Hayatımızdaki insanlarla olan ilişkilerimiz doğrultusunda mutlu ya da mutsuz oluruz. Mutsuz eden ilişkinin bağımlılığa dönüşmesiyle fark etmemek mümkündür. Toksik ilişki olarak adlandırılan psikolojik, fizyolojik ve ruhsal açıdan yıpratan toksik ilişki nedir? Toksik ilişkiden kurtulmanın yolları nelerdir?

Toksik ilişki kişiyi yıpratan psikolojik, fizyolojik ve ruhsal açıdan zarar veren iletişim türüdür. Tarafların birbirinden uzaklaşmasına ve bağların kuvvetlenmesi yerine daha da kötüye götüren ama asla bırakılamayacağı düşüncesi barındıran bir türdür. 

toksik ilişki

İlişkinin ve kurulan bağın şiddetine göre, sebep ve sonuçları kişiden kişiye fark etmesiyle beraber, bazı durum ve davranış kalıplarıyla toksik ilişki sinyali verilir. Aile, arkadaş, eş gibi tüm insanlarla kurulan ilişkilerde görülebilmektedir. Araştırmalar sonucu ortaya çıkan toksik ilişki türüne ait, belirti dediğimiz sinyaller belirlenmiştir.

toksik ilişki

TOKSİK İLİŞKİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Araştırmalara göre toksik ilişkilerde manipülasyon ön plandadır. Bu manipülasyonlar dalga geçmelerle, şakayla karışık aşağılamalarla hayat bulduğu belirlenmiştir. Durum bazında kendini aşağılık hisseden birey, hem kendini kötü hisseder, hem de manipülasyonu yapan kişiye karşı muhtaçlık hissiyatı barındırır. Birey, manipülasyonu yapan kişi için çok iyi olduğunu ve onsuz daha kötü olacağını hissetmektedir.

toksik ilişki

Bir diğer araştırmalarda çıkan belirti ise toksik ilişkilerde kötü hissettiren kişi empati yetisinden yoksun bir hayata sahiptir. Sunduğunuz nedenler ve sebepler onun için geçersiz kalacaktır. Hakaret içeren konuşmalar bu noktada kişinin özgüvenini daha da yerle bir etmekte olduğu görülmüştür.

toksik ilişki

Toksik ilişkilerde manipülasyonu gerçekleştiren kişi iyi bir yalancıdır. Haklı olsanız dahi, haksız duruma düşürecek kelime oyunları gerçekleştirir. Bu durumda kendinizi daha da kötü hissetmeniz olası bir durumdur.

toksik ilişki

Toksik ilişki bağı kurulan kişiyle bir ortamda ya da kalabalık bir çevrede sizi umursamadığını ya da görmezden geldiğini fark edebilirsiniz. Yalnızken gönlünüzü rahatlıkla alabilir. Bu durumun açıklaması sizi kaybetmek istememesi ve insanların algısında “o bana tabii ben değil” algısı yaratmaktır.

toksik ilişki

Toksik ilişkilerde en çok rastlanan durumlardan biri olarak açıklanan olay ise, ilerlemeye engel olmaktır. Kişisel gelişim başta olmak üzere, kariyer hayatında dahi bir ilerleme yaşamanızı istemezler. Çatışmaya açık olmaları sebebiyle tartışma ortamında yetisiz ve beceriksiz olmanızı yüzünüze vurmak isteyecektir. Bu durumlarda kişi yetersizlik duygusuna sahip olmaktadır.

toksik ilişki

TOKSİK İLİŞKİ NEDEN DEVAM EDER?

Araştırmalar neticesinde psikologların belirttiği durumun özeti , toksik ilişkiye maruz kalanlar bağımlılık gösterdiğidir. Madde bağımlılığına benzer etkiler gösterdiği ortaya çıkmıştır. Kişi bu ilişki türünde “Ailemi seçemem sevmek zorundayım, çok sırrıma tanıklık eden bir dostum onunla ilişkimi bitiremem ya da kimseye bir daha bu kadar yakın olamam” fikriyatı yatar. Bu düşüncelerle sevgi kırıntısı aramaya yeltenen birey, küçük sebeplerden mutlu olmaya ve sahip olduğunun en iyisi olduğuna inandırılmıştır. 

Bulgulardan bir diğeri de sorunu kendisinde aramasıdır. Bu tarz ilişkilerde manipülasyona uğrayan kişi sürekli kendini suçlar ve cezalandırır. Davranışlarının sonuçlarını çektiğine inanmakta olduğu fark edilmiştir.

Bir diğer olarak sebep mahalle baskısı öne sürülmüştür. Boşanmış kişinin hor görüleceği ve dışlanacağı düşüncesi yer eder. Bu durumda olduğu haline şükretmesi gerektiğine inandığı kaydedilmiştir.

Vicdan da toksik ilişkiye devam etme sürecinde etkin rol oynar. “Ben gidersem ne yapar?” düşüncesi onu sürekli bu bağı bitirmekten alıkoymaktadır.

toksik ilişki

TOKSİK İLİŞKİDEN NASIL KURTULUNUR?

Yapılan araştırmayla psikologlar tarafından toksik ilişkiden kurtulmanın yolları araştırılmış ve denenmiştir. Deneklerin bu düşünceleri zihinlerinde oturttuklarında yanlış giden bir şeylerin olduğu ve bunun kendi sebebiyle olmadığının idrakı sağlanmıştır. Bunlar;

  • Hislerin değil zihnin ne söylediği yönündeki düşüncelerdir.
  • Bir süre ayrı kalmanın fayda sağladığı görülmüştür.
  • Sorunlu olan kişinin kendi olduğunu düşünmeden önce olayı objektif olarak zihninde tartışabilmesi ya da profesyonel bir destek alması.
  • Sosyal aktivitelerin mental faydası saptanmıştır.
  • Kendini ne olursa olsun sevmenin önemi iyileştirme sürecinde etkin rol oynamaktadır.
  • Motive edici notlar, pozitif bakış açısı olayın fraklı bir tarafından bakmayı sağlamaktadır.
  • Kişinin kendine dinlenmek için zaman ayırması, bir hobi icar etmesi gerektiğinin altı çizilmiştir.
  • En önemlisi bu düşünceler doğrultusunda toksik ilişki bağını fark edip, bitirebilmesidir.

Ramazan ayı boyunca her gün bir bitki çayı ile iyi hissetmek artık çok kolay olacak. Özellikle yemek sonrasında içilen, spazm giderici özelliği ile bilinen rezene ve papatya bitkileri, Ramazan’ı keyifle yaşamanıza yardım edecek.

İftar sonrasında içilecek bir fincan rezene veya papatya çayı spazm giderici özelliği ile mideyi rahatlatarak, rahat bir uykuyla sahura hazırlanmayı kolaylaştıracak.

Rezene çayının faydaları nelerdir?

Sindirim sistemiyle ilgili sorunu olanlar için, mide ve gaz rahatsızlığına iyi geldiği bilinen rezene Ramazan’da iftar sonrası için idealdir.

Papatya çayının faydaları nelerdir?

Papatya çayı, yumuşak içimiyle günün her saatinde rahatlamak isteyenlerin tercihi oluyor. Bal ile mükemmel uyum sağlayan papatya çayı, iftar sonrasında da rahatlamayı sağlayarak, vücudu güzel bir uyku ve sahura hazırlıyor.

Lavanta çayının faydaları nelerdir?

Gaz ve şişkinlik söktürücü özelliğe sahip lavanta yağı, aynı zamanda kendinizi daha sakin hissetmenize yardımcı olur. 1 su bardağı su ve 1 tatlı kaşığı lavantayı cezveye alıp kapağını kapatıp 5 dakika kaynatıp ocaktan indirin. Hafif ılındıktan sonra süzerek şifa niyetine için.

Fazla kilolarıyla tanıdığımız ünlü komedyen Ata Demirer, verdiği kilolarla sosyal medyada olay oldu. İddialara göre Demirer, verdiği kiloların ardından vücudunda meydana gelen sarkmaları toparlatmak için tanınmış bir cerrahın kapısını çaldı. Demirer, son halini de sosyal medya hesabından paylaşmayı ihmal etmedi.

49 yaşındaki Ata Demirer, şimdilerde Yeni filmi ‘Bursa Bülbülü’ için çalışmalar yapıyor.  Ünlü komedyen, verdiği kilolarla sosyal medyada ilgi odağı oldu. Bir dönem 140 kilo olan Demirer, 18 kilo vererek eski görüntüsüne veda etmişti. Ancak haber sitelerinde yer alan 50 kilo verdi iddialarına yalanlama getirdi. Öte yandan ünlü komedyen mide ameliyatına karşı olduğunu doğal yollarla kilo vermenin daha sağlıklı olduğunu söyledi. 

ata demirer 50 kilo verdi

Demirer, verdiği kiloların ardından vücudunda meydana gelen sarkmaları toparlatmak için tanınmış bir cerrahın kapısını çaldı. Doktorla Nişantaşı’ndaki kliniğinde görüşüp bilgi alan ünlü komedyen, cerrahi operasyon geçirmeye karar verirse yaz öncesinde ameliyat masasına yatacak.

ata demirer son hali

Ünlü komedyen Ata Demirer, uzun süredir yeni film çalışmaları için inzivaya çekilmişti. Demirer, bir yandan çalışırken diğer yandan da sıkı bir diyet uyguladı. Ata Demirer’in son hali hayranlarını şaşırtırken ünlü isme yorum yağdı.

SON HALİNİ PAYLAŞTI!

49 yaşındaki oyuncunun bir hayli kilo verdiği görüldü. Demirer bu karesini “Ödem atıyorumdur” notuyla paylaştı.

İşte Demirer’in Instagram’da paylaştığı karesi;

Bozcaada’da deniz ve güneşin tadını çıkaran Demirer’e, takipçilerinden doğum günü mesajlarının yanı sıra “Maşallah”, “Nasıl kilo verdiniz?”, “Kesinlikle daha iyisin”, “Kilo harika” şeklinde çok sayıda yorum geldi.

Çocukların annesiz duramama ya da babasının görmeden uyuyamama gibi problemleri çoğu ebeveynin hoşuna gitse de aralarındaki bu bağ, bağımlılığa dönüştüğünde çocuğun gelecekteki hayatında problemler çıkarabilmektedir. Peki ebeveyn bağımlılığı taşıyan çocuklara nasıl davranılmalı ? Ebeveyn bağımlılığı tehlikeli mi?

Çocuk dünyaya ilk geldiği günden itibaren bakımını gerçekleştiren kişiye karşı savunmasız bir şekilde bağlı olurlar. Bu bağ onun hayata adapte olmasının ardından huzur ve güvene doğru evrilir.

ebeveyn bağımlılığı

Bebeklik evresinde bakımını üstlenen anne babaya karşı bakım ve ilgi ihtiyacının karşılanmasından dolayı ayrıldıklarında bırakmak istememeleri normaldir. Gelişimini tamamlayan çocuktan yavaş yavaş kendi ihtiyaçlarını bağımsız olarak gidermeleri ve sonrasında güvende hissettikleri ailesinin yanına dönmeleri beklenir

Ancak bazı durumlarda çocuk bağımsız olmak istemez ve anne ya da babadan kopma söz konusu olmaz. Okula başladıklarında sıralarda ağlayanlar, diğer insanlarla iletişim kurmaktan kendini kaçıranlar oldukça fazladır. Bunun altında yatan ebeveyn bağımlılığı nedenleri ise pedagoglar tarafından madde madde açıklandı.

ebeveyn bağımlılığı nedir

ÇOCUĞUN MİZACI

Her birey farklılık gösterirken, her çocuk da kendi içerisinde farklılık gösterir. Kimisi dışarıya dönük sosyal becerilere hakimken, kimisi içine dönük sessizdir. İçe dönük çocuklar için yeniliklere karşı daha zaman tanınması gerekir.

ebeveyn bağımlılığı

ÇOCUĞUN HAYATINDAKİ DEĞİŞİKLER

Çocuğun ebeveyn bağımlılığını tetikleyen durumlar arasında; taşınması, yeni kardeşin olması, okul değişikliği gibi faktörler yer almaktadır. Bu tarz durumlar söz konusu olduğunda kesinlikle çocuğa önceden bilgilendirme yapılmalıdır. Hazırlık sürecine gidilmeli ve her şeyin kontrol altında ve normal olduğunun düşüncesi aşılanmalıdır. Çünkü belirsizlik her insanı korkuttuğu gibi çocuğu da korkuya götürecektir. Bu korku onu ebeveyne daha çok bağımlı kılar. Çünkü çocuklar ailelerinin yanında potansiyel kötülüklerden ve belirsizliklerden kurtulurlar. Bu tarz değişikliklerde uzakta ama ihtiyacı olduğu anda hemen yanına geleceğinizi hissettirmelisiniz.

ebeveyn bağımlılığı

ÇOCUĞUN DUYGULARINA KARŞI EMPATİ YAPMALISINIZ

Çocuklar yapıları gereği anlaşılmadıklarını düşündüklerinde ilgi çekecek abartı davranışlar sergileyebilirler. Bu tarz bir durumda “Korkulacak bir şey yok” gibi ibareler etkili olmaz. Çünkü korkunun temelinde sizin olmadığınız ve bilmediği durumla karşı karşıyadır. Onun yerine bu durumu açıklamak onu konuşarak rahatlatmak ve sürekli istediğinde yanında olacağınızı bildirmeniz çocuk açısından rahatlatıcı olacaktır. 

Sonraki yeni durumlarla karşı karşıya kaldığına söylediğiniz sözleri hatırlayacak ve daha cesur davranışlar sergileyecektir.

ebeveyn bağımlılığı

ROL MODEL OLUN

Çocuğun ilk gözünü açtığında gördüğü kişiler rol modelleridir. Yemek yemeği, gülmeyi, konuşmayı öğrendiği gibi sakin kalmasını da öğrenmesi gerekmektedir. Eğer çocuğun okula gitmesi gibi bir durum söz konusu olduğunda kaygılı davranış belirtileri gösterirseniz hem çocuk bu kaygıyı ezberleyecek, hem de siz kaygılandığınız için kötü bir şeylerin olacağını düşünecektir. Dolayısıyla bu durum ebeveyn bağımlılığını da tetiklemektedir. Ancak ebeveyn sakin kalır ve açıklamalarıyla çocuğa destek olursa, ebeveyn bağımlılığının ve kaygı bozukluğunun da önüne geçecektir.

ebeveyn bağımlılığı

EBEVEYN BAĞIMLILIĞI TEHLİKELİ Mİ?

Psikiyatri öğretilerinde bağımlılık yerine bağlılık olarak anlatılmaktadır. Çocuk anne babaya bağlı ama bağımlı olmamalıdır. Kendi kararlarını verebilmeleri ve ders çıkarma mantığına erişebilmeleri için önemli unsulardan biridir.

Ebeveyn bağımlısı olan çocuk hayatta risk almaktan daima korkacaktır. Bu korku beraberinde anne baba ilgisini daha çok üstüne çekerse, ileride aynı ilgi odağını başkalarından bekleme sonucu depresyon, düşük özgüven ya da anne baba yerine koyacağı bağımlılık türlerini peşinden getirecektir. 

Uzmanlar Ramazan ayı için özellikle kronik hastalığı olanları uyardı! Öğün saatlerinin ve beslenme sıklığının azalacağı, tüketilen besin içeriklerinde farklılıklar olacağı, ilaç saatlerinin yeniden ayarlanan bu ayda uzmanlar, özellikle kronik hastalığı olanlara olası bir sağlık sorununa karşı mutlaka doktora danışmalarını öneriyor.

Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Suna Yapalı orucun faydalarının yanı sıra bazı kurallara dikkat edilmediğinde şişkinlik, hazımsızlık ve reflü gibi sindirim sistemi şikayetlerinin artabileceğini belirtti. Yapalı, “Beslenme alışkanlıklarının değişmesi ile reflüsü olmayan bireylerde reflü yakınmaları tetiklenebilir ve daha önceden reflü tanısı almış olan hastaların şikayetleri artış gösterebilir. Reflü hastalığı mideden yemek borusuna mide içeriği ya da asidinin kaçışı olarak tanımlanır ve ülkemizde her 4-5 kişiden birinde görülür. Göğüs kemiği arkasında yanma, ağıza acı su gelmesi, boğazda yanma, kuru öksürük, ses kısıklığı ve göğüs ağrısı gibi bulgularla kendini gösterebilen reflüye karşı Ramazanda da bazı kurallara dikkat etmek gerekir” dedi. Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Suna Yapalı, Ramazan ayı geçirmek için kaçınılması gereken 8 hataya değindi. Yapalı, reflü başta olmak üzere sindirim sistemi sorunları yaşamamak, sağlıklı bir  önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Ramazan ayında sağlıklı beslenmek

RAMAZAN AYINDA YAPILAN 8 HATA!,

İftar ve sahurda büyük porsiyon;

Yapalı, uzun saatler aç ve susuz kalındıktan sonra iftarda büyük porsiyonlar ile mideyi doldurmak reflü başta olmak üzere farklı sindirim sistemi sorunlarına da yol açacağını söyledi. İftarda çorba, ana yemek ve salata tüketmenin yeterli olduğu söyleyen Yapalı Uzman Do. Dr. porsiyonların büyük olmaması gerektiğinin altını çizdi.

İftarı 1 bardak su ile zeytin ya da hurma veya çorba ile açtıktan sonra, ana yemeğe geçmeden önce yemeğe ara verilmelidir. Ana yemeği takiben meyve ya da tatlı hemen tüketilmemelidir. Sahurda ise uzun süre aç kalınacağı endişesi ile aşırı yemekten kaçınılmalıdır. 

1 bardak su ile zeytin ya da hurma

Yemek sonrası uzanmak;

Ramazan ayında reflüyü tetikleyen en önemli yanlış davranış şekillerinden birisi iftardan hemen sonra uzanmak ya da sahurda yemek sonrası hemen yatmaktır. Bu hatalı davranış daha önceden reflüsü olmayan hastalarda reflü sorunu başlamasına yol açarken, Ramazan ayında reflü şikayetleri ile hekime başvuruların da ana nedenlerindendir. İftardan hemen sonra uzanmamalı ve uyumadan önceki son 3 saatte atıştırmalıklar tüketilmemelidir. Sahurda ise hafif besinler tüketerek bir süre evde dolaşmak, yatağın baş kısmını da yükselterek yatmak, mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçışını engeller ve reflüyü önlemeye yardımcı olur.

İftar ve sahurda reflüyü tetikleyen gıdalar tüketmek;

İftar ve sahurda tüketilen gıdaların içeriği de oldukça önemlidir. Kızartmalar, yağlı ve baharatlı gıdalar, çikolata, çiğ soğan ve sarımsak, aşırı karbonhidrat içeriği olan şerbetli tatlılar reflüyü tetikleyeceği için uzak durulmalıdır. Yağlı yiyecekler mide boşalımını yavaşlatır ve reflü oluşumunu kolaylaştırır. İftarda sebze yemeği, kuru baklagiller, haşlama ya da ızgara et tüketilebilir. Tatlı olarak iftar sonrası sütlü ve hafif tatlılar tüketilebilir. Sahurda ise protein içeriği yüksek olan yumurta ve peynir gibi yiyeceklerin yanında tam tahıllı ekmek ve domates, salatalık ve zeytin eklenerek hafif bir kahvaltı yapılabilir. Simit, açma, poğaça, börek gibi karbonhidrat içeriği yüksek gıdalardan kaçınılmalıdır. 

Yeterince su tüketmemek

Aşırı kafein ve şeker içeren içecekler tüketmek;

Özellikle iftar sonrası pek çok kişi aşırı çay ve kahve tüketmektedir. Kafein içeren bu içeceklerin tüketilmesi vücuttan su kaybını arttıracağından gün içerisinde vücudun daha susuz kalmasına neden olmaktadır. Bu nedenle çay, kahve ve kafein içeren sıvı tüketiminde aşırıya kaçılmamalı. 

Yeterince su tüketmemek;

Vücudun su ihtiyacının karşılanması için günlük toplam 1.5-2 lt su tüketilmesine özen gösterilmelidir. Ayrıca iftar ve sahurda yemek yerken mideyi su ile doldurmamalı, su tüketimi iftar ile sahur arasındaki süreçte sağlanmalıdır. Yeterli su içilmesi, mideden yemek borusuna kaçan asidin de temizlenmesini sağladığı için reflü gelişimini önleyecektir. 

ağır egzersiz yapmak

İftardan sonra ağır egzersiz yapmak;

Özellikle iftardan hemen sonra egzersiz yapılmamalıdır. Mide boşalımının sağlanması için yemekten en az iki saat geçtikten sonra egzersiz yapılmalıdır. Ağır egzersizlerden kaçınmalı, 30-45 dakikalık hafif-orta tempolu yürüyüşler yapılmalıdır. 

Ramazan ayında aşırı yemek;

Pek çok kişi Ramazan ayında uzun süreli açlık ve kalori açığı ile kilo verirken, yanlış beslenme alışkanlıkları ve beslenme tercihleri kilo artışına da yol açabilir. Uzun süreli açlık sonrasında aşırı yemek, yağlı ve karbonhidrat içeriği yüksek gıdalar tüketmek, iftardan sonra atıştırmaya devam etmek metabolik dengeyi bozarak kilo artışına ve bel çevresinde yağlanmaya yol açar. Kilo artışı reflü yakınmalarını tetikleyecektir. Ramazan ayında sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz ile kilo kontrolü sağlanması reflü dahil tüm sindirim sistemi sorunlarının tetiklenmesini de önler. 

reflü hastaları dikkat

REFLÜ HASTALARINA DİKKAT!

Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Suna Yapalı, reflü hastalarının Ramazan ayında oruç tutup tutamayacağı konusunda şöyle açıklama yapıyor:

“Hastalığın şiddeti ve klinik tablosu her hastada farklılıklar göstermektedir. Bu nedenle tanı konulmuş reflü hastaları oruç tutmadan önce hekimlerine mutlaka danışmalıdır. Hafif reflü hastaları oruç tutabilirler ve Ramazan ayı süresince ilaç kullanmaları gerekebilir. İlaç almalarına, yaşam tarzı ve beslenme değişikliklerine rağmen reflü yakınmaları olan ve ağır reflüsü bulunanların ise oruç tutmaları önerilmez.”

 

 

Uzmanlar Ramazan ayı için özellikle kronik hastalığı olanları uyardı! Öğün saatlerinin ve beslenme sıklığının azalacağı, tüketilen besin içeriklerinde farklılıklar olacağı, ilaç saatlerinin yeniden ayarlanan bu ayda uzmanlar, özellikle kronik hastalığı olanlara olası bir sağlık sorununa karşı mutlaka doktora danışmalarını öneriyor.

Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Suna Yapalı orucun faydalarının yanı sıra bazı kurallara dikkat edilmediğinde şişkinlik, hazımsızlık ve reflü gibi sindirim sistemi şikayetlerinin artabileceğini belirtti. Yapalı, “Beslenme alışkanlıklarının değişmesi ile reflüsü olmayan bireylerde reflü yakınmaları tetiklenebilir ve daha önceden reflü tanısı almış olan hastaların şikayetleri artış gösterebilir. Reflü hastalığı mideden yemek borusuna mide içeriği ya da asidinin kaçışı olarak tanımlanır ve ülkemizde her 4-5 kişiden birinde görülür. Göğüs kemiği arkasında yanma, ağıza acı su gelmesi, boğazda yanma, kuru öksürük, ses kısıklığı ve göğüs ağrısı gibi bulgularla kendini gösterebilen reflüye karşı Ramazanda da bazı kurallara dikkat etmek gerekir” dedi. Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Suna Yapalı, Ramazan ayı geçirmek için kaçınılması gereken 8 hataya değindi. Yapalı, reflü başta olmak üzere sindirim sistemi sorunları yaşamamak, sağlıklı bir  önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Ramazan ayında sağlıklı beslenmek

RAMAZAN AYINDA YAPILAN 8 HATA!,

İftar ve sahurda büyük porsiyon;

Yapalı, uzun saatler aç ve susuz kalındıktan sonra iftarda büyük porsiyonlar ile mideyi doldurmak reflü başta olmak üzere farklı sindirim sistemi sorunlarına da yol açacağını söyledi. İftarda çorba, ana yemek ve salata tüketmenin yeterli olduğu söyleyen Yapalı Uzman Do. Dr. porsiyonların büyük olmaması gerektiğinin altını çizdi.

İftarı 1 bardak su ile zeytin ya da hurma veya çorba ile açtıktan sonra, ana yemeğe geçmeden önce yemeğe ara verilmelidir. Ana yemeği takiben meyve ya da tatlı hemen tüketilmemelidir. Sahurda ise uzun süre aç kalınacağı endişesi ile aşırı yemekten kaçınılmalıdır. 

1 bardak su ile zeytin ya da hurma

Yemek sonrası uzanmak;

Ramazan ayında reflüyü tetikleyen en önemli yanlış davranış şekillerinden birisi iftardan hemen sonra uzanmak ya da sahurda yemek sonrası hemen yatmaktır. Bu hatalı davranış daha önceden reflüsü olmayan hastalarda reflü sorunu başlamasına yol açarken, Ramazan ayında reflü şikayetleri ile hekime başvuruların da ana nedenlerindendir. İftardan hemen sonra uzanmamalı ve uyumadan önceki son 3 saatte atıştırmalıklar tüketilmemelidir. Sahurda ise hafif besinler tüketerek bir süre evde dolaşmak, yatağın baş kısmını da yükselterek yatmak, mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçışını engeller ve reflüyü önlemeye yardımcı olur.

İftar ve sahurda reflüyü tetikleyen gıdalar tüketmek;

İftar ve sahurda tüketilen gıdaların içeriği de oldukça önemlidir. Kızartmalar, yağlı ve baharatlı gıdalar, çikolata, çiğ soğan ve sarımsak, aşırı karbonhidrat içeriği olan şerbetli tatlılar reflüyü tetikleyeceği için uzak durulmalıdır. Yağlı yiyecekler mide boşalımını yavaşlatır ve reflü oluşumunu kolaylaştırır. İftarda sebze yemeği, kuru baklagiller, haşlama ya da ızgara et tüketilebilir. Tatlı olarak iftar sonrası sütlü ve hafif tatlılar tüketilebilir. Sahurda ise protein içeriği yüksek olan yumurta ve peynir gibi yiyeceklerin yanında tam tahıllı ekmek ve domates, salatalık ve zeytin eklenerek hafif bir kahvaltı yapılabilir. Simit, açma, poğaça, börek gibi karbonhidrat içeriği yüksek gıdalardan kaçınılmalıdır. 

Yeterince su tüketmemek

Aşırı kafein ve şeker içeren içecekler tüketmek;

Özellikle iftar sonrası pek çok kişi aşırı çay ve kahve tüketmektedir. Kafein içeren bu içeceklerin tüketilmesi vücuttan su kaybını arttıracağından gün içerisinde vücudun daha susuz kalmasına neden olmaktadır. Bu nedenle çay, kahve ve kafein içeren sıvı tüketiminde aşırıya kaçılmamalı. 

Yeterince su tüketmemek;

Vücudun su ihtiyacının karşılanması için günlük toplam 1.5-2 lt su tüketilmesine özen gösterilmelidir. Ayrıca iftar ve sahurda yemek yerken mideyi su ile doldurmamalı, su tüketimi iftar ile sahur arasındaki süreçte sağlanmalıdır. Yeterli su içilmesi, mideden yemek borusuna kaçan asidin de temizlenmesini sağladığı için reflü gelişimini önleyecektir. 

ağır egzersiz yapmak

İftardan sonra ağır egzersiz yapmak;

Özellikle iftardan hemen sonra egzersiz yapılmamalıdır. Mide boşalımının sağlanması için yemekten en az iki saat geçtikten sonra egzersiz yapılmalıdır. Ağır egzersizlerden kaçınmalı, 30-45 dakikalık hafif-orta tempolu yürüyüşler yapılmalıdır. 

Ramazan ayında aşırı yemek;

Pek çok kişi Ramazan ayında uzun süreli açlık ve kalori açığı ile kilo verirken, yanlış beslenme alışkanlıkları ve beslenme tercihleri kilo artışına da yol açabilir. Uzun süreli açlık sonrasında aşırı yemek, yağlı ve karbonhidrat içeriği yüksek gıdalar tüketmek, iftardan sonra atıştırmaya devam etmek metabolik dengeyi bozarak kilo artışına ve bel çevresinde yağlanmaya yol açar. Kilo artışı reflü yakınmalarını tetikleyecektir. Ramazan ayında sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz ile kilo kontrolü sağlanması reflü dahil tüm sindirim sistemi sorunlarının tetiklenmesini de önler. 

reflü hastaları dikkat

REFLÜ HASTALARINA DİKKAT!

Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Suna Yapalı, reflü hastalarının Ramazan ayında oruç tutup tutamayacağı konusunda şöyle açıklama yapıyor:

“Hastalığın şiddeti ve klinik tablosu her hastada farklılıklar göstermektedir. Bu nedenle tanı konulmuş reflü hastaları oruç tutmadan önce hekimlerine mutlaka danışmalıdır. Hafif reflü hastaları oruç tutabilirler ve Ramazan ayı süresince ilaç kullanmaları gerekebilir. İlaç almalarına, yaşam tarzı ve beslenme değişikliklerine rağmen reflü yakınmaları olan ve ağır reflüsü bulunanların ise oruç tutmaları önerilmez.”

 

 

Türkiye’deki imitasyon pazarının kalbine girdiğini söyleyen Merter’de 20 yıldır bu işi yapan iki dev şirketin sahibinden trajikomik bir hikaye çıktı: İtalya’da Gucci mağazasına bile ürün verdik. Ürünlerimiz orijinalden daha kaliteli.”

Türkiye’deki imitasyon pazarının kalbine girdik. Merter’de 20 yıldır bu işi yapan iki dev şirketin sahibi trajikomik bir hikaye ile şaşkına çevirdi. İtalya’da Gucci mağazasına bile ürün verdiklerini söyleyen şirket sahibi, “Ürünlerimiz orijinalden daha kaliteli. Asla Türk markası taklit etmiyoruz. Sırf bu sektörden alışveriş için binlerce turist geliyor. Sürekli davalarla uğraşsak da, ekonominin görünmeyen kahramanlarıyız!” şeklinde konuştu.

MERTER, LALELİ, OSMANBEY…

İmitasyon pazarının kalbi; Merter, Laleli ve Osmanbey üçgeninde atıyor. Üretim ağırlıklı olarak Merter’de yapılırken, satış tarafı Osmanbey, Laleli ve Kapalıçarşı’da gerçekleşiyor. Sektörün büyük oyuncuları olarak tabir edilen şirketlerin Hadımköy’de de fabrikaları var. 20 yıldır aktif bir şekilde işleyen sahte ürün sektörü üretici firmaları, defile bile düzenliyor. İmitasyon sektöründe Merter’de faaliyet gösteren iki büyük şirket bulunuyor. Bu şirketlerin yıllık ihracatları 300 milyon doları geçiyor. Ayrıca iç piyasa satışları 800 milyon TL civarında. Konuyla ilgili görüşlerini bildiren sahte üretim firmalarından birinin sahibi, “Biz Türkiye’nin görünmez kahramanlarıyız” diyerek “Vergimizi sonuna kadar ödüyoruz. Türk markalarının imitasyonlarını asla yapmıyoruz. Dünyanın her yerinden müşterilerimiz var. Arap coğrafyası ve Kuzey ülkeleri en iyi pazarımız. Avrupalıya daha az montanlı ama yüksek kârlı ticaret yapıyoruz. Aynı ürün, aynı kalite, aynı marka. Sizce bizi tercih etmeleri normal değil mi?” ifadelerini kullandı.

“VERSACE’I DAHA İYİ YAPTIK”

Yaşadığı ilginç bir olayı anlatan şirket sahibi “Dünya markalarının son tasarımlarını birebir kopyalarken, bazen farklılık katarak piyasaya sürüyoruz. Geçen yıl Versace’ın bir erkek montunu ufak detaylarla süsledik. Arka kısmına ekstra bir cep tasarladık. Yine Versace markasıyla ürettik. Bir de montun ön yüzüne çiçek deseni ekledik. Ürün o kadar tuttu ki, Orta Doğu’daki müşterilerimiz orijinal tasarımı değil, bizim ürettiğimiz ürünü sipariş etmeye başladı. Ülkede çoğu kişi bu montu giymeye başladı, akım gibi bir şey oldu. Dubai Mall AVM’deki Versace mağazasının satış müdürü bize ulaştı ve bizi dava edeceğini söyledi. Tehdit etti ama iş orada kaldı. Hâlâ da satıyoruz” dedi.

“DEFİLE TAKİP EDİYORUZ”

Sektörün ikinci büyük şirketinin sahibi ise konu hakkında şu şekilde konuştu:

“Bir ayın yarısını yurt dışında defile izlemekle geçiriyorum. Son tasarımları direkt satın alıp üretime geçiyoruz. Büyük markaların çalıştığı kumaşçılarla çalışıyoruz. Düğmesinden dikişine kadar sıfır hata ile üretiyoruz. Tasarımı 3D yazıcılarla birebir kopyalayabiliyoruz. Büyük bir ekibimiz var. Dünyanın her yerindeki defileleri izliyoruz. İki ay önce Milano’da Gucci mağazasından kadın elbisesi aldık. Satın aldığımız numunenin üzerindeki barkod  numarasını aynen imitasyon ürüne diktik. 15 gün sonra ürünü fişiyle birlikte değiştirmek istedik. Aynı ürün olduğunu sanıp değiştirdiler. Şu an Milano Via Monte Napoleone’deki mağazada, bizim Hadımköy’de ürettiğimiz ürün var. Bu kadar ileri derecede üretim yapıyoruz…”

 

Havaların ısınmasıyla beraber kadınlar artık giyim tercihlerinde şıklığın yanında rahatlığı göz önünde bulundurmaya başladı. Biz de Yasemin.com olarak sizler için hafta sonu yakın arkadaşlarınızla beraber bir sahil yürüyüşü yapmanız için birkaç parçayı bir araya getirdik.

Moda dünyasında giyimine düşkün kadınlar için alternatifler tükenmiyor. Çeşitli renkleri bir araya getirerek kış aylarında sıcak tutabildiği gibi yaz mevsiminde de ferahlatma yolunu bulabiliyor. Güneşin yüzünü gösterdiği bu zamanlarda efil efil esen rüzgarı, bir ormanda yürüyüş yaparak ya da Beylerbeyi sahilinde yakın dostunuzla yapacağınız hararetli sohbetle hissedebilirsiniz. Gerçekleştirebileceğiniz hafta sonu aktivitenizde, şıklığınızı da göz ardı etmeden baharın tadını çıkarabilirsiniz. Artık kazaklardan, kabanlardan bunalmış gardıroplarınızdan yazlık kıyafetlerinizi çıkarma vakti geldi. Konforu ve şıklığı bir arada tutan hafta sonu stilleri için sizlere harika önerilerimiz var.

HAFTA SONU KOMBİN ÖNERİLERİ!

Siyah beyaz çizgilerle monokrom stiller;

Siyah beyaz çizgilerle monokrom stiller

Çizgileri bahar havasıyla uyumlu hale getirebilen siyah beyaz renkler monokrom stillerin en iddialıları arasında yer almaya devam ediyor. Sadece gençlere değil her yaşın kadınına hitap eden bu tasarımlar, özellikle sweatshirt modellerinde kendini ön planda tutuyor. Hafiften rüzgarı ensemizde hissedeceğimiz, havaların ısınmaya başladığı bu günlerde siyah ve beyaz yine vazgeçilmez tercihler arasında olarak göz dolduruyor. Bunun yanı sıra bu iki renk kombinlerde de kolaylık sağlıyor.

Blazer ceketlerle bir hafta sonu rahatlığı;

Blazer ceketlerle bir hafta sonu rahatlığı

Geçmişten günümüze karşımıza çıkmaktan vazgeçmeyen blazer ceketler, kendini sadece bluz ya da gömleklerle değil sweatshirtlerle de yakıştırmayı başarıyor. Stilistlerin hayal dünyasındaki tasarımlara ilham kaynağı olan sıcak havalar artık kapıyı çalmaya başladı. Hafta içi kendini iş yoğunluğuna kaptıran kadınlar hafta sonuna rahat bir dokunuş bırakmak istiyor. Biz de iş kadınları için spora klasik bir bakış açısıyla yaklaştık. Her omuza yakışan blazer ceketleri spora giydirdik. Son zamanlarda trend olan zebra desenli bir sweatshirt ile siyahın asilliğini taşıyan ceketi yan yana getirdik. Siz de böyle bir kombin düşünürseniz uygun aksesuarlarla tarzınıza hareket kazandırabilirsiniz.

Eşofman takımlarıyla havalı bir hafta sonu;

Eşofman takımlarıyla havalı bir hafta sonu

Pandemi sürecinde evde geçirilen sürede rahatlığını bir türlü üzerimizden atamadığımız eşofmanlar artık sokak stillerinin baş tacı. Moda dünyasının stil çizgisine yeniden yön veren eşofman takımları tesettür giyimde de oldukça zirvede yer alıyor. Çeşitli renk ve tasarım alternatifleriyle vitrinlerden inmeyen eşofman takımları listesinde, baharın dingin duruşunu yansıtan modellere de yer veriyor. Siz de arkadaşlarınızla yapacağınız bir hafta sonu programında sokaklara yaz aylarından bir renk bırakabilirsiniz.

Artık yürüyüş yapmanın tam zamanı;

Artık yürüyüş yapmanın tam zamanı

Soğuk kış günlerinden sonra baharın gelmesiyle beraber giymeye cesaret edemediğimiz beyazlar artık gardıroplardan çıkmak için sabırsızlanmaya başladı. Önceki sezonlarda trend listelerinde olan boya desenli kıyafetler, bu yıl da adından bahsettirmeye başladı. Her zaman şık görünmenin yollarını arayan modaya düşkün kadınlar, bazen konforu ön planda tutan kıyafetlere de şans vermeli. Hafta içi iş yoğunluğunu geride bırakmanız için sizlere cesaret timsali olan beyaz bir pantolonla kombin oluşturduk. Altına da soft renkleri barındıran bir yürüyüş ayakkabısı giydirdik. 

Yapılan araştırmalar sonucu spor yapan öğrencilerin, spor yapmayan öğrencilere göre akademik başarıyı daha hızlı yakaladığı öğrenildi. Okul başarısından endişe duyulan çocukların, spor yaparak başarıyı yakalayacağı açıklanırken, ruhsal hastalıkların da belirtilerini ortadan kaldırdığı açıklandı.

ABD Michigan Üniversitesi’nde farklı grup, cins, yaş ve ırktaki çocuklarda gerçekleştirilen bir araştırmada başarı oranlarının sadece spora bağlı olduğu anlaşıldı.

spor yapan çocuk

Spor yapan çocuklarda motivasyon, mücadelecilik, stratejik düşünme, enerji dengesi, rekabet ve dayanıklılık gibi yetileri kazandırdığı fark edildi. Ancak asıl olay ise spor sonucu daha çok alınan oksijenin kana karışarak, beyinde çalışmayan bölgeleri çalıştırması olarak açıklandı. 

spor yapan çocuk

SPOR YAPAN ÇOCUK HAFIZASINI KALICI KULLANIYOR

Spor yapan çocuklarda beyin türevli nörotrofik faktör ismi verilen bir protein salgılanıyor. Bu da beyindeki sinirler arası bağlantının çok daha hızlı kurulmasını sağlıyor. Bu proteinle öğrenilen bilgiler ise spor yapmadığı döneme oranla çok daha kalıcı bilgiler kaydettiği belirtildi.

spor yapan çocuk

Çocuklarda spor yapma sonucu beyinde ön prefrontal korteks yani odaklanmayı sağlayan ve hafızayı kontrol eden bölgenin de daha büyük olduğu ortaya konuldu. Spor yapan çocukların hafıza problemi çekmediği, matematik problemlerini akranlarına oranla daha kısa sürede bitirdiği kanıtlandı.

spor yapan çocuk

ÖZ DİSİPLİN KAZANDIRIYOR

Sporda rekabeti, odaklanmayı, ve kazanmayı ya da kaybetmeyi öğrenen çocuk okul hayatında daha disiplinli ve planlı çalışmaya başlıyor. Beyin yapısı sporla öğrendiği bu disiplini tüm hayatına uygulatıyor. Bunun hazzına erişen çocuk sporu bırakmayı kendi istemiyor hale geliyor.

spor yapan çocuk

ÇOCUKTA  AGRESİFLİĞİ AZALTIYOR

Ergenliğe doğru uzanan çocuğun hayat yolculuğunda ailesiyle yaşadığı çatışmalar, akran kavgaları sporla son buluyor. Spor yapan çocuğun, salgıladığı endorfin ve dopamin gib maddeler ona; stres yönetimi, sabır, mücadele ruhu ve baskı altında çalışma ruhunu kazandırıyor.

Kendini kontrol edebilmesiyle beraber, gördüğü taktir ya da ilgi ona başarı hissi kazandırırken huzur seviyesinde artış olduğu saptandı. Dolayısıyla spor yapan çocuğun depresyon, anksiyete gibi ruhsal hastalık belirtilerini de ortadan kaldırdığı öğrenildi.

spor yapan çocuk

 

Mübarek Ramazan ayının gelmesiyle birlikte birçok kişinin muzdarip olduğu konulardan biri iftarda kontrolsüz yeme sonucu kilo almaktır. Oruç tutarken 30 gün boyunca kilo almamak için internette ramazanda egzersiz yapılır mı soruları araştırılıyor. Peki oruç tutarken spor yapılır mı? İşte, Ramazan ayında egzersiz yapılır mı sorularının cevabı ve daha fazlası…

Yapılan araştırmalara göre oruç tutmak insan sağlığı açısından sayısız faydaya sahip. Özellikle vücudu toksinlerde temizlemesiyle öne çıkan oruç aynı zamanda kilo vermeyi de kolaylaştırmaktadır. Uzmanlar Ramazan ayında doğru beslenme tarzı ve doğru egzersizler ile metabolizmanın yavaşlamasını engellemenin ve kilo almadan oruç tutabilmenin mümkün olduğunu belirtiyor.  Peki ramazanda ne tür egzersizler yapmalı? İşte cevaplar:

ORUÇLUYKEN YAPILABİLECEK EGZERSİZLER!

– Ramazan ayı boyunca ev içi egzersizler yapabilir (Plank, ağırlıksız squat, vb.)

-Pilates yapabilir

-Bisiklet sürebilir

-Düşük tempolu yürüyüş yapabilirsiniz.

Uzmanlar egzersiz yaparken olası bir kalp çarpıntısı ,mide bulantısı, göğüs ağrısı ya da nefes alıp vermede zorluk çekerseniz hemen egzersizi sonlandırmanız gerektiği konusunda uyarıyor. 

ramazanda egzersiz nasıl yapılır

RAMAZANDA EGZERSİZ NASIL YAPILIR?

  • Oruçlu olduğunuz günlerde vücudunuz alışana kadar her gün yavaşça ufak ufak egzersizlere deneyerek başlayabilirsiniz.
  • Egzersiz yaparken sıvı kaybı yaşayacağınız için asla egzersizin dozunu arttırmamanız gerekiyor. Çünkü karaciğerinizde ve kaslarınızda depo edilen şeker azalır ve terle kaybedilen suyu artırmaktadır. 
  • Bir diğer dikkat etmeniz gereken detaylardan biri koşu gibi terleten sporlardan kaçınmalı onun yerine; pilates, reformer pilates, düşük tempolu yürüyüş veya yüzme gibi düşük  aerobik egzersizleri tercih etmenizdir.
  • Ayrıca spor yaparken antrenman sürelerini kısaltıp, dinlenme sürelerini artırarak, set sayıları ve kullandığınız ağırlıkları azaltarak ayarlamanız çok önemlidir.
  • Bu sayede hem sağlıklı hem de her gün aksatmadan rahat bir şekilde spor yaparak vücudunuzun direncini yükseltebilirsiniz.

oruç tutarken spor yapılır mı

YETERİNCE SU İÇTİĞİNİZDEN EMİN OLUN

Ramazan ayı boyunca sıvı kaybının önüne geçmek için vücut ağırlığının her kilogramı başına en az 30 ml kadar su tüketmeli ve iftardan spora kadar en az 500 ml su tüketmeniz çok önemlidir.

Sıvı alımını direk su olarak alın. Çay ve kahve asla suyun yerine geçmez.