UYUR?

Bebeklerin anne karnındaki gelişimleri ile ilgili yapılan çalışmalardan elde edilen bilgilere göre tıpkı yeni doğan döneminde olduğu gibi fetüsler de günün neredeyse tamamını uykuda geçirirler. Hamileliğin 32. haftasında günün sadece yüzde 5’lik kısmında uyanık kaldıkları bilinmektedir. Uyudukları zamanın bir kısmı derin uyku bir kısmı da bizim uyumamızdan farklı olarak beyin gelişiminin tamamlanmamasına bağlı olarak uyku uyanıklık arasında yaşanan bir dönemdir.

Bebeklikte ve yetişkinlikte uyurken oluşan hızlı göz hareketleri REM uykusunda kendini gösterebilir. Bazı araştırmacıların elde ettikleri bilgilere göre bebekler bu esnada rüya bile görebilir.

BEBEKLER RÜYA GÖREBİLİR Mİ? ANNE KARNINDAKİ BEBEK GECE-GÜNDÜZÜ AYIRT EDEBİLİR Mİ?

REM uykusunda bebeklerin gördükleri rüyalar ana rahmindeki duyularının ta kendisidir. Doğum vaktinin yaklaşmasıyla beraber bebekler yeni doğan döneminde olduğu gibi günün büyük bir çoğunluğunu uyuyarak geçirir. REM uykusunun haricinde NON-REM dönemi daha sakin geçer ve bu evrede rüya görülmez. Sadece fetüs beyin gelişiminin tamamlanması için gelişme ve bilgilerin işlenmesini sağlar.

Anne karnında uyuyan bir bebek biz yetişkinlerde olduğu gibi gece ve gündüz kavramlarını anlayamaz. Dolayısıyla bebekleri geceleri sürekli hareket halinde olan annelerin, doğum sonrasında bebeklerinin gece uyumayacaklarını düşünüp endişe yaşaması gerekmez.

Yeni doğan döneminde belirli bir süreden sonra bebeklerde uyku kavramı oturmuş olmayacak ve sıkıntılar görülmeyecektir.

ANNE KARNINDA BEBEĞİN UYUDUĞU NASIL ANLAŞILIR? HAREKET ETMİYORSA…

Hamile kadınlar günlük hayatlarında karnındaki bebeğinin hareketlerini net olarak hissedemez. Annenin geziyor olması, iş yaptığı zamandaki gibi hareketli anları bebeği için uyuma zamanıdır.

Hareketlilik, anne karnındaki sıvının yavaşça salınmasını sağlar, bu da bebeği uyutur.
Anne adayı gece uykusunda iken ise bebek için en eğlenceli anlardır. Bebeğin ortam sakinliğinden faydalanabilmesi nedeniyle bebek oyun oynamanın tadını çıkarır.

HAREKETLERİ GÖZLEMLEYİN

Anne adayı gece uyurken ve sabah uyanırken bebeğin hareketlerini, tekmelerini hissedebilir. Hamileliğin ilerleyen dönemlerine doğru bebeğin kilosu artar ve boyu uzar. 
Buna bağlı olarak da bebeğin hareket alanı azalır.

Azalan alanda bebek dönmeye ve zıplamaya başlar. Doğumun son zamanları da bebeğin tekme sayısı iyice fazlalaşır. Eğer bebek gün boyu hiç hareket etmemişse mutlaka kontrole gidilmesi önerilir.

Romatizma hastalığı hakkında birçok doğru bilinen yanlış vardır. Peki romatizma nedir, neden olur, belirtileri nelerdir ve tedavisi var mıdır? Sizler için romatizma hastalığı hakkında bilinmeyen her şeyi araştırdık.

Kronik bir hastalık olan romatizma hemen hemen her yaşta görülebilir. Eklem aralarında biriken iltihaplı sıvılar sonucu ortaya çıkan bu hastalık zamanında müdahale edilmediğinde ciddi sağlık sorunlarına neden olur.

Halk arasında bu hastalık arasında doğru bilinen yanlış ise havalardan dolayı bu hastalığın ortaya çıktığı bilgisidir. Ancak havalardan dolayı ortaya çıkmasa da ağrılı dönemlerinin ısı değişiminden kaynaklandığı biliniyor. 

ROMATİZMA BELİRTİLERİ NELERDİR?

Eklemlerde ağrı, şişlik, kızarıklık ve hareketlerde kısıtlama

Ani his kayıpları

Uyku düzensizliği 

Oran fonksiyonlarında azalma

Sindirim şikayetleri

El parmaklarında sarama ve şişme

Günlük hareketler esnasında şiddetli ağrılar yaşanması

Düzensiz hareketlenmeye bağlı kalp ve dolaşım sisteminin bozulması

Vücut ısısındaki değişimlere bağlı ağız ve göz kuruluğu gibi belirtilerle kendini gösterir. 

ROMATİZMA TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Vücudun temeli işlevselliğin kazandırmak için belirli ilaç tedavileri uygulanır. Ancak öncelikle romatizmanın seviyesi için kan testi ve gözle görülür şişliklere bakılır. Genetiksel ve çevresel faktörlere bağlı gelişen sıvı birikiminin önüne geçilerek romatizmanın şiddeti azaltılır. Yaygın olan ilaç yöntemi son zamanlarda gelişmişlik gösterdiğinden tedavi süreçleri hızlandırıldı. Bunun yanı sıra uzmanlar vücuttaki sıvı birikimini önlemek için belirli doğal karışımlar ve besinler önerir.

ROMATİZMA TEDAVİSİNDE DOĞAL YÖNTEMLER

Romatizma hastalığının en yaygın doğal tedavisi kelle paça çorbasıdır. İçerdiği hayvansal ilik ve maddeler insan iskeletinin ihtiyacı olan vitamin ve mineraller bakımından oldukça zengindir. 

Bir demlik çaydanlığın içerisine 200 millilitre kaynar su koyun. Ardından bir çay kaşığı ısırgan yaprağı, bir yemek kaşığı kuşburnu, bir tatlı kaşığı karabiber, bir çay kaşığı papatya ve bir çay kaşığı da zencefil ekleyin. 7 dakika bekledikten sonra süzüp içerisine bir yemek kaşığı bal ekleyerek günde bir bardak tüketiniz. 

Balkabağı kış sebzelerinin başında geliyor. Vitamin ve mineral bakımından vücudu olumlu yönde etkileyen balkabağından yapılabilecek enfes tarif tatlısıdır. Prof. Dr. Canan Karatay, vücudun şeker ihtiyacını karşılayan ancak kilo aldırmadığını söyleyerek vitaminlerinden bahsettiği kabak tatlısının tarifini paylaştı. Adım adım Karatay usulü kabak tatlısı tarifi:

Bağışıklığı güçlendirmeden bağırsak hareketlerini hızlandırmaya kadar birçok hastalığa şifa olan bal kabağı özellikle ameliyatlı hastalara uzmanlar tarafından tavsiye ediliyor. Bal kabağı rengi, sıra dışı turuncu görünümü ile besine ayrı bir değer katar. Ülkemizde genellikle tatlı yapımında kullanılmasına rağmen dünya çapında diğer türdeki yemeklerin malzemesi olarak da tercih edilir.Sonbahar ve kış aylarının vazgeçilmezlerinden biri olan bal kabağı, yüksek oranda lif içerir. Kilo vermek isteyenlerinde gönül rahatlığıyla tüketebileceği balkabağının tatlısı da, Türk mutfağının en lezzetli ve en kolay tatlılarındandır. Peki bu tatlı nasıl yapılır?

BALKABAĞI TATLISI:

MALZEMELER

1 kilogram bal kabağı
250 gram toz şeker

Servis için;

1/2 su bardağı ince çekilmiş ceviz içi
1/2 su bardağı tahin

YAPILIŞI

Kabağı çekirdeklerinden güzelce temizleyerek, sert yeşil kabuklarını güzelce temizleyin. 

Daha sonra dilimlediğiniz kabakları geniş bir tencerenin içerisine alıp, üzerine toz şekeri de serperek 1 gece boyunca bekletin.

Ardından suyunu salan kabakları ocağa alıp, kısık ateşte 20-25 dakika boyunca pişirin.

Yumuşayan kabakları ocaktan alın. Hafif soğuduktan sonra tahin ve cevizle servis edebilirsiniz.

CANAN KARATAY SAĞLIKLI BALKABAĞI TATLISI TARİFİNİ VERDİ!

Zeytinyağı içmenin vücuda faydalı etkilerinin olduğunu söyleyerek sık sık gündeme gelen Prof. Dr. Canan Karatay, kış mevsiminin en çok yapan kabak tatlısının sağlıklı pişirmenin tarifini verdi.

KARATAY USULÜ KABAK TATLISI TARİFİ:

MALZEMELER

2 dilim tatlı kabağı
1 adet elma
2 adet portakal
1 çay bardağı ceviz
1/2 çay bardağı kuru üzüm
1 çubuk tarçın
1 yemek kaşığı tereyağ

YAPILIŞI

Kabak, elma ve portakalı güzelce istediğiniz boyutta dilimleyin. Bu adımda portakalın beyaz kısımları mümkün olduğunda soymamaya özen gösterin.

Doğradığınız meyveleri ısıya dayanıklı cam tepsiye yerleştirin. Ardından üzerine ceviz, kuru üzüm ve tarçın ekleyip parçalar halinde dağıtarak tereyağını ekleyin.

Cam tepsinin üzerini yağlı kağıt ile kapatıp 180 derece fırında 35 dakika kadar pişirin.

Soğuk olarak servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Son yıllarda ülkemizin en çok tüketilen tatlıları arasında yer alan cheesecake hem marketler de hem de kafelerde de satışı yapılıyor. Ancak Cheesecake evde yapıldığında hem kıvamı daha güzel oluyor, hem de daha sağlıklı. Peki evde Cheesecake nasıl yapılır? Evde Cheesecake yapmanın püf noktaları nelerdir? Pratik Cheesecake tarifi var mıdır? Tüm bu soruların yanıtını haberimizin detaylarında bulabilirsiniz.

Kelime anlamı  “peynirli kek” olan  Cheesecake,  dünya mutfağı için yeni bir lezzet değildir. Cheesecake’ler, yapımında kullanılan malzemelere ve üzerine dökülen soslara göre de oldukça farklılık gösterir ama değiştirilemeyecek tek bir malzeme vardır, o da peynirdir. Bununla birlikte kullanıldıkları ülkelere göre peynirler de farklılık gösterirler. New York stilinde genelde krem peynir, özellikle de Philadelphia marka krem peynir kullanılırken; İtalyan stilinde daha çok ricotta peyniri kullanılır. Almanlar ise quark peynirini tercih ederler. Ülkemizde de severek tüketilmeye başlanan Cheesecake labne peyniri ile yapılıyor. Yapımı sanıldığından kolay olan yalnızca özen gerektiren bu tatlı, hem çay saatlerine çok yakışıyor hem buzdolabında mutlaka olması gerekenler arasında. Peki Cheesecake pratik nasıl yapılır ve püf noktaları nelerdir?

CHEESECAKE TARİFİ:

MALZEMELER

500 gram labne peyniri
1 paket krema
1,5 su bardağı toz şeker
4 yemek kaşığı un
4 adet yumurta ve 1 yumurtanın sarısı
1 paket vanilya

Alt taban için;

2 paket burçak bisküvi
100 gram eritilmiş tereyağı
1 su bardağı toz gibi çekilmiş fındık
Yarım çay bardağından biraz az süt

Üzerinin sosu için;

250 gram frambuaz
5 yemek kaşığı şeker
2 yemek kaşığı mısır nişastası
1 su bardağı su
1 paket vanilya

YAPILIŞI

Öncelikle alt tabanını hazırlayarak tarife başlayın. Bisküvileri ve fındığı rondoda un gibi olana kadar güzelce çekin.

Ardından tereyağını eritip, sütü yavaş yavaş ilave ederek alt tabanı hazır hale getirin.

Sosunu hazırlayabilirsiniz; frambuaza şekeri ve suyu ilave edip dolapta bir saat bekletin. Ocağa alıp bir çay bardağı soğuk suyla mısır nişastasını eritip içine ilave ederek kaynatmaya başlayın.

Kaynayınca kısık ateşte 5 dakika daha kaynatıp ocaktan alın. Sonrasında hemen vanilyasını ilave ederek, ılık hale gelene kadar kabuk tutmaması için hafif karıştırın.Soğuması için kenara alabilirsiniz.

Kelepçeli kek kalıbının en altını güzelce yağlayın. En alt tabanı için hazırlanan  harcı eşit bir tabaka olacak şekilde yayın. Buzdolabına koyun.

Orta kısmı için labne peynirini bir kabın içerisine alıp 3 dakika kadar çırpıcı ile karıştırın. Kremayı da aynı şekilde ayrı bir kapta hafif katılaşana kadar çırpıp 2 sinide aynı kabın içine alıp içine şekeri ilave ederek karıştırın.

Yumurtaları da tek tek ilave edip yaklaşık 5 dakika çırpmaya devam edin. En son unu ve vanilyasını ilave edip dolaptaki harcı çıkarıp üzerine dökün.

Bu arada dökmeden önce kalıbın kenarını folyo ile sarın. Böylelikle uzun süre fırında kaldığı için kenarları yanmamış oluyor.

Kalıba hafifçe vurup içindeki hava kabarcıklarının dışarı çıkmasını sağlayıp önceden ısıtılmış fırında ilk 10 dakika 200 derecede, 10 dakika sonra 160 derecelik fırında pişirin.

Fırının kapağını 1 saat kadar hiç açmayın.Fırının içine mutlaka ısıya dayanıklı su dolu orta büyüklükte bir kap koyun.

Kapağı açtığınızda Cheesecake hafif sallayın. Eğer oynamıyorsa fırını kapatıp kapağını biraz aralayıp ılınmaya bırakıyoruz.

Ilındıktan sonra fırından çıkarıp 1 saat kadar soğuduktan sonra hazırladığımız sosu üzerine dökün. 

Dolapta 1 gece dinlendirip servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

CHEESECAKE YAPMANIN PÜF NOKTALARI NELERDİR?

Cheesecake yaparken kullanacağınız malzemelerin tamamının oda sıcaklığında olması gerekir. Malzemelerinizi cheesecake üzerinde çalışmaya başlamadan en az 2 saat önce buzdolabından çıkarıp tezgahın üzerinde ısınmalarını bekleyin. Böylece malzemeleriniz daha kolay karışır ve uzun süre çırpmanıza gerek kalmaz.

Cheesecake yaparken uzun süre çırpmak en büyük hatalardan biridir zira çok fazla çırpılan cheesecake dolgusunun içinde hava kabarcıkları oluşur. Bu da cheesecake’inizin pişme aşamasında üzerinde çatlaklar oluşmasına neden olur.

Cheesecake’inizi yerli tariflere göre yapıyorsanız belirtilen ölçüleri birebir takip etmediğiniz takdirde kıvam ve lezzet sorunu yaşayabilirsiniz. Eğer yabancı tariflerden faydalanacaksanız o durumda işiniz biraz daha zorlaşabilir. Çünkü listede belirtilen malzemelerin tamamını Türkiye’de bulamayabilirsiniz.

Cheesecake’i pişirme aşamasına geldiğinizde fırınınızı mutlaka önceden ısıtın. Kalıbı su dolu bir tepsinin içinde fırına vermelisiniz. Tepsinin içindeki su fırının içinde buhar yaparak kekinizin kurumasını ve çatlamasını önler.

İstenmeyen tüylerden kurtulmak için kullandığınız birçok yöntemi kenara atacak eldiven ile tüy alma yöntemi son yıllarda özellikle kadınların ilgi odağı oldu. Pratik bir yöntemle tüylerinden kurtulmak isteyenlerin mutlaka denemesi gereken bu yöntem tüyleri kökten aldığı için azalmasını da sağlıyor. Peki eldivenle tüy nasıl yapılır? Eldivenle tüy almak zararlı mıdır?

Son yıllarda tüy alma yöntemleri arasında oldukça popüler olan ameliyat eldiveni sayesinde istenmeyen tüylerinizden kısa sürede kurtulabilirsiniz. Hem pratik hem de tüy azaltan bu yöntem, kıl köklerini de aldığı için uzun vadeli bir işlem olabilir. Asırlardır kadınların kullandığı eldiven yöntemi, çok etkili ve kolay bir uygulamadır. Herhangi bir zararı bulunmayan eldivenle tüy alma yöntemi, tüyün çıkmasını da geciktirir ve azalmasını sağlar.

PEKİ ELDİVENLE TÜY NASIL ALINIR?

Öncelikle tüy alacağınız bölgeyi sabunlar yıkayın ve dezenfekte edin.

Ardından güzelce kuruladıktan sonra bebek pudrası sürerek kuru olmasını sağlayın.

Bebek pudrası sürmek eldivenle tüy alma işleminizde acıma sorununu ortadan kaldıracaktır.

Eldiveni elinize geçirdikten sonra tüy kopartma işlemini gerçekleştirebilirsiniz.

ELDİVENLE TÜY ALMAK BATIK YAPAR MI ve TÜYLERİ AZALTIR MI?

Tüylerinizi diğer yöntemleri kullanarak alıyorsanız zaman zaman batık gibi cilt sorunlarıyla karşılaşabilirsiniz. Ancak eldivenle alınan tüyler kökünden alındığı için herhangi bir batık gibi cilt sorununa yol açmaz. Yalnızca tahrişe veya kuruluk yapabilir. Bunun için de aloe vera jeli gibi nemlendiricileri uygulayarak sorunu kısa sürede ortadan kaldırabilirsiniz.

Eldivenle tüy almanın uğraştırıcı olduğunu düşünüyor ve diğer hızlı yöntemlere başvuruyorsanız, kesinlikle azalma gibi bir sonuç elde edemeyeceğinizi söyleyebiliriz. Çünkü ağda gibi yöntemler gözeneklerinizin genişlemesine ve ağdanın kıl köklerini beslemesine neden olarak bir den fazla tüy gelişmesine neden olabilir. 

Eldivenle tüy alma işlemi ise, kıl köklerini zayıflatacağından zamanla gözenek genişlemesinin önüne geçerek tüylerinizin azalmasını sağlayacaktır.