Seslerden rahatsız olan kişilerin aslında psikolojik bir rahatsızlıklarının olduğunu biliyor muydunuz? Peki, misophonia nedir ve tedavisi var mıdır? Sizler için ağız şapırdatma, çiğneme, yüksek sesle solunum ya da tıkırtı seslerine tahammül edemeyen hastalar hakkında bilmeniz gerekenleri araştırdık. Haberin detayında misophonia rahatsızlığına dair her şeyi bulabilirsiniz.

Sese karşı aşırı duyarlı olma rahatsızlığına  misophonia nedir. Ülkemizde çok yaygın olarak bilinmese de dünya da her 4 kişiden 1’i bu rahatsızlığa sahiptir. Ancak herkes aynı derece seslerden etkilenmediğinden kişiden kişiye değişir. Kimileri ağız şapırtısından kimileri çatalın tabağa değmesinden rahatsız olur. Her sesten rahatsız olan kişiler ise hastalığın ileri seviyesinde olduklarından Hiperakuzi tanısı konulur. Hiperakuzi hastalığı sinir sistemindeki hasarlardan dolayı ortaya çıkar. Bu hastalar genellikle klinik tedavi ile gözetim altına alınır. Çünkü hastalık kişiyi delirmeye kadar götürür.

PEKİ MİSOFONYA HASTALARI HANGİ SESLERDEN RAHATSIZ OLUR?

Diş fırçalama, tırnak kesme, yemek yeme, nefes alma, konuşma, hapşırma, gülme, ağlama, horlama, televizyon sesi ve yürüme gibi basit seslerden rahatsız olur. Hastalar bu esnada farklı farklı tepkiler gösterir. Bazıları vücut hareketleri ile olayı müdahale etmeye çalışır bazıları ise sesi taklit eder. Bu semptomları yaşamamak için  misophonia hastası sosyal çevreden uzaklaşır. Görsel ve işitsel rahatsızlıklar yaşar. 

MİSOPHONİANIN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Sabahları seslerden dolayı öfke ile uyanma

Yemek yerken çevrede çıkan bütün seslere dair duyarlı olma ve iştahın kesilmesi

Tiz seslerden nefret etme

Ani ses karşısında korku ve düzensiz kalp ritmin oluşması

Ritmik çıkan seslere karşı baş ağrısı hissetme

Sosyal çevreden uzak durarak evde tek kalma isteği gibi durumlar misophonia belirtileridir. 

MİSOPHONİA TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Kişinin kendini kapana kısılmış hissetmesi hastalığın en üst seviyesidir. Uzmanlar bazı hastaların sesleri görsel algıladığından halüsinasyon görmeye başladıklarını belirtiyor. Sese karşı gösterdikleri saldırgan davranışlarına karşı uzman doktor, terapi uygulayarak hastalığı kontrol altında tutmaya çalışır.

Havalar serinlemiş olsa da 2019 yaz modasının trendleri hakimiyetini sürdürüyor. Asit denim pantolonlar, baskılı t-shirtler, çiçek tasarımlı parçalar… Yaz modasının trend parçalarını bilmek, sizlere şık bir kombin oluşturma fırsatını sağlıyor. Sizler için 2019 yaz modasının trend modellerini bir araya getirdik. İşte 2019 yaz modasının trendleri konusunda tüm bilinmesi gerekenler!

Yaz sezonunda şık olmak için çeşitli kombinler uygularsınız. Ancak her parça ile istenilen trend kombin oluşturulamaz. Çünkü vitrinlerde yer alsa da, her parça trend değildir. Peki 2019 yaz modasının trend parçaları nelerden oluşuyor? Hem şık hem de rahat bir görüntü oluşturmak sizlerin elinde. Temmuz’un olabildiğince serin geçtiği şu dönemde, baskılı t-shirtler, mom jean pantolonlar ve uzun etekler en çok göze çarpan modellerden oluyor. Sizler için 2019 yaz sezonunun trend parçalarını derledik.

2019 YAZ MODASININ TREND MODELLERİ

2019 yaz modasında öne çıkan trendleri arasında minimalist aksesuarlar ve ön plana çıkan desenler bulunuyor. Hasır veya spor, şapkalar hep minimalist formlarda. Aynı şekilde çantalarında kutu veya yuvarlak formlarda hazırlanmış küçük modeller olduklarını görüyoruz.

Kot ceketler, ceket modasının öne çıkanlarından. Deri ceketler artık neredeyse hiç yok demek mümkün. Kot ceketler üzerindeyse hareketli süsler ve taş, boncuk vb. tasarımlar dikkat çekiyor.

Elbise, etek ve pantolonlarda çiçek tasarımları öne çıkarken, t-shirtlerde ise baskılı modeller hakim. Özellikle çizgi film karakterleri en çok tercih edilen baskı modellerinden.

Pantolonlarda ise asit denim modelleri trend durumda. Bunun yanında bol paça kumaş pantolonlar da rahat bir görünüm sağlıyor.

Halk arasında yerleşme kanaması olarak da isimlendirilen İmplantasyon kanaması, her kadında görülmeyeceği gibi her kanamada da hamilelik belirtisi vermez. Embriyonun rahim içine yerleşmesiyle görülen bu kanamalar çoğu zaman adet kanamaları ile karıştırılabilmektedir. Peki yerleşme kanamasının adet kanamasından farkları neler? Yerleşme kanaması nasıl meydana gelir? Yerleşme kanaması (İmplantasyon) hamilelik belirtisi midir? İşte yerleşme kanaması hakkında bilinmesi gerekenler…

Yerleşme kanaması (İmplantasyon), bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin fiziksel birlikteliği sonucunda embriyonun rahme ulaşması ve oraya yerleşip kanama görülmesi ile ortaya çıkar. Parça parça olmak üzere lekelenmelerin görülebileceği gibi regl dönemindekine benzer yoğun bir kanamada gerçekleşebilir. Her kadında görülmeyen kısa ve ağrısız olan bu kanamalar, bebek müjdesinin ilk habercisi olabilir. Ancak yinede birkaç saatlikten birkaç güne kadar gerçekleşen bu yolculuk hamileliğin kesin işareti değildir. Hamile kalmasına rağmen yerleşme kanaması görülmeyen çok sayıda anne adayı da vardır. 

YERLEŞME KANMASI (İMPLANTASYON) NASIL OLUŞUR?

Çoğunlukla regl dönemindeki kanama ile de karıştırılan implantasyon, çamaşır üzerindeki yapısı ve rengi yönüyle ayrışabilir. İmplantasyon kanaması hafif pembemsi ve az miktarlıdır. Regl dönemindeki kanamadan farkı ilişki sonrasındaki 10 ve 14. günler arasında oluşur. İlk üç ay içerisinde meydana gelen yerleşme kanamalarını bazı anne adayları düşük kanaması ile karıştırarak büyük bir korkuya kapılabiliyor. Halbuki bebek bu esnada rahminize yerleşmeye çalışıyordur. Oluşan hareketlilikten sonra da ortaya hafif lekelenmeler ya da kanamalar çıkıyor. İmplantasyon (yerleşme) kanaması dediğimiz bu durum çok sık yaşanıyorsa o zaman doktora gidilmelidir.

İMPLANTASYON (YERLEŞME) KANAMASI İLE REGL KANAMASI NASIL AYIRT EDİLİR?

Yerleşme kanamasınınrengi soluk pembe ya da soluk kahverengi iken regl kanaması daha canlı kırmızı bir kan rengindedir.

Yerleşme kanamasıkoyu kıvamlı ve akıntı gibi iken regl kanamasıakışkandır.

Yerleşme kanamasıen az 3 saat en fazla 3 gün sürer iken regl kanaması 10 gün sürebilir.

Yerleşme kanamasıregl döneminden önce gerçekleşirken regl kanamasıher ay belirli zamanlarda görülür.

Ayırıcı nokta: Kanama başlangıçta çok koyu bir şekilde kahverengindeyse ve daha sonra kırmızıya dönerse bu kanama adet kanamasından başka bir şey değildir.

YERLEŞME KANAMASINDAN NE ZAMAN SONRA HAMİLE OLUNUR?

İmplantasyon kanaması görüldükten 3 gün sonra hamilelik testi yapmak olumlu sonuç göstermesi yüksek ihtimaldir. Ancak, net bir bilgi almak için kanamanın tamamen bittiği gün hamilelik testi uygulanmalıdır.

Hamilelik dönemiyle ilgili kafa karıştıran konulardan birisi de anne adaylarının ilişkiye girmesinin bebeğe bir zararı olup olmadığıdır. Peki hamilelik döneminde ilişkiye girilebilir mi? Hamilelikte cinsel ilişki bebek için zararlı mı? Kaçıncı aydan sonra hamilelikte ilişkiye girilmemeli? İşte soruların yanıtı…

Hamilelik dönemiyle ilgili en çok merak edilenler arasında beslenmeden tutun bakıma, bakımdan sağlığa kadar daha birçok konu var. Normal zamanların dışında anne adayının daha da temkinli davranması gereken hamilelik evresinde, bebeğin sağlığı için uzak durulması gereken bazı durumlar var iken yapılması tavsiye edilen birtakım hususlar da var. Halk arasında kafa karıştıran konulardan biriside hamilelik döneminde eşlerle yakın temas halinde bulunmanın bebeği olumsuz etkileyip etkilemediğidir. Yeteri kadar bilgisi olmayan anne adaylarının hamilelik dönemi boyunca gönlünün rahatlaması için bu evrede cinsel ilişkiye girilip girilemeyeceğini sizler için araştırdık. Peki hamilelikte ilişki zararlı mı? Hamilelikte kaçıncı aya kadar ilişkiye girilmeli ve kaçtan sonrası sakıncalı? İşte yanıtı…

Ne olursa olsun hamilelik döneminde girilen ilişki bebek için sakıncalı bir durumdur algısı riskli hamilelikler dışında doğru değildir. Hamilelik döneminde ilk trimester denen ilk üç ayda ilişki içerisinde olmak, düşük riskini çözmek için çoğunlukla doktorlar tarafından uygun görülmememektedir.

Hamilelik şikayetlerinin sık görülmeye başlandığı ilk üç ayda fiziksel rahatsızlanmalardan dolayı ilişki isteği gitmiş epey derecede azalmış olabilir. Nadirde olsa isteği olan anne adaylarının ilk üç ay dışında ilişkiye girmesi uygun görülebilir. Ancak bazı haller müstesna! İşte hamilelikte ilişkiye girilmesini engelleyen durumlar…

– Düşük tehlikesi yaşayan hamileler

Bebeğin rahim duvarında tutunması zor bir süreç olabilir, ani hareketler yapmak ya da yorulmak düşüğü tetikleyebilir. Dolayısıyla bu hamileler ilişkiye girmemelidir.

– Kanaması olan hamileler

Farklı sebeplerden dolayı görülen kanamalar ilişki için tehlikeli bir durum olabilir.

– Erken doğum

Beklenen zamandan daha erken zamanda doğum yapma ihtimali varsa doktorlar ilişkiyi yasaklayabilmektedir.

– Hamileliğin son ayında olan kadınlar

Hamileliğin dokuzuncu ayında ve ikiz hamilelikleri olan kişilerin son üç ayında ilişkiye girmesi önerilmez.

HAMİLELİKTE HANGİ AYLARDA İLİŞKİYE GİRİLEBİLİR?

İlk üç ayın dışında ve karnın büyümesinden dolayı daha zor yaşanacağı için hamileliğin son zamanlarında uygun görülmeyen ilişki, hamilelikte beklenmeyen sıkıntıları beraberinde götürebilir.

Doktorun sakınca görmediği durum ve zamanlarda ilişkiye girmek, rahimdeki bebeğin amniyon sıvısı içerisinde olması ve mukoid tıkacıyla korunması sebebiyle zarar vermez.

Sindirim problemlerine iyi gelen besinler arasında en etkilisi ayvadır. Peki ayvanın faydaları nelerdir? Ayva içerdiği pektin maddesi sayesinde sindirim sisteminde bulunan mide ve bağırsakların temizlenmesini sağlar. Uzmanlar ayvanın metal bıçakla kesilmemesi konusunda uyarıyor. Haberin detayında ayvaya dair merak edilen her şeyi bulabilirsiniz.

Tezgahlarda görülmeye başlanan ayva meyvesinin insan sağlığına birçok faydası vardır. Uzmanlar vücudun gün boyu daha dinç ve tok hissetmesi için  mevsiminde her gün bir ayva tüketilmesini tavsiye ediyor. Yapılan araştırmalarda kabuğu ve yaprağındaki vitamin ve minerallerin özünden daha fazla olduğu gözlenmiştir. Yaprağı fenolik bileşik maddesi bakımından oldukça zengindir. Bu maddenin antimikrobiyal özelliği vardır. Bu yüzden kabukları soyulmadan tüketilmesi tavsiye ediliyor. Ayva Anadolu’dan Yunanistan’a oradan da Avrupa’ya ve tüm dünyaya yayılmıştır. Yapılan bir diğer araştırmaya göre metal kesici aletlerde bulunan brenthill maddesi ayvada bulunan pektin ve organik asit maddelerinin özelliğini bitirdiği gözlemlenmiştir. Bu yüzden ayva direk olarak tüketildiğinde içerdiği faydaları yüzde yüz karşılar. Özellikle sindirim problemlerine iyi gelen ayva, kabızlık gibi rahatsızlıkların yaşanmasını önler. Kabuğu ile beraber tüketildiğinde metabolizmanın daha sağlıklı işlemesi destekler. 

AYVANIN FAYDALARI NELEDİR?

100 gramı 40 kalori içerdiğinden kış diyet listelerinde ilk sırlarda yerini alır. Glimsemik indeksi düşük olduğundan kan şekerini yükseltmez. Bu bakımdan diyabet hastaları da rahatlıkla tüketebilir.

Fitokimyasallar sayesinde bağışıklığı direncini hastalıklara karşı güçlendirir. Vücudun günlük ihtiyacı olan C vitaminin yüzde 30’unu karşılar. Böylece patojenler, virüsler ve bakteri hücrelerini vücuttan barınmadan idrar yolu atar.

Kan içerisindeki oksijeni artırarak kan dolaşımını sağlar. Böylece saç diplerine kadar giden sağlıklı kan hücrelerin saçların daha parlak ve güçlü olmasını destekler. 

Bu özelliği aynı zamanda ciltteki genç hücrelerin sayısını da artırarak kırışıklığı engeller.

Yüksek antioksidan sayesinde vücutta dolaşan serbest radikalleri ve kanserli hücreleri azaltır.

Kan basıncını düşürerek yüksek tansiyon riskini azaltır. Böylece kalp ve damar sağlığını da korur. 

Gaz problemi için haşlanmış ayva tercih edilebilir. Sindirimi kolaylaştırmanın yanı sıra mide ve bağırsaklardaki fazla toksinleri de idrar yolu ile atarak vücudun toksin biriktirmesini engeller. 

Mideyi temizlediğinden mide kaynaklı yaşanan ağız kokusunu da gidermiş olur. Ayrıca ağız içerisindeki bakterilerin çoğalmasını engeller ve tükürük içerisinde biriken mikropları da temizleyerek kötü kokuyu engeller. 

AYVA YAPRAĞI ÇAYI NASIL YAPILIR VE NE İŞE YARAR?

Bir demlik kaynayan suya 20 kurumuş ayva yaprağı koyunuz. 5 dakika böyle kaynatınız. Daha sonra yapraklardan süzüp tüketiniz. 

Kilo vermek isteyenler için ideal çay olan ayva yaprağı çayı, metabolizmayı düzenleyerek sindirimi kolaylaştırır. İçerdiği yüksek lif sayesinde bağırsakların fonksiyonlarını artırır. Ancak kabızlığa neden olabileceğinden fazla tüketilmesi önerilmez.

İçeriğinde C vitamini, çinko, potasyum, bakır, demir barındıran ayva yaprağından elde edilen çay hücrelerin yenilenmesini destekler. Özellikle kanser ve tümör oluşumunun önüne geçer.

Üst solunum yolları hastalıklarında artan boğaz ağrıları ve enfeksiyonun neden olduğu durumları en aza indirir. Vücuttaki serbest radikalli hücreleri atarak bağışıklığı güçlendirir. Boğaz tahrişlerinde yatıştırıcı etkisi vardır. 

Kakulenin ne olduğunu biliyor musunuz? Uzak doğu mutfağının eşsiz lezzetlerinden biri olan kakulenin insan sağlığına da birçok faydası vardır. Peki kakulenin faydaları nelerdir? Kakule çayı nasıl yapılır?Vücuttaki tüm toksinleri temizleyen kakule hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Haberin detayında kakuleye ait merak edilenleri bulabilirsiniz.

Vitamin ve mineral takviyesi olarak tüketilen kakule zencefil ailesine aittir. Yemeklerde ve tatlılarda baharat olarak kullanılan kakulenin ayrıca çayı da yapılır. Hindistan, Malezya ve Nepal gibi ülkelerde yaygın tüketilen kakule genellikle baharat olarak kullanılır. Bu ülkelerden diğer ülkelere ithal edilen bitki tat vermek amaçlı hemen hemen her alanda kullanılır. Ülkemizde yetişme koşulları bulunmayan kakule ithal edilerek marketlerde satılır. Yıl boyu yeşil kalan kakule bitkisi çiçek açtıktan sonra sarı bir tonda da görülür. İçeriğinde A, C vitaminlerinin yanı sıra sodyum, potasyum, kalsiyum, demir, manganez, fosfor ve magnezyum gibi maddeler barındırır. Yüksek antioksidan içeriği sayesinde de vücuttaki tüm toksinleri idrar ve dışkılama yolu ile atar. Nepal, Vietnam, Kmboşya ve Sri Lanka gibi ülkelerde sıkça kullanılır. Bu ülkelerde önemli misafirlere kakule çayı ikram edilmesi gelenektir. 

KAKULENİN FAYDALARI NELERDİR?

İçerdiği fosfor sayesinde mide asidini düzenleyerek sindirimi kolaylaştırır. Gıda atıkları sonrası mide ve bağırsaklarda oluşan gazın giderilmesini sağlar.

Uzmanlar adet dönemindeki kadınların şiddetli sancılarını azaltmak içinde kakulenin etkili olduğunu vurguluyor. 

Psikolojik durumlarla baş etmede yardımcı olur. Özellikle kaygı, depresyon, panik atak ve stres gibi rahatsızlıklar için gece yatmadan önce bir bardak kakule çayı içilmesinde fayda var. 

Kandaki yararlı hücreleri dengeleyerek yüksek tansiyon riskini azaltır. Ayrıca damarların tıkanmasını da engelleyen kakule kap rahatsızlıklarına yakalanma riskini azaltır. 

Antimikrobiyal özelliği sayesinde vücuttaki iltihapları temizler. Kas ve kemiklerdeki ödemin yaşanma ihtimalini azaltır.

  Aynı zamanda ağız içerisindeki enfeksiyonları azaltarak dişlerin çürümesini ve ağız kokusunu engeller. 

Mevsim geçişlerinde ortaya çıkan üst solunum yolu hastalıklarına bağlı oluşan boğaz iltihaplanmalarına da fayda sağlar.

Yüksek magnezyum sayesinde kandaki şekeri dengeler. Bu nedenle diyabet hastalarının tüketmesi gereken besinlerin başında gelir. 

Yapılan araştırmalarda kakule tohumunun içerisinde bulunan anti-inflamatuar bağışıklığı güçlendirerek kanser hücrelerini azaltır.

KAKULE ÇAYI NASIL YAPILIR?

Kaynamış bir bardak suyun içerisine bir tatlı kaşığı kakule tozu atınız. 10 dakika demlenmeye bırakınız. Süzdükten sonra bir çay kaşığı bal ekleyerek içiniz. Kakule çayını özellikle yoğun iş temposundan sonra bir bardak tüketilerek azalan serotonin hormonunun yükselmesine yardımcı olur. Aynı zamanda baş ağrısını azaltır. Adet dönemlerinde yaşanan şiddetli kramp ağrılarının yaşanmasını önler. Mide bulantısı gibi durumlarda tüketilmesi tavsiye edilir. Diş enfeksiyonun çoğalmasının önüne geçer. 

Çocuğunuz kitap okumaya gelince oflaması poflaması bitmiyorsa, okuma alışkanlığını sevdirecek bazı püf noktaları bilmeniz işinizi kolaylaştırabilir. Okul dönemindeki çocuklarda özellikle de bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimin tamamlanması için etkili olan kitaplar, çocuklara çeşitli faydalar sağlıyor. Peki kitap okumayan çocuğa ne yapılmalı? Kitap okumayı sevdiren yöntemler neler? İşte kitap okumanın çocuklardaki etkisi…

Okuma sevgisini erken yaşta kazandırmanın çocuğun gelişimi için ne kadar yararlı olduğunun bilincinde olan anne ve babalar, bebeklik döneminde iken eğitici kitaplar alarak ilk tanışmayı sağlamaya çalışırlar. Yaş seviyesine uygun özellikler bulunduran kitaplarda renkleri, sayıları, hayvanları, dokuları, şekilleri ve bunun gibi temaları ele alan içeriklere yer verilir. ‘Ağaç yaş iken eğilir’ sözünden yola çıkacak olursak, bebeklik döneminde tanıştırılan kitaplar ile daha geç zamanlarda tanışılan kitapların kişi üzerindeki etkileri çok kolay bir şekilde ayırt edilebilir. O dönemlerde her ne kadar bebeğiniz kitap okuyamayacak durumda olsa da sesli bir şekilde kelimeleri tekrarlamanız kelime haznesinin artmasına yardımcı olacaktır. Kitabı eğlenceli bir materyal gibi görüp, içerisindeki hikayeleri gece yatmadan annesinin sesinden dinlemeye alışan çocuğunuz okul çağına ulaştığında çeşitli nedenlerden dolayı kitap okumayı istemiyorsa, üzülmeyin bununda çaresi var. Sil baştan başlayarak çocuğunuza kitap okumayı sevdirecek yöntemleri deneyerek okuma alışkanlığını yeniden kazanmasını sağlayabilirsiniz! 

ÇOCUKLARA KİTAP OKUMAYI SEVDİREN YÖNTEMLER

Çocuğunuzun kitapları yeniden sevip okuyabilmesi için ona doğru bir şekilde yaklaşmanız çok önemlidir. Bebeklikteki gibi her istediğinizi anında yaptırabileceğiniz bir dönemin olmadığını, dolayısıyla da zoraki değil sevdirerek yöntemler deneyerek pozitif davranışlar görebileceğinizi unutmamalısınız. Her zaman olduğu gibi yine sizin önderliğinizde yani sizi kitap okurken görmesi ile okumaya teşvik edici eylemler uygulayabilirsiniz.

Okumanın ne kadar eğlenceli olduğunu farklı ses tonlarında okuduğunuz metinle gösterebilirsiniz. Eğer çocuğunuzun yaşı küçükse fısıldama ya da burnu sıkarak okuma gibi ilginç sesler çıkartarak ilgisini kitap okumaya çekebilirsiniz. Klasikleşmiş algıları yıkarak her zaman okunan yerlerin dışında masanın üstünde bile okuma gerçekleştirebilirsiniz.

Çocuğunuz her kitap okuduğunda onu muhakkak ödüllendirecek sözleriniz olsun. İstediği şey sizce de makulsa ve yapılabilir bir şey ise kitap okuduğun için” hatırlatmasında bulunarakdediğini yapabilirsiniz.

Kitap okumayı sevdirmek için aklınızda bulundurabileceğiniz genel tavsiyeler:

1- Doğumdan itibaren ona her gün aralıksız kitap okuyun.

2- Okul öncesi dönemindeki  bir çocuğa kitap okurken canlandırmalar yapın.

3- Evinizde çocuk odasına ve salona olmak üzere 2 adet kütüphane yaptırın.

4- Her fırsatta kitap okuyun.

5- Kütüphanelerin çocuk bölümüne mutlaka uğrayın.

6- Çocuğu zorlayarak değil sevdirerek kitap okutmaya çalışın.

ÇOCUKLARDA KİTAP OKUMANIN FAYDALARI

Çocuğa sözel anlatım gücü ve kelime yetisinin genişlemesi gibi çeşitli faydalar sağlayan kitaplar; hayal dünyalarını ve evrene bakış açılarını direkt olarak etkiler. İlk kez karşılaşılan durumlar ya da olaylar, hiç gitmedikleri yerler veya hakkında fikri olmayan insanlara dair bilgiler kitaplar sayesinde gerçekleşir. Bu yönüyle kitaplar, çocukların düşünce becerilerinin genişlemelerine yardımcı olarak gelişimlerine katkıda bulunurlar. 

Kitaplar aracılığıyla erken dönemde bebeğinizin gelişimine yardımcı olmak ve kelime haznesini arttırmak istiyorsanız, sizlere önereceğimiz eğitici kitaplar ile bebeğinizi hem eğlendirebilir hem de faydalı bilgiler öğretebilirsiniz. Erken dönemde temelleri atılan kitap sevgisi ile sesli ya da hareketli niteliğine göre bebeğinizi eğitebilir, daha erken konuşmasına yardımcı oalbilirsiniz. İşte bebekler için tavsiye edilen kitaplar…

Bebeğin gelişim aralığına göre en iyi bir şekilde gelişmesini isteyen anne ve babalar, erken dönemde bebeğine bazı alışkanlıklar kazandırıp ilerleyen zamanlarda o faaliyeti daha kolay ve rahat yapabilme imkanı sunabilir. Basit bir şeymiş gibi görünen ama bebeklik döneminde kazandırılan kitap sevgisi ve okuma alışkanlığı, en çok da dil gelişimini olumlu etkileyecektir. Çocuğunuz o evrede henüz kitap okuyamayacağından dolayı anne ve babası olarak sizin sesli bir şekilde ona kitap kitap okuması ve çeşitli türdeki kitaplarla içli dışlı hale getirerek kitaplarla tanıştırmalısınız. Bebekleri eğitmeye yönelik tasarlanan renkli, büyük görselli ve sesli kitaplar, hem eğlenmelerini hem de öğrenmelerini sağlayacaktır. Bebeğinize kitap seçerken dikkat etmeniz gereken ilk nokta, gelişim dönemine uygun bir kitap olmasıdır. Ay veya yaş aralığına uygun bir kitap bebeğinizin algı kapasitesine göre olacağından daha kolay öğrenme imkanı verir. Özellikle de kırmızı gibi dikkat çekici renklerden oluşan sayfalar ve büyük fotoğraflar bebeğinizin dikkatini çekerek severek kitabı kurcalamasını sağlayacaktır.

İster istemez kitaplarla haşır neşir içinde olacak olan bebeğinize kitapları sevdirdikten sonra eğitici nitelikli kitaplara yönelebilirsiniz. Bu kitaplar renkleri, sayıları, hayvanları, dokuları ya da meyve-sebzeleri öğreten temalar olabilir. Bebeklerin gelişimine yardımcı olacağını düşündüğümüz bazı kitap önerileri…

DİL GELİŞİMİNİ DESTEKLEYEN KİTAPLAR

0-2 yaş aralığındaki bebeğinizin dil gelişimini desteklemek için öğrenme sürecinde ona birtakım rahatlık ve kolaylıklar sağlayarak hem kelime haznesinin artmasına yardımcı olabilir hem de sesleri daha kolay ayırt etmesini sağlayabilirsiniz. Bunun için şu iki kitaba göz atabilirsiniz…

(0-2 YAŞ) KELİME HAZNESİNİN GELİŞİMİ İÇİN: İLK KELİMELERİM/ MİKADOCOCUK 29,00 TL

DİL GELİŞİMİ İÇİN: OKŞAYIN KONUŞSUN (SESLİ HAYVANLAR)/ AMAZON.COM 31,77 TL

RENKLERİ VE SAYILARI ÖĞRETEN KİTAPLAR

Farklı renkleri birbirinden ayırt etme, görüntü, boyut ve doku özelliklerindeki beznerlik ve farklılıklar bebeklerde 18. aydan itibaren gelişmeye başlar. Erken dönemde bebeğinize renklere ve sayılara alıştırmak istiyorsanız, işe kitaplardan başlayabilirsiniz. Sizlere önerebileceğimiz kitaplar…

(0-24 AYLIK) SAYI KAVRAMINI ÖĞRETMEK İÇİN: BABY FİRST İLK KİTAPLARIM-SAYILAR/ KİDDİEHOME 35,00 TL

(0-24 AYLIK) SAYI KAVRAMINI ÖĞRETMEK İÇİN: BABY FİRST İLK KİTAPLARIM-RENKLER/ KİDDİEHOME 35,00 TL

TAŞITLARI ÖĞRETEN KİTAPLAR

Bebeğinizi dışarı çıkardığınızda yolda geçen arabaların hangisi olduğunu öğretmek ve bunu çevrenizdeki örneklerle pekiştirmek isterseniz, araçların çıkaracağı seslerle hem işitme duyusunun gelişimine yardımcı olabilir hem de kelime haznesini arttırabilirsiniz. Taşıt seslerini öğreten kitaplara ise şunları örnek verebiliriz…

TAŞITLARI ÖĞRETEN KİTAP ÖRNEĞİ: (SESLİ) İLK TAŞIT SESLERİ KİTABIM/ N11.COM 33,00 TL

TAŞITLARI ÖĞRETEN KİTAP ÖRNEĞİ: (SESLİ) O SES NEDİR? TAŞITLAR KİTABI/ HEPSİBURADA 28,90 TL

Yaz aylarında deniz, kum, güneş keyfi derken saatler boyunca maruz kaldığımız güneş ışınları yüzünden cildimizde beliren güneş lekeleri, maalesef ki bronzlaşıp daha güzel ve çekici görünme hayalimizin suya düşmesine neden olabiliyor.Zararlı güneş ışınlarına uzun süre maruz kalan ciltlerde görülen güneş lekeleri nasıl geçer diye merak ediyorsanız ev yapımı maske tariflerini sizler için araştırdık.

Genellikle açık tenli kişilerde görülen güneş lekeleri, ilerleyen yaşlarda ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu yüzden mutlaka güneşe çıkmadan önce güneş kremi kullanmalısınız. Özellikle 12-15.00 saatleri arasında güneş ışınlarının cildimizle direk teması yüzünden cildimizde beliren bu lekeler, ilerleyen süreçte her ne kadar güneş lekesi giderici krem kullansak bile cildimize yerleşebiliyor. Son zamanlarda birtakım operasyonlar dahilinde güneş lekelerinden kurtulabilmemizin farklı yolları olsa da maalesef ki hepimizin bu operasyona ayırabilecek yeterli bütçesi olmayabiliyor. Oluşan güneş lekelerini evde yapabileceğiniz pratik tariflerle giderebilir, azalmasına yardımcı olabilirsiniz. Peki bu güneş lekeleri nasıl gider?

– KARBONATLI MASKE TARİFİ

1 yemek kaşığı yoğurt ile 1 çay kaşığı karbonat ilave ederek karıştırınız ve bu karışımı lekelerin üzerine uygulayınız.10 dakika bekletip bol su ile durulayınız. Bu karışım haftada 1 defa uygulayabilirsiniz. Karbonatın beyazlaştırma etkisi lekelerinizin açılmasına yardımcı olacaktır.

– YOĞURT MASKESİ TARİFİ

1 adet yumurtanın akını köpürene kadar çırptıktan sonra, 1 tatlı kaşığı süzme yoğurt ekleyerek karıştırın. Daha sonra 3 damla limon suyu ekleyin, maskeyi güneş lekelerinizin üzerine sürün ve bekleyin. Maske cildinizde kuruyunca nemli pamukla temizleyip daha sonra ılık su ile yıkayın. Bu maskeyi 4-5 günde 1 defa uygulayın ve her 4 uygulamadan sonra en az 15 günlük ara vermelisiniz.

– MAYDANOZ MASKESİ TARİFİ

Yarım maydanozu blendırda ezin, 1 çorba kaşığı yoğurt ve 1 dilim limon ekleyin. Cildinize masaj yaparak uygulayın. 45 dakika beklettikten sonra suyla temizleyin. 3 günde 1 defa bu maskeyi cildinize uygulayın. Limonun içeriğindeki asitten dolayı bu maske lekelerinizi geçirmede yardımcı olacaktır.

– SİRKE VE SOĞAN KARIŞIMI

Orta boylarda 1 adet soğanı rendeleyerek suyunu çıkarın ardından yarım çay bardağı elma sirkesi ekleyin. Pamuk yardımı ile bu karışımı cildinizdeki lekelere uygulayıp yarım saat bekletin.

Üzüm çekirdeğini sakın çöpe atmayın! Çok az kişi tarafından bilinse de üzüm çekirdeğinin insan sağlığına inanılmaz faydaları vardır. İlaç sanayinde kullanılan üzüm çekirdeği hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki üzüm çekirdeğinin faydaları nelerdir? İki tane üzün çekirdeği yutarsanız ne olur? Güçlü antioksidanlardan biri olan üzüm çekirdeği ile ilgili her şeyi haberin detayında bulabilirsiniz.

Otantik lezzetler arasında en popüler olan üzümün faydası olduğu hemen hemen herkes tarafından bilinir. Güçlü bir antioksidan olan üzümün bilinmeyen bir yönü ise çekirdeklerinin oldukça faydalı olmasıdır. Ilıman iklimlerde yetişen üzüm iyi saklandığından sezon boyunca tüketilebilir. Ekşi ve tatlı olmak üzere iki tada da sahip olan üzümün çekirdekleri son zamanlarda popüler olmaya başladı. Özellikle yapılan araştırmalarda üzümün çekirdeğinin insan sağlığına faydalarının olduğu ortaya konuldu.  Eski zamanlardaki kadınların güzellik sırlarının ham maddesi olan üzüm çekirdeği aynı zamanlarda lokman hekimlerin yaptığı tıbbı ilaçlarda da kullanılırdı. 

100 GRAM ÜZÜM;

69 kalori  / 4
Lif / 2
Protein / 1
C Vitamini / 18
Bakır / 14 
K Vitamini / 12
Thiamin / 6
Riboflavin / 5
Demir / 5
Potasyum / 4
Manganez /

ÜZÜM ÇEKİRDEĞİNİN FAYDALARI NELERDİR?

Üzümün kendisinden çok çekirdeğinde bulunan proantisiyanidinler ve tokoferolün elementleri vücuttaki serbest radikalleri azaltır. Bunun yanı sıra sağlıklı hücre sayısının artırmaya yardımcı olur. 

Düzenli tüketildiğinde içerdiği Beta Karotein maddesi vücuda sigara ya da bazı zararlı besinlerle giren maddelerle savaşırlar. Araştırmalara göre üzüm çekirdeği 3 günde vücudu yenilediği ortaya çıkarılmış.

Zararlı maddelerden arındırdığından an dolaşımını da olumlu etkiler. Dolaşımı hızlandırarak damar tıkanıklığını azaltan üzüm çekirdeği kalp sağlığını da korur. Uzmanlar kalp sorunu yaşayan kişilerin düzenli tüketmesi gerektiği bir besin olduğunu vurguluyor.

İltihaplanma ve enfeksiyon tedavisinde doğal ilaç olarak kullanılan üzüm çekirdeği bu etkenlere bağlı gelişen kireçlenme, egzama, cilt problemleri, sinüzit, kolit, gastrit ve idrar yolu enfeksiyonu gibi rahatsızlıklara iyi gelir. Bunun yanı sıra bağırsak ve böbrekleri temizleyerek taş ve kum oluşumunu önler. 

Vitamin eksikliğinden görülen saç ve deri dökülmesi içinde birebir fayda sağlar. Kan dolaşımını hızlandırdığından saç köklerindeki ölmüş derilerin sayısını azaltarak canlılık kazanmasını destekler.

İçeriği E vitamini gözdeki sarı noktanın deforme olmasını önleyerek görme oranını artırır. Uzmanlar uzun süre bilgisayar kullanan ve ışıklara maruz kalanların bol bol tüketmesi gereken bir besin olduğunu vurguluyor. 

Kolajeni artırarak cilt ve kemik sağlığını korur. Özellikle yaşlanmayı önleyerek ciltte oluşma ihtimali olan civilce ve aknelerin tedavisinde kullanılabilir.