Yoğun çikolata tadı ve akışkan içiyle adeta önce göze sonra da mideye hitap eden sufleyi evde kolayca yapmak ister misiniz? Dışarıda neredeyse birçok işletmenin gelir kaynağı haline getirdiği sufle, çikolatalı olmasıyla birçok kişinin en sevdiği tatlılar arasında. Evde de pratik bir şekilde yapabileceğiniz enfes sufle tarifini sizlerle paylaşıyoruz.

Sufle, 18. yüzyılın başında Fransa’da ortaya çıkmış fırında pişmiş yumurta bazlı bir tatlıdır. Son yılların en çok sevilen ve satışı yapılan sufle çikolatalı kekin az pişmiş haline benzetilse de içerisinde bulunan yumurta nedeniyle, akışkan olmasını sağlıyor. Akışkan içi, enfes çikolata tadı ile gönüllere taht kuran sufle tatlısı, lezzeti nedeniyle yemek öncesi veya sonrasında tercih edilebiliyor. Tatlı krizlerinde en çok tercih edilen lezzetlerden olan sufleyi sadece 20 dakikada evde kolayca yapabileceğinizi biliyor muydunuz? 

PRATİK SUFLE TARİFİ:

MALZEMELER

3 adet yumurta
80 gram bitter çikolata
Yarım su bardağı un
50 g tereyağı
Yarım su bardağı şeker 

YAPILIŞI

Fırını önceden 200 derecede çalıştırın.

Tereyağ ve bitter çikolataları teflon tavada eritmeye başlayın. Kısık ateşte eritmeye özen gösterin. Eridikten sonra ocaktan alın ve ununu ilave edin.

Yumurta ve şekeri mikser ile köpürene kadar çırpın. Daha sonra çikolatalı harcı da ekleyerek karıştırmaya devam edin. Hamurunuz hazır durumda

Sufle kaplarınızı yağlayınız. İçine eşit parçada hamurdan koyun. Ortalama bu tariften 4 kaplık çıkacaktır. 

Isıtılmış olan fırınınızda 8 dakika da sufleler pişmiş olacak. Burada akışkanlığın tam olması için 8 dakika çok önemlidir.

Afiyet olsun…

Güneş kremi yaz kış mutlaka kullanılması gereken cilt sağlığı açısından önemli bir etkendir. Hem cilt kanserini önleyen güneş kremleri hem de erken yaşlanmanın önüne geçiyor. Ancak yapılan araştırmalara göre kozmetik dünyasında sahte içerikli birbirinden ilginç güneş kremleri bulunuyor. En doğru bilgiyi sizlere ulaştırmak için çalıştığımız gibi bu kez de yaz ayları yaklaşmışken doğru güneş kremi nasıl seçilir? Bronzlaştıran güneş kremleri nelerdir? mutlaka yazımızı okumalısınız.

Güneş, vücudun biyolojik ve psikolojik sağlığı üzerinde olumlu etkiler sağlar. Güneş ışığının yaydığı D vitamini iskelet sistemini güçlendirirken; romatizmal hastalıklar, iltihaplanma, osteoporoz gibi hastalıkların tedavisinde etkin rol oynar. Güneş ışığı ayrıca, kalsiyum emilimini sağlar, bağışıklık sistemini güçlendirir, enerji, depresyon ve stresin azaltılmasına yardımcı olur. Güneşten tam fayda sağlamak için günde 20 dakika güneşe çıkmak yeterlidir. Bunun için tüm vücudunuzu güneşlendirmek de şart değil; sadece kol ve bacaklarınızın bir kısmının güneş görmesi, özellikle D vitamini almanız için yeterlidir. Güneş ışınlarına sürekli maruz kalmak birtakım sağlık sorunlarına neden olabilir. Cildinizi ultraviyole ışınlarından korumak için güneş kremi veya güneş losyonu kullanmak gerekir.

Güneş kremi seçerken içeriğinde çinko oksit ve titanyum dioksit bulunmasına dikkat etmek gerekir. Bu iki madde, zararlı UV ışınlarına karşı adeta set vazifesi görür. Seçtiğiniz kremin kimyasal içermemesi de son derece önemli. Özellikle alerjik bünyeye sahip olanlar, güneş kremi seçerken muhakkak uzmana danışmalılar.

Washington Üniversitesi Dermatoloji Birimi’nin güneş kremleri üzerinde yaptığı araştırmaya göre, güneş kremleri güneş losyonlarından çok daha etkili koruma sağlamaktadır. Güneşe çıkmadan yarım saat önce sürülmeleri ve iki saatte bir yenilenmeleri gerekir. Yine aynı araştırmaya göre; 30 SPF özellikli güneş kremleri, morötesi ışınların yüzde 97’sini, 50 SPF yüzde 98.5’ini engeller. Yetişkinler için 30 koruma faktörü ideal kabul edilebilirken, çocuklar için bu rakam biraz daha yükseltilmelidir.

BRONZLAŞTIRAN GÜNEŞ KREMLERİ

– Pure Beauty Silky Touch Spf 50+ 90 gr Yüz ve Vücut için Güneş Kremi / 69,90 TL

– Garnier Ambre Solaire Yoğun Bronzlaştırıcı Yağ GKF2 200ML / 40,90 TL

– HAWAIIAN TROPIC Sun Oil Coconut F0 200ml / 47,90 TL

– NIVEA Sun Bronzer Carotene Sprey Güneş Yağı Spf0 200 ml / 41,25 TL

– NIVEA Sun Güneş Koruyucu ve Bronzaştırıcı Sprey / 69,90 TL

– SEBAMED Sun Krem F50+ 75ml / 69,90 TL

– ROC SOLEIL PROTEXION ANTI AGEING CREAM SPF50 50ML / 56,25 TL

– Eda Taşpınar Yoğun Bronzlaştırıcı Yağ / 54,90 TL

Olduğunuzdan daha uzun görünmenizin en önemli sırrı kıyafet hileleridir. Bu hilelerin etkisini en çok midi etek kombinlemesinde görürsünüz. Uygulayacağınız etek kombinleriyel boyunuzu olduğundan daha uzun gösterebilirsiniz. Bunun için yapacağınız şey, kombin yaparken doğru parçaları seçmektir. Sizler için bu önemli konuyu mercek altına aldık. Haberin detayında boyunuzu olduğundan uzun gösteren sezonun midi etek modellerine dair her şeyi bulabilirsiniz.

Artık yaz döneminin ortasında olduğumuz şu zamanlarda midi etekler dikkat çekiciliğini korumaya devam ediyor. Boyu olduğundan daha uzun göstermek için en ideal etek modellerinden olan midi etekler, beyaz düz t-shirt, gömlek, askılı bluz modelleriyle oldukça şık bir uyum yakalıyor. Bununla birlikte siyah, yeşil ve eteğe yakın tonlar da uzun bir görünüm elde etmek isteyenler için ideal üst giyim parçalarındandır. Ayakkabı konusunda ise midi etekler için daima topuklu ayakkabılar önerilir. Midi etek kombininizle boyunuzu olduğundan daha uzun gösterebilmek için eteklerde, düz inen desenler tercih etmeniz önerilir. İşte sezonun trend midi etek modelleri:

2019 YILININ EN TREND MİDİ ETEK MODELLERİ

TRENDYOL – ETEK / 40 TL

TRENDYOL – ETEK / 50 TL

TRENDYOL – ETEK / 70 TL

TRENDYOL – ETEK / 80 TL

ZARA – ETEK / 299 TL

ZARA – ETEK / 399 TL 

ZARA – ETEK / 499 TL

ZARA – ETEK / 299 TL

MANGO – ETEK / 170 TL

MANGO – ETEK / 200 TL

MANGO – ETEK / 270 TL

MANGO – ETEK / 270 TL

KOTON – ETEK / 91 TL

KOTON – ETEK / 46 TL

KOTON – ETEK / 65 TL

KOTON – ETEK / 65 TL

Hint safranı olarak da bilinen zerdeçal Asya ülkelerinin mutfaklarının vazgeçilmesi bir baharattır. Acımsı bir tadı olan zerdeçalın insan sağlığına inanılma faydaları vardır. Peki zerdeçalın faydaları nelerdir? Zerdeçal nasıl kullanılır? Özellikle ruhsal hastalıklara iyi geldiği bilinen zerdeçal faydaları bakımından araştırmalarda konu olmuştur. Sizler için mide duvarını güçlendiren ve sindirime iyi gelen zerdeçal hakkında merak edilenleri haberin detayında ekledik.

Yüzyıllardır uzak doğu mutfağında ve bitkisel tedavisinde sıklıkla kullanılan zerdeçalın birçok faydası olduğu biliniyor. Kanserden diyabete kadar birçok hastalıkta etkili olduğu yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkarılmıştır. Ülkemizde ise henüz yeni yeni popüler olmaya başlayan zerdeçal aynı zamanda doğal yolla hazırlanan kürlerin vazgeçilmez malzemesi oldu. İçerdiği kurkumin maddesi sayesinde araştırılan ve sindirim problemlerine iyi geldiği tespit edilen zerdeçalın sarımsak, zencefil ve tarçın gibi bitkilerden daha yaralı olduğu söyleniyor. Uzmanlar özellikle bu bitkinin taze halinin tüketilmesi gerektiğini savunuyor. Bunun nedeni ise taze haldeki zerdeçalda bulunan kurkumin ve uçucu yağların daha etkili olduğunu belirtiyor. 2012 yılından ABD’de yapılan bir araştırmada kalp ve damar sağlığı için belirli besin takviyelerin yapılması gerektiğini ve bunlar içinde en etkili olanın zerdeçal olduğu açıklanmıştır. Güçlü antioksidan etkisi olan zerdeçal baharatı vücuttaki tüm iltihabı temizlediği ve bağışıklığı güçlendirdiği ayrıca da kanserle savaşmaya yardımcı olduğu ortaya çıkarılmıştır. Her gün 150 mili gram zerdeçal tüketilmesi kalp faaliyetlerini artırır.

ZERDEÇALIN FAYDALARI NELERDİR? ZERDEÇAL NASIL KULLANILIR?

İçerdiği kurkumin maddesi yüksek derecede antioksidan içerdiği düşünüldüğünden kanser tedavisinde etkili olduğu söylenir. Özellikle uzmanlar meme, deri ve kalın bağırsak kanserlerinin tedavi sürecindeki olumsuz komplikasyonları önler.

Günümüzde sağlıksız beslenme ve kötü yaşam alışkanlıklarından dolayı unutkanlık hastalığına yakalanma oranı arttı. Bu hafıza sorunu özellikle beyindeki damarların ve sinirlerin zayıflamasından kaynaklandığı biliniyor. Beyinde oluşan amiloid plakları azaltmada en etkili besinin ise zerdeçal olduğu yapılan araştırmalarda ortaya konuldu. İçerdiği iltihap önleyici maddeler sayesinde beynin daha sağlıklı çalışmasını destekler.

Şeker hastalığı da modern çağda artan hastalıklardan biridir. Kandaki şeker oranının düşmesi ya da çıkması ile ortaya çıkan bu hastalığı önlemek için karabiber ve zerdeçal tüketilebilir. Kandaki şeker ve hücreleri dengeleyerek iyileşmeye destek olur.

Yağlı ve karbonhidratlı besinler sonucu ortaya çıkan hazımsızlık ve şişkinlik gibi rahatsızlıkları da önlemek için zerdeçal bitkisi birebirdir. İyileştirici etkisi olan zerdeçal ayrıca ülser ve reflü gibi mide rahatsızlıklarının da tedavisinde doğal ilaç olarak kullanılabilir. 

İltihap önleyici olan zerdeçal özellikle eklem ve kas ağrılarında etkilidir. Hareketsizliğe neden olan romatizma ve kireçlenme gibi hastalıkların tedavisinde doğal kür olarak kullanılan zerdeçal içerdiği çözücü maddeler bu hastalıklara neden olan kötü hücreleri kısa sürede yok ederek sağlıklı hücre sayısını artırır. 

Kötü kolesterolü de düşürmede etkili olan zerdeçal, damar duvarının sertleşmesini de önleyerek kalp sağlığını korur. Özellikle inmeye ya da kalp çarpıntısına neden olan damar tıkanıklığını engelleyerek sendromsuz bir kalp sağlığını destekler. 

İnsan vücudunun ihtiyacı olan birçok vitamin ve minerali içeren kırmızı et, uzmanların şiddetle tüketmesini tavsiye ettiği besinler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Ancak kırmızı etinde kendine göre çeşitleri bulunmaktadır. Bunlardan bazıları faydaları bazılarının zararları vardır. Özellikle kronik hastalıkları olan kişilerin kırmızı et tüketirken dikkat etmesi gereken bazı hususlar bulunuyor. Peki kırmızı etin faydaları nelerdir? Haftada kaç gün kırmızı et tüketilmelidir? Haberin detayında bu soruların yanıtlarını bulabilirsiniz.

Demir, kreatin, çinko, fosfor ve B vitamini kompleksi bakımından zengin olan kırmızı et, ayrıca çok güçlü bir lipolik asit kaynağıdır. Kırmızı et üzerinde yapılan araştırmalarda etin insan sağlığına hem yararı hem zararlı olduğu gözlenmiştir. Uzmanlar bu konuda özellikle işlenmiş etin yağ oranının artığını bu yüzden damar tıkanıklığı, kötü kolesterol düzeyinin artığına neden olduğunu belirtirken diğer bir yandan işlenmemiş saf etin kanser hücrelerini azaltığını ve hücre yapısını güçlendirdiği vurgulanıyor. Ülkemizde kırmızı et tüketimi oldukça fazladır. Özellikle Doğu Anadolu’da salamurası yapılan kırmızı et, Dünya ülkelerinde de en az tüketime sahip olanlar ise Asya ülkeleridir. Kırımız et üzerinde birçok çalışma halen devam etmektedir. Gelişme çağındaki çocukların ihtiyacı olan proteinleri tek seferde karşılayan kırmızı et, vücudun enerji oranını da yükseltir. Kırmızı etler arasında yağ oranı en az olan dana eti uzmanların tüketimi tavsiye edilen çeşididir. Aksi halde koyun etinin içerdiği hayvansal yağ oldukça fazla olduğundan ciddi hastalıklara davetiye çıkarır. Tüm bunların yanı sıra tüketilmesi her ne kadar tavsiye edilse de belli aralıklarla tüketilmesinin daha uygun olduğunu hemen hemen her uzman vurgular. Hafta da ortalama 3 gün 100 gram tüketilmesi vücut sağlığının ihtiyacı olanı karşılayacaktır.

100 GRAM KIRMIZI ETİN BESİN DEĞERLERİ;

Protein / 27 gram

Yağ / 8 gram

Kolesterol / 86 miligram

Potasyum / 220 miligram

Sodyum / 60 miligram

Kalsiyum / 20 miligram

Demir / 3 miligram

KIRMIZI ETİN FAYDALARI NELERDİR?

Kırmızı et herhangi bir besinle beraber tüketilmediğinde vücudun ihtiyacı olan demirin yüzde 35’ini sağlar. Vücudun demir emilimini sağlamasının en etkili yolu ise kırmızı etin içerdiği yağın çok az olması gerekir. Demir oranı düşük olan kişilerin haftada en fazla 3 gün aralıklı kırmızı et tüketerek bu oranı dengeleyebileceklerini vurguluyor.

Gelişim çağındaki çocukların daha sağlıklı büyümesi için ihtiyaçları olan kalsiyum ve çinko bakımından oldukça zengindir. Düzenli olarak tüketildiğinde kaslarda bulunan keratin seviyesini dengeler. 

İçerdiği yağ nedeniyle kalp damar hastalıklarını kötü etkilediği bilinir. Ancak uzmanlar yağ oranı az ve doğru koşullarda pişirilen etin kalp ve damar rahatsızlıklarını engellediğini hatta kan seviyesini dengelediğinden kalbin daha sağlıklı çalışmasına yardımcı olduğunun söylüyor.

Sinir sistemi vücudumuzda bağışıklık sisteminden sonra en çok hasara uğrayan bölgedir. Kırmızı et içerdiği zengin kalsiyum maddesi sayesinde bu hücrelerin sağlığını korur. Alzheimer gibi ileri yaşlarda görülen hastalıkların da ortaya çıkmasını engellediği gözlemlenen kırmızı eti uzmanlar özellikle hafıza için tüketilmesi gerektiğini vurgular.

Keratin saçın ihtiyacı olan en önemli maddelerden biridir. Bazı koşullarda vücudumuzda azalan keratin saç dökülmesine yıpranmasına neden olur. Uzmanlar bu durumun engellemenin en sağlıklı yolunun ise kırımız et tüketimini artırmaktan geçtiğini vurguluyor.

B vitamini kompleksi bakımından en zengin besin olan kırmızı et, bağışıklığı güçlendirerek hastalıklara karşı vücudun direncini artırdığı söyleniyor. B vitamini kompleksi bağışıklığın yanı sıra sindirim sistemindeki organların fonksiyonlarını da iyileştirerek, sindirim hastalıklarına zemin hazırlayan durumları azaltır. 

Sindirimi düzenlendiğinde diyet listelerine rahatlıkla eklenebilir. Ancak yağsız olan ve yanında yeşillik tüketilmesi tavsiye edilir. Aksi halde kırmızı et aşırı derecede karbonhidrat ve protein içerdiğinden et bir besinle beraber bu özelliklerini yitirir. Bu yüzden uzmanlar etin tek başına tüketilmesinin daha fazla fayda sağlayacağınız vurguluyor.

AŞIRI TÜKETİLEN KIRMIZI ETİN ETİLERİ VE KOYUN ETİNİN ZARARLARI NEDİR?

Dana etine oranla koyun etinin yağ oranı fazladır. Bu yüzden aşırı tüketildiğinde kötü kolesterol düzeyini artırır.

Damarların duvarlarında yağ birikmesine neden olur. Hem damar tıkanıklığı ham damar sertleşmesi gibi hastalıklara davetiye çıkarır.  Bu da kalp hastalıklarının yaşanma riskini artırır.

Sindirime faydası olduğu kadar fazla tüketildiğinde sindirim organlarındaki hücrelerin mutasyonları ile oynayarak kanserli hücrelere ya da bu organların fonksiyonlarının zayıflamasına neden olur.

Aşırı tüketilen koyun eti kan basıncının seviyesini artırarak yüksek tansiyona davetiye çıkarır. 

Hamilelik döneminde bebeğin sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için etin doğru ve uygun pişirilmiş hali ile tüketilmesi önerilir. Peki hamilelikte et tüketimi nasıl olmalı? Hamilelikte tüketilebilecek olan et çeşidi hangisi? Hamilelikte kırmızı etin faydaları neler? Hamileler kurban eti yiyebilir mi? Kurban Bayramında hamileler et tüketirken…

Sorunsuz bir hamilelik dönemi için bakımından beslenmesine kadar her konuda gerekli hassasiyeti göstermesi gereken anne adayları, özellikle de beslenmede tüketecekleri gıdalara çok dikkat etmelidir. Bilinçsizce yapılan yanlış besin seçimi, anne adayı ve bebek üzerinde olumsuz reaksiyonlara sebep olarak bazı sorunları beraberinde getirebilir. Vücut için alınması gereken protein ve demir değerlerini kolaylıkla alabileceğiniz et ürünleri diye nitelendirdiğimiz; kırmızı et, kümes hayvanları ve balıklar sağlıklı bir vücut için büyük bir önem taşır. Etin pişme şekli ile ilgili uzmanların üzerine basa basa söylediği çiğ veya az pişmiş et, hamile kadınlarda toksoplazma ve salmonellaya neden olabilmektedir. Bir çeşit gıda zehirlenmesi vakası olarak karşımıza çıkan salmonella ile kedinin dışkısında taşıdığı parazit sebebiyle çiğ et ve yeterince yıkanmamış sebzelerde görülen toksoplazma, hamilelik döneminde enfeksiyona, erken veya ölüm doğuma yol açabilir. Peki hamilelikte et tüketiminde nelere dikkat edilmeli? Hamileler et yiyebilir mi? Hamilelikte kırmızı etin faydaları neler? İşte hamilelikte et tüketimi ile ilgili bilinmesi gerekenler…

HAMİLELİKTE KIRMIZI ETİN FAYDALARI NELER?

Besleyici değeri yüksek olan kırmızı et hamilelik döneminde her ne kadar tüketilmesi gereken bir besin olsa da yüksek miktarda yağa da sahiptir. Dolayısıyla kırmızı etin hamileler için en uygun olanı dana etidir. Koyun ya da kuzuya göre daha az yağ içeren dana eti ile vücudun eksik kalan besin değerlerini tamamlayabilirsiniz. Haftalık 2-4 gün arası 100-120 gram kadar yiyebileceğiniz kırmızı etin yararlarını şu şekilde sıralayabiliriz:

– Farklı besinlerden alabileceğiniz demirin daha kolay sindirilmesine yardımcı olacaktır.

– B grubu vitamini bakımından yararlıdır.

– Kansızlığın önüne geçerek kan yapıcı özelliğe sahiptir.

– Çinko, demir ve protein bakımından etkilidir.

HAMİLELİKTE ET NASIL PİŞİRİLMELİ? KIRMIZI ETİ PİŞİRİRKEN…

Dana eti yemek için uğrayacağınız kasapta etin sinirli olmamasına ve yağ içermemesine dikkat edin. Eti pişirmeye başlamadan önce yağlı bölgelerin temizlendiğinden emin olun. Izgara, güveç ve kavurma gibi pişirme tekniklerini uygulamalı bu esnada yağda pişirmemeye dikkat etmelisin. Ocağın altı yüksek ısıda açılıyken pişirmeyin yoksa etin dışı yanabilir.

Yukarıda bahsettiğimiz gibi çiğ ya da az pişmiş olmamasına dikkat edin. Çiğ et türüne giren sucuk, pastırma, salam ve etli çiğ köfteden mümkün olduğunca uzak durun.

HAMİLELİKTE KIRMIZI KIRMIZI ET NEDEN YENMELİ?

Anne karnındaki bebeğin sağlıklı bir şekilde büyüyüp kasların gelişmesi için düzenli protein tüketimine dikkat edilmelidir. Hamilelikte güçlü bir protein kaynağı olan kırmızı ette kaliteli demir ve mineral değerleri vardır. Kansızlığın oluşmaması için tüketilmesi gereken kırmızı et aynı zamanda B6 ve B12 vitamin eksiklikleri içinde etkilidir. 

HAMİLELER KURBAN ETİ YİYEBİLİR Mİ?

Et tüketiminin arttığı Kurban Bayramında, anne adaylarının sağlıklı beslenmeleri için bazı kriterlere dikkat etmeleri gerekir. Bayramda çoğunlukla tercih edilen kırmızı etin tüketiminde aşırıya kaçmamakta fayda vardır. Tüketilecek olan kurban etinde de hayvanın sağlıklı olması, doğru pişirilmesi ve saklanması oldukça önemlidir. Kurban etini en az 1 gün boyunca bekletmeden tüketmemek gerekir.

Etin pişme sırasında kahverengi tabakanın oluşmamasına dikkat etmek önemlidir. Ancak kahverengi renk alması folik asit miktarında azalma ve proteinde kayıplara yol açmaktadır.

İleri yaş hastalıklarından biri olan parkinson hastalığı, geç keşfedilmiştir. Önceleri titreme hastalığı olarak bilinen bu hastalığın aslında beynin hareket normlarında ortaya çıkan ve yaşan kalitesini aniden düşen ciddi bir hastalık tespit edilmiştir. Peki parkinson nedir? Parkinsonun belirtileri nelerdir? Parkinson nasıl tedavi edilir? Sizler için kadınlara oranla erkeklerde daha sık görülen parkinson hakkında merak edilenleri araştırdık.

Beyinde bulunan ve dopamin üreten hücreler bulunmaktadır. Bu hücreler sayesinde vücut hareket etme ve kontrol kabiliyetine sahip olur. Substabsiya nigra adı verilen bölümde toplanan hücreler yoğunlaşarak tek alanda birleşir. Dopamin substabsiya nigra sinir hücreleri aracılığı ile akıcı bir vücut hareketi sağlar. Henüz nedeni tam olarak bilinmese de bu hücrelerin mutasyona uğrayıp azalma yaşar. Bu durum genellikle ileri yaşlarda gözlemlenir. Nadiren de olsa 20’li yaşlarda ortaya çıkar. Parkşnson olarak adlandıran bu duruma beyin hücrelerinde kayıp olarak geçer. Bu durum öncelikli olarak koku alma ve vücut hareketlerinde yavaşlama ya da hızlanma gibi belirtilerle kendini gösterir. İlerledikçe motor hareketlerini zayıflatarak, sindirim, sinir, bağışıklık, gibi temel tüm sistemleri olumsuz etkiler. Yavaşlayan bağırsak hareketleri nedeniyle kabızlık, sinir akışındaki azalma nedeniyle sürekli uyuşuk hislere neden olur. Kişinin yaşamını olumsuz etkileyen hastalığı kontrol altına almak için ciddi araştırmalar yapıldı. Son gelinen nokta ise hastanın beynine pil takılarak beyindeki dopamin hücrelerinin çalışmasını sağlamak. 

PARKİNSONUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Vücudun bazı bölgelerinde yaşanan istemsizce titremeler bu hastalığın belirgin belirtilerindendir. Kaslardaki sinirlerin seyrek hareketlenmelerine bağlı beynin kontrol yetisi kaybolur.

Yutma, çiğneme, esneme, gülme gibi yüz kaslarında zorlanma.

Konuşma sırasında kısıklık ve donuk ifadeli konuşmalar.

Kaslardaki sinir sinyalleri kayboldukça hastanın vücut hareketleri yavaşlar.

Yazı yazmanın değişmesi ve harflerin karışık halde yazılması da nedenler arasındadır. Ancak bu başka hastalık belirtisi de olabilir.

Yüz kaslarını hareket ettirmede zorlanmaya bağlı konuşma bozukluğu gelişir. Tereddüt ederek konuşmanın yanı sıra jest ve mimiklerde donukluk yaşanması.

Vücudun genel duruşunun bozulması ve bunun giderek ciddileşmesi de belirtilerden biridir.

Duygu durumunu yansıtmada, ağlama ve gülme yetilerinde azalmanın yanı sıra bağırsak hareketleri de yavaşlar.

İdrara çıkamama ya da idrar tutmada zorlanma.

PARKİNSON NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Önceleri ortaya çıkan bulguları azaltmaya yönelik yapılan çalışmalar gelişen teknoloji ile beraber daha iyileştirici bir hal aldı. Dopamin hücrelerin neyden kaynaklı azaldığı tam olarak anlaşılmasa da hücreleri yeniden hareketlendirecek vücudun motor komutlarını eskisi gibi kullanabilecek duruma getirecek tedavi yöntemleri geliştirildi. Öncelikle ilaç tedavisi ile başlanan uygulamalara cevap alınmadığında bilim insanları tarafından geliştirilmiş bazı cihazları beyne takarak hastalık kontrol altına alınmaya çalışılır. Beyindeki titremeyi artıracak cihazların ameliyatla beyne yerleştirilmesi sağlanır. Uzun süren bu ameliyatlarda hasta genellikle uyanık olur. İlaç tedavisi ile de desteklenen uygulamaya aynı zamanda yetiştirilmiş uzmanlar kontrolünde bazı hastalara fiziki tedavi de uygulanır. Parkinson hastalığında derin beyin stimülatörlerinin etkisi zaman içinde azlama gösterir. Ayrıca beyin stimülasyonunun etkinliğindeki azalmadan çok hastalığın zaman içinde ilerlemesi ve bazı belirtilerin artar. Bu gibi durumlarda pil olarak adlandırılan bu cihazın süresi uzatılmaya çalışılır. En temelinde piller titreme şiddetini azaltırken motor kontrol gücünü kuvvetlendirir.

Yazın ideal meyveleri arasında yer alan ananasın insan sağlığına inanılmaz faydaları vardır. Peki Ananas ve ananas suyunun faydaları nelerdir? Düzenli bir bardak ananas suyu içerseniz?Uzmanlar yaz sıcaklığının neden olabileceği vücut deformasyonlarını önlemek için tüketilmesi tavsiye edilen ananas suyu hem sindirimi rahatlatır hemde vücut ısısını korur. Sizler için ananas ve ananas suyu hakkında merak edilenleri araştırdık. Haberin detayında ananasa dair her şeyi bulabilirsiniz.

Tropik meyveler arasında yer alan ananas sıcak ülkelerde yetişen güzel kokulu, dışı kabuklu içi bol etli bir meyvedir. İlk kez Brezilya’da keşfedilen ve tüketilebilir olduğu fark edilen ananasın meyve olana kadar 200 çiçek türüne ihtiyaç duyar. Genel olarak tatlı bir tadı olan ananasın yetiştiği toprağa göre bazı yerlerde ekşi de olabiliyor. Dondurma, meyveli yoğurt ve salata yapımlarında tüketiliyor. Süper marketlerde ya suyu çıkarılmış ya da dilimlenmiş şekilde hemen tüketilmeye hazır sunuluyor. Özellikle sıcak havalarda satışı artan ananasın insan sağlığına faydaları vardır. İçeriğinde bol miktarda bromelain maddesi barındırmaktadır. Bu madde kanserli hücrelerin oluşumunu engelleyerek, vücudun direncini artırır. Aynı zamanda yüksek lif ve C vitamini içeren ananas kilo vermek isteyenler için ideal bir besindir. Güçlü antioksidan özelliği sayesinde vücudun hastalıklara karşı direncini artırır. 

100 GRAM ANANAS GÜNLÜK SAĞLADIĞI KALORİ

7 gram protein
8 gram şeker
4 gram besin lifi yüzde 6
A vitamini yüzde 1
C vitamini yüzde 80
K vitamini yüzde 1
B1 vitamini yüzde 5
B3 vitamini yüzde 2
B6 vitamini yüzde 6
Folat yüzde 5
Kalsiyum yüzde 1 
Demir yüzde 2
Magnezyum yüzde 3
Fosfor yüzde 1
Potasyum yüzde 3
Çinko yüzde 1
Bakır yüzde 6
Manganez yüzde 46

ANANAS VE ANANAS SUYUNUN FAYDALARI NELERDİR?

İçerdiği C vitamini sayesinde vücuttaki serbest radikalleri atar. Zengin bir antioksidan olan ananas bu sayede kalp ve damar hastalıklarının önüne geçer. Vücuttaki hücreleri yeniler. 

Üst solunum yolları hastalıkları ile vücuda yerleşen enfeksiyonlu hücrelere karşı vücudun direncini artırır. Özellikle bağışıklık sistemini güçlendirerek doğal ilaç görevi görür.

Ağız ve diş sağlığını olumsuz etkileyen durumlar ise diş minesindeki zayıflıktır. Diş minesi zayıfladıkça ağız içi koku, dişlerin çürümesi ve diş etinin enfeksiyon kapmasına neden olur. Bu yüzden diş minesini bazı ek takviyelerle güçlendirmek gerekir. Ananas bu bakımdan en güçlü besindir. Diş aralarındaki enfeksiyonları temizler ayrıca tükürükteki bakterilerin sayısını da azaltır.

Sarı nokta hastalığı ciddi bir göz problemidir. İleri yaşlarda ve sağlıksız beslenme ile ortaya çıkar. Sarı nokta hastalığının yaşanmaması için göz içerisinde beta karoten maddesi gereklidir. Doğada beta karoten bakımından güçlü olan meyve ananastır.

Anti-inflamatuar maddesi bakımından zengin olan ananas akciğerlerin temizlenmesini sağlar. Bu sayede astım ve bronşit hastalığının yaşanmasını engeller. Ayrıca boğaz iltihaplanmasını önler.

Potasyum kan basıncını dengeleyerek yüksek tansiyonu engeller. Aksi halde yüksek tansiyon felç ve inme gibi riskli sağlık sorunlarına zemin hazırlayabilir.

Çocuklarda daha sık görülen bağırsak kurtları şiddetli karın ağrısına, iştah kaybına ve ishale neden olur. Bağırsak kurtlarından doğal yolla kurtulmanın en doğal yolu ananastır. İçerdiği bromelain maddesi kurtları dökmede yardımcı olurken mesane de taş ve kum oluşumunu da engeller.

Günlük tüketilen 150 gram ananas cilt sağlığı için inanılmaz fayda sağlar. Dermis tabakasındaki hücreleri yenileyerek kırışıklık ve yaşlanmayı önler. Cildin bebeksi dokusuna kavuşmasını sağlayarak çatlaklık ve kuruma gibi sağlık sorunlarının ortaya çıkmamasını sağlar. 

DÜZENLİ BİR BARDAK ANANAS SUYU İÇERSENİZ?

Uzmanlar ananasın suyunun vücut ısısını kontrol ettiklerini vurguluyor. Özellikle sıcak havalarda gece gündüz arasındaki sıcaklık farkının vücutta bir takım komplikasyonlara neden olabileceğinden günde bir bardak ananas suyu bu durumun farkını azaltır. Ayrıca gün içerisinde vücuda alınan toksinleri temizler. Sindirimin hızla çalışmasını sağlar. Doğal iltihap sökücü özelliği sayesinde hastalıkları önler. Vücudun pH değerini yükseltir. Cildi yeniler. Kemik ve kaslardaki ödemi engellediğinden ağrı oluşumunu önler. 

Günlük yaşantınızda severek tükettiğiniz bazı besinler kadınların korkulu rüyası olan selülite neden oluyor. Adeta vücudun pürüzsüz görünmesini engelleyen selülit nedir, neden olur? Selülitin azalması için ne yapılmalıdır? Hangi yiyecekler selülite neden oluyor? Merak edilen soruların yanıtı bugünkü yazımızda.

Özellikle bacaklarda, karın bölgesinde, kollarda veya kalçada çıkan selülit, deri altında rastgele biriken yağların oluşturduğu bir görüntüye denir. Gözle görülür şekilde biriken bu yağlar, kadınların en büyük problemlerinden biridir. Sebebinin kilo alıp verme ilgili olduğu düşünülse de bu bilgi kesinlikle yanlıştır.

Yaş ilerledikçe artan selülite sebep olan bazı besinler vardır. Yapılan araştırmalara göre, severek tüketilen bazı besinler selülitin ortaya çıkmasına hatta çoğalmasına neden olabiliyor. Peki selülite sebep olan yiyecekler nelerdir?

KIZARTMALAR

Türk mutfağının en çok sevilen ve en çok tüketilen kızartmalar selülite sebep olan en zararlı besinlerden biridir. Vücut sağlığı açısından da zararlı olan kızartma yöntemi yerine haşlama, ızgara veya buharda pişirme yöntemlerini tercih etmelisiniz.

ŞEKERLİ GIDALAR

Şerbetli tatlılar, çikolata veya kurabiyeler selülitin oluşmasına zemin hazırlayan besinler arasında yer alıyor. İşlenmiş şeker, kan şekerinin yükselerek vücudun yağ depolamasına olanak sağlıyor. Bunun yerine şekersiz kahve, şerbetsiz tatlılar, doğal şeker yani meyveler tüketmelisiniz.

AŞIRI TUZLU GIDALAR

Hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları, bazı kanser türleri, felç, karaciğer ve böbrek hastalıkları gibi ciddi hastalıkların ortaya çıkmasını sağlayan aşırı tuz tüketimi aynı zamanda selülitlerin oluşmasına da adeta yardımcı oluyor. Kan dolaşımını olumsuz yönde etkileyen tuzu mutlaka hayatınızdan çıkarmalısınız.

KATI YAĞLAR

Sağlıklı vücut açısından oldukça büyük önem taşıyan besinler arasında yer alan yağlar, kesinlikle katı olmamalı. Tercih ettiğiniz yağ mutlaka zeytinyağı gibi bitkisel yağlar, sağlıklı yağlar, doymamış yağlar olmalıdır. Marketlerde satılan katı yağlar, selülitlerin artmasına sebep oluyor.

Son günlerde çok yaygın bir cilt problemi olan milia ve milium konusunda sizleri bilgilenmek için karşınızdayız. Yağ bezesi veya ucu beyazlayan sivilce ile karıştırılan milia evde yanlış müdahale edildiğinde ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Haberimizin detaylarında milia konusunda tüm ayrıntıları bulabilirsiniz.

Milia, genellikle 3 mm’den küçük yüzeysel keratin kistleridir. Genellikle yağ bezesi ile karıştırılan milia, yüzde bir tane çıktığında milium deniliyor. Tüm yaş gruplarında görülebilen bu durum, keratinin cilt yüzeyinde sıkışması ile ortaya çıkıyor. Küçük beyaz veya sarı renkli kubbe gibi kabarıklar şeklinde çıkan milia, sivilce gibi kaşıntılı ve ağrılı değildir. İlk çıktığında korkutucu bir durum gibi görünen beyaz kistler, mutlaka uzman tarafından tedavi edilmesi gereken bir cilt problemidir. Elle sıkılmaması ya da metal bir aparat ile yok etmeye çalışılmamalıdır. Nadiren genital bölge gibi vücudun diğer bölgelerinde görülebilen problemi yenidoğan bebeklerde de çok sık rastlayabilirsiniz. Peki milianın nedenleri nelerdir? Milia tedavisi nasıl yapılır? Milia evde tedavi edilir mi? Sorularının yanıtını gelin birlikte öğrenelim…

MİLİA NEDEN OLUŞUR?

Milia ya da millium yanlış beslenme ya da genetik özelliklere bağlı olarak oluşur. Göz altındaki damarlarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkar. Estetik açıdan hoş olmayan bu görüntü vücuttaki farklı hastalıklarında habercisi olabilir. Göz altınızdaki bu bir ya da birkaç taneden oluşan beyaz sivilcelerin oluşmasındaki en önemli nedenlerden biri de kandaki yağ değerlerinin yüksek olmasıdır.

Gün içinde fazla kafein içeren içecekler içilmesi, artan yağ tüketimi milia oluşumuna zemin hazırlayabilir. Uykusuzluk ve sağlıksız hayat tarzda göz altında bu yağ bezelerinin oluşmasına neden olabilir.

NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Uzun zamandır cildinizde bulunan küçük yağ bezelerinin neden kaynaklandığınız öğrenmeniz ilk adım olacaktır. Uzman doktordan konu ile ayrıntılı bilgi almanız gerekir. Çok sayıdaki ve uzun zamandır bulunan milialar için cerrahi işlem gerekebilir.

EVDE MİLİA TEDAVİSİ İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Cildinizi ve göz çevrenizi temiz tutmak ilk adım olacaktır.

Rezene yağını düzenli olarak kullandığınızda göz çevrenizdeki yağ bezelerinden kolaylıkla kurtulabilirsiniz.

Papatya çayını demleyin ve ılık bir hale geldiğinde cildinizde tonik olarak kullanın. Haftada birkaç defa bu uygulamayı tekrarlayabilirsiniz.

Bir patatesi haşlayın ve kabuklarını soyun. Bir çorba kaşığı patatesi ezin ve püre haline getirin. Göz çevrenize maske olarak uygulayın. 10 dakika sonra cildinizi temizleyebilirsiniz.

AVOKADO VE BUĞDAY MASKESİ

MALZEMELER

1 çorba kaşığı avokado

1 tatlı kaşığı buğday yağı

YAPILIŞI

Avokadoyu cam bir kabın içinde ezin ve püre haline getirin. Buğday yağını ekleyin ve karıştırın. Makyajdan arındırılmış ve temiz olan göz çevreniz hafif bir masaj ile uygulayın. 5 dakika sonra cildinizi temizleyin.