Papatya ailesine ait olan altınbaşak otu geçmişten günümüze en sık kullanılan bitkidir. Özellikle alternatik tıpta hazırlanan bazı ilaçların ham maddesi olan altınbaşak otu hakkında merak edilenleri sizler için değerlendirdik. Peki altınbaşak otunun faydaları nelerdir? Altınbaşak otu çayı ne işe yarar? Kronik böbrek yetmezi yaşayanlara uzmanların önerdiği etkili otlardan biri olan altınbaşağa dair her şeyi haberin detayında bulabilirsiniz.

Amerika kökenli olan altınbaşak otunun birçok çeşidi vardır. Bu çeşitlerinden bazılarında fazla nitrat bulunduğundan tüketildiğinde ölüme bile neden olabilir. Sarı renkte olan altınbaşak otları renklendirme amaçlı kullanılır. İyi seçilmiş kurutulmuş altınbaşak otunu aktarcılarda bulabilirsiniz. Geçmişten günümüzde bazı hastalıklar için doğal ilaç olarak kullanılır. Tüketimi M.Ö yıllara denk gelen altınbaşak tıp tarihine şahitlik etmiş tüm kitaplarda ham madde olarak kullanıldığına dair yazılar mevcuttur. Günümüzde de ilaç ve gıda sanayinde kullanılan altınabaşak otu, Akdeniz ikliminde rahatlıkla yetiştirilmektedir. Ancak yetişme şartları zordur. Üzerinde yapışkan bir madde olan bu ot çevrede zararlı ne varsa yapıştırır. Bu da faydasını yok eder. Altınbaşak yetiştiriciliği yapan bölgeler uygun koşullara dönüştürülür. Halk arasında Yahudiotu ve Altınasa gibi isimlerle adlandırılır.

ALTINBAŞAK OTU ÇAYI NE İŞE YARAR?

Altınbaşak otu kurutularak çay yapılır. Bu çay özellikle böbrek üstü bezlerinin çalışmasını sağlayarak böbrek yetmezliği gibi hastalıkların önüne geçer. Aksi halde böbrek yetmezliği vücudun genel işleyişini olumsuz etkiler. El ve ayaklarda ödem toplanmasına neden olur. Ayrıca kusma, mide bulantısı ve iştah kaybı gibi sindirimsel sağlık problemlerine zemin hazırlayabilir. Altınbaşak otunu hem çay olarak hem de herhangi bir çorba çeşidinin içine yarım kaşık ekleyerek tüketilebilir.

ALTINBAŞAK OTUNUN FAYDALARI NELERDİR?

Altınbaşak otunun içinde flavon ve sponin maddelerinden oluşan P vitamini bulunmaktadır. Bu maddeler özellikle mesane ve böbrek hastalıklarına zemin hazırlayan durumları engeller. Güçlü bir iltihap söktürücü etkiye sahip olduğundan idrar yolu ile vücuttan atar.

Mide asidini dengeleyerek ülser ve reflü oluşumlarının önüne geçer. Özellikle mide yaralarının ilerlemesini engeller. Sindirim problemlerinden en yaygın olanı gaz  sıkışmasıdır. Bu da karın ağrısına mide bulantısına neden olur. Altınbaşak otu bu hastalıklara fayda sağlar. 

Egzama ve varis gibi cilt problemlerinde etkili olan altınbaşak otu, kontrollü tüketilmesi tavsiye edilir. Aksi halde fazla tüketilen altınbaşak otu yan etkilere neden olur.

Günümüzde yaşlılara oranla gençlerde daha sık görülen kalp damar hastalıkları için fayda sağlar. Damar duvarlarının sertleşmesinin önüne geçer. Ayrıca besin atıklarının kan yolu ile damarları tıkanması engellenir. 

Kronik uykusuzluk, stres ve çalışma koşullarına bağlı günümüzde giderek artmaktadır. Bu da vücudun fonksiyonlarını olumsuz etkiler. Uykusuzluğa iyi gelen birçok doğal bitki vardır. Altınbaşak otu da bu otlardan etkili olanlar arasında yer alır.

Ani başlayan kalp çarpıntısı bir diğer adıyla asabi çarpıntı, sinirlerden ve kan akışından kaynaklı yaşanan bir sağlık problemidir. Yapılan araştırmalarda aniden ortaya çıkan bu sağlık sorununu yatıştırmada etkili olan otun altınbaşak olduğu ortaya çıkarılmıştır.

Acı bir tadı olduğundan suyu çıkarılarak ya da arpa ile mayalanıp tüketilen gilaburunun ne olduğunu biliyor musunuz? Peki gilaburunun faydaları nelerdir? Alternatif tıp uzmanları gilaburu meyvesinin böbrek taşını rahatlıkla düşürmede yardımcı olduğunu vurguluyor. Sizler için geleboru ya da frank üzümü olarak adlandırılan gilaburunu hakkında merak edilenleri araştırdık. Haberin detayında gilaburununa dair her şeyi bulabilirsiniz.

Yetiştirilme sırasında bol suya ihtiyacı olan gilaburunu son yıllarda popüler meyveler arasında yer alıyor. Kırmızı renkte ve nohut büyüklüğünde olan gilaburunu Kayseri’de sık tüketilir. Acı bir tadı olan gilaburunu arpa ile mayalanıp su ile şişelere kaldırılır. Daha sonra süzülerek ve sıkılarak çıkan su tüketilir. Yapılan testlerde bu suyun böbrek hastalıkları özellikle böbrek taşını düşürmede muazzam etkisi vardır. Halk arasında Frenk üzümü ve geleboru olarak da bilinir. Uzmanların programlarda doğal ilaç olarak bahsetmesi ile popülerliği artan gilaburunu Amerika’ya bol miktarda ihraç ediliyor. Yüksek miktarda C vitamini içeren Gilaburunu vücudu tamamen yeniler. Gün içerisinde bir bardak tüketilmesi gereken gilaburunu üst üste tüketildiğinde vücudun asit dengesi ile oynar. Bu da ciddi sağlık sorunlarına zemin hazırlar. 

GİLABURUNUN FAYDALARI NELERDİR?

İçeriğinde yüksek miktarda C vitamini olan gilaburunu vücudu toksinlerden arındırır.

– Kadın hastalıklarından en sık yaşanan olan adet düzensizliği ve adet sancılarına iyi gelir.

Kemiklerin güçlenmesine ve vücut hareketlerinin daha sağlıklı olmasını sağlar. 

Sinir hücrelerini yenileyerek kişinin çabuk yorulmasını engeller.

Gün içinde yaşamsal faktörlerin sıklıkla neden olduğu stresin azalmasında yardımcı olur.

Böbreklerin içerindeki besin atıkları ve kristalleri idrar yolu ile atarak taş oluşumunu önler.

Oluşmuş böbrek taşlarının ufalanmasını ve dökülmesini sağlar. 

Karaciğer ve akciğerin besin atıklar, sigara gibi durumlardan etkilenmesini azaltır. Özellikle karaciğer yağlanmasının önüne geçer.

Antioksidan özelliği olan gilaburunu ciltteki toksinleri de temizleyerek akne ve siyah nokta oluşumunu engeller. Gözeneklerin sıkılaşmasını sağlar. Kırışıklık gibi yaşlanma belirtilerini azaltır.

Kötü kolesterol seviyesini düşürür. Kalp ve damar hastalıklarının engeller.

Vücudun sıvı oranını artırır. Bağışıklık sisteminin olumsuz etkilerini azaltarak vücudun ısı oranını da dengelemede etkilidir.

GİLABURUNU NASIL KULLANILIR?

Eczane ve aktarcılarda bulunur. Ancak evde kendi imkanlarınızla da yapabilirsiniz. Alınan gilaburunu meyvelerini iyice yıkayınız. Arpa ile beraber şişelere koyup üzerine su ekleyin. Bir kaç hafta bekledikten sonra Bu suyu süzüp içindeki gilaburunularıda iyice sıkınız. Bu sudan günde bir bardak tüketebilirsiniz. Gilaburunu yüksek asidik bir meyve olduğundan kronik hastalığı olanların ve düzenli ilaç kullananların bir uzmana danışmadan tüketmemesinde fayda var. 

Düşük kemik kitlesi ya da düşük kemik yoğunluğu olan osteopeni rahatsızlığının ne olduğunu biliyor musunuz? Peki osteopeni (Düşük kemik yoğunluğu) nedir ve belirtileri nelerdir? Osteopeni tedavisi var mıdır? Sizler için kalsiyum eksikliği sonucu hemen hemen herkes de görülebilecek ciddi bir hastalık olan osteopeni hakkında araştırma yaptık. Haberin detayında osteopeni hakkında merak edilenleri bulabilirsiniz.

 Anne karnına düştüğümüz andan itibaren vücudumuz gelişmek için çeşitli fonksiyon ve evrelerden geçer. Kemikler organlar kısacası vücudun tamamen gelişmesi için gerekli olan bu evreler doğumdan ölüme kadar devam eder. Ancak her zaman aynı seyirde ilerlemez bu durum. Örneğin kemikler belli bir yaştan sonra dıştan herhangi bir takviye ile geliştirilmediğinde zayıflar, çabuk kırılır ve incinir.  Bu durum her yaş aralığında ortaya çıkan en yoğun olabileceği zaman ise 25 yaş ve üstüdür. Bu yüzden sürekli vitamin takviyeleri spor ile kemikler güçlendirilmelidir. Aksi halde kemik vücut yoğunluğu düşer. Kimi kişiler bunu zayıf olduğundan olduğunu düşündüğünden bir rahatsızlık algısı ile uzmana başvurmaz. Bu da osteopeni gibi hastalıklara zemin hazırlar. Kemiklerin yoğunluğunun azaldığı duruma osteopeni denir. Kemik yoğunluğunun normalden fazla düşük olması fiziksel bazı sorunlara neden olur. Vücut hareketlerinde azalma, duruş bozukluğu ve zayıf bağışıklık gibi durumlar osteopeni hastalığında hem neden hem belirtiler arasında yer alır. Ancak bu belirtiler başka  hastalıkların belirtileri ile aynı olduğundan hasta bu gibi durumlarda uzmana başvurması gecikir. Osteopenik kemik erimesinin başlangıcı olabilir. Erkeklere oranla kadınlar bu hastalığı daha çok yaşar. 

OSTEOPENİ HASTALIĞINA NEDEN OLAN DURUMLAR NELERDİR?

Sağlıksız beslenen ve fiziksel aktivitesi az olan kişilerde

Kemik için gerekli olan kalsiyum ve D vitaminlerinin eksikliği

Belli bir yaştan sonra düşen kemik yoğunluğuna destek sağlamamak

Erken menopoz olma

Kafein ve nikotein içeren içecek ve yiyecek tüketiminin fazla olması

Bazı ilaçların yan etkileri

Mide asidinin fazla olması alınan kalsiyumun vücuda yeterli dağılmaması

Gereğinden fazla et tüketimi 

Çay ve kahve gibi içecekleri şekerli ve gün içerisinde fazla tüketmek

Kronik kemik hastalıkları genetik bozukluklar osteopeni hastalığına zemin hazırlar.

OSTEOPENİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Çok yoğun belirti göstermez ve belirtilerinin hemen hemen hepsi diğer hastalıkların belirtileri ile aynıdır. Kemik ağrıması, kemiklerin çabuk kırılması, yaşa göre kemik yoğunluğunun düşük çıkması, vücut hareketlerinde ağrı ve eksiklik gibi durumlar belirtileri arasında yer alır.

OSTEOPENİ  NASIL TEŞHİS EDİLİR? 

Öncelikle aşırı zayıf olan kişilerin yanı sıra kilolu olmasına rağmen kemik ağrısı çeken herkesin kemik yoğunluğunu ölçtürmek için bir uzmana danışmasında fayda var. Uzman doktor kemik yoğunluğunu ölçtükten sonra düşüklüğün seviyesine göre tedavi uygular. Eğer düşüklük ciddi boyutlarda ise bu kemik erimesi hastalığına geçildiğinin göstergesidir. 

OSTEOPENİNİN TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Osteopenin tedavi edilebilen bir hastalıktır. Ancak uzmanın önerdiği ilaçlar ve beslenme şekli doğru yapılmalıdır. Bazı ilaçlarla kemik yoğunluğu artırılırken buna ek hafif egzersizler yani fiziksel tedavi uygulanır. Ayrıca kalsiyumun vücutta dağılımın doğru olması için de tetkikler yapan uzman bunları önleyen ilaçlarda önerir. Örneğin kalsiyumun emilimini kemiklere sağlamadan vücuttan atan vücut asidi ve mide asidinin oranı dengelenir. Ayrıca osteopenin önlemek için uzmanlar şu tavsiyelerde bulunur;

Gün içerisinde kalsiyum oranını arttırmak için organik koyu yeşil sebzeler, pekmez, kuru meyveler gibi besinleri güne başlarken tüketilmelidir.

11:00 14:00 saatleri dışında güneş ışınlarında faydalanmak için bir saat dışarı çıkılmalıdır. Bu sayede vücudun D vitamini eksikliği giderilebilir.

K vitamini kemiklerin olmazda olmazıdır. Brokoli ve erik kurusunda bol miktarda bulunur.

Badem, avakado, kabak çekirdeği, soya sütü, kaju, yoğurt ve fasulye tüketimi artırılmadır. 

En iyi antioksidan ve iltihap söktürücü olan soğanın haşlanmış halinin inanılmaz faydaları olduğunu biliyor muydunuz? Peki haşlanmış soğanın faydaları nelerdir? Sık sık baş ağrısı yaşıyorsanız haşlanmış soğanı bir tülbentle başınıza bağlamanın ne gibi faydası vardır? Sizler için çiğ halinden daha sağlıklı olan haşlanmış doğan hakkında merak edilenleri araştırdık. Haberin detayında haşlanmış soğana dair her şeyi bulabilirsiniz.

Mutfakların vazgeçilmez ikilisi sarımsak ve soğan doğada bulunan en iyi antibiyotiklerdir. Hem çiğ hem haşlanmış hem de közlenerek tüketildiğinde insan vücuduna inanılmaz faydalar sağlayan bu ikiliden soğan hakkında merak edilenleri derledik. Yüzyıllardır tüm dünya mutfaklarında kullanılan soğan kolay yetişebilir. Yumru ve yeşil gibi çeşitleri olan soğan güçlü bir antiseptiktir. İçeriğinde yüksek miktarda kükürt, lif, A, ve C vitaminleri bulunan soğan vücudu toksinlere karşı korur. Bağışıklığı güçlendirerek hastalıklara karşı kalan oluşturur. Saçtan tırnağa faydası olan soğanın haşlanmış hali ise çiğ haline oranla daha yüksek antimikrobiyal etkisi oluşturur. Bu sayede ağrı ve iltihabı atmada etkilidir. Haşlanmış doğan birçok farklı şekilde kullanılabilir. Düşük kaloriye sahip soğan özellikle kadın hastalıkları tedavi etmede etkili doğal bir ilaçtır. 

HAŞLANMIŞ SOĞANIN FAYDALARI NELERDİR?

Yapılan araştırmalarda çiğ hali, pişmiş halinden 10 kat daha fazla fayda sağlar. Özellikle kırmızı soğanda bulunan flavanol maddesi vücutta bulunan iltihabı idrar yolu ile atar.

Enfeksiyon sonucu oluşan dolama rahatsızlığı şiddetli sancılara neden olur. Hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bu rahatsızlığı gidermenin en doğal yolu soğan zarıdır. Közlenmiş soğanı zarını çıkartıp dolamanın üzerine koyunuz ve saat başı bu zarı değiştiriniz. 

Sinirsel, kronik ya da beyinsel hasarlar sonucu ortaya çıkabilen baş ağrısında da soğan birebir fayda sağlar. Haşlanmış bir kuru soğanı elinizle parçalayıp bir tülbente sarınız. Bu tülbenti de başınıza bağlayınız 2 saat bu şekilde uyuyarak baş ağrınızı dindirmiş olursunuz. Soğan deforme olmuş hücreleri en hızlı iyileştiren doğal kaynaktır.

Soğan vücuttaki şeker oranını dengeler. İnsülin seviyesini azaltan soğanı şeker hastalar rahatlıkla tüketebilir.

Şekeri dengelediği gibi kan seviyesini de dengeleyerek içerisindeki toksinlerin sayısını azaltır. Kanın damarlarda daha rahat dolaşmasını destekleyerek, kalp krizinin yaşanmamasını sağlar. Özellikle gün içerisinde çiğ soğan tüketerek kalp hastalıklarına yakalanma oranı sıfıra indirebilirsiniz.

İyileştirici maddeler barındıran soğan, bağışıklığı güçlendirerek vücudun enfeksiyonlara karşı savaşmasını sağlar.

Günlük tüketilen bir parça çiğ soğan vücudu enfeksiyonlara karşı korur doğal olarak iltihap oranını düşürür bununda akabinde eklem rahatsızlıklarına da iyi gelir.

Göğüs içerisinde biriken iltihap mukusları tıkar. Bu da şiddetli göğüs ağrılarına ve öksürüğe neden olur. Bu durum sırasında kaynatılmış soğanı bir tülbente koyarak göğsünüze koyunuz. Aynı zamanda kaynayan soğanlı suyu da koklayarak burun mukuslarını açabilirsiniz. 

Bozuk hücrelerin bir araya gelmesi ile tümör kitleleri yani kanser ortaya çıkar. Bu oluşumu önleyen en etkili madde kuersetindir. Yapılan araştırmalarda kuersetin bakımından en zengin olan besinin soğan olduğu tespit edilmiştir. Düzenli tüketilen soğanın kansere yakalanma riskini azaltığı hatta yok ettiği ortaya çıkarılmıştır. 

Mor, sar ve turuncu gibi renklere sahip tatlı patates tüketimi günümüzde giderek artmaktadır. Özellikle stres, kaygı ve uyku problemlerine iyi gelen tatlı patates, normal patatese oranla daha az karbonhidrat içerir ve daha fazla vitamin barındırmaktadır. Peki tatlı patatesin faydaları nelerdir? Tatlı patates hangi hastalıklara iyi gelir? Sizler için vitamin deposu olan tatlı patates hakkında merak edilen her şeyi araştırdık.

Orta Amerika anavatanı olmasına rağmen en çok üreten ve tüketen Asya Kıtası’ndan tüm dünyaya dağılmış bir lezzettir. Tatlı patatesin kendisinin yanı sıra yaprakları ve filizleri de yenilir. Bu patates türünün oldukça farklı türleri bulunur. Ancak bu türler içinde zehirli olanları da mevcut olduğundan tüketildiğinde dikkat edilmelidir. Rengi ve tat olarak normal patatesten farklıdır. Glüten içermediğinden ideal olan besinler listesinde ilk sırada yer alır. Asya ve Güney Amerika da bu besi yüzyıllardır tıbbı amaçlı tüketilir. Doğa A vitamini bakımından en zengin besin olduğundan günümüzde araştırmalara da konu oldu. İlaçların ve endüstriyel ürünlerin geliştirilmesinde ham madde olarak kullanılır. 2013 yılında yapılan bir araştırma içerdiği polifenol maddesinin kanserli hücrelerin çoğalmasını engellediği gözlemlenmiştir. Yüksek lif düşük kalori sayesinde diyet listelerinde de ilk sırlarda yer alır. Güney Amerika’da genellikle turuncu renkte olan tatlı patates Asya Kıtası’nda ise sarı ve mor renkleri vardır. 

TATLI PATATES SUYUNUN FAYDALARI NELERDİR? HANGİ HASTALIKLARA İYİ GELİR?

İçerdiği yüksek lif sayesinde sindirim sisteminin daha sağlıklı çalışmasını destekler. Bu sayede mide ve bağırsak hastalıklarının oluşumunu önler. Ayrıca kolay sindirildiğinden kilo vermede yardımcı olur. Lif hem kilo vermeyi sağlar hem de uzun süre tokluk hissi verir. 

Polifen maddeler vücuttaki DNA hücrelerinin deforme olmasını engelleyerek tümörlerin oluşmamasını sağlar. Bu özelliği sayesinde kanseri önler veya kanser tedavisinde etkilidir. Polifen maddesi bakımından zengin olan tatlı patates düzenli tüketildiğinde bu gibi ciddi sağlık sorunlarının yaşanmasını önler.

Beyin ve göz sağlığında en etkili olan besin A vitaminidir. A vitamini sayesinde bu yerlerde oluşan hastalıkların yaşanma riski azalır. Havuç bu bakımından etkili bir besindir. Ancak bir orta boy tatlı patates 10 havucun sağladığı A vitaminin yüzde 50’sini karşılamada etkilidir. 

Tatlı patates olarak adlandırılsa da içeriğinde şeker oranı oldukça düşüktür. Bu özelliği bakımından şeker hastalarının da tüketmesinde sakınca yoktur. Kandaki şeker oranını düzenleyerek şeker indeksinin yükselmesini engeller. Aynı zamanda kan hücrelerini dengede tutarak tansiyonun düşmesi ya da yükselmesini de engeller.

Beta-karoten bakımından zengin olan tatlı patates, cilt sağlığına da fayda sağlar. Eski yıllarda kadınlar özellikle bu patates çeşidinin suyu ile tonik yapıp kullanırılarmış. Ciltteki tüm ölü hücreleri temizleyerek kırışıklık yıpranmanın yanı sıra sivilce ve akne oluşumunu da önler. 

Vücuda alınan bazı besinler enerjiye dönüştürülmediğinde yağlanmaya neden olur. Bu da yorgunluk hissinin artmasını sağlar. Ancak tatlı patates içerdiği B6 vitamini sayesinde alınan besinler enerjiye dönüştürerek vücudun daha dinçte kalması sağlanır.

Ayrıca kış aylarında artan üst solunum yolları hastalıklarına da iyi geldiği bilinir. İçerdiği C vitamini sayesinde antioksidan etkisi göstererek bağışıklık sistemini güçlendirir. 

Sinir hücrelerini sakinleştirerek stres kaygı gibi ruhsal hastalıkların yaşanmasını önler. Ayrıca uyku gibi problemlerine de iyi gelir.

Glutatyon adlı maddenin ne işe yaradığını biliyor musunuz? Peki glutatyonun insan sağlığına ne gibi faydaları nelerdir? Hangi besinlerde glutatyon maddesi bulunur? Merak edilen glutatyon maddesi hakkında her şeyi sizler için derledik. Vücuttaki hücreleri yenileyen glutatyon, eksildiğinde kansere bile neden olabilir. Haberimizin detayında glutatyon maddesine dair bilinmeyenleri araştırdık.

Vücudun kollajen gibi doğal yolla ürettiği maddelerden biri olan glutatyon zamanla üretimi azalır. Bu da çevresel faktörlerinde etkisi ile toksinlerin artıp glutatyonun tamamen azalmasına neden olur. Glutatyon azaldıkça vücuttaki bazı mekanizmalarda bulunan serbest radikalli maddeler çoğalmaya başlar. Bu maddelerde zamanla diğer organlara zarar verir ve ciddi hastalıkların yaşanmasına sebep olur. En ciddi boyutu ise kansere neden olabilir. Güçlü bir antioksidan maddesi olan glutatyon, hücrelerin yenilenmesini destekler. Adeta vücudu koruma görevi olan glutatyon maddesi, demir emiliminin vücutta doğru bir şekilde dağılmasını da sağlar. Zamanla çeşitli sebeplerden dolayı ölen ya da ciddi deforme olan hücrelerin birikmesini önler. Hücre yenilenme döngüsünün hızlanmasına zemin hazırlar. Hücrelerin DNA sentezini ve gelişimini destekleyerek vücut içindeki hücrelerin asit oranlarının döngüsünü korur. Doğadaki bütün canlıların olmazsa olmazı olan glutatyon maddesi aynı zamanda insan sağlığı açısından büyük bir önem taşır. Uzmanlar glutatyon maddesinin bazı besinlerle alınması gerektiğini vurguluyor.

GLUTATYONUN VÜCUDA ETKİLERİ?

Glutatyon maddesi strese neden olan maddelerin vücutta yok olmasını destekler.

Ayrıca karaciğerin vücuttan atması gereken yağ oranının vücutta depolanmasını önleyerek enerjiye çevirir.

Vücudun bağışıklığının gücünü artırarak kanserli hücrelerin azalmasını sağlar.

Aynı zamanda bazı besinlerle vücuda giren toksinleri idrar ya da dışkılama kanallarına göndererek, bunların zarar oranlarını azaltır. 

Özellikle kemoterapi gören hastaların vücudunda bulunması gereken glutatyon maddesi bu tedavi sırasında vücuda giren ışınların hasar oranlarını sıfıra indirir.

Kandaki şeker oranını düzenleyerek hem böbrek hem de şeker hastalıklarını önler.

Damarların tıkanmasını ve daralmasını önleyen etkili maddelerin başında gelir. Böylece kalp hastalıklarının yaşanma riskini azaltır.

HANGİ BESİNLERDE BULUNUR ?

Sık sık yaşanan hastalıkların yanı sıra kronik yaşanan hastalıkların nedenlerini azaltmada etkili olan bu madde adeta vücudun olmazsa olmazıdır. Bu yüzden bu besinlerden yeteri miktarda tüketerek vücudun direncini artırmak gerekir. 

Doğada bulunan glutatyon maddesi bakımından en zengin besin deve dikenidir. Özellikle vücuttaki glutayon seviyesini artıran devedikeni tüm toksinlerin kolayca atılmasını da destekler. Bozuk fonksiyonların düzenlenmesini sağlar. 

Peynirde yüksek oranda bulunan whey proteini de glutatyon maddesinin artmasında etkili olur. Ayrıca bu madde bağışıklığı güçlendirerek vücudu hastalıklı hücrelere karşı daha dirençli hale getirir.

İnsan vücudu en az sülfür amino asidi maddesini almada yetersizdir. Bu da insanların hastalanma oranını artırmıştır. Özellikle son yıllarda artan kanserin nedenini de uzmanlar bu eksikliğe bağlar. Çünkü vücutta sülfür amino asidin azalması glutatyon maddesininde düşmesine sebep olur. Uzmanlar bu yüzden günlük beslenme de mutlaka yeşil sebzelerin tüketilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Çünkü Roka, brokoli, lahana, lahana, hardal otu ve şalgan gibi besinlerin temel taşı sülfür amino asit doğal olarak da glutatyon oluşturur.

Selenyum da ilerleyen yaşlarda azalan maddeler arasında yer alır. Bunun akabinde glutatyon maddesinin oranında da düşme yaşanır. Bu yüzden uzmanlar hindi eti, yumurta, mantar ve tavuk eti gibi besinlerde bulunan selenyumdan alınması için bu besinlerin düzenli tüketilmesi gerektiğini öneriyor.

Ayrıca A, E ve C, vitaminleri bakımından zengin olan besinlerin yanı sıra dana ciğeri gibi besinlerinde tüketilmesinde fayda var. 

Şimdiden hasadına başlanan kavunun insan vücuduna birçok faydası var. Adeta kış aylarından yaza geçiş sırasında vücudu yenileme sağlayan kavun hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki kavunun faydaları nelerdir? Uzmanlar kavun kabuklarını sakın çöpe atılmaması konusunda uyarıyor. Kavun kabukları kaynatılıp tüketildiğinde sindirimi düzenler. Ayrıca kavun ve limon karışımının da insan sağlığına inanılmaz etkisi vardır. Özellikle zayıflamak isteyenler için mucize bir besindir.

Kavun; sodyum, potasyum, magnezyum ve demir bakımından oldukça zengin bir meyvedir. Bu içerdikleri sayesinde bağışıklık sisteminin hasara uğramış hücrelerini yenilemesinin yanı sıra vücudun deforme olmuş birçok bölgesindeki problemlere de iyi gelir. Kabakgillere bağlı olan kavun içeriği sulu ve etli bir meyveye sahip. Dış yüzeyindeki kabuğun yetiştiği toprağa bağlı kalınlığı değişir. Kavunun ana yurdu Orta Asya ve İran’dır. Ülkemizde de Van ve Manisa gibi şehirlerde yetişir. Vitamin ve mineral deposu olan kavun hastalıklara karşı vücut direncini artırır. Kavundan yemek, reçel ve tatlı yapılır. Tıbbi tedavide ilaç olarak kullanılan kavun mevsim geçişlerinde vücudun sıvı oranını koruyarak böbrek bezlerinin çalışmasını destekler. Kavun özellikle Orta Asya’da başlayıp Osmanlı saraylarındaki sultanların güzellik malzemesi olmuştur. Uzmanlar kavunun kabuklarının da kavun kadar fayda sağladığını vurguluyor. Zayıflamak isteyenler kavun kabuklarını kaynatıp sabah kahvaltıdan önce bir bardak tükettiğinde midenin tokluk seviyesini kontrol altına almış olurlar. Bunun yanı sıra metabolizmayı hızlandırarak önceki yağların yakılmasını destekler. 

KAVUNUN FAYDALARI NELERDİR?

C vitamini açısından zengin olan kavun, bağışıklık sisteminin güçlendirmeye yardımcı olur.

Tansiyon düşmesi anında, tüketilmesi gereken meyvelerdendir.

Cildi besleyici özelliği sayesinde saç derisindeki hücrelerin deforme olmasını engeller bu sebeple saç dökülmesinin önüne geçer. Aynı zamanda sedef ve egzama gibi cilt rahatsızlıklarına yakalanma riskini azaltır.

Kadınlardaki düzensiz regl döneminin düzene girmesini sağlar.

Vücuttaki A vitamini eksikliğini gidererek göz sağlığına yardımcı olur.

Cildin ışıl ışıl parlamasını ve sağlıklı görünmesini sağlar.

Kalpteki ritim bozukluğunu önler.

Kavunun çekirdeğini kaynatıp içerseniz böbrekte oluşma ihtimali olan kumun idrar yoluyla ağrısız atmasını sağlayabilirsiniz.

Akciğer hastalıklarına neden olacak zararlı hücrelerin emilimini hızlandırır.

Sigara kullanımı gibi kötü alışkanlıklardan vazgeçmenizi sağlar.

KAVUN VE LİMON KARIŞIMININ İNANILMAZ ETKİSİ…

Yaz aylarında karpuzdan sonra en popüler olan kavun ve limon ile blendırdan geçirilip tüketildiğinde güçlü bir antioksidan etkisi gösterir. Özellikle yaz aylarında artan kalp krizi ve yüksek tansiyon gibi rahatsızlıklar için birebir fayda sağlayan karışım her sabah yaz boyu düzenli tüketilmelidir. Güçlü bir iltihap söktürücü etkiye sahip olduğundan idrar yolu ile biriken toksinleri atar. Ayrıca mutasyona uğramaya meyilli hücreleri yenileyerek kanser hastalıkları önler. Sıcak havaların en fazla etkilediği böbreklerdir. Vücudun sıvı kaybı böbreklerin çalışmamasına ve kum ya da taş üretmesine neden olur. Ancak bu karışım vücudun sıvı ve asit oranını dengeleyerek böbreklerin fonksiyonlarını olumlu etkiler. Kış sonrası çoğu insanın kabusu haline gelen fazla kilolarda kurtulmanın en sağlıklı yolu da sabah kahvaltıdan önce bir bardak kavun ve limon karışımıdır.

Bilimsel adı “Juglans nigra” olan kara cevizin ne olduğunu biliyor musunuz? Peki kara cevizin faydaları nelerdir? Kara ceviz hangi hastalıklara iyi gelir? Bildiğiniz cevizden daha etkili olan kara ceviz hakkından bilinmeyenleri sizler için derledik. Kara cevizin perdelerini kaynatıp içildiğinde bağırsak parazitlerini bitirir. Sindirimi ve metabolizmayı düzenler. Haberin detayında kara cevize dair merak edilenleri bulabilirsiniz.

Amerika kıtasında yetişen kara ceviz ağaçları genellikle kereste sanayinde kullanılır. Normal cevize göre daha sert ve kaliteli olan kara ceviz başta Amerika olmak üzere Avrupa’da da şekerli yiyecekler, dondurma ve yemeklerde kullanılır. Kara cevizin içerisinde az miktarda meyve bulunur. Bu yüzden oldukça değerlidir. Aynı zamanda normal cevize göre yağ asitleri ve protein oldukça zengindir. Kara cevizin içeriğinde et az olmasına rağmen içindeki perdeler kaynatılıp tüketilebiliyor. Özellikle bağırsak parazitlerini temizlemede fayda sağlayan bu yöntem yüzyıllar boyunca alternatif tıpta doğal ilaç olarak kullanıldı. kaynatılan bu su güçlü antioksidan olduğundan yaraların iyileştirmede cilt yüzeyindeki deformasyonu iyileştirmede etkilidir. Kara cevizin ağaçları böcek tutmadığında mobilya sanayisinde de kullanılır. Ancak bu cevizden yapılan mobilyalar oldukça pahalıdır. Yerli halk ise evlerini bu ağacın gövdesinde elde ettikleri tahtalarla yapıyorlardı. Ağacın hızla azalması dahilinde bu uygulama yasaklandı. Yeşil olan renklerin olgunlaştıkça siyahlaşmasından dolayı ülkemizde bu ceviz türüne kara ceviz denilmiştir. 

KARA CEVİZİN FAYDALARI NELERDİR?

Çeşitli faktörlerden dolayı vücuda nüfuz eden candia mantar enfeksiyonu sağlığı oldukça olumsuz etkiler. Ciddi problemler ortaya çıkaran bu mantar, tüm sağlıklı fonksiyonları deforme eder. Bu hastalık için en doğal ilaç ise kara cevizdir. Kara ceviz içerdiği yüksek antioksidan sayesinde vücuttaki tüm mantarlı hücreleri yok ederek idrar yolu ile atılmasını sağlar. 

Bu antioksidan vücudun içine olduğu kadar dışına da fayda sağlar. Cilt bakımı için kabuklar öğütülerek hazırlanan maske sayesinde ciltteki deforme hücrelerin sayısını azaltarak kırışıklığı ve yaşlanmayı önler. Bunun yanı sıra cilt altı dermisinde meydana gelen hasarlı hücreler ciddi cilt hastalıklarına neden olur. Kara ceviz ayrıca bu bölgeye kadar nüfuz ederek buradaki hücreleri yeniler. 

Kolon ve bağırsak duvarlarındaki iltihaplı hücreler zamanla kansere neden olur. Kara ceviz içerdiği anti-inflamatuar maddesi sayesinde vücudu bu hücrelerden arındırmakta etkilidir. Aynı zamanda hem kabızlığa hem de ishale iyi gelir. 

Kalp sağlığı için önemli olan omega – 3 yağ asitleri kötü kolesterolü düşürerek damar tıkanıklığını önler. Kara ceviz normal diğer besinlere göre omega-3 yağ asidi bakımında zengin olduğundan hem kalp sağlığını korur hem de kan basıncını düşürerek felç ve inme gibi riskli hastalıkları önler.

Bağışıklık sistemini olumsuz etkileyen bazı faktörler vardır. Özellikle yiyecek ve içecek yolu ile vücuda giren zararlı radikaller bağışıklığın düşmesine sebep olur. Kara ceviz antioksidan etkisi ile iltihaplı hücrelerin yanı sıra serbest radikalleri de azaltır. Vücudu hastalıklara karşı kalkan gibi korur. Antifungal aktivitesi sayesinde de kansere neden olan tümörlü hücrelerin emilimini hızlandırıp vücuttan atar. 

Uzmanlar bu cevizin meyvesinden yüzde 100 gram tüketildiğinde tüm vücudun yenilenebileceğini vurguluyor. Kara ceviz ayrıca sinek ve zararlı böceklere karşı etkili olduğu söylenir. 

Günümüzde sıklıkla rastlanan ve nedensiz bir şekilde ortaya çıkan kırmızı kabartıların seboreik dermatit adlı bir cilt hastalık olduğunu biliyor muydunuz? Hemen hemen herkesin yaşama ihtimali olan seboreik dermatit hastalığı hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki seboreik dermatit belirtileri neler ve kimlerde görülür? Hastalığı tetikleyen besinler nelerdir? Özellikle saç derisinde görülen ve kişinin hem psikolojisini hem de dış görünüşünü olumsuz etkileyen bu hastalığa dair her şey haberin detayında…

Yorgunluk, stres, androjenler, mikroanjiopatik, vasiküler bozukluklar, düzensiz beslenme, alerjik yiyecekler  ve değişen hava durumuna bağlı ortaya çıkan kökeni ve şiddeti kişinin bağışıklığına bağlı değişen seboreik dermatit rahatsızlığının nedeni tam olarak bilinmemektedir. Yağlı egzama olarak da bilinen seboreik dermatit hastalığı belli dönemlerde kendini tekrarlayabilen bir rahatsızlıktır. Ortaya çıkan deforme hücrelerin yayılma ya da bulaşma gibi etkileri yoktur. Sebase gland yağ hücrelerinin yoğun çalışması olarak yüzeye çıkardığı hasar seboreik dermatittir. Yoğunluk olarak saç derisi, yüzün T bölgesinde, sırt ve göğüs arasında görülmektedir. Yapılan araştırmalarda yağ hücrelerinin neden olduğu hasar C cinsi bir mantara sebebiyet vermektedir. Ancak bu hemen hemen her insanın yaşayabileceği bir durumdur. Hastalığın ciddi boyuta ulaşması ise kişinin cilt ve bağışıklık hassasiyetidir. Her yaş grubununda görülen bu rahatsızlık erkeklere oranla kadınlarda daha sık görülür. Kıl köklerini etkilediğinden sakal, kaş yad a saç diplerinde de görülür. 

SEBOREİK DERMATİT BELİRTİLER NELERDİR?

Bu hastalık sıklıkla saç derisi, saç çizgisi, kaşlar, kaşların içerisi, kulaklar ve göğüs bölgelerinde ortaya çıkar.  Kırmızı ve döküntülü lekeler halinde görülen ve yaşam kalitesini estetik güzelliği bozar. Hastalık bulaşıcı değildir ancak vücudun bir bölümünü kaplayacak şekilde görülebilir. Kişinin bağışıklığına bağlı görülen bu hastalık topikal krem ve haplarla yatıştırılabilir. 

SEBOREİK DERMATİT TEDAVİSİ

Vücuttaki sebum miktarı kontrol altına alınır. Dermatologlar genellikle bu lekelerin yakıcı özelliğini azaltıcı ilaçları da ek olarak verir. Bu dönemde su miktarına dikkat edilmelidir. Kurumaya meyilli olan cilt tabakası leke bırakmaz ancak uzun süreli rahatsız edici kaşıntılara neden olur. 

HASTALIĞIN TETİKLEYEN BESİNLER

Yumurta, deniz ürünleri, çikolata, mısır, çilek, domates, turunçgiller, buğday, soda, süt ve süt ürünleri gibi besinler alerjik reaksiyona meyilli olduklarından bu hastalığı olan kişilerin tüketmemesi gerekir.

SEBOREİK DERMATİT HASTALIĞINA İYİ GELEN DOĞAL YOLLAR

Defne sabunu içerdiği maddeler sayesinde mantara ve egzamaya neden olan kızarıklıkların yatıştırılmasını sağlar. Kızarıklıkların çıktığı bölgelere defne sabununu sürünüz 10 dakika bekledikten sonra ılık su ile durulayınız. 

Hindistan cevizi yağı ve limon cildinizi bakterilerden arındırmaya yardımcı olabilir. İki yemek kaşığı limon suyu 6 yemek kaşığı hindistan cevizi yağını karıştırınız. Bu karışımı lekelerin olduğu bölgelere uygulayınız 10 dakika bekledikten sonra ılık su ve masaj yardımı ile durulayınız.

Malik asit içeren elma sirkesi mantar ve bakterilerle savaşmada oldukça etkilidir. Kızarıklığın olduğu bölgeye masaj yaparak elma sirkesini uygulayınız 15 dakika sonra soğuk su ile durulayınız.

Sabah kahvaltılarında özellikle kaymak ile beraber tüketilen ve insan sağlığına bin bir faydası olan bal hakkında bilinmeyenleri sizler için araştırdık. Peki balın faydaları nelerdir? Her gün ballı su içerseniz ne olur? Ceviz ve bal karışımı ne işe yarar? Kanserini önlemede etkili olan bal hakkında merak edilen her şeyi sizler için araştırdık. Tüm bu soruların yanıtlarını haberimizin detayında bulabilirsiniz.

Arılar çiçeklerden topladıkları tomurcukları midelerinde invertaz enzimi sayesinde bala dönüştürürler. Yaptıkları kovanların içerisine bıraktıkları balın tadı rengi kokusu topladıkların çiçeklerin tomurcuklarına göre değişir. 1 kilo bal için bir gün boyunca 900 bin arı çalışır. Nem, güneş ışığı, kaynatma gibi sıra dışı bir etkiye maruz kalmadıkça bozulmayan bal zamandan etkilenmez. Yapılan araştırmalarda  amilaz, nikotin, invertaz, katalaz, oksidaz, fosfataz enzimleri bulunur. Aynı zamanda tiamin, riboflavin, askorbik asit, piridoksin, pantotenik asit, niasin ve az miktarda biotin, folik asit bulunur.Enzim ve vitaminlerin yanı sıra potasyum, klor, kükürt, kalsiyum, sodyum, fosfor, magnezyum, silisyum, demir, mangan ve bakır bakımından zengin ola bal bu sayede insan sağlığına oldukça fayda sağlar. Baldaki şeker kana karışmada uzun bir süreç yaşadığı için bazı uzmanlar her gün bir kaşık balı yarım bardak su ile karıştırarak tüketilmesini öneriyor.

BALIN BESİN DEĞERİ NEDİR? KANSER TEDAVİSİNDE ETKİLİ MİDİR?

100 gram bal, yaklaşık 16 gramı su, 81 gram karbonhidrat ve 0.4 gram da proteinden oluşur. Bal temeli şekerden ziyade karbonhidrattan oluşur. Bu da günlük vücudun ihtiyacı olan enerjiyi karşılar. Doğal şeker olan bal, yiyecek ve içeceklere konulduğunda işlem görmüş şeker gibi kandaki şeker oranını artırmaz ayrıca kiloya neden olmaz. Özellikle sigara ve alkol gibi maddelerden dolayı ağır tahrip olan akciğerlerin temizlenmesinde etkili olan ballı su aynı zamanda vücudu zararlı hücrelerden arındırarak kanser hastalıklara zemin hazırlayan sağlık sorunlarını ortadan kaldırır. 

BALIN FAYDALARI NELERDİR? HER GÜN BALLI SU İÇERSENİZ…

İçerisindeki şeker su ile yumuşatılıp tüketildiğinde kana çabuk karışır. Uzmanlar özellikle demir eksikliği olan kişilerin tüketmesini önerir. Bal bu karışımla kana daha çabuk karıştığından kandaki hücrelerin oranını artırır. Bu sayede kişiye gün boyu enerji sağlar. Kansızlığı önlemenin yanı sıra stres, depresyon ve yorgunluğa da iyi gelir. 

Sindirim için bir mucize olan ballı su mideyi temizlerken bağırsaklarda toksin birikimini de önler. Bu sayede kabız ya da ishal gibi rahatsızlıkların yaşanmasını önler. Böbrekleri ve bezleri çalıştırarak vücutta sıvı dengesizliğinin yaşanmasını engeller. 

Sabahları tüketilen ballı su gün boyu abur cubur tüketmek isteğinizi azaltır. Tok tutma süresini artırarak kilo vermek isteyenler için fayda sağlar. Ballı su aynı zamanda beyindeki şeker sinyallerini de kontrol eder.

Yapılan araştırmalarda ballı suyun eklem ve kemiklerdeki kireçlenme ya da iltihaplanma gibi sağlık sorunlarının yaşanmasını önler. Bunun yanı sıra yaşanan ağrılarında şiddetini azaltır.

Kötü kolesterolü düşürmede etkili olan ballı su, damarların tıkanıklığını önleyerek kalp hastalıklarını ve kan dolaşım problemlerini engeller. Uzmanlar bu karışımın düzenli tüketilmesi gerektiğini tavsiye eder. 

Antibakteriyel ve antibiyotik özelliğe sahip olan bal, su ile şekeri hafifletildiğinde bağışıklık sistemindeki kötü serbest radikalleri temizleyerek bağışıklık sistemini güçlendirir.

Vücudun günlük ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri yüzde 40 oranda sağlar. Bu sayede direnci artırarak cilt sağlığını da korur. Vücudun maruz kaldığı deformeleri kısa sürede yeniler. Erkenden yıpranmasını önleyerek ciltteki sinirlerin daha sağlıklı çalışmasını sağlar.

Solunumda yaşanan bronşit, astım ve kuru öksürük gibi rahatsızlıkların önüne geçer. Antibiyotik etkisi ile burada biriken iltihapları idrar yolu ile atar. 

CEVİZ VE BAL KARIŞIMI NE İŞE YARAR?

Bir kavanoz balın içerisine öğütülmüş 3 avuç içi kadar dolu ceviz koyup iki gün bekletin. Omega-3 yağ asidi bakımından zengin olan ceviz sinir ve bağışıklık sisteminin fonksiyonlarının sağlıklı çalışması için fayda sağlayan bir besindir. Unutkanlık, uykusuzluk, alzheimer ve konsantre için gerekli olan omega-3 yağ asidinin balla birleşimi etkiyi 3 katına çıkarıyor. Ayrıca bu karışım kas ve kemik sistemini de güçlendirir. Ayrıca mide asidini düzenler. Bağırsak florasalarının doğru çalışmasını sağlar.