Sağlıklı doğal tatlandırıcılar arasında popüler olan Agave bitkisinden elde edilen şurup, şeker yemek istemeyenlerin kullanabileceği diyet şuruplardan biridir. Meksika’da ve Avrupa ülkelerinde yetişen kaktüse benzer bitkiden yapılan Agave şurubunun faydaları neler, ne işe yarar? Agave şurubu nedir? Agave şurubu ile ilgili bilinmesi gereken önemli detaylar…

Günümüzde şeker yerine geçebilen doğal tatlandırıcılardan biri olarak karşımıza çıkan Agave şurubu, Meksika’da yetişen Agave bitkisinden elde edilerek yapılmaktadır. Bir diğer adıyla Agave nektarisi olarak bilinen bu tatlandırıcı, şekerden uzak durmak isteyen herkes için umut ışığı oldu. Şeker kullanmak istemediği için doğal ya da yapay tatlandırıcılara doğru yönelenler tarafından merak edilen ve sağlıklı olup olmadığıyla iligli gündemde pek çok kez tartışma konusu olan Agave şurubu, Dr. Mehmet Öz tarafından diyet destekleyici bir karışımdır. Peki gerçekten Agave şurubu faydalı mı? Agave şurubu ne işe yarar? Agave şurubu kilo vermeye yardımcı olur mu? Evde Agave şurubu nasıl yapılır? Agave şurubu ile sağlıklı tatlı tarifleri…

AGAVE BİTKİSİ NEDİR? AGAVE BİTKİSİNDEN ŞURUP…

Görünümü itibariyle tıpkı bir kaktüse benzeyen Agave bitkisi, Meksika’nın kıymetli bitkilerinden biridir. İçerisindeki öz suyunun kaynatılması ile ortaya çıkan Agave şurubu, diyetteki kimselerin evlerinde tatlı yaparken kullanabileceği doğal tatlandırıcılardandır. Baldan daha ağır bir aromaya sahip olmasına rağmen daha az kalorili olduğu bilinen Agave şurubunun elde edilmeden öncesinde bitki hali yeşilden maviye çalan bir tona hakimdir.

Yaklaşık 50 çeşidi olan Agave bitkisinin ‘Mavi Agave’ türünden elde edilen şurubunda yarısından fazla miktarda Fruktoz bulunur. Öne sürülen bilgilere göre beyaz şekere göre daha yoğun şeker bulundurduğu için bu şurubun yalnızca yemeklerde ya da tatlılarda kullanılması öneriliyor.

AGAVE ŞURUBU ŞEKER YERİNE GEÇER Mİ?

Geçmiş dönemlerde birçok hastalığın tedavisi için ezilerek kullanılan Agave, şeker kamışı gibi işlenmesine rağmen doğal bir tatlandırıcı olarak bilinmektedir. Her şeyde olduğu gibi bunun da fazlasının zararlı olabileceği bilinmelidir. İçerisindeki yüksek miktardaki fruktoz, kan şekerini çay şekerine göre çabuk bir şekilde yükseltmediğinden şeker hastalarına önerilmektedir. Eğer fazla tüketilirse karaciğer olumsuz etkilenerek yağlanmayı arttırabilir, karın yağları artabilir, pankreas çalışmada güçlük çekebilir.

AGAVE ŞURUBUNUN VÜCUDA FAYDALARI VE BESİN DEĞERLERİ:

– Lifli bir özellikte olan Agave şurubu bağırsakların rahatlamasına yardımcı olur.

– Kabızlık tedavisine iyileştirici etki gösterir.

– İçeceklerin içerisine 1 damla kadar Agave şurubu eklendiği takdirde boşaltım problemi çözülecektir.

– İçerisindeki vitamin ve mineraller kolesterolü düzenler.

0.5 gram Yağ
0 mg Kolesterol
4 mg Sodyum
4 mg Potasyum
76 gram Karbonhidrat
0.2 gram Diyet Lifi
68 gram Şeker
0.1 gram Protein
1 mg Kalsiyum
0.1 mg Demir
1 mg Magnezyum

AGAVE ŞURUBU NASIL KULLANILIR?

Gündelik yaşantı içerisinde tükettiğimiz beyaz şekere göre daha tatlı bir aromaya sahip olan şurubu evde tatlı ya da pankek gibi tariflerde kullanabilirsiniz. Hafif, karamelimsi ve yoğun aroması olan koyu agave şurubu mineral bakımından en zengin şuruplardandır. Evde yapacağınız tariflerde Agave şurubu kullanacaksanız; her su bardağı için 1/3 agave şurubu kullanmak işinizi görecektir.

Agave şurubu sıvı olduğundan dolayı tariflte belirtilen sıvı malzeme miktarını üçte bir kadar azaltın. Fırın sıcaklığını 25 derece azaltmayı da unutmayınız.

NOT: AGAVE ŞURUBUNUN FAZLASININ FAYDADAN ÇOK ZARAR SAĞLAYABİLECEĞİNİ UNUTMAYIN, DOKTORUNUZA DANIŞMADAN TÜKETMEYİN!

Yoğun geçen bir haftanın içerisine uykusuzluk, düzensiz beslenme de eklenince cilt aşırı derecede yorgun ve bakımsız bir hale gelebilir. Bu noktada cildinize pratik yöntemlerle hem canlı hem de bakımlı görünmesini sağlayabilirsiniz. Nasıl mı? İşte kusursuz makyaj yapmanın püf noktaları:

Cildinize kusursuz makyaj yapmak istediğinizde cildinizin makyaja hazır olup olmadığını kontrol etmek bazı durumlarda zor olabilir. Örneğin tempolu geçen bir hafta içerisinde stres, uykusuzluk ve yorgunluğun belirtileri cildinizde kendini gösterebilir. Bu belirtiler arasında göz altı morlukları, lekeler ve cilt kuruluğu gibi olumsuzluklar vardır. Cildiniz bu haldeyken makyaj yapmak sizin zor olduğunda pratik adımları izleyebilir, cildinizi anında parlak, canlı ve kusursuz gösterebilirsiniz. Bir kaç dokunuşla cildinizi istediğiniz görünüme kavuşturmak için hazırsanız gelin başlayalım…

Makyaja yüzünüzü soğuk su ile yıkayarak başlayabilirsiniz. Sonrasında günlük kullandığınız içerisinde nemlendirici bulunan bir bb kremle alt tabaka oluşturun. Ardından göz altı morluklarınızı ve çevresindeki kızarıklıklarını yok etmek için şeftali tonlarında cilt renginizden bir ton açık kapatıcı ile geçin.

Yoğun ve ağır ürünlerle cildinizi daha fazla yormamak için ince yapılı ve hafif içerisinde nemlendirici bulunan ürünler kullanmaya özen göstermelisiniz. Özellikle ince bir makyaj istediğinizde transparan pudra kullanmalısınız. Hem çok hafif hemde ipeksi bir görünüm kazandıracaktır. Fondöten sonrasında pembe bir allık kullanarak cildinizi ısıtın. Aydınlatıcı kullanırken ise sarı, bronz, kahve ve ışıltılı allıklardan uzak durun. 

Sıra geldi kaşlara… Tam kaş renginizle aynı tonda bir kaç farı ile kaşlarınızdaki boşlukları doldurun. Göz kapaklarınıza ise yoğun ve koyu renk tonları yerine daha soft bir far ile geçiş yapıp, incecik bir eyeliner çekin. Çekitğiniz eyelinerın uzunluğunu kaşlarınızın hizasını geçmesin. Bu pratik bilgi sizin daha dinamik görünmenizi sağlayacak.

Makyajın önemli adımlarından biri olan kirpikler için doğru maskara seçimi çok önemlidir. Kirpiklerinizi birbirine yapıştırmayacak ve tel tel gösterecek bir rimel kullanın. Gözleriniz uykusuzluktan dolayı yorgun görünüyorsa alt kirpiklerinize de rimel uygulayabilirsiniz. 

Dudaklarınızı kesinlikle unutmamalı, hafif canlı pembe ya da şeftali tonları sizi oldukça canlı gösterecektir.

CİLDİN KUSURSUZ GÖRÜNMESİ İÇİN NE YAPMALI?

 Kusursuz bir makyaj için ciltteki ölü derileri arındırarak işe başlayabilirsiniz. Bunun için ise peeling önemli bir adımdır. Eğer peeling yapamıyorsanız, soğuk-ılık su şoku yapabilirsiniz. Bir beze bir kaç tane buz sarın daha sonra bunu yüzünüzde ve göz çevrenizde gezdirin.

Makyajın cilde tam oturmasını istiyorsanız, hafif hafif masaj yapabilirsiniz. Uyandığınızda cildinizi derinlemesine temizledikten sonra tonik mutlaka uygulayın. Bu adım cildinizin parlak görünmesini sağlayacaktır.

Dünyaca bilinen çocuk eğitimi modelleri arasında öne çıkmış bireyselleştirme odaklı bir eğitim metodu olan Montessori eğitimi ile çocuğunuzun gelişimine katkı sağlayabilirsiniz! Montessori eğitim modeli nedir? Çocuklara Montessori eğitimi nasıl uygulanır? Montessori etkinlikleri ve oyuncakları neler? Montessori materyalleri ile nasıl eğitim verilir? İşte popüler Montessori eğitim modeli hakkında bilinmesi gereken bilgiler…

Çocukların yaşarken ve yaparken öğrenmeyi esas aldığı bir eğitim modeli olan ‘Montessori yöntemi’, ilk olarak İtalyan uzman Maria Montessori tarafından geliştirilmiştir. Erken çocukluk döneminden itibaren ergenlik çağına kadar çocukların özellikleri ve geliştirilmesinin ihtiyaç duyulan alanları iyileştirmeye yönelik bir eğitim modeli olan Montessori, her çocuğun kabiliyetlerine göre üzerine bir şeyler koyarak gelişmesini sağlar. Direkt olarak çocuk merkezli bir eğitim modeli olan Montessoride yaş dönemine uygun olarak materyaller tercih edilir. Her şeyin yerli yerinde düzenli olarak tasarlandığı materyallerde çocuğun kapasitesince sorumluluklar verilir. Bu sorumlulukları tek başına gerçekleştirirken yanlışıyla doğrusuyla çocuk kendini geliştirmiş olur. Yanlış uygulamalarda kendi kendini düzeltip araştırma duygusunun pekişmesi sağlanacaktır. Montessori eğitimi çocuklara nasıl uygulanır? Montessori eğitiminin faydaları neler? Çocuğun gelişiminde Montesssori eğitiminin rolü nedir? Montessori oyuncakları neler? Çocuk eğitiminde Montesssori modeline yaklaşım…

MONTESSORİ EĞİTİMİNİN FAYDALARI NELER? MONTESSORİNİN ÇOCUĞUN GELİŞİMİNE KATKILARI

ÇOCUKLARIN DUYULARINI GELİŞTİREN 29 EĞİTİCİ MATERYALLER

İtalya’nın ilk kadın doktoru unvanına sahip olması ile bilinen Pedagog Maria Montessori, her çocuğun kendi bireyselliğini öne çıkartan bir eğitim modeli tasarlamıştır. Çocuğun ‘özgür’ bir şekilde hareket edip, kabiliyetlerinin gelişmesine yardımcı olan Montessori eğitimi, her yaş grubunda farklı materyaller ile uygulanır. Montesori eğitiminin faydaları arasında geçen birincil madde, çocuk yanlış bir şey yaptığı zaman bu durumun kendi kendine farkına varması ve beraberinde doğrusunu bulmak için kendi çabası ile teknikler uğramasıdır. Genel anlamda sıralayacak olursak Montessori eğitiminin çocuğa kazandırdıkları şu şekildedir:

– Özgüven ve sorumluluk duygusunun gelişimi üzerinde oldukça büyük bir rol oynar.

– Araştırmacı ve merak duygusunu tetikleyerek hazıra konmayı önler.

– Çalışkan, üretken ve enerjik bir özelliğe sahip olurlar.

– Sorunlar karşısında çözüm üretici ve kriz yönetici seviyesine gelirler.

– Odaklanmayı sağlayarak dikkat eksikliğinin önüne geçer.

MONTESSORİ EĞİTİMİ NASIL UYGULANIR? ÇOCUK EĞTİMİNDE MONTESSORİ YÖNTEMİNE YAKLAŞIM

Çocukların yanında herhangi bir öğretmen olma zorunluluğu bulundurmayan bu eğitim metodu için yalnızca çocukları yönlendirecek birinin bulunması yeterlidir. Belirli bir program çerçevesi bulundurmayan bu eğitim sisteminde çocuklar, tamamen bağımsız olarak kendi alanları doğrultusunda ilerler.

Soyut kavramları kafalarında daha net oturtabilmek için onlara sunulacak olan somut materyaller bu konuda epey işlerine yarayacaktır. Bilhassa okul öncesi dönemdeki çocukların soyut kavramları öğrenmeleri açısından oldukça önemli bir metottur.

Etkinlik öncesinde hazırlanan materyaller, çocukların ilgisi ve merakına göre sunulur. Çocuk dilediği materyali seçip onunla oynar. Bu süre zarfında yetişkin asla ödül-ceza yöntemini uygulamaz.

Bu eğitim metodunu diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerden birisi de öğretmen masası, sınıf düzeni ve oturma sıralarının bulunmamasıdır. Faaliyetin gerçekleşeceği mekan temiz, düzenli, motive edici ve çocuğun fiziksel anlamda da özgür hareket edebileceği şekilde düzenlenir.

MONTESSORİ MATERYALLERİ VE ETKİNLİKLERİ NELER? GELİŞİM DESTEKLEYİCİ MONTESSORİ ETKİNLİKLERİ

Çocukların ince kaba motor becerilerini, koordinasyon ve konsantrasyon becerilerini gelişmek için 14. aydan sonra yaptırabileceğiniz günlük çalışmaları sizler için düzenledik…

1- BONCUKLU KOORDİNASYON MATERYALİ

El göz koordinasyonunun ve ince motor becerilerinin gelişmesine yardımcı olur.

2- TOP YUVARLAMA SES AĞACI

Üst kısımdan bırakılan top yuvarlanarak aşağıya doğru kayar. Bu da çocukların el-göz koordinasyonunu, odaklanma becerilerini ve neden sonuç kavramlarının gelişmesini sağlar. Ses ağacı ise çocuğun işitme duyusunu harekete geçirir.

3- ELLE KABA NESNE AKTARMA

Çocukların kolaylıkla elinde tutabileceği nesneleri eline vererek başka bir kaba aktarmasını isteyebilirsiniz. Sevdiği nesnelerle bu uygulamayı yapmak çalışma süresini uzatacaktır.

4- ELLE ŞİŞEYE NESNE AKTARMA

Ucu dar olmayan bir şişeye aktarma yaparak çocukların el göz koordinasyonları, ince motor, dikkat ve konsantrasyon becerileri daha fazla gelişir. 

5- YUVARLAĞI YATAY GEÇİŞTEN GEÇİRME

Bu uygulama sonrasında dikkat becerileri ve el-göz koordinasyonu gelişecektir.

6- KABA MOTOR UYGULAMALARI

Yastık üzerinde zıplama, yapraklarda koşuşturmaca, kumda yürüme ve merdiven inip çıkma gibi uygulamalardır.

7- KİLİTLEME- KİLİT AÇMA

Kilit, pencere kapı kolu açıp kapama gibi çalışmalarla çocukların parmak kasları gelişir.

8- SU DÖKME

Suyu seven çocukların daha çok oynamak isteyecekleri bu çalışma sayesinde çocukların konsantrasyonları gelişir.

Dünyaca bilinen çocuk eğitimi modelleri arasında öne çıkmış bireyselleştirme odaklı bir eğitim metodu olan Montessori eğitimi ile çocuğunuzun gelişimine katkı sağlayabilirsiniz! Montessori eğitim modeli nedir? Çocuklara Montessori eğitimi nasıl uygulanır? Montessori etkinlikleri ve oyuncakları neler? Montessori materyalleri ile nasıl eğitim verilir? İşte popüler Montessori eğitim modeli hakkında bilinmesi gereken bilgiler…

Çocukların yaşarken ve yaparken öğrenmeyi esas aldığı bir eğitim modeli olan ‘Montessori yöntemi’, ilk olarak İtalyan uzman Maria Montessori tarafından geliştirilmiştir. Erken çocukluk döneminden itibaren ergenlik çağına kadar çocukların özellikleri ve geliştirilmesinin ihtiyaç duyulan alanları iyileştirmeye yönelik bir eğitim modeli olan Montessori, her çocuğun kabiliyetlerine göre üzerine bir şeyler koyarak gelişmesini sağlar. Direkt olarak çocuk merkezli bir eğitim modeli olan Montessoride yaş dönemine uygun olarak materyaller tercih edilir. Her şeyin yerli yerinde düzenli olarak tasarlandığı materyallerde çocuğun kapasitesince sorumluluklar verilir. Bu sorumlulukları tek başına gerçekleştirirken yanlışıyla doğrusuyla çocuk kendini geliştirmiş olur. Yanlış uygulamalarda kendi kendini düzeltip araştırma duygusunun pekişmesi sağlanacaktır. Montessori eğitimi çocuklara nasıl uygulanır? Montessori eğitiminin faydaları neler? Çocuğun gelişiminde Montesssori eğitiminin rolü nedir? Montessori oyuncakları neler? Çocuk eğitiminde Montesssori modeline yaklaşım…

MONTESSORİ EĞİTİMİNİN FAYDALARI NELER? MONTESSORİNİN ÇOCUĞUN GELİŞİMİNE KATKILARI

ÇOCUKLARIN DUYULARINI GELİŞTİREN 29 EĞİTİCİ MATERYALLER

İtalya’nın ilk kadın doktoru unvanına sahip olması ile bilinen Pedagog Maria Montessori, her çocuğun kendi bireyselliğini öne çıkartan bir eğitim modeli tasarlamıştır. Çocuğun ‘özgür’ bir şekilde hareket edip, kabiliyetlerinin gelişmesine yardımcı olan Montessori eğitimi, her yaş grubunda farklı materyaller ile uygulanır. Montesori eğitiminin faydaları arasında geçen birincil madde, çocuk yanlış bir şey yaptığı zaman bu durumun kendi kendine farkına varması ve beraberinde doğrusunu bulmak için kendi çabası ile teknikler uğramasıdır. Genel anlamda sıralayacak olursak Montessori eğitiminin çocuğa kazandırdıkları şu şekildedir:

– Özgüven ve sorumluluk duygusunun gelişimi üzerinde oldukça büyük bir rol oynar.

– Araştırmacı ve merak duygusunu tetikleyerek hazıra konmayı önler.

– Çalışkan, üretken ve enerjik bir özelliğe sahip olurlar.

– Sorunlar karşısında çözüm üretici ve kriz yönetici seviyesine gelirler.

– Odaklanmayı sağlayarak dikkat eksikliğinin önüne geçer.

MONTESSORİ EĞİTİMİ NASIL UYGULANIR? ÇOCUK EĞTİMİNDE MONTESSORİ YÖNTEMİNE YAKLAŞIM

Çocukların yanında herhangi bir öğretmen olma zorunluluğu bulundurmayan bu eğitim metodu için yalnızca çocukları yönlendirecek birinin bulunması yeterlidir. Belirli bir program çerçevesi bulundurmayan bu eğitim sisteminde çocuklar, tamamen bağımsız olarak kendi alanları doğrultusunda ilerler.

Soyut kavramları kafalarında daha net oturtabilmek için onlara sunulacak olan somut materyaller bu konuda epey işlerine yarayacaktır. Bilhassa okul öncesi dönemdeki çocukların soyut kavramları öğrenmeleri açısından oldukça önemli bir metottur.

Etkinlik öncesinde hazırlanan materyaller, çocukların ilgisi ve merakına göre sunulur. Çocuk dilediği materyali seçip onunla oynar. Bu süre zarfında yetişkin asla ödül-ceza yöntemini uygulamaz.

Bu eğitim metodunu diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerden birisi de öğretmen masası, sınıf düzeni ve oturma sıralarının bulunmamasıdır. Faaliyetin gerçekleşeceği mekan temiz, düzenli, motive edici ve çocuğun fiziksel anlamda da özgür hareket edebileceği şekilde düzenlenir.

MONTESSORİ MATERYALLERİ VE ETKİNLİKLERİ NELER? GELİŞİM DESTEKLEYİCİ MONTESSORİ ETKİNLİKLERİ

Çocukların ince kaba motor becerilerini, koordinasyon ve konsantrasyon becerilerini gelişmek için 14. aydan sonra yaptırabileceğiniz günlük çalışmaları sizler için düzenledik…

1- BONCUKLU KOORDİNASYON MATERYALİ

El göz koordinasyonunun ve ince motor becerilerinin gelişmesine yardımcı olur.

2- TOP YUVARLAMA SES AĞACI

Üst kısımdan bırakılan top yuvarlanarak aşağıya doğru kayar. Bu da çocukların el-göz koordinasyonunu, odaklanma becerilerini ve neden sonuç kavramlarının gelişmesini sağlar. Ses ağacı ise çocuğun işitme duyusunu harekete geçirir.

3- ELLE KABA NESNE AKTARMA

Çocukların kolaylıkla elinde tutabileceği nesneleri eline vererek başka bir kaba aktarmasını isteyebilirsiniz. Sevdiği nesnelerle bu uygulamayı yapmak çalışma süresini uzatacaktır.

4- ELLE ŞİŞEYE NESNE AKTARMA

Ucu dar olmayan bir şişeye aktarma yaparak çocukların el göz koordinasyonları, ince motor, dikkat ve konsantrasyon becerileri daha fazla gelişir. 

5- YUVARLAĞI YATAY GEÇİŞTEN GEÇİRME

Bu uygulama sonrasında dikkat becerileri ve el-göz koordinasyonu gelişecektir.

6- KABA MOTOR UYGULAMALARI

Yastık üzerinde zıplama, yapraklarda koşuşturmaca, kumda yürüme ve merdiven inip çıkma gibi uygulamalardır.

7- KİLİTLEME- KİLİT AÇMA

Kilit, pencere kapı kolu açıp kapama gibi çalışmalarla çocukların parmak kasları gelişir.

8- SU DÖKME

Suyu seven çocukların daha çok oynamak isteyecekleri bu çalışma sayesinde çocukların konsantrasyonları gelişir.

Evlilik ve Aile Uzmanı Saliha Erdim, ‘Diriliş Postası Gazetesine’ bugünkü verdiği köşe yazısında “Kızım çok açık giyiniyor, yanında utanıyorum” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Günümüz annelerine ışık tutacak aynı zamanda yol haritası çizecek olan yazıya mutlaka göz atmalısınız.

Diriliş Postası köşe yazarlarından Evlilik ve Aile Uzmanı Saliha Erdim, annelerin çocukların özgüvenini kıracak davranışlardan kaçınmaları gerektiğini aynı zamanda küçük yaştan itibaren yeteneklerini fark edilmesi gerektiğini vurgulayan bir yazı yazdı. 

İŞTE SALİHA ERDİM’İN KÖŞE YAZISI;

“Kızım o kadar açık giyiniyor ki, yanında yürümeye utanıyorum. Onunla sokağa çıkmadığımda, ‘Sen benden utanıyorsun’ diye krize giriyor. “Evet utanıyorum diyorum. Biraz daha kapalı giyin, herkesi sana bakmasından çok utanıyorum diyorum, ‘Herkes böyle giyiniyor, ben giyinirsem ne olmuş’ diyor. Çok üzgünüm, nerede hata yaptık bilemiyorum. Kızıma nasıl engel olabilirim?”

İnsanı hareket ettiren saikler (kaynağı akıl olan güdüler) vardır, buna göre hareket ederler. Her insanda bir onay alma ve ona göre hareket ihtiyacı vardır. Çocuk bir şey yapar gözümüze bakar, “Aferin” dersek devam eder. Rabbimiz bize iyi hareketlerimiz için “Cennet var” diyor. Yani devam etmesini istediğimiz şeyler, takdir ve farkındalık suyu ile beslenmeli. Her insanda ortaya çıkınca, başkalarının gözlerini kamaştıracak kabiliyetler var fakat biz bunları küçük yaşta fark edip beslemediğimiz ve en küçük hatasını hoş görmek yerine çocuğu değersizleştirecek sözlerle kafasını karıştırdığımız için, ortaya çıkmaya fırsat bulamıyor. Çocukların yetenekleri ortaya çıkarsa, sanal mutluluk kaynağı aramazlar ve mutlu olurlar. Becerileri artarsa özgüvenleri de artar ve sosyal rüzgârlara karşı daha dirençli olurlar. Bunlar için basitçe yapılabilecekleri şöyle sıralayabiliriz;

Eli kaşık tutmaya başladığında, bırakalım döke saça kendisi yemeye çalışısın, bir yandan da kaşıkla biz verebiliriz.
Bizden iş istediklerinde verelim ve mutlaka yaptıklarını takdir edelim.
Kucağımıza alıp sevelim, başını okşayalım, sevgi sözleri söyleyelim.
Hep olumlu yönlerini görüp takdir edelim, yapamadıklarını ise, “Şöyle şöyle yaparsan daha kolay olabilir, yine de gayet iyi yapıyorsun aferin” diyelim.
Nereye gidersek yanımızda götürelim ve merak ettiği şeyleri sabırla açıklayalım, anlamasına ve düşünerek idrak etmesine yardımcı olalım.
Bir yetişkin gibi saygı duyarak dinleyelim ve benlik saygısı oluşması için katkıda bulunalım. Biz ona saygı duymazsak hayattaki saygınlığın anlamını kavraması gecikir.
Bir insana, bir hayvana, bitkiye hatta cansız eşyalara bile, nezaketle yaklaşmasını telkin edelim.
Birisine zarar vermesi söz konusu olduğunda, asla taviz vermeden engelleyip, özür diletelim ve bir daha yapmaması için tedbir alalım.
Yeteneklerinin açığa çıkması için, çocuğun el ve akıl becerilerini harekete geçirecek ne varsa kullanması için teşvik edelim.
Yaptığı güzel davranışları, fark ettirmeden aile bireylerine söyleyip doğal olarak fark ettirmiş gibi yapıp takdir etmelerini sağlayalım.
Mutlaka bir hobisi olsun. Onunla vakit geçireceği, kendisine has üretimler yapabileceği ve “Ben şunu başardım” diyebileceği becerileri olsun. Bu zihnin başarı kaydetmesi anlamına gelir ki, bu adeta duyguların ve cesaretin gıdasıdır. Oradan özgüven ve yüksek kendilik algısı oluşur.
Okula gidince, bir en iyi dersine, bir de en zayıf dersine takviye aldıralım. Birisi okul çapında en iyi olmasıiçin, diğeri ise ortalama seviyeye çıkabilmesi için.
Küçük yaşta utanma ve edep öğretelim, kıyafetlerine dikkat edelim, odasına kapı tıklatmadan girmeyelim.

Vücut sağlığı açısından oldukça faydalı olan ve uzmanlar tarafından kışın hastalanmamak için bol bol tüketilmesi gerektiği önerilen beyaz lahana turşunu evde yapmak isteyenlere özel kolay tarifini araştırdık. İster çayla beraber isterseniz ana yemeğin yanında servis edebileceğiniz lahana turşusunun enfes tarifi bugünkü yazımızda.

Lahana turşusu, her yemeğin yanına yakışan aperitif olarak verebileceğiniz muhteşem bir besindir. Aynı zamanda lahana turşusunun içerisinde bulunan vitaminler sayesinde  çeşitli kalp ve damar hastalıklarını da koruduğu karaciğer yağlarını da giderdiği bilinmektedir. Kış aylarının sebzeleri arasında yer alan beyaz lahana tezgahlarda da yerini aldı. Lahana ile kısa sürede kolayca turşu hazırlamak isterseniz mutlaka tarifimizi incelemelisiniz.

LAHANA TURŞUSU TARİFİ:

MALZEMELER

1 kilogram beyaz lahana
1 tane küçük boy havuç
5 diş orta boy sarımsak 
2 adet acı veya tatlı biber
Yarım demet maydanoz
1 su bardağı sirke 
1 su bardağı arıtılmış su 
2,5 çorba kaşığı iri kaya tuzu
4-5 adet nohut

YAPILIŞI

Beyaz lahanayı yapraklarından  güzelce ayırın. Daha sonra bol suda iyice yıkayarak hazır hale getirin. Kök kısmını bir kenara ayırdığınız lahanayı gelişi güzel bir şekilde 4 veya 5 parçaya bölün. Doğradığınız parçaları da sudan geçirdikten sonra havuçların da kabuklarını soyun ve doğrayın.

Kavanozların içerisini kaynar suyu ile yıkadıktan sonra ilk olarak nohutları koyun. 

Bir kabın içerisinde lahanayı, kaya tuzunu, sirkeyi ve sarımsakları 4-5 dakika kadar ovalayın.

Kabın içerisindeki lahanaları da kavanoza ilave ettikten sonra kabınızda kalan sirkeli karışımı içme suyuyla çoğalttığınız karışımı kavanoza ekleyin.

Ağzına kadar dolu olan kavanozun kapağını sıkıca kapatın. Güneş görmeyen bir yerde en az 10 gün muhafaza ettikten sonra sofralarınıza getirebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Turşusu, sarması, çorbası ve hatta diyeti bile yapılabilen lahana hakkında uzmanlar bir araştırma yaptı. Vücut salığı açısından faydaları bulunan beyaz lahananın cilde faydaları olduğunu biliyor muydunuz? Güçlü antioksidan özelliği sayesinde kış hastalıklarından kansere kadar birçok olumlu etkileri bulunan beyaz lahananın cilde faydalarını öğrenmek için siz de geç kalmayın. Beyaz lahananın cilde faydaları nelerdir? Cilt gençleştiren lahana maskesi tarifi nedir? Gelin birlikte öğrenelim…

Beyaz lahana, Turpgiller ailesinden olan bir sebzedir. Kanseri önlemeden kilo vermeye, göz sağlığından astıma kadar birçok faydası olan beyaz lahana, içerdiği B, E, C vitaminleri bakımından zengin olmasının yanı sıra; demir, kalsiyum ve magnezyum vitaminleri de içermektedir. Ülkemizde en çok Akdeniz bölgesinde yoğun olarak yetişen beyaz lahana, kış aylarında sıkça tüketiliyor. İlk olarak Yunanlıların keşfettiği bir bitki olarak, dünyada yaygın olarak yetiştirilmekte ve tüketilmektedir. Lahana denince akla ilk olarak beyaz lahana gelse de, lahananın pek çok çeşidi bulunmaktadır. Çeşitlerine göre özellikleri de farklılık gösteren lahana, genellikle sıcağı seven bir yapıdadır. Beyaz lahana sağlık açısından inanılmaz faydaları bulunuyor. Tüm vücut sisteminin düzene girmesine sağladığı beyaz lahananın cilde mucizevi faydaları var. Geçtiğimiz günlerde dünyaca ünlü televizyon programcısı Martha Stewart, lahanın mineraller ve vitaminler açısından zengin olduğunu bunun da cilde faydalı olduğunu paylaştı. 

Lahanada bol miktarda organik asitler, mineraller, antioksidanlar, amino asitler bulunuyor. Böylece lahana sadece bir yemek olarak değil cilde derinlemesine tedavi eden kozmetik mucizesi olarak da kullanılıyor.

Bileşiminde bulunan A vitamini bulunan lahana, iltihaplanmayı tedavi eder. Kısa sürede cildi rahatlatan beyaz lahana aynı zamanda da nemlendirir. Cildin alt tabakasında bulunan yağ üretimini kontrol ederek kırışıklıkları gidermeye yardımcı olur. 

Lahanadaki bol C vitamini sayesinde iyileştirici ve canlandırıcı bir etkiye sahiptir. İçeriğindeki potasyum pigmentasyon lekelerini giderir. 

CİLT GENÇLEŞTİREN LAHANA MASKESİ

MALZEMELER

1 avuç beyaz lahana
1 yemek kaşığı yulaf unu
1 yumurtanın akı
1 yemek kaşığı susam yağı

HAZIRLANIŞI

Bir kasenin içine tüm malzemeleri alıp, ilk önce kaşıkla karıştırın sonra da blendırdan geçirin. Maskeyi bir fırça yardımıyla yüzünüze sürün. Bu maskeyi kış mevsiminde haftada iki, yaz aylarında ise haftada bir defa uygulayabilirsiniz.

Lahana maskesini sürdükten sonra bir gazlı bezle yüzünüzün üstünü kapatın. Bu şekilde lahana maskesinin etkisini daha çok artırmış olursunuz. Maskeyi 15 dakika yüzünüzde bekletin sonra ılık su ile yıkayıp çıkarın.

Saçlarınızı yıkayacak vaktiniz olmadığında ya da yağlı görüntüsünü ortadan kaldırmak istediğinizde kolay bir çözüm arıyorsanız kuru şampuanlar ideal bir seçenek olabilir. Son yıllarda kadınların adeta günlük kurtarıcı olarak sık sık kullandıkları kuru şampuan hakkında tüm bilinmeyenleri sizlerle paylaşıyoruz. Kuru şampuan nedir ve nasıl kullanılır? Evde kuru şampuan nasıl yapılır? Gelin birlikte inceleyelim…

Kuru şampuan, çok eski yıllarda saç kepeklenmesinin önüne geçmek için kullanılsa da ülkemizde büyük bir ilgi görmeye başladı. Kuru şampuanlar, hem tempolar içerisinde iş hayatı olanların, hem de saçında yağlanma problemi olan insanların kurtarıcısı haline geldi. Kullanıldığı takdirde bir dakikadan daha kısa bir süre içerisinde suya gerek kalmadan temiz, canlı ve yeni yıkanmış gibi bir saça sahip olayı sağlamaktadır. Kuru şampuan saça temiz bir görünüm kazandırmakla beraber, saça hacim de kazandıran bir üründür. Pudralı yapısı bulunan kuru şampuanlar bu sayede saç derisinin ürettiği yağı emer. Genelde sprey şeklinde olan kuru şampuanlar, saç derisine 15 cm uzaklıktan püskürtülerek kullanır.

Kuru şampuanın olumsuz yönlerinden biri, düzgün yıkama gerçekleştirilmediğinde saç diplerinizde birikmeler ile sonuçlanacağından; foliküllerin tıkanmasına ve zamanla bu sorunun ilerlemesine neden olabilir. Bu sorunu önlemek için saçınızın ağırlığına göre yıkama sürenizi belirlemeniz ve düzenli olarak yıkamanız gerekir.

PEKİ KURU ŞAMPUAN NASIL KULLANILIR?

– Saçınızın karışık olmaması için öncelikle saçlarınızı tarayın.

 Saçlarınızı tutam tutam ayırıp diplerine en az 15 cm uzaklıktan kuru şampuanı sıkın.

 Kuru şampuanın saçınızda ki yağı emebilmesi için 4-5 dakika bekledikten sonra saçlarınızı öne atıp iyice ellerinizle diplerini karıştırın. 

– Kuru şampuanların yağı emmesi dışında hacim verme özelliği de vardır bu sayede saçınızda ki yağı emdikten sonra saçınız hiç yağlanmamış gibi hacimli ve temiz kokabilir.

KOZMETİK DÜNYASINDAKİ EN İYİ KURU ŞAMPUAN HANGİSİDİR?

EVDE KURU ŞAMPUAN NASIL YAPILIR?

MALZEMELER
 
Yarım çay bardağı mısır nişastası
Yarım çay bardağı tatlandırılmamış kakao tozu
Yarım çay bardağı tarçın

YAPILIŞI VE UYGULANIŞI

Malzemelerin hepsini iyice kasede karıştırın. Bu karışımı cam bir kavanozda hava almayacak şekilde uzun süre saklayabilirsiniz.
 
Karışımı allık veya pudra fırçasıyla saç diplerine sürün.

Saçınıza uyguladıktan sonra tarakla tarayın. Bu sayede saçınızın her bölümüne dağılmasını sağlayabilirsiniz.

Doğum lekesi ile dünyaya gelen bebeklerde oluşan bu lekelenmelerin neden oluştukları ve geçici olup olmadığı anneler tarafından en çok araştırılan konulardan biri! Peki bebeklerde doğum lekesi neden olur? Doğum lekesi nedir, türleri neler? Doğum lekesi kalıcı mı yoksa geçici mi? Hamilelikte yenildiğinde leke yapan yiyecekler var mı? Prof. İbrahim Saraçoğlu’ndan doğum lekesi tedavisi ve kürü…

Günümüzde bazı inanışlara göre, hamile bir kadının ciğer ya da çilek yemesinin bebek üzerinde olumsuz bir etki oluşturarak doğduğunda lekeler görülmesinde etkili olduğu öne sürülmektedir. Sırf bu nedenden dolayı kendini bazı yiyeceklerden kısıtlamak zorunda olduğunu düşünen anne adayları belkide sağlıkları için çok faydalı olacak besinlerden mahrum kalabiliyor.  Deri üzerindeki çeşitli renklerden ya da olması gereken şekilde büyümeyen kan damarlarından kaynaklanan renk farklılıkları doğum lekesi olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bu lekeler bazı bebeklerde baskın bazılarında büyüme ile beraber soluk bir görünüm alabiliyor. Peki doğum lekesi tam olarak nedir? Doğum lekesi neden olur? Bebeklerde doğum lekesi kalıcı mı? Bebeklikte doğum lekesi tedavisi nedir? Doğum lekesi ile ilgili bilinmesi gerekenler…

DOĞUM LEKESİ NEDİR?

Anne adayının doğum yapması ile beraber ya da doğumundan birkaç ay sonra bebeğin vücudunun çeşitli bölgelerinde görülen cilt lekeleri ‘doğum lekesi’ olarak adlandırılır. Bu lekelenmelerin neyden kaynaklandığı ve nasıl meydana geldiği kesin bilinmese de uzman görüşlerinin bazılarına göre bu durumun kalıtımsal olduğunu düşünüyor.

Bebeklerin vücudunda rastlanan bu lekeler yüzeysel damarlar şeklinde görülebileceği gibi derinin renklenmesine neden olan Melanosit pigmentinin belli bölgelere yoğunlaşarak farklı renk ve şekillerde kendini göstermesi ile de ortaya çıkabilir.

Doğum lekelerinin sebepleri bazı ülkeler tarafından hamilelikte aşerilen yiyeceğin yenmemesi sonucu görülür. Mesela anne adayının canı kiraz çektiyse ve kiraz bulunamıyorsa bebeğin doğunca vücudunda kiraz şeklinde leke görülmesi gibidir. Ancak uzmanlar bu görüşün hiçbir bilimsel dayanağının olmadığını savunuyor. Baş, yüz, ense ve vücudun diğer bölgelerinde görülen lekelenmelerden bazıları kalıcılık gösterir iken bazıları belli bir dönemden sonra hafifleyerek kaybolur. Doğum lekelerinin oluşumunda bilinen en önemli etken damarların genişlemesiyle deri pigmentlerin renk atmasıdır. Bu şekilde ortaya çıkabilen doğum lekeleri çeşitli türlerde bebeklerde görülebilir. Peki bunlar hangileri?

DOĞUM LEKESİ ÇEŞİTLERİ NELER? SIK KARŞILAŞILAN DOĞUM LEKESİ TÜRLERİ

MONGOL LEKESİ: Grinin mavimsi tonları ile beliren bu tip lekeler açık tenlilere göre daha çok koyu renkli kimselerde görülür. Sırtın alt taraflarında ve kalça kısımlarında da rastlanan bu lekeler 4 yaş civarında kendiliğinden geçer.

BENLER: Açık kahverengi, pembemsi ya da siyah gibi renklerde karşımıza çıkan benler düz ya da yuvarlak tipte olur. Çoğu zaman halka gibi yuvarlak olan benler vücudun her yerinde çıkabilir.

SÜTLÜ KAHVEMSİ LEKELER: Soluk kahverengi lekeleri olup doğumdan erken çocukluğa herhangi bir aralıkta çıkabilen lekeler kendiliğinden gidebilmektedir. Birkaç tane varsa nörofibromatozis durumundan şüphelenilebilir, doktora gitmek gerekir.

HEMANJİYOM (ÇİLEK LEKESİ): Mavi, pembe veya parlak bir kırmızı rengine ship olan hemanjiyom lekeleri derinin üzerinde ise çilek hemonjiyom olarak tanımlanır iken, altında olanları mor ve mavimsi renklerde hafif kabarık halde olup hemanjiyom adını alır.

SOMON LEKESİ: Kırmızı ya da pembe renkte olan yüzün ön kısmında olursa halk arasında ‘Melek öpücüğü’ boynun arkasında olursa ‘Leylek ısırığı’olarak karşımıza çıkabilir.

İBRAHİM SARAÇOĞLU’NDAN DOĞUM LEKELERİNİ GEÇİREN KÜR TARİFİ

MALZEMELER:

10 yaprak doğa kırmızı gül

100 gram kil

1 bardak kaynar su

1 çay kaşığı bal

YAPILIŞI:

Kaynatılmış bir bardak suyun içine 10 yaprak gül atın. (Doğal olması çok önemli!) 5 dakika kokan güllerle beraber kaynatın. Daha sonra soğuttuktan sonda 6-7 yemek kaşığı kil ekleyin. Krem gibi olan kile gül suyu ekleyin. Daha sonra 1 çay kaşığı miktarında bal koyup karıştırın. Eller yıkandıktan sonra yüzün lekeli bölümüne maske gibi sürün. 10-15 dakika bekletip bol su ile yıkayın. (Yetişkinler için)

DOĞUM LEKELERİ GEÇER Mİ? ZARARI VAR MI?

 

Genellikle ilk bir sene içerisinde kendiliğinden geçen doğum lekelerinden bazıları bebek için riskli olabilir. Doğum lekesi çeşitlerinden olan şarap lekesi göze yakın bir yerde görülüyorsa bu bebeğin ilerleyen zamanlarda görmesini zorlaştırabilir.

Vücudun görünen yerlerinde ve boyutta olan doğum lekeleri ilerleyen zamanlarda psikolojisini olumsuz etkileyebilir. Bu gibi durumlar içinde cerrahi müdahale ya da lazer yöntemi tercih edilebilir.

Ege bölgesinde en sık yapılan ve her kafede kolaylıkla bulabileceğiniz otlu böreği evde kolayca hazırlayabilirsiniz. Enfes lezzeti ve çay saatlerinize eşlik edecek otlu böreğin yapımı da çok basit. Pratik üstelik çok lezzetli otlu böreği tarifi haberimizin detaylarında.

Sabah kahvaltısında çay saatlerinde ya da özel misafirlerinize sunabileceğiniz hem lezzetli hem sunumu şık hem de kolay bir börek tarifi arıyorsanız otlu börek tarifi tam size göre. Börekler doyurucu olmasıyla günün her saatinde gönül rahatlığıyla pişirebilirsiniz. Eğer böreğinizin içerisindeki malzemelerin hafif olmasını istiyorsanız otlu bir iç harç hazırlayabilirsiniz. Bu iç harç böreğinizin hem yumuşacık olmasını hem de kıyır kıyır ağızda dağılmasını sağlıyor. Hafif olmasıyla da yedikçe yemek isteyeceğiniz otlu böreği tarifi yazımızın ayrıntılarında.

OTLU BÖREK TARİFİ:

MALZEMELER

2 su bardağı un
1 adet yumurta
Alabildiği kadar su
Tuz

İçi için;

1 demet ebegümeci
1 demet kuzukulağı
4 adet yeşil soğan
1 su bardağı yağlı çökelek
1 çay bardağı zeytinyağı
Tuz, pulbiber, karabiber
 

YAPILIŞI

Önce böreğin içini hazırlayarak tarife başlayın. Bir tencerede yıkanmış ve ince ince doğranmış yeşillikleri soteleyin. Baharatları da ekleyerek içine lor peyniri, zeytinyağı, ilave ederek bir kere karıştırın ve kenara alın.

Sonrasında hamur için olan tüm malzemeleri yoğurma kabında yoğurun.

Ardından hamuru 4 eşit parçaya bölüp, yufka şeklinde açın. Tepsiyi yağlayıp, bir kat yufkayı serin. Üzerini yağlayın. Diğer bir kat yufkayı da sererek iç harcın tamamını yayın. Üzerine yufkayı serip yağlayın ardından son yufkayı serin.

Üzerine yumurta da sürerek 180 derecelik fırında 25 dakika pişirin. Dilimleyerek servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…