Şunun için etiket arşivi: Kadın

Tombul tombul yanakları ile öpmeye doyamadığımız bebekler ve çocukları bekleyen en büyük tehlike öpücük hastalığıdır. Direkt olarak fiziksel temas ile tükürük yoluyla bulaşabilen öpücük hastalığına karşı anne ve babalar dikkatli olmalıdır. Peki bebeklerde öpücük hastalığı nedir? Öpücük hastalığı belirtileri neler? Öpücük hastalığı tedavisi nedir? Bebeklerde ve çocuklarda öpücük hastalığı…

Bebeklerde ve çocuklarda masumiyetlerine karşılık içimizde oluşan sevgiyi ifade etmenin en güzel yolu bize göre öpücüklerle ifade edilir. Fakat bize göre bir sevgi göstergesi olan bu masum öpücükler istemeden de olsa bebeklerde ya da çocuklarda bazı sıkıntıları beraberinde getirebiliyor. Özellikle de yeni doğan bebeği görmek için ev ziyaretinde bulunan kalabalık gruplu misafirlerin mis gibi cennet kokulu tertemiz ciltlerine öpücük kondurmak tıp dilinde ‘Enfeksiyöz Mononukleoz’ olarak bilinen bulaşıcı hastalığa yol açabilir. Hemen hemen her yaş grubunda meydana gelebilen ama daha çok  15-18 yaş civarında ve 5 yaşının altındaki çocuklarda görülen öpücük hastalığı, tüm anne ve babaların bilmesi gereken bir konudur. Yakın fiziksel temas hali, tükürük ve boğaz salgıları ile kolaylıkla bulaşabilen öpücük hastalığı tam olarak nedir, gelin beraber bakalım…

ÖPÜCÜK HASTALIĞI NEDİR? ÖPÜCÜK HASTALIĞI BELİRTİLERİ NELER?

İçerisinde Epstein-Barr virüsünün bulunduğu bir bulaşıcı hastalık türü olan öpücük hastalığı en çok öpme esnasında tükürük yoluyla bulaşır. Öpücük hastalığının çocuğa ya da erişkine bulaşıp bulaşmadığını anlamanın en kolay yolu kanda yapılan bir test sayesinde öğrenilebilir. 2-4 hafta aralarında yavaş yavaş kendiliğinden iyileşen bu hastalıkta kişi birkaç ay sonra kendini bitkin hissedebilir. Yurtdışında yapılan araştırmalara göre, 5 yaşına gelen çocukların Epstein-Barr virüsüne yakalanma oranı yüzde 50 gibi yüksek bir oranda ilerliyor.

Çocukluk döneminde görülen öpücük hastalığında anne ve babaların bu durumdan şüphelenmeleri durumunda 2-4 hafta arasındaki kuluçka evresini beklemesi gerekir. Bu haftalardan sonra kendini göstermeye başlayacak olan öpücük hastalığı belirtileri ise şöyle:

Vücutta halsizlik ve yorgunluk 
Ateş
Boğaz ağrısı
Bademciklerde büyüme ve bazı yerlerde beyaz iltihaplanma
Tüm vücut lenf bezelerinde büyüme
Baş ağrısı
Dalakta büyüme ve karnın dalak tarafında dolgunluk hissi
Karaciğerde büyüme
Cilt döküntüsü.

BEBEKLERDE VE ÇOCUKLARDA ÖPÜCÜK HASTALIĞI NEDEN OLUR? ÖPÜCÜK HASTALIĞI BULAŞICI MI?

EBV adındaki bir vürüsün baskın olduğu öpücük hastalığında, virüs enfeksiyona yakalanan bir kimsenin ağız, kan gibi vücut sıvıları ile direkt olarak temas etmeleri sonucunda kişiden kişiye bulaşabilmektedir. Kış mevsimlerinde yaygın olarak görülen hapşırma, öksürme, öpme ya da öpücük hastalığındaki birinin başkasıyla yiyecek ya da içeceğini paylaşması virüsün kişiden kişiye geçmesine neden olabilir.

ÖPÜCÜK HASTALIĞI NASIL GEÇER? ÖPÜCÜK HASTALIĞINA DOĞAL YÖNTEMLER

1- ELMA SİRKESİ:

1 bardak kadar ılık suya 1 yemek kaşığı sirke ile 1 yemek kaşığı karbonat koyun. Ardından 1 tatlı kaşığı bal da ilave ettikten sonra günde 2 bardak tüketilebilir.

2- HİNDİSTANCEVİZİ YAĞI:

İçerisindeki vitamin ve besin değerleri bakımından kıymetli olan Hindistan cevizi yağını katı bir şekilde yemek öpücük hastalığını daha erken atlatma imkanı sağlar.

3- SIVI TÜKETİMİ

Gün içerisinde bolca sıvı tüketerek hem sağlığınızı koruyabilir hem de iyileşmeyi hızlandırabilirsiniz.

ÖPÜCÜK HASTALIĞI TEDAVİSİ NEDİR?

Sadece öpücük hastalığına özel bir tedavi yöntemi olmayan bu rahatsızlıkta viral bir hastalık türü olduğundan bakteriyel enfeksiyon için antibiyotik işe yaramaz. Öpücük hastalığı bulaşan çocuk gününü hareketli geçirmemeli, bolca dinlenmeli, sıvı tüketimine önem vermelidir. Ateşlenme durumunda ateş düşürücü ilaç kullanılabilir.

Çam ağacı ailesine ait olan köknar ağacından toplanan çam sakızının faydalarının ne olduğunu biliyor musunuz? Yüzyıllardır alternatif tıpta ve çeşitli şekillerde kullanılan çam sakızı hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Kuru öksürükten akciğer iltihaplanmasına kadar birçok hastalığa doğal şifa olan çam sakızına dair her şey haberin detayında…

Çam ağacı ya da çam ağacı ailesine bağlı olan köknar ağacından elde edilen sakızın rengi  bala benzer. Ancak kıvam olarak biraz daha sert olan çam sakızı, ağır kokusu vardır. Tadı da acı olan çam sakızı, çiğnendikçe mor rengini alır. Aynı zamanda çiğnedikçe sertlik oranı artar. Her mevsim yeşil kalabilen köknar ağacı, 300 yıl boyunca yaşar. Köknar ağaçları yukarı doğru uzar. Kozalakları olan köknar ağacının gövdesindeki kabukların altında sakız oluşur. Göknar olarak da bilinen köknar ağacı, nemli iklimlerde yetişir. Eski çağlardaki insanlar köknar ağacı için şifacı derler. Çünkü ağacın sakızından yapraklarına reçinesine kadar her yeri faydalıdır. Köknar ağacının içinde D, B12, A vitaminlerinin yanı sıra kalsiyum, sodyum ve şeker bulunur. Bu sayede sakızda da aynı değerler bulunmaktadır. Güçlü bir antioksidan olan çam sakızı iltihabı vücuttan kolayca söküp atar. Akciğerleri yenileyen çam sakızı, özellikle öksürüğe iyi gelir. Kilosu adeta altınla yarışan çam sakızı, Artvin’de kilosu 600’den satılır. Toz hale getirerek balla karıştırılan çan sakızı kanser hastalıklarını önler. Aktarlarda satılan çam ağacı sakızı, doğal ilaç olarak da kullanılır. 

ÇAM SAKIZININ FAYDALARI NELERDİR?

En yaygın faydası ağız ve diş sağlığınadır. Çiğnendikçe besin atıklarını tükürük yoluyla atan çam sakızı, dişlerin beyaz kalmasını sağlar. Diş çürümesini de önleyen çam sakızı aynı zamanda ağız içi yaralara da iyi gelir. 

Midenin asit oranını düşüren çam sakızı ülser ve gastirit gibi hastalıklara fayda sağlar. Yemek sonrası bu tarz hastalık yaşayanlara tavsiye edilir. Aynı zamanda  karın şişliği sorunu içinde olur. 

Güçlü bir antioksidan olan çam sakızı, solunum yolu hastalıklarına da iyi gelir. Özellikle akciğeri temizler. Solunum sorunlarında doğal ilaç olan çam sakızı, öksürüğü de keser. Balgam söktürücüdür. 

Yüzyıllardır yaralar için doğal ilaç yapılan çam sakızı, aynı zamanda kozmetik ürünlerde ham madde olarak kullanılır. Cilt hücrelerini hızla yenileyen çam sakızı, kırışık ve kuruluğa da iyi gelir. Cildin parlaklığını artırır.

Yüksek miktarda A vitamini içerdiğinden göz sağlığına da iyi gelir. İleri yaşlarda azalan göz vitaminlerini artırarak katarak ve kuruluk gibi hastalıklara fayda sağlar. 

Yapılan araştırmalarda çam sakızı tozu ve balı vücuttaki hücrelerin mutasyona uğramasını önler. Böylece kanser hastalıklarının yaşanmasının önüne geçer. 

Dünya nüfusunun yüzde elliden fazlasının tükettiği ekmek insanda bir takım sağlık komplikasyonlarına neden olur. Ancak bu sağlık sorunu aşırı tüketildiğinde meydana gelir. Uzmanlara göre ekmeğin düzenli ve aşırıya kaçılmadan tüketilmesi gerekir. Peki ekmek zararlı mıdır? 1 hafta boyunca ekmek yemezseniz ne olur? Sadece ekmek ve suyla yaşayabilir miyiz? Sizler için ekmek hakkında merak edilenleri araştırdık. Tüm soruların yanıtı haberin detayında…

Üç işlem sonucu hazırlanan ekmek, un tuz, su ve maya gibi besinler bir araya getirilerek yoğurulur. Daha sonra mayalanması beklendikten sonra pişirme işlemine geçilir. Mayanın içerdiği maddeler unun içerisinde çözülür. Bu da şeker oranını artırır. Bu şeker vücuda enerji verdiği kadar vücudun şeker oranını artırır. Aynı zamdan tadı güzel olsun diye içerisine katılan yağ ya da tereyağı kilo almaya neden olur. Buğday öğütülerek elde un zamanla kullanım alanlarına döndürülmüştür. Orta doğu’da ilk kez yapılan ekmek için önceleri özel taşlar hazırlanırmış. Yayıldıkça yöreden yöreye pişirilme şekli değişen ekmek aynı zamanda içeriğine konulan malzemeler de değişmiştir. Ülkemizde genellikle beyaz yapılan ekmekte lif ve tuz oranı yüksektir. Ancak diğer besinlerin aksine ekmekte bulunan lif sindirimde öğütülmesi oldukça güçtür. Ayrıca tuz içeriği fazla olduğundan vücuttaki sıvı oranını azaltır. Uzmanlar özellikle metabolizması yavaş olan kişilerin ve 25 yaş sonrasındaki kişilerin ekmeği azaltmasını tavsiye eder. Yapılan araştırmalar sonucunda bir hafta boyunca ekmek tüketilmediğinde vücutta bazı deformeler ortaya çıkmıştır. Uzmanlar ekmeğin azaltılması gerektiğini fakat tamamen hayatımızdan çıkarıldığında ise olumsuz etkiler yaratabileceğini vurguluyor. Ekmek tüketiminde mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır.

SADECE EKMEK VE SUYLA YAŞAYABİLİR MİYİZ?

Vücudumuz inanılmaz bir sistem üzerine kuruludur. Kendi kendine ürettiği bazı maddeler olduğu gibi doğada da yetişen bir takım meyve ve sebzelerden elde edilmesi gereken vitaminler vardır. Bunlar sayesinde vücudun fonksiyonları düzgün işler. Bu yüzden sadece bir besin tüketerek yaşamak mümkün değildir. Örneğin mide ve bağırsak sağlığını korumak için lif bakımından zengin besinler tüketilmelidir. Lif bağırsak florasını korur. Sindirimi düzenler. Sadece ekmek ve suyla yaşamak vücudu sağlık açısından zorlar. 

EKMEK ZARALI MIDIR? BİR HAFTA BOYUNCA EKMEK YEMEZSENİZ NE OLUR?

Bağırsaklar zararlı mikroorganizmalarla savaşmak için life ihtiyaç duyar. Vücudun ihtiyacı olan lif miktarı her ne kadar bazı besinler tarafından karşılanıyor olsa da ekmek lif oranını karşılamada en sağlıklı besindir. 

Karbonhidrat maddesi vücudun ihtiyacı olan enerjiyi sağlar. Bir hafta ekmek tüketilmediğinde vücudun ihtiyacı olan karbonhidrat oranı azalır. Aynı zamanda karbonhidratsızlıktan deforme olan sinir sistemi; yorgunluk, stres ve sinirilik hali gibi sağlık sorunlarına neden olur. 

Ekmek vücudun aynı zamanda şeker oranını dengeler. Şeker oranı düşen kişi tatlı krizleri yaşar. Aşırı miktarda tüketilmek istenen tatlı türü yiyecekler ise zamanla dengesiz kilolara neden olur.

Ekmek uzun süre tok tuttuğundan vücut gün içerisinde başka besinleri tüketmeye ihtiyaç duymaz. Ancak ekmek tüketilmediğinde kişi her besini tüketmek ister. Bu durum kimi insanda kiloya neden olurken kimisinde ise; gaz, ishal, mide krampları, şişlik ve kabız gibi rahatsızlıklar neden olur.

BEYAZ EKMEK YERİNE TAM BUĞDAYLI EKMEK TÜKETMENİN YARARLARI

Beyaz ekmeğe göre daha çok çiğneme isteği olduğundan az yemek yemeye neden olur.

Bağırsak ve midenin daha hızlı çalışması için posaya ihtiyaç duyulur. Tam buğday ekmeği bu bakımdan oldukça faydalıdır.

Emilimi vücutta yavaş olduğundan uzun süre tokluk hissi verir.

B vitaminleri bakımından beyaz ekmeğe göre daha zengindir. Bu özelliği sayesinde beyin fonksiyonlarına oldukça fayda sağlar.

Toplumda hemen herkesin tükettiği sakızın insan sağlığına inanılmaz faydalarının olduğunu biliyor muydunuz? Bilimsel olarak da sakızın sağlık açısından olumlu etkisi ortaya çıkarılmıştır. Hem sade hem de çeşitli aromalarla yapılan sakız hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki Sakız çiğnemenin faydaları nelerdir? Sakız çiğnemek diş çürümesini önler mi? Tüm soruların detayı haberin detayında…

Çiklet ya da ciklet olarak da bilinen sakız, eski Yunan ve Kızıldereliler zamanında ağaçlardan elde ettikleri maddelerle yapılırdı. Ağaçtan elde edilen madde temizlendikten sonra içine bazı maddeler eklenerek daha tatlı bir hal alır. Sanayi Devriminden sonra ağaçtan elde edilen lateks maddesi temizlenerek şeker, nişasta ve aromatik maddeler eklenerek daha modern yapılmadı. Ayrıca sakız xylitol, sorbitol ve maltitol gibi maddeler ile tatlandırılır. Yapılan araştırmalarda sakızın özellikle psikolojik rahatsızlıklarda etkili olduğu ortaya çıkarıldı. Özellikle sigara gibi tiryalikten kurtulmak için tercih edilir. Türk tarihinde ise damla sakız vardır. Damla sakız çam ağaçlarında elde edilir. Biraz sert olan damla sakızı mide sağlığından yüzdeki kemiklerin güçlenmesine ayrıca tıkanan kulakların açılmasına kadar fayda sağlar.

SAKIZ ÇİĞNEMENİN FAYDALARI NELERDİR?

Sakız çiğneyen insanın hafızası güçlenir ve test sınavlarında daha başarılı olur. Ayrıca uzmanlar, sakız çiğnerken yapılan çene hareketlerinin de hafızayı güçlendirmeye yardımcı olduğunu söylüyorlar. 

Uzmanlar sakız çiğneme esnasında beyne giden kan akışının %40 arttığını ve beynin daha fazla oksijen aldığını açıkladılar. 

Psikologlar sakızın stres oranını azalttığı, motivasyon ve uyanıklığı arttırdığı bununda vücudun enerjisine katkı sağladığını belirtiyorlar.

En hızlı kalori yakma yöntemlerinden biri de sakız çiğnemektir. Özellikle yaşlı ve hareket etmede zorlanan insanlar için bu yöntemin oldukça fayda sağlamaktadır.

Bağırsak hareketlerini artıran sakız, ayrıca ağızda tükürük oranını da artırmaktadır bu da midedeki reflüye ve fazla gaz oranına iyi gelir.

Yemeklerden sonra sakız çiğnemek, ağız ve diş temizliği için önemli olan etkenlerden biridir.

SAKIZ ÇİĞNEMEK DİŞ ÇÜRÜMESİNİ ÖNLER Mİ?

Dişlerin yüzeyini kaplayan plak, ince ve yapışkan bakterili bir maddedir. Bu madde ağız yoluyla alınan yiyecek ve içeceklerdeki maddeleri aside dönüştürerek birikmesini önler. Asit dişin minesini korur. Ancak çeşitli komplikasyonlardan dolayı bu asit besin ve yiyeceklerin birikmesini önleyemez. Bu da minenin zayıflamasına ve dişlerin sararmasına yol açar. Ayrıca biriken besinler enfeksiyona dönüşür. Ancak şekersiz sakızlar ağız içindeki tükürük oranını artırarak asidin oranını artırıp bu besinlerin birikmesini önler. Hem diş beyazlığını hem de diş çürümesinin önüne geçer. 

Erken dönemde kazanılan yabancı dil becerisi, ilerleyen zamanlarda öğrenilen yabancı dile göre daha sağlam ve kalıcı olduğu için yaş faktörü çok önemlidir. Çocuğunun sular seller gibi yabancı dil konuşmasını isteyen ailelerin dikkat etmesi gereken noktaları ve hangi adımları izlemesi gerektiğini sizler ve çocuklarınız için derledik. Peki çocuklara yabancı dil nasıl öğretilmeli? İkinci dili bilen çocuklar daha mı zeki? İşte yanıtı…

Yabancı dil eğitimine erken başlamanın kalıcı bir öğrenim için oldukça önemli olduğunu vurgulayan uzmanlar, sağlam bir dil öğrenimi için en uygun zamanın 2 yaş ile ergenlik dönemi olduğuna dikkat çekiyor. Ancak, bu demek değildir ki bu yaş aralığından sonra yabancıl dil öğrenmek imkansız! Yetişkinlik döneminde dahi alınabilen yabancı dil eğitiminde göz önünde bulundurulması gereken esas, erken dönemdeki öğrenme kapasitesi ile ileri zamandaki kapasitenin aynı olmayacağıdır.

Yabancı dil öğrenimi için en ideal aralığın bu yaşlar olmasının temel nedeni ise iki yaşından önce beyin gelişiminin tamamlanmamasıdır. Ergenliğe giren kişi de ise beyin artık olgunlaştığı için beynin eskisi kadar kolay şekillenmemesinden ibarettir. Peki aileler çocuklarını yabancı dil öğrenimine hazırlarken nelere dikkat etmeli?

İKİNCİ BİR DİLİ ÖĞRETİRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

1- ERKENDEN BAŞLAYIN

Okul öncesi dönem olarak nitelendirilen 0-6 yaş döneminde 2 yaş sonrası yabancı dil eğitimi için en önemli aralıktır. Eğer sizde çocuğunuzun yabancı dili su gibi bilmesi ve konuşmasını istiyorsanız, erken dönemde yabancı dil eğitimine başlatmalısınız.

2- HEDEF KOYUN

Yabancı dil öğrenimi için çocuğunuza net bir hedef belirleyin. Bu hedef doğrultusunda çocuğunuzu yalnız bırakmayın ve elinizden geldiğince her türlü desteği ona sağlayın.

3- KİTAP OKUYARAK PRATİK KAZANDIRIN

Her gün uyumadan 15 ya da 30 dakika önce yabancı dil hikayesi okuyun. Böylelikle çocuğunuz yabancı kelimelere aşina olacaktır.

4- ÖDEV VERİN

3 veya 4 yaş civarındaki çocuğunuza ufak tefek yabancı dil ödevleri verin. Verdiğiniz bu ödevleri alışkanlık haline getirmeyi sağlayın.

YABANCI DİLİ KOLAY ÖĞRENEN ÇOCUKLAR DAHA MI ZEKİ?

Yapılan araştırmalara göre, zihin becerisi ile dil becerisi arasında çok yakın bir ilişki olduğu gözlemlenmiştir. Fakat burada akla gelen ilk soru, çocuk dili iyi bildiği için mi zekası yüksek yoksa zekası yüksek olduğu için mi dili iyi bildiğidir.

Net bir cevabı bulunmasa da Piaget, dil gelişiminin alt yapısını Bilişsel gelişim olduğunu öne sürmektedir. Düşünmek ile konuşmak arasındaki bu bağa bakıldığında erken yaşta konuşmayı öğrenen çocukların zekaca daha üstün olduğu öne sürülebilir.

Çocukken çok yaptığımız acılı kuru pasta muhteşem bir atıştırmalık. Ağızda dağılan kıvamı ve lezzetiyle yedikçe yediren acılı kuru pasta çay saatlerinin vazgeçilmezi olacak. Çayın yanında servis etmek için hazırlayabileceğiniz acılı kuru pastanın tarifine yazımızdan ulaşabilirsiniz.

Acılı, baharatlı ve farklı tarifleri seviyorsanız muhteşem bir tarifimiz var. Hem acılı hem de kıyır kıyır tadı olan pastanelerde de satılan bu tarif çok kısa sürede hazırlanıyor. Püf noktası sadece içerisindeki malzemelerin oda sıcaklığında olması. Bunun dışında kolayca pişirebilirsiniz. Gelin birlikte acı kuru pastayı hazırlayalım. En güzel çay saatlerinize eşlik edecek enfes lezzet haberimizin detaylarında.

ACILI KURU PASTA TARİFİ:

MALZEMELER

2, 5 bardak un
1 paket tereyağ, yada margarin
1 yemek kaşığı sıvı yağ
1 çay kaşığı sirke
1 paket kabartma tozu
2 çay kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı toz şeker
1 tatlı kaşığı pul biber
1 adet yumurta
Çörek otu

YAPILIŞI

Bir kabın içerisine unu alın. Ortasını açıp yumurtanın aklarını koyun. Birazcık yoğurduktan sonra kalan malzemelerini ilave ederek, güzelce yoğurun.

Hazır hale gelen hamurdan istediğiniz şekli verip yağlı kağıt serili tepsiye dizin. Üzerlerine yumurta sarısını sürüp çörek otu serpin.

180 derecede hafif kızarana kadar pişirin.

İster sıcak isterseniz soğuk bir şekilde servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Çayın yanında en güzel giden atıştırmalık börektir. Yörelere ve damak lezzetine göre değişen börek tariflerine bir yenisini daha eklemek ister misiniz? Soğanlı tadı damaklarda kalacak yumuşacık böreğin yapımı da oldukça pratik. Gelin birlikte soğanlı böreğin tarifini hazırlayalım…

Soğanlı börek, Arnavut mutfağında çok fazla yapılan bir tariftir. Klasik peynir ve patatesli börek tarifinden uzak olan soğanlı börek sofralara çok yakışacak. Tavada sotelenen soğanın incecik yufkaların arasına eklenmesiyle yapılan bu tarifi pişirmek için siz de geç kalmayın. Tavada hızlıca hazırlanabilen soğanlı böreği misafirlerinize hazırlayabilir, bazen akşam yemeğinde yanında buz gibi bir ayranla da servis edebilirsiniz. Peki soğanlı börek nasıl yapılır? Soğanlı börek kaç derecede pişirilir? Soğanlı böreğin püf noktaları nelerdir? Öğrenmek için yazımızın detaylarını inceleyebilirsiniz.

SOĞANLI BÖREK TARİFİ:

MALZEMELER

2 tane yufka
Sıvı yağ
3 tane soğan
Beyaz peynir
1 tatlı kaşığı domates salçası
Karabiber
Pul biber
Tuz

Sosu için;

1 yumurta
1 çay bardağı sıvı yağ
1 çay bardağı süt
3 yemek kaşığı su

YAPILIŞI

Tarife öncelikle böreğin sosunu hazırlayarak başlayabilirsiniz. Bir kasede yumurta, sıvı yağ, süt ve suyu karıştırın.

Soğanları elma dilimi şeklinde yassı olarak doğrayın. Tavaya alıp yağda güzelce karamelize edin.

Baharatları da ekleyip iyice kavurun. Daha sonra yağlanmış herhangi bir börek tavasında ilk yufkayı alın.

Sosu döküp üzerine gelişi güzel olacak şekilde bir tane daha yufka koyun.

Üstüne soğanlı iç harcı eşit bir şekilde dökün. Aynı işlemi bir kere daha tekrarlayın.

En son olarak tavada altlı üstlü kızarana kadar kapağı kapalı bir şekilde kısık ateşte pişirin.

Sıcak bir şekilde dilimleyerek servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Çay saatlerinize eşlik edecek buram buram mahlep kokan ve afiyetle yiyebileceğiniz pastane tuzlusu tarifi ile karşınızdayız. Genellikle pastane vitrinlerinde gördüğümüz pastane tuzlusunu evde kısa sürede hazırlayabilirsiniz. Nasıl mı? Pastane tuzlusunun tarifi bugünkü yazımızda.

Bereketli ve çok lezzetli pastane tuzlusu adeta gönülleri fethediyor. Sevdiklerinizle beraber çay saatlerinde tüketebileceğiniz pastane tuzlusu kavanozda da bekleyen kurabiyelerden olabilir. İçerisindeki sirke nedeniyle kıyır kıyır olan pastane tuzlusu, geç bayatlamasına da yardımcı oluyor. Tek bir yoğurmada oldukça bereketli olan bu kurabiye, misler gibi kokusuyla evi pastaneye çevirecek. Malzemeleri az olan pastane tuzlusu sadece 15 dakikada yapılabiliyor. İsteğe göre farklı şekillerde yaparak misafirlerinizi şaşırtabilirsiniz. Gelin birlikte pastane tuzlusunun tarifini hazırlayalım…

PASTANE TUZLUSU TARİFİ:

MALZEMELER

250 gram oda tereyağı
2 yemek kaşığı sirke
2, 5 yemek kaşığı toz şeker
3 yemek kaşığı sıvı yağ
1 tatlı kaşığı mahlep
1 tatlı kaşığı tuz
1 paket kabartma tozu
Aldığı kadar un yaklaşık 3 su bardağı

Üzeri için;

1 adet yumurta sarısı
1 çay kaşığı kakao
Susam ,çörek otu

YAPILIŞI

Bir kabın içerisinde tereyağı, sirke, şeker, mahlep,kabartma tozu, sıvı yağ ve tuzunu güzelce karıştırıp yoğurun.

En son unu yavaş yavaş ilave edip kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edin.

Hamurdan portakal büyüklüğünde parçalar koparıp elinizle uzun şekil verin. İsteğe göre kare şekilde de yapabileceğiniz kurabiyeyi yağlı kağıt serili tepsiye güzelce dizin.

Yumurta sarısını ve kakaoyu bir kabın içerisinde karıştırıp kurabiyelerin üzerine sürün.

En son çörek otu ve susam serpip 180 derecede güzelce pişirin.

Soğuduktan sonra servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Toplumda sıklıkla yaşanan rahatsızlıkların başında gelen boyun ağrısı, bazı hastalıkların ya da durumların tetiklemesi sonucu ortaya çıkar. Yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Dikkate alınmadığında ciddi rahatsızlıklara da davetiye çıkartır. Peki Boyun ağrısı neden olur? Boyun ağrısı tipleri nelerdir? Boyun ağrısı nasıl geçer? Tüm soruların yanıtı haberin detayında…

Kafa ve gövdenin birleşmesini sağlayan sağa sola dönme özelliği olan bir mekanizmadır. Boyun kısmında temel sinirler ve büyük damarlar bulunur. Bu damarlar kalp ve beyin arası kan akışını sağlar. Bunlardan biri de şah damardır. Aynı zamanda boyun çenenin hareket etmesi için alt kısmı destekler. Kaslar nedeniyle kolayca hareket edebilir. Bazı faktörlerden dolayı boyunda ağrılar yaşanır. Bunlardan en yaygını boynun arka kısmında bulunan ve omur iliğin disklerini taşıyan kısımdır. Disklerin hasar alması sonucu boyun fıtığı ya da düzleşmesi gibi tehlikeli hastalıklara zemin hazırlar. Boyun ağrısına birçok durum sebep olabilir. Yanlış uyku pozisyonu, ani değişen tansiyon, bilinçsiz vücut hareketleri, uzun süreli yanlış oturma şekli ve kas gerilimi gibi faktörler boyun ağrısına ortam hazırlar. Boyun bölgesinde oluşan sert ve keskin ağrılar vücudun kas sistemini olumsuz etkiler. Aynı zamanda sersemlik, baş ağrıları ve yeme zorluklarını da beraberinde getirir. Genellikle masa başı çalışanlar da görülen boyun ağrısı hastalıklardan ötürüde ortaya çıkar. Erken müdahale edilmediğinde ciddi sorunlara neden olur. 

BOYUN AĞRISI NEDENLERİ NELERDİR?

– Vücudun her yerinde olduğu gibi buradaki kaslarda da gerilme yaşanır. Bu duruma uzanarak kitap okuma ya da uyku sırasında dişleri sıkma neden olur. 

– Yaş ilerledikçe kemiklerde ve eklemlerde meydana gelen aşınmalar boyun ağrısına zemin hazırlar.

– Omurgadaki sıkışmadan kaynaklı sinirlerin daralması da şiddetli ağrılara zemin hazırlar. Bu durumda acilen bir doktora başvurulması gerekir. Aksi taktirde kötü sağlık sorunlarına yol açar.

– Çevresel faktörlerden dolayı alınan darbe ya da uzun süreli yanlış oturma şeklide boyun ağrısına neden olur.

– Bazı romatoid ve menenjit gibi hastalıkların belirtileri arasında da boyun ağrısı yer alır.

BOYUN AĞRISI TİPLERİ NELERDİR?

Ağrı 3 durumda ele alınır. Uzmanlar tedavi de genellikle bu süreçleri dikkate alır. Boyun ağrısı kendiliğinden geçmediğinde bir uzmana başvurulmalı. 4 haftada uzun süren boyun ağrısına Akut denilir. 12 sürene Subakut ve 3 aydan daha fazla devam edeneKronik boyun ağrısı olarak adlandırılır. 

BOYUN AĞRISI NASIL GEÇER?

 Zeytin, nane, lavanta, fesleğen ve servi yağlarından hazırlanan karışım boyna masaj yaparak sürülür. Ardından masaj yapılan bölgeye, ütü ile ısıtılan temiz bir havlu koyulmalıdır.

Uzakdoğu’da sıklıkla kullanılan akupunktur da boyun ağrısına iyi gelen doğal yöntemlerden biridir. Vücudun belli sinir noktalarına batırılan akupunktur iğnelerinin kan ve lenf dolaşımını iyileştirme özelliği vardır. 

Boyun bölgesinde ağrıyan noktayı tespit ettikten sonra buz şoku uygulanması bir diğer etkili yöntemdir. Buz küplerinin, temiz bir havluya sarılarak ağrıyan bölgede 5 dakika bekletilmesi yeterli olacaktır.

Sülfat ve magnezyum bakımından zengin olan epsom tuzu boyun ağrılarına iyi gelen diğer bir doğal yöntemdir. 2 bardak epsom tuzunu bir kase ılık suyun içinde bekletin. Ardından ağrıyan boyun kısmına masaj yaparak uygulayın.

Herkesin baharatlığında bulunan eşsiz kokusu ve lezzeti ile yemeklere farklı bir tat katan karabiberin kökeni Hindistan’a kadar uzanıyor. Beyaz ve yeşil gibi biberlerin tohum halleri kurutulup ufalandığı hale karabiber denir. Küçük yuvarlak gibi olan bu baharat alternatif tıpta özellikle üst solunum yolları hastalıklarında sıklıkla kullanılır. Peki karabiberin faydaları nelerdir? Karabiber tohumu ne işe yarar? Karabiber-Limon karışımı neye iyi gelir? Sizler için karabiber hakkında merak edilenleri araştırdık.

Kökeni Hindistan’a dayanan karabiber yuvarlak meyveler olan piperaceaenın kurutularak ufalanıp baharat olarak yemeklerde ve ilaçlarda kullanılır. Sıcak iklimlerde rahatlıkla yetişebilen karabiber meyvesinin aynı zamanda beyaz olanı da bulunmaktadır. İçeriğinde potasyum, magnezyum, demir, K ve C vitaminleri bakımından oldukça zengindir. Güçlü bir anti inflamatuar olan karabiber, vücudun ihtiyacı olan A vitaminin de yüzde 70’ini karşılayabilir. Kendine hoş kokusu ve tadı olan karabiber, Türk mutfaklarının vazgeçilmez baharatlarındandır. Özellikle tadı bakımından keskin olan karabiber, alternatif tıpta ilaç olarak tüketilirmiş. Boğaz enfeksiyonları, üst solunum yolları hastalıkları ve iltihaplanma gibi sağlık sorunlarında kullanılan doğal ilaçların başında gelir. C vitamini bakımından da zengin olduğundan güçlü bir antioksidandır.

KARABİBER TOHUMU NE İŞE YARAR?

KARABİBERİN FAYDALARI NELERDİR?

Devamlı öksürük ve soğuk algınlığında vücutta artan enfeksiyonlu hücreler, kemiklere yerleşerek vücudun halsiz olmasını sağlar. Boğazda kaşıntıya neden olan iltihaplanmayı artırır. Ancak karabiber içerdiği C vitamini sayesinde enfeksiyonlu hücreleri vücuttan atar. 

Diyet lif içeren karabiber sindirime ve kilo vermede de kolaylık sağlar. Hazırlanan salatanın içerisine eklenen karabiber metabolizmayı hızlandırır. Ya da yoğurtla beraber karıştırılıp tüketildiğinde mide asidini dengeler. Bağırsak florasını azaltır. Kabızlık ve ishal rahatsızlıklarının yaşanmasını önler.

Güçlü bir antioksidan olduğundan vücuttaki serbest radikalleri vücuttan atar. Böylece hücrelerin deforme olmasını engeller. Hücrelerin mutasyona uğramasının önüne geçerek kanserli hastalıkların oluşmasını önler.

Karabiber enfeksiyonlu hücrelerin oluşumunu önler. Bu sayede ağızda ve dişte biriken mikropların birikmesinin önüne geçer. Diş çürümesini engeller. Ayrıca dişlerin sararmasının önüne geçer.

Zerdeçal, karabiberi ve bal karışımı hem akciğeri temizler hem de sigara içme isteğini azaltır. Vücuttaki nikotin isteğini azaltan bu karışım aynı zamanda deforme olmuş hücreleri de yeniler. 

Modern çağda en sık görülen ruhsal sorunlardan olan stres ve depresyonun etkisini azaltmak ve sinir hücrelerini yatıştırmak için karabiber birebir fayda sağlar. Antidepresan etkisi gösteren karabiber, beyne giden sinirlerin daha sağlıklı çalışmasını destekler. 

Göz sağlığı için en etkili vitamin A vitaminidir. A vitamini özellikle korneayı korur. Görme yetisini artırır. Bu yüzden vücut günlük A vitaminine ihtiyaç duyar. Karabiber bu bakımdan en etkili besindir. 

Hem cilt hem de saç sağlığı için fayda sağlayan karabiber, saç dökülmesi ve kepek sorunlarının önüne geçer. 

KARABİBER-LİMON KARIŞIMI NEYE İYİ GELİR?

Kronik rahatsızlıkları olanların bu karışımı tüketmeden bir uzmana danışması gerekir. Aksi halde bu karışım kan basıncını artırabilir. Yüksek tansiyona zemin hazırlayabilir. Bunun dışında bu karışım hızlı kilo vermek isteyenler ideal bir karışımdır. Ayrıca bu karışım yemek borusundan bağırsaklara kadar olan kısmı temizler. Mesane de kum ve taş oluşumunun önüne geçer. Vücudu temizleyerek hastalıklara karşı bağışıklığı güçlendirir.