Susamın siyahı gibi görünen çörek otunun insan sağlığına birçok faydası olduğunu biliyor muydunuz? Peki çörek otunun faydaları nelerdir? Uzmanlar özellikle bal ile karıştırılıp tüketilen çörek otunun faydalı olduğunu vurguluyor. İçeriğinde güçlü antioksidan özellik gösteren mineral içeren çörek otu hakkında bilmeniz gerekenleri sizler için araştırdık. Haberin detayında…

Eski çağlardan beri doğal tıbbi tedavide kullanılan çörek otunun insan sağlığına birçok faydası vardır. Özellikle eski çağlarda yaraları iyileştirdiği için askerlerin çantalarına konulurmuş. Yıllık otsu bitkisi olan çörek otu, bitkinin kozalağında büyür. Olgunlaştıktan sonra kozalağı inceltir. Yağ oranı yüzde 18 olan bu ot 14 türü olan düğün çiçeği ailesinden gelir. Yapılan bazı araştırmalarda çörek otunun astım hastalığının bitirici olduğu gözlemlenmiştir. Amerika’da özel bir araştırmada kullanılan çörek otunun meme kanserine neden olduğu hücreleri yok ettiği ortaya çıkmıştır. Daha sonra modern tıp bu otun üzerine yoğunlaşıp birçok araştırma yapmıştır. Laboratuvar araştırmalarında çörek otunun kan şekerini düşürerek kanı dengelediği tespit edilmiştir. İçeriğinde yüksek miktarda; conjuge linoleik asit, thymoquinone, nigellone, melanthin, nigilline, damascenine ve tannin maddeler içermektedir.

ÇÖREK OTUNUN FAYDALARI NELERDİR?

Enfeksiyon sonucu boğazda meydana gelen öksürük ve solunum yolu hastalıklarının etkisini azaltır. Bunun yanı sıra balgam söktürücü etkisi de vardır. 

Çörek otu vücutta bulunan tüm serbest radikalleri idrar yolu ile atarak sindirimin temizlenmesinde yardımcı olur. Böylece ortaya çıkabilecek olan mide ve bağırsak hastalıklarını önler. Bunun yanı sıra bu bölgelerde daha önceden oluşan deforme risklerini en aza indirir.

Kandaki şeker hücrelerini dengeleyerek, kanı dengeler. Damarlarda tıkanmanın yaşanmamasını sağlayarak kalp rahatsızlıklarının önüne geçer. İnme, felç ve kalp krizi gibi ciddi sağlık sorunlarının riskini azaltır.

Antioksidan özelliği olan çörek otu ödeme neden olan iltihabı temizler. Aynı zamanda hücrelerin yenilenmesini destekleyerek yaşlanmayı önler. Bu etkinin aynısını dermis tabakasında da gösterir. Dermis tabakasının kısa sürede yenilenmesini destekleyerek sivilce ve akne oluşumunu önler. Ayrıca ter bezlerinin sağlıklı işlemesini sağlar. 

Hazmı kolaylaştırdığından zayıflamaya destek olan besinler arasında ilk sıralarda yer alır. Yoğurtla beraber tüketilince faydası daha fazla artar.

Sinir sistemine bağlı gelişen depresyon ve panik atak gibi durumların yaşanma riskini azaltır. Böylece beyin sağlığına da katkı sağlar. 

En önemli özelliği ise yapılan araştırmalarda kanserli hücreleri yok ettiğini ve önlediğidir. Uzmanlar özellikle aile öyküsünde kanser hücrelerine sahip kişilerin bu besinden sıklıkla tüketmeleri gerektiğini vurguluyor. 

Çörek otundan elde edilen yağ ise cilt yüzeyinde meydana gelen egzama ve sedef gibi hastalıkların yaşanmaması için bağışıklığı artırır.

Çörek otunu zeytin yağı ile karıştırıp kirpik, kaş ve saçlarınıza iki günde bir düzenli uyguladığınızda daha çok gürleşmesini sağlar. Ayrıca parlak ve canlı bir görünüm kazandırır.

BAL VE ÇÖREK OTU TOZUNU KARIŞTIRIP HER SABAH…

Çörek otundan elde edilen tozu her sabah kahvaltısında bal ile karıştırıp tüketildiğinde gün boyu enerji ve konsantre seviyenizi artırır. Ayrıca hastalıklara karşı direnç oluşturur. Ayrıca salatalara omletinize ve peyniriniz üzerine serpiştirdiğinizde de aynı etkiyi alabilirsiniz. 

ÇÖREK OTUNUN ZARARLARI NELERDİR?

Melanthin büyük dozlarda alındığında zehirlidir ve nigelline ise felç yapıcıdır. Bundan dolayı çörek otu yeterli miktarlarda ara verilerek kullanılmalıdır. 

Hayattaki en temel moda parçalarımızdan biri olan kot pantolonlar, artık herkes tarafından kanıksanmış olan kombin stilleriyle ilkbahar ve yaz sezonunda karşımıza çıkmaya devam ediyor. Ancak kot pantolonlarınız için farklı stiller de denemeniz mümkün. Sonbahar sezonu için; Koton, Zara ve Trendyol gibi ünlü markaların kataloglarında farklı stillerle yer alan kot pantolon modelleri ve doğru kombin önerileri, tüm detaylarıyla haberimizde.

Pantolon modasının vazgeçilmez parçası kuşkusuz ki her zaman için kot pantolon modelleri olmuştur. Her mevsime ve her stile uygun bir şekilde eşlik edebilen bu parçalar, doğru bir kombin ile daha çok ön plana çıkabilmektedir. Peki klasikleşmiş yapısının dışına çıkarmamızı sağlayacak olan doğru kombini nasıl oluşturabiliriz? Aslına bakarsanız bunu gerçekleştirmeniz sandığınızdan da kolay. Sizler için doğru kot pantolon kombinleme tüyolarına ve ve Zara, Koton, Trendyol markalarının 2019 sonbahar kot pantolon modellerine yakından baktık.

KOT PANTOLONU DOĞRU KOMBİNLEME TÜYOLARI

Artık neredeyse bir eşofman gibi görüp giydiğimiz kot pantolon modelleri, maalesef ki yanlış kombinlerle gölgede kalıyor. Bunu önlemenin basit ama etkileyici yöntemleri var. Sonbahar sezonunda sweatshirtler, kot pantolon üzerine değil de içe doğru kombinlenir ise pantolonun üst kısmında ki hareketlilik daha ön plana çıkacaktır. Sweatshirt modasında bu yıl baskılı modelleri sıklıkla görmekteyiz bu sebeple pantolonlarınızı düz desen tercih edin deriz. Aksesuar konusundaysa boyuna bir şal şık duracaktır. 

Gömlek ve bluz kombinlerinde de aynı kombin modelini öneriyoruz. Ancak aksesuar konusunda şal değil altın ve gümüş renklerin ağırlık kazandığı bileklik ve zincirli kolyeleri kullanabilirsiniz. Bir kombini tamamlayan da şüphesiz ki ayakkabı ve çantadır. Ayakkabı konusunda ise 2 önerimiz var. Biri artık klasikleşmiş olan beyaz spor ayakkabı modelleri diğeri ise üstü açık bilekten bağlamalı, ince topuklu ayakkabılar. 

Çanta modelindeyse el çantalarını tercih edin. Sonbaharda olabildiğince çok kullandığınız omuz çantalarından artık uzak durma vakti. Yanınızda sadece sizin için gerekli olan parçaları alıp küçük bir model çantayla, pantolonunuz için hazırladığınız kombini ortaya çıkarabilirsiniz.

Haydi gelin şimdi sezonun çok satan kot pantolon modellerine ve fiyat aralıklarına bakalım:

KOT PANTOLON MODELLERİ VE FİYATLARI

ZARA: 170 TL

ZARA: 200 TL

KOTON: 100 TL – 130 TL

TRENDYOL: 90 TL – 100 TL

TRENDYOL: 100 TL

Normal doğum ile bebeğini dünyaya getirmek isteyene ya da doğum dikişleri hakkında yeterli bilgisi olmayan kimseleri aydınlatacak rehber bilgileri haberimizin detaylarından öğrenebilirsiniz. Doğum sonrası dikiş atması, bakımı ve hakkında merak edilenleri bir araya derledik. Peki normal doğumda uygulanan Epizyotomi, nedir? Epizyotomi nasıl yapılır? Doğum dikişleri bakımı nasıl yapılmalı? Sezaryen dikişleri patlar mı? Doğum dikişleri ne zaman iyileşir? İşte normal doğum dikişleri…

Hem anne adayı hem de bebek için en sağlıklı doğum yöntemi olan normal doğum, halk arasında kaygı verici bir durummuş gibi algılansa da aslında şaşırtıcı birçok faydası vardır. Bebeğini en sağlıklı şekilde dünyaya getirmek istediği için kendini normal doğuma ikna eden anne adayları, olumsuz söylentilere hiçbir zaman kulak asmayıp kendini olabildiğince motive etmelidir. Anne ve bebek sağlığı için tehlikeli bir durum yoksa başvurulması gereken ilk doğum yöntemi olan normal doğum sonrasında dikkat edilmesi gereken bazı konular vardır. Doğum uzmanları anne adayını doğumhaneye aldığı zaman bebeğin daha kolay çıkması ve perine bölgesinin yırtılmaması için kesi işlemi (Epizyotomi) uygular. Doğum dikişleri şeklinde de tanımlayabileceğimiz Epizyotomi işleminin nasıl yapıldığını ve hakkında merak edilen tüm bilgileri sizler için ele aldık… Normal doğumda dikiş atılır mı? Sezaryen doğum sonrası dikiş açılması nasıl anlaşılır? Sezaryen dikiş izi kalıcı mıdır, nasıl geçer? Sezaryen iç dikişler ne zaman iyileşir? Sezaryen doğum dikişleri ve bakımı…

NORMAL DOĞUM DİKİŞLERİ NE ZAMAN DÜŞER?

Doğum sırasında doktor normal bir dikiş attıysa bunun düşmesi 1 ayı bulabilirken bazılarında daha uzun zamanı bulabilir. Eğer Epizyotomi (eriyen dikiş) atılırsa dikiş düşmeyecek kendiliğinden eriyecektir. 

DİKİŞ AÇILMASININ BELİRTİLERİ NELER? DOĞUM DİKİŞİ PATLAR MI?

Nadir rastlanan bir durum olan dikiş açılmasında annenin hijyenik olarak aldığı önlemler ve dikiş tekniğinin önemi büyüktür. Dikişler patladığı zaman o bölgeye pansuman yapılır ve kendiliğinden kapanması beklenir. Aradaki açıklık az da olsa yeniden dikiş atma işlemi gerekebilir.Cilt kesisi yapılan kısımda yara kenarları bitişik durmuyorsa ve aradan cilt altı sarı doku kendini belli ediyor ise ve sıvı geliyorsa o zaman dikişlerde açılma olduğu anlaşılabilir.

EPİZYOTOMİ (DOĞUM DİKİŞİ) NEDİR, NASIL YAPILIR?

Doğumu en risksiz ve kolay şekilde gerçekleştirmek için vajinal açıklığın genişletilmesiyle uygulanan Epizyotomi, bebeğin başını ve kalçasını çıkartırken annenin perine tarafındaki gerilmeyi önleyerek yırtılmasının önüne geçmede etkilidir.

Genellikle ilk doğum yönteminde tercih edilen ve doğumun çok kolay geçmesini sağlayan Epizyotomiye bir sonraki doğumda ihtiyaç duyulmayabilir.

DOĞUM DİKİŞLERİ NE ZAMAN İYİLEŞİR?

Cilt derisine yapılan dikiş dikme yöntemin sağlıklı olmasıyla birlikte kuvvetlice yapışması ve tamamen kapanması ortalama 7 günde gerçekleşir. Bu süre zarfında dikiş yaralarının açılmaması yani dikişlerin patlamaması gerekir. Ameliyattan 3- 4 gün sonra banyo yapmaya başlanılmasında sakınca yoktur.

EPİZYOTOMİ ZOR BİR İŞLEM Mİ? CAN ACITIR MI?

Vajinadan rektuma kadar düz, ortadan ya da yandan açılan yarık ile gerçekleşen Epizyotomi, alınması şart olmayan emilebilir dikişlerle ayrı ayrı kapatılarak uygulanır. Epizyotomi sonrasında en sık karşılaşılan durum yaşanan ağrılar ve bunları dindirmektir.

Epizyotomi uygulanan bölgeye buz koymak ya da spreyli anestezik ilaçlar yararlı olabiliyor. Genital bölgenin Epizyotomi uygulanan yerinde kan toplandığını görürseniz bunun nedeni kan birikiminden kaynaklanmasıdır.

Tedavisi ise doğum kesisinin yeniden açılıp damarın tespitiyle dikilip kapatılması ile olur.

DİKİŞLER NE ZAMAN İYİLEŞİR, BAKIMI NASIL YAPILMALI?

Hastaneden eve taburcu olmadan önce dikişlerin güzelce kontrol edilmesi ve pansumanı gerekmektedir. Hastane işleri bittiği zaman eve geçiş yapan anneler kendi rutin bakımına devam edebilir. Bu rutin bakımları arasında yer alması gereken Epizyotomi bölgesi için dikkat edilmesi gereken noktalar ise şu şekildedir:

– Epizyotomi bölgesi kuru ve temiz olmalıdır.

– Doktorun önerdiği antibiyotik ya da ağrı kesici varsa aksatılmadan kullanılmalıdır.

– Hijyenik pedleri en az 4 saatte bir değiştirmekte fayda var.

– Uzun süre oturmamalı ya da ayakta durulmamalıdır.

– Kabızlık riskine karşı bol meyve ve sebze tüketilerek sık sık su içilmelidir.

– Ağrıları dindirmek için gün içerisinde 2-3 defa ılık su dolu leğende oturulabilir.

– Doktor kesin bir ifade ile buz kullanılması gerektiğini önermediyse buz torbası gibi soğuk uygulamalar çok sık yapılmamalıdır.

– İlk 6 haftada cinsel ilişkide bulunulmaması gerekir. Ancak yinede en doğru cevap için doktora sorulmalıdır.

Yaklaşık 7-10 gün arasında dikişler kendi kendine eriyeceği için dikişleri yeniden alma operasyonu gerçekleşmez. Dikişlerden dolayı hissedilen ağrı ve rahatsızlık, günden güne azalacak ve haftanın bitimine doğru yok olacaktır.

SEZARYEN DOĞUM DİKİŞLERİNDE NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

Cerrahi bir işlem gerektirerek ameliyat şeklinde gerçekleştirilen sezaryen doğum yönteminde iyileşme süreci, karın ameliyatlarında olduğu gibi bazı belirtilerle kendini göstermeye devam edebilir. Dikiş yerinde ve kasık hizasında ağrılar görülebilir, oturup kalkma ya da öksürme ve hapşırma durumlarında dikiş yerlerinde sızlama görülebilir.

Ameliyat sırasında uygulanan cilt kesisi yani dikiş atma işleminde aşağıdaki yöntemler uygulanabilir: 

Estetik dikiş: Kendiliğinden eriyen dikiş materyalleri kullanılır. Devamlı olarak atılan bu dikişin dışarıdan görünmemesi ve çok az iz bırakması esas alınır.

Tel zımbayla dikiş yöntemi: Tel zımba gibi tek tek ilmek gibi atılan bu dikiş yöntemi yara kenarlarının birleştirilmesi ile uygulanır. Ameliyattan 7 gün sonra ağrısız ve acısız şekilde teller alınır.

İplikle dikiş yöntemi: Kendiliğinden erimeyen türde olan dikiş atmada  ameliyattan 1 hafta sonra kadar sürede tek tek alma işlemi yapılır.

Bant yöntemi: Dikiş yaralarının karşı karşıya getirilip bantlanması ile yapılan pratik yöntemdir.

ÜST ÜSTE SEZARYEN YAPILACAKSA BU SÜRE NE KADAR ARALIKTA OLMALI?

Bebek sahibi olmak isteyen ve uzun süre geçmeden doğum düşünen çiftlerde yineleyen sezaryen cerrahi anlamda riskleri de peşinden getirmektedir. Sezaryen sonrası vajinal doğum düşünülebildiği gibi üst üste sezaryen yapmak isteyenlerde olabilir. Burada bakılacak asıl şey, rahim dikişlerinin iyileşme süresidir. Doğum vakitleri 12 aydan kısa olmamalı, en ideali ise 2 sene bekledikten sonra doğumun yapılmasıdır.

Karnınızı doyuracak, içinizi ısıtacak enfes bir çorba tarifini sizlerle paylaşıyoruz. Kolay bir şekilde yapabileceğiniz misket köfteli çorba kıvamıyla çok güzel bir şekilde doyuruyor. emeğe böyle güzel bir çorbayla başlamak isterseniz mutlaka misket köfte çorbasını denemelisiniz.

Yapımı sizi zorlamayacak, çorba tariflerine bir yenisini ekleyeceğiniz ve afiyetle tüketeceğiniz misket köfte çorba, 7’den 70’e herkesin seveceği bir tariftir. Tarif defterinize mutlaka eklemeniz gereken misket köfte çorbası, bol yoğurduyla tüm beklentilerinizi bir kasede toplayacak. Trakya mutfağının en sevilen çorbalarındandır. Bu tarife yörenin her kesiminde rastlamak mümkündür. Oldukça doyurucu bir çorba oluşuyla Trakya mutfağında sofraya ana yemek gibi konduğu olur. Halk arasında bir diğer adı “Misket köfte çorbası” olan bu tarif Ramazan sofraları ile Trakya düğün yemekleri arasında değerlikli bir yere sahiptir. Peki misket köfte çorbası nasıl yapılır? 

MİSKET KÖFTELİ ÇORBA TARİFİ:

MALZEMELER

Köftesi için;

400 gram dana kıyma
1 su bardağı köftelik ince bulgur
1 adet soğan
1 adet yumurta
2 diş sarımsak
Pul biber
Karabiber
Maydanoz
Tuz

Terbiyesi için;

1,5-2 su bardağı  yoğurt
1 yumurta
2 yemek kaşığı un
2 diş sarımsak

Sosu için;

1 çay bardağı sıvı yağ veya tereyağı
1 tatlı kaşığı nane
Pul biber

YAPILIŞI

Öncelikle köftelik malzemeleri güzelce yoğurun ve un serpilmiş tepsiye ufak misketler şeklinde yaparak dizin.

Daha sonra ayrı bir kasede terbiye malzemelerini karıştırın.

Bir tencerede çorbanın suyunu kaynatın. Ardından terbiyenin üzerine el blendırı kullanarak ya da sürekli karıştırılarak sıcak suyu ilave edin.

Daha sonra tencereyi ocağa alarak, kaynayana kadar karıştırın.

Kaynayan çorbaya köfteleri ilave ederek pişene kadar kapağını kapatın.

Bir çay bardağı kadar sıvı yağı tavada kızartarak pişen çorbanın üzerine gezdirin.

Sıcak bir şekilde servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Normal doğum korkusu nedeniyle pek çok hamilenin tercih ettiği sezaryen doğum, normal doğum kadar faydalı olmasa da hayat kurtarıcı olabiliyor. Sezaryen gerektiren durumlarda doktor tarafından karar verilebilen bu doğum yöntemi ile ilgili bilinmesi gereken tüm ayrıntıları sizler için düzenledik. Sezaryen nedir, doğum nasıl yapılır? Sezaryen ile kaç kez doğum yapılır? Sezaryenin avantajları ve dezavantajları neler? Sezaryen doğum sonrası dikiş izi kalır mı?

Normal doğum, Sezaryen, Epidural doğum, Suda doğum, Ayakta doğum, Prenses doğum gibi çeşitli yöntemlerle gerçekleştirilen doğumlar arasında bilinen en sağlıklı yöntem, isminden de anlaşılacağı gibi normal yani doğal doğumdur. Anne ve bebek sağlığı için herhangi bir risk ya da tehlike taşıyan durum olmadığı takdirde normal doğumun yapılması gerektiği vurgulayan uzman doktorlar, anne ve bebek için mucizevi faydalarının olduğuna dikkat çekiyor. İlk defa anne olacak olan kadınlar daha öncesinde böyle bir deneyim yaşamadıkları için çevrelerinden duydukları en ufak bir olumsuzlukta normal doğum korkusu yaşayabilir. Doğumdan korktukları için daha az ağrılı ve sancısız doğum yöntemlerine kaymak isteyebiliyorlar. Bunun için tercih edilmesi istenen sezaryen doğum her ne kadar anne ya da bebek için zararlı olmasa da normal doğum kadar faydalı da değildir. Bebeğin eşinin önde olması ya da ters duruş pozisyonları gibi durumlarda bebek normal doğumda sıkıntı çekeceği için hayat kurtarıcı olarak ‘Zorunlu Sezaryene’ başvurulabiliyor. Peki sezaryen nedir, sezaryen doğum nasıl yapılır? Sezaryen doğum öncesi hazırlıkları nelerdir? Bebek sezaryenle ne zaman alınır? Doğum kesesi nasıl açılır? Sezaryenin riskleri neler? Sezaryen neden hayat kurtarıcı, faydaları neler? Sezaryen doğum ile ilgili en çok merak edilenler…

SEZARYEN NEDİR? SEZARYEN DOĞUM NE ZAMAN YAPILIR?

Anne karnında büyüyüp gelişen bir bebeğin dış dünyaya gözlerin açması yaklaşık 40 hafta yani 280 günlük bir sürece tekabül etmektedir. Annenin Genital bölgesinden çıkarken, ya da gerek anne gerek de bebek için herhangi bir risk bulunduran durumda zararsız yöntemle anne karnına atılan kesi ile yapılan doğum sezaryendir.

Sezaryen yöntemi ameliyat yolu ile gerçekleştiği için anne adayının anestezi alması gerekmektedir. Bu Genel anestezi ya vücudun tamamına, şuur kapalı şekilde uygulanır ya da Epidural anestezi şeklinde yapılan belden aşağısının iğneyle uyuşturulması ve annenin uyanık olması ile gerçekleştirilir.

Hamileliğinin 37. haftasını tamamlamış olan ve doğum zamanı gelen kişilerin tıbbı gereklilik zorunluluğuyla planlanmış olan sezaryen doğum 39. hamilelik haftasında gerçekleştirilir. Sezaryen için ideal zamanın 39 hafta 0 gün olması sebebi ile doktor doğum randevusu verebilmektedir.

SEZARYEN ÖNCESİNDE NELER YAPILIR? SEZARYEN HAZIRLIKLARI…

Sezaryen yapacak olan anne adaylarında yapılacak ilk işlem bebeğin kalp atışlarının dinlenmesidir. Herhangi bir acil durumda müdahale edebilmek için anne adayından kan alınır. Ardından sezaryen kesisinin atılacağı yerdeki tüyler temizlenerek korumak için antibiyotik verilir. Tercihe göre idrar yoluna sonda uygulanabilir. Daha sonra önlükler giyilmeye başlanır ve normal doğumda eğer anne adayına sakinleştirici verilir, sezaryende verilmez!

Karar verilen anestezi şekline göre hazırlıklar yapılır ve uyutma işlemi başlanır. Bebeğe fazla miktarda narkoz gitmemesi için anne adayı uyutulduktan sonra ameliyata başlanır.

SEZARYEN AMELİYATI NASIL YAPILIR? SEZARYEN DOĞUM NASIL BAŞLAR?

Genital bölgenin biraz üstüne yatay bir kesi açılarak yapılan kesi ile karın katları sırasıyla açılır. En sona yani rahmin oraya gelince bir kesi daha atılarak bebek çıkartılır. Bebeğin göbek kordonu klemplenerek kesilir, plasenta çıkartılır.

Daha sonra eriyen dikişlerle doğru bir şekilde kapatma işlemi yapılır. Ortalama 20-45 dakika süren bu işlemle sezaryen sonlanır.Dikiş bölgesi bandajla kapatılarak temizlenir.

DOĞUM YAPTIKTAN SONRA ANNELER NEDEN YÜRÜTÜLÜR? SEZARYEN SONRASI CİNSELLİK…

Sezaryen ameliyatı yapıldıktan yaklaşık 6-8 saat sonra doğum yapan annenin yürümesi istenir. Sebebi ise ameliyattan dolay yavaşlayan bağırsakları hızlandırmak ve yavaş çalışmaya bağlı olarak oluşabilecek kan pıhtılarını önlemek. İlk birkaç gün özellikle de bebeği emzirme sırasında kramp ya da kasık ağrısı yaşanabilir. Enfeksiyonun önüne geçmek için koruyucu antibiyotik verilir.

Eşlerin yakın temasta bulunmalarının zararlı olup olmadığı ile ilgili uzmanlar, doğum yapan annelerde cinsel ilişki yaklaşık 6 hafta sonra yani Lohusalık bittiği zaman önerilmektedir.

SEZARYEN DİKİŞ İZİ KALIR MI? SEZARYEN İZİ NASIL GEÇER? ESTETİKLE…

Hamilelik sürecinde alınan gereksiz kilolar ve çatlayıp formunu kaybederek gevşeyen karınlar birçok kadını rahatsız ediyor. Karın germe ameliyatı da bu tarz karınlara yapılabilecek en işe yarar tekniklerden biri.

ÇATLAKLARA VE ARTAN DERİYE MÜDAHALE

Özellikle yaz aylarında daha çok yapılan estetik operasyonlar arasında yer alıyor. Sezaryen doğumundaki dikişe benzer kesi yapılır, artan deri gerilerek uzaklaştırılır, karına yeniden form verilir ve biçimi bozulmuş karın kası sağlamlaştırılarak operasyon bitirilir.

EN AZ 6 AY SONRA YAPTIRIN!

Op. Dr. Bülent Cihantimur operasyon hakkında, “Kimi hastalar sezaryen doğumun yapılmasıyla beraber karın germe ameliyatının yapılıp yapılamayacağı konusunda bilgi alıyorlar. Bu ikisinin bir arada yapılmasında pek çok dezavantajı oluşur, öncelikle bebeğin standart bakımı, emzirme ve anneyle ilk teması gecikmiş olur. Eğer aynı seansta karın germe yapılırsa bu değişim sonucunda tekrar sarkmanın olması muhtemel. Eğer anne emzirmiyorsa en az 6 ay sonra ya da emzirme dönemi bitince karın germe ameliyatı olması en doğru zamandır.” dedi.

SEZARYEN OTİZM RİSKİNİ ARTTIRIR MI?

Araştırmalar sezaryenin otizmi tetiklediğini gösterse de araştırma ekibindeki Prof. Louise Kenny, genelde otizm riskinin çocuklarda seyrek olduğuna değinerek, “Sezaryen doktor tavsiyesiyle tercih edildiği zaman hem annenin hem de bebeğin sağlığı için oldukça etkili bir yöntemdir.” dedi.

Ekip içerisindeki bir diğer bilim insanı Eileen Curran da doğum yöntemi ve çocuğun ruhsal gelişimi arasındaki ilişkinin karmaşık olduğunu, dünya çapında sezaryenin artmasıyla sebep-sonuç ilişkisinin belirlenebilmesi için bulguların başka araştırmalarla da desteklenmesi gerektiğini söyledi.

Sezaryen ve otizmin birbiriyle ilişkisi net olarak tespit edilemese de bu doğum yönteminin oluşturabilecek tehlikelerinden bahseden araştırmanın sonuçları “Journal of Child Psychology and Psychiatry” dergisinde yayımlandı.

SEZARYENLE KAÇ KEZ DOĞUM YAPILIR?

Doğumunda sezaryen yöntemini tercih eden kadınların merak ettikleri konulardan birisi de bir kadının en fazla kaç kez sezaryen doğum yapabileceğidir. Uzmanlar merak edilen bu konu için yaptıkları araştırmalarda, üçüncü sezaryenden sonra karnın iç tarafındaki yapışkanlıkların artmasıyla doğumun zor geçebileceğini açıkladı.

Ayrıca üst üste tercih edilen sezaryen, bebeğin eşinin aşağıya yerleşmesi ve eşin de rahme yapışma ihtimalinin artmasını tetikler. Bu nedenle ilk sezaryende bile bir tehlike vardır. Ancak, özellikle de dördüncü sezaryen aşırı risklidir. Hem annenin hem de bebeğin sağlığı için en ideal doğum yöntemi normal olandır. Gerekli olmadıkça sezaryen doğum yöntemini tercih etmemelisiniz.

Balkan sofralarının en sevilen böreklerinden olan Arnavut böreği, son yıllarda ülkemizde de sık sık pişiriliyor. Mutfakların zahmetli ama enfes kaçamağı Arnavut böreğiyle misafirlerinizi şaşırtabilirsiniz. İşte sizlere hem kolay hem de çok lezzetli Arnavut böreği tarifi:

Nar gibi kızardıkça katlara ayrılmış, ıspanaklı iç harcıyla lezzetine lezzet katmış, el açması göz nuru bir börek tarifi Arnavut böreği sofralarınızn vazgeçilmezi olacak. Sabah kahvaltılarında, 5 çayında, kadın günlerinde tüketebileceğiniz enfes Arnavut böreği belki de en bilinen ve en çok tercih edilen böreklerden biridir. Yapımı biraz zahmetli olsa da doyurucu ve lezzetiyle tadı damaklarda kalacak. Peki orjinal Arnavut böreği nasıl yapılır?

ARNAVUT BÖREĞİ TARİFİ:

MALZEMELER

5.5 su bardağı un
2 yemek kaşığı sirke
2 su bardağı su
Tuz
 
İç harcı için;

3 yemek kaşığı zeytinyağı
700 gram pırasa
Tuz
Karabiber
Kırmızı toz biber
 
Ara katları için;

100 gram tereyağı
Yarım su bardağı sıvı yağ

YAPILIŞI

Pırasaları ince ince doğrayın. Bir tavaya zeytinyağı koyup ısıtın. Ardından pırasaları ilave edip kavurun. Tuz, karabiber ve toz kırmızı biber ilave edip karıştırın ve pırasalar suyunu tamamen çekene kadar iyice kavurun. Soğuması için kenara alın.

Hamuru için olan tüm malzemeleri derin bir kapta birleştirin ve pürüzsüz bir hamur olana kadar iyice yoğurun. Bir sos tenceresinde tereyağını eritin ve derin bir kapta sıvı yağ ile karıştırın.

Tezgahınıza biraz un serpin, hamuru iki bezeye ayırın. Bir bezeyi açabildiğiniz kadar büyük olacak şekilde merdaneyle açın.

Yufkanın ortasına tatlı tabağı yerleştirin ve tabağın kenarlarını merkez alarak 8 eşit parçaya bölün. Tabağın çevresini de kesin. Tabağı kaldırın ve ortadaki parçaya yağ karışımını sürün. Ardından diğer katları üst üste gelecek şekilde tek tek yağlayarak kapatın.

En üstte kalan parçayı yağlamayın. Kat kat olan parçaları tekrar merdaneyle pişirme kabınızdan biraz daha büyük olacak şekilde açın.

Yağladığınız pişirme kabının üzerine açtığınız hamuru yerleştirin. Pırasalı harcı hamurun üzerine yayın.

Diğer hamur parçasını da aynı şekilde hazırlayın. Ve harcın üzerini kaplayın, böreğin kenarlarını elinizle katlayarak şekil verin. Böreğinizi dilimleyin ve üstüne yağlı karışımı sürüp 180 derecede önceden ısıtılmış fırında 45 – 50 dakika pişirin.

Afiyet olsun…

Tıp literatüründe Nörogelişimsel bozukluk olarak geçen otizm, bazı kişilerin bazı olaylar sonucunda üstün performans sergilemesi ile günümüzde pek bilinmeyen ‘Savant sendromu’ karşımıza çıkmaktadır. Peki Savant sendromu tam olarak nedir? Kore dizilerinden uyarlanan ‘Mucize Doktor’ dizisindeki Savant sendromlu deha Ali’nin durumu ile merak edilen Savent sendromunun otizm ile ilişkisi nasıldır? Savant sendromu nasıl anlaşılır? Otizm ile Down sendromunun temel farkları…

Toplum içerisinde Down sendromu ya da otizm kadar bilinir olmayan Savant sendromu, herkeste görülmez iken bazı kişilerin bazı durumlarında ortaya çıkan üstün zeka durumudur. Ciddi dereceli bir zihinsel engelli kişinin kendisinden beklenen performasın üst düzeye ulaşması yani yeteneklerinin olması Savant sendromunun belirtisidir. Savant sendromu durumuna sahip insanların ortalama yarısının otizm bozukluğu, diğer yarısının da tip gelişimsel bozukluklar ile meydana gelip, zeka azlığı ya da merkezi sinir sisteminden dolayı oluştuğu düşünülüyor. Yetenekli oldukları alanların çoğunluğu hafıza kısmıyla ilgili olmakla beraber çeşitli alanlarda kendini gösterebilir. Mesela normal bir insan matematik hesaplaması yaparken kaleme kağıda ihtiyaç duyarken Savant sendromlu kişiler hiç düşünmeden bile hesaplama yapabilir ya da herhangi bir tarihin hangi güne denk geldiğini anında söyleyebilir. ”Üstün zeka durumu” olarak ifade edebileceğimiz Savant sendromunun ne demek olduğunu sizler için araştırdık. Peki Savant sendromu nedir? Savant sendromu nasıl anlaşılır? Savant sendromu ve otizm ilişkisi nasıl? Otizm ile Down sendromunun farkları haberin detaylarında…

SAVANT SENDROMU NEDİR? SAVANT SENDROMU KİŞİLERİN ÖZELLİKLERİ

Üstün zeka özellikleri gösteren Savant sendromu kişilerin yarısı otistiktir. Bilinen otistik savant hastalarının bazılarında beynin sol tarafında sıradışılık görülür. Bazılarında ise hasta normal görünümdedir. Savant sendromuna sahip bir çocuğun yeteneklerine bakıldığında üst derece performans gözlendiğinden dolayı bu durumun olumsuz bir etkisinin olup olmadığı henüz net olarak gözlemlenmemiştir.

Tıpta Savant sendromu kişilerin yeteneklerinin olduğu alanlarda ilerletilmesinin çocuğun altta yatan gelişimsel bozuklukların tedavisi için olumlu olacağı düşünülmektedir.

SAVANT SENDROMU NASIL ANLAŞILIR? SAVANT SENDROMU İLE OTİZMİN BAĞLANTISI…

Çoğunlukla hafızayı kapsayan yeteneklerin görüldüğü Savant sendromu, doğum esnasındaki bazı gelişimsel anomaliler sonucunda meydana gelerek çocukluk evresinde ortaya çıkmaktadır. Edinsel savant sağlıklı gelişen kimselerde bebeklik, çocukluk veya yetişkinlikte görülen kafa travması veya merkezi sinir sistemi travması sonrası oluşabilir. Üstün zeka özelliklerinin baskın olduğu Savant sendromunun otizm ile bağlantısı olduğu için Otistik savant terimi daha yaygın kullanılmaktadır.

Araştırmalardan elde edilen bilgilere göre, ”Savant” terimi ilk kez 1887`de J. Langdon Down (Down sendromuna adını veren doktor) tarafından kullanıldı. Otistik çocukların hafıza, müzik, sanat gibi alanlarda kabiliyetli olmaları nedeniyle ‘Savant’ tanımı kullanılmıştır.

SAVANT SENDROMUNU ELE ALAN MUCİZE DOKTOR DİZİSİ OYUNCULARI:

The Good Doctor dizisinden uyarlama olarak Fox TV’de ekranlarda yayınlanmaya başlayan ‘Mucize Doktor’ dizisi ilk bölümünden itibaren konusu ile dikkat çekerek oldukça beğenildi. Öncesinde Bir Litre Gözyaşı gibi hastalık konularını ele alan dizileri de uyarlayan MF Yapım bu defa ‘Mucize Doktor’ olarak ilgi çekti.

Otizm ve Savant sendromu olan deha ali doktorun oldukça farklı hikayesi tüm izleyenlerde merak uyandıracak. Güçlü isimlerin yer aldığı oyuncu kadrosunda ise Onur Tuna, Murat Aygen, Sinem Ünsal, Özge Özder, Hazal Türesan, Bihter Dinçel, Fırat Altunmeşe, Korhan Herduran ve Reha Özcan gibi isimler yer almaktadır.

Perşembe akşamları saat 20.00’da Fow TV ekranlarında…

OTİZM İLE DOWN SENDROMU NASIL ANLAŞILIR? OTİZM İLE DOWN SENDROMUNUN FARKLARI

Otizm spektrum bozukluğu ile Down Sendromu rahatsızlığı, her ne kadar aynı hastalıklarmış gibi görünseler de gerçekte öyle değildir. Peki bu iki rahatsızlığa sahip olan çocukları birbirlerinden ayıran özellikler neler? İşte cevabı…

Otizm ve Down Sendromu arasındaki farklar

1- Otizm rahatsızlığına sahip çocuklarda fiziki olarak belirgin özellikler görülmez iken, Down Sendromlu çocuklar kısa boylu, çekik gözlü, yassı kafalı ve ince dudaklıdır.

2- Otizmli çocuklar davranış bozukluklarını daha sık gösterirken, Down Sendromlu çocuklar daha kolay iletişim kurabilirler.

3- Down Sendromu anne karnında belirlenebiliyor iken, otizm yaşamın ilk üç yıl içerisinde kendini gösteriyor.

4- Otizm erkek çocuklarında daha sık görülürken, Down Sendromunda cinsiyet ayırt etmez.

5- Down Sendromunun nedenleri arasında genetik faktörler etkili iken otizmde net olarak bilinmez.

Tıp literatüründe Nörogelişimsel bozukluk olarak geçen otizm, bazı kişilerin bazı olaylar sonucunda üstün performans sergilemesi ile günümüzde pek bilinmeyen ‘Savant sendromu’ karşımıza çıkmaktadır. Peki Savant sendromu tam olarak nedir? Kore dizilerinden uyarlanan ‘Mucize Doktor’ dizisindeki Savant sendromlu deha Ali’nin durumu ile merak edilen Savent sendromunun otizm ile ilişkisi nasıldır? Savant sendromu nasıl anlaşılır? Otizm ile Down sendromunun temel farkları…

Toplum içerisinde Down sendromu ya da otizm kadar bilinir olmayan Savant sendromu, herkeste görülmez iken bazı kişilerin bazı durumlarında ortaya çıkan üstün zeka durumudur. Ciddi dereceli bir zihinsel engelli kişinin kendisinden beklenen performasın üst düzeye ulaşması yani yeteneklerinin olması Savant sendromunun belirtisidir. Savant sendromu durumuna sahip insanların ortalama yarısının otizm bozukluğu, diğer yarısının da tip gelişimsel bozukluklar ile meydana gelip, zeka azlığı ya da merkezi sinir sisteminden dolayı oluştuğu düşünülüyor. Yetenekli oldukları alanların çoğunluğu hafıza kısmıyla ilgili olmakla beraber çeşitli alanlarda kendini gösterebilir. Mesela normal bir insan matematik hesaplaması yaparken kaleme kağıda ihtiyaç duyarken Savant sendromlu kişiler hiç düşünmeden bile hesaplama yapabilir ya da herhangi bir tarihin hangi güne denk geldiğini anında söyleyebilir. ”Üstün zeka durumu” olarak ifade edebileceğimiz Savant sendromunun ne demek olduğunu sizler için araştırdık. Peki Savant sendromu nedir? Savant sendromu nasıl anlaşılır? Savant sendromu ve otizm ilişkisi nasıl? Otizm ile Down sendromunun farkları haberin detaylarında…

SAVANT SENDROMU NEDİR? SAVANT SENDROMU KİŞİLERİN ÖZELLİKLERİ

Üstün zeka özellikleri gösteren Savant sendromu kişilerin yarısı otistiktir. Bilinen otistik savant hastalarının bazılarında beynin sol tarafında sıradışılık görülür. Bazılarında ise hasta normal görünümdedir. Savant sendromuna sahip bir çocuğun yeteneklerine bakıldığında üst derece performans gözlendiğinden dolayı bu durumun olumsuz bir etkisinin olup olmadığı henüz net olarak gözlemlenmemiştir.

Tıpta Savant sendromu kişilerin yeteneklerinin olduğu alanlarda ilerletilmesinin çocuğun altta yatan gelişimsel bozuklukların tedavisi için olumlu olacağı düşünülmektedir.

SAVANT SENDROMU NASIL ANLAŞILIR? SAVANT SENDROMU İLE OTİZMİN BAĞLANTISI…

Çoğunlukla hafızayı kapsayan yeteneklerin görüldüğü Savant sendromu, doğum esnasındaki bazı gelişimsel anomaliler sonucunda meydana gelerek çocukluk evresinde ortaya çıkmaktadır. Edinsel savant sağlıklı gelişen kimselerde bebeklik, çocukluk veya yetişkinlikte görülen kafa travması veya merkezi sinir sistemi travması sonrası oluşabilir. Üstün zeka özelliklerinin baskın olduğu Savant sendromunun otizm ile bağlantısı olduğu için Otistik savant terimi daha yaygın kullanılmaktadır.

Araştırmalardan elde edilen bilgilere göre, ”Savant” terimi ilk kez 1887`de J. Langdon Down (Down sendromuna adını veren doktor) tarafından kullanıldı. Otistik çocukların hafıza, müzik, sanat gibi alanlarda kabiliyetli olmaları nedeniyle ‘Savant’ tanımı kullanılmıştır.

SAVANT SENDROMUNU ELE ALAN MUCİZE DOKTOR DİZİSİ OYUNCULARI:

The Good Doctor dizisinden uyarlama olarak Fox TV’de ekranlarda yayınlanmaya başlayan ‘Mucize Doktor’ dizisi ilk bölümünden itibaren konusu ile dikkat çekerek oldukça beğenildi. Öncesinde Bir Litre Gözyaşı gibi hastalık konularını ele alan dizileri de uyarlayan MF Yapım bu defa ‘Mucize Doktor’ olarak ilgi çekti.

Otizm ve Savant sendromu olan deha ali doktorun oldukça farklı hikayesi tüm izleyenlerde merak uyandıracak. Güçlü isimlerin yer aldığı oyuncu kadrosunda ise Onur Tuna, Murat Aygen, Sinem Ünsal, Özge Özder, Hazal Türesan, Bihter Dinçel, Fırat Altunmeşe, Korhan Herduran ve Reha Özcan gibi isimler yer almaktadır.

Perşembe akşamları saat 20.00’da Fow TV ekranlarında…

OTİZM İLE DOWN SENDROMU NASIL ANLAŞILIR? OTİZM İLE DOWN SENDROMUNUN FARKLARI

Otizm spektrum bozukluğu ile Down Sendromu rahatsızlığı, her ne kadar aynı hastalıklarmış gibi görünseler de gerçekte öyle değildir. Peki bu iki rahatsızlığa sahip olan çocukları birbirlerinden ayıran özellikler neler? İşte cevabı…

Otizm ve Down Sendromu arasındaki farklar

1- Otizm rahatsızlığına sahip çocuklarda fiziki olarak belirgin özellikler görülmez iken, Down Sendromlu çocuklar kısa boylu, çekik gözlü, yassı kafalı ve ince dudaklıdır.

2- Otizmli çocuklar davranış bozukluklarını daha sık gösterirken, Down Sendromlu çocuklar daha kolay iletişim kurabilirler.

3- Down Sendromu anne karnında belirlenebiliyor iken, otizm yaşamın ilk üç yıl içerisinde kendini gösteriyor.

4- Otizm erkek çocuklarında daha sık görülürken, Down Sendromunda cinsiyet ayırt etmez.

5- Down Sendromunun nedenleri arasında genetik faktörler etkili iken otizmde net olarak bilinmez.

Farklı nedenlerden ötürü diş kökünde biriken enfeksiyonlu hücrelerin neden olduğu diş apsesi hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Hemen hemen herkesin yaşadığı bu sağlık sorunu her yaşta ve cinsiyette görülebilir. Peki Diş apsesi neden olur? Belirtileri nelerdir ve kaç günde geçer? Diş apsesine doğal çözümler nelerdir?

Yeteri miktarda temizlenmeyen diş köklerinde biriken enfeksiyonlu hücrelerin neden olduğu rahatsızlığa diş apsesi denir. Dişin kökünden farklı yönlere doğru da yayılabilen bu hastalık şiddetli ağrıya neden olur. Zamanında müdahale edilmediğinde ciddi hastalıklara zemin hazırlayabilir. Ağrı bazen boğaz ve kulağa kadar sıçrar. Orta şiddetten yükselen ağrı kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Türleri olan diş apsesi, farklı nedenlerde de ortaya çıkabilir. Uzmanlar bu gibi rahatsızlıkların önemsenmediğinde kansere bile zemin hazırlayabileceğini vurguluyor. Lenf bezlerine kadar sıçrayabilen enfeksiyonlar hücrelerin mutasyonunu bozarak bu bölgelerde tümör oluşturabilir. Bu da diş eti kanserine yol açar. Bu yüzden şiddeti artan diş apsesinde mutlaka bir uzmana görünmekte fayda var. 

KAÇ ÇEŞİT DİŞ APSESİ VARDIR?

Diş kökünün en ucunda görülen diş apsesine periapikal denir. Şiddeti ilerledikçe yaşanır. 

Diş etinde görülür. Dokunulabilir. Ağız kokusuna ve çene ağrısına neden olur. Periodontal apse denir.

Dış ette ortaya çıkan iç yanağı da hasarlaştıran diş eti apsesidir. 

DİŞ APSESİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Zonklayıcı bir ağrı ile diş etinden çeneye çeneden kulağa vurur. Apsesinin olduğu tarafa doğru uzanmak sıkıntılı olur. 

Bağışıklık sistemi enfeksiyondan etkilendiğinden vücut ısısında değişiklik olur. Bu da ani ateşlenmelere sebebiyet verir.

Yüzde kulak altında ya da çene altında belirsiz şişkinlikler ortaya çıkar.

Yemek yemekte güçlük çekmek

Ağız kokusunun kötüleşmesi ve besinlerin tadını bozuk alma

Sıcak ve soğuk yiyecek ya da içeceklere karşı hassas olma gibi belirtilerle kendini gösterir.

DİŞ APSESİ KAÇ GÜNDE GEÇER?

Düzenli ağız ve diş bakımı yapıldığında ortalama bir haftada geçer. Uzman doktor genellikle apseye neden olan enfeksiyonun şiddetini azaltmak için ilaç tedavisi uygular. Doktora başvurmadan ilaç kullanılması önerilmez. Bunun dışında da evde doğal yollarla enfeksiyonların şiddeti azaltılabilir.

DİŞ APSESİNE DOĞAL ÇÖZÜMLER…

Karanfil güçlü bir antiseptik olduğundan çiğnenerek ağzı içerisindeki enfeksiyonlu hücreler azaltılabilir. 

Apsenin çıktığı yanağa buz koyarak şok etkisi ile ağrısı giderilebilir.

Elma suyu içerdiği antibakteriyel maddeler sayesinde dişteki mikrobu temizler. Bunun yanı sıra tükürük bezlerindeki virüsleri de yok eder.

Sarımsak da diş apsesinin şiddetini azaltmada etkili bir doğal çözümdür. 

Karbonatlı su gargarası ya da sumaklı su gargarası da hep diş apsesine hem de diş apsesinin neden olduğu etkileri azaltmada etkilidir. 

İkiz gebelik şansının artması ile ilgili bilinen genetik özelliklerin ne kadar etkili olduğunu sizler için araştırdık. İkizi olan bir kadın, ikiz çocuk doğurabilir mi? İkiz gebelik şansının artması neye bağlı? İkiz gebelik nesil atlar mı? İşte çoğul gebelikle ilgili merak edilen tüm bu soruların yanıtı haberimizde…

Toplum arasında ikiz gebelikle ilgili yaygın bilinen görüşlerden birisi de kişinin kendisinin ikiz olması ya da aile fertlerinden birinde ikizlik görülmesinin ikiz gebelik şansını arttırdığına yönelik bilgilerin edinilmiş olmasıdır. Bu görüş kısmen doğru kısmen ise yanlıştır. İkizin türüne göre olumlu ya da olumsuz sonuçlanan ikiz gebelikte eğer bahsedilen ikizlik, tek yumurta ikizlerine ait ise kişinin kendisinde ya da ailesinde ikiz bulunmasının hiçbir etkisi yoktur.

Nedeni ise döllenme esnasında tek bir yumurtanın ikiye bölünmesidir. Bu durum tesadüf olarak gerçekleştiği için ikiz gebelik şansı artmaz. Ancak çift yumurta ikizlerinde istisna!

Bir defada iki adet yumurtanın atılması ve ikisinin de ayrı ayrı döllenmesi genetik olarak aktarılabilir. 

İKİZ GEBELİK NESİL ATLAR MI?

İkiz kadının kendi hamileliğinde değilde bir nesil atlayarak torunlarında ikiz gebelik olasılığının daha fazla olacağı görüşü doğru değildir. Çift yumurta ikizinde erkek, eşinin yumurtlama sayısını etkileyemeyeceğinden aktaramaz. Dolayısıyla ikiz kadın kendisi de ikiz çocuk doğurabilir.

İkizlere hamile kalmak isteyen kadınlarda yaş, kilo ve Folik asit tüketiminin etkili olduğu bilinmektedir.

MİZACINA GÖRE İKİZ ÇOCUK NASIL YETİŞTİRİLİR?

İkiz çocuk demek, anne ve babalar için zorlu bir yolun artması demektir. Tek çocuğun bakımı, psikolojisi ve gelişimini desteklemek bile önem istiyorken, aynı anda iki küçük çocuğa bakmak, anne ve babaları elbette zorlayacaktır. Bu zorlukların başında ise çocukların bakımı gelir. Ama tabiki çözülmeyecek bir durum değildir. Birbirleri olmadan yapamayan, ikizi yanında olduğu zaman kendini güvende hisseden bir çocuğa dönüşmek, ikizlerin en temel sorunlarından biridir.

Halbuki ikizler aynı kişi olmadıkları gibi karakterleri, mizaçları ve fıtratlarıyla birbirlerinden ayrılırlar. İkiz çocuklardan birinin baskın, diğerinin çekingen olması ise anne karnında iken bile anlaşılabilir. Hareketli olan çocuğun önce doğmak için çabalaması buna örnek gösterilebilir. Doğduktan sonra da bu şekilde devam eder. İkizlerden biri gayet aktif ve hareketli olurken, diğeri çekimser ve utangaç olabiliyor. Anne ve babalar ise bu durumu fark edince baskın olanı liderliğe; çekingen olanı girişkenliğe teşvik ediyor.

Ama gelin görün ki, Kur’an-ı Kerim’de liderliğin her zaman baskın kişilikte olmadığını bizlere şöyle gösteriyor: Hz. İshak peygamberin ikiz oğullarından birisinin adı Ays, diğerinini adı Yakuptur. Ays aktif bir karakterde iken kardeşi Yakup, yumuşak bir karakterdedir. İshak peygamber, her iki oğlunun da sahip olduğu karaktere uygun muamelelerde bulunmuştur.

Belkide bu yüzden Allah (C.C), peygamberlik görevini yumuşak huylu olan Yakup’a vermiştir. Bu örneklere bakıldığı zaman çıkarmamız gereken ana mesaj da, anne ve babaların çocuklarından başarı çıkarmaya çalışmamasıdır. Yazılmış öykünün okunabilecek hale gelmesine zemin hazırlamak doğru bir yöntem olacaktır. (Peygamberlerin Çocuk Eğitimi Metotları kitabından derlenmiştir.)