Özellikle Cezayir halkı, yüzyıllardır devam eden geleneklerini hala devam ettiriyor. Ramazan aylarına özel yapılan ve iftar sofralarında mutlaka olan Osmanlı böreği artık Cezayir sokaklarında her köşede mutlaka bulunuyor. Sizlerde yüzyıllardır yapılan bu tarifi evinizde denemek ister misiniz? Cevabınız evet ise yazımızı mutlaka incelemelisiniz.

Osmanlı böreği, genellikle kıymadan bazen de damak tadına göre tavuk, patates, peynir gibi çeşitli iç malzemelerinden yapılan bir hamur işidir. Halkın Osmanlı döneminde tanıştığı bu börek, sofralarda ara sıcak olarak çok seviliyor. Bazıları ekmek yerine koyup çorbayla birlikte tüketirken, bazıları özel bir tat olarak ayrıca yemeyi tercih ediyor. O yıllarda Ramazan aylarında mutlaka pişirilen bu lezzet artık kokusu sokaklarda geliyor. Sabahları önünde kuyruk oluşturulan Osmanlı böreğinin tarifi bugünkü yazımızda.

OSMANLI BÖREĞİ TARİFİ:

MALZEMELER

4 su bardağı un
3 yemek kaşığı sirke
Yarım su bardağı yoğurt
5 yemek kaşığı sıvı yağ
Bir çay kaşığı tuz
Yeteri kadar su

Arasına sürmek için;

Eritilmiş tereyağ

İç harcı için;

300 gram kıyma
4 tane kuru soğan
1 su bardağı mutfak robotundan çekilmiş ceviz
1 tutam maydanoz
1 çay kaşığı tuz ile karabiber

Üzerine sürmek için;

1 tane yumurtanın sarısı

YAPILIŞI

Öncelikle tarife hamuru yaparak başlayın. Geniş bir kabın içerisine hamur için gerekli malzemeleri koyup güzelce yoğurun.

Hamurun üzerini kapatıp 15 dakika kadar dinlendirin. Bu sırada iç harcını tavada hafif kavurarak kenara alın.

Dinlenen hamuru unlanmış mutfak tezgahının üzerine alın ve merdane ile açın. Eritilmiş tere yağını bezenin üzerine sürün ve katlayıp tekrar açın.

Yufkaya iç harcını koyup, rulo şekilde sarın.Rulo hamuru üç dört parmak eninde kesin.

Yağlanmış fırın tepsisine dizip, üzerine yumurta sarısını sürün.

180 derece kızarana kadar pişirin. Sıcak sıcak servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Siirt mutfağının meşhur ve bir o kadar da lezzetli olan Gebole tatlısının tarifini sizlerle paylaşıyoruz. Kıvamıyla bebek mamasını andıran bu lezzet, pekmezle damakları şenlendiriyor. Her evde bulunan malzemelerle kolay yapılabilen Gebole tatlısını sizler de pişirmek isterseniz mutlaka yazımızı inceleyebilirsiniz.

Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesinde bulunan Siirt ve civarında bulunan ülkemizin güzel şehirlerinde yapılan lezzetli bir tatlı ile sizleri tanıştırıyoruz.  Gebole tatlısı adeta Siirt’in vazgeçilmez bir parçası. Araplar 14 Şubat ile 14 Mart arasındaki 1 aylık süreçte 7 kere gebole tatlısı yapmasından sonra efsaneleşen bu lezzet, Siirt mutfağında  ‘gebole günü’ olarak adlandırılıyor. Pişirilirken oldukça karıştırılması gereken bir tatlıyı sizler de denemelisiniz.

GEBOLE TATLISI TARİFİ:

MALZEMELER

Muhallebisi için;

125 gram tereyağı yada margarin
1,5 su bardağı un
1 kilogram süt
1 bardak şeker

Üzeri için;

Pekmez
Ceviz

YAPILIŞI

Tavaya öncelikle tereyağını ve unu alıp güzelce kavurun. Kokusu gelmeye başladığında soğuk sütü yavaş yavaş ilave edin.

Şekeri de ekleyerek muhallebi kıvamına gelene kadar hızlıca karıştırın.

Kaselere alıp, soğumaya bırakın. Ilık hale gelen muhallebiye pekmez ve cevizle servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Milli yiyeceği kuskus olan Cezayir’in en meşhur lezzetini biliyor musunuz? Kıvamıyla damaklarda iz bırakacak, adeta misafirler için hazırlanmış sunumu şık hurmalı makrot tatlısının tarifini sizlerle paylaşıyoruz. Kendi ellerinizle hurmalı makrot tatlısını hazırlamak isterseniz mutlaka tarifimizi incelemelisiniz.

Cezayir ya da resmi adıyla Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti, Kuzey Afrika’da bir ülkedir. Afrika ve Akdeniz’de yer alan Cezayir’in iklimi ve mutfağı da Akdeniz’e çok benziyor. Buğdaydan yapılan, et veya sebzeyle servis edilen kuskus; biber, soğan ve sarımsakla yapılan şakşuka en çok yapılan yemeklerindendir. Verimli ve dağlık kuzey bölgeleri zeytin ağaçlarına, mantar meşelerine ve yaban hayatının sürdüğü çam ormanlarına ev sahipliği eden Cezayir’in en çok yapılan tatlısı ise Hurmalı Makrottur. Peki bu tatlı nasıl yapılır?

CEZAYİR TATLISI TARİFİ:

250 gram tereyağ
2 adet yumurta
2 yemek kaşığı şeker
2 çay bardağı irmik 
3-3,5 su bardağı un
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
1 portakal kabuğu rendesi 
20 adet yumuşak kıvamlı hurma
1 tatlı kaşığı kavrulmuş susam

Şerbeti için;

3 su bardağı su
1 su bardağı portakal suyu
3,5 su bardağı şeker
1 tatlı kaşığı limon suyu

YAPILIŞI

Tarife öncelikle şerbeti hazırlayarak başlayın. Su ve şeker ve portakal suyunu derin bir tencereye alın limon suyunu ekleyip kaynatın  Kaynamaya başladıktan sonra soğuması için kenara alabilirsiniz.

Daha sonra hamuru hamurun hazırlıklarına başlayabilirsiniz. Hurmaların çekirdeklerini çıkarıp doğrayıcıdan geçirin. Ardından içerisine kavrulmuş susamı katıp karıştırın. Bir süre dinlenmesi için buzdolabına alın.

Bu sırada bir kabın içerisinde tereyağı, şeker ve yumurtaları karıştırın.

Kalan malzemeleri ekleyip yoğurma işlemine başlayın.

Pürüzsüz kıvama geldiğinde hamurun ortasında parmak uçlarınızla oyuklar açın.

Açılan yere hurma ezmesini yerleştirin. Hamurun iki ucunu dikkatlice birleştirin.

Üzerine yumurta sarısı sürüp çatalla yada bıçakla şekiller çizin.

Hamuru iki parmak kalınlığında dilimleyerek fırın tepsisine yerleştirin.

180 derecede kızarana kadar pişirip, şerbetle buluşturun.Önlü arkalı çevirerek şerbetle buluşturduğunuz tatlıyı dinlendirdikten sonra servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Toplumda yaklaşık 4 kişiden ikisinde görülen iltihabın neden olduğunu biliyor musunuz? Şiddetli vücut ağrılarına ve akabinde hastalıklara davetiye çıkaran iltihap hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki iltihap neden olur?Vücutta iltihap olduğunu gösteren belirtiler nelerdir? İltihabın tedavisi var mıdır? Hangi besinler vücuttaki iltihabı kurutuyor? Tüm bu sorunların yanıtlarını haberin detayında bulabilirisniz.

İltihap mikrop, bakteri ve virüsler nedeniyle vücudun belirli yerlerinde oluşur. İki çeşitte oluşan iltihap birincisinde hızla oluşur ve dışarı atarak kendini belli eder. Diğerinde ise daha yavaş ilerler ve kronik ağrılara neden olur. İltihabın ileri boyutu bölgesel işlevin yavaş yavaş fonksiyonlarını yitirmesine sebebiyet verir. Bu sürece sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam da eklendiğinde iltihabın oranı artar. Özellikle trans ve karbonhidratlı besinler bu süreci artırır. Aynı zamanda işlenmiş şeker vücuttaki yağ dokularında deforme yaratır. Kızarıklık, şişlik, vücut ısısında artış ve bölgesel ağrılarla kendini belli eder. 

İLTİHAP NEDEN OLUR?

Yağlı ve karbonhidrat oranı yüksek olan besinler vücudumuzda bölgesel iltihaplanmalara neden olur. Bu bölgesel kilolar vücudumuzun dengesiz bir yapıya sahip olmasına sebebiyet verir. Aynı zamanda sağlık sorunlarının meydana çıkar. İltihabın oluşmasında en yaygın nedenler; bakteri, virüs ve mantarın vücutta yer etmesidir. Bunun dışında cildin dışarından yara, kesilme gibi durumlar yaşaması ile kana havadan giren zararlı maddele de neden olur. Ayrıca bağışıklık sistemini zayıflatan; akut bronşit, gut, egzama, sedef, astım, karaciğer yağlanması, kolit, bağırsak hastalıkları da iltihabın artmasına yol açar. 

VÜCUTTA İLTİHAP OLDUĞUNU GÖSTEREN BELİRTİLER NELERDİR?

– Kulak arkası, dirsek, diz, kalca kemiği, boyun, el ve ayak bileklerinde şişlik

– Eklem ve kaslarda motor hareketleri sırasında ağrı ve tutulma

– Kronik halsizlik, yorgunluk ve uykusuzluk

– Ruhsal sorunlarda artış: Stres ve depresyon

– Sindirim hareketlerinde dengesizlik: İshal veya kabızlık

– Vücut ısısında hastalık olmamasına rağmen aniden yükselme

– Uçuk ve ağız içi yaraların sıklıkla yaşanması

– Sıcaklanmaya bağlı kalp atışlarında dengesizlik

– Geçmeyen baş ağrısı ve davranış bozuklukları gibi belirtiler iltihap oranın fazla olduğunu gösterir.

İLTİHABIN TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Artan belirtilerle kişinin mutlaka bir uzmana başvurması gerekir. Bunun akabinde iltihabın vücutta yer etmesine neden olan sorun tespit edilir Tedaviye geçilir. Tedavide genellikle iltihap kurutucu ilaçlar ve kas kemiklerin rahatlaması için yatıştırıcı ilaçlar verilir. En yaygın iltihaplı ilaçlar kortizon içerir. Bu yüzden kortizonlu ilaçlar doktor gözetiminde kullanılmalı.

HANGİ BESİNLER VÜCUTTAKİ İLTİHABI KURUTUYOR?

Prof. Dr. Mehmet Öz’ün vücudumuzdaki iltihapların oluşmasını önleyen ve vücudumuzdan atmaya yardımcı olan besinleri saydı: 

OMEGA-3 YAĞ ASİTLERİ

Karaciğer iltihaplanmaları önlemek için omega-3 yağ asitlerinin yüksek olduğu balık tüketilmelidir. Haftada bir prosiyon balık oluşma ihtimali olan iltihaplanmayı engellediği gibi olan iltihabı da vücuttan atmaya yardımcı olur.

ZERDEÇAL

Özellikle ağız içi iltihaplanmalarında etkili olan zerdeçal hem doğrudan tüketilir hem de yemeklere katılarak tüketilebiliyor. 

AVOKADO

Vücudumuzdaki ödemleri atmanın en etkili yollarından biri doymamış yağ asitleri içeren besinlerdir. Bu besinler arasında da avokado birinci sırada yer alır. Her sabah bir adet avokadoyu üçe bölerek tüketilmesinde fayda var.

YEŞİL ÇAY

Yemek borusundaki bakterileri dışkılama ile atmada yardımcı olan ve metabolizmayı hızlandıran yeşil çay da vücuttaki iltihapları temizlemede etkilidir. Yapılan araştırmalarda yeşil çay içerdiği kateşin maddesi sayesinde vücuttaki iltihapları temizlemede en etkili madde olduğu tespit edilmiştir.

Arıların bal dışında ürettikleri, vitamin ve mineral değerleri yüksek propolisin ne olduğunu biliyor musunuz? Arılar bal kovanını korumak için ürettikleri bu maddenin insan sağlığına da özellikle mantarlı hastalıklara faydası vardır. Peki propolis nedir? Propolisin faydaları nelerdir? Propolis nasıl kullanılır? Sizler için farklı renklerde bulunan propolis hakkında merak edilen her şeyi araştırdık. Haberin detayında bulabilirsiniz.

Arıların bitkiler aracılığıyla bal kovanlarının içini temizlemek ve dış etkenlere karşı korumak için ürettikleri diğer bir maddeye propolis denir. Sarı, turuncu, siyah ve kahve renkleri mevcuttur. Reçinemsi bir madde olan propolis; kayın, karaağaç ve kozalaklı ağaçlarda vardır. M.Ö. 350 yıllara kadar uzanan bir tarihçeye sahiptir. Keşfedildiği zamandan beridir alternatif tıpta enfeksiyonu önleyen en etkili besin olan propolisi Yunanlılar apse tedavisinde, Mısırlılar cesetlerini mumyalamada ve Asurlular ise yaraları temizlemede doğal ilaç olarak kullandı. Propolisi arılar kovanın dışından içeri doğru düzgün bir sisteme göre inşaa eder. Özellikle peteklerin ağızlarını kapatarak başka canlıların içeri girmesi önlenir. Güçlü bir antibiyotik etkisi olan madde dışarıdaki herhangi bir canlının temas etmesini engeller. Tıpkı bal gibi propoliste, toplanılan çiçeklere göre farklılık gösterir. Bal kovandan çıkarıldıktan sonra propolis kazınarak alınır. Bazı işlemlerden geçirilerek kullanıma uygun hale getirilir. İçeriğinde polifenoller, fenolik asitler, terpenler, steroitler, B1, B2, C ve E vitaminleri, mineraller ve aminoasitler barındırır. Bu yüzden propolis hastalıklara karşı güçlü antibakteriyel, antifungal ve antiviral etki gösterir. 

PROPOLİSİN FAYDALARI NELERDİR?

Yapılan araştırmalarda propolisin saf hali vücuttaki tüm virüs, bakteri ve mantarı temizler. Bağışıklığa koruyucu bir etki sağlar. Antibakteriyel etkisi sayesinde iltihaplanmanın önüne geçer.

Bazı hayvanlardan insanlara geçen virüsler viral hastalıklara neden olur. Bu hastalıklar kişinin sağlığını ciddi boyutta olumsuz etkiler. Ancak propolisin antiviral ilaçlardan daha etkili olduğu ayrıca kimyasal içermediğinden vücut fonksiyonlarını koruyarak bu virüsleri temizlediği yapılan araştırmalarda ortaya konmuştur.

Sindirimde sisteminde en hassas olan mide ve bağırsaklardaki iltihaplanmayı temizler. Mide duvarını güçlendirir. Asitten kaynaklı yaşanan mide ülseri ve delinmesi gibi riskli hastalıkları önler. Midedeki su ve asit oranını dengeler. Fazla gaz oluşumunun önüne geçerek bağırsakların işlevselliğini artırır.

Vücuttaki hücreler çeşitli etkilerle mutasyona uğrar daha sonra tümör denilen kanser başlangıcı yaşanır. Gerekli zamanda müdahale edilmediğinde kansere hatta ölüme bile neden olabilir. Ancak propolis hücrelerin yapısını koruyarak deforme olmasının önüne geçer. Antioksidan ve anti kanser özellikli propolisin: beyin, pankreas, böbrek, cilt, prostat, meme, kolon ve karaciğer gibi kanser türlerinin tedavisinde olumlu sonuçlar vermiştir.

Anti oksidan özelliği aynı zamanda cilt hastalıklarında etkilidir. Cilt hücrelerini yenileyerek yaşlanma ve kırışıklığı önler. Akne, sivilce ve siyah nokta oluşumlarının önüne geçer. Sadece cilde değil, saç köklerini de yenileyerek dökülmesini ve yıpranmasını engeller. Yanık tedavide ciltte iz kalmadan antimikrobiyal etki göstererek hızla iyileşmesini destekler.

Ağız ve diş sağlığında da oldukça etkili bir doğal ilaçtır. Tükürükteki enfeksiyonu azaltarak diş eti iltihaplanmasını ve diş kaybının önler. Çürük dişlerdeki enfeksiyonun etkisini yok eder. Özellikle ağız kokusunun önüne geçer.

PROPOLİS NASIL KULLANILIR?

Tıp, kozmetik ve gıda sanayisinde kullanılır. Aktarlarda tane halinde de bulunur. Bazı aktarcılar balla karıştırıp satar. Tablet halinde de bulunur. Yan etkisi bulunmasa bile bir uzmana danışarak tüketim miktarı belirlenmelidir.

Bebek düşünen çiftlerin çocuk sahibi olma kararını verirken göz önünde bulundurmaları gereken belli başlı bazı önemli kriterler vardır. Bu kriterler sağlandığı takdirde sağlıklı anne ve baba adayı olma yolunda başarılı bir şekilde ilerleyecek olan çiftlerin bilmesi gereken önemli noktaları sizlere derledik. Peki ideal hamilelik yaşı kaçtır? Doğum yaşı en geç kaç olmalı? Kadın ve erkeklerde doğurganlık en fazla ve en az ne zaman olur? İleri yaşta hamile kalınabilir mi? İşte cevapları…

Dünyanın en güzel duygularından bir tanesi olan anne ve baba olma hissi, pek çok kimsenin hayalini kurduğu ve onu gerçekleştirmek için çeşitli yollar denediği bir durumdur. Evlilik yolundaki çiftlerin düğün sonrasında acele ettiği ya da birkaç sene sonrasına ertelediği çocuk planı, alınması gereken en önemli kararlardandır. Çiftlerin ‘Ne zaman çocuğa sahip olmak istedikleri ve kaç çocuk düşündükleri’ evlilik öncesinde konuşulması gereken en temel ve doğal konulardan biridir. Anne ve baba olmak isteyen kişilerin bu isteklerini kolay gerçekleştirmeleri ve hayal kırıklığı yaşamamaları için doğru zamanda hamilelik planlamaları önemlidir. Sadece anne adayı olacak olan kadının değil baba adayı olacak olan erkeğin de kendini babalığa hazır hissetmesi ve gerekli kriterlere sahip olması gerekir. Maddi ve manevi tüm hazırlıklara göğüs gerebilecek olan çiftlerin anne ve baba olmaları yolunda donanımlı bir bilgiye sahip olmaları gerekmektedir. İdeal hamilelik yaşı kaçtır? Anne ve baba olmak için en sağlıklı yaş hangisidir? En geç kaç yaşında hamile olunmalı? Anne ve baba olmak isteyenlere rehber niteliğinde bilgiler…

İDEAL HAMİLELİK YAŞI KAÇTIR? HANGİ YAŞTA ANNE OLUNMALI?

Üreme dönemindeki kadınlarda yaşın büyümesiyle birlikte doğurganlık oranı azalmaktadır. Bunun sebebi ise yumurtalıkların yaş ilerledikçe kalitesizleşmesi ve sayısının azalmasıdır. Annelik duygusunu tatmanın ve eş olmanın aslında belli bir zamanı ya da yaşı yoktur. Fakat belirli bir yaşın ardından, eşlerin beklentisi ya da bebek bakımına ilişkin beklentiler bireyleri zorlayabilir. 

Evliliğin ideal ortamını ve yaşını araştıran uzmanların verdiği bilgilere göre, Geleceğe dair birikimlerinin yapılmadan evliliğe karar vermek, bebek için sakıncalı olabilir. Annelik için en uygun yaşlar 25 ile 30 yaş arasıdır. Bu yaş aralığında olan bir anne adayı, daha üretken bir dönemdedir ve çocuğuna, evine, eşine olan sorumluluklarını titizlikle yerine getirir.

Erkenden evliliğe adım atan çiftlerde ise tam olarak verim alınamadığı için anne daha kendi gelişimini tamamlayamadığında, sorumlu olduğu eşine ve çocuğuna karşı da kendini yeteri kadar bilinçli hissedemeyebilir. 

DOĞURGANLIK EN FAZLA VE EN AZ HANGİ YAŞLARDA OLUR?

Kadınlarda doğurganlık ihtimalinin en fazla olduğu yaş aralığı 20’li yaşlarda iken, 32’den sonra yavaş yavaş azalmaya başlar. 37 yaş civarında birden düşük yaşayan üreme organı 40’lı yaşlarda kaybedilir. Erkeklerde ise doğurganlık ihtimali 50’den sonra azalır. Bu yaşlardan sonra anne ve baba istisnai bir durumdur.

KAYNAK : OP. DR. BANU ÇİFTÇİ’YLE HAMİLELİK & DOĞUM KİTABI

Kilo verdiren yöntemler arasında araştırılan nohut suyu ile uyguladığınız diyeti destekleyebilir, hızla kilo verme yoluna gidebilirsiniz. Nohut suyu ile zayıflama yöntemi nedir? Kilo vermek için nohut suyu nasıl yapılır? Metabolizma hızlandıran nohut suyunu düzenli tüketerek bölgesel zayıflama sağlamak için yapmanız gerekenler…

Kilolu olduğunu düşündüğü için fazlalık kilolarından bir an evvel kurtulmak isteyen kimselerin zayıflamak için aradığı alternatif yollardan birisi de uzman onayı almış kilo verdirici yöntemlerdir. Günümüzde mutfaklarda severek pişirilen nohut yemeğinin suyu ile mucize bir şekilde kilo verebileceğinizi biliyor muydunuz? Uzun vadeli tokluk hissettiren nohut suyu ile zayıflamak isteyenlerin uygulayabileceği doğru beslenme yöntemleri ile hızlıca kilo verebilirsiniz. Özellikle de bölgesel zayıflama konusunda sıkıntı yaşayan kimselerin göbek ve basen çevresindeki yağlarını eritmek için tüketebileceğiniz nohut suyu yöntemi ile dilediğiniz görünüme kavuşabilirsiniz. Nohudu farklı şekillerde kullanabileceğiniz zayıflama sırlarından bir tanesini seçip diyetinizi destekleyebilirsiniz. Metabolizma hızını arttırmaya yarayan nohut suyu nohut çayı ya da nohut kahvesi olarak da nitelendirilmektedir. 

7 GÜNDE ZAYIFLAMAK İÇİN NOHUT SUYU NASIL YAPILIR?

Derin bir cam kavanozun içine koyabileceğiniz bir avuç eğer buna dikkat etmezseniz suyun tadı acımsı olacak ve içmenizi zorlaştıracaktır. Kavanozun üstüne 1 su bardağı miktarında kaynatılmış su ekleyip kavanozun kapağını güzelce kapatın. Ilıdıktan sonra  soğuyunca buzdolabına ilave edip ertesi gün 1 gece boyunca dinlendirin.

Gün içerisindeki herhangi bir zaman diliminde ama özellikle de yemekten önceki ilk 15 dakika da tüketebileceğiniz nohut suyu ile kilo verme sürecini kolaylaştırabilirsiniz.

ŞEMS ARSLAN’DAN NOHUT SUYU İLE KİLO VERME FORMÜLÜ!

NOHUT KAHVESİ TARİFİ

MALZEMELER:

1 avuç nohut
2 su bardağı kaynar su

YAPILIŞI:

Bir gece öncesinden nohutları kavanoza koyup üzerine kaynar su ilave edin. Üstü kapalı bir şekilde bekletildikten sonra ertesi gün sabahleyin aç karna süzülmüş bir şekilde için. Nohut suyu tüketiminden 25 dakika sonra kahvaltı yapıp 1’er hafta aralıklarla uygulayıp mola verin.

NOT: Doktorunuza sormadan yapmayınız!

EVDE NOHUT NASIL HAŞLANIR? DİYET NOHUT YEMEĞİ TARİFİ

MALZEMELER:

1 su bardağı nohut
2 adet kuru soğan
1 çorba kaşığı zeytinyağ
1 çay kaşığı tatlı toz kırmızı biber (İsteğe göre pul biber, tuz)
Üzerini 2 parmak geçecek kadar soğuk su 

HAZIRLANIŞI:

Akşamdan ıslatılan nohutları düdüklü tencereye koyup incecik doğranan kuru soğanı, tuzu, kırmızı toz biberi, zevkinize göre pul biberi ve soğuk suyu ilave edip kapağını kapatın. Ortalama 30-45 dakika arası piştikten sonra bir taşım kadar haşlayın. İşte bu kadar!

Bir eşarp veya şal seçerken genellikle kombinlerimize göre hareket ederiz ancak doğru olan ten rengimize göre bir seçim yapmaktır. Peki esmer ve buğday tenli kadınlar, hangi renk eşarp ve şalları seçmeli? Bu iki sorunun yanıtı içeriğimiz içerisinde. Ten rengine uygun şal ve eşarp seçme yöntemleriyle ilgili tüm detaylar yasemin.com’da!

Bir eşarp ya da şal seçmek, kombin oluştururken en çok önem verilmesi gereken noktalardan biridir. Seçim yaparken çoğunlukla kombinlerimize uygun hareket ederiz ancak doğru olan, kombin rengimize değil ten rengimize göre seçim yapmamızdır. Bu da aynı zamanda, kombinimizi eşarp ve şal rengimize göre yapmamız gerekli anlamına gelir. Peki esmer tenli ve buğday tenli kişiler hangi renk eşarp ve şalı seçmeli? Sizler için, bu iki soruya yanıt aradık. İşte adım adım esmer tenli kadınlar ve buğday tenli kadınlar için doğru ten rengine uygun eşarp ve şal seçimi rehberi:

ESMER TENLİ KADINLAR HANGİ RENK EŞARP VE ŞAL TAKMALI?

Esmer tenli kadınlar için en ideal ton; açık ve yumuşak olmalı. Renklerin ton aralığı sıcak ve pastel de olabilir. En uygun renkler ise; toz pembe, yeşil renk ailesi, eflatun gibi tonlardır.

Bununla birlikte; şeftali ve sarımsı tonlar da, yine esmer tenliler için ön plana çıkartıcı bir renk olarak dikkat çekebilir.

BUĞDAY TENLİ KADINLAR HANGİ RENK EŞARP VE ŞAL TAKMALI?

Buğday tenli ve beyaz tenli kadınlar için ton uyumu mümkündür. Eğer buğday tenli biriyseniz, pembe ve mavinin açık tonları sizler için uyumlu olacaktır. Nitekim beyaz tenli birisi için de bu tonlar idealdir.

Koyu renkler dışında açık tonlar üzerinde durmanız da yarar var. Zira koyu tonlar, yüzde sert ve katı bir ifade oluşturur.

Kastamonu mutfağının meşhur tariflerinden biri olan değirmen pilavını sizlerle tanıştırıyoruz. Farklı tarifler denemeyi sevenler için değirmen pilavı ideal bir lezzet olacak. Kastamonu’ya has değirmen pilavı nasıl yapılır? merak ediyorsanız içeriğimizi inceleyebilirsiniz.

Son dönemde adına sıklıkla rastlanılan siyez bulguru, tüm buğdayların atası olarak bilinir. Türkiye’de yetişen, Triticum boeoticum türünden yabani buğday türünün kültüre alınmış formudur. Canan Karatay’ın mutlaka sağlıklı beslenmek isteyenlerin tüketmesi gerektiğini söylediği siyez bulguru, bilinen temel özellikleri arasında hücre yapısını koruması gelir. Bu özelliği sayesinde kanseri önlemeye yardımcı olur. İçeriğinde birçok vitamin barındıran bulgur ayrıca yüksek protein oranıyla da dikkat çeker.Düşük kalorili olan siyez bulgurunu Kastamonu yöresinde değirmen pilavı olarak sofralara gelir. Tadı oldukça lezzetli olan ve ilk bakışta bulgur pilavını andırsa da tadı farklı olan değirmen pilavının tarifi bugünkü yazımızda bulabilirsiniz.

DEĞİRMEN PİLAVI TARİFİ:

MALZEMELER

1 su bardağı siyez bulguru
1 çay bardağı pilavlık bulgur
2 adet domates
3 adet yeşil biber
1 çay bardağı kaşığı tuz ve karabiber
1 tatlı kaşığı pul biber
1 yemek kaşığı domates salçası
1 yemek kaşığı biber salçası
1 diş sarımsak
3 yemek kaşığı tereyağı

YAPILIŞI

Bulgurların tamamını güzelce yıkayın ve süzülmesi için kenara alın.

Tavaya yağı alıp, soğanları biberleri ve sarımsağı küçük küçük doğrayıp kavurmaya başlayın.

Soğanlar ölünce salçaları ekleyip kavurma işlemine devam edin. En son baharatları ve bulgurları ekleyip kavurma işlemini tamamlayın.

Malzemenin üzerini geçecek kadar sıcak su ekleyin. Önce harlı sonra kısık ateşte hafif sulu kalacak şekilde pişirin.

15 dakika pişirdikten sonra altını kapatıp, sıcak olarak servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Halk arasında yaygın görüşlerden birisi de akraba evliliği sonucunda dünyaya gelecek olan çocukların kusurlu doğacağı ile ilgilidir. Akraba evliliği ile hayatlarını birleştirmek isteyen çiftlerin bu konuyla ilgili bilmesi gerekenleri sizlere düzenledik. Akraba evliliği nedir? Akraba evliliği zararlı mı? Akraba evliliğinin sonuçları neler? İslamda akraba evliliğine yaklaşım nasıldır? Kuran-ı Kerim’de geçen Akraba evliliği ile ilgili ayetler…

Kıyametin ne zaman kopacağını Allah (c.c)’den başka kimse bilmese de günümüz şartlarına baktığımızda ‘Ahir zaman’ yani dünya hayatının son dönemlerini yaşadığımızı hissediyor olabiliriz. Her türlü kötülüklerin ve pisliklerin işlendiği dünya hayatında imanının en azından yarısını garantiye almak isteyen kimseler için Peygamber Efendimiz (SAV), “Kim evlenirse imanın yarısını tamamlamış olur; kalan diğer yarısı hakkında ise Allah’tan korksun!” (Heysemî, IV, 252) hadis-i şerifini buyurmaktadır. Buradan da anlayabileceğimiz gibi hali ve vakti gelince hayırlı insanlarla hayat birleştirmek, Peygamberimiz (SAV)’in en önemli sünnetlerinden birini gerçekleştirme imkanı sağlar. Günümüzde görücü usulü ile ya da kişilerin kendilerinin bulup evlenmek istediği kişilerde zaman zaman akraba evliliklerine de rastlanmaktadır. Peki akraba evliliği nedir, sonuçları neler? İslam’da akraba evliliği caiz midir? Akraba evliliğinin sakıncaları var mı? Kuran-ı Kerim’de Akraba evliliği ile ilgili ayetler…

AKRABA EVLİLİĞİ NEDİR? AKRABA EVLİLİĞİ SAKINCALI MI?

Aynı soydan gelen kişilerin birbirleri ile evlenmesi günümüzde ‘Akraba Evliliği’ tanımına karşılık bulurken, bu şekilde gerçekleştirilen evliliğin iki türde incelenir. Anne ya da babadan birinin kardeş olan çiftin gerçekleştirdiği evlilik 1. derecede akraba evliliği (Kuzen evlilikleri), büyükanne ya da büyükbabanın birinin kardeş olan çiftlerinden yapılan evliliklere 2. dereceli akraba evliliği (Torun evliliği) denir. Dinimizde evliliğe dair helal ve yasakların apaçık gösterildiği Kuran-ı Kerimde “Üvey anneler, anneler, kızlar, kız kardeşler, halalar, teyzeler, erkek kardeşin kızları, kız kardeşin kızları, Süt anneleri, süt kız kardeşleri,  kaynı analar, üvey kızlar, öz oğulların eşleri, iki kız kardeşi birlikte nikahlamak haram kılınmıştır.” (bk. Nisa, 4/22-23) ayetinde nikahlanması caiz olmayan kimseler zikredilmiştir. Ayet-i kerimeden anlaşıldığı gibi dinimizde bu kişilerin dışında akraba evliliği yapmanın sakıncası olmadığı görülmektedir.

Dinimizde amca kızı, dayı kızı, hala kızı ve teyze kızı ile evliliğe izin verilmiş, hatta Sevgili Peygamber Efendimiz (SAV) kendisinde ve yakınlarında da bu durumu kabul görmüştür. Efendimiz (SAV)’in zevcelerinden Zeyneb binti Cahş, halasının kızıydı.

Gül Goncası olarak gördüğü birici kızı Hz. Fâtıma’yı amcasının oğlu Hz. Ali’ye vermişti. Evlilikte bazı kimselerin birbirleri ile nikahlanması dışında izin verilebilen akraba evliliğinde olabilecek bazı ırsi ve sıhhi mahzurlardan ötürü bazı hadis kaynaklarında yakın akraba evliliği tavsiye edilmemektedir.

“Pek yakınınız olan bir kadınla evlenmeyin; çünkü çocuk zayıf, çelimsiz olur.”(Terbiyetü’l-Evlâd, 1: 39; ihya, 2: 42)

AKRABA EVLİLİĞİNİN SONUÇLARI NELER? AKRABA EVLİLİĞİNİN BİLİNEN BAZI RİSKLİ DURUMLARI:

Aynı soydan gelen kişilerin evlenmesiyle gerçekleşen akraba evliliği, birinci dereceden ve ikinci dereceden olmak üzere iki yolla oluşur. Babadan veya anneden kardeş olan bireylerin çocuklarıyla yapılan evliliğine birinci dereceden akraba evliliği denir.

Gerçekleştirilen evlilikte büyük anne veya büyük babadan birisi kardeşse, torun evlilikleri yapılmasıyla ikinci dereceden akraba evliliği oluşur. Uzmanlar, akraba evliliklerinin genleri bozduğu gerekçesiyle bu tür evliliklerin yapılmamasını öneriyor. Peki, akraba evliliğinin riskleri neler?

1- Ölü doğum

Normal evliliklerdeki ölü doğum riski %1,4 iken akraba evliliklerinde bu risk ikiye katlanarak %2,14 olur.

2- Düşük

Normal evliliklerde düşük riski %5,21 olurken, akraba evliliğinde bu risk %10,55’e çıkar.

3- Doğum kusurları

Akraba evliliklerinde olduğu dibi normal evliliklerde de doğum hataları olabilir. Ancak, bu risk akraba evliliklerinde daha fazladır.

4- Engel durumu

Aynı özürlü türüne ait kişilerin birbirleriyle evlenmesi durumunda çocuklarında aynı engel türünde olması yüksek ihtimaldir.

İSLAM’DA AKRABA EVLİLİĞİNDE NELERE DİKKAT EDİLMELİ? KURANDA AKRABA EVLİLİĞİ AYETLERİ…

Kuran-ı Kerim’deki 21. Cüz’de geçen Ahzab suresinin 37. ayetinde Peygamber Efendimiz (SAV)’in halasının kızı Hz. Zeynep ile evlendiği, bu evliliğin de bizzat Allah (c.c) tarafından gerçekleştirildiği açıkça beyan edilmektedir.

 Ahzab Suresinin 50. ayetinde şöyle buyuruluyor: “Seninle birlikte hicret eden amcanın kızları, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını… Sana helal kıldık.” Ayet-i kerime’de her ne kadar Peygamber Efendimiz (SAV)’e hitap edilse de gerçekte tüm Müslümanları kapsamaktadır.

AKRABA EVLİLİĞİ YAPAN ÇİFTLERİN ÇOCUKLARI SAĞLIKLI DOĞABİLİR Mİ?

Yalnızca akraba evliliği sonucunda doğacak olan çocuklarda değil her hamilelikte çocuğun sağlıklı doğacağı ile ilgili %100 kesin tanı koyulamaz. Hamilelik döneminde testler yapılsa bile bebeğin bazı anomaliler sonucunda kusurlu doğma ihtimali olabilir. Akraba evliliğinin yapılıp yapılmaması bu durumu değiştirmez.

Anne ve baba adaylarının kendi sağlık problemlerinin dışında kromozom rahatsızlıkları bulunabilir. Bu kromozomlarda belli bir grup vardır ki bu tür gruplara seyrek olarak rastlanır ve doğacak olan çocuklarda ise birtakım sağlık sorunları görülebilir.

AKRABA EVLİLİĞİ HASTALIKLARI NELER?

Halk arasında yaygın olan doğru bilinen ama yanlış olan bilgilerden birisi de akraba evliliği yapan çiftlerde doğacak çocuğun kesinlikle kusurlu olabileceğidir. Yalnızca %3-4’ü hasta olarak doğabiliyor iken bu durumu yalnızca akraba evliliği ile bağdaştırmak yanlış olur. Akraba evliliği yapan çiftlerde sağlıklı doğan birçok çocuğunda olma durumunun yüksek olduğu bilinmelidir.

Genelde Otozomal çekinik rahatsızlıklar akraba evliliklerinde sık görülen durumlardandır. Bu hastalık grubundaki çiftlerin hasta çocuğu olması ihtimali, hasta bir çocuk varsa, bir sonraki çocuğun hasta olma riski %25’tir. Fakat %75 ihtimalinde de sağlıklı çocuk olma ihtimali vardır.