Şunun için etiket arşivi: covid 19

Halk arasında kansızlık olarak bilinen demir eksikliği çeşitli sağlık problemlerine yol açmakla birlikte çocukların okul başarısını da olumsuz etkileyebiliyor. Özellikle 2 yaş altındaki çocuklarda, uzun süre demir eksikliği görülmesinin IQ’yu yaklaşık 10 puan düşürdüğü belirtiliyor.

2 yaş altındaki çocuklarda, uzun süre demir eksikliği görülmesinin IQ’yu yaklaşık 10 puan düşürdüğü belirtiliyor. Bu nedenle ebeveynlerin çocuklarında iştahsızlık, halsizlik gibi belirtileri dikkatle değerlendirmesi ve bir uzmana başvurması öneriliyor. Memorial Şişli/Ataşehir Hastanesi Pediatrik Hematoloji ve Onkoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Betül Tavil, çocuklarda demir eksikliği anemisi ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

Kemik iliği vücutta kan yapımından sorumludur. Alyuvarlar, akyuvarlar, trombositler kemik iliği tarafından üretilmektedir. Kemik iliğinde bir sorun olduğunda, alyuvarların üretimi için gereken besinler alınmadığında ya da çocuğun demir ihtiyacı artığında anemi gelişebilir. Alyuvarların içindeki hemoglobin yaşa ve cinsiyete göre düşükse bu duruma anemi adı verilmektedir. Alyuvarların içinde bulunan hemoglobin dokulara oksijen taşımakla görevli bir moleküldür.

Hemoglobin düşük olduğunda vücuttaki dokulara yeterince oksijen taşınamaz. Bu durum çocuklarda şu belirtilerle kendisini gösterebilir:

Çocuğun diğer arkadaşlarının yanında aktif hareket etmemesi

– Oyun oynarken ya da koşarken, merdiven çıkarken çabuk yorulması

– Cildinde solukluk

– Cilt renginin sarı ya da toprağa dönük bir renk olması 

– İştahsızlık

– Fiziksel aktivitede kalp hızında artış

– Ciltte kuruluk

– Konsantrasyon eksikliği

– Ruh durumunda olumsuzluk

– El ve ayaklarda uyuşma

– Gelişme geriliği

Demirden zengin besinlerin yeterince alınmaması çocuklarda demir eksikliği anemisine neden olabilmektedir. Çocuk; kırmızı et, mercimek, kuru fasulye, kara üzüm pekmezi gibi besinleri yeteri kadar tüketmiyorsa anemi gelişebilir. Anemisi olan çocukta iştahsızlık artar.

Bebeklerde ilk iki senede demir eksikliği anemisi görülebilmektedir. Bebeklik ve küçük çocukluk döneminde demir eksikliği anemisi psikomotor ve bilişsel gelişimi geciktirip zeka düzeyini olumsuz yönde etkilemektedir. Demir eksikliği olan 2 yaşından küçük çocuklarda uyum ve denge sorunları görülmekte bu çocuklar daha içe kapanık ve çekingen davranmaktadırlar.

Bebeklerin annelerinden aldığı depo demiri doğumdan itibaren 4-6 ay için yeterli olmaktadır. Ancak bu süreden sonra yeterli demir alamayan bebeklerde demir eksikliği gelişebilmektedir. Bu nedenle anne sütü alan bebeklerde 5-6 aylıkken; anne sütü almayanlarda 4 aylıkken demir takviyesi başlanmalıdır. Aksi takdirde yeteri kadar demir alamayan bebeklerde bir yaşında demir eksikliği anemisi gelişebilir.

Bu durumun önüne geçmek için demir takviyesi önerilmektedir. Zamanında doğan bebeklere 4-6 aydan sonra, 1 mg/kg/gün dozunda; prematüre ve 2500 gr altında doğan bebeklere 2 aydan sonra 2 mg/kg/gün dozunda elementer demir içeren damlalar başlanmalıdır. 

Periferik yayma kan hastalıklarının tanısında yararlı bilgiler veren güvenilir bir laboratuvar yöntemidir. Anemi ve türünün saptanmasında da kullanılabilen en ucuz ve klasik yöntemlerden birisidir. Alınan bir damla kan lam adı verilen özel bir cama yayılıp yine özel boyalarla boyanarak hematoloji uzmanı tarafından mikroskopta incelenir. Böylece aneminin türü kolaylıkla saptanabilir.

TÜİK verilerine göre; geçen yıl evlenme ve boşanma verilerine pandemi damga vurdu. Nisan ve mayıs aylarında yargılamalarla ilgili süreçlerin durdurulmasının ardından temmuz ayında boşanma sayısı tavan yaptığı açıklandı. Bir önceki yıla göre yüzde 70 artış yaşandı.

Geçen yıl evlenen çiftlerin sayısı yüzde 10.1; boşanan çiftlerin sayısı ise yüzde 13.8 azaldı. Türkiye İstatistik Kurumu, 2020 evlenme ve boşanma istatistiklerini yayınladı.

Verilerde beklenildiği gibi pandemi ve kısıtlamaların etkisi net bir şekilde görülüyor. Bilindiği gibi yargılamalarla ilgili süreçler Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile 13 Mart-15 Haziran tarihleri arasında durdurulmuştu. Hakimler Savcılar Kurulu (HSK) da koronavirüs önlemleri kapsamında duruşmaların da aynı tarihe kadar ertelendiğini duyurmuştu.

Karara bağlı olarak geçen yıl nisan ve mayıs aylarında boşanma sayısı dibe vurdu. Başvuruların başlamasıyla birlikte haziranda 6 bin 536 boşanma gerçekleşti.

Boşanma sayısı 2019 yılı nisan ayındaki 14 bin 496’dan yüzde 96.1 azalarak 2020 yılının aynı ayında 562’ye gerilerken, 2019 yılı mayıs ayındaki 14 bin 555’den yüzde 96.2 azalarak 2020 yılının aynı ayında 548’e geriledi.

TEMMUZDA BÜYÜK ARTIŞ

Dikkat çeken artış ise temmuz ayında yaşandı. Biriken talepler nedeniyle temmuz ayında boşanma sayısı da yüzde 70’e yakın artarak 23 bin 25 olarak gerçekleşti.

Yıl geneline bakıldığında ise boşanma sayısı bir önceki yıla göre yüzde 13,8 azalarak 135 bin 22 oldu. 

Evlenen çiftlerin sayısı ise 2019 yılında 542 bin 314 iken 2020 yılında %10,1 azalarak 487 bin 270 oldu.

Evlenme sayısı aylara göre incelendiğinde, 2020 yılının nisan ve mayıs aylarında önemli bir azalma görüldü.

Corona virüs önlemlerinin sertleştiği bu dönemin ardından bir önceki yıla paralel olarak haziran, temmuz ve ağustos aylarında artış yaşandı. 

Önce İngiltere’de, sonra da Güney Afrika ve Brezilya’da tespit edilen virüs mutasyonları haklı olarak Mutasyon tehdidinin ciddiyetini iyi bilen bilim insanlarını ciddi ölçüde korkuttu. Prof. Dr. Osman Müftüoğlu koronavirüs mutasyonunun aşıya etkisini değerlendirdi.

Hürriyet Gazetesi yazarı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, bugünkü köşe yazısında  koronavirüs mutasyonunun aşıya etkisini ele aldı. İngiltere’de, sonra da Güney Afrika ve Brezilya’da tespit edilen virüs mutasyonlarının vatandaşı korkuttuğunu dile getiren Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, “Mutasyonlar her zaman virüslerin lehine de işlemiyor. Bir mutasyon virüsü güçlendireceği, daha zararlı ve daha yayılımcı hale getireceği yerde, onu daha güçsüz de yapabiliyor. “ diyerek bilim insanlarından gelecek uyarıların beklenmesi gerektiğini belirtti.

Haklı olarak “Virüste oluşan bu yapısal değişimler -mutasyonlar- acaba onu daha bulaşıcı, daha güçlü, ilaçlar ve aşılara daha dayanıklı yapabilir mi?” gibi sorular aklımıza geldi. Konunun uzmanı değilim. Ama ne var ki tecrübeli bir hekim olarak “MUTASYON BASKISI”nın ne olduğunu ve önemini az çok bilirim. Ayrıca “MUTASYON MESELESİ”nin özellikle virüsler için vazgeçilmez davranış kalıplarından biri olduğunu da asla unutmam. Zaten böyle olduğu için değil mi ki her yıl yaptırdığımız grip aşılarının yapısını sık sık değiştirmek zorunda kalıyoruz? Biliyoruz ki influenza virüsleri her yıl sadece kılık kıyafetlerini değil, iç yapılarını bile değiştirebildikleri için bizi her sene daha farklı bir aşı üretmeye zorluyorlar.

NE YAPMALI
MUTASYON MESELESİNİ BİLİM İNSANLARI İZLEMELİ VE İNCELEMELİ

ŞU nokta çok önemli: Mutasyonlar her zaman virüslerin lehine de işlemiyor. Bir mutasyon virüsü güçlendireceği, daha zararlı ve daha yayılımcı hale getireceği yerde, onu daha güçsüz de yapabiliyor. Gelin, zaten “kaygının tavan yaptığı” şu tatsız günlerde mutasyon meselesini bir numaralı gündemimiz olmaktan çıkaralım. Konuyu işin uzmanlarına, bilim insanlarına bırakalım. Biz, bize verilen görevleri harfiyen yerine getirerek korunma tedbirlerini eksiksiz uygulayalım. Kısacası, mutasyon meselesini bence fazla büyütmeye gerek yok. Ve gerek olduğunda da zaten gereğini ve ihtiyacımız olan uyarıları “sosyal medya cambazları” veya “sonradan doktor-yazarlar” değil, bilim insanları mutlaka yapacaklardır.

LÜTFEN BİRAZ DAHA SABIR

Kaygılarımız düşündüğümüzden de büyük boyutlara ulaştı. Özetle “Sabrımız taştı”. Ama bilelim ki bugünlerde en çok ihtiyaç duyduğumuz iki üç ilaçtan biri de yine o mucize doğal yeteneğimiz: sabrımız! Özellikle bugünlerde hepimizin ne yapıp edip hiç olmazsa önümüzdeki birkaç ay için sabır kapılarımızı kapatmamamız, açık tutup sakin kalmamız ve o ünlü sufi düşünürün dediği gibi, “güzel beklentiler” içine girip “dikende gülü, gecede gündüzü görebilmemiz” gerekiyor.

‘U VİTAMİNİ’NİN İKİ MARİFETİ

Bana göre uyku da vazgeçilmez bir vitamindir. Konuşmalarımda çoğu kez ondan “U vitamini” olarak bahsederim. Kaliteli ve yeterli uykunun önemi ve sağlık üzerindeki olumlu etkileri, işte bu nedenle bu köşenin değişmez gündemlerinden biri olmuştur. Son günlerde yapılan iki önemli bilimsel çalışma, uykunun neden değişmez bir sağlık destekçisi vitamin gibi işlev gördüğünü yeniden gösterdi.

BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLENDİREN 10 MUTFAK SIRRI

Yoğurt

Kefir

Prebiyotikler (muz, pırasa, bamya, yerelması vs.)

Boza

– Turşular

Şalgam

– Tarhana

Antioksidan zengini sebzeler

Turunçgiller

Omega 3 zengini balık

Tüm dünyayı saran koronavirüs salgını konusunda uzmanlardan açıklamalar gelmeye devam ediyor. İç Hastalıkları ve Kardiyoloji uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, yeni tip koronavirüse karşı bazı önerilerde bulundu. Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Canan Karatay’ın “Koronavirüse karşı sabah akşam karbonatlı suyla gargara yapın” sözlerine tepki gösterdi.

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Prof. Dr. Canan Karatay’ın dün yaptığı açıklamalara tepki gösterdi. Ceyhan, bir televizyon kanalının kendisini arayarak, Prof Dr. Canan Karatay’ın sağlık çalışanlarının karbonatla gargara yaparak korunması gerektiğine dair yaptığı açıklamanın sorulduğunu belirterek, “Artık halk da bunun yalan olduğunu biliyor, bu insanlar gündeme gelmek için bunları uyduruyor dedim. Halk merak ediyor dediler. Oysa halk merak etmiyor. Merak etmesi için uğraşmayın lütfen” ifadelerini kullandı.

“HALK DA BUNUN YALAN OLDUĞUNU BİLİYOR”

Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’ın Twitter hesabından yaptığı paylaşım: “Bir kanaldan aradılar. Artık pek sesi çıkmayan birinin ‘karbonatla gargaranın korona virüsü öldürdüğünü söylediğini,” benim buna ne diyeceğimi sordular. Artık halk da bunun yalan olduğunu biliyor, bu insanlar gündeme gelmek için bunları uyduruyor dedim. Halk merak ediyor dediler. Oysa halk merak etmiyor. Merak etmesi için uğraşmayın lütfen.

“YANLIŞ OLDUĞUNU BİLİYORSUNUZ, HABER YAPMAYIN”

Bu saçmalıkları haber yaparken lütfen düşünün. Sağlık çalışanları canını verirken, güvenlik görevlileri ve diğer basın çalışanları yaşamlarını tehlikeye atarken, sizden de beklenen tek bir şey var. Siz de halkı doğru bilgilendirmek için en az bizim kadar emek verdiniz. Şimdi halkın önlemlere uymamasına ve salgının artmasına neden olacak böyle yanlış olduğunu bildiğiniz şeyleri haberler yapmayın lütfen.Bu kadar bilimsel gelişmelerden ve bilgi birikimden sonra tuzlu suyla karbonatla gargara, kelle paça ile salgının önleneceği yalanlarıyla halkın yanıltıldığı günlere geri dönmeyelim. İleri gideceğimize taş devrine geri dönmeyelim”

CANAN KARATAY NE DEMİŞTİ?

İç Hastalıkları ve Kardiyoloji uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, asırlardan bu yana toplumlara salgın hastalıkların musallat olduğunu, bunun büyük kitleleri de yok ettiğini açıkladı. Salgın hastalıklarda insan temasının önüne geçmek gerektiğini dile getiren Karatay, salgının, kışın insanların kapalı mekanlarda, kalabalık ortamlarda bulunmasından dolayı arttığını ifade etti.

Karatay, salgın döneminde vücudun direncinin artırılması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu: “Vücudu güçlendiren en önemli vitaminlerin başında D vitamini geliyor. D vitamini vücut için çok önemli. D vitamininin vücutta 100’ün üzerine çıkarılması gerekir. D vitamininin bağışıklık sistemini güçlendirdiği, hastalıklarla da savaştığı gösterildi. Güneşten de alınabiliyor. Hastalıklı kişilerde, bilhassa virüs ve bakteri enfeksiyonu olanlarda D vitamini yüksek olduğu zaman hastalanmıyorlar, hastalansalar da çok hafif atlatıyorlar. Bu birçok çalışmada gösterildi. Ben uluslararası D Vitamini Konseyi üyesiyim.”

“VATANDAŞLAR KURALLARA DAHA ÇOK UYMALI”

Yüksek doz C vitamininin de çok önemli olduğuna değinen Karatay, “2012’de yapılan bir çalışma, C vitamininin hakikaten akciğerlere birikmiş sıvıyı temizlediğini gösterdi. Koruyucu olarak bütün hekimlerimizin, sağlık çalışanlarımızın ve halkımızın, vücutlarında D ve C vitaminini yüksek tutmalarını her zaman öneriyorum. Hiçbir virüs alkali denilen ortamda yaşamaz, bu yıllardır söylenen bilimsel bir gerçektir. Bütün arkadaşlarıma, sağlık kurumlarında çalışan herkese ve vatandaşlara sabah akşam karbonatlı suyla gargara yapmalarını öneriyorum. El yıkamak, uyku ve sıvı almak çok önemli. C vitaminini ağızdan almak çok önemli. Ayda bir mutlaka D vitamini yaptırıyoruz. Bunlar virüslere karşı çok önemli. Deniz ve tuzlu su da çok önemli. Kalabalığa karışmıyorum. Alışverişimi de online yapıyorum.” dedi.

Sağlık Bakanlığının aldığı tüm tedbirleri yerinde bulduğunu vurgulayan Karatay, vatandaşların bu kurallara daha çok uyması gerektiğini belirtti. Karatay, sağlık çalışanlarının fedakarlığına tedbirlere uyularak karşılık verilebileceğini sözlerine ekledi.

Tüm dünyayı saran koronavirüs salgını konusunda uzmanlardan açıklamalar gelmeye devam ediyor. İç Hastalıkları ve Kardiyoloji uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, yeni tip koronavirüse karşı C ve D vitamini alınması önerisinde bulundu.

İç Hastalıkları ve Kardiyoloji uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, asırlardan bu yana toplumlara salgın hastalıkların musallat olduğunu, bunun büyük kitleleri de yok ettiğini açıkladı. Salgın hastalıklarda insan temasının önüne geçmek gerektiğini dile getiren Karatay, salgının, kışın insanların kapalı mekanlarda, kalabalık ortamlarda bulunmasından dolayı arttığını ifade etti.

Karatay, salgın döneminde vücudun direncinin artırılması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu: “Vücudu güçlendiren en önemli vitaminlerin başında D vitamini geliyor. D vitamini vücut için çok önemli. D vitamininin vücutta 100’ün üzerine çıkarılması gerekir. D vitamininin bağışıklık sistemini güçlendirdiği, hastalıklarla da savaştığı gösterildi. Güneşten de alınabiliyor. Hastalıklı kişilerde, bilhassa virüs ve bakteri enfeksiyonu olanlarda D vitamini yüksek olduğu zaman hastalanmıyorlar, hastalansalar da çok hafif atlatıyorlar. Bu birçok çalışmada gösterildi. Ben uluslararası D Vitamini Konseyi üyesiyim.”

“VATANDAŞLAR KURALLARA DAHA ÇOK UYMALI”

Yüksek doz C vitamininin de çok önemli olduğuna değinen Karatay, “2012’de yapılan bir çalışma, C vitamininin hakikaten akciğerlere birikmiş sıvıyı temizlediğini gösterdi. Koruyucu olarak bütün hekimlerimizin, sağlık çalışanlarımızın ve halkımızın, vücutlarında D ve C vitaminini yüksek tutmalarını her zaman öneriyorum. Hiçbir virüs alkali denilen ortamda yaşamaz, bu yıllardır söylenen bilimsel bir gerçektir. Bütün arkadaşlarıma, sağlık kurumlarında çalışan herkese ve vatandaşlara sabah akşam karbonatlı suyla gargara yapmalarını öneriyorum. El yıkamak, uyku ve sıvı almak çok önemli. C vitaminini ağızdan almak çok önemli. Ayda bir mutlaka D vitamini yaptırıyoruz. Bunlar virüslere karşı çok önemli. Deniz ve tuzlu su da çok önemli. Kalabalığa karışmıyorum. Alışverişimi de online yapıyorum.” dedi.

Sağlık Bakanlığının aldığı tüm tedbirleri yerinde bulduğunu vurgulayan Karatay, vatandaşların bu kurallara daha çok uyması gerektiğini belirtti. Karatay, sağlık çalışanlarının fedakarlığına tedbirlere uyularak karşılık verilebileceğini sözlerine ekledi.

Türk ve Çinli anne-babaların, karantina sürecinde çocuklarıyla yaşadıkları deneyimlere yönelik yapılan çalışmada çıkan sonuç şaşırttı. Ailelerin, çocuklarının bugüne kadar hayatlarının içinde olmadığını fark ettikleri ve karantina sonrasında çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmek istedikleri öğrenildi.

Profesyonel bir şekilde çalışan Türk ve Çinli ebeveynlerin, karantina günlerinde çocuklarıyla yaşadıkları deneyimlerle ilgili yapılan çalışmada, çocuklarıyla ilk kez bu kadar uzun süre zaman geçirme imkânı olan ailelerin, çocuklarının bugüne kadar yaşamlarının merkezinde olmadığını fark ettikleri ortaya çıktı.

İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ) Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Toran’ın koordinatörlüğünde gerçekleştirilen çalışmanın Türkiye kısmında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ramazan Sak ile Doç. Dr. İkbal Tuba Şahin Sak görev alırken, Çin ayağında da University College London’dan Dr. Yuwei Xu ve East China Normal University’den Dr. Yun Yu yer aldı.

Yaş aralığı 32 ile 45 aralığında olan gönüllü 13 Türk ebeveyn ile 11 Çinli ebeveynin  3 ile 6 yaş aralığındaki çocuklarıyla online görüşmeler sonucunda ilginç verilere ulaşıldı.

Çalışmanın sonucunda çalışan Türk ve Çinli ebeveynlerin çocuklarıyla ilk kez bu kadar uzun süre aynı evde yaşadıklarını söyleyen Toran, “Ebeveynler, çocuklarıyla ilişkilerinde olumlu ve olumsuz değişiklikler yaşadıklarını dile getirdiler. Olumlu yönünden bakıldığında; hem Türk hem de Çinli ebeveynlerin çocuklarını yeniden tanımaya başladıklarını, çocuklarıyla nasıl ilgileneceklerine yönelik beceriler geliştirdiklerini, çocuklarıyla oyun oynamayı öğrendiklerini belirttiler. Ebeveynlerin çocuklarıyla olan ilişkilerindeki olumsuz değişimlere bakıldığında ise bunun da hem Türk hem de Çinli ebeveynlerde ortak olduğu gözlemlendi. Bu sürecin kendileri için oldukça yorucu olduğunu, çocuklarıyla ciddi disiplin sorunları yaşadıklarını, çocukların beklentilerini karşılayamadıklarını dile getiren ebeveynlerin, yetersizlik duygusuna kapıldıklarını söylemeleri de dikkat çekici bir diğer nokta.” diye konuştu. 

Karantinanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkisini gösteren çalışmada Doç. Dr. Mehmet Toran, “Ebeveynlerin gözlemlerine göre hem Türk hem de Çinli çocukların bu süreçte evde bulunmaktan sıkıldığı, hırçınlaştığı, salgın karşısında çok kaygılandıkları, ebeveynlerine aşırı bağımlı hale geldikleri ve evde yapılan aktivitelere odaklanamadıkları sonucuna ulaşıldı. Bunun dışında çocukların uyku ve beslenme düzenlerinde de değişiklikler olduğu gibi aşırı düzeyde TV, tablet karşısında zaman geçirmek istedikleri de yine ebeveynlerin gözlemleri sonucunda ulaşılan veriler arasında yer alıyor.” dedi.