Ruhsal ve fiziksel rahatsızlıklara zemin hazırlayan magnezyum eksikliği hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki magnezyumun eksikliği ne gibi sorunlara neden olur? Hangi besinlerde magnezyum bulunur? Vücuttaki bazı eksik mineral ve vitamin ciddi sağlık sorunlarına davetiye çıkarır. Bunların başında da magnezyum minerali gelir. Bu yüzden haberin detayında magnezyum eksikliğine dair her şeyi bulabilirsiniz.

Bilim dilinde “Hipomagnezemi” olarak bilinen magnezyum eksikliği birçok sağlık sorununa neden olur. İnsan vücudu için önemli olan bu mineralin eksikliği bazı belirtilerle kendini gösterir. Enerji depolama ve metabolizma için önemli olan bu mineral vücuttaki asidi dengeler. Aynı zamanda kas ve kemik sistemi için de oldukça önemlidir. Magnezyum kalsiyum minerali ile beraber kemik ve kaslarda etkinlik gösterir. Kalsiyum kasın kasılmasını sağlarken magnezyum gevşemesinde yardımcı olur. Diş ve diş yapısında bulunan hücrelerin sağlığını fosfor maddesi ile beraber korur. Damar zarındaki elsatikiyetini ve kan basıncını düzene sokar. Böylece riskli hastalıkların yaşanmasını engeller. Bunların yanı sıra hücrelerin büyümesi ve yenilenmesini destekler. Vücudun sağlıklı işleyişi için fayda sağlayan magnezyum sinir hücrelerinin elektriksel sinyallerinin doğru yapılması için gereklidir. Bu sinyaller hormonları bile olumlu etkiler. Hem fiziksel hem ruhsal hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olan magnezyum eksikliğini gidermek için gün içerisinde magnezyum içerikli besinler tüketilmelidir.

MAGNEZYUMUN VÜCUDA FAYDALARI NELERDİR?

Beyindeki kortizol hormonu odaklanmak için kullanılır. Ancak bu hormonun yüksek olması vücudun diğer işlevleri açısından ciddi sağlık sorunlarına davetiye çıkarıyor. Bunların başında da stres gelir. Kortizonu beyinde dengeleyen en etkili vitamin ise magnezyumdur. 

Vücudun iç dengesi için kan düzeyinin normal seyretmesi gerekir. Ancak yanlış beslenme ve vücuda alınan gereksiz bazı besinler kan düzeyini olumsuz etkiler. Bu durumu dengede tutmak magnezyum maddesinin görevidir. 

Mutluluk hormonu, dengede kalması içinde magnezyum önemlidir. Magnezyumun yeterli miktarda olduğu bir vücutta depresyon ve kaygı bozukluğu gibi ruhsal rahatsızlıkların yaşanma olasılığı azalır.

MAGNEZYUM EKSİKLİĞİ NE GİBİ SORUNLARA YOL AÇAR?

Yorgunluk ve yoğun stresli hissetmek,

Gün içerisinde enerji düşüklüğünde artış,

Sürekli sinirli ve asabi bir ruh hali,

Uyku problemleri,

Kötü kolesterol seviyesinde yükseklik,

Adet dönemlerindeki ağrıların daha şiddetli yaşanması,

Kalp çarpıntısı, ani tansiyon yükselmesi ve sık sık baş dönmesi,

Böbreklerde ve idrar yollarında taş kum oluşumu gibi belirtiler magnezyum eksikliğine işarettir. 

HANGİ BESİNLERDE MAGNEZYUM BULUNUR?

150 gram Ispanak yaklaşık olarak 90 mili gram magnezyum içerir.

200 gram kabak çekirdeği günlük magnezyum ihtiyacının %80’ini karşılar. Ancak kabak çekirdeği yüksek kalori içerdiğinden dikkatli tüketilmelidir.

80 gram balık ortalama 60 mili gram magnezyum içermektedir.

125 gram haşlanmış yeşil fasulye günlük magnezyum ihtiyacının %7’sini karşılar. 

200 gram pirinç ortalama 60 milli gram magnezyum içermektedir. 

90 gram avokado yaklaşık olarak 35 milli gram magnezyum içerir.

80 gramlık muz 20 milli gram magnezyum içermektedir.

K vitamini, tiamin, riboflavin, demir, fosfor, potasyum ve bakır içeren soya fasulyesinin 80 gramı günlük magnezyum ihtiyacının %50’sini karşılar.

150 gram süt yaklaşık 20 milli gram magnezyum içerir. 

1 avuç ay çekirdeği günlük magnezyum ihtiyacının %10’unu karşılar. 

150 gram bitter çikolata yaklaşık olarak 450 milli gram magnezyum içermektedir.

MAGNEZYUM EKSİKLİĞİ TEDAVİSİ NASILDIR?

Uzman kontrolü olmadan magnezyum eksikliği ilaç takviyesi ile giderilmemelidir. Aksi halde ishal huzursuzluk, vücut ısısında büyük değişiklik, sürekli uyku isteği gibi durumlara neden olur. an testi ile magnezyum eksikliği ortaya çıkar. Aynı zamanda idrar testi de yapılması gerekir. Daha sonra uzman takviye miktarını ilaçlarla ya da doğal yolla belirler.

Sonbaharın en güzel temsili renklerinden biri gridir. Gri aynı zamanda nasıl kombinlenmesi ve hangi renklerle uyum sağlaması konusunda da merak edilir. Özellikle tesettür giyimin en çok tercih ettiği renklerden olan gri, doğru şekilde kombinlendiğinde istenilen şıklığın oluşturulmasını sağlayacaktır. Peki gri renk modasının ayrıntıları nelerdir? Tüm soruların yanıtı sadece yasemin.com’da!

Gri hem nötr hem de canlandırıcı bir renktir. Siyah ve beyazın oluşturduğu etkinin tam ortasında duran ve her ikisinden de bir şeyler temsil eden gri; doğru renk ve parça uyumuyla şık bir görüntü sağlatır. Özellikle son dönemlerde; tesettür modasında oldukça sık tercih edilen gri renk için farklı kıyafet kombinasyonları bulunur. Bununla birlikte uyumlu olan renkleri de bilmek gerekir. Sizler için her iki soruya da, alt başlık altında cevap aradık. İşte gri modasına ait tüm detaylar:

GRİYE EN ÇOK YAKIŞAN RENK

Gri ile uyumlu renklerin başında her zaman sarı gelir. Sarının canlılığı, griyi tamamlayıp ön plana çıkartır. Bu sayede bahar rengi olan sarının gücünden de yararlanmış olursunuz.

Yine sarı dışında gri deyince akla gelen diğer renk mavidir. Mavinin doğal canlılığı, gri ile birleşip sade bir şıklık oluşturur. Maviyi, jeanlerinizde tercih etmeniz daha şık olacaktır.

Ne kadar cırtlak durur gibi düşünülse de, pembe renk de gri ile uyumlu bir tondur. 

GRİ RENK KIYAFET KOMBİNASYONLARI

Hamilelik döneminde anne adaylarının en çok merak ettiği konulardan birisi de bebeklerinin hareketlerini ne zaman hissedebilecekleridir. Her anne ve baba adayının eh mutlu oldukları tekme anları, hamileliğin en güzel anılarındandır. Peki anne karnındaki kaçıncı haftadan itibaren bebeğin hareketleri hissedilebilir? Bebeğin ne kadar hareket etmesi gerekir? Hareketi az olan bebeğin hareketlenmesi için ne yapılmalı? İşte tüm detaylar…

Özellikle de ilk defa anne ve baba olacak çiftlerin bebekleriyle ilgili en çok heyecanlandıkları nokta hareketlerini hissedebildikleri anlardır. Tıpkı kelebeklerin çırpınışları ya da mideye hafifçe çarpan rüzgar gibi bir his sağlanan bu durumda bebeğin hareketlerinin kuvveti her bebekte farklı derecelerde olabilir. İlk hareketlenmede hafif bir kıpırtı gibi gelebilir iken bebeğin büyümesi ile beraber tekmeler daha kuvvetli hissedilebilir. Bebeğinin hareket etmesi konusunda endişe yaşayan aileler, gün içerisinde bir hareket sezmedikleri zaman bebeklerine bir şey olabileceği endişesiyle korkuya kapılabilir. Eğer bebeğin uzun süredir hareket etmemesinden dolayı şüphe duyuyorsanız, bir miktar çikolata tüketebilir ya da bir bardak portakal suyu içip dinlenebilirsiniz. 20 dakika sonra bebeğinizin tekmelerini hissedebilirsiniz. Hareketleri hala hissedeceğiniz kadar net gelmiyorsa doktorunuza bu durumu danışabilirsiniz.  Hamileliğin yedinci haftasından itibaren anne karnına yerleşen bebeğin hareketleri ultrason ile takip edilebilir. Fakat bebek bu evrede, tıpkı bir fasulye tanesi boyutunda olduğundan anne adayının tek başına bu hareketleri hissetmesi imkansızdır. 

Anne karnındaki bebeğin hareketleri 16. haftaya doğru biraz daha belirginleşse de yinede bazı anne adayları tarafından net anlaşılamaz. Anne olma tecrübesini daha önce yaşayanlar 16. haftada hareketleri az çok anlayabilir, ancak ilk hamilelikte biraz zordur. İlk defa anne olacak olan kadınlar, bebeklerinin hareketlerini 24. haftadan itibaren hissetmeye başlayabilir. Sebebi ise bağırsak hareketlerinin bebeğin hareketleri ile karışabileceğinden kaynaklanır.

Hamileliğinizin 24. haftasına girdikten sonra normal olan 4 saat içerisinde bebeğinizin 10 defa hareket etmesidir. Eğer bebeğinizin hareketlerini hissetmiyor ya da az hissediyorsanız uzmanların şu önerilerini uygulayabilirsiniz…

ANNE KARNINDAKİ BEBEĞİN HAREKET ETMESİ İÇİN NELER YAPILABİLİR?

Hızı çok arttırmadan tempolu bir şekilde koşmak bebeğinizin hareketlenmesini sağlayacaktır.

22-26. haftalarda bebeğinizin görme duyusu gelişeceğinden el fenerini midenizin üzerinde tutarak tepki vermesini sağlayabilirsiniz.

Bir bardak portakal suyu ya da süt tüketin. Bu iki içecek sindirim sistemini harekete geçirir ve bebekte canlandırıcı etki gösterir.

Çok hafif bir şekilde tık tık yapacak kadar karnınıza vurmanız bebeğinizi harekete geçirebilir.

Enerji miktarı yüksek olan yiyecekler tüketebilirsiniz.

Eğer bebeğiniz karnınızda çok hareket ediyorsa; bu onun yeterli miktarda oksijen aldığını ve Amniyon sıvısının yerinde olduğunu gösterir. İyi beslendiğinin de göstergesidir.

İnsan sağlığının temelini oluşturan kana her yıl yüzlerce insan ihtiyaç duymaktadır. Kan vermenin önemi konusunda her yıl etkinlikler düzenleyen uzmanlar, zor durumda kalmış hastaların hayatlarını kurtarmanın yanı sıra kişinin kendi sağlığına da olumlu katkılar sağladığını vurguluyor. Peki kan vermenin faydaları nelerdir? Kimlerin ne kadar kan vermesi gerekiyor? Sizler için insanlık için önemli olan kan verme hakkında merak edilenleri haberin detayına ekledik.

Alyuvar, akyuvar ve kan pulcuklarından oluşan kan, atar, toplar ve kılcal damarlar aracılığıyla vücudun her yerine yayılır. Aynı özellikli yapımlardan bir araya geliyormuş gibi görünse de farklı maddelerden oluşur. Yani bilim literatüründen homojen değil heterojen bir madde olarak kabul edilir. Bir erişkinin vücudunun yüzde 13’ünü oluşturur. Sıvı bir hadle olan kan sürekli hareket halindedir. Yüzde 90’nı sudan oluşan kanda  plazma proteinleri, aminoasitler, karbonhidratlar, yağlar, hormonlar, üre, ürik asit, laktik asit, enzimler, antikorlar, sodyum, potasyum, iyot, demir ve bikarbonat elementleri mevcuttur. Bu elementler vücut içindeki alışverişi sağlar. Kan organların hücrelerinin işlevselliğini artıran mineral ve vitaminleri de taşır.

KANIN VÜCUTTAKİ GÖREVLERİ;

Kandaki plazmalar kendilerini 48 saatte bir yeniler. İçeriğinde şekerde barındıran kanın dört görevi vardır. Bir koruma; içerdiği oksijenle trombositleri artırarak yaralanmalar esnasında pıhtılaşmayı hızlandırır. Taşıma görevinde ise; besinlerle vücuda giren vitamin ve mineralleri metabolizmada parçalar. Savunma görevi; vücuda giren virüs ve bakterilere karşı anti görevi görür. Vücuttaki ısıyı denge de tutar. Bu kadar fayda sağlayan kana bazı hasta kimseler ya da kaza sonrası ağır yaralanan kişilerin ihtiyaç duyduğu ciddi bir kaynaktır. 8 kan grubu vardır ve insanoğlunda bu kan grupları hemen hemen herkes de bulunur. Bu yüzden bir insanın hayatını kurtarmak bir başka kişide mevcuttur. Uzmanlar bu yüzden kişilerin kan bağışı yaparak önemli bir görev üstlendiklerini vurguluyor. Ayrıca kişi kan bağışıyla aynı zamdan kendi sağlığını da korur. Kanın temizlenmesi için yılda iki kez yenilenmesi gerekir. Uzmanlarda bunun yaşanması için kişinin kan vermesi gerektiğini vurguluyor. 

KAN VERMENİN FAYDALARI NELERDİR?

Kan veren kişinin kan hücreleri genç hücreler üretmeye başlar bu da bağışçıyı daha dinç yapar.

Artan canlı kan yapısı kemik iliğinin yağlanmasını önler.

Kanda oluşan yağ oranı düşer, vücuda eşit miktarda yağ yayılır,

Kan bağışı yapılmadan önce, AIDS, Hepatit B, Hepatit C ve Sifiliz gibi tehlikeli hastalıkların araştırılması yapılır. Böylelikle kan veren kişinin bu hastalıkları taşıyıp taşımadığı ortaya çıkar. 

Kan verdikten sonra stres azalırken, yüksek tansiyon dengelenir.

Kan veren kişinin yorgunluk ve baş ağrısı şikayetleri azalır.

Düzenli yapılan kan bağışı kalp krizi riskinin azalmasına neden olur.

Verilen kandan sonra vücuttaki kan kendini dengeler bu da düzenli kan veren kişinin sağlıklı bir vücut oranına sahip olmasını sağlar. Yılda en az iki kez kan verilmelidir.

KİMLER NE KADAR KAN VERMESİ GEREKİYOR?

Kan veren kişinin 18 yaşını doldurması gerekiyor. Ayrıca 50 yaşından da küçük olmalı. Aynı zamanda kan değerlerinin yüksek olması hem kendi sağlığı hem de hastanın sağlığını olumlu etkiler. 2 ay aralıklarla kan bağışı yapılır. Yılda minimum 2 maksimum 4 kez kan verebilir. Kişinin kilosu da 50’nin aşağısında olmaması gerekir. Aksi halde kan veren kişide bazı komplikasyonlar gelişir, 

Emzirme dönemindeki annelerin yaşadığı en büyük sıkıntı göğüslerinde oluşan sertlik ve ağrıdır. İlaçsız bir şekilde bu sorunu halletmek için lahana yaprağının mucizevi faydalarından yararlanabilirsiniz. Göğüs ağrılarını ortadan kaldıran lahana yaprağı yöntemi ile bebeğinizi artık rahatlıkla emzirebilirsiniz! Emziren annelerde göğüs ağrısı nasıl geçer? Emziren annelerde memede ağrı ve sertlik neden olur? Lahana göğüs ağrılarını geçirir mi? Emziren annelerde göğüs problemleri…

Bebeğine yeni kavuşmuş bir kadının anneliğe alışma sürecinde yaşayabileceği en büyük problemlerden birisi de emzirirken göğsünde hissettiği ağrıdır. Annenin midesine alacağı her besin süt yoluyla direkt olarak bebeği etkileyeceği için ilaç almadan doğal çözümünü aramakta fayda var. Memenin içindeki sütün tamamen bitmemesi ya da doğru bir şekilde sağılmaması halinde kalan süt birikintisi göğüs üzerinde ağrı ve sertliğe neden olabilir. Emzirme dönemindeki pek çok annenin sıklıkla yaşadığı göğüs problemleri, en güzel ve zevkle geçirilmesi gereken emzirme dönemini çileye dönüştürebilir. Bu gibi problemlerle karşı karşıya kalmak istemeyen ya da alabilecekleri en basit çözüm önerileri ile sorunları en hafif şekilde atlatmak isteyenlerin işine yarayacak bilgileri sizler için sıraladık! Emziren annelerde göğüs ağrıları nasıl geçer? Emziren annelerde memede sertliğin geçmesi için ne yapılmalı? Lahananın emziren annelere faydaları neler? Emziren annelerin imdadına yetişen: Lahana mucizesi!

EMZİREN ANNELERDE GÖĞÜS AĞRILARINI GEÇİREN DOĞAL YÖNTEM

Emziren annelerin neredeyse tamamına yakın bir çoğunun yaşadığı en büyük meme problemlerinden birisi de emzirdikten sonra göğüste oluşan ağrıdır. Bu ağrının neden ortaya çıktığı ise çok açıktır. Her iki memenin yeterince boşaltılmamasıyla biriken süt sonucu annenin göğsünde şişkinlik ve ağrı oluşabilir.

İnsan sağlığı açısından oldukça faydalı bir sebze olan lahananın yapraklarını ayırıp soğuk suyla yıkadıktan sonra sap tarafını kesin. İki eşit parçaya ayırdığınız lahana yapraklarını sütyenin içine destek olacak şekilde koyun.

Yaprakların ısındığını hissetmeye başladığınızda yaklaşık 20 dakika sonra yaprakları çıkartın. Kısa zamanda ağrıların azaldığını ve göğsünüzün rahatladığını göreceksiniz.

LAHANA YAPRAĞININ FAYDALARI NELER?

BACAK VE KOL ŞİŞLİKLERİ İÇİN:

Darbe etkisi almış kol ve bacağa lahana yaprağı sarıp üzerine buz kompresi yaparsanız ağrı hafifleyecektir. 

TİROİT BEZLERİ İÇİN: 

Tiroid bezinin çalışmasında sıkıntılar varsa boğazınıza lahana yaprağını sarın ve bandajlayın. Bu şekilde uyuduktan sonra sabahleyin lahana yapraklarını kaldırın. 

BAŞ AĞRISI İÇİN:

Başınızın ağrıdığı bölgeye lahana yaprağını sarıp şapka ile sabitleyin. Ağrının yatıştığını hissettiğiniz zamana yaprakları çıkartın.

EMZİREN ANNELERDE GÖĞÜS AĞRISI NASIL GEÇER? MEMEDE ACI VE HASSASİYETE DOĞAL ÇÖZÜMLER…

Emziren annelerde oluşabilen göğüs ağrılarını hafifletmede bilinen en etkili yöntemlerden birisi de ılık bez uygulamasıdır. Bebeğe süt verdikten sonra havluyu ılık su ile ıslatıp güzelce sıktıktan sonra göğüs bölgesine yerleştirilir. Üst üste birkaç defa uygulama yaptıktan sonra süt kanallarının rahatlayıp açıldığını göreceksiniz.

Eczanelerde çok kolaylıkla bulabileceğiniz silikon göğüs ucu veya biberon emziği şeklindeki ürünler hayatınızı kurtaracaktır. Emzirme sırasında göğse yerleştirilecek olan bu ürün daha az ağrılı beslenme gerçekleştirecektir.

Her derde deva olan anne sütü mucizesini iyileştirme amaçlı kendinizde kullanabilirsiniz. Meme ucunda oluşabilecek çatlak ya da yara gibi sorunları iyileştirmek için doktor onaylı kremler kullanabilirsiniz.

EMZİRME DÖNEMİNDE GÖRÜLEN 3 MEME PROBLEMİ

MEME UCU ÇATLAKLARI: Emzirme sırasında bebeğin annesinin memesindeki koyu kısmı tam olarak alamaması nedeniyle oluşabilecek çatlaklar, annelerin bu evredeki en acılı noktasıdır. Meme ucu çatlak ve yaralanmalarının enfeksiyona dönüşmemesi için kaynatılmış ılık su ile temizlik yapılmalıdır. Ardından anne sütü ile silinip doktor onaylı kremler kullanılabilir.

MEMEDE SÜT BİRİKMESİ VE ŞİŞLİK: Her iki memenin yeterince boşaltılmaması ile süt kanallarındaki sütler şişkinliği arttırabilir. Memede süt kalmamasına dikkat edin ziyan olmaması için muhakkak sağın.

MASTİT: Memede oluşan acı, şişkinlik, hassasiyet ve ateş gibi durumlarda oluşabilen meme enfeksiyonları, emzirme döneminde oluşan yaygın problemlerdendir.

Emzirme dönemindeki annelerin göğüslerinde biriken sütleri nedeniyle oluşan ağrıların ortadan kalkması için yapabileceklerinizi sizler için sıraladık. Emziren annelerin göğsünde biriken süt için ne yapılır? Memede süt birikmesi nasıl geçer? Emziren annelerde göğüste hassasiyet ve acı neden olur? Emzirme döneminde en sık görülen meme problemleri ve çözümleri…

Ten tene temasın çok önemli olduğu anne ve bebek ilişkisindeki en önemli şeylerden birisi de emzirmedir. Bebeğin gelişimini tamamlayabilmesi ve sağlıklı beslenebilmesi için gerekli olan tek şeyin anne sütü olduğunu düşününce bu dönemde dikkat edilmesi gereken önemli unsurlar vardır. Bunlar başta doğru emzirme pozisyonları, sütün kalitesini arttırma yöntemleri, emzirme sonrası memede sertlik ve ağrı gibi hassasiyetlerin oluşması gibi konulardır. Emziren annelerin bebeklerine süt verdikleri bu evrede en çok sıkıntı çektikleri durum memede ağrı, hassasiyet ve sütten dolayı oluşan şişliktir. Emzirme döneminde annelerin yaşadıkları problemler arasında memede süt birikmesine karşı neler yapılır? Sütten şişen memeye ne yapmak gerekir? Emziren annelerde memede sertlik ve şişlik neden olur? Emziren annelerde göğüs ağrısını geçiren yöntemler…

EMZİRME SONRASI MEMEDE AĞRI NEDEN OLUR? MEMEDE SERTLİK VE HASSASİYET…

Bebeği sütten kesmek için yavaş yavaş uygulanmaya çalışılan yöntemler sırasında görülebilecek ağrılarda anneler zorluk çekebilir. Emziren annelerde göğüste ağrı oluşmasının en temel nedeni sütün yeterince boşalmamasından kaynaklanmaktadır. Bu esnada sütü sağabilir veya pompa ile süt boşaltma yöntemleri uygulanabilir. Sıcak bir duş sayesinde büyük bir rahatlık sağlanabilir, göğüs bölgesine uygun masajlar uygulanabilir.

Böylelikle süt kanallarındaki tıkanıklıklar yavaşça gevşeyerek açılır. Emziren annelerde oluşan göğüs ağrılarını geçirmek için uygulayabileceğiniz soğuk kompresler ise ağrının hafiflemesini ve şişkinliğin gitmesine yardımcı olacaktır.

EMZİRME DÖNEMİNDE GÖRÜLEN MEME PROBLEMLERİ:

GÖĞÜSTE AĞRI: Bebeğin doğru emzirme pozisyonlarının etkili olduğu ağrısız emzirme döneminde memede ağrı görülmez. Eğer memede ağrı varsa bu bebeği yanlış bir şekilde emzirmekten kaynaklanıyor olabilir.

MEME UCU ÇATLAKLARI: Emzirme sırasında bebeğin annesinin memesindeki koyu kısmı tam olarak alamaması nedeniyle oluşabilecek çatlaklar, annelerin bu evredeki en acılı noktasıdır. Meme ucu çatlak ve yaralanmalarının enfeksiyona dönüşmemesi için kaynatılmış ılık su ile temizlik yapılmalıdır. Ardından anne sütü ile silinip doktor onaylı kremler kullanılabilir.

MEMEDE SÜT BİRİKMESİ VE ŞİŞLİK: Her iki memenin yeterince boşaltılmaması ile süt kanallarındaki sütler şişkinliği arttırabilir. Memede süt kalmamasına dikkat edin ziyan olmaması için muhakkak sağın.

MEME İLTİHABI (MASTİT): Memede oluşan acı, şişkinlik, hassasiyet ve ateş gibi durumlarda oluşabilen meme enfeksiyonları, emzirme döneminde oluşan yaygın problemlerdendir.

Siyah havuç olarak da bilinen mor havucun insan sağlığına faydaları olduğunu biliyor muydunuz? Güçlü bir antioksidan olan mor havucun özellikle şalgam yapımında kullanılıyor. Kış aylarında sıklıkla kullanılan mor şalgam ülkemizde Konya ve Afyon’da yetiştirilir. Sizler için vitamin ve mineral deposu olan mor havuç hakkında merak edilenleri haberin detayına ekledik.

Yeraltı besinlerinden biri olan havucun yetiştiği toprağa göre yeryüzünde binlerce çeşidi bulunmaktadır. Turuncu olanı sıklıkla tüketilmesine rağmen mor olanı ise günümüzde giderek yaygınlaşmaya başladı. Antioksidan bakımından zengin olan mor havuç, Afyon ve Konya’da yetiştirilir. Özel üretim yapılan mor havuç, turşu yapımında kullanılır. Göz ve mide hastalıklarına fayda sağlayan mor havuç, yüzyıllardır alternatif tıpta da tüketilen bir besindir. Turuncu havuca göre lafa ve beta karotenleri fazla olan mor havucun iki tanesi vücudun ihtiyacı olan B vitamini kompleksini kolayca karşılar. İç Anadolu’da tüketimi fazla olan mor havuçtan şalgam ve salata yapılır. Çiğ olarak da tüketilebilen mor havuç, kendisine de mor ya da siyah rengini veren antioksidan maddeler içerir. Bu özelliği sadece sağlık değil kozmetik ve gıda renklendiricisi olarak da kullanılmasına neden olur. Kış mevsiminde topraktan çıktığından tüketimi de bu aylarda fazladır. 10. yüzyıl da Fas İmparatorluğu tarafından keşfedilip üretilmeye başlandı. Uzak doğu ülkelerinde ise toprak yapısı farklı olduğundan şekilli çıkan mor havuç burada da sıklıkla tüketilir. Mor havucun besin değerleri ise; lif, potasyum, manganez, antosiyanin, oksidatif, C ve A vitaminlerinden oluşuyor. 

MOR HAVUCUN FAYDALARI NELERDİR?

Oksidatif içerdiğinden kandaki toksinleri temizlemede etkili olan mor havuç; kalp ve damar hastalıklarının riskini azaltır. Kötü kolesterol seviyesini düşürmenin yanı sıra kan basıncını kontrol altına alarak ani felç ve inme gibi sağlık sorunlarının önüne geçer.

Vücudun ihtiyacı olan B vitamini kompleksini tek seferde sağlar. Bu vitamin kompleksi özellikle organlardaki hücrelerin yenilenmesini sağlar. Ayrıca işlevselliğini artırarak hasar almalarını engeller.

Mor havucu diğer besinlerden ayıran en önemli özelliği antosiyanin maddesidir. Bu madde antioksidan özelliği olmasını sağlar. Mor havuçta bulunan madde ve oranıyla aynıdır. Bu sayede vücutta serbest radikal sayısı azaltır. Hücrelerin mutasyona uğramasının önüne geçer. 

Antioksidan özelliği ayrıca başlı başına beyin sağlığını da etkiler. Beyindeki hücreleri yenilenmesini sağlarken zihinsel gerilemeye neden olacak özellikle ileri yaşlarda yaşanma ihtimali olan unutkanlık hastalığına yakalanma riskini düşürür.

Kalorisi yüksek olması kilo almaya değil tam tersi vermeye yardımcı olur. Lif özellikli de olduğundan vücudun hem enerjisini artırır hem de yağ yakımını hızlandırır. Yapılan araştırmalarda düzenli olarak mor havuç tüketen kişilerin en sağlıklı kilo verdikleri tespit edilmiştir. 

Bağırsak sorunu sindirim hastalıklarının başında gelir. Özellikle iltihaplanması ve flora sayısının düşmesi bağırsakların işlevselliğini düşürür. İnflamatuvar gibi hastalıklar da bu düşme sonucunda görülür. Ciddi bir hastalık olan inflamatuvar, bağırsak kanserine kadar yol açabilir. Ancak mor havuç bağırsakların işlevselliğini artıran lif bakımından oldukça zengindir. Kabızlık gibi sorunların oluşmasını bile engeller.

Mor havuç vücuttaki ödemi atmada da etkili bir besindir. Bununla beraber yaşlanmayı önler. 

MOR HAVUÇ NASIL TÜKETİLİR?

Ara öğünlere eklenen mor havuçtan çeşitli salata ve yemek tarifleri yapılabilir. Ayrıca suyu sıkılarak tüketilebilir.

2 orta boy mor havucu rendeleyip zeytinyağıyla beraber kavurun içerisine damak zevkine göre tuz ve limon ekleyip üzerine yoğurt dökerek tüketebilirsiniz. Ayrıca patates gibi uzun uzun kesip zeytin yağda kavurup yiyebilirsiniz. Rendeleyip sebze çorbalarına ekleyebilirsiniz. 

Günlük hayatta yaşanan bazı sağlık problemlerinin önüne geçmek için kullanılan ilaçlar, emzirme dönemindeki kadınlar için tehlike oluşturabilir. Yeni doğan bebekler için hayati önem taşıyan anne sütünün azalması demek bebeğin gerekli vitamin ve mineral değerlerini almaması demektir. Bizde süt üretimini olumsuz etkileyerek anne sütünü azaltan ilaçlarının neler olduğunu sizlere derledik. Anne sütünü azaltan ilaçlar neler? Anne sütünü azaltan besinler hangileri? Anne sütünün azalmasının nedenleri…

Günümüzde artık neredeyse herkesin bildiği bir şey olan anne sütünün ilk altı aylık süreçte ne kadar önemli olduğudur. Hamilelik döneminden itibaren başlayan süt üretimi her bebeğin kendi ihtiyaç ve gereksinimlerine özel olarak üretilir iken anneye ve bebeğe mucizevi faydalar sağlamaktadır. İster sezaryende ister normal doğumda olsun belli bir süre geçtikten sonra emzirilmesi gereken bebeğin anne sütü yoluyla beslenmesi sağlanmaya çalışılır. Hastaneden taburcu olunduktan sonra eve nakledilen anne ve bebek yeni düzenlerine ve hayatlarına alışmaya çalışır iken bazı annelerde emzirme döneminde bazı problemler görülebilir. Emzirme dönemindeki bazı annelerde süt üretimi aşırı miktarda salgılandığından dolayı sütünü azaltmanın yollarını arar. Kimileri çareyi ilaç kullanmakta aramaya başlasa da uzmanlar, normal şartlar altında annelerin süt kesen ilaçları kullanmalarını önermiyor. Geçerli bir nedeni olmayıp sadece bebeğini emzirmekten vazgeçirmek için süt kesen ilaçları kullanmak yerine doğal yöntemlere başvurmak daha doğru olacaktır. İstisnai bir durum olarak annenin vücudunda iltihaplanma varsa ya da ameliyat gerektirecek bir durum söz konusu olmuşsa doktor anne sütünü kesen ilaçları önerebilir. Peki anne sütünü azaltan ilaçlar hangileri? Anne sütü azaltan besinler neler? Anne sütü nasıl kesilir? Anne sütünün azalmasına sebep olan gıdalar…

ANNE SÜTÜ AZALTAN BESİNLER! ANNE SÜTÜ AZALMASININ NEDENLERİ…

Bebeğin beslenmesinde büyük bir rol oynayan anne sütü, göğüslerdeki süt bezlerinin hareketlenmesiyle beraber kendini gösteremeye başlayacaktır. Belli bir süre sonunda göğüslerde dolup taşan sütler boşaltılmadığı zaman annenin kendisine ağrı ve acı gibi bazı sıkıntılar verecektir. Durum böyle olunca anneler birtakım çareler aramaya başlayıp bitkisel yöntemlerle azaltmaya çalışabilir. Anne sütü azaltmak için denenmiş bitkisel yöntemler neler? İşte anne sütü azaltan gıdalar…

Süt üretimini olumsuz etkileyerek anne sütünün azalmasına neden olan besinlerin başında maydanoz ve nane geliyor. Nanenin kokusu bile sütün verimini olumsuz etkileyerek bebeği emmekten vazgeçirebiliyor iken maydanoz, sütün artması için gerekli olan su tüketiminin vücut dışına atılmasına neden olur. Bu nedenle anneler mümkün olduğunca maydanoz tüketiminden uzak durmalıdır.

İçecek olarak ise Adaçayı bitkisinden yapılan çaylar, süt azaltacağından dolayı tavsiye edilmez. Özellikle de tüp bebek tedavisi uygulayan kimselerin kesinlikle tüketmemesi gerektiği söylenmektedir.

Sütünü bilerek azaltmak ya da kesmek isteyen anneler sirke ve limon olarak bu iki besini tüketebilir.

Nişasta unu ve nişastalı besinler de sütün azalmasına yol açacağından dolayı sütü yetersiz olan annelerin tüketmemesi gereken besin gruplarından biridir.

ANNE SÜTÜNÜ AZALTAN İLAÇLAR:

– Zayıflama ilaçları

– Doğum kontrol hapları

– Uyku ilaçları

– İdrar söktürücüler

– Nikotin

– Bazı burun açıcı ilaçlar

– Migren ilaçları

ANNE SÜTÜNE EN YAKIN SÜT HANGİSİ? ANNE SÜTÜ ARTTIRAN KÜR TARİFİ

Anne sütü yeni doğan bir bebeğin büyümesi ve gelişmesi için vücudunun ihtiyaç duyduğu tüm besin maddelerini bir arada bulundurduğundan dolayı uzmanlar, ilk 6 ay anne sütünün bebek için hayati bir öneme sahip olduğunu vurguluyor. Fakat bazı nedenlerden dolayı annenin sütünün azalması veya kesilmesi halinde anne sütüne en yakın olan keçi sütü verilebilir.

Yapılan araştırmalara göre içilebilir tüm sütlerin anne sütüyle karşılaştırılmasıyla inek ve koyun sütüne göre keçi sütünün anne sütüne en yakın süt olduğu tespit edilmiştir. Aynı zamanda C vitamini bakımından anne sütü ile birebir özellikler taşıyan keçi sütü, sindirim rahatsızlığına ve ülser gibi hastalıklara iyi geldiği bilinmektedir.

ANNE SÜTÜ ÇOĞALTAN BİTKİSEL KARIŞIM

MALZEMELER:

1 litre kaynamış su
3 poşet rezene çayı
50 gram elma
Yarım limon

HAZIRLANIŞI:

Kaynamış suyun içine rezene atıp 5 dakika demleyin. İçine limon ve elma dilimleri ekleyip 1 gece buzdolabında muhafaza edin.

Hamilelikte görüldüğü zaman erken doğuma sebebiyet verebilen böbrek taşı, anne adayını ve bebeğe riske atabiliyor. Peki hamilelikte böbrek taşı neden olur? Hamilelikte böbrek taşı nasıl düşürülür? Hamilelikte böbrek taşı için hangi bitkisel çözümler uygulanabilir? Böbrek sancısına ne iyi gelir? Hamilelikte böbrek taşı ve kum dökmeyle ilgili bilinmesi gerekenler

Bebek müjdesi alan kadınların hayatlarını etkileyecek olan bu süreçlerinde anne adaylarının gerek bedensel gerek ruhsal değişimleri kendini göstermeye başlayacaktır. Hamileliğin 1.Trimester’ında yani ilk üç ayında mide bulantıları, karında sertlik ve bitkinlik gibi belirtiler oluşabilir. Hamileliğin doğal bir parçası olarak görülen belirtilerin dışında hamilelik sağlığını riske atabilecek durumlardan bir tanesi de normal zamanlarda da görülebilen böbrek sıkıntılarıdır. Normal zamanlarda bile oldukça sancı verici bir durum olan bu rahatsızlık anne adayının ve bebeğin sağlığını olumsuz etkiler. Hamilelik döneminde de görülebilen kum dökme ve böbrek taşının etkilerini öğrenmek için haberin detaylarını inceleyebilirsiniz! Peki hamilelikte böbrek taşı neden olur? Hamilelikte böbrek taşı ağrısına ne iyi gelir? Hamilelikte böbrek taşı nasıl anlaşılır? Hamilelikte böbrek sancısı…

HAMİLELİKTE KUM DÖKME VE BÖBREK TAŞI BELİRTİLERİ

Hamilelik döneminde anne adayını sıkıntıya sokan durumlardan bir tanesi de hiç şüphesiz ki böbrek ağrılarıdır. Hamile bir kadında idrara çıkarken yanma, karın bölgesinin altında ağrı, ateşlenme, kanlı idrar, uzun süreli aynı pozisyonda oturamama, kokulu ve bulanık idrar gibi durumlar anne adayında kum dökme ve böbrek taşı oluşumu gibi problemli durumların habercisi olabilir.

Anne adaylarının vücutlarında oluşan bu ağrıdan dolayı doğum sancısı ve erken doğum gibi durumlar anlaşılsa da bu durumun böbreklerdeki taş olma riski önemsenmediğinde çok ciddi tehlikeler oluşabilmektedir. Böbrek taşları tedavisine geç kalınırsa anne adayının kasılmaları harekete geçebilir, devamında ise bebeğin doğması gereken zamandan çok daha önce yani prematüre olarak dünyaya gelmesi beklenebilir.

HAMİLELİKTE BÖBREK TAŞI VE KUM DÖKMENİN NEDENLERİ

1- YETERSİZ SU TÜKETİMİ

Böbrek hastalıkları oluşmasının altında yatan en temel etken, yetersiz miktarda su tüketiminden kaynaklanır. Günlük olarak alınması gereken su miktarına vücut ulaşmazsa, idrarda böbrek taşı görülmesini tetikleyecek kalsiyum ve fosfor gibi minerallerin yoğunluğu artış gösterecektir. Dolayısıyla hamilelik boyunca su tüketimine ekstra özen göstermelisiniz.

2- KALSİYUM ALIMI

Hamilelik döneminde vücuda alınan aşırı kalsiyum böbreklerde baskıya sebep olup kuma ve böbrekte taş oluşumuna yol açabilir.

3- İDRAR YOLU ENFEKSİYONU

Anne adaylarının 9 aylık sürecinde görülebilen idrar yolu enfeksiyonu böbrek taşının işaretlerinden olabilir. Böyle bir durumlar karşılaşıldığı zaman muhakkak doktorun haberi olmalıdır.

HAMİLELİKTE BÖBREK TAŞI SANCISINA NE İYİ GELİR? HAMİLELİKTE KUM DÖKME…

Müdahale edilmediği takdirde sancı rahim kasılmalarını tetikleyip erken doğuma neden olabilir. Peki böbrek taşının düşmesi iççin ne yapılmalı? İşte böbrek hastalıklarına ev çözümleri…

– Ne kadar az sıvı tüketilirse taş o kadar geç düşecektir. Bu nedenle bol su içmeyi ihmal etmeyin.

– Taşların çabuk çözülmesine yardımcı olan elma sirkesinden 1-2 çay kaşığı kadarını 1 bardak suya katın ve günde 2 defa tüketin.

– İdrar söktürücü özelliğiyle bilinen limon suyu, vücuttaki zehri dışarı atar. Yarım limonu 1 bardak suyun içine sıkıp içine bal ekleyerek karıştırın.

HAMİLELİKTE SU TÜKETİMİ NASIL OLMALI?

Başta sağlık olmak üzere hamilelik döneminde dikkat edilen her şeyin olumlu ya da olumsuz mutlaka anneye ve bebeğe dönüşü olur. Bu dönem içerisinde anne adaylarının sağlığı için normal zamana göre daha fazla dikkat etmesi gereken hususlardan birisi de yeterli su tüketimidir. Bu nedenle anne adayları, günlük olarak 12-13 bardak su tüketmelidir. Ancak unutulmaması gereken bir husus var ki o da, çok su içmenin bulantı yaptığıdır. Bu nedenle su tüketimi gün içerisinde orantılı bir şekilde dağıtılmalıdır. 

Mesela spor yaptıktan sonra ya da yemek yedikten sonra biraz su içebilirsiniz. Vücudun biyolojik yapısı başlı başına su ihtiyacını anlayabilecek düzeyde olduğundan dolayı su tüketmeniz gereken yerlerde size susuzluk belirtisi verecektir.

Salata olarak tüketilen kuzukulağı ekşi bir tadı olduğundan herkes tarafından beğenilerek kullanılmaz. Ancak bu bitki yüzyıllardır kendiliğinden yetişir ve alternatif tıpta doğal ilaç yapımında tüketilir. Fosfor ve demir bakımından zengin olan kuzu kulağı görüntü olarak ıspanakla karıştırılır. Peki kuzukulağının faydaları nelerdir? Kuzu kulağı nasıl tüketilir? Sizler için kuzukulağı hakkında merak edilenleri haberin detayına ekledik.

Bilim literatüründe Rumex acetosella olarak adlandırılan kuzukulağı, kırmızı gövdeli bir bitki türüdür. Yapraklarında yüksek miktarda potasyum barındıran kuzukulağı, ayrıca okzalat, oksalik asit, tanen, antrakinon, reçine ve şeker içerir. Bunun dışında A, B ve C vitaminleri bakımından zengindir. Tüysüz uzun yaprakları nedeniyle kuzuların kulaklarına benziyor. Halk arasında ekşimlik, oğlak kulağı ve ebemekşisi olarak da isimleri vardır. Türkiye’de en fazla yetiştiriciliği Tokat’ta yapılırken Dünya da ise Avrupa ülkelerinde sera yöntemiyle yetiştirilir. Ancak kuzukulağı kendiliğinden sulak alanlarda yetişen bir bitkidir.Sonbaharda tam olgunlaşan bu bitki kış ayları boyunca pazar tezgahlarında bulunabilir. Eski çağlardan beridir cilt hastalıklarında sıklıkla kullanılan kuzukulağı özellikle sedef hastalığı, egzama ve çıbanlara birebir fayda sağlar. İçerdiği asidik özellikle cilt yüzeyindeki deforme olmuş hücreleri yeniler. Güçlü bir mikrop öldürücü vardır. Yapılan son araştırmalarda bitkinin anne sütünü artırıcı etkisinin olduğu saptanmıştır. Karabuğday ailesine ait kuzukulağı nemli topraklarda kolayca yetişir. Çiğ olarak tüketilebilir. 

KUZUKULAĞININ FAYDALARI NELERDİR?

Kadınların ergenlikten itibaren yaşadığı adet döngüsünde yaşanan sancı ve ağrıları dindirir. Ayrıca düzensiz adet döngüsünde de fayda sağlar.

C vitamini eksikliğinden kaynaklı ortaya çıkan ciddi hastalıkların riskini düşürür. Vücuttaki sağlıklı hücre sayısını artırır.

Çiğ olarak tüketildiğinde dil üzerindeki enfeksiyonlu hücreleri ve diş aralarındaki besin atıklarını temizler. Diş etlerini güçlendirir. Diş kaybını azaltır.

Çeşitli sebeplerden ötürü yavaşlayan bağırsaklar kabızlığa neden olur. Ancak kuzukulağı bağırsakların işlevselliğini artırarak sindirim sorunlarının önünde geçer. Adeta müshil gibi etki sağlar.

Taze olan kuzukulağı ezilip cilt yüzeyine sürüldüğünde burada olan egzama, sedef, güneş yanığı gibi cilt problemlerin riskini azaltır. Tüm cilt hücrelerini güçlendirerek yaşlanma ve kırışıklık gibi etkileri ortadan kaldırır.

Kandaki toksinleri ve yağları temizleyerek idrar yolu ile atar. Bu işlemi sırasında idrar yollarını ve mesaneyi temizler. Taş ve kum oluşumunu önler.

İçeriğinde sıvı oranı yüksek olduğunda böbrek bezlerini çalıştırır. Ancak yüksek potasyum içerdiğinden vücutta sıvı dengesizliğine yol açabilir. 

Üst solunum yolları hastalıkları sırasında tüketildiğinde boğazı enfeksiyondan arındırır. Bağışıklığın neden olduğu yüksek ateşi düşürür. 

Yapılan araştırmalarda kuzukulağı tohumunun anne sütünü artırdığını ve besleyici özelliğini çoğalttığı görülmüştür. 

KUZUKULAĞI NASIL TÜKETİLİR?

Genellikle çiğ olarak salatalarda kullanılır. Ancak çorba ve böbreklerde de iç malzeme niyetine de tüketilebilir. 20 gram kurutulmuş kuzukulağını kaynamış bir bardak sıcak suyun içine ekleyin 5 dakika sonra süzüp tüketin. Bu çay ateşi düşürmeye ve idrar sökmeye yardımcı olur. Bir demet kuzu kulağını iyice yıkayın. Bir saat boyunca sirkeli suda bekletin. Daha sonra doğrayıp bir tabağa alın içine bir salatalık doğrayıp zeytin yağı limon ve pul biber ekleyip tüketin. Bu salatayı ara öğün olarak tükettiğinizde kilo vermenize de yardımcı olur.