Şunun için etiket arşivi: aile haberleri

Yoğun stres, kişinin uzun vadede sağlık problemleri yaşamasına sebep olabilir. Öyle ki anne-baba olmak isteyen çiftler tüp bebek tedavisi kararı aldığında, vücut ve beyin uzun süreli yoğun strese maruz kalırsa sonucun başarısız olması yüksek bir ihtimaldir. Bu nedenle uzmanlar anne olmak isteyen kadınlara, hamile kalmadan önce bazı önerilerde bulunuyor. Peki tüp bebek tedavisinde stresin etkileri nelerdir?

Tüp bebek tedavi sürecinde çiftlerin hem biyolojik hem de psikolojik olarak dikkat etmesi gerektiği bazı kurallar vardır. Hamilelikte anne adayı fiziksel bir takım problemlerle karşılaşılsa da psikolojik sorunlar süreci sarsabilir. Dolayısıyla stres ve kaygı, normal hamileliği de olumsuz etkilediği gibi tüp bebek tedavisinin başarıya ulaşmasını da engelleyebilir. Kısırlıkla mücadele eden kadınların, kanser teşhisi konan kadınlarla aynı düzeyde anksiyete ve depresyon belirtileri yüksek düzeyde seyrettiği için uzmanlar, tüp bebek tedavisi sürecinde çiftlerin daha dikkatli olmalarını hatta tedavi öncesi psikolojik destek almaları gerektiğini söylüyor. Nitekim her koşulda stresi yönetebilmek kişiyi, aldığı kararlarda veya hedeflerinde başarıya ulaştırırken, anneliğe adım atarken de strese karşı sistemli ilerlemesi gerekiyor.

Stres tüp bebek tedavisini olumsuz etkiliyor

STRESİ YÖNETEBİLMENİN EN ÖNEMLİ YOLU:

  • Çiftler birbirlerine anlayışlı olmalı

Stres, belirli bir biyolojik tepkiyi tetikler ve yoğun olması durumunda vücuttaki bazı hormonlarda dalgalanmaya sebep olur. Aynı zamanda beraberinde getirdiği düzensiz beslenmeye bağlı fazla kilo kadınlarda adet düzensizliklerine ve yumurtlama problemine de yol açar. Böyle vahim bir durumla karşılaşmayan kadın yoktur.

Bunun yanı sıra erkek kısırlığı ve stres arasında da bir bağlantı bulunmaktadır. Erkeklerin yaşadığı uzun süreli stres, testosteron üzerinde güçlü olumsuz etkileri olan kortizol seviyesini yükseltir. Kortizol yükseldiğinde ise testosteron seviyesinin düşüşüne yol açar. Dolayısıyla stresin bedeni ve beyni ele geçirmemesi için öncelikle çiftlerin, bu ortak mücadelede birbirlerine anlayışlı olmaları gerekir. Bunun yanında egzersiz yapmak ve ruhu dinlendirmek adına bir uzman tavsiyesiyle yapılan aktiviteler stresi hafifletmeye yardımcı olacak seçenekler arasındadır.

stresi yönetmenin yolları nelerdir

  • Başarısızlık korkusuyla yüzleşmeli

Tüp bebek tedavisi çoğu çiftte yüksek başarı oranına sahip olsa da bazen hayal kırıklığı yaşatabilir. Bu durumda stresi yönetebilmek için her adımda sakin kalmak gerekir. Tüp bebek tedavisi gören her çift için “Ya başarılı olmazsa” düşüncesi, sürecin olumsuz sonuçlanmasına sebep olan en büyük etmenler arasındadır.

Tedaviye başlayan çiftlerin başarısızlık korkusuyla da yüzleşmeleri gerekir. Başarısızlık ihtimaline odaklanıp psikolojik olarak etkilenmek yerine anne-baba olma yolunda verilen mücadeleyle hayali kurulan aileye bir adım daha yaklaşılabilir. Buna destek olarak çiftlerin birbirlerine gösterdikleri anlayışın yanında ailelere ve yakın çevreye de büyük görevler düşüyor.

tüp bebek tedavisi gören çiftlerin birbirlerine destek olması gerekiyor

  • Aile büyükleri baskı kurmak yerine çocuklarına destek olmalı

Aile tarafından çiftlere yapılan çocuk baskısı ne yazık ki toplumsal sorun olma seviyesine ulaştı. Oysaki aile büyüklerine bu süreçte çocuklarına destek olmak ve süreci anlayış ve sabırla beklemeleri yönünde en önemli görevler düşmektedir.

Nitekim, moral ve motivasyonun en önemli faktörlerden biri olduğu bu süreçte ailelerin, kıyaslayıcı ve eleştirel bir yaklaşımda olmamaktan uzak durmaları gerekir.

İnsanlar birbirlerine duydukları sevgi ile evlilik adı altında birleşip yuva kurmaktadırlar. Sonrasında fazla beklenti içerisinde olan insanlar hayal kırıklığına uğramaktadır. Evliliğin devamlı mutlu bir halde ilerlemesi için bilinmesi gereken bazı gerçekler vardır. Uzmanlar yapılan araştırmalar sonucu açıkladı. Mutlu ve huzurlu bir evlilik için neler yapılabilir? Evlilikteki en önemli şeyler nelerdir?

Dünyanın her yerinde insanlar çeşitli sebeplerle boşanırken, ilk görüşte aşka tutulup evlenenlerin sayısı da oldukça fazladır. Her ilişkide belli başlı tartışmalar, sıkıntılar yaşanabilir. Çiftler bu durumda nasıl hareket edeceğini ve ne yapacağını bilemez halde kalırlar. Bu karşımıza çıkan hayal kırıklıkları ve mükemmeliyetçi tavrın ortaya çıkardığı agresif ve kalp kırıklıklarından uzak kalmak için uzmanlar mutlu evliliğin tarifini ortaya koydu. Öfke problemleri, kavgalar, kıyaslamalar ve suçlamalar gibi olumsuz şeylerden uzak kalmak için, ne olursa olsun sevgi bağıyla bağlı kalabilmek adına uzmanların açıkladığı gerçekler, birbirini seven iki insanın ilk günkü gibi mutlu bir evliliğin devam etmesi için yeterli olacaktır.

10 adımda mutlu evlilik

EVLİLİKTEKİ EN ÖNEMLİ ŞEYLER NELERDİR?

Evlilikte çiftlerin birbirine duyduğu sevgi kadar saygı ve güvende son derece önemlidir. Birbirlerinin en yakın arkadaşı gibi olma durumu çok önemli olduğunu vurgulayan uzmanlar, asla sırların olmaması gerektiğini ama bununla beraber de kişilik hakkı olan mahremiyetin ihlal edilmemesi gerektiğini vurguladı. Kin tutulmaması gerektiğini ve akşam yatağa dönüldüğünde güne sıfırdan başlarcasına, sorunu medeni insanlar gibi çözülüp kapanmasının evlilik ömrünü uzattığını vurgulandı. Ayrıca düzenli olarak sorulan “Nasılsın?” sorusu çok önemlidir. Bir hayat ortağı için o hayatın nasıl geçtiğini bilmesi gerekmektedir. Aktif dinleyici olup, dertlerine çözüm üretmeye çalışırken, yargılayıcı olmaktan kaçınmak gerektiği araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Çünkü bireyin belki de kimseye söyleyemediği o gerçeklere sizin hayat ortaya olarak güven içerisinde anlatabilmesi gerekmektedir. İyi iletişim, iyi evlilik demektir. iyi evlilik, mutluluğa giden yolun yapı taşıdır…

mutlu evlilik

MUTLU VE HUZURLU BİR EVLİLİK İÇİN NELER YAPILABİLİR? 

1. SEVDİĞİNİZLE BERABER OLUN 

Uzmanlara göre mantık evlilikleri ile yürütülen ilişkilerde sevgi yoksunluğu belirli bir süre sonra problemler yaratmaktadır. Sevgi yoksunluğu zaman içerisinde empati kurmayı engellediği için belirli ihtiyaç hiyerarşisinde eksiklikler görülmeye başlanır. Unutmayın insan sevdiğine değer verir. Mutlu bir evlilik için sevgi olmazsa olmazlar arasındadır.

10 adımda mutlu bir evlilik

2. BEKLENTİLERİNİZİ VE SİZİN KATABİLECEĞİNİZ ŞEYLERİ LİSTELEYİN

Mutlu evlilik için adım attığınız bu yolda, uzmanların kendinize daima hatırlatmanızı istedikleri şey; iki kişilik bir yaşam sürdüğünüzü ve bu yaşamın içerisinde ortak olduğunuzdur. Siz süper değilseniz, karşınızdakinden de süper olmasını bekleyemezsiniz. Dolayısıyla yapmanız gereken şey, beklentilerinizi düşürmek ve insan olduğumuzu kendinize hatırlatmak olacaktır. 

10 adımda mutlu bir evlilik

3. TAKIM ÇALIŞMASI YAPIN

Evlilik bir ortak çalışmadır. İki kişinin alacağı ortak kararlar neticesinde ilerleme gösterecektir. Bir şeyleri düşünüp, planlamalar yaparken sadece kendi adınıza değil, eşinizin görüşlerini de almanız gerekmektedir. Evliliğinizde partnerinizi eğer bir rakip olarak görüyor ve kendinizi yarışmada hissediyorsanız, bu durumun ileride doğuracağı problemler de kaçınılmaz olacaktır. Çıkışların olduğu kadar inişlerini de bilmeniz sizi strese sokmaktan koruyacak ve kendi içinizde kriz yönetimi yapmanızı sağlayacaktır. 
Pozitifliği elinizden asla bırakmayın.

10 adımda mutlu evlilik

4. MACERACI OLUN

Genelde ilişkilerde ilk zamanlar mum ışığında yemekler yenirken, evlendikten sonra ortadan kalkan romantik davranışlar hayal kırıklığına uğratıyor. Bunun için daima sevginizi belli edecek etkinlikler, sözler ve davranışlar sergileyin. Sürekli mum ışığında yemek beklemek de aynı şekilde hayal kırıklığını tetikleyecektir. Beklenti içerisine girmeyin. Anı güzelleştirmeye yönelik çalışmalar yapın ve “anı yaşayın”.
 

10 adımda mutlu evlilik

5. BİRBİRİNİZE OLAN SEVGİNİZİ AZALTACAK HAREKETLERDEN UZAK DURUN 

Yapılan araştırmalara göre yaşlandıkça partnere ilgi düşmektedir. Alışkanlık haline getirilen monoton ilişki belirli bir süre sonra olsa da olur, olmasa da olur havasına sokar. Bu durumdan uzak kalmak için sevecenliğinizi ve sevginizi daima belli eden hareketler yapın. Herkes sevilmek ister. Psikolojide ayna etkisi yapacağından karşınızdaki kişi de size aynı sevgi yaklaşımında bulunacaktır. 

mutlu bir evlilik

6. ZOR ZAMANLAR İLE BAŞA ÇIKIN

Evliliğin ilk günlerinden itibaren yaşadığınız süreçte iyi günlerinizde yan yana olduğunuzu ve kötü günlerinizde de olmanız gerektiğini kendinize hatırlatın. Partneriniz üzerindeki stresi atmak için bu zor zamanları güzelleştiren siz olun. İletişim kurmaktan asla vazgeçmeyin ve kesmeyin.

10 adımda mutlu evlilik

7. MONOTONLUĞUN FARKINDA OLUN 

Kendinizle her zaman eğlenemediğiniz gibi, partnerinizle de her zaman eğlenmek zorunda değilsiniz. Beklenti içerisine girmeniz anı kaçırmanıza sebebiyet verebilir. Ve önemli olan yaşadığınız andır. Sıradan günlerde geçebilir, sıkılabilirsiniz. Önemli olan kiminle sıkıldığınızdır. Onunla sıkılmak bile size tek başınıza kalmaktan daha güzel gelmelidir. 

10 adımda mutlu evlilik

8. KARŞILAŞTIRMA YAPMAYIN

Sizden bir tane daha yok. Dolayısıyla sahip olduğunuz evlilikte biriciktir. Karşılaştırma yapmanız yersiz kalacaktır. Uzmanlar uyarısında kimseyi kimseyle kıyaslamanın bir faydası olmadığını sadece kaosa sebebiyet verdiğini vurguladı. Karşılaştırma yerine yapıcı eleştirilerde bulunabilirsiniz. Yada kendinize yapıldığındaki hissiyatları düşünüp, karşı tarafa bunu yapmanın ne kadar kötü olacağını tahmin edebilirsiniz. Karşılaştırma yaptığınız süreyi boşa harcamayın. Eleştirmek kolaydır ama çözüm üretmek zordur. Siz zoru başardığınızdan emin olun.

10 adımda mutlu evlilik

9. DEĞER VERMENİN, GERİ ALMASI DAHA KOLAYDIR 

Daima unutmayın, eğer verirseniz, diğer kişi bunu kesinlikle hatırlayacaktır. Evliliğinizde inisiyatif alın ve veren olun, eşiniz bunun için sizi ödüllendirecektir. Aynı şekilde zamanı geldiğinde psikolojideki ayna felsefesi devreye girecek, karşınızdaki kişi de kendinde bir görev olarak benimseyecek ve icra edecektir.

10 adımda mutlu evlilik

10. TAKDİR EDİN

Karşınızdaki insanın hayat ortağı olduğunuzu unutmayın, başarıları takdir edin. Çünkü siz onun biricik hayatındaki, biricik ortağısınız. Dışarıda beklemediği takdiri muhakkak ki hayatını paylaştığı insandan bekleyecektir. Uzmanlara göre eksiklikleri tatlı dille dile getirin, daima yapıcı olarak yaklaşma durumu ilişkinin temellerini daha da sağlamlaştıracaktır.

Çocukların annesiz duramama ya da babasının görmeden uyuyamama gibi problemleri çoğu ebeveynin hoşuna gitse de aralarındaki bu bağ, bağımlılığa dönüştüğünde çocuğun gelecekteki hayatında problemler çıkarabilmektedir. Peki ebeveyn bağımlılığı taşıyan çocuklara nasıl davranılmalı ? Ebeveyn bağımlılığı tehlikeli mi?

Çocuk dünyaya ilk geldiği günden itibaren bakımını gerçekleştiren kişiye karşı savunmasız bir şekilde bağlı olurlar. Bu bağ onun hayata adapte olmasının ardından huzur ve güvene doğru evrilir.

ebeveyn bağımlılığı

Bebeklik evresinde bakımını üstlenen anne babaya karşı bakım ve ilgi ihtiyacının karşılanmasından dolayı ayrıldıklarında bırakmak istememeleri normaldir. Gelişimini tamamlayan çocuktan yavaş yavaş kendi ihtiyaçlarını bağımsız olarak gidermeleri ve sonrasında güvende hissettikleri ailesinin yanına dönmeleri beklenir

Ancak bazı durumlarda çocuk bağımsız olmak istemez ve anne ya da babadan kopma söz konusu olmaz. Okula başladıklarında sıralarda ağlayanlar, diğer insanlarla iletişim kurmaktan kendini kaçıranlar oldukça fazladır. Bunun altında yatan ebeveyn bağımlılığı nedenleri ise pedagoglar tarafından madde madde açıklandı.

ebeveyn bağımlılığı nedir

ÇOCUĞUN MİZACI

Her birey farklılık gösterirken, her çocuk da kendi içerisinde farklılık gösterir. Kimisi dışarıya dönük sosyal becerilere hakimken, kimisi içine dönük sessizdir. İçe dönük çocuklar için yeniliklere karşı daha zaman tanınması gerekir.

ebeveyn bağımlılığı

ÇOCUĞUN HAYATINDAKİ DEĞİŞİKLER

Çocuğun ebeveyn bağımlılığını tetikleyen durumlar arasında; taşınması, yeni kardeşin olması, okul değişikliği gibi faktörler yer almaktadır. Bu tarz durumlar söz konusu olduğunda kesinlikle çocuğa önceden bilgilendirme yapılmalıdır. Hazırlık sürecine gidilmeli ve her şeyin kontrol altında ve normal olduğunun düşüncesi aşılanmalıdır. Çünkü belirsizlik her insanı korkuttuğu gibi çocuğu da korkuya götürecektir. Bu korku onu ebeveyne daha çok bağımlı kılar. Çünkü çocuklar ailelerinin yanında potansiyel kötülüklerden ve belirsizliklerden kurtulurlar. Bu tarz değişikliklerde uzakta ama ihtiyacı olduğu anda hemen yanına geleceğinizi hissettirmelisiniz.

ebeveyn bağımlılığı

ÇOCUĞUN DUYGULARINA KARŞI EMPATİ YAPMALISINIZ

Çocuklar yapıları gereği anlaşılmadıklarını düşündüklerinde ilgi çekecek abartı davranışlar sergileyebilirler. Bu tarz bir durumda “Korkulacak bir şey yok” gibi ibareler etkili olmaz. Çünkü korkunun temelinde sizin olmadığınız ve bilmediği durumla karşı karşıyadır. Onun yerine bu durumu açıklamak onu konuşarak rahatlatmak ve sürekli istediğinde yanında olacağınızı bildirmeniz çocuk açısından rahatlatıcı olacaktır. 

Sonraki yeni durumlarla karşı karşıya kaldığına söylediğiniz sözleri hatırlayacak ve daha cesur davranışlar sergileyecektir.

ebeveyn bağımlılığı

ROL MODEL OLUN

Çocuğun ilk gözünü açtığında gördüğü kişiler rol modelleridir. Yemek yemeği, gülmeyi, konuşmayı öğrendiği gibi sakin kalmasını da öğrenmesi gerekmektedir. Eğer çocuğun okula gitmesi gibi bir durum söz konusu olduğunda kaygılı davranış belirtileri gösterirseniz hem çocuk bu kaygıyı ezberleyecek, hem de siz kaygılandığınız için kötü bir şeylerin olacağını düşünecektir. Dolayısıyla bu durum ebeveyn bağımlılığını da tetiklemektedir. Ancak ebeveyn sakin kalır ve açıklamalarıyla çocuğa destek olursa, ebeveyn bağımlılığının ve kaygı bozukluğunun da önüne geçecektir.

ebeveyn bağımlılığı

EBEVEYN BAĞIMLILIĞI TEHLİKELİ Mİ?

Psikiyatri öğretilerinde bağımlılık yerine bağlılık olarak anlatılmaktadır. Çocuk anne babaya bağlı ama bağımlı olmamalıdır. Kendi kararlarını verebilmeleri ve ders çıkarma mantığına erişebilmeleri için önemli unsulardan biridir.

Ebeveyn bağımlısı olan çocuk hayatta risk almaktan daima korkacaktır. Bu korku beraberinde anne baba ilgisini daha çok üstüne çekerse, ileride aynı ilgi odağını başkalarından bekleme sonucu depresyon, düşük özgüven ya da anne baba yerine koyacağı bağımlılık türlerini peşinden getirecektir. 

Yapılan araştırmalar sonucu spor yapan öğrencilerin, spor yapmayan öğrencilere göre akademik başarıyı daha hızlı yakaladığı öğrenildi. Okul başarısından endişe duyulan çocukların, spor yaparak başarıyı yakalayacağı açıklanırken, ruhsal hastalıkların da belirtilerini ortadan kaldırdığı açıklandı.

ABD Michigan Üniversitesi’nde farklı grup, cins, yaş ve ırktaki çocuklarda gerçekleştirilen bir araştırmada başarı oranlarının sadece spora bağlı olduğu anlaşıldı.

spor yapan çocuk

Spor yapan çocuklarda motivasyon, mücadelecilik, stratejik düşünme, enerji dengesi, rekabet ve dayanıklılık gibi yetileri kazandırdığı fark edildi. Ancak asıl olay ise spor sonucu daha çok alınan oksijenin kana karışarak, beyinde çalışmayan bölgeleri çalıştırması olarak açıklandı. 

spor yapan çocuk

SPOR YAPAN ÇOCUK HAFIZASINI KALICI KULLANIYOR

Spor yapan çocuklarda beyin türevli nörotrofik faktör ismi verilen bir protein salgılanıyor. Bu da beyindeki sinirler arası bağlantının çok daha hızlı kurulmasını sağlıyor. Bu proteinle öğrenilen bilgiler ise spor yapmadığı döneme oranla çok daha kalıcı bilgiler kaydettiği belirtildi.

spor yapan çocuk

Çocuklarda spor yapma sonucu beyinde ön prefrontal korteks yani odaklanmayı sağlayan ve hafızayı kontrol eden bölgenin de daha büyük olduğu ortaya konuldu. Spor yapan çocukların hafıza problemi çekmediği, matematik problemlerini akranlarına oranla daha kısa sürede bitirdiği kanıtlandı.

spor yapan çocuk

ÖZ DİSİPLİN KAZANDIRIYOR

Sporda rekabeti, odaklanmayı, ve kazanmayı ya da kaybetmeyi öğrenen çocuk okul hayatında daha disiplinli ve planlı çalışmaya başlıyor. Beyin yapısı sporla öğrendiği bu disiplini tüm hayatına uygulatıyor. Bunun hazzına erişen çocuk sporu bırakmayı kendi istemiyor hale geliyor.

spor yapan çocuk

ÇOCUKTA  AGRESİFLİĞİ AZALTIYOR

Ergenliğe doğru uzanan çocuğun hayat yolculuğunda ailesiyle yaşadığı çatışmalar, akran kavgaları sporla son buluyor. Spor yapan çocuğun, salgıladığı endorfin ve dopamin gib maddeler ona; stres yönetimi, sabır, mücadele ruhu ve baskı altında çalışma ruhunu kazandırıyor.

Kendini kontrol edebilmesiyle beraber, gördüğü taktir ya da ilgi ona başarı hissi kazandırırken huzur seviyesinde artış olduğu saptandı. Dolayısıyla spor yapan çocuğun depresyon, anksiyete gibi ruhsal hastalık belirtilerini de ortadan kaldırdığı öğrenildi.

spor yapan çocuk

 

Çocukluk döneminden tamamen erişkinliğe geçmeden önce yaşanan süreç olan ergenlikte, hormonal ve karakter değişimine bağlı çocuklarda sinirlilik hali meydana gelebilir. Bu da ebeveynlerle olan düşünce birliğini ve sevgi bağını zedeler. Uzmanlar bu konuda özellikle ebeveynlerin daha hassas davranması gerektiği konusunda uyarılarda bulunur. Ergenlik dönemindeki sinirli çocuğa nasıl yaklaşılmalı?

Ergenlik, bir olgunlaşma evresidir. Çocukluktan yetişkinliğe adım atma sürecine verilen bu çağ kız ve erkek olmak üzere farklı yaşlarda gerçekleşir. Belirtiler farklılık gösterse de genelde fiziksel ve ruhsal değişimler gözle görülür bir şekilde fark edilir. Ergenlik döneminin başlangıcı ortalama olarak erkeklerde 10-15, kızlarda ise 9-13 yaşları arasında başlamaktadır. Yapılan araştırmalar  sonucu %95 bu yaş skalasını belirtse de %5’lik kısım farklılık göstermektedir. 

ergen çocuğun sinirli olmasındaki en büyük etken hormonlardır

ERGEN ÇOCUK VE EBEVEYN ÇATIŞMASI!

  1. Ergenlik döneminin temelinde çatışma mevcuttur. Bu hem fizyolojik, hem ruhsal, hem de çevreyle olmaktadır. Çocuk yaştan kalan somut düşünceler yerini daha soyut düşüncelere bırakırken, kırılganlıkları da artmaya başlamaktadır.
     
  2. Farklı bakış açıları sergilemeye, farklı duygular hissetmeye başlayan ergen için, duygusal ilişkiler, arkadaş ilişkileri ve aile ilişkilerine yeni bir anlam yüklendiği görülmektedir.
     
  3. Sıkıntı olan durumlardan bir tanesi de tecrübesiz ergen çocuğun yetişkinliğe bu adımında gerçekleşen problemlere karşı ne yapacağını bilememesi olacaktır. Problemlere karşı çözüm yetisinin az kaldığı, “popüler” adı altında tüm sıkıntılarından kurtulacaklarına inanmalarıdır. Bu yetiyle aile ilişkilerini de sıkıntıya düşürebilmektedirler. Bu noktada ailenin dikkat edeceği unsur olabildiğince özen göstermek olacaktır.

ergene karşı nasıl tutum sergilenmelidir

ERGENLİK DÖNEMİNDEKİ SİNİRLİ ÇOCUĞA NASIL YAKLAŞILMALI?

  • Aileleri tarafından değerli olduğunu hissettirmek iletişimin ilk ayağıdır. Kendini değerli hissetmeyen ergen birey, değerli hissedeceği ortamlara girmekten çekinmeyecektir. Dolayısıyla bu dönemde ailenin yapması gereken ilk şey değer verdiğini hissettirmektedir.
     
  • Nasihatlere karşı eleştirel olduğunu düşünen ergen, dinlemeyecek daha çok itilecektir. Doğru iletişim kanalı bulmak ve iletişimi doğru bir şekilde kurmak en önemli şeydir. 
     
  • Kafasına taktığı problemlerine çözüm bulamayan ergen birey daha da agresifleşebilir. Bu durumda ailenin yapması gereken şey ona bir hobi edindirmek olacaktır. Çünkü kafasına taktıkça daha çok takacak ve ergen depresyonu dediğimiz ruhsal hastalığa yakalanacaktır.
     
  • Aile desteğini her zaman hissetmesi gerekmektedir. Bu noktada ailenin sürekli bunu çocuğa hatırlatması ve yanında olduğunu hissettirmesi gerekmektedir.
     
  • Ona çocuk gibi hissedeceği şekilde yaklaşım göstermek yine bireyi dış dünyaya karşı savunmasız şekilde itmek olacaktır. Ailenin ona görevler vermesi ve bu görevleri icra etmesi beklenilmelidir.
     
  • Bir diğer önemli nokta anne-babanın ortak bir görüşte olmasıdır. Anne bir şeye onay verirken, baba vermiyorsa veya baba bir gün onayladığı şeyi, ertesi gün reddediyorsa bu da aileye karşı güvensizlik oluşturacak, iletişimin yolu kapanacaktır.

Dünyada en eski yerleşim yerlerinden biri olan Kudüs, aynı zamanda İslam Dünyası için ise kutsal bir şehirdir. İlk kıblemiz olan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’da Peygamber Efendimiz (s.a.v) tüm Peygamberlerle beraber namaz kılmıştır. Bu yüzden çocuklarımıza dinimizde önemli bir yeri olan Mescid’i Aksa’yı anlatmamız gerekiyor. İlk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Kudüs’ü çocuklarımıza nasıl anlatmalıyız?

Günümüzde İsrail tarafından işgal altında olan Kudüs’ün İslamiyet tarihinde çok önemli bir yeridir. Öncelikle Kudüs Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in Allah’ın huzuruna çıktığı Mescid-i Aksa’yı içinde barındırıyor. Mescid-i Aksa hem ilk kıblemiz gem ikinci mescidimiz hem de üçüncü haremimizdir. İsra Süresi’nde sık sık bahsedilen yer olan Kudüs’ü tıpkı Kabe gibi çocuklarımıza anlatmalıyız. Çocukluk yaşta yüreklerine bu sevgi ve bağın tohumlarını bırakmamız lazım. İslamiyet’i ve Müslüman olma kurallarını anlatırken Kudüs’ün önemini vurgulamamız şarttır. Kudüs, aynı zamanda en eski yerleşim yerlerinden biridir. Bu yüzden bir çok dine ev sahipliği yaptı. Şimdi ise televizyonlarda sık sık Kudüs’ten bahsediliyor.

kudüsün önemi

KUDÜS’Ü DOĞRU ANLATMAMIZ ŞART!

Gelişen teknolojiyle çocuklarımız sıklıkla bu haberleri duyduklarından dolayı Kudüs’ün nerede olduğunu merak ediyorlar. Ancak İsrail tarafından işgal altında olduğundan ve orayı korumaya çalışan Filistinlilerin İsrail’in kontrolsüz şiddete maruz kalması haberleri çocukların bilincinde farklı yer etmesine neden olabilir. Savaş bölgesi gibi lanse edilse de Kudüs bilincini ve onurunu bu yaştan çocuklarımıza aşılamamız gerekiyor. 

çocuklarınıza kudüsü anlatın

İLK KİBLEMİZ MESCİD-İ AKSA’NIN BULUNDUĞU KUDÜS’Ü ÇOCUKLARIMIZA NASIL ANLATMALIYIZ?

  • Çocuk bilinci bambaşka bir dünyadır. Aslında hepimiz o evreden geçtik. O evrede bilincimize yerleştirdiğimiz her şey ileri yaşlardaki karakterimizi, hareketlerimizi ve düşüncelerimizi oluşturdu. Bu yüzden çocukluk çağda Kudüs’ün İslamiyet için bir onur olduğunu çocuklarımıza anlatmanın en kaliteli ve eğlenceli yolu görsellerdir.
     
  • Televizyonların yansıttığı savaş ortamının aksine Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın en güzel fotoğraflarını gösterip nerenin ne olduğunu anlatmamız gerekiyor. En önemlisi görselleri gösterirken Hz. Muhammed (s.a.v)’in namaz kıldığı yerler anlatılmalı.
     
  • Görsellerden ziyade çocukların bilincinde en çok anlatım yerleşir. Bir yeri kafalarında yer edinmesi için güçlü kelimeler seçerek hikayeler ve masallar anlatın. Halay gücü hareketlenen çocuk orada kendinin de olduğunu hissetmeli. Özellikle hikayelere Müslümanların Kudüs’te yaşadıkları anlatılmalı. 
     
  • Evde mutlaka bir köşede Kudüs, Kabe gibi mabetlerimizin önemini anlatan bir yer olması onları daha çok cezbedecektir. Bu alana her girdiklerinde kendilerini o muazzam atmosferde hissetmek için müzikler seçebilirsiniz. Bir gün bütün bunları onunla beraber o yerlere giderek de yapacağınızı söyleyerek yaşadıklarının sadece hayal gücünden ibaret kalmayacağını belirtmeniz daha faydalı olacaktır. 
     
  • Kudüs’le ilgili oyun kartları hazırlayın. Bazen siz onlara sorun bazen onların size sormasını sağlayın. Çocukla bu oyunları yaşına ve algılama durumuna uygun seçiniz. Sıkılmasına izin vermeden anlatınız ki çocuk öğrendiklerini çabuk unutmasın. 

Evliliklerin şehirlere göre dağılımı incelendiğinde, en çok evlilik 85 bin 763 ile İstanbul’da gerçekleşti. Devamında ise Ankara, İzmir ve Bursa illeri eşlik etti.

Koronavirüs salgını nedeniyle evlilikte son 20 yılın en büyük düşüşünü yaşadığımız 2021’de nişan, düğün gibi kalabalık organizasyonlara kısıtlamalar getirildi. AA muhabirinin (TÜİK) 2001-2020 dönemi çalışmalarına göre, 2008 de 641 bin 973 ile zirveye ulaşan evlenen çift sayısı, son 6 yıl üst üste geriledi. 2015 de 602 bin 982 olan evlenen çift sayısı, 2016’da 594 bin 493’e, 2017’de 569 bin 459’a, 2018’de 554 bin 389’a, 2019’da 542 bin 314’e geriledi.

Geçen yıl da evlenen çift sayısı bir önceki yıla göre yüzde 10,1 azalarak 487 bin 270 oldu. Böylece evlenen çift sayısı, 2001 ekonomik krizi ile 2008 küresel krizinin de görüldüğü 20 yıllık dönemde en düşük seviyesine indi. Covid-19 salgınıyla mücadele edilen 2020’de ise evlenme sayısı 2019’a göre 55 bin 44 azalış gösterdi.

Evliliklerin illere göre dağılımı incelendiğinde, en fazla evlilik 85 bin 763 ile İstanbul’da gerçekleşti. Bu ili 30 bin 205 çiftle Ankara, 26 bin 87 çiftle İzmir ve 17 bin 738 çiftle Bursa takip etti.

Halk arasında yaygın görüşlerden birisi de akraba evliliği sonucunda dünyaya gelecek olan çocukların kusurlu doğacağı ile ilgilidir. Akraba evliliği ile hayatlarını birleştirmek isteyen çiftlerin bu konuyla ilgili bilmesi gerekenleri sizlere düzenledik. Akraba evliliği nedir? Akraba evliliği zararlı mı? Akraba evliliğinin sonuçları neler? İslamda akraba evliliğine yaklaşım nasıldır? Kuran-ı Kerim’de geçen Akraba evliliği ile ilgili ayetler…

Kıyametin ne zaman kopacağını Allah (c.c)’den başka kimse bilmese de günümüz şartlarına baktığımızda ‘Ahir zaman’ yani dünya hayatının son dönemlerini yaşadığımızı hissediyor olabiliriz. Her türlü kötülüklerin ve pisliklerin işlendiği dünya hayatında imanının en azından yarısını garantiye almak isteyen kimseler için Peygamber Efendimiz (SAV), “Kim evlenirse imanın yarısını tamamlamış olur; kalan diğer yarısı hakkında ise Allah’tan korksun!” (Heysemî, IV, 252) hadis-i şerifini buyurmaktadır. Buradan da anlayabileceğimiz gibi hali ve vakti gelince hayırlı insanlarla hayat birleştirmek, Peygamberimiz (SAV)’in en önemli sünnetlerinden birini gerçekleştirme imkanı sağlar. Günümüzde görücü usulü ile ya da kişilerin kendilerinin bulup evlenmek istediği kişilerde zaman zaman akraba evliliklerine de rastlanmaktadır. Peki akraba evliliği nedir, sonuçları neler? İslam’da akraba evliliği caiz midir? Akraba evliliğinin sakıncaları var mı? Kuran-ı Kerim’de Akraba evliliği ile ilgili ayetler…

AKRABA EVLİLİĞİ NEDİR? AKRABA EVLİLİĞİ SAKINCALI MI?

Aynı soydan gelen kişilerin birbirleri ile evlenmesi günümüzde ‘Akraba Evliliği’ tanımına karşılık bulurken, bu şekilde gerçekleştirilen evliliğin iki türde incelenir. Anne ya da babadan birinin kardeş olan çiftin gerçekleştirdiği evlilik 1. derecede akraba evliliği (Kuzen evlilikleri), büyükanne ya da büyükbabanın birinin kardeş olan çiftlerinden yapılan evliliklere 2. dereceli akraba evliliği (Torun evliliği) denir. Dinimizde evliliğe dair helal ve yasakların apaçık gösterildiği Kuran-ı Kerimde “Üvey anneler, anneler, kızlar, kız kardeşler, halalar, teyzeler, erkek kardeşin kızları, kız kardeşin kızları, Süt anneleri, süt kız kardeşleri,  kaynı analar, üvey kızlar, öz oğulların eşleri, iki kız kardeşi birlikte nikahlamak haram kılınmıştır.” (bk. Nisa, 4/22-23) ayetinde nikahlanması caiz olmayan kimseler zikredilmiştir. Ayet-i kerimeden anlaşıldığı gibi dinimizde bu kişilerin dışında akraba evliliği yapmanın sakıncası olmadığı görülmektedir.

Dinimizde amca kızı, dayı kızı, hala kızı ve teyze kızı ile evliliğe izin verilmiş, hatta Sevgili Peygamber Efendimiz (SAV) kendisinde ve yakınlarında da bu durumu kabul görmüştür. Efendimiz (SAV)’in zevcelerinden Zeyneb binti Cahş, halasının kızıydı.

Gül Goncası olarak gördüğü birici kızı Hz. Fâtıma’yı amcasının oğlu Hz. Ali’ye vermişti. Evlilikte bazı kimselerin birbirleri ile nikahlanması dışında izin verilebilen akraba evliliğinde olabilecek bazı ırsi ve sıhhi mahzurlardan ötürü bazı hadis kaynaklarında yakın akraba evliliği tavsiye edilmemektedir.

“Pek yakınınız olan bir kadınla evlenmeyin; çünkü çocuk zayıf, çelimsiz olur.”(Terbiyetü’l-Evlâd, 1: 39; ihya, 2: 42)

AKRABA EVLİLİĞİNİN SONUÇLARI NELER? AKRABA EVLİLİĞİNİN BİLİNEN BAZI RİSKLİ DURUMLARI:

Aynı soydan gelen kişilerin evlenmesiyle gerçekleşen akraba evliliği, birinci dereceden ve ikinci dereceden olmak üzere iki yolla oluşur. Babadan veya anneden kardeş olan bireylerin çocuklarıyla yapılan evliliğine birinci dereceden akraba evliliği denir.

Gerçekleştirilen evlilikte büyük anne veya büyük babadan birisi kardeşse, torun evlilikleri yapılmasıyla ikinci dereceden akraba evliliği oluşur. Uzmanlar, akraba evliliklerinin genleri bozduğu gerekçesiyle bu tür evliliklerin yapılmamasını öneriyor. Peki, akraba evliliğinin riskleri neler?

1- Ölü doğum

Normal evliliklerdeki ölü doğum riski %1,4 iken akraba evliliklerinde bu risk ikiye katlanarak %2,14 olur.

2- Düşük

Normal evliliklerde düşük riski %5,21 olurken, akraba evliliğinde bu risk %10,55’e çıkar.

3- Doğum kusurları

Akraba evliliklerinde olduğu dibi normal evliliklerde de doğum hataları olabilir. Ancak, bu risk akraba evliliklerinde daha fazladır.

4- Engel durumu

Aynı özürlü türüne ait kişilerin birbirleriyle evlenmesi durumunda çocuklarında aynı engel türünde olması yüksek ihtimaldir.

İSLAM’DA AKRABA EVLİLİĞİNDE NELERE DİKKAT EDİLMELİ? KURANDA AKRABA EVLİLİĞİ AYETLERİ…

Kuran-ı Kerim’deki 21. Cüz’de geçen Ahzab suresinin 37. ayetinde Peygamber Efendimiz (SAV)’in halasının kızı Hz. Zeynep ile evlendiği, bu evliliğin de bizzat Allah (c.c) tarafından gerçekleştirildiği açıkça beyan edilmektedir.

 Ahzab Suresinin 50. ayetinde şöyle buyuruluyor: “Seninle birlikte hicret eden amcanın kızları, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını… Sana helal kıldık.” Ayet-i kerime’de her ne kadar Peygamber Efendimiz (SAV)’e hitap edilse de gerçekte tüm Müslümanları kapsamaktadır.

AKRABA EVLİLİĞİ YAPAN ÇİFTLERİN ÇOCUKLARI SAĞLIKLI DOĞABİLİR Mİ?

Yalnızca akraba evliliği sonucunda doğacak olan çocuklarda değil her hamilelikte çocuğun sağlıklı doğacağı ile ilgili %100 kesin tanı koyulamaz. Hamilelik döneminde testler yapılsa bile bebeğin bazı anomaliler sonucunda kusurlu doğma ihtimali olabilir. Akraba evliliğinin yapılıp yapılmaması bu durumu değiştirmez.

Anne ve baba adaylarının kendi sağlık problemlerinin dışında kromozom rahatsızlıkları bulunabilir. Bu kromozomlarda belli bir grup vardır ki bu tür gruplara seyrek olarak rastlanır ve doğacak olan çocuklarda ise birtakım sağlık sorunları görülebilir.

AKRABA EVLİLİĞİ HASTALIKLARI NELER?

Halk arasında yaygın olan doğru bilinen ama yanlış olan bilgilerden birisi de akraba evliliği yapan çiftlerde doğacak çocuğun kesinlikle kusurlu olabileceğidir. Yalnızca %3-4’ü hasta olarak doğabiliyor iken bu durumu yalnızca akraba evliliği ile bağdaştırmak yanlış olur. Akraba evliliği yapan çiftlerde sağlıklı doğan birçok çocuğunda olma durumunun yüksek olduğu bilinmelidir.

Genelde Otozomal çekinik rahatsızlıklar akraba evliliklerinde sık görülen durumlardandır. Bu hastalık grubundaki çiftlerin hasta çocuğu olması ihtimali, hasta bir çocuk varsa, bir sonraki çocuğun hasta olma riski %25’tir. Fakat %75 ihtimalinde de sağlıklı çocuk olma ihtimali vardır. 

Evlilik ve Aile Uzmanı Saliha Erdim, ‘Diriliş Postası Gazetesine’ bugünkü verdiği köşe yazısında “Kızım çok açık giyiniyor, yanında utanıyorum” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Günümüz annelerine ışık tutacak aynı zamanda yol haritası çizecek olan yazıya mutlaka göz atmalısınız.

Diriliş Postası köşe yazarlarından Evlilik ve Aile Uzmanı Saliha Erdim, annelerin çocukların özgüvenini kıracak davranışlardan kaçınmaları gerektiğini aynı zamanda küçük yaştan itibaren yeteneklerini fark edilmesi gerektiğini vurgulayan bir yazı yazdı. 

İŞTE SALİHA ERDİM’İN KÖŞE YAZISI;

“Kızım o kadar açık giyiniyor ki, yanında yürümeye utanıyorum. Onunla sokağa çıkmadığımda, ‘Sen benden utanıyorsun’ diye krize giriyor. “Evet utanıyorum diyorum. Biraz daha kapalı giyin, herkesi sana bakmasından çok utanıyorum diyorum, ‘Herkes böyle giyiniyor, ben giyinirsem ne olmuş’ diyor. Çok üzgünüm, nerede hata yaptık bilemiyorum. Kızıma nasıl engel olabilirim?”

İnsanı hareket ettiren saikler (kaynağı akıl olan güdüler) vardır, buna göre hareket ederler. Her insanda bir onay alma ve ona göre hareket ihtiyacı vardır. Çocuk bir şey yapar gözümüze bakar, “Aferin” dersek devam eder. Rabbimiz bize iyi hareketlerimiz için “Cennet var” diyor. Yani devam etmesini istediğimiz şeyler, takdir ve farkındalık suyu ile beslenmeli. Her insanda ortaya çıkınca, başkalarının gözlerini kamaştıracak kabiliyetler var fakat biz bunları küçük yaşta fark edip beslemediğimiz ve en küçük hatasını hoş görmek yerine çocuğu değersizleştirecek sözlerle kafasını karıştırdığımız için, ortaya çıkmaya fırsat bulamıyor. Çocukların yetenekleri ortaya çıkarsa, sanal mutluluk kaynağı aramazlar ve mutlu olurlar. Becerileri artarsa özgüvenleri de artar ve sosyal rüzgârlara karşı daha dirençli olurlar. Bunlar için basitçe yapılabilecekleri şöyle sıralayabiliriz;

Eli kaşık tutmaya başladığında, bırakalım döke saça kendisi yemeye çalışısın, bir yandan da kaşıkla biz verebiliriz.
Bizden iş istediklerinde verelim ve mutlaka yaptıklarını takdir edelim.
Kucağımıza alıp sevelim, başını okşayalım, sevgi sözleri söyleyelim.
Hep olumlu yönlerini görüp takdir edelim, yapamadıklarını ise, “Şöyle şöyle yaparsan daha kolay olabilir, yine de gayet iyi yapıyorsun aferin” diyelim.
Nereye gidersek yanımızda götürelim ve merak ettiği şeyleri sabırla açıklayalım, anlamasına ve düşünerek idrak etmesine yardımcı olalım.
Bir yetişkin gibi saygı duyarak dinleyelim ve benlik saygısı oluşması için katkıda bulunalım. Biz ona saygı duymazsak hayattaki saygınlığın anlamını kavraması gecikir.
Bir insana, bir hayvana, bitkiye hatta cansız eşyalara bile, nezaketle yaklaşmasını telkin edelim.
Birisine zarar vermesi söz konusu olduğunda, asla taviz vermeden engelleyip, özür diletelim ve bir daha yapmaması için tedbir alalım.
Yeteneklerinin açığa çıkması için, çocuğun el ve akıl becerilerini harekete geçirecek ne varsa kullanması için teşvik edelim.
Yaptığı güzel davranışları, fark ettirmeden aile bireylerine söyleyip doğal olarak fark ettirmiş gibi yapıp takdir etmelerini sağlayalım.
Mutlaka bir hobisi olsun. Onunla vakit geçireceği, kendisine has üretimler yapabileceği ve “Ben şunu başardım” diyebileceği becerileri olsun. Bu zihnin başarı kaydetmesi anlamına gelir ki, bu adeta duyguların ve cesaretin gıdasıdır. Oradan özgüven ve yüksek kendilik algısı oluşur.
Okula gidince, bir en iyi dersine, bir de en zayıf dersine takviye aldıralım. Birisi okul çapında en iyi olmasıiçin, diğeri ise ortalama seviyeye çıkabilmesi için.
Küçük yaşta utanma ve edep öğretelim, kıyafetlerine dikkat edelim, odasına kapı tıklatmadan girmeyelim.