Aydı mutfağının en meşhur lezzetlerinden biri olan paşa böreği hem iç harcı hem de üzerindeki sosuyla kendine hayran bırakıyor. Görseliyle ağız sulandıran paşa böreğini isterçayın yanında isterseniz de ana yemek olarak servis edebilirsiniz. Peki paşa böreği nasıl yapılır?

Bildiğiniz tüm börekleri unutturacak enfes bir tarifi sizlerle paylaşıyoruz. İsteğe göre kıymalı isteğe göre etle yapılan paşa böreği, yoğurtlu sosla servis ediliyor. Hem göze hem de mideye hitap eden bu lezzet, ülkemizin en güzel turistlik yerlerinden biri olan Aydın’da oldukça meşhur. Tam kıvamında, leziz adeta görünce acıktıran bu paşa böreği, kıymalı ve etli olmak üzere iki farklı şekilde yapılabiliyor.Gelin birlikte paşa böreğinin tarifini inceleyelim…

PAŞA BÖREĞİ TARİFİ:

MALZEMELER

500 gram un
3 büyük yumurta
Yeterince su
Tuz

İç malzemesi için;

250 gram kıyma
Yarım demet maydanoz
1 iri boy kuru soğan
1 tatlı kaşığı karabiber
1 tatlı kaşığı toz biber
Tuz

Üzeri için;

500 gram süzme yoğurt
3-4 diş sarımsak
1 tatlı kaşığı kırmızı toz biber

Kızartmak için;

1 su bardağı sıvı yağ

Haşlamak için;

2-3 su bardağı su
Tuz

YAPILIŞI

Unu geniş bir karıştırma kabının içine koyarak içine tuz ekleyin. 

Unun üzerine yumurtayı kırın, ve içine suyu ekleyerek çatalla çırpmaya başlayın. 

Oluşan hamuru tezgahın üzerine alın ve elinizle yoğurmaya devam edin. 

İyice toparlanan hamuru dört eşit parçaya böldükten sonra merdane ile yemek tabağı boyutunda açın. 

Tavanın içine yağları koyun soğanları çok ince olacak şekilde doğrayarak yağın içinde kavurmaya başlayın. 

Soğanlar tamamen solunca diğer harç malzemelerinin tümünü ekleyerek kavurmaya devam edin.

Başka bir tavanın içinde sıvı yağı kızartın ve açtığınız hamurları bu yağın içinde kızartın. 

Bu arada et suyunu ocağın üzerine alın ve ısıtın. 

Kızaran hamurların üzerine et suyunu dökün. 

Aralarına kıymalı harcı koyarak hamurları üst üste dizin. 

Dilerseniz yağ ve kırmızı biberi kızdırarak üzerine dökebilirsiniz. 

Afiyet olsun…

Anne adaylarının günlük hayatında beslenme rutini haline getirebileceği sağlıklı ve dengeli beslenmenin tüyolarını sizler için araştırdık. Hamilelikte hem anne adayının hem de bebeğin iyi olması için bazı gıdalardan uzak durmak gerekirken bazılarını tüketmeye ihtiyacınız olacaktır. Bizde bu besinleri sizler için derledik. Hamilelikte beslenme nasıl olmalı? Hamileler için sağlıklı beslenme listesi nedir? Hamilelikte mide kazıntıları nasıl geçer? Bilinmesi gereken bilgiler…

Günümüzde sağlıklı ve rahat bir hamilelik dönemi için beslenmenin ne kadar önemli olduğu hemen hemen herkes tarafından bilinir. İki canı bir bedende taşıyan anne adaylarının beslenme konusunda dikkat etmesi gereken bazı temel kurallar vardır. Hem hamilelik şikayetlerinin artmaması hemde bebeğinin gelişimi için sağlıklı ve kaliteli gıdalara öncelik vermek gerekiyor. Hamilelikte ihtiyaç duyulan protein, karbonhidrat, yağ ve vitaminlerin alınabilmesi için çeşit çeşit beslenilmelidir. Sağlıklı beslenmenin yapı taşı olan sebzeleri bile kendi için çeşit çeşit tüketebilirsiniz. Hamilelik döneminde görülen sık acıkma hissiyatı için ara öğünlerin ihmal edilmemesi önemlidir.

Ana öğünlerden yaklaşık 2-3 saat sonra zaten mide kazıntıları kendini gösterecektir. Sık ama az olmak üzere 5 öğün tüketilmesi gereken hamilelikte besleyici değeri fazla olup düşük kalorili yiyecekleri yemelisiniz.

HANGİ BESİNLER MEYDANA ÇIKMALI, HANGİLERİ RAFTAN KALDIRILMALI?

Beyaz ekmek yerine tam tahıllı, beyaz pirinç yerine kepekli, kahverengi pirinç, hazır meyve suları yerine doğal sıkım meyve suları tercih edilmelidir. Yağı ve şekeri minimum seviyesine indirmeniz sağlık açısından önemlidir. Sağlıklı yağları tüketmeye devam edebilirsiniz. Sık sık ve azar azar yemeye dikkat etmelisiniz. İlenmiş gıdalar yerine tamamen doğal gıdalara yer vermelisiniz. Anne sütünden sonra en yararlı protein kaynağı olan yumurtayı haşlayarak tercih edebilirsiniz.

Haşlama sevmiyorsanız 1 adet yumurtanın hepsini 2. yumurtanın beyazı ile omlet yapabilirsiniz. Kahvaltı için gayet ideal bir yiyecektir. Bu esnada en az 3 dakika, en fazla 10 dakika pişirmelisiniz, ötesi zararlı olabilir. Çiğ ya da az pişmiş yemeklerden uzak durmalısınız.

Kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi olan peynirlerden sert olanları yumuşaklara göre daha çok kalsiyum barındırır. Dolayısıyla tercihinizi sert olanlardan yana kullanmalısınız. Hamilelikte en çok ihtiyaç duyulan Folik asit ile demir ihtiyacından kepek kullanımı demir emilimini azaltacağı için önerilmemektedir.

Yemek arasında çay ya da kahve içme alışkanlığınız varsa en az 1 saat beklemelisiniz. Kavrulmuş kuruyemişler E vitamini içeriğini düşürecek ve tuz tüketimi ile beraber ödemi arttıracaktır.

HAMİLELİKTE MİDE KAZINMALARI NASIL GEÇER?

Anne adaylarına birden gelen açlık krizlerini kontrol altına alabilmek için şu önerileri deneyebilirsiniz:

Az ama sık yemek mide boşluğunu önleyeceğinden beraberinde gelecek olan mide bulantısının da önüne geçer.

Günlük almanız gereken sıvı miktarını karşılamayı ihmal etmeyin. 

Çeşnili ve fazla yağlı yiyecekler daha çok açlık oluşturacağı için bu besinlerden uzak durun.

Yapılan araştırmalardan elde edilen bilgilere göre zerdeçal ya da keten tohumu gibi kürler açlık krizlerini bitirir. Sağlıklı ve doğal kürler deneyebilirsiniz.

HAMİLELİKTE SAĞLIKLI BESLENME LİSTESİ

KAHVALTI:

1 tane yumurta

2 dilim sert peynir

5 tane zeytin ya da 3 tam ceviz içi, domates ve salatalık gibi yeşillikler serbest.

Çay, kahve ya da süt

Reçel veya bal

ARA ÖĞÜN:

Bir porsiyon kadar meyve

Kefir ya da yoğurt

ÖĞLE YEMEĞİ:

Tavuk, kırmızı et ya da balık

Kuru baklagil

Sebze, salata

ARA ÖĞÜN:

Bir porsiyon kadar meyve (Yoğurtla beraber)

Grisini ile beyaz leblebi (Kusma şikayetleri için)

Kuru meyve (Süt ile birlikte almayın)

AKŞAM:

Ev yapımı çorba

Zeytinyağlı veya kıymalı sebze

UYUMADAN ÖNCE:

1 bardak ılık süt.

Son yıllarda adını şıkça duyduğumuz, bir kez tadına bakanların sık sık yemek istediği magnolia Türk mutfaklarında da yerini almaya başladı. Klasik tatların dışında yapımı oldukça basit olan magnolianın çilekli olan tarifini denemeye ne dersiniz? Çok seveceğiniz çilekli magnolia tarifi için yazımıza göz atmalısınız.

Çileğin ayrı bir lezzet kattığı ve kolaylıkla hazırlanabilen bu tarife bayılacaksınız. Magnolia tatlısı tarifi havaların ısınması ve taze taze çileğin çıkmasıyla son dönemlerde en çok aranan tatlı tarifi oldu. Yapımı oldukça kolay olan ve lezzeti de mükemmel denebilecek kıvamda. Ülkemize yakın zamanda gelen ve çeşit çeşit seçenekleriyle karşımıza çıkan magnolianın çilekli tarifi yazımızda.

ÇİLEKLİ MAGNOLİA TARİFİ:

MALZEMELER

1 su bardağı toz şeker
2 çorba kaşığı un
1 paket vanilya tozu
8 adet dilimli çilek
2 paket yulaflı bisküvi
1 fincan miktarında mısır nişastası
1 litre kadar süt
200 ml krema
2 adet yumurta sarısı

YAPILIŞI

Yulaflı bisküvileri toz haline gelene kadar mikserden geçirin.

Tüm malzemeleri (krema hariç) tencerenin içine koyarak pişirin. 

Daha sonra soğuması için kenara alın. Soğuduktan sonra içine kremayı ekleyin.

Pürüzsüz bir kıvam alıncaya kadar çırpma işlemine devam edin.

Toz halindeki bisküvilerden iki çorba kaşığı servis kupalarının alt kısmına koyun. Ardından çevresine hazır dilimli çilekleri yerleştirin.

Üzeri örtecek kadar üzerine hazırladığınız tatlı harcından bir kepçe koyun.

Üzerine tekrar toz halindeki bisküvilerden serperek süsleme işlemine geçebilirsiniz.

Tatlıyı yaklaşık 1-2 saat kadar buzdolabında beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Tohum olarak bulunun susam baharat olarak kullanılır. Tahinin ana maddesi olan susamın insan sağlığına birçok faydası olduğunu biliyor muydunuz? Genellikle pasta ve böreklerde kullanılan susam hakkında hiç bilmediklerinizi sizler için derledik. Dişleri beyazlatmada etkili olan kolesterolü düşüren susam ile ilgili bilinmesi gereken her şey haberimizin detayında…

Eski çağlardan beridir mutfakların bir köşesinde yer edinen susamın birçok hastalığa iyi geliyor. İçerdiği zengin vitamin ve mineral bakımından diyabetten tutunda anemi hastalığına kadar iyi gelen susamın mucize faydalarını sizler için derledik. Asya topraklarında yetiştirilen susam tohum olarak kullanılır. Aynı zamanda susamdan hem yağ hem de baharat elde edilir. Susamın dış kabuğu hayvan yeminde kullanılır. Tıpta susamın yağı çözücü olduğundan ilaç yapımında kullanılır. Özellikle saç, kirpik, kaş ve cilt bakımında kullanılır. Susam işlem gördüğünde içeriğindeki asit oranı artığından mide rahatsızlığı olanlar için tüketilmesi tavsiye edilmez. Ancak tahin olarak tüketilebilir. Uzmanlar gelişim çağındaki ve hamile kadınların susam oranı çok olan tahin ve yoğurt karışımının düzenli tüketilmesini tavsiye eder. 

SUSAMIN FAYDALARI NELERDİR?

İçerdiği doymamış yağlar damarları temizleyerek kötü kolesterol seviyesini düşürür. Bu sayede kalbe giden damarların daha sağlıklı olmasını destekler. Arter hastalığına yakalanma ve felç geçirme riskini azaltır.

Siyah susam içeriğinde bol miktarda demir maddesi barındırır. Bu madde kan yapıcı hücreleri artırarak anemi riskini ortadan kaldırarak, yorgunluk ve halsizlik hislerinin düşürülmesinde yardımcı olur.

Susam fitatin maddesi yani anti kanser bileşenleri içerir. Düzenli olarak tüketilen susam kolorektral tümör hücrelerini azaltır.

Lif açısından da oldukça zengin olan bu besin sindirimi kolaylaştırarak bağırsaklardaki toksinleri temizler. Ayrıca kilo vermede yardımcı olur.

Kan damarlarını ve kemikleri güçlendirerek romatoid artrit hastalığının neden olduğu ağrılara iyi gelir. Aynı zamanda ödemlerin oluşumunu önler.

Susamın aynı zamanda ağız ve diş sağlığına da faydası olduğu bilinir. Özellikle yağının dişleri beyazlattığı yapılan araştırmalarda ortaya çıkarılmıştır.

Susam yağını cildi ve saçları yenilemede ve ölü hücrelerin oranını azaltmada etkilidir.

Geleneksel Çin tıbbında karaciğerdeki toksinleri temizlemede ve gözdeki bozuk hücreleri yenilemede de etkili olduğu bilinir.

DİŞ BEYAZLATAN SUSAM KÜRÜ

MALZEMELER

1 yemek kaşığı susam yağı 

1 yemek kaşığı limon suyu

UYGULANIŞI

İki malzemeyi iyice karıştırınız 5 dakika bekleyiniz. Daha sonra gazlı bez yardımıyla dişlerinize ve diş etlerinize masaj yaparak uygulayınız. 2 dakika bekledikten sonra ağzınızı iyice durulayınız. Hafta da 2 defa bu karışımı dişlerinize uygulayınız.

SUSAM YAĞININ BİLİNMEYEN MUCİZEVİ FAYDALARI

Susamın kendisinden çok yağında doymamış yağ asitleri bulunuyor. Bu yaş asitleri kötü kolesterol seviyesini düşürüyor. Ayrıca bazı besinlerden dolayı tıkanan damarların temizlenmesini sağlayan susam yağı, kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskini azaltır.

Yapılan bazı araştırmalarda susam yağını kaynamış papatya çayının içine damlatılıp tükletildiğinde akciğerlerin temizlenmesi sağlar. Aynı zamanda astım gibi hastalıklara iyi gelir.

Cilt ve saç sağlığı için E vitamini önemlidir. Özellikle hücre yenilenmesini sağlayan E vitamini kuruma çatlama yıpranma gibi saç ve ciltte görülen belirtilerin şiddetinin artması vücutta E vitamini eksikliğinin olduğunu gösterir. E vitamini eksikliğini gidermede en etkili besin susam yağıdır. Susam yağını saçınıza sürüp yarım saat bekledikten sonra durulayınız ve şampuan yerine organik sabun kullanınız. Cilt içinde hem tüketebilir hem de direk olarak yüzünüze maske olarak uygulayabilirsiniz. Banyoda son durulma suyuna ekleyebilirsiniz. 

Sinir hücrelerinin deformasyona uğraması baş ağrısı ve yorgunluk gibi rahatsızlıklara neden olur. Bu rahatsızlıkların akabinde genellikle uykusuzluk gibi problemlerin ortaya çıkmasına sebebiyet verir. Ancak susam yağının sinir hücrelerini yatıştırıcı özelliği bulunmaktadır. Uyku problemi yaşayan kişiler için uzmanların önerdiği susam yağı, konsantre eksikliği ve unutkanlık gibi rahatsızlıklara da iyi gelir.

Yapılan bir çalışmada susam yağı kullanan kişilerin hücrelerinin dış etkilerden etkilenme oranlarının kullanmayanlara göre daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Bu sayede düzenli tüketenlerin kansere yakalanma riskinin hemen hemen hiç olmadığı ortaya çıkarılmıştır. 

Karaciğeri toksinlerde arındırdığı ve damar sertliğini önlediğinden susam yağı özellikle Asya ülkelerinde mucize besin olarak çokça kullanılır. 

Modern yaşam tarzında en çok yaşanan hastalıklar arasında birinci sırada migren yer alıyor. Peki migren nedir ve belirtileri nelerdir? Migreni tetikleyen besinler hangileridir? Sizler için yaşam kalitesini düşüren kişinin şiddetli baş ağrısı çekmesine sebebiyet veren migren hakkında merak edilenleri araştırdık. Haberin detayında migrene dair merak edilenleri bulabilirsiniz.

Nörolojik rahatsızlıkların başında gelen migren hormonların en aktif olduğu genç yaştaki kadınlarda görülme olasılığı daha fazladır. Başın orta bölgesinde görülen ve zonklayıcı bir ağrı ile başa baskı varmış hissi verir. Günümüzde uzmanlara başvurulan en sık hastalıklardan biridir. Kişinin hayatını bir gün boyunca kabusa çeviren bu şiddetli ağrılar ayda bir iki defa nükseder. Ancak bazılarında bu sürekli kısa kısa süren ağrılar olabilir. Migren tanısı bir kaç belirti teşhis edilecek bir hastalık değildir. Bunun için bir uzmana danışmakta fayda var. Günlük yaşamı zora sokan ve sürekli uyuma isteğine neden olan migrenin ortaya çıkmasında genetik faktörler büyük rol oynar. Aile öyküsünde migren olan kişinin bu hastalığa yakalanma oranı yüzde 45’tir. Bunun yanı sıra migreni tetikleyen en etkili faktör ise hormon değişikliğidir. 

MİGRENİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Baş bölgesinde değişen şiddetli ağrılar

Baş hareketleri esnasında zonklama

Sese ve ışığa karşı aşığı duyarlı olma

Konuşma ve harekette güçlük çekme

İştahta artış özellikle tatlı yemeğe isteği

Kabızlık ya da ishal gibi sindirim problemleri

Sürekli uyuma ve gözleri bağlama 

Dikkat eksikliği ve düşünmede zorlanma gibi belirtilerle kendini gösterir.

MİGRENİ NELER TETİKLER?

Yeterli miktarda su tüketilmemesi

Uyku ve beslenmesinde düzensizlik

Rüzgarlı ve soğuk havalar

Sürekli yolculuk yapanlar

Ruhsal bunalımlar

İklim değişikliği

Hormonların değiştiği adet, hamilelik ve ergenlik dönemleri ayrıca en fazla tetikleyici durum çikolata ve peynir olduğu söylenir. Migreni tetikleyen etkenler kişiden kişiye değişir.

MİGRENİN TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Belirtiler ardından uzmana başvuran hastanın beyin tomografisi çekilir. Çünkü migreni taklit eden bazı hastalıklarda mevcuttur. Detaylı uygulamalardan sonra migren tanısı konulan hasta için uygun tedavi yöntemleri seçilir. Özellikle migreni tetikleyen bazı hususlar ortadan kaldırılır. Daha sonra ilaç tedavisi ile migren şiddeti azaltılır. Migreni olan kişilere uzmanlar genellikle günlük yapmaları gereken bir kaç tüyo verirler. Bunlar arasında stresten uzak durma, düzenli beslenme ve kafein içeren besinler tüketmemeye dikkat etmedir. 

MİGRENİ TETİKLEYEN BESİNLER HANGİLERİDİR?

Besinlerin içerisinde yer alan tiramin, histamin ve feniletilamin gibi aminler, monosodyum glutamat, nitrat, nitrit, alkollü maddeler migrenin şiddetini artırır. 

TİRAMİN MADDESİ; peynir, kurutulmuş etler, soya sosu, narenciye, konserve, fıstık, olgunlaşmış meyvelerde yüksek miktarda bulunur. Kan basıncının artmasına neden olan bu madde ağrı eşiğinin azalmasına neden olur. Artan kan basıncı ve azalan ağır eşi migren ataklarının daha sık yaşanmasını sebebiyet verir.

FENİLETİLAMİN; kakao besininde bulunan bu madde seratonin maddesini artırır. Ancak çikolataya dönüştürülmek için işlemden geçen kakaodaki bu madde baş ağrısında neden olabilecek kadar güçlü nörepinefrin salınımı ve serebral gibi maddeleri artırır. 

MONOSODYUM GLUTAMAT; hazır gıdaların uzun süreli tüketilmesi için kullanılan bu maddeler beyindeki sinir hücrelerinin hasar görmesine neden olur. Hasara uğramış sinir hücreleri migren ataklarını artırır. 

KAFEİN: kahve, çay ve çikolatanın içerdiği bu maddenin nörolojik etkileri yapılan çalışmalarda kanıtlanmıştır. Ancak migreni olan kişiler için masum olmayan bu besin beyin ve damarlardaki uyarıcıları tetikleyerek ağrıya neden olur. Özellikle migreni olan kişiler tükettiklerinde ciddi sonuçlara neden olabilir. Uzmanlar migren hastası olan kişilerin kafein tüketmemesi gerektiği konusunda uyarıda bulunuyor.

Doğada bilinen en güçlü lif kaynağı olan kayısının insan sağlığına birçok faydası bulunmaktadır. Peki kayısının faydaları nelerdir? Yapılan araştırmalarda kayısı çekirdeğinde bulunan B17 vitamini içerdiği ve bu vitaminin kanser hücrelerini yok ettiği ortaya çıkarıldı. Sizler için kayısı meyvesine dair merak edilen her şeyi araştırdık. Haberin detayında kayısı ve kayısı çekirdeği hakkında her şeyi bulabilirsiniz.

Küçük bir ağaç olan kayısı ağacı öncelikle çiçek açarak meyve oluşumuna başlar. Kendine has kokusu olan kayısı ilkbaharla beraber çiçek açmaya başlar. İlkbaharın ilk güneş ışınları ile meyve veren ağaçta mevsim bitmeden meyveler toplanır. Orta Asya topraklarından tüm dünyaya yayılan kayısı ilk keşif zamanlarında sindirimi rahatlattığı için tıbbı ilaç olarak kullanılmıştır. Özellikle kabuklarının insan sağlığına inanılmaz faydaları olduğu tespit edilmiştir. Meyvenin ilk hali ekşimsi bir tada sahipken daha sonra tatlı bir hal alır. Bu da içeriğindeki vitamin ve minerallerin artmasını sağlar. Tatlısı, reçeli hoşafı yapılan kayısı yörelere göre farklı şekillerde tüketilir. Dış posası ve iç çekirdeği ayrılarak iki farklı kuruyemiş elde edilen nadir meyvelerdendir. Diyetisyenlerin hastalarına önerdikleri diyet listelerinin ilk sırasında yer alan kayısı hakkında bazı uzmanlar aşırı tüketilmemesi konusunda uyarıda bulunur. Çünkü kayısı bağırsak florasalarının fonksiyonlarını artırarak aşırı ishale neden olabilir. Bu da vücudun istemeden hızla sıvı tüketmesini sağlar. 

KAYISININ FAYDALARI NELERDİR?

İçerdiği potasyum sayesinde kalp damarlarının tıkanmasını engelleyerek kanın vücuda daha iyi pompalanmasını sağlar. Bunun yanı sıra kalp kaslarını güçlendirerek kalp ritim bozukluğu gibi hastalıkların yaşanmasını engeller. 

Beta- karoten maddeleri kan basıncını dengeleyerek yüksek tansiyon riskini azaltır. Ayrıca beta karoten maddesi göz sağlığı içinde fayda sağlayan bir maddedir. Göz içerisindeki vitamin ve minerallerin dengesini sağlayarak katarak ve retina bozukluğu gibi hastalıkların yaşanma ihtimalini azaltır.

Fosfor ve kalsiyum güçlü kemiklerin olmazsa olmaz maddeleridir. Bu vitaminler bakımından zengin olan kayısında kemiklerin güçlenmesini destekler. Gelişim çağındaki çocukların ve hamile kadınların günde en az 3 tane tüketmesi gerekir. 

Düşük potasyum oranı şiddetli baş ağrısına neden olur. Uzun günlere denk gelen Ramazan ayında günlük potasyum oranı yeterli miktarda alınmadığından oruç süresinde şiddetli baş ağrısına sebebiyet verir. Uzmanlar iftar sonrası ya da sahurda tüketilen 3 adet kayısının günlük potasyum oranını karşılayacağını vurguluyor.

Ağız içinde yaşanan yara ve aftların oluşumunu da engelleyen kayısı aynı zamanda mideden kaynaklı oluşan ağız kokusunu da engeller. Bunun yanı sıra bağışıklık sistemini de güçlendirerek kanserli hücrelere karşı vücudu korur.

Beta karoten maddesi kan basıncını dengelemesinin yanı sıra vücuttaki yaşlanmaya meyilli hücreleri de engelleyerek, yaşlanmayı geciktirir. Aynı zamanda kayısı içerdiği A vitamini sayesinde karaciğerde ve ciltte yağ bezelerinin oluşumunu engeller.

Vücudun elektrik seviyesini dengeleyerek sinirlerin daha akışkan olmasını sağlayarak beyin sağlığını korur. Unutkanlık ve konsantre eksikliği gibi hastalıkların ileri yaşlarda ortaya çıkmasının önüne geçer. 

KAYISI ÇEKİRDEĞİNİN BİLİMSEL FAYDASI

Kayısının posası kadar çekirdeğinin de insan sağlığına faydalarının olup olmadığı konusunda uzmanlar araştırma yapmıştır. Nadiren bulunan B17 vitamini yani amigdalin gibi maddeler içeren kayısı çekirdeğinin vücutta çeşitli nedenlerden ötürü mutasyona uğrayarak kansere zemin hazırlayan hücrelerin sağlığını koruduğu ortaya çıkarılmıştır.

KANSERİ ÖNLEYEN MUCİZE!

7 yıl süren bir araştırmanın sonunda kayısı çekirdeğinin kanser hastalıklarını önlediği kanıtlanmıştır. Ayrıca aynı çalışmada kayısı çekirdeğinin hücreleri yenilediği yaşlanmayı geciktirdiği tespit edilmişti. Uzmanlar kayısı çekirdeğinin insan vücudunun günlük ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri fazlasıyla karşıladığının altını da çiziyor.

Geçmiş yıllarda ince ve kavisli kaşlar popülerken günümüzde yerini kalın ve dağınık kaşlara bıraktı. Birçok kadın kaşlarını özellikle kalın göstermek için binbir çeşit yöntemler deniyor. Makyaj artistlerinden esinlenerek kaşları kalın göstermenin yollarını mercek altına aldık. Duyunca çok şaşıracağınız kaş kalınlaştıran yöntemler bugünkü yazımızda.

Dünyaca ünlü makyaj artistleri geçtiğimiz yıllarda ince kaşların yüz hatlarının yapısını bozduğunu ve yeni sezonda kalın kaşların daha çok kullanılacağını söylemişti. 2019 yılı içerisinde podyumlarda, reklamlarda hatta katalog çekimlerinde bile kalın kaşı kullandılar makyaj artistleri kolayca kaşlarınızı kalın gösterecek yöntemleri ve izlemeniz gereken adımları açıkladılar. Seyrek kaşlara sahip olanların korkulu rüyası haline gelen ince kaş, teknolojik çağda olamamızın nedeniyle Microblading ve kontür gibi yöntemlerle de kalınlaştırabilirsiniz. 

1- DOĞAL ŞEKLİ BOZMADAN ÇİZGİLER ÇEKİN

Dünyaca ünlü makyaj artisti Wendy Rowe’a göre, kaşları kalın göstermenin en kolay yolu yapısını bozmadan ince ince çizgilerle belirginleştirmek gerekiyor. Bu adımı kolayca yapabilmek için ise ‘Anastasia Beverly Hills Brow Definer’ kullanabilirsiniz. 

Fiyatı 164 TL

2- LİKİT KALEMLERİ KULLANMAYI UNUTMAYIN

Kaşlarınızdaki boşlukları doldurmak ve doğal bir görünüm oluşturmak için pudra ürünler kullanmak yerine şans vermeniz gereken bir ürün daha var.  Gucci Westman‘a göre kaş tüylerini çizmek için likit kalemlerin oldukça başarılı olduğu konusunu da vurguluyor. Bu uygulama için ise ‘Suqqu Framing Eyebrow Liquid Pen’ kullanabilirsiniz.

Fiyatı 135 TL

3- BİR TON AÇIK RENK ÜRÜN KULLANIN

Dünyaca ünlü makyöz Charlotte Tilbury göre, kaşlarınızı dolgun göstermek için Kaş tonunuzda bir ton açık renkteki ürünleri tercih etmelisiniz.

Bunu yapabileceğiniz en pratik ürün ise, ‘Charlotte Tilbury Legendary Brows Eyebrow Gel’ dir.

Fiyatı 164 TL’dir.

İncecik bir bele sahip olmak için gün içerisinde tüketmeniz gereken yağ yakıcı ve kilo verdirici besinlerle etkili bir bölgesel zayıflama sağlayabilir. Belinizdeki kalınlığın gitmesi için tüketebileceğiniz bazı doğru gıdalardan yardım alarak fit bir bedene bürünebilirsiniz. Bel nasıl incelir? Bel inceltmek için ne yapılmalı? Bel incelten 7 günlük diyet listesi…

Fit bir bedende iken çeşitli nedenlerden dolayı birden kilo almış ve vücudunuzun bazı bölgelerinde istenmeyen görüntülere neden olmuşsanız eskisi gibi fit görünümü yeniden kazanabilirsiniz. Özellikle de bel çevresinde giderek artmaya başlayan kalınlaşma, oldukça sinir bozucu bir durumdur. İnce bele sahip olmak için uygulayabileceğiniz bazı yöntemler arasında sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz hareketleri uygulama gibi iki temel kavrama dikkat edilmelidir. Yalnızca diyet yaparak bölgesel zayıflama mümkün olmayacağı için yağ yakıcı besin tercihine göre karın bölgesindeki yağlanmaların azalması sağlanabilir. Vücudun tamamını değilde sadece yağların yakılmasının istendiği bölgenin çalıştırılması ile hem daha etkili sonuç alabilir hem de daha az yorulabilirsiniz. Diyet besinlerin 1 hafta boyunca tüketilmesi halinde ince bele sahip olabilir, kusursuz fizik görünümü elde edebilirsiniz.

BEL İNCELTMEK İÇİN NE YEMELİ? 7 GÜNDE BEL İNCELTEN DİYET LİSTESİ…

1. GÜN:

Kahvaltı: 2 tane orta boy tatlı biber, 1 yumurta ve az miktardaki peynir ile hazırlanmış omlet

Ara öğün: 1 kase haşlanmış brokoli

Öğle: 1 porsiyon (200 gr) ızgarada pişmiş tavuk eti, 1 tabak yeşillikle hazırlanmış zeytinyağlı salata

Ara öğün: 1 tane yeşil elma

Akşam: 300 gram yağsız pişmiş mantar ve kahverengi pirinç ile hazırlanmış 1 kase pilav

diyet listesi

2. GÜN:

Kahvaltı: 1 haşlanmış yumurta, 1 salatalık ve 1 domates

Ara öğün: mevsim meyvelerinden hazırlanmış sıkma meyve suyu

Öğle: 1 tabak ıspanak yemeği, 1 dilim ekmek

Ara öğün: 1 orta boy muz

Akşam: Izgarada pişmiş 150 gram kırmızı et ya da 1 porsiyon balık

3. GÜN:

Kahvaltı: 1 dilim ekmek, menemen ve 1 tane salatalık

Ara öğün: 2 tane ceviz ya da 1 avuç sade leblebi

Öğle: 1 dilim ekmek, domates soğan ve salatalık ile hazırlanmış salata

Ara öğün: Yarım kase yoğurt ya da 1 bardak ayran

Akşam: 1 porsiyon yoğurtlu makarna

4. GÜN:

Kahvaltı: 1 büyük boy haşlanmış patates, yeşillik salatası

Ara öğün: 1 tane orta boy havuç

Öğle: Bol yeşillik ile hazırlanmış tavuk salatası

Ara öğün: 1 avuç kabak çekirdeği

Akşam: 1 kase çorba, 1 dilim ekmek ve zeytinyağlı salata

5. GÜN:

Kahvaltı: 1 kase meyve salatası

Ara öğün: 1 fincan yeşil çay

Öğle: 1 porsiyon zeytinyağlı yemek ve 1 dilim ekmek

Ara öğün: 1 kase yoğurt

Akşam: 2 tane orta boy haşlanmış patates

6. GÜN:

Kahvaltı: Omlet, 1 tane domates ve 1 dilim ekmek

Ara öğün: 1 tane elma

Öğle: Haşlanmış ya da fırında pişmiş karnabahar, 1 dilim tam tahıllı ekmek

Akşam: Zeytinyağlı sebze yemeği ve 1 bardak ayran

7. GÜN:

Kahvaltı: 1 porsiyon beyaz peynirli ya da kaşar peynirli tost ve 1 tane domates

Ara öğün: 1 fincan yeşil çay ve 10 tane çiğ badem

Öğle: Ton balıklı salata

Ara öğün: 1 tane mevsim meyvesi

Akşam: Haşlanmış patates yemeği ve bol yeşillikli salata

Uygun fiyatlı güneş kremi arayıp, Tokalon Güneş kremi ile karşılaştıysanız mutlaka yazımızı okumalısınız. Piyasadaki güneş kremlerine göre fiyatı oldukça uygun olan ve kullananların birçok kişinin memnun kaldığı Tokalon Güneş kremi hakkında merak ettiğiniz soruların yanıtını sizlerle paylaşıyoruz. Tokalon Güneş kremi ne işe yarar? Tokalon Güneş kremi kullananlar memnun mu? tüm bu soruların yanıtı yazımızda.

Tokalon Güneş kremi; Swiss kozmetik markası tarafından üretilen bir güneş kremidir.  Pek çok online eczanenin yanı sıra semtinizdeki eczanenizde de bulabileceğiniz kaliteli bir güneş bakım üründür. 150 ml’lik tüplerde satışa sunulan ürün, özellikle hassas bir cilt yapısına sahip olan bayanların son yıllarda severek kullandığı favori güneş kremleri arasında yer alır. SPF 15, SPF 30, SPF 50 vb. farklı derecelerde cilt koruma özelliğine sahip olan güneş kremleri içerisinde en başarılı ürünlerden biri olarak bilinen Tokalon güneş kremi; Yüksek oranda SPF içeriyor. Tokalon güneş kremi hiç bir paraben içermediği için gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz.

TOKALON GÜNEŞ KREMİ KULLANIM ALANLARI

 Zararlı güneş ışınlarının yanı sıra en aşırı olan zararlı güneş ışını olan UVB ışınlarına karşı da yüksek bir koruma faktörü içeren Tokalon güneş kremini yağlı ciltlerin kullanabildiği gibi karma ve kuru ciltliler de rahatla kullanabilir.

Zararlı güneş ışınlarına uzun süre maruz kalan ciltteki kızarıklık kabarcıklara karşı adeta kalkan olarak tüm bu sorunların yaşanmasının önüne geçiyor.

TOKALON GÜNEŞ KREMİ NASIL KULLANILIR?

Bu kremi az bir miktarda tüm cildinize yedirmelisiniz. Tıpkı diğer güneş kremlerinin kullanımında olduğu gibi Tokalon güneş kremini de dışarı çıkmadan en az 30 dakika öncesinde cildinize sürebilirsiniz.  Denize girmeden önce ya da denizden çıktıktan hemen sonra da bu ürünü kullanabilirsiniz.

TOKALON GÜNEŞ KREMİ FİYATI

Uygun fiyatlı ürünler arasında son derece başarılı olan bu ürün, en eski güneş kremi markaları arasında bulunur. Ürünü ortalama 25 TL gibi oldukça ekonomik bir fiyata satın alabilirsiniz. 

Cildindeki bir türlü geçmek bilmeyen sivilcelerden şikayetçi olanlar genellikle ergenliğe bağlı ya da farklı sebeplerden ötürü her türlü yöntemi denese tamamen pürüzsüz bir cilde kavuşamamaktan yakınıyor. Oluşan tüm bu sivilce ve akneleri tamamen ortadan kaldırdığı söylenen aynı zamanda son zamanlarda adını çok duyduğunuz Roaccutane, hakkında merak edilen soruların hepsini sizler için yanıtladık. Roaccutane nedir? Nasıl kullanılır? Roaccutane yan etkileri nasıl geçer?Roaccutane öldürüyor mu? Roaccutane kullananlar nelere dikkat etmeli? İşte tüm bu soruların yanıtı yazımızdaç

Roaccutane; şiddetli aknelerin tedavisinde kullanılan ve içerisinde yoğun miktarda İzotretinoin bulunan bir ilaçtır. Cildin yağ aktivitesini baskılayan ve neredeyse durduran, karaciğerde sentezlenen, yüksek A vitamini barındıran bu ilaç, uzman doktorlar tarafından 12 yaşından sonra ergenlik çağına girmiş gençlerde ve bu yaş sonrası görülen yüzde tahribat ve estetik görünüş açısından sıkıntı yaşayanların yüzler için reçete edilir. Özellikle şiddetli baskı, ağrılı ve ateşli aknelerle başı dertte olanların bununla beraber yaygınlaşması ve iz bırakmaya başlamasını ortadan kaldıran Roaccutane ilacı, 10’ar kapsüllük dubleks (PVC/PVDC) blisterler halinde 30 adet yumuşak jelatin kapsül şeklinde yalnızca eczanelerde satılmaktadır.

ROACCUTANE NASIL KULLANILIR?

Roaccutane reçete edilmeden önce mutlaka bir dizi kan testi ve özellikle karaciğer enzimlerinin kontrollerinin yapılması gerekmektedir. İlk kullanılmaya başlandığında düşük doz alınarak ilaca karşı hassasiyet ya da yan etki gösterilip gösterilmeyeceği bu ilacı kullanmanın aşamalarından birisidir. Genellikle 70 kilogram ve bu kilonun altında olan kişilere 35 mg gibi bir doz verilir. İlacı kullanan kişiler kesinlikle aç karnına tüketmemelidir. Roaccutane kullanılmaya başlandıktan tam 1 ay sonra tekrar tahliller yapılıp, ilk yapılan kan testleri ile karşılaştırılır. Bu test sonucunda yüksek kolesterol ölçümleri yapıldığı sıklıkla bahsedilenler arasındadır. Tahlil sonuçlarınızda bir anormallik yok ise sivilcelerinizin de zamanla azaldığını görebilirsiniz. Roaccutane ile tedavi süreci yaklaşık 6 ay kadar sürebilir. Bu süreçte ilacın dozajı arttırılıp azaltılabilir. Tekrar bir dönem daha kullanabilmek için ise doktorun öngördüğü süre beklenmelidir.

ÖNEMLİ NOT: Eğer bu ilacı doktorunuz size önerdiyse kesinlikle dozunda kullanmaya özen göstermelisiniz. Bu ilaç kesinlikle hamileler için uygun değildir. Uzman doktor önerisi olmadan kesinlikle kullanılmamalıdır.

ROACCUTANE YAN ETKİLERİ NELERDİR?

Roaccutane kullanmaya başlayan kişilerin en çok dikkat etmesi gereken noktalardan biri ilacın yan etkileridir. Olağanüstü yan etkileri bulunan bu ilaç, hakkında çıkan haberler de kullanacak kişilerin etkilenmesine neden oluyor. Özellikle “İngiltere’de İlaç ve Sağlık Ürünleri Düzenleme Kurumu’nun yaptığı son araştırmaya göre, ülkede 2 yıl içerisinde akne tedavisinde kullanılan Roaccutane’a bağlı 20 ölüm gerçekleşti.” açıklamasından sonra tedaviyi alacakları endişelendirdi. O yüzden mutlaka uzman doktorlar kontrolünde ilaç kullanılmalı, sık sık tahlil yaptırmalısınız. Reçete ile satılan Roaccutane bilinen yan etkileri şu şekildedir;

Bazı hastalarda kendilerine zarar verme veya hayatlarını sonlandırma düşüncesi (intihar düşünceleri) içerisinde olmuştur, hayatlarını sonlandırmaya (intihar teşebbüsü) çalışmışlardır veya hayatlarını sonlandırmışlardır. Bu hastalar depresyondaymış gibi gözükmeyebilir.

Döküntü ve kaşıntı gibi alerjik reaksiyonlar oluşabilir. 

Aşırı terleme, kaşınma, deride hassasiyet, şişme, akma, akıntı, baş ağrısı, vücut kıllarında gözle görülebilir artış olabilir.

Üst solunum yollarında iltihap, boğazda yanma, hafif burun kanamaları, mide bulantısı ve kusma ile beraber gelen geçmeyen baş ağrıları görülebilir.

Diş etlerinde ağrı, kanama, hassasiyet, geçmeyen ağız yaraları meydana gelebilir. 

Sürekli uykusuz ve yorgun hissetme, kendiliğinden geçen, el, yüz ve ayakta dantele benzer kızarıklık, kas kasılması, halsizlik, sersemlik yan etkileri arasındadır. 

Bu ilacın en büyük yat etkileri; Ruhsal denge bozukluğu: sesler duyma veya gerçekte varolmayan şeyleri görme gibi gerçekle bağlantı kaybıdır.

Saçlarda ve kaşlarda dökülme, cansızlaşma ve mat görünme olabilir.

ROACCUTANE KULLANANLARIN DİKKAT ETMESİ GEREKENLER

Roaccutane kullanan kişilerin öncelikle çok sabırlı bir şekilde ve doktorunun verdiği dozda kullanmaya özen göstermesi gerekir. 

Anne karnındaki bebekler için çok tehlikeli olan bu ilacı kullanmadan önce hamile olmadığınıza emin olmalısınız. Aksi taktirde bebeğinizi kaybedebilirsiniz.

Bu ilacı kullanırken deride hassasiyet oluşmasından ötürü ağda, bakım veya herhangi bir darbe sonrasında deride kalıcı izlere neden olabilir. 

Roaccutane merkezi sinir sisteminizi etkileyebilir. Baş ağrısı ve yorgunluk muhtemel yan etkilerinden bazılarıdır. Göz kuruluğuna neden olabilir ve karanlıkta görme problemi ortaya çıkabilir. Bazı insanlarda kulak çınlaması ve işitme kaybı görülebilir. Bazı vakalarda işitme kaybı kalıcı da olabilir.

ROACCUTANE FİYATI NEDİR?

Doktor reçetesinin dışında satılmayan Roaccutane, her yıl fiyat konusunda değişiklik göstermektedir. SGK’dan yararlanarak alabileceğiniz bu ürünün Mart ayı 2019 fiyatı 78,50 TL‘dir.