Şunun için etiket arşivi: hamilelik

Koronavirüsün Omicron varyantı tüm dünyada hızla yayılmaya devam ederken Sağlık Bilimleri Üniversitesi Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Yaprak Üstün, anne adaylarının bu süreçte izleyecekleri yol hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Son yıllarda hayatımızı olumsuz yönde etkilemeye devam eden koronavirüse karşı bazı önlemler almaya özen gösteriyoruz. Özellikle aşı ile hem kendimizi hem de çevremizdekileri korumaya çalışırken, birçok kişi konuya dair merak edilen detayları araştırmaya devam ediyor. 

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Yaprak Üstün, anne adaylarının koronavirüsün Omicron varyantından korunması için önemli açıklamalarda bulundu. Hamilelerin daha temkinli olması gerektiğini vurgulayan Üstün, şu ifadeleri kullandı:

“Anne gebeliğinin son 3 ayında hatırlatma dozunu yaptırdıysa, aşıları tamsa antikorlar anneden bebeğe geçerek bebeği de Kovid-19’a karşı korumaya devam ediyor. Omicron varyantı çok hızlı bulaşıyor, buna bağlı olarak da gebelerin önlemleri bir miktar daha artırması gerekiyor”

Sezaryen sonrası normal doğum yapmak isteyen anne adayları tedirginlik yaşıyor. Sezaryen ile doğum yapan kadının rahminde oluşan kesilerin iyileşmesi, normal dokulardaki gibi kolay olmuyor. Peki sezaryen ile doğum yapan anneler normal doğum yapabilir mi? İki sezaryen sonrası normal doğum olur mu? İşte uzmanından açıklamalar:

Sezaryen doğum, bir bebeğin ameliyat yoluyla anne karnından alınması işlemine verilen bir isimdir. Normal doğum ise 37-42. gebelik haftaları arasında annenin kendiliğinden oluşan kasılma ve ağrılarıyla rahim kanalından gelmesi mucizesine denir. Bazı sebeplerden dolayı anne adayları sezaryen ile doğum yapmak zorunda kalabiliyor. İlk doğumunu sezaryen yapan kadınlar ikinci kez anne olmayı normal doğum yöntemiyle isteyebilir. Anne adayları her ne kadar sezaryen doğum istese de uzmanlar normal doğumun daha sağlıklı olduğu yönünde uyarılarda bulunuyor. Günümüzde ise cerrahi tekniklerdeki değişiklikler ve sezaryen sonrası vajinal doğum (SSVD) risklerinin düşünülenden daha az olduğunun tespit edilmesi gibi faktörler, sezaryenden sonra normal doğumun mümkün olduğunu göstermiştir. 

Sezaryen sonrası oluşan kesi ve yara izlerinin iyileşmesi 2 ila 2,5 yıl gibi sürmektedir. Anne adaylarının ikinci doğumda, normal doğum yapmaları için bu süre kadar beklemeleri uzmanlar tarafından önerilir.

SEZARYEN SONRASI NORMAL DOĞUM YAPMAK İSTEYEN ANNELERE, UZMAN HEKİMLER TARAFINDAN BİLGİ VERİLMELİ

Sezaryen dolayısıyla oluşan skar (yara izi), bir sonraki normal doğum sırasındaki kasılma yırtılmaya sebep olabilir. Bu durum anne ve çocuk için hayati risk taşımaktadır. Araştırmalara göre; Riskin %1-3 arasında olduğu belirtiliyor. Günümüzde bu riski göz önüne alarak, sezaryen sonrası normal doğum, anne adaylarının tercihleri arasında yer alıyor. Doktorların anne ve babaya, oluşabilecek herhangi bir risk için bilgi vermesi gerekir.

SEZARYEN SONRASI NORMAL DOĞUMDA OLUŞABİLECEK RİSKLERİ AZALTMAK İÇİN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

Anne adayı önceden normal doğum yapmışsa ve ikinci olarak sezaryen olmuşsa, üçüncü doğumunu da normal yapma şansı yüksektir. Fakat sezaryen sonrası sağlıklı bir şekilde normal doğum yapmak için aradan ortalama 2,5 yıl geçmesi gerekmektedir. Doku iyileşmesinin bu süre zarfında olduğu ön görülmektedir. Aksi takdirde dokular iyileşmeden sezaryen sonrası normal doğumda, rüptür denilen rahim yırtılması meydana gelebilir. Bu durum da anne ve çocuk için hayati risk demektir.

SEZARYEN SONRASI NORMAL DOĞUMU KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN ÖNERİLEN EGZERSİZLER :

Normal doğumu kolaylaştıran pelvik kaslarının güçlü olması gerekir. Günümüzdeki hareketli yaşamın önceki yıllara göre daha hantal olması, pelvik kasların gelişimine engel olabiliyor. Bu durum da normal doğumun kolay olmasını engelleyebilir. Uzmanlar normal doğumun kolaylığı için pelvik kaslarını geliştiren bazı egzersizler öneriyor. Bunlardan bazıları:

  • Pelvik hareketi,
  • Squat
  • Yürüyüş
  • Kegel hareketi
  • Kelebek hareketi
  • Lunge hareketi (duvar destekli lunge-düşey lunge)
  • Merdiven tırmanışı hareketi

Yukarıda listelediğimiz egzersizlerin, normal doğum için olumlu etkileri olduğu biliniyor. Uzmanların önerisiyle günlük 15-20 dakika kadar yapılan “kegel egzersizleri” pelvik kaslarını güçlendirdiği gibi kadınların ilerleyen yaşlarda idrar kaçırma ve rahim sarkması gibi sorunlarının da önüne geçebilir. Etkili olan yoga ve pilates egzersizleri de doğal doğum sürecine yardımcı olmaktadır.

ANNE ADAYI HANGİ DURUMLARDA SEZARYEN SONRASI NORMAL DOĞUM YAPAMAZ?

  • Sezaryen sonrası belirtilen ortalama yılın geçmemiş olması.
  • Anne adayının normal doğuma engel olabilecek bir rahatsızlığının bulunması
  • Daha önce rahimle ilgili herhangi bir ameliyat geçirmiş olması
  • Diyabet ve hipertansiyon hastalığının olması
  • Doğum kanalının dar olması

Bebeğini kucağına almayı sabırsızlıkla bekleyen ancak doğum yapmaktan da korkan annelere müjdeli haber! Doğumun sancısız ve rahat geçmesi konusunda etkili bir yöntem olduğu söylenilen hipnoz ile doğumlar artık çok kolay geçecek. Peki hipnozla doğum nedir? Hipnozla doğum nasıl yapılır? Haberin detaylarını inceleyebilirsiniz.

Kadın vücudundaki fizyolojik bir süreç olmasıyla beraber çok özel bir durum olan doğum, kaygısız ve stressiz geçmesi gereken en önemli olaylardan biridir. Hamileliğinin son dönemlerine doğru anne adaylarında artan kaygı ve korku son zamanlarda trend olan hipnoz ile doğum yöntemine olan rağbeti arttırıyor. Anestezisiz şekilde acısız ve kolay doğum için tercih edilen hipnoz ile doğumda stres seviyesi en aza indiriliyor. Angelina Jolie, Kate Middleton, Megan Markle ve Özgü Namal gibi ünlülerin tercihi olan bu yöntem; kadınlara daha az yorgunluk, rahat, sağlıklı bir doğum gibi birçok avantajı beraberinde getiriyor ‘Hipnoz ile Doğum’ alanı ile ilgili birçok sorunun yanıtı için Amerika’da eğitim alan Bilinçaltı Uzmanı Lily Lale Yılmaz ile kafanızdaki soru işaretlerini giderebilirsiniz.

HİPNOZ YÖNTEMİ İLE DOĞUM NASIL YAPILIR?

Bazı anne adayları çevrelerinden duydukları olumsuz hikayelerden sonra doğum yapma konusunda gereksiz yere kaygılanır ve korkar. Bebeklerini dünyaya getirecekleri o muhteşem gün  daha gelmeden psikolojileri bu durumdan olumsuz etkilenir. Doğum yapmaktan korkan kadınların rahat ve sancısız bir doğum için yaptıkları araştırmalarda elde edilen sonuçlardan birisi de hipnozla yapılan doğum yöntemi.

Anne adaylarının doğuma öz güvenli, korkusuz ve rahat girmesi için uygulanan bu doğum yönteminin en büyük faydası ağrı kesici içmeden ve sancı görülmeden doğumun yapılması. Doğum esnasında anne adayına uygulanacak olan hipnoz, oluşabilecek sancıların önüne geçiyor.

Hipnozla yapılan doğum yöntemi artık yavaş yavaş ülkemizdeki üniversite hastanelerine de girme noktasına geldi. Anne adayının tercih edeceği hipnoz yöntemi için doğuma yönelik tüm kaygılar bu yöntem sayesinde yok edilir. Seanslar sırasında öğretilen doğru davranış teknikleri anne adayının bebeğini dünyaya getirdikten sonrası içinde yararlı olacaktır. 

Fahrettin Koca, Koranavirüs sebebinden dolayı hastaneye rahat gidemeyen hamileler için uzaktan gebe okulu programı başlattı.

Gebelik okulu eğitimine katılamayan hamilelerin bilgilenmesini sağlamak ve normal doğumu arttırmaya yönelik oluşturulan uzaktan gebe eğitimi işlerine yarayacak birçok konuda bilgi imkanı tanıyor.

Uzaktan gebelik eğitimi programında hamilelerin işini kolaylaştıracak uygulama için  doktor, diyetisyen, fizyoterapist, psikolog ve ebeler kamera karşına geçti. Gebelik Fizyolojisi, Gebelikte Beslenme, Gebelik Psikolojisi, Gebelikte Diyabet Sorunları gibi konu başlıklarına ait toplamda 27 video hazırlandı. Ayrıca işitme engelli gebeler için de çekimler işaret diliyle anlatıldı. 

Video içeriklerini izlemek isteyen anne adayları, https://khgm.saglik.gov.tr adresinden bu videoları izleyebilecek.

Ülkemizde her 1000 doğumdan 1’inde görülen Anensefali hastalığıyla beraber bebeklerde çok ciddi doğumsal anomaliler gelişebilmektedir. Beynin gelişmemesi sonucu ortaya çıkan Anensefali nedir? Bebeklerde ve çocuklarda Anensefali nasıl ortaya çıkar? Anensefali belirtileri neler? Anensefali neden olur? Anensefali ile doğan bebekler yaşar mı?

Hamilelik döneminde anne adaylarının karnındaki bebeklerinin beyin ve kafatası bölümlerinde oluşan birtakım hasarlar nedeniyle ortaya çıkan anensefali, tıp literatüründe doğumsal bir bozukluk olarak nitelendirilmektedir. Anensefali teşhisi koyulmuş bir bebeğin fiziksel görünümünde meydana gelen değişiklikler diğer sağlıklı bebeklere göre oldukça ayırt edici özelliktedir. Anensefali teşhisi ile doğan bebekler, kafalarının bir kısmı açık olarak ya da beyin gelişimi tamamlanmadan dünyaya gelirler. Ender olarak görülebilen bu ciddi sorun anne-baba adayının ilişki sonrasındaki döllenmeden 23-26. günler diliminde başa yakın olan bölümde nöral tüpün kapanmasındaki bozukluk ile beraber meydana gelir. Beyin, kafatası ve kafatası derisinin çoğunluğunun mevcut olmaması yani yokluğu söz konusu olan Anensefali ile ilgili bilinmesi gereken önemli noktaları sizler için aktarmaya çalıştık. Anensefali hastalığıyla ilgili merak edilen tüm detaylar haberimizde…

ANENSEFALİ NEDİR? ANENSEFALİ HASTALIĞI NE ZAMAN ORTAYA ÇIKAR?

Bebeğin beyin ve kafatasının bir bölümü yahut tamamının gelişmemesi sonucunda ortaya çıkan ciddi bir doğum anomalisi olan anensefali ne yazık ki bebeklerde ölüme kadar gidebilen çok ciddi bir sorundur. Hamilelik döneminde iken anne karnında ya da doğumdan sonraki ilk hafta içerisinde yaşamını yitirme durumları olan bu bebeklerde hastalığın tanısı hamileliğin 1. trimesterını atlattıktan sonra yani ilk üç aydan sonra ortaya çıkar.

ANENSEFALİ BELİRTİLERİ NELERDİR? ANENSEFALİ HASTALIĞI NASIL ANLAŞILIR?

Anensefali tanısı koyulmuş bebeklerin dış görünümlerinde gözleri tamamen dışa çıkık olduğundan ‘kurbağa çocuk’ ifadesi geçmektedir. Anensefalinin görülmemesi için hamilelikten en az 1 ay öncesinde Folik asit takviyesine başlamak gerekir. Bebeklerde anensefali hastalığını ele veren başlıca belirtiler şunlardır:

Kafatasının birazının  ya da tümünün olmaması,

Körlük ve sağırlık gibi durumlar,

Yüz şeklinde birtakım anormallikler,

Kalp sıkıntıları anensefali hastalığının yaygın belirtisidir.

ANENSEFALİ İÇİN HANGİ ÖNLEMLER ALINABİLİR?

Nedeni tam olarak kesinleşmese de uzmanlar bu rahatsızlığın genlerden ya da ağır çevresel etkenlerden dolayı görüldüğünü öne sürmektedir. Eğer çiftler çocuk sahibi olmayı düşünüyorlarsa, hamilelik döneminde kadınlar her gün 400 mcg kadar folik asit bakımından zengin olan besinler tüketilmelidir.

ANENSEFALİ NE ZAMAN TESPİT EDİLEBİLİR?

Anensefali rahatsızlığı, hamilelik döneminin özellikle de 3 ve 4. aylarında kolaylıkla teşhis edilebilir. Kimi zaman doğum sırasında da öğrenilebilmektedir.

Hamilelikte görülen tansiyon problemleri anne ve bebek adayının sağlığını ciddi riske atabilir. Sağlıklı bir hamilelik dönemi için tansiyon değerlerinin kaç olması gerekir? Hamilelikte düşük tansiyon belirtileri neler? Hamilelikte tansiyon yükselmesi nedir? Tansiyon tedavisi nedir? Hamilelikte tansiyon değerleriyle ilgili bilinmesi gerekenler…

Hamilelik döneminde anne adaylarında sıklıkla görülen durumlardan birisi de tansiyon düşüklüğüdür. Hamileliğin insan vücudunda getirdiği birçok değişiklik, tansiyon değerlerinin düşmesine neden olur. Çoğu zaman olumsuz bir etki göstermeyen bu durum eğer çok ileri boyutlu noktalara ulaşıp düşüş yapmışsa anne-bebek sağlığı için önlemler almak gerekebilir. Geçmişte yüksek tansiyonu olmayan kadınların hamilelik dönemindeyken tansiyonuyla ilgili bazı problemler görülebilir. 20. hamilelik haftasından sonra tansiyon yukarı fırlıyorsa bu durum hamilelikte yüksek tansiyon durumu olarak değerlendirilebilir. Birden yükselen tansiyon genellikle anne adaylarının bebeklerini dünyaya getirmesi ile ortadan kaybolur.Bu durum tedavi edilmezse tansiyon sorunu anne ve bebek için tehlikeli durumların habercisi olabilir. Plasentaya yetersiz miktarda ulaşan kan seviyesinde yüksek tansiyon etkilidir. Rahimdeki bebek sağlıklı büyüme ve gelişme gösterebilmesi için oksijene ve besine ihtiyaç duyar. Bu gibi durumlarda doktorların hamilelik esnasında kan basıncını yakından takibe alması önemlidir.

HAMİLELİKTE TANSİYON KAÇ OLMALI? HAMİLELİKTE TANSİYON KAÇ OLURSA TEHLİKELİ?

Herkesin ideal büyük tansiyon ve küçük tansiyon ölçüsü bir miktar değişkenlik gösterebilir. Ancak yinede yaklaşık değerler 12 (120 mmHG, büyük tansiyon) – 8 (80 mmHg, küçük tansiyon)’u bulur. Hamilelikle beraber büyük tansiyon 5-10 mmHg, küçük tansiyon ise 11 – 6,5 seviyesine düşebilir.

9-6 tansiyon, hamilelikte tansiyon düşüklüğünün normal karşılanan alt sınırıdır.
6-4 değerleri normal sınırın biraz altına düştüğünün göstergesidir.
5-3,3 değerleri ise şiddetli tansiyon düşüklüğüdür, müdahale gerektirir.

HAMİLELİKTE YÜKSEK TANSİYON BELİRTİLERİ! TANSİYON NEDEN ÇIKAR?

Hamilelikte değişen bedensel ve hormonal farklılıklarla beraber görülen bazı sağlık problemleri arasında tansiyon düşüklüğü ve tansiyon yükselmesi vardır. Özellikle de hamilelik öncesinde tansiyon sorunu olan anne adayının bu bilgiyi hamilelik evresinde muhakkak doktoru ile paylaşması gerekir. Yüksek tansiyon nedeniyle hem zor bir hamilelik hem de doğumda ciddi sıkıntıların olabileceği göz ardı edilmemelidir.

HAMİLELİKTE YÜKSEK TANSİYON NEDENLERİ:

Genetik etkenler,
Aşırı tuz tüketimi,
Bağışıklık sisteminin güçsüz olması,
Yetersiz beslenme,
Diyabet,
Çoğul hamilelik,
Annenin yaşının 20’den küçük 40’dan büyük olması,
Obezite,
Kansızlık,
Kronik böbrek hastalığı.

Baş ağrısı, net görememe, idrarda kan, yorgunluk, birden hızla kilo alma, kanama gibi belirtiler tansiyon yüksekliğinin belirtileridir.

HAMİLELİKTE TANSİYON ÇIKTIĞINDA NE YAPILMALI?

Hamilelikte tansiyon yükselmesi durumunda uygulanabilecek en ideal tedavi yöntemi dinlenmedir. İstirahatle beraber kan basıncı düşer. Kan basıncı dengelenemiyorsa muhakkak doktora görünülmelidir. Preeklampsi oluşursa tedavi uygulanmalıdır.Gerekli tansiyon ölçümü yapılmalı. Gelişme geriliği olabilecek ve erken doğum riski olan bebeklerde tansiyon etkili olabilir.

HAMİLELİKTE TANSİYON NEDEN DÜŞER?

 HAMİLELİKTE TANSİYON DÜŞMESİ BELİRTİLERİ

Oksijeninin ve besinin bebeğe ulaşması için kan hacmi hızla artar. Bu artıştaki sebepte damarlar genişleyerek kan basıncı düşer.

 Hormonlardaki farklılık,
 Çoğul hamilelik,
 Susuz kalmak,
 Kansızlık, anemi,
 Endokrin hastalıkları,
 Korku, kaygı, stres,
 Karaciğer hastalıkları,
 Geçmişte yaşanan düşük tansiyonda hamilelikte tetiklenebilmektedir.

TANSİYONU DÜŞÜRMEK İÇİN NE YAPILMALI? TANSİYON DÜŞÜRME TEDAVİSİ

– Ayakta kalmamaya özen gösterin, oturun ya da uzanın.

– Aniden ayağa kalkmayın ya da çömelmeyin.

– Sol tarafa doğru uzanırsanız supin hipotansif sendromu kolaylıkla geçecektir.

– Bol miktarda su için.

– Hafif tempoda egzersiz hareketleri uygulayın.

Prof. Dr. Bülent Tıraş, hamile kalamayan çiftlere uygulanabilecek tedavi yöntemlerinden olan tüp bebek işlemi için sonrasında dikkat edilmesi gereken noktaları açıkladı.

Tüp bebek tedavisi, uzun süreli doğal yolla gebelik denemelerinin ardından uygulanan üremeye yardımcı tedavi yöntemidir. Tüp bebek tedavisi maddi ve manevi açılardan yorucu, zorlayıcı olabilen, pek husussa dikkat edilmesini gerektiren bir tedavidir. Çiftler başarılı olabilmek için tedavi süresince ve embriyo transferinden sonra baz konulara dikkat etmeliler. Bu sayede ruhen, bedenen ve maddi açıdan birtakım gereklilikleri olan bu tüp bebek tedavisinden mümkün olan en başarılı sonucu almak, sağlıklı bir gebelik ve canlı bir doğum daha mümkün olabilir. 

TÜP BEBEK SONRASINDA İMPLANTASYONA DAİR 10 ÖNEMLİ BİLGİ

1- KENDİNİZE VAKİT AYIRIN

Psikolojik etkenler vücuttaki pek çok fonksiyonu etkileyebildiği için tüp bebek tedavisinden istenen sonucu alabilmek için de embriyo transferinden sonra kadının kendine zaman ayırması, iyi hissedeceği etkinliklere yönelmesi ve bolca dinlenmesi önerilir. Bu bağlamda anne adaylarının embriyo transferinin yapıldığı hafta, hatta o 10 günlük süreci huzurlu geçirmeli, hafif yürüyüşler yapıp, sevdiği etkinliklere vakit ayırarak stresi yaşamından uzaklaştırmalıdır.  

2- BLASTOKİST TRANSFERİYLE ŞANSI ARTTIRIN

Tüp bebek tedavisinde blastosistler, yani 5. gün embriyoları, 2. veya 3. gün embriyolardan daha yüksek implantasyon oranlarına sahip olabiliyor. Tedavide embriyolar iyi kalitede blastosistler halinde gelişirse, başarı şansı da artabilir. Çünkü iyi bir embriyo seçimi ve blastosist transferi ile implantasyon daha da olasıdır.

3- RAHİM ASTARININ KALINLIĞI ÖNEMLİ

Endometrial astar (rahim astarı, rahim içi duvarı) yeterince kalınlaşmadıysa embriyo transferi yapılamaz. Çünkü yeterince kalınlaşmamış rahim zarına embriyonun tutunması zor olur. Bu bakımdan embriyo transferinin yapılacağı gün rahim zarının en az 7 mm – 8 mm veya daha fazla olması istenir. 

4- EMBRİYONUN TUTUNMA ŞANSINI ARTTIRAN BESİNLERE YÖNELİN

Tüp bebekte tedavisinde embriyo transferinden sonra bazı besinlerin embriyo tutunmasına faydalı olduğuna dair pek çok veri bulunmaktadır. Ancak bunların hiçbir gerçekliğinden bahsedilemez. Zaten rahmin embriyoyu alma kapasitesini artırmak için belirli gıdalara ihtiyaç varsa tedaviyi gerçekleştiren hekim bunları reçete edecektir. Bu bakımdan tıbbi açıdan genel geçerli bir “implantasyon gıdaları listesi” yoktur. 

5- PROGESTERON ŞART!

Progesteron hormonu rahim zarını embriyo için daha alıcı hale getirebilmektedir. Bundan dolayı yumurta toplama gününden itibaren rahmin embriyoları kolayca tutabilmesi için rahim zarını hazırlamak amacıyla tüp bebek tedavisinde progesteron enjeksiyonları mümkün olan en uygun ortamı yarattığı için reçete edilir.  

6- VERİMSİZ EMBRİYOLARI ELEYİN

Yaşı ileri olan kadınlar daha düşük kalitede yumurta üretir ve bu kadınların yumurtaları kullanılarak elde edilen embriyoların kromozomal anormallik taşıma riski daha yüksektir. Bu sebeple de 40 yaşın üzerindeki kadınlarda tüp bebek tedavisi için daha genç yaşta dondurulan yumurtalar kullanılır ya da kromozomal problemleri ve spesifik tıbbi koşulları taramak için Preimplantasyon Genetik Tanı (PGD) uygulanması önerilir. Çünkü ileri yaştaki kadınlarda Preimplantasyon Genetik Tanı (PGD) implantasyon şansını artırabilir. 

7- PAHALI EKSTRA UYGULAMALAR

Tüp bebek tedavisinde başarı şansını artırmak için embriyo tutkalı, embriyo gelişimini hızlandıran kameralı sistem, embriyo transferi için en verimli dönemi tahmin etmeye yarayan rahim testi gibi uygulamalar önerilebilir. Ancak bunların başarıda çok önemli olduğunu kesin olarak gösteren bilimsel veriler de henüz yoktur.  

8- KANAMA İYİ GELEBİLİR

Tüp bebekte embriyo transferinden sonra implantasyon kanaması sık görülür. Transferden sonraki günlerde hafif bir lekelenme, pembe veya kahverengi bir akıntı varsa ve bunlara kasıklarda hafif kramp da eşlik ediyorsa tedavinin başarılı olduğu düşünülebilir. Ancak yine de kanda gebelik testine kadar kesin bir şey söylenemez. 

9- RAHİM DUVARINDA ÇİZİK…

Embriyonun rahme tutunabilmesi için endometrial çizikler, yani rahim duvarına çizik atılması şeklinde bir uygulama yapılabilmektedir. Tüp bebek tedavisinin başlangıcından adet kanamasına kadar olan sürede, rahim zarının cerrahi bir işlemle çizilmesi, rahmin implantasyon için daha uygun hale gelmesine yardım edebilir.  

10- SICAK BANYO YASAK

Gebelik isteyen kadınların sıcak havalardan, sıcak sudan uzak durmaları gerekir. Embriyonun tutunması beklenen süreçte sıcak su ile banyo yapmak, küveti sıcak su ile doldurup içinde uzanmak, oturmak, uzun süre sıcak su ile yıkanmak kesinlikle önerilmez. 

KAYNAK: Bülent TIRAŞ

Normal doğum ile bebeğini dünyaya getirmek isteyene ya da doğum dikişleri hakkında yeterli bilgisi olmayan kimseleri aydınlatacak rehber bilgileri haberimizin detaylarından öğrenebilirsiniz. Doğum sonrası dikiş atması, bakımı ve hakkında merak edilenleri bir araya derledik. Peki normal doğumda uygulanan Epizyotomi, nedir? Epizyotomi nasıl yapılır? Doğum dikişleri bakımı nasıl yapılmalı? Sezaryen dikişleri patlar mı? Doğum dikişleri ne zaman iyileşir? İşte normal doğum dikişleri…

Hem anne adayı hem de bebek için en sağlıklı doğum yöntemi olan normal doğum, halk arasında kaygı verici bir durummuş gibi algılansa da aslında şaşırtıcı birçok faydası vardır. Bebeğini en sağlıklı şekilde dünyaya getirmek istediği için kendini normal doğuma ikna eden anne adayları, olumsuz söylentilere hiçbir zaman kulak asmayıp kendini olabildiğince motive etmelidir. Anne ve bebek sağlığı için tehlikeli bir durum yoksa başvurulması gereken ilk doğum yöntemi olan normal doğum sonrasında dikkat edilmesi gereken bazı konular vardır. Doğum uzmanları anne adayını doğumhaneye aldığı zaman bebeğin daha kolay çıkması ve perine bölgesinin yırtılmaması için kesi işlemi (Epizyotomi) uygular. Doğum dikişleri şeklinde de tanımlayabileceğimiz Epizyotomi işleminin nasıl yapıldığını ve hakkında merak edilen tüm bilgileri sizler için ele aldık… Normal doğumda dikiş atılır mı? Sezaryen doğum sonrası dikiş açılması nasıl anlaşılır? Sezaryen dikiş izi kalıcı mıdır, nasıl geçer? Sezaryen iç dikişler ne zaman iyileşir? Sezaryen doğum dikişleri ve bakımı…

NORMAL DOĞUM DİKİŞLERİ NE ZAMAN DÜŞER?

Doğum sırasında doktor normal bir dikiş attıysa bunun düşmesi 1 ayı bulabilirken bazılarında daha uzun zamanı bulabilir. Eğer Epizyotomi (eriyen dikiş) atılırsa dikiş düşmeyecek kendiliğinden eriyecektir. 

DİKİŞ AÇILMASININ BELİRTİLERİ NELER? DOĞUM DİKİŞİ PATLAR MI?

Nadir rastlanan bir durum olan dikiş açılmasında annenin hijyenik olarak aldığı önlemler ve dikiş tekniğinin önemi büyüktür. Dikişler patladığı zaman o bölgeye pansuman yapılır ve kendiliğinden kapanması beklenir. Aradaki açıklık az da olsa yeniden dikiş atma işlemi gerekebilir.Cilt kesisi yapılan kısımda yara kenarları bitişik durmuyorsa ve aradan cilt altı sarı doku kendini belli ediyor ise ve sıvı geliyorsa o zaman dikişlerde açılma olduğu anlaşılabilir.

EPİZYOTOMİ (DOĞUM DİKİŞİ) NEDİR, NASIL YAPILIR?

Doğumu en risksiz ve kolay şekilde gerçekleştirmek için vajinal açıklığın genişletilmesiyle uygulanan Epizyotomi, bebeğin başını ve kalçasını çıkartırken annenin perine tarafındaki gerilmeyi önleyerek yırtılmasının önüne geçmede etkilidir.

Genellikle ilk doğum yönteminde tercih edilen ve doğumun çok kolay geçmesini sağlayan Epizyotomiye bir sonraki doğumda ihtiyaç duyulmayabilir.

DOĞUM DİKİŞLERİ NE ZAMAN İYİLEŞİR?

Cilt derisine yapılan dikiş dikme yöntemin sağlıklı olmasıyla birlikte kuvvetlice yapışması ve tamamen kapanması ortalama 7 günde gerçekleşir. Bu süre zarfında dikiş yaralarının açılmaması yani dikişlerin patlamaması gerekir. Ameliyattan 3- 4 gün sonra banyo yapmaya başlanılmasında sakınca yoktur.

EPİZYOTOMİ ZOR BİR İŞLEM Mİ? CAN ACITIR MI?

Vajinadan rektuma kadar düz, ortadan ya da yandan açılan yarık ile gerçekleşen Epizyotomi, alınması şart olmayan emilebilir dikişlerle ayrı ayrı kapatılarak uygulanır. Epizyotomi sonrasında en sık karşılaşılan durum yaşanan ağrılar ve bunları dindirmektir.

Epizyotomi uygulanan bölgeye buz koymak ya da spreyli anestezik ilaçlar yararlı olabiliyor. Genital bölgenin Epizyotomi uygulanan yerinde kan toplandığını görürseniz bunun nedeni kan birikiminden kaynaklanmasıdır.

Tedavisi ise doğum kesisinin yeniden açılıp damarın tespitiyle dikilip kapatılması ile olur.

DİKİŞLER NE ZAMAN İYİLEŞİR, BAKIMI NASIL YAPILMALI?

Hastaneden eve taburcu olmadan önce dikişlerin güzelce kontrol edilmesi ve pansumanı gerekmektedir. Hastane işleri bittiği zaman eve geçiş yapan anneler kendi rutin bakımına devam edebilir. Bu rutin bakımları arasında yer alması gereken Epizyotomi bölgesi için dikkat edilmesi gereken noktalar ise şu şekildedir:

– Epizyotomi bölgesi kuru ve temiz olmalıdır.

– Doktorun önerdiği antibiyotik ya da ağrı kesici varsa aksatılmadan kullanılmalıdır.

– Hijyenik pedleri en az 4 saatte bir değiştirmekte fayda var.

– Uzun süre oturmamalı ya da ayakta durulmamalıdır.

– Kabızlık riskine karşı bol meyve ve sebze tüketilerek sık sık su içilmelidir.

– Ağrıları dindirmek için gün içerisinde 2-3 defa ılık su dolu leğende oturulabilir.

– Doktor kesin bir ifade ile buz kullanılması gerektiğini önermediyse buz torbası gibi soğuk uygulamalar çok sık yapılmamalıdır.

– İlk 6 haftada cinsel ilişkide bulunulmaması gerekir. Ancak yinede en doğru cevap için doktora sorulmalıdır.

Yaklaşık 7-10 gün arasında dikişler kendi kendine eriyeceği için dikişleri yeniden alma operasyonu gerçekleşmez. Dikişlerden dolayı hissedilen ağrı ve rahatsızlık, günden güne azalacak ve haftanın bitimine doğru yok olacaktır.

SEZARYEN DOĞUM DİKİŞLERİNDE NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

Cerrahi bir işlem gerektirerek ameliyat şeklinde gerçekleştirilen sezaryen doğum yönteminde iyileşme süreci, karın ameliyatlarında olduğu gibi bazı belirtilerle kendini göstermeye devam edebilir. Dikiş yerinde ve kasık hizasında ağrılar görülebilir, oturup kalkma ya da öksürme ve hapşırma durumlarında dikiş yerlerinde sızlama görülebilir.

Ameliyat sırasında uygulanan cilt kesisi yani dikiş atma işleminde aşağıdaki yöntemler uygulanabilir: 

Estetik dikiş: Kendiliğinden eriyen dikiş materyalleri kullanılır. Devamlı olarak atılan bu dikişin dışarıdan görünmemesi ve çok az iz bırakması esas alınır.

Tel zımbayla dikiş yöntemi: Tel zımba gibi tek tek ilmek gibi atılan bu dikiş yöntemi yara kenarlarının birleştirilmesi ile uygulanır. Ameliyattan 7 gün sonra ağrısız ve acısız şekilde teller alınır.

İplikle dikiş yöntemi: Kendiliğinden erimeyen türde olan dikiş atmada  ameliyattan 1 hafta sonra kadar sürede tek tek alma işlemi yapılır.

Bant yöntemi: Dikiş yaralarının karşı karşıya getirilip bantlanması ile yapılan pratik yöntemdir.

ÜST ÜSTE SEZARYEN YAPILACAKSA BU SÜRE NE KADAR ARALIKTA OLMALI?

Bebek sahibi olmak isteyen ve uzun süre geçmeden doğum düşünen çiftlerde yineleyen sezaryen cerrahi anlamda riskleri de peşinden getirmektedir. Sezaryen sonrası vajinal doğum düşünülebildiği gibi üst üste sezaryen yapmak isteyenlerde olabilir. Burada bakılacak asıl şey, rahim dikişlerinin iyileşme süresidir. Doğum vakitleri 12 aydan kısa olmamalı, en ideali ise 2 sene bekledikten sonra doğumun yapılmasıdır.

Kadın hastalıklarının en sık yaşandığı yer olan rahimdeki komplikasyonları incelemek için yapılan bazı tetkikler kalıcı hasarlara neden olabiliyor. Ancak gelişen teknolojiyle beraber rahimin hasar almadan hastalıkları tespit etmek için bir cihaz geliştirildi. Ayrıca bu cihaz gebe kalma olasılığını da artırdığı söyleniyor. Peki ağrısız rahim filmi nedir? Ağrısız rahim filmi nasıl çekilir? Hangi hastalıklar için yapılır? Sizler için uzman görüşü ile beraber derlediğimiz ağrısız rahim filmine dair merak edilen her şeyi haberimizin detayına eklendik.

Yumurta ve spermin birleşmesini sağlayan yol tüpleri ve bebeğin anne karnındaki yeri olan rahim boşluğunun sağlık durumunu incelemek için yapılan teste rahim filmi denir. Bilim litaretüründe buna histerosalpingografi geçiyor. Kısaltılmışı HSG olan bu yöntem rahim içini hasara uğratmadan hastalıklar tespit edilir. Bu cihaz aynı zamanda yumurtalık kanallarını açtığından gebelik durumunu artırır. Rahim filmi; kanser, düşük, kısırlık, kapalı kanal gibi rahimde oluşabilecek tüm sağlık sorunlarını tespit etmek için yapılan bir erken tanı yöntemidir. Radyoloji Uzmanı Dr. Cevat Bayrak yapılan bu uygulama ile ilgili işte bu açıklamalarda bulundu:

AĞRISIZ RAHİM FİLMİ NASIL YAPILIR?

Hasta doğum pozisyonda masaya uzanır ve bacaklarını yukarı kaldırarak vajinaya  spekulum adı verilen alet yerleştirilir. Kateter takılmasının ardından sıvı verilir. İşlem en fazla 2 dakika içinde tamamlanır. Ancak uygulama süresi kişiden kişiye göre de değişir. Kateterdan verilen ani basınçlı sıvı hafif düzeyde geçici sancılara neden olur. Sıvı tüplere yerleşmesi röntgen cihazından takip edilir. 

AĞRISIZ RAHİM FİLMİNİN ÖNEMİ NEDİR?

Tüpleri kapalı bir kadının gebe kalma ihtimali düşüktür. Gebelik için olumsuz bir durumu önceden tespit etmek için rahim filmi çekilir. Böylece hangi tedavi yönteminin uygulanacağı kolaylaşacak ve gebe kalma ihtimali artacaktır. Bu uygulama aynı zamanda tüp bebek veya aşılama tedavilerine başlanmadan önce yapılır. 

GEBELİK ORANI YÜKSELİR…

İnceleme esnasında rahim boşluğuna boşaltılan ilacın tüplerden daha rahat geçmesi için baskı uygulanır. Bu baskı esnasında tüplerde bulunan yapışıklıklar, adet atıkları, mukus tıkaçları ve kan pıhtıları temizlenir. Böylece sperm ile yumurta daha kolay döllenir. Kullanılan sıvı maddenin antimikrobiyal etkisi ile uzun süre rahim duvarını temiz tuttuğundan embiryonun rahim mukozasını daha sıkı tutunmasını sağlar. Bu da hastada düşük riskini azaltır.

Hamilelikte görülen preeklampsi nedir? Gebelik zehirlenmesi neden olur? Eklampsi nöbetlerinin sakıncaları neler? Tedavisi nasıl olmalı? İşte bu soruların cevabı…

Hamilelik döneminde tansiyonun birdenbire zirveye çıkmasıyla görülen preeklampsi yani zehirlenme durumu çoğunlukla 20. haftadan sonra görülür. Anne adayının epilepsi rahatsızlığına sahip olan kimselerdeki gibi sara nöbetine benzer krize girmesi ise eklampsi olarak tanımlanır. Kriz sırasında kol ve bacaklarda kasılma, geçici şuur kaybı gibi belirtilerin yaşanması sebebiyle anne adayının sağlığı ciddi anlamda riske girebilir. Vücudun bazı gölgelerinde görülen şişlikler, idrarla protein atma gibi etkenler hamilelik zehirlenmesinin belirtilerini gösterirken, bir yandan rahatsızlığın ortaya çıkış nedenini de ortaya koyuyor olabilir. Her anne adayında aynı seviyede görülmeyen bu durum fark edilir edilmez doktor müdahalesinde bulunulmalıdır.

EKLAMPSİ KRİZİNİN NEDENLERİ

Çoğunlukla preeklampsi sonucu kendine gösteren eklampsi, yüksek kan basıncı ve idrarda protein bulunmasıyla ortaya çıkar. Eklampsinin ilerlemesi halinde beyin bu durumdan etkilenir ve nöbet ortaya çıkar.

EKLAMPSİNİN BELİRTİLERİ

Anne adaylarında şiddetli baş ağrısı, ödem, karın ağrısı, idrarda azalma, göz hastalıkları gibi rahatsızlıklar eklampsi krizlerinin belirtileri arasında yer alır.

EKLAMPSİNİN TEDAVİSİ

Hamilelik sürecinde görülen eklampsi nöbetlerinde yapılması gereken ilk şey doktora gitmek olacaktır. Doktor gerekli işlemleri yaptıktan sonra asıl amaç anne adayının uygun bir zamanda doğumunu gerçekleştirebilmesidir. Eğer nöbet ileri safhalara ulaşmışsa bebek 8 hafta öncesinde prematüre olarak dünyaya gelebilir. Anne adayının bu krizi tekrar yaşamaması için magnezyum sülfat tedavisi uygulanabilir.