Tüm hastalıkların temelini oluşturan bağırsaklarda yaşanan her hangi bir deformasyon genel sağlığı olumsuz etkiler. Bu yüzden uzmanlar bağırsak sağlığının önemini vurguluyor. Bağırsak florası bu noktada en önemlisidir. Canlı organizmaların geneline denilen florasa hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki bağırsak florası nedir ve bozulursa ne olur? Bağırsak florası bozukluğu belirtileri nelerdir? Tüm bu soruların yanıtları haberimizin detayında…

Bağırsakta bulunan ve sindirim işleminde yardımcı olan canlı organizmaların bütününe bağırsak florası denir. Bu organizmaların bazıları yararlı bazıları ise zararlıdır. Ancak organizmaların dengede kalması gerekir. Aksi halde fazla olması ishale bu da aşırı sıvı kaybına neden olurken az olduğunda kabızlığın yaşanmasına zemin hazırlar. Buda bağırsak düğümlenmesi gaz sıkışması gibi hastalıklara davetiye çıkarır. Bağırsak floraslarının dengede kalmasını en kolay yolu sağlıklı beslenme ve egzersizdir. 

BAĞIRSAK FLORASI NEDEN BOZULUR?

Aşırı antibiyotik kullanma bağırsaklardaki yararlı bakterilerin dışkılama yolu ile atılmasına neden olur. Uzmanlar bu yüzden antibiyotik ilacı almadan doğal antibiyotiklerden yararlanmasını tavsiye eder.

Bunun yanı sıra fazla tahıllı besinler tüketmek yanlış beslenmek gece yarısı lif oranı yüksek besinler tüketmek bağırsak florasını azaltarak fonksiyonlarının yavaşlanmasına neden olur. Uzmanlar bu yüzden sık sık meyve tüketilmesini tavsiye eder. Özellikle gece açıklamalarında meyve tüketiminin daha sağlıklı olacağını vurguluyor. Stres hemen hemen her hastalığın başlangıcıdır.

Psikolojik bir durum olan stres sinir hücrelerinin daha yavaş çalışmasını sağlar. Bu da beyne giden komut dalgalanmalarını azaltır. Beynin geç komut vermesi bağırsakların sağlığını olumsuz etkiler. 

Bazı hastalıklarda bağırsakları yavaş çalışmasına neden olur.

BAĞIRSAK FLORASI BOZUKLUĞUNUN BELİRTİLERİ NELEDİR?

Yemek tüketilmemesine rağmen karında şişkinlik ve ağrı hissetme

Sürekli gaz birikmesi ve sancısı

Dışkılama da zorlanma ya da rahatlık ancak rengi her türlü siyaha yakın olması ve aşırı kokulu 

Mide bulantısı gibi rahatsızlıklarla uyanma

Nedensiz yorgunluk ve halsizlik 

Yemek yenilmesine rağmen aşırı kilo kaybetme

İştahta eksiklik gibi belirtilerle kendini gösterir. 

BAĞIRSAK FLORASI BOZUKLUĞU NASIL DÜZELİR?

Bağırsak florasının düzenlemede en etkili doğal yol kemik suyudur. Yüksek oranda jelatin ve doğal yağlar içeren kemik suyu bağırsakları rahatlatır. Bağırsak duvarını ve zarını güçlendirir.

Probiyotik içeren ev yoğurdu bağırsak florasısını düzenler. Ayrıca vücudun ve bağırsakların pH dengesini artırır.

Hindistancevizi yağı içerdiği caprilik asit sayesinde kötü olan bakteri ve virüsleri vücuttan atarak bağırsak florasısının olumsuz etkilenmesinin önüne geçer.

Ayrıca turşu, kombu çayı, elma sirkesi, ayran gibi besinlerde bağırsak florasalarını olumlu etkiler. 

Yaban mersini ile karıştırılan turna yemişi aslında yabancı kökenli bir meyvedir. Görünüş olarak kızılcığı andıran turna yemişi çok güçlü bir antioksidandır. Bu özelliği sayesinde vücuda birçok faydası vardır. Peki turna yemişinin faydaları nelerdir? Hangi hastalıklara iyi gelir? Haberin detayında turna yemişine dair mera edilen her şeyi bulabilirsiniz.

Kızılcık ailesine mensup olan turna yemişinin Oxycoccus adlı bitkide yetişir. Cranberry olarak biliniyor. Küçük çalılıklarda ormanlık alanlarda yetişir. Kuzey Amerika’da yetişen turna yemişi oldukça güçlü bir antioksidandır. Ülkemizde Karadeniz ikliminde rahatlıkla yetişir. Acı bir tadı olduğundan saf hali ile tüketilmez. Kurutularak işlem görülen turna yemişi konusunda uzmanlar diyabet hastalarının kesinlikle kullanmaması gerektiğini vurguluyor. Yüzde 95 antioksidan maddelerden oluşur. 2015 dünya çapınca yapılan sağlık konferansında bu meyvenin tüketilmesi antibiyotiklerin azalmasını sağlayacağını açıklandı. Mevsim geçişlerinde özellikle tüketimi tavsiye edilir. A,C ve E vitaminlerinin yanı sıra demir, betakaroten ve lif bakımından oldukça zengindir. Günde beş tane turna yemişi tüketen kişinin bağışıklık sisteminin hastalıklara karşı oldukça dirençli olduğu görülmüştür. Asidik sularda yetişen turna yemişi kek, çörek, pasta ve ekmeklere ilave edilerek tüketilir. 

TURNA YEMİŞİNİN FAYDALARI NELERDİR?

Yüksek antioksidan içerdiğinden damarların bazı besinlerle vücuda giren toksinler nedeni ile tıkanmasını önler. Ayrıca tabakasının daha yumuşak olmasını sağlayarak rahat bir kan akışının olmasına neden olur. Böylece kalp ve damar hastalıklarının yaşanmasını engeller. 

Güçlü bir vitamin deposu olan turna yemişi hastalıklara karşı vücudun direncini artırır. Enfeksiyonlu hücreleri idrar yolu ile vücuttan atar. Bakterilere karşı hücreleri koruyan turna yemişi hücrelerin mutasyona uğramasını engelleyerek kanser hastalıklarının önüne geçer. 

Kemik ve kaslarda ürik asit biriktiğinde romatizma ve ödem gibi hastalıklara neden olur. Turna yemişi ürik asit oranını dengeleyerek bu durumun yaşanma riskini azaltır. Ayrıca kemikleri güçlendiren bir besindir. Bu yüzden sporcuların tüketilmesi tavsiye edilir. 

Özellikle çekirdeğindeki omega-3 yaş asitleri kötü kolesterolü düşürür. Bunun yanı sıra sinir sisteminin deformasyona uğramasını önler. Beyindeki hafıza loplarını güçlendirerek konsantreyi artırır unutkanlığı azaltır. İleri yaşlarda görülme ihtimali olan alzheimeri engeller.

Ağız içinde mikrop birikmesini önler. Diş etlerini güçlendirir. Mide asidini dengeler. Besinlerin vücutta atık olarak kalmasını engeller. Bu sayede ağız kokusu yaşanmaz. 

Adet dönemlerinde kadınların tüketilmesi tavsiye edilir. Bu süreçte hormonları düzenler. 

Bağırsaklardaki gıda birikimini önler. Kalın bağırsağın çalışma işlevini artırır. Böylece kabızlık gibi sorunların yaşanmasını önler. Yüksek lif sayesinde uzun süre tok tutma özelliğine sahiptir. Bu sayede kilo vermek isteyenlerin rahat tüketebileceği bir besindir.

Hoş kokusu ve görüntüsü ile dikkat çeken hanımeli çiçeğinin yaklaşık 100 kadar çeşidi vardır. Sokaklardan geçerken buram buram gelen kokusu ile sakinleştiren hanımelinin insan sağlığına inanılmaz faydaları olduğunu biliyor muydunuz? Sizler için güçlü bir idrar söktürücü ve öksürüğü kesen hanımeli hakkında merak edilenleri araştırdık. Haberin detayında hanımeli çiçeğine dair her şeyi bulabilirsiniz.

Sokakları süsleyen hanımeli çiçeği, sarmaşık grubuna girer. Doğada yaklaşık 180 türü bulunmaktadır. Bu 180’den 100 sadece Çin’de bulunur. En çok bilinen türü loniceradır. Çan şeklinde olan çiçeklerden bazıları meyve de üretir. Ancak Uzak Doğu ülkelerinde hanımeli çay olarak tüketilir. Yaygın bir tüketim ağı olan çay alternatif tıpta uyku düzenleyicisi ve öksürük kesici olarak kullanılır. Yapraklarından çıkarılan çağ çok az olduğundan yaygın bir kullanım alanı yoktur. Bir damla yağı cildi yenilemeye yetecek kadar güçlüdür. Tohumu alternatif tıpta krem hazırlamada kullanılır. Ilıman iklimde rahatlıkla yetişen hanımeli çiçeği kozmetik sanayinde ciddi bir yeri vardır. Güçlü bir anti inflamatuvar ve anti oksidandır. Yapılan araştırmalarda meyvesinin tüketilebileceği ortaya konulmuştur. 

HANIMELİ ÇİÇEĞİNİN FAYDALARI NELERDİR? HANIMELİ ÇİÇEĞİ NASIL KULLANILIR? 

Geleneksel Çin tıbbında kullanılan hanımeli çiçeği, bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara karşı direnci artırır. Yapılan araştırmalarda meyveleri kurutularak çay olarak tüketildiğinde bağışıklık sistemindeki hücrelerin aktiflik oranını artırdığı ve oluşabilecek olan kötü hücreleri yok ettiği ortaya çıkarılmıştır.

Hanımeli çiçeğini sıkarak içinde çıkan yağı hindistan cevizi yağı ve portakal çiçeği ile karıştırıp bir gün boyunca buzdolabında bekletin. Bu karışımı bir sprey kutuya koyup vücut losyonu olarak kullanabilirsiniz. Ayrıca bir miktar evi temizlediğiniz suya koyduğunuzda günlerce eviniz güzel kokar. Böcek ve örümceklerin artmasını engeller.

Diş sağlığı hemen hemen herkesin şikayet ettiği ancak ihmal ettiği bir problemdir. Özellikle dişleri fırçalarken ortaya çıkan kanamalar olduğu yerde kurur ve enfeksiyona neden olur. Bu durum şiddetli ağız kokusu ve diş ağrılarının ortaya çıkmasına sebebiyet verir. Evde doğal yolla bu sağlık sorunu giderilebilir. Kaynayan iki bardak suya hanımeli çiçeği atınız. Bir süre bekledikten sonra süzüp gargara yöntemi yapınız. Her gün düzenli yapılması tavsiye edilir.

Hanımeli çiçeğinin glukoz seviyesini düşürdüğü ve insülin direncini artırdığı gözlemlenmiştir. Bu sayede diyabet hastaları için bir umut olarak bakılıyor. Henüz araştırmalar tamamlanmazsa da bilim insanları hanımeli çiçeğinin diyabet hastalığını bitirebileceğini vurguluyor.

Romatizal hastalıklar vücudu kullanılmaz hale getiriyor. Özellikle vücudun kendi kendine ürettiği iltihabın artrit hastalıklarına sebebiyet veriyor. Aslında vücudun ürettiği iltihaplanmanın yayılmasını karaciğer ve akciğer engeller. Ancak bunların deformasyona uğraması iltihabın yayılmasına ve artrit hastalıklarının yaşanmasına neden olur. Bu hastalıklar kemik ve kas sistemini olumsuz etkiler. Hanımeli çiçeği ise karaciğer ve akciğerin fonksiyonlarını düzenleyerek vücudun iltihap tutmasının önüne geçer.

Kızılderililer taze hanımeli toplayıp kaynatır. Bu suyu yaralarına sürerek yaralan daha hızlı iyileşmesini sağlar. Çin tıbbında ise hanımeli çiçeğinin cilt yüzeyini kontrol ederek hücrelerin deforme olmasını engeller. 

Sindirim sorunlarının en başında mide rahatsızlıkları gelir. Hanımeli çiçeği mide asidini dengeleyerek hastalıkların yaşanmasını önler. Ayrıca kronik uyku çekenler için gece yatmadan bir bardak tüketilmesi tavsiye edilir. 

Güçlü bir antioksidan olduğundan üst solunum yolları hastalıklarının yanı sıra bazı çeşitli sebeplerden ötürü yaşanan kuru öksürüğe da doğal ilaç olarak hanımeli çiçeği çayı önerilir. 

HANIMELİ ÇİÇEĞİ ÇAYI YAPILIR MI?

En sık kullanıldığı yöntem çaydır. Kaynayan sıcak suya hanımeli çiçekleri atılır. 5 dakika dinlendikten sonra tüketilebilir. Kekik ve bir damla limon suyu da eklenebilir. Bu karışım özellikle uyku problemlerinde kullanılır. Karışa pamuk batırılıp yüzünüze de tonik olarak uygulayabilirsiniz.

HANIMELİ ÇİÇEĞİNİN ZARARI VAR MIDIR?

Aşırı tüketildiğinde zehirlenmeye neden olur. Bu yüzden tüketmeden bir uzmana danışılmasında fayda var. Zehirlenme belirtileri arasında mide ağrısı baş dönmesi ve kusma vardır. Hanımeli çiçeği çayından bir saat önce ve bir saat sonraya kadar ilaç alınmaması gerekir. Güçlü bir antioksidan olduğundan ilacın göstereceği etkiyi öldürür. 

Yaz sezonu ayakkabı modellerinden olan sandalet modelleri, hem şık hem de rahat olmaları sebebiyle oldukça tercih ediliyor. Her renk ve modelde karşımıza çıkan sandaletler için alışveriş yaparken, belirli seçeneklere dikkat etmemiz gerekiyor. Sezonun en şık sandalet modelleri neler? En iyi sandalet modelleri hangileri? 2019 sandalet modelleri ve fiyatları neler? İşte 2019 sandalet modelleri.

Sezonun en trend ayakkabı modeli, sandaletlerdir. Yazın ayaklarınıza ferahlık getiren, hem rahat hem de şık bir görüntü sağlayan sandaletler için birçok model mevcut. Nitekim daha önce de spor sandalet modellerini ve spor sandalet modellerini seçerken dikkat edilmesi gerekenleri sizler için derlemiştik. Bu içeriğimiz içerisinde ise çeşitlere değil direkt sandalet modellerine eğiliyoruz. Bir sandalet satın alırken önem vermeniz gereken en önemli şey, ayakkabının hangi malzemelerden yapıldığıdır. Çünkü her malzeme, yaz için uygun değildir. Bu anlamda polyester ve naylon kumaşları tercih etmemeniz gerekir. Bu kumaşlar, yazın ayaklara rahatlık vermez. Bunun dışında ayak yapınıza da önem vermeniz gerekir. Bazı ayaklar, sandalet modelleri için uygun değildir. Eğer düz tabanlı biriyseniz örneğin, sandalet modelleri sizin için uygun değildir. Bunlar, sandalet alırken ayak yapınız ve sağlığıyla ilgili bilmeniz gerekenler… Peki bir sandalet modelinde en uygun olan tasarımlar hangileridir? Hangi model ayak sağlığı için en ideal olandır ve sezonun sandalet modellerinde neler yer alıyor? Öyleyse şimdi sandalet modasına dair detaylara yakından bakalım:

SEZONUN EN ŞIK SANDALET MODELLERİ NELER? EN İYİ SANDALET MODELLERİ

Sandalet modelleri için parmak arası ve lastikli olmak üzere 2 çeşit bulunur. Parmak arası modeller, en çok bilinen ve klasikleşen ayakkabı modelleridir. Bu modeller, ayak sağlığı için pek de uygun değildir. 

FLO: 80 TL

FLO: 80 TL

Yürümek konusunda zorluk yaşatan bu modeller, ayak sağlığı konusunda olumsuz etkiler oluşturuyor.

FLO: 125 TL

FLO: 159 TL

Ancak bantlı sandalet modelleri bu anlamda en doğru modeller olacaktır. Çünkü bantlı modeller, yürüme konusunda bir zorluk yaşatmaz ve ayak sağılığına da olumsuz etki etmez.

BURQU: 279 TL

BURQU: 279 TL

Belirttiğimiz gibi bunların dışında, düz tabanlı olup olmadığınıza da dikkat etmeniz gerekiyor. Düz tabanlı biriyseniz, bantlı model giyseniz dahi sandalet modelleri sizin için sağlıklı olmayacaktır.

YARGICI: 320 TL

YARGICI: 350 TL

DERİMOD: 80 TL

DERİMOD: 150 TL

İlkbaharın habercilerinden biri olan vişnenin insan sağlığına birçok faydası olduğunu biliyor muydunuz? Sizler için vişne suyu ve vişne sapı çayı hakkında merak edilenleri araştırdık. Sindirimi düzenleyen ve vücut sıvısının oranını dengeleyen vişneye dair her şeyi haberin detayında bulabilirsiniz.

Tatlıların ve içeceklerin yanı sıra içerdiği vitaminler bakımından ilaç sektöründe de kullanılan vişnenin 270 çeşidi vardır. Ancak sağlık açısından 4 çeşidi tüketilir. Aynı zamanda mayhoş bir tada sahiptir. Vişne iltihaplanmayı azaltmada ve iltihaptan kurtulmada en etkili doğal besindir. Uzmanlar vişne meyvesinin sapının da sağlığa birçok faydası olduğunu belirtiyor. Yapılan araştırmalarda düzenli tüketilen kurutulmuş vişne sapı çayı, vücudun hastalıklara karşı direncinin arttırdığı gözlemlenmiştir. Gül ailesine ait olan vişne, kiraz meyvesi ile sürekli karıştırılır. Ancak kiraz vişneye göre daha büyük ve olgundur. Yüzeyinde benekler olan daha parlak ve kırmızıdan çok pembemsi bir rengi vardır. İlkbaharın ilk ayı ile çiçek açan vişne, Mayıs ayında meyve vermeye başlar. Anavatanı Anadolu ev Balkan olan vişne, A vitamini bakımından oldukça zengindir. 

VİŞNENİN FAYDALARI NELERDİR?

Güçlü bir antioksidan olan vişne vücutta biriken serbest radikalleri atar. Aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendirerek özellikle mevsim geçişlerinde yaşanan hastalıklara karşı vücudun direncini artırır.

Böbrek üstü bezlerinin çalışmasını sağlar. Bu sayede vücuttaki sıvı oranını artırarak organların işleyişini destekler. Vücut içi sıvının fazla olması sadece organların fonksiyonları için değil aynı zamanda cilt içinde oldukça gereklidir. Ciltteki kırışıklık ve yaşlanma karşıtı hücreleri sayısını azaltır.

İçerdiği yüksek A vitamini hem göz hem beyin sağlığı için vazgeçilmezdir. Göz içerisindeki sıvı ve vitamin oranı azalınca görme kaybına neden olan ciddi hastalıklar ortaya çıkar. Bunun için hem sıvının hm vitaminlerin yüksek olması gerekir. Ayrıca sinir hücrelerinin de vücuttaki dolaşımı için gerekli olan A vitamini beyinde oluşma ihtimali olan unutkanlık ya da beyin kanaması gibi aniden ortaya çıkan hastalıkların riskini azaltır.

Damar daralması ve tıkanıklığı ciddi hastalıkların yaşanmasına zemin hazırlar. Ancak vişne damar içini temizleyerek tıkanıklığı ve damar duvarını güçlendirerek daralmasını önler. Böylece kalp hastalıklarının yaşanma olasılığı düşer.

Aç karna bir bardak tüketilen vişne suyu mide asidini dengeler, sindirimi kolaylaştırır, bağırsak florasının çoğalmasını engeller, vücut enerjisini artırır ve gün içerisinde kişinin uzun süre tok kalmasını sağlar. Aynı zamanda vişne içeriğindeki maddeler sayesinde kan yapıcı özelliği de vardır. 

BİR AY BOYUNCA VİŞNE SAPI ÇAYI TÜKETİRSENİZ…

Potasyum bakımından zengin olan vişne sapından yapılan çaydan günde bir bardak tüketilmek böbrek ve mesaneyi temizler. Böylece böbreklerde yaşanma ihtimali olan hastalıklar önlemiş olur.

Günümüzde hemen hemen herkesin şikayet ettiği vitamin ve kansızlığı gidererek, bağışıklığı güçlendirir. Bağışıklığı güçlenen kişilerin kansere yakalanma riski azalır.

Antioksidan özelliği sayesinde idrar yoluyla, yemek borusu ve midedeki yemek atıklarının neden olduğu zararlı toksinleri vücuttan atar.

Her gece yatmadan tüketilen bir çay bardağı vişne sapı rahat bir uyku çekmenizi sağlarken, uyku sırasında ciltte deforme olmuş hücreleri de yeniler. 

Üst solunum yolları hastalıkları sebebiyle tüketildiğinde terleme etkisi yaparak hem boğazdaki iltihabı temizler hem de zararlı toksinlerin balgam yoluyla kolayca atılmasını sağlar.

Yağlı ve karbonhidratlı yiyeceklerin neden olduğu kabızlık, şişkinlik ve mide ağrıları gibi rahatsızlıkları giderir. 

İçerdiği kalsiyum vitaminin yanı sıra mayhoş tadıyla sinir hücrelerini yatıştırarak; depresyon ve stres gibi psikolojik rahatsızlıklara yakalanma riskini azaltır.

HAZIRLANIŞI

Kurutulmuş 1 tutam vişne sapını 3 su bardağı su ile 15-20 dakika boyunca kaynatın. Rahatsızlığınıza göre günde bir, en fazla iki bardak tüketin. Aynı zamanda topuk çatlaması rahatsızlığı olan kişiler, hazırladıkları suyu bir kovaya dökerek ayaklarını 20 dakika içinde bekletmelerinde fayda var.

Hamileliğin son dönemlerine doğru artan endişe ve korkuyla beraber anne adayının kendini rahat hissetmesi kolay bir doğum için en önemli etkenlerdendir. Doğumun rahat ve kolay geçmesi için Kuran-ı Kerim’de geçen surelerden okunacak ayetler ise şunlardır…

Yoktan var eden Allah’ın ‘Tekvin’ olarak tanımlanan ‘yaratma sıfatına’ ilişkin en güzel örneklerinden birisi de insanın yaratılışı olan doğum mucizesidir. Bir insanın yaratılış mucizesine adım adım şahit olmak, tarif edilemez bir duygudur. İlk defa anne olacak kadınların daha öncesinde başlarına böyle bir mucize gelmediklerinden dolayı heyecanlı ve biraz da endişeli duygular olmak üzere karmaşık bir ruh haline girmesi elbette doğaldır.

Anne karnındaki bebeğin ilerleyen zamanlarda salih bir kul  ve hayırlı bir evlat olması için hamilelik döneminde anne adaylarının dikkat etmesi gereken bazı noktalar vardır. Bunlar sesli bir şekilde bol bol Kuran-ı Kerim okumak ve zikir çekmek gibi ibadetlerdir. Hamileliğin son dönemlerine doğru anne adaylarında artan doğum kaygıları, çevrelerinden duydukları olumsuz doğum tecrübeleridir. Günümüzde kulaktan dolma bilgilerle hareket edip, ‘normal doğum’ yerine ‘sezaryen’i tercih etmelerinin asıl nedeni de budur. Peki doğumun kolay geçmesi için ne yapılmalı? Doğum sırasında zorluk çekmemek için okunacak ayetler nelerdir? İşte hamile kadınların okuması gerekenler…

MERYEM SURESİ

Kuran’ı Kerim’in 14. cüzünde yer alan Meryem suresinde, Hz. Meryem’in Hz. İsa’ya hamileyken çektiği sancıdan bahsedilmektedir (Meryem suresi 23. ayet). Daha sonraki ayette bu sancıların şifasına değinilmiştir.

Fe ecâehâl mehâdû ilâ ciz’ın nahleti, gâlet yâ leytenî mittu gable hâzâ ve kuntu nesyen mensiyyâ(mensiyyen).

(Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!” dedi.
Bunun üzerine (Cebrail) ağacın altından ona şöyle seslendi: “Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere akıttı.)

A’RAF SURESİ

Fâtıma (r.a)’ın doğum sancısı başladığında Peygamber Efendimiz (SAV), Ümmü Seleme ile Zeynep binti Cahş’a, Fatıma’nın yanına gitmelerini validemizin doğumunda bu duayı okutmuştur. (İbn Sünnî, s.232, No: 625)

“Doğum yapacak hanımın sıhhat ve kolaylıkla doğumunu yapması niyetiyle, önce Âyete’l-Kürsî okunur, sonra Felâk ve Nâs sûreleri okunur. Bunlardan sonra da şu âyet okunur:”

“İnne rabbekümüllahüllezi halekas semavati vel erda fi sitteti eyyamin sümmesteva alel arşi yuğşil leylen nehara yedlübühu hasisev veş şemse vel gamera ven nücume müsehharatim bi emrih ela lehül halku vel emru tebarakellahü rabbül alemin.”(A’raf, 7/54)

(Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah’tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O’na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir!)

Çocuğun kendini ispatlamaya çalıştığı ve sadece ‘ben’ merkezli davrandığı 2 yaş sendromu, pek çok ailenin en çok korktuğu ve zorluk yaşadığı evredir. Her dediğinizi yapan çocuğunuz artık size meydan okumaya başlamışsa ya da ‘benim çocuğum öyle şeyler yapmaz, uysaldır’ diye düşünüyorsanız 2 yaşına geldiğinde yapabileceklerine bir de yakından bakın!

Günümüzde çocuklu ailelere baktığımızda ebeveynlerin ciddi anlamda sıkıntı yaşadığı 2 yaş dönemini görmekteyiz. İnatlaşmanın ve bir nevi tutturmaların kendini gösterdiği 2 yaş döneminde kendi özerkliği ilan etmek isteyen çocuğunuz, istediği olmadığı zaman ayaklarını yere vura vura saatlerce ağlayabilir ya da inatlaşarak dediğini yaptırmaya çalışabilir. Her çocukta diyemesek de çoğu çocukta rastladığımız bu tip belirtiler, 2 yaş sendromu yani bebeklikten çocukluğa geçiş dönemi olarak karşımıza çıkar. Çocuğun bu ısrarlı çabaları karşısında ne yapacağını bilemeyen aileler için bu dönemin sadece bir geçiş dönemi olduğunu kabul etmesi rahatlatıcı olabilir.

Çocuğunuzun tüm bu davranışlarının gelişiminin bir parçası olduğunu bilerek ona göre davranmanız 2 yaş sendromunu kolay atlatmanıza yardımcı olabilir. Peki 2 yaş sendromu en kolay nasıl atlatılır?

2 YAŞ SENDROMUNUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

– Sürekli sinirlilik hali,

– Hep kendi dediğim olsun kafası,

– Söylenilenin aksini söyleme,

– Her şeyi tek başına yapmak isteme,

– Öfke anında etrafındaki oyuncakları ya da nesneleri fırlatma,

– Hırçınlık hali

– Aşırı hareketlilik (yerinde duramama)

– İnatlaşma ve tutturma gibi belirtiler 2 yaş sendromunu gösteren en belirgin özelliklerdir.

2 YAŞ SENDROMU HER ÇOCUKTA OLUR MU? 2 YAŞ SENDROMU NEDEN OLUR?

Her çocuğun gelişimi kendine özel olduğundan dolayı hepsi 2 yaş sendromunu yaşar diyemeyiz ancak birçoğu gelişim aşamasında bu tarz davranışlar sergiler. 12-18. ay civarında ortaya çıkan bu sendrom genellikle 36. aya kadar devam eder. Bebeklikten çocukluğa geçiş dönemi olarak adlandırılan bu sendrom öncesinde bebekler, her şeylerini anneleriyle beraber yapar ve kendilerini annelerinden ayrı bir kişi olarak göremezler.

Ancak 2 yaş döneminde artık kendisinin annesinden ayrı bir kişilik olduğunu keşfeder ve her şeyi kendi yapmak ister. Bu evrede görülebilecek tüm sorunlar, tıpkı çocukların ergenlik dönemindeki davranışlarına ve asileşmelerine benzetilebilir. Bu nedenle çocuğunuzun yaşadıklarını erken ergenlik olarak düşünebilirsiniz.

2 YAŞ SENDROMUNA GİREN ÇOCUĞA NASIL YAPILMALI?

İstenmeyen davranışlar karşısında anne ya da baba, çocuğunun dediğini yapmamakta kararlı olabilir ve ‘hayır’ demek isteyebilir. Bu noktada çocuğun özerkliğini engellemek için kullanılan hayır kelimesi, çocuk üzerinde olumsuzluğu daha da pekiştireceğinden dolayı pedagoglar, olumsuzluk çağırıştırıcı ‘hayır, me-ma’ gibi kalıpları kullanmayı uygun bulmaz. Bu durumda sergileyeceğiniz en güzel davranış, çocuğunuzu görmezden gelip olumlu ya da olumsuz tepki vermemek olacaktır.

Çocuğunun 2 yaş sendromu olduğunun bilincinde olup ”Çocuğumun ayakta yemek yemesine izin vermem”, ”Ben ne dersem beni dinlemek zorunda” gibi büyük laflar etmemelisiniz. Çocuğunuzla direkt zıtlaşmak yerine onunla anlaşma yoluna gitmelisiniz.

Uyku vakti gelmesine rağmen uyumamakta ısrarcı olan çocuğunuza ‘Hemen yatağa gidip uyuyorsun’ gibi cümleler yerine ‘uyumak istemediğini biliyorum ninni mi söyleyeyim ya da kitap mı okuyayım ne istersin‘ gibi alternatifler sunabilirsiniz. Böylelikle hırçınlaşan çocuğunuzun kafası dağılacak ve kitap okumanız ya da ninni söylemeniz sayesinde çocuğunuzu mayıştırarak uykusunun gelmesini sağlayabilirsiniz. Her iki taraf da kazançlı çıkacaktır…

2 YAŞ SENDROMUNDAKİ BİR ÇOCUK NELER YAPABİLİR?

– İnadından dolayı annesi yemeğini yemesini istiyorsa önündeki yemeği redddebilir. İştahsızlık görülebilir.

– Kendisini bir yetişkin gibi görüp istediği vakitte yatmak isteyebilir…

– Ağlamayı ‘araç’ değil  ‘amaç’ olarak görür ve sebepsizce saatlerce ağlayabilir.

– Öfke anında yumruklarını sıkıp ayağını yere vura vura ağlama krizlerine girebilir.

Yaz aylarında içinizi serinletecek, aynı zamanda tüm mide hastalıklarını ortadan kaldıran muhteşem bir tarifi sizlerle paylaşıyoruz. Naneli ayranı bir kez tüketenler klasik ayran tüketmeyecekler. Peki evde naneli ayran nasıl yapılır?

Ayran, yoğurdun su ile sulandırılması ve içine tuz eklenmesi sonucu elde edilir. Ayran, hem serinletici olması hem de iştah açması sebebiyle yaz aylarında herkes tarafından bolca tüketilir. Serinletici ve ferahlık verici özelliklerinin yanında sağlık açısından da oldukça faydalıdır. Türk mutfağının en eski içecekleri arasında olan bu leziz içecek kalsiyum, potasyum gibi minerallerin yanında A, B2, B6 VE B12 gibi vitaminleri de içerir. Severek tüketilen ayran son yıllarda naneli bir şekilde tüketiliyor. Klasiklerin dışında olan naneli ayran kafelerde satış rekorları kırıyor. Peki naneli ayran nasıl yapılıyor?

NANELİ AYRAN TARİFİ:

MALZEMELER

2 su bardağı yoğurt
4 su bardağı su
5 dal taze nane
1 çay kaşığı kuru nane
1 çay kaşığı tuz

YAPILIŞI

Yoğurdu ve bir bardak suyu derin bir kabın içerisine alın. Daha sonra pürüzsüz kıvama gelene kadar çatalla karıştırın.

Ardından tane naneleri ince ince kıyarak, yoğurda ekleyin. Karıştırma işlemine devam edin.

Son olarak tuzu, kalan suyu ekleyerek karıştırın. Kuru nane ile servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Hamileliğiniz boyunca büyük bir sabırsızlıkla beklediğiniz gün geldi çattı. Doğum korkusu çevrenizi kuşatmışsa artık rahatlamanın ve kolay doğum için bazı püf noktaları öğrenmenizin tam zamanı! Peki doğumun kolay geçmesi için ne yapılmalı? Kolay doğumun yolları neler? Doğuma girmeden önce neler yapılmalı? İşte kolay doğumun en etkili püf noktaları…

Gerek fiziksel gerek duygusal değişimlerin yoğun yaşandığı hamilelik döneminde anne adayları, belkide hayatları boyunca yaşamadıkları ilklere bu evrede imza atarak her zamankinden daha farklı bir dönem geçirir. Her anne adayı yaklaşık 9 ay süren bu hamileliğinde aynı şeyleri yaşamaz iken bazıları kolay, bazıları sıkıntılı süreç atlatırlar. Zorluğuyla kolaylığıyla hamileliğinin son dönemlerine gelmiş olan anne adayları hamilelik duygusunu tattıktan sonra doğum bekleyişine girer. Doğum tercihi konusunda hala kararsızlık yaşayan, en sağlıklısının normal doğum olduğunu bilmesine rağmen çevreden duyduğu olumsuz söylentiler nedeniyle sezaryene meyilli olan anne adaylarını rahatlatacak olan bu haberimizi mutlaka okumalısınız! En doğrusunu tabii ki de doktorunuzun bileceği ve ortak karar vereceğiniz doğum anında sıkıntı çekmemek için bazı püf noktaları dikkate almalısınız. Kolay doğum için etkili püf noktalar ve yöntemleri…

Sağlıklı bir bebek dünyaya getirebilmek adına anne adaylarının kendilerine yükledikleri sorumluluk stresi büyük ölçüde tetiklemektedir. Doğru ve sağlıklı beslenme, sağlam kaynaklardan bilgilenme ve en önemlisi doğumu kendine hazır hissetme gibi durumlar zannettiğinizden daha kolay bir doğum gerçekleştirme imkanı sunacaktır. Her şeyden önce anne adayının kendine olan inancı tam olmalı ve sorunsuz bir doğum gerçekleştireceği algısını zihnine yerleştirmelidir. Olumsuz tecrübeler edinmiş kimselere kulak asmayıp her şeyin yolunda gideceğini düşünmelidir. İşin psikolojik tarafı atlatıldığında geriye kalan bazı basit ama etkili yöntemlerle doğumun kolay geçtiğini göreceksiniz. Peki bu yöntemler neler?

Doktor tarafından herhangi bir risk belirlenmediğinde bilinen en sağlıklı doğum yöntemi isminden de anlaşılabileceği gibi ‘Normal’ doğumdur. Vücudun yenilenmesi bakımından hem anneye hem de bebeğe mucizevi faydaları olan normal doğumda sancıyı olabildiğince hafifletmek daha kolay bir doğum yapma fırsatı verecektir. Bunun için doğuma girmeden önce rahatlatıcı ve gevşemenizi sağlayan egzersizleri yaparak kaslarınızı çalıştırın. Nefes teknikleriyle beraber pelvis taban kaslarını kullanabilmeniz bebeğinizin çok daha kolay ve hızlı çıkmasını sağlayacaktır.

Nefesi tutma, derin soluk alıp bir müddet beklemek, küçük nefesler ağrı esnasında kolaylık sağlarken büyük nefesler ıkınmayı kolaylaştırıyor. Doğuma girmeden önce karnınızın tok olmamasına dikkat ederseniz daha kolay bir doğum yapabilirsiniz. Doğum sancıları görüldükten sonra bol miktarda sıvı alımına yüklenin.

DOĞUMDA NASIL NEFES ALIP VERİLMELİ?

Anne adaylarının nefes alıp verirken dikkat etmesi gereken ilk şey, nefesi burundan alıp ağızdan vermeleridir. Doğumun zahmetsiz geçmesi için sizde bu üç tekniği evinizde deneyebilirsiniz.

1- Göğüs solunumu

Öncelikli olarak yapmanız gereken ilk şey, burundan nefes alırken göğsünüzü olabildiğince şişirmek olacaktır. Daha sonra şişirdiğiniz nefesi yavaşça ağzınızdan verin. Bu esnada yalnızca göğüs bölgesinin şişmesine dikkat edin.

2- Karın solunumu:

Bu yöntem diğerine göre biraz daha zordur. Yere dik bir şekilde otururken burundan yavaşça nefes alın. Bunu yaparken göğsünüzü kaldırmadan ve genişletmeden karnınızı öne doğru şişirin.

3- Göğüs ve karın beraber karışık solunum:

Yukarıda bahsetmiş olduğumuz iki tekniğin beraber yapılmasıdır.

RAHAT BİR DOĞUM İÇİN EN İYİ AY…

Yapılan araştırmalar, doğum için en doğru olan ayın Aralık olduğunu gösteriyor. Bunun sebebi ise, aralık ayında düşük görülme ihtimalinin azalarak bebeğin hayatta kalma şansının artmasıdır.  270 bin kadının incelendiği bu araştırmanın sonucunda, doğumun en zor geçtiği ay ise haziranın olduğu görülmüştür. Fakat bu durumu yaz aylarında gerçekleştirilen doğumun kolay, kış aylarında gerçekleştirilenlerin ise zor olur diyerek genellemek yanlış olur.

Ayrıca hamileliğin son aylarının değil ilk aylarının yaza denk gelmesi D vitamini açısından oldukça önemlidir. Ayrıca hamileliğin 4. ayından sonra günde 1 fincan kadar ahududu çayı tüketilmesi, rahim kaslarının beslenmesini sağlayarak doğumu daha kolay hale getirir. Doğum sonrasında tüketilen ahududu çayı ise kasılmaların şiddetini azaltacaktır.

ZOR DOĞUMU ENGELLEYEN BESİNLER

1- HURMA

2- KURUTULMUŞ MEYVELER

3- AHUDUDU ÇAYI

4- ELMA

NOT: Ahududu çayı fazla miktarda tüketilirse erken doğum riskini arttırabilir.

TAHMİNİ DOĞUM TARİHİ HESAPLAMA YÖNTEMİ

Normal hamilelik süresi, son regl’ın başladığı tarihten beri 40 haftadır. Tahmini doğum tarihi, son regl’ın başladığı tarihe 7 gün eklenerek 3 ay geriye gidilerek pratik bir şekilde hesaplanabilir.

Örneğin; 6 haziran (son regl tarihi) + 7 = 13 haziran, haziran’dan 3 ay geriye gidilerek, mart ayına ulaşılır ve tahmini doğum tarihi 13 mart olarak bulunur.

Doğumların birçoğu bu tarihe kadar beklemez, 38-40 hafta arasında gerçekleşir.

Yazın gelin olmak her anlamda güzel ve özeldir. Bunun en önemli sebeplerinden biri gelin çiçekleridir. İster kuru olsun ister canlı, renkleri ve modelleriyle gelin çiçekleri bir gelinin en tamamlayıcı parçası görevini en iyi şekilde üstleniyor. Ancak gelin çiçeği seçmek de tıpkı gelinlik seçmek kadar önemli bir iş. Bu nedenle araştırma yapmak gerekir. Sizler için yaz gelinlerine özel çiçek buket modellerini derledik.

Yaz ayında en çok karşılaştığımız düğün davetleridir. Bir kuğu kadar beyaz gelinlikleriyle arz-ı endam eden gelinler, en kıymetli ve özel günlerinde şık olmak isteyecekler ve bunun için çaba harcayacaklardır. Gelinlik, ayakkabı, duvak… Elbette sadece bunlarla bitmiyor. Bir de gelin çiçeğini belirlemek lazım. Peki ama gelinliklerimizin en büyük tamamlayıcısı olan gelin çiçeklerimizi seçerken nelere dikkat etmemiz gerekir? Bu sorunun yanıtı çok basit. Bulunduğunuz ayın favori çiçeklerini takip edin. Yaz ayında olduğumuz için sizlere yaz gelinlerine özel çiçek buket modellerini sunuyoruz. Bu nedenle Temmuz ve Ağustos ayının çiçek modellerine yakından bakalım:

YAZ GELİNLERİNE ÖZEL ÇİÇEK BUKET MODELLERİ

Temmuz ayının başlangıç haftasındayız. Bu 1 aylık süreç içerisinde nikah masasına oturacak bir gelin adayıysanız, Temmuz ayını temsil eden çiçekler tam olarak şöyle; zinya, aster, gerbera. 

N11: 120 TL

N11: 109 TL

Bu çiçekler dışında, artık klasikleşen kırmızı gül, ayçiçeği ve karanfil de Temmuz ayının trend çiçeklerinden.

HEPSİ BURADA: 119 TL

HEPSİ BURADA: 79 TL

Ağustos ayı ile birlikte yaz sezonunu da kapatıyoruz. Eğer bu dönemde evleniyorsanız, seçeceğiniz çiçekler şöyle; zinya, aslanağzı ve nergis.

HEPSİ BURADA: 100 TL

HEPSİ BURADA: 129 TL

Temmuz ayı ile ortak olan çiçekler ise karanfil ve ayçiçeği. Buradan yola çıkarak, iki çiçeğin de yaz sezonunun temsilcisi olduğunu söyleyebiliriz.

GİTTİ GİDİYOR: 120 TL

GİTTİ GİDİYOR: 100 TL