Şunun için etiket arşivi: Kadın

Ağız kısmının üst boşluğunda kaşıntı ve ağrıyla ortaya çıkan damak yarası, kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Önüne geçilen bir rahatsızlık olmasına rağmen yaşandığı süre boyunca yeme ve içme gibi işlevselliği ağrılı bir hale getirir. Peki damak yarası neden olur? Damak yarası belirtileri nelerdir? Damak yarasına ne iyi gelir? Sizler için tüm bu soruların yanıtlarını haberi detayına ekledik.

Tam olarak nedeni bilinmese de bazı hastalıklar sonucu ortaya çıkan damak şişliği ya da yarası olarak adlandırılır.Ciddi bir hastalık olmamasına rağmen yaşam kalitesini düşüren ve ağızda ağrılara neden olan damak yarası genellikle ateşli hastalıklar sonrası ortaya çıkar.  Damak yarasını hemen hemen herkes hayatından bir ya da iki kez yaşamıştır. Geçici olan bir rahatsızlık olmasına rağmen bazı insanlar bu durumu sık sık yaşar. Uzmanlar bu gibi durumlarda mutlaka bir doktora başvurulmasını tavsiye eder. Kana yerleşen enfeksiyonlar bu bölgelerde şişli ve iltihaplı küçük kistlere ya da yaralara neden olur. Beyaz lekelere ortası delinmiş gibi duran bu yaralar ağız hareketlerinin yavaşlamasına sebebiyet verir. Sıcak ve baharatlı yiyecekler bu yaraları olumsuz etkiler. Ağız içi yara ve diş eti enfeksiyonuyla benzer durumlarla ortaya çıkar. Bu yaralara zamanında müdahale etmekte fayda var. Çünkü ağız içi sağlığı riske atar. 

DAMAK YARASININ NEDENLERİ

– Vücuttaki yüksek enfeksiyon yumuşak dokularda toplanır. Belirli yerlerde kist oluşur. 

Yumuşak bir dokusu olan damak tahribata uğraması yüksektir. 

Sıcak tüketilen gıdalarda dolayı yüzeyin deforme olması yenilemeye çalışan hücrelerin bu süreçte yaraya sebebiyet vermesi

Ağız içinde her hangi farklı bir noktada çıkan yaranın taşıyıcı özelliği varsa damağa da sıçrayabilir. 

Diş etindeki enfeksiyonlar ya da iltihaplanmalar

Aşırı streste damak yarasına yol açabilir. 

Bunun dışında içerdikleri maddeler bazı besinlerin ağız içi yaralanmalarına neden olabilir. Domates, çikolata, peynir, incir ve patlıcan bu besinlerin başında yer alır. 

DAMAK YARASI BELİRTİLERİ NELERDİR?

Ağız içi şiddetli sancı

Damakta şişlik 

Yüksek ateşlenme

Soğuk ve sıcak içeceklere karşı damağın ağrıması

Damağı rahat açamamak gibi belirtiler damak yarasına işarettir.

DAMAK YARASINA NE İYİ GELİR?

ALOE VERA

Aloe vera içerdiği güçlü antioksidan sayesinde enfeksiyonlu virüsleri kısa sürede yok eder. Aloe vera bitkisinin içindeki jeli çıkartarak bir bardak ılık suyun içerisine ekleyiniz. Bu karışımı her gün gargara yöntemi olarak kullanınız. 

SUMAK SUYU

Sumak içerdiği çözücü maddeler sayesinde aft ve damak yaralarına oldukça iyi gelir. Ilık bir bardak suyun içerisine bir yemek kaşığı toz sumak ekleyiniz bu karışımla da her gün gargara yapabilirsiniz.

LİMON SUYU

Tuz ve limonlu su da bu yaralara iyi gelen doğal yöntemlerden biridir. Ya da yarım çay bardağı limon ve yarım çay bardağı sirkeyi de karıştırarak elde ettiğiniz karışımla gargara yapabilirsiniz.

Mayhoş bir tadı olan kuşburnu yüzyıllardır tüketilen doğan ilaçlardan biridir. Özellikle kış hastalıklarına karşı bağışıklığı güçlendiren ve sindirim sistemini yenileyen kuşburnu hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki kuşburnunun faydaları nelerdir? Kuşburnu yağı ne işe yarar? Kuşburnu çayı nasıl yapılır? Tüm bu soruların yanıtlarını haberin detayında bulabilirsiniz.

Ilıman iklimde yetişen ve bitkisel sağlıkta kullanılan kuşburnu genellikle çay olarak tüketilir. Gül ailesine ait olan kuşburnu, kırmızıdan turuncuya ya da koyu mordan siyaha dönüşür. Rengine göre çeşitlenen kuşburnu, ilkbahar ve yaz aylarında çiçeklenirken sonbaharda olgunlaşır. Kış ayı için toplanıp tüketilir. C vitamini bakımından zengin olan kuşburnu kış hastalıklarına karşı tamamen doğal antibiyotik görevi görür. Aynı zamanda polifenol, magnezyum, demir, likopen, A, B, E ve K vitaminleri bakımından zengindir. Avusturya- Macaristan’da geleneksel tatlının ham maddesi olan kuşburnundan reçel, şurup, turta, ekmek ve marmalet yapılır. Avrupa kıtasında yaygın olarak tüketilen kuşburnu, ülkemizde köylerde sıkça tüketilir. Sindirim hastalıklarına doğal şifa olan kuşburnu, özellikle vücuttaki ürik asitleri atarak ödem toplanmasının önüne geçer. Yabani dikenli dalları olan kuşburnu bir portakalın sağlayacağı C vitaminin yüzde 50’sinden fazlasını rahatlıkla karşılar. 

KUŞBURNUNUN FAYDALARI NELERDİR?

C vitamini bakımından zengin olduğundan yüksek antioksidan içerir. Bu sayede kan basıncını düzenler. Böylece yüksek tansiyon riskini azaltır.

Polifonel maddesi vücuttaki kanserli hücrelerin sayısını azaltarak tümör oluşmasını engeller. 

Doğal şeker içerdiğinden kandaki glikoz oranını da dengeler böylece diyabet hastalarının da rahatlıkla tüketebileceği bir besindir. 

Özellikle kış aylarında yaygın olan virüslere karşı bağışıklığı güçlendirdiğinden süt solunum yolu hastalıklarına yakalanma oranını düşürür.

Vücuttaki toksinleri idrar yolu ile atar. Bu sayede bağırsak ve midedeki zararlı bakteri sayısını da azaltarak bu organların sağlıklı çalışmasını destekler.

Dermis tabakasındaki deforme hücreleri yenileyerek cilde parlak ve sağlıklı bir görünüm kazandırır.

İçerdiği pektin ve laktasif maddeleri ishal görevi görerek bağırsaklardaki parazitleri azaltarak kabızlığın yaşanmasını engeller.

Uyumdan iki saat önce bir bardak kuşburnu tükettiğinizde hem rahat bir uyku uyumanızı destekler hem de gece kendini yenileyen hücrelerin daha sağlıklı yenilenmesine yardımcı olur. 

Uzmanlar kuşburnundan yapılan çaydan günde iki defa tüketilmesi gerektiğini vurguluyor. 

KUŞBURNU YAĞI NE İŞE YARAR?

İçerdiği asitler cilt yapısının adeta yenilenmesini sağlar. Hücre zarı ve dokusunu yenileyerek daha genç görünümü sağlar.

Ciltteki dengesiz yağ oranını düzenler. Siyah noktalardaki kiri temizleyerek yüzeysel görünümün daha parlak olmasını sağlar.

Saç sökülmesi linoleik asit eksikliğinden kaynaklı bir rahatsızlıktır. Ancak kuşburnu yağı bu asit bakımından oldukça zengindir. Bu yüzden hem saç derisinde yaşanılan rahatsızlıkları hem de dökülmeyi önler. 

Egzama tedavisinde de doğal ilaç olarak kullanılan kuşburnu yağı ciltteki kuruluğu da önler.

PEKİ KUŞBURNU ÇAYI NASIL HAZIRLANIR?

Kuşburnu birçok şekilde tüketilir ancak en yaygını çay olarak tüketilmesidir. Kaynamış bir litre suyun içerisine 3 kaşık kuşburnu atınız. 10 dakika kısık ateşte kaynatıp ocaktan alınız. Farklı tatlarla denemek istiyorsanız bir tatlı kaşığı kuru anne ya da bir tatlı kaşığı ebegümeci ekleyerek tüketebilirsiniz. Kuşburnu çayı yapılan araştırmalarda kireçlenmeyi önlediği tespit edilmiştir. Güçlü bir yatıştırıcı olan kuşburnu çayı kronik uykusuzluğa da iyi gelir. 

KUŞBURNUNUN ZARARLARI VAR MIDIR?

Uzmanlar şeker hastalarının tüketmeden önce doktorlarını başvurmaları gerektiğini öneriyor.

Bağışıklığı alerjiklere karşı hassas olanların tüketmesi önerilmez.

Aşırı tüketimi böbrek taşına neden olur.

Sürekli tüketimi kusma ve mide rahatsızlıklarına da yol açabilir.

Nohut ile buluşan tahinin lezzetli hali sofralarda yerini alsın diye kolay tarifi sizler için araştırdık. İşte en kolay humus tarifi…

Tadına doyum olamayacak ve yedikçe tekrar tekrar yemek isteyeceğiniz enfes humus tarifini sizler için araştırdık.

İŞTE PRATİK HUMUS TARİFİ…

MALZEMELER

3 su bardağı nohut
5 yemek kaşığı tahin
5 diş sarımsak
1 adet taze sıkılmış limon suyu
1 çay bardağı su
1 çay bardağı zeytinyağı
1 çay kaşığı kimyon
Yarım çay kaşığı tuz

YAPILIŞI

Nohutları sıcak suda yumuşacık olana kadar başlayın. Daha sonra haşlanan nohutların kabuklarını tek ayıklayın.

Ardından bir sarımsakların kabuğunu soyarak, küçük küçük doğrayın.

Haşlanmış nohutları ve geriye kalan tüm malzemeleri blender ile püre olana kadar ezin.

Son olarak hazırlanan humusu servis tabağına yayın. Üzerine zeytinyağı kızdırarak dökerek servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Hint safranı olarak da bilinen zerdeçal Asya ülkelerinin mutfaklarının vazgeçilmesi bir baharattır. Acımsı bir tadı olan zerdeçalın insan sağlığına inanılma faydaları vardır. Peki zerdeçalın faydaları nelerdir? Zerdeçal hangi hastalıklara iyi gelir? Zerdeçal nasıl kullanılır? Özellikle ruhsal hastalıklara iyi geldiği bilinen zerdeçal faydaları bakımından araştırmalarda konu olmuştur. Sizler için mide duvarını güçlendiren ve sindirime iyi gelen zerdeçal hakkında merak edilenleri haberin detayında ekledik.

Yüzyıllardır uzak doğu mutfağında ve bitkisel tedavisinde sıklıkla kullanılan zerdeçalın birçok faydası olduğu biliniyor. Kanserden diyabete kadar birçok hastalıkta etkili olduğu yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkarılmıştır. Ülkemizde ise henüz yeni yeni popüler olmaya başlayan zerdeçal aynı zamanda doğal yolla hazırlanan kürlerin vazgeçilmez malzemesi oldu. İçerdiği kurkumin maddesi sayesinde araştırılan ve sindirim problemlerine iyi geldiği tespit edilen zerdeçalın sarımsak, zencefil ve tarçın gibi bitkilerden daha yaralı olduğu söyleniyor. Uzmanlar özellikle bu bitkinin taze halinin tüketilmesi gerektiğini savunuyor. Bunun nedeni ise taze haldeki zerdeçalda bulunan kurkumin ve uçucu yağların daha etkili olduğunu belirtiyor. 2012 yılından ABD’de yapılan bir araştırmada kalp ve damar sağlığı için belirli besin takviyelerin yapılması gerektiğini ve bunlar içinde en etkili olanın zerdeçal olduğu açıklanmıştır. Güçlü antioksidan etkisi olan zerdeçal baharatı vücuttaki tüm iltihabı temizlediği ve bağışıklığı güçlendirdiği ayrıca da kanserle savaşmaya yardımcı olduğu ortaya çıkarılmıştır. Her gün 150 mili gram zerdeçal tüketilmesi kalp faaliyetlerini artırır.

ZERDEÇALIN FAYDALARI NELERDİR? ZERDEÇAL NASIL KULLANILIR?

İçerdiği kurkumin maddesi yüksek derecede antioksidan içerdiği düşünüldüğünden kanser tedavisinde etkili olduğu söylenir. Özellikle uzmanlar meme, deri ve kalın bağırsak kanserlerinin tedavi sürecindeki olumsuz komplikasyonları önler.

Günümüzde sağlıksız beslenme ve kötü yaşam alışkanlıklarından dolayı unutkanlık hastalığına yakalanma oranı arttı. Bu hafıza sorunu özellikle beyindeki damarların ve sinirlerin zayıflamasından kaynaklandığı biliniyor. Beyinde oluşan amiloid plakları azaltmada en etkili besinin ise zerdeçal olduğu yapılan araştırmalarda ortaya konuldu. İçerdiği iltihap önleyici maddeler sayesinde beynin daha sağlıklı çalışmasını destekler.

Şeker hastalığı da modern çağda artan hastalıklardan biridir. Kandaki şeker oranının düşmesi ya da çıkması ile ortaya çıkan bu hastalığı önlemek için karabiber ve zerdeçal tüketilebilir. Kandaki şeker ve hücreleri dengeleyerek iyileşmeye destek olur.

Yağlı ve karbonhidratlı besinler sonucu ortaya çıkan hazımsızlık ve şişkinlik gibi rahatsızlıkları da önlemek için zerdeçal bitkisi birebirdir. İyileştirici etkisi olan zerdeçal ayrıca ülser ve reflü gibi mide rahatsızlıklarının da tedavisinde doğal ilaç olarak kullanılabilir. 

İltihap önleyici olan zerdeçal özellikle eklem ve kas ağrılarında etkilidir. Hareketsizliğe neden olan romatizma ve kireçlenme gibi hastalıkların tedavisinde doğal kür olarak kullanılan zerdeçal içerdiği çözücü maddeler bu hastalıklara neden olan kötü hücreleri kısa sürede yok ederek sağlıklı hücre sayısını artırır. 

Kötü kolesterolü de düşürmede etkili olan zerdeçal, damar duvarının sertleşmesini de önleyerek kalp sağlığını korur. Özellikle inmeye ya da kalp çarpıntısına neden olan damar tıkanıklığını engelleyerek sendromsuz bir kalp sağlığını destekler. 

Batı Afrika kıtasını saran ve bu ay içerisinde 115 kişinin ölümüne neden olan sarıhumma hastalığının ne olduğunu biliyor musunuz? Sizler için grip belirtilerine benzer durumlar gösteren ancak zamanında tedavi edilmediğinde ölümcül olabilen sarıhumman hastalığı hakkında merak edilenleri haberin detayına ekledik. Peki sarıhumma hastalığı nedir? Sarıhumma hastalığının belirtileri nelerdir? Sarıhumma ölümcül müdür? Tüm bu soruların yanıtı…

Akut viral bir hastalık olan sarıhumman, grip benzeri bir belirti seyrinden karaciğer iflasına ve yüksek ateşlenmeden beyin kanamasına kadar ciddi sonuçlara neden olabilir. 1700 yıllarında ilk kez İngiltere, Fransa, İtalya ve İspanya’da ortaya çıktı. O yıllarda binlerce insan öldü. 1802 yılında Fransa ordusunun yarısı bu hastalıktan hayatını kaybetti. 20. yüzyılın başlarında hastalığa bir sivrisinek türünün neden olduğu ve yaydığı öğrenildi. Bunun üzerine aşı çalışmaları başlatıldı. Ancak bu sürece kadarda neredeyse Batı yarımkürede insanlar hayatlarını kaybetti. Hastalığa arbovirüs neden oluyor. Sivrisineklerin kanlarında olan bu virüs insanlara ısırma sonucu deriden kana bulaşır. Bununla beraber vücutta yer edinen virüs çoğalır ve bağışıklık sistemini ele geçirir. Afrika ve Güney Amerika kıtasında yaygın olarak görülür. Hastalığa sarıhumman denilmesinin nedeni sarılık hastalığı gibi cildin ve göz beyazlığının sarı olmasından kaynaklanıyor. Hastalığa dair her ne kadar aşı bulunsa da zamanında teşhis edilmediğinde ölüme neden olur. Dünya Sağlık Örgütü son bir haftada Nijerya’da bu virüs kaynaklı 115 kişinin öldüğünü duyurdu. 

SARIHUMMAN HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

– Sırt ağrısı en belirgin belirtidir.

– Yüksek ateşlenme

– Burun, göz ve mide kanaması

– Çöken bağışıklık sistemi

– İştahsızlık, kusma ve bulantı

– Sindirim sorunları

– Koyu idrar

– Şiddetli karın ağrısı 

– Cilt ve göz beyazlığının sarı rengine dönmesi hastalığın şiddetini artırdığına işarettir.

SARIHUMMAN NASIL BULAŞIR? KİMLER TEHLİKE ALTINDADIR?

Hastalık insandan insana bulaşmaz. Ancak sivrisinek sokmasıyla kana karışır. Virüs kana karıştıktan bir hafta sonra belirtilerini göstermeye başlar. Tropikal ülkelerde yaygın olarak görülen bu virüs özellikle buralara sık sık ziyaretlerde bulunan kişiler tehlike altındadır. Ayrıca çevresel koşullarda sivrisineklerin çoğalmasına bunun akabinde hastalığın yaygınlaşmasına neden olur. Virüs sadece insanları değil bölgede yaşayan hayvanları da tehdit eder. Özellikle maymunlarda yaygınlaşır. Hastalığın ilk 15 gününde aşı olunmazsa ölümcül sonuçlara neden olur. 

SARIHUMMAN TANISI VE TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Belirtiler ayuka çıkmadan bir uzmana görünmekte fayda var. Özellikle seyahat halindeki kişilerin mutlaka doktora görünmeleri gerekir. Hastalık ilk 10 gün içinde teşhis edilirse virüs aşı ve ilaç tedavisi ile ortadan kaldırılır. Ancak uzun süreli enfekte de kurtulma payı oldukça düşüktür. Hızla bağışıklığı çökerten bir virüs olduğundan geri dönüşü olmayan hasar bırakır. Son olarak ise ölüme neden olur. 

SARIHUMMANDAN KORUNMANIN YOLLARI VAR MIDIR?

Virüsten korunmanın ilk koşulu, virüsün olduğu alanlardan uzak durmaktır. Ya da seyahatten önce bağışıklığın güçlendirilmesi gerekir. Ayrıca kişinin sık sık ellerini yıkaması ve antioksidan özlü besinlerle beslenmesi gerekir. İki günde bir bir uzmana görülerek virüs olup olmadığını kontrol ettirmeli. Böyle bir yerde uyunuyorsa mutlaka alan temizliği yaptırmalı. Kıyafetlerini yıkamalı. Bölgeyi sivrisineklerden arındırmak için ilaçlama kullanılmalı.

Bağırsaklarda çeşitli sebeplerden ötürü ortaya çıkan kıl kurtlarının ne olduğunu biliyor musunuz? Makat kaşıntısı ile kendini ele veren ya da bazen dışkılama sırasında gözle görülür. Hastanın yaşam kalitesini düşüren kıl kurdu hakkında merak edilen her şeyi haberin detayında bulabilirsiniz. Peki Kıl kurdu nedir? Kıl kurdu belirtileri nelerdir ve tedavisi var mıdır? Tüm bu soruların yanıtları haberin detayında…

Bilimde enterbius vermicularis olarak bilinen kıl kurdu bağırsaklarda yaşayan zararlı parazitlerdir. Bu hastalık çocukların yanı sıra yetişkinlerde de görülür. Kıl kurdu bulaşıcı bir hastalıktır. Bağırsaklara yerleşen bu parazitlerin dişileri anüs yoluyla bağırsaktan çıkıp makatın ağız bölgesine yumurtalarını bırakırlar. Bu yumurtalar zamanla kaşınmaya neden olur. Kıl kurdu hastalığına yakalanan kişi makatı kaşıdığında yumurtalar böylece tırnak aralarına  yerleşir. Ayrıca kıl kurdu yumurtaları uzun süre dış ortamda yaşayabilirler. Yumurtalara temas eden kişiler, ellerini temizlemeden ağızlarına götürdüklerinde kişide kıl kurdu enfeksiyonu ortaya çıkar.  Kıl kurdu olan kişilerle ortak eşya kullanımı enfeksiyonun bulaşma riskini artırır. Ayrıca yuva, kreş ve yurt gibi toplu yerlerde bu parazitlerin bulaşma oranı daha fazladır.

KIL KURDUNUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Geceleri makat bölgesinin kanayana kadar kaşınma isteği ve dışkıda gözle görülür kurtlar

İştahın açık olmasına rağmen hızla kilo verme

Uyurken ağızdan salya akması

Kıl kurtları vücuda giren besinleri vücut enzimlemeden tüketmelerine bağlı direncin zayıflaması

Yorgunluk, halsizlik ve baş ağrısı

Uyku bozukluğu

Burun kaşıntısı ve diş gıcırdatması

Sert ve kramplı karın ağrısı yaşama 

KIL KURTLARININ ZARARLARI NELERDİR?

– Kıl kurdu enfeksiyonu; geceleri makat kısmının kaşınması ve sürekli kaşınan alanların uykusuzluğa neden olmasının yanı sıra kötü kokulu gaz, karında şişkinlik, mide bulantısı ve bağırsak sancıları olarak kendini gösterir. Ayrıca sinirlilik, gerginlik ve huysuzluk gibi psikolojik durumlarda kıl kurdu hastalığı nedeniyle ortaya çıkabilir.

– Bulaşma; kıl kurtları insandan insana geçebilir. Bu genellikle kişisel eşyaların ortak kullanılması ile yaşanır. Dünyada her 5 kişinden 3’ünde kıl kurdu bulunur. En yaygın alanları ise toplu kullanılan tuvaletlerdir.

– İdrar yolu enfeksiyonu; kıl kurtları bazı hastalıklara zemin hazırlar. Bunların başında idrar yolu enfeksiyonu gelir. En kötü durum ise kıl kurtlarının mesaneye yerleşmesi ile kansere bile neden olabilir.

KIL KURDU TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Gözle görülme ihtimali olan kıl kurtları için selofan bant testi yapılır. Bu bant testinden sonra uzman doktor bağırsaklarda ya da her hangi başka bir organa geçme ihtimali var mı yok mu diye ultrasyon gibi testlerde uygular. Tespit edilen kıl kurtları ilaç yöntemi ile kurtulunabilir bir rahatsızlıktır. Hastalık boyunca ortak kullanılan alanlardan uzak durulması gerekir. Makat bölgesi sıcak ve sabun su ile sürekli temizlenmeli iç çamaşırı ütü yapılarak giyilmeli. 

DOĞAL YOLLA KURTLARDAN NASIL KURTULUNUR?

KEKİK ÇAYI

Bir çorba kaşığı kekiği, yarım litre sıcak suya koyun. Kekik demlendikten 10 dakika sonra süzüp sabahları aç karnına tüketin. Günde içerisinde bu çayı tüketerek kısa sürede kıl kurtlarından kurtulabilirsiniz.

SOĞAN SUYU

Bir baş soğanı yarım sürahi suda bir gece önceden bekletin. Bu suyu günde üç defa tüketin. Soğan doğada bulunan en güçlü antibiyotiktir. Kısa sürede vücuttaki tüm toksin, bakteri ve virüsleri atmada etkilidir.

GREYFURT

En güçlü antibiyotik olan greyfurtun ister suyunu çıkartın isterseniz de kabuklarını soyup tüketerek kıl kurtlarından kısa zamanda kurtulabilirsiniz.

PELİN OTU

Kıl kurtlarını yok etmede etkili bitkilerden biridir. İçerdiği santonin, thujone ve isothujone maddeleri sayesinde kıl kurtlarını vücuttan atar. Pelin otunu sıcak bir bardak suya ekleyin demlendikten sonra süzüp tüketin.

Çoğunlukta sarı ve turuncu sebzelerde bolca bulunan lutein maddesinin ne işe yaradığını biliyor musunuz? Ek takviye gıdalarında bolca bulunan özellikle göz sağlığına fayda sağlayan lutein hakkında merak edilen her şeyi sizler için haberin detayına ekledik. Peki lutein nedir? Lutein hangi besinlerde bulunur? Luteinin faydaları nelerdir? Tüm bu soruların yanıtları…

Bitkilerin içinde bulunan sarı renkli organik bir madde olan luteini havuç, bezelye, kara lahana gibi besinlerin köklerinde bulunur. Güneşten gelen faydalı mavi ışığı emer. Oksitlenme önleyici lutein antioksidan olarak kullanılır. Yağ asidi ve kovalent bağı şeklinde bulunur. Gıdalara renk vermek amaçlı olan madde insan vücuduna girdiğinde özellikle gözdeki sarı noktanın güçlenmesini destekler. Asıl olarak insan vücudunda da bulunan bu madde çevreyi renkli görmemizi sağlar. Ancak ilerleyen yaş ve vücuttaki bazı komplikasyonlara azalmasına neden olur. Bu da göz sağlığını özellikle görme durumunun kayba uğramasını sağlar. Hatta yapılan araştırmalara göre lutein maddesi ve göz rengi arasında bir bağ olduğu ortaya konulmuştur. Lutein eksikliği olmaması için uzmanlar günlük beslenmeye lutein içeren besinlerden en az bir tanesinin eklenmesi konusunda uyarıda bulunuyor. Bu madde ek takviye olarak üretilip eczanelerde de satılır. Güçlü bir antioksidan özelliğine sahip olduğundan günlük 0,25 miligram tüketimi uygun kabul edilir. 

LUTEİN HANGİ BESİNLERDE BULUNUR?

MISIR

Posa ve lif bakımından zengin olan mısır, kökünde lutein maddesi oldukça fazladır. Ayrıca B vitamini kompleksi bakımından zengin olan mısırı uzmanlar genellikle kaynatılmışının tüketilmesini tavsiye eder. Yüksek ısı ve trans yağa maruz kalan havucun içindeki vitamin ve mineraller etkisini kaybeder. 

HAVUÇ

Lutein maddesi bakımından en zengin besin havuçtur. Ayrıca havuç betakarıten ve C vitamini içerir. Bu yüzden uzmanlar günlük tüketime havuç besininden eklenmesini tavsiye eder. Özellikle ara öğün olarak iki tane tüketildiğinde gerekli olan lutein maddesi alınır.

YUMURTANIN SARI

Hemen hemen çoğu kimse yumurtanın sarısı hakkındaki gerçekleri bilmez. Yapılan araştırmalarda yumurtanın sarısında insan sağlığını olumlu etkileyen maddeler içerdiği ortaya çıkarılmıştır. Lutein maddesi de bunlar arasında yer alır. Bu yüzden uzmanlar hem kaynatılmış hem de kızartılmış yumurtanın tam pişirilmemesi konusunda uyarır. Aksi halde yumurta bu özelliğini yitirir. 

BAL KABAĞI

Genellikle tatlı yapımından kullanılan bal kabağı içerisinde de lutein bulunur. Kalorisinde düşük olduğundan tüketilmesi uygundur. Kış aylarında bol bol tüketilebilir. 

ISPANAK

Sarı ya da turuncu olmamasına rağmen ıspanakta da lutein vardır. Ispanak bildiği gibi demir maddesi bakımından zengin ve her yaş grubunun tüketmesi gerektiği bir besindir. Kan, göz, kemik ve kas sağlığı için ideal olan ıspanak içeriğinde demiri potasyum, kalsiyum barındırır.

ROKA

Güçlü bir antioksidandır. Vücutta kemiğe kalsiyum taşıyan proteinlerin işlevselliğini artırıyor. Ayrıca lutein bakımından zengin olan nadir yeşil sebzelerdendir.

LUTEİNİN FAYDALARI NELERDİR?

Gözdeki sarı noktanın vitamin ve mineral değerini artırarak görme kaybını azaltır. Göz hastalıklarının önün egeçer.

Güçlü bir antioksidan olan lutein maddesi vücuttaki, serbest radikalleri temizler. Bağışıklığı güçlendirir. Hastalıklara karşı vücudun direncini artırır.

Kalp ve damar hastalıklarını önler. Kolesterol seviyesini düşürür.

Ciltteki hücrelerin yapısını yeniler. Mutasyona uğramalarını önleyerek genç ve diri kalmasını sağlar.

Yapılan bir araştırmada ileri yaşlarda sıklıkla görülen katarak hastalığını önlemek için lutein maddesi ek takviye olarak alınmalıdır.

Vücuda gelen güneş ışınlarını faydalı bir şekilde enzimler. 

Bebeklik döneminde sıklıkla karşılaşılan sağlık problemlerinden birisi de kabızlıktır. Bağırsakların normalden daha yavaş çalışması ve tüketilen besinlerin sindirilememesiyle ortaya çıkan kabızlık, doğru yöntemlerle uygulanabilecek bazı bitkisel yöntemlerle hafifletilebilir. Peki, bebeklerde kabızlık belirtileri neler? Kabız olan bebeğe ne yapılmalı? Bebeklerde kabızlık nasıl anlaşılır? Zeytinyağı kabızlığa iyi gelir mi? İşte tüm detaylarıyla bebeklerde kabızlığa bitkisel çareler…

Günümüzde yetişkin kimseler arasında yaygın olarak görülebilen sağlık problemlerinden birisi de kabızlık sorunudur. Biz yetişkinlerde bile oldukça sıkıntılı bir durum olan kabızlık, ne yazık ki cildi daha hassas yapıda olan bebeklik ve çocukluk döneminde de görülebiliyor. Genelde sindirim sorunlarına bağlı olarak gelişen kabızlığın bebeklik döneminde ortaya çıkmasının bir veya birden fazla sebebi olabiliyor. Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, özellikle de ilk 4 aydan sonra görülen kabızlık problemlerine karşı 1 çay kaşığı miktarındaki keçiboynuzu pekmezinin sabah ve akşam verilmesinin kabızlığı önleme konusunda oldukça etkili olduğunu öne sürüyor. Özellikle de yeni doğan döneminde görülen kabızlık probleminde boşaltım sistemi gerektiği kadar gelişmediği için düzensiz kaka yapımı görülebilir. Burada dikkat edilmesi gereken asıl nokta, annenin bebeğinin gün içerisinde ne kadar sıklıkta kaka yaptığı ve kaka rengine göre bazı tespitlerin ortaya çıkabileceğini bilmesidir. Peki kabız olan bebeğe ne yapılmalı? Hangi bebeklerde kabızlık daha çok görülür? Bebeklerde kabızlık nasıl anlaşılır? Kabız olan bebeklere yapılması gerekenler…

Bebeğin gün içerisinde kaka yapma miktarı tüketilen besinlerle beraber günden güne değişebiliyor iken 3-4 günde çok zor bir şekilde kakasını yapıyorsa, kabızlık kendini gösteriyor demektir. Yeni doğan bebeğin dışkısı başlangıçta yeşilimsi ile siyahımsı bir renk arası iken sadece anne sütü alan bu bebeklerde haftada 1 defa kaka yapması normal karşılanabilir. Ek gıda dönemine geçmeyip sadece anne sütü alan bebeklerin dışkısı çoğunlukla sarı rengin hakimiyetinde olur. Peki bebeklerdeki kabızlığın nedeni nedir? İşte cevabı…

BEBEKLERDE KABIZLIK NEDEN OLUR? KABIZLIK NEDENLERİ

Kabızlığın ortaya çıkmasındaki en büyük sebep hiç kuşkusuz ki vücudun günlük alması gereken sıvı miktarının aşağı değerlerinde yer alması ile direkt bağlantılıdır. Belirli bir dönemlerinden sonra gün içerisinde yeteri kadar su tüketmeyen bebeklerde annelerin fark ettiği en büyük değişkenlik, kaka yaparken zorlanmaları ya da çok az dışkı çıkartabilmeleridir. Kusma, ishal ve huzursuz davranışlar bebeklere kabızlığı ele veren ilk işaretlerdir. Yine de katı gıdaya başlayanlara göre daha az yaşanılan anne sütü ile beslenen bebeklerde kabızlık daha seyrek görülür.

Bunun en temel sebebi ise ek gıda sürecinde bebeğin yeni yeni tatlara alışıyor olması ve beraberinde vücudun birçok farklı besini sindirmeye yeni yeni adapte olması ile ilgilidir. Bebeklerde kabızlık nedenlerini en temel haliyle sıralayacak olursak bunlar da şu şekildedir:

– Bağırsakta oluşan yapısal rahatsızlıklar,
– Genetiksel bağırsak yavaşlığı durumu,
– Çok fazla süt tüketen bebeklerde,
– Anne sütü alan bebeklerde hareket eksikliği ya da annenin yediği şeyler,
– Bebeğin devamlı katı yiyeceklerle beslenmesi gibi etkenler kabızlığa neden olabilir.

BEBEKLERDE KABIZLIK NASIL ANLAŞILIR? BEBEKLERDE KABIZLIK BELİRTİLERİ

Bebeğin kabız olup olmadığını fark edebilmenin en kolay yolu bebeğin tuvalet alışkanlıklarını takip etmekle gerçekleşir. Normalde her gün dışkı yapan bir bebek kakasını 2-3 günde yapmaya başladıysa, tuvaletini yaparken ıkınır gibi zorlanıyorsa ve ağlıyorsa kabızlık durumundan bahsedilebilir. Bebeğin dışkısını çıkartması sırasında annenin kan görmesi evde büyük bir paniğe neden olabilir. 

– Bebeğin karın kısmının gergin ve sert olması,
– Sürekli huzursuzluk halinde olması,
– Tanecik şeklinde dışkı,
– Siyah veya gri renkteki koyu dışkılar, bebeklerde bilinen kabızlık belirtileridir. Böyle durumlarda vakit kaybetmeden bebeğin doktor kontrolüne getirilmesi gerekir.

Bebeğiniz dünyaya geldikten sonraki haftalar içerisinde karşılaşacağı kabızlığın geçmesi için evde uygulayabileceğiniz bazı yöntemler mevcut. Müdahale edilmeyen kabızlık sorunu bebekte ameliyat gerektiren bağırsak tıkanmasına neden olabilir.

BEBEK KABIZ OLURSA NE YAPILMALI? BEBEKLERDE KABIZLIK NASIL GEÇER?

Beslenmesine bağlı olarak değişen kaka sayısı miktarında azalma olan bebekler kabızlık sorunuyla karşı karşıya olabilir. Eğer bebeğinizde kabızlık belirtilerine rastlamış ve kabız olduğundan şüpheleniyorsanız doktorunuza sorarak bebeklerde kabızlığa iyi gelecek bu yöntemleri uygulayabilirsiniz. Kabız olan bir bebeği rahatlatmak için bir çay kaşığı miktarında zeytinyağı içirebilir ya da mamasını yedirdikten sonra armudu güzelce rendeleyip 1 yaşından büyük bebeğinize verebilirsiniz.

Elmanın suyunu çıkartıp bebeğe vermenin de kabızlığı rahatlatacağına yönelik görüşler vardır. Elmanın içerisindeki zengin lifler bağırsakları hareketlendirecektir. Kabızlığın geçmesi için doktor onayı alarak kabızlık fitili kullanabilirsiniz. Kabızlığın geçmesi için bebeklere fitil şeklinde verilen bazı ilaçlar anüsten uygulanır. Eğer bebekte ciddi bir ateşlenme varsa ve şurup içmeyi kabul etmiyorsa fitil verilebilir. Anüs kaslarının uyarılmasında etkili olan fitiller uygulanmadan önce bölge ya kremle ya da zeytinyağı ile yumuşatılır. Dik bir şekilde anüs kanalından itilen fitil bebeklerde kendiliğinden içeri girer.

KABIZLIK İÇİN BEBEKLERDE FİTİL KULLANMAK ZARARLI MI? FİTİL NASIL UYGULANIR?

Bebeklerdeki kabızlık durumunun geçmesi için uygulanabilecek ilk tedavi seçeneği fitil olmamalıdır. Çünkü bebeklerde fitil kullanımı bazı riskleri beraberinde getirebilir. Özellikle de vaktinden erken doğan bebeklerde kalbin yavaşlamasına ve solunumun durmasına yol açabilir. Bebeklere fitil verirken bunu sert hareketlerle uygulamak anüs çatlaklığına neden olabilir. Bu esnada bebek büyük bir ağrı hissedebilir ve kakasını yapamaz duruma gelebilir.

BEBEKLERE FİTİL NEDEN VERİLİR?

Ağızdan şurup içmeyi reddeden ateşli bebeklerde ya da kabızlığın geçmesi  için dışkıyı yumuşatmak amacıyla verilen fitilde amaç bebeği rahatlatmaktır. Fitil şeklindeki ilaçlar kana karışarak kısa zamanda etkisini gösterme özelliğine sahiptir. Oldukça hassas ve narin yapıda olan anüs bölgesi kesinlikle zorlanmamalıdır.

Fitil vermeden önce krem ya da zeytinyağı sürüp yumuşatıldıktan sonra bacakları dikkatlice kaldırıp fitil yavaşça ileri itilmelidir. Fitilin geri çıkmaması için yine nazikçe poposunun iki yanında bastırılarak fitilin geri çıkması engellenmelidir. Doktor onayıyla 4-6 saatte bir kabızlık fitili kullanılabilmektedir.

BEBEKLERDE KABIZLIĞA KARŞI BİTKİSEL ÇÖZÜMLER

1- ANNE SÜTÜ

Kabızlığı geçiren en ideal ve sağlıklı yöntemlerden birisi de, bebeğin anne sütü ile beslenmesidir. Sert olan dışkının yumuşamasını sağlayan anne sütü, bağırsakları canlandırarak bebeklerdeki kabızlığın önüne geçecektir. Bu nedenle bebeğinizin anne sütü ile beslenmesini sağlayarak kabızlığa karşı önlemini alabilirsiniz.

2- ZEYTİNYAĞI

Temiz bir kulak çubuğunu zeytin yağına batırıp, kabız olan bölgeye çubukla ileri-geri ve dairesel hareketler yaparak zeytin yağının kabızlık önleyici etkisinden yararlanabilirsiniz. Fakat bu durum yeni doğan bebekler için tehlikeli olabileceğinden dolayı muhakkak uzman onayı alarak uygulanması önerilir.

3- MASAJ UYGULAMASI

Bebeği sırt üstü pozisyonda yatırıp göbek deliğinin olduğu yere, saat yönünde masaj uygulamak ağlayan bebeğinizin sakinleşmesini ve rahatlamasını sağlayacaktır.  Ardından aynı işlemi zıt yönde uygularsanız etkisini kısa zamanda görebilirsiniz. Tıpkı kabızlıkta olduğu gibi çeşitli nedenlere bağlı olarak görülebilen kolik yani gaz sancısını da giderebilirsiniz. Fizyoterapist ve Ebe Ferda Saraçoğlu’ndan kabız bebeklere iyi gelen masaj uygulaması…

4-  BİSİKLET EGZERSİZİ

Sırtı yere yatacak şekilde duran bebeğin dizlerini hafifçe kıvırtıp, bisiklet pedalı çevirir gibi hareketler uygulamak bebeğinizi sakinleştirecektir. Rahatsızlığından dolayı ağlama nöbetine giren bebeğinizi hem susturabilir hem de rahatsızlığını giderebilirsiniz.

5- ILIK DUŞ ALDIRMA

Dışkı kanalının gevşemesine yardımcı olacak ılık duş yöntemi ile epey ölçüde bebeğinizin rahatlamasını sağlayabilirsiniz. Ayrıca bebeğinizin uyku problemleri varsa gece uyutmadan önce aldıracağınız ılık duş ile mayışmasını, böylelikle de daha kolay bir uykuya geçiş evresi sağlayabilirsiniz.

6- SU TÜKETİMİ

Su tüketiminin ek gıdaya geçiş dönemindeki bebeklere yavaş yavaş verilebileceğini belirten uzmanlar, bunun katı besinlerdeki sıvı ihtiyacını karşılayacağına dikkat çekmiştir. Buradan yola çıkarak sıvı tüketerek bebeklerde kabızlık sorununun önüne geçebilirsiniz..

BEBEKLER İÇİN KABIZLIK ÖNLEYİCİ MASAJ YÖNTEMİ:

Bebekleri yatıştırma ve sakinleştirmede etkili olan masaj yöntemini sizde bebeğinizde uygulayabilir ve aynı zamanda kabızlık sorunu çözebilirsiniz. Avuç içlerinizi ısıtıp bebeğinizin karnına koyun ve yarım ay şekli vererek hareket ettirin. Bu işlem yavaşlayan bağırsak hareketlerini arttırarak kabızlığın önüne geçecektir.

BEBEKLERDE KABIZLIĞA İYİ GELEN MASAJ TEKNİĞİ

Yeni doğan bebeklerle ilgili en çok merak edilen konulardan biri de göz rengidir. Göz renginin anneye mi yoksa babaya mı çekeceğini ve renk oluşumunun ne zaman geliştiğini sizler için araştırdık. Bebeklerde göz rengi ne zaman kalıcı olur? Bebeklerde göz rengi farklılığı neden olur? Bebeklerde gri göz rengi hangi renge döner? Bebeklerde göz rengi nasıl oluşur? İşte bebeklerde göz rengiyle ilgili tüm detaylar…

Hamilelik döneminde anne ve baba adaylarının bebeklerinin dış görünüşüyle alakalı en çok merak ettikleri şeylerden birisi de göz renkleridir. Anne ve babanın göz rengine göre oluşacak olan bebeğin gözleri kısmen açık yakalandığında pek de anlaşılamayan ama genelde koyu grimsi bir renk ortaya çıkılabilir. Başlangıçta grimsi ya da koyu siyah gibi görünen göz renginin ilerleyen zamanlarda değiştiğini fark edenlerin sayısı ise oldukça fazla. Peki bebeklerde göz rengi kaçıncı aya kadar değişebilir? Bebeklerin göz rengi ne zaman netleşir? Bebeklerin göz ve saç renkleri neden değişir? Eğer sizde bebeğinizin göz renginin nasıl olacağını merak ediyorsanız elbette ki ihtimaller dahilinde göz renginize göre oluşabilecek renkleri sizlere derledik. İşte yeni doğan bebeklerde göz rengi hesaplama formülü…

BEBEKLERDE GÖZ RENGİ NASIL OLUŞUR? 

Hamilelikte ebeveynlerin doğacak olan bebekleriyle ilgili en çok merak ettiği şeylerden birisi de göz renginin anneninkine mi babanınkine mi benzeyeceğidir. Hamileliğin dördüncü haftasıyla beraber oluşan göz rengi, gözün ön tarafındaki kıvrımlı tabakanın pigment oranına göre farklılık gösterebilir. Buradaki pigmentler fazlaysa renk kahverengi, azsa yeşil hiç görülmüyorsa mavimsi gözükür. Yapılan çalışmalardan elde edilen bilgilere göre, pigment oranının fazla olması gözün kahverengi görünmesine bağlanıyor.

BEBEKLERDE GÖZ RENGİ KAÇINCI AYA KADAR DEĞİŞİR?

Yeni doğan bebeğin göz rengi başlangıçta lacivert ya da mavi gibi görünür. Ancak bu renkler bebeğin göz rengini belirleme konusunda oldukça yanıltıcı olabiliyor. Çünkü yeni doğan bebeklerin gözlerinde renk hücresi yoktur. Göze çarpan ışığın yansıması bebeklerde mevcut olan göz rengini ortaya çıkarması olarak düşünülebilir.  Doğum sonrasındaki 6-12 aylık dönemde bebeğin göz rengi kalıcı hale gelir. Bu aralıktan sonra genellikle bebeğin göz renginde değişme görülmez.

HANGİ BEBEKLERİN GÖZ RENGİ DEĞİŞMEZ?

Kahverengi göz rengi ile ya da koyu renkle dünyaya gelen bebeklerin hiçbir zaman göz rengi değişmez. Çünkü genetik anlamda ön görülen pigment oranı zaten avrdır. Gri ya da mavi göz ile dünyaya geldikleri görülen bebeklerde ise pigment oranı az olduğu için doğumdan ilk altı aya kadar pigment koyulaşmaya devam edebilir böylelikle göz rengi de değişmektedir.

KARANLIKTA PARLAYAN GÖZÜN RENGİ NASIL OLUR?

Halk arasında yaygın görünüşlere göre yeni dünyaya gelen bebeğin gözleri karanlık yerde parlıyorsa ilerde mavi gözlü olacağına yöneliktir. Bebeklerde göz renginin nasıl fark edilebileceği ile ilgili genelleme yapılacaksa,  gri göz çevresinde beyaz hare varsa bebeğin göz rengi yeşil, bariz bir lacivertlik varsa bebeğin göz rengi mavi olur.

BEBEKLERDE TAHMİNİ GÖZ RENGİ HESAPLAMA FORMÜLÜ

Yeşil-Kahverengi

Ebeveynlerin gözleri yeşil-kahverengi ise bebeğin göz rengi %50 kahverengi, %37,5 yeşil ve %12,5 mavi olma ihtimali var.

Mavi-Mavi

Her iki tarafın gözleri mavi ise bebeğin göz rengi %99 mavi, %1 yeşil olur.

Kahverengi-Mavi

Kahverengi ve mavi gözlü anne ve babadan doğacak bebeğin göz rengi %50 kahverengi, %50 oranında mavi olabilir.

Kahverengi-Kahverengi

Ebeveynlerin göz rengi kahverengi ise bebeklerde göz rengi % 75 kahverengi, %6,25 mavi ve % 18,75 oranında yeşil olabilir.

Mavi-Yeşil

Mavi ve yeşil gözlü anne ve babalarda, bebeklerin göz rengi % 50 mavi, %50 ise yeşil olur. 

Yeşil-Yeşil

Yeşil renkli anne ve babanın yeni doğan için göz rengi ihtimalleri %75 yeşil, %25 mavi olur. 

Sıklıkla ünlülerde görülen tükenmişlik sendromunun neden kaynaklandığını biliyor musunuz? Sizler için günümüzde giderek yaygınlaşan tükenmişlik sendromuna dair merak edilenleri haberin detayına ekledik. Peki ünlülerin yaşadığı tükenmişlik sendromu nedir? Belirtileri nelerdir ve tedavisi var mıdır? İşte yaşam kalitesini düşüren ve tedavi edilmediğinde ciddi sorunlara neden olan tükenmişlik sendromuna dair her şeyi…

Ünlüler dünyasında sık sık karşımıza çıkan tükenmişlik sendromu herkesin yaşayabileceği bir ruhsal bunalım halidir. Günümüzde her dört kişiden en az 2’sinde ortaya çıkan bu sendromun tedavisi mümkündür. Ancak yoğun şekilde yaşayan ve tedavi görmeyen kişileri intihara meyili duruma bile getirir. Hastalık kişinin yoğun iş hayatında kendini çevresine göre daha başarısızı ve pasif hissetmesiyle ortaya çıkar. Buna paralel kişi de yorgunluk ve bitkin durumlar seyir olarak ilerler. Sinsi bir rahatsızlık olan tükenmişlik sendromu, yavaş yavaş ilerler aniden patlar. Hastalığın semptomları artıkça kişinin yaşam kalitesi daha fazla düşer. Dayanılmaz noktaya geldiğinde kişi çevresinden işinden uzaklaşmaya başlar. İlk olarak 1974 yılında Herbet Freudenberger tarafından kişinin yaşadığı duygusal çöküşün tükenmişlik sendromu olduğunu ortaya koymuştur. O yıllarda pek çok bilim insanı kişilerin yaşadığı bu durumlar farklı isimler vermiştir. Bunlardan biride Chirtina Maslach’tır. Maslach bu durumu herkesin yaşamadığını genel olarak iş ortamında olan insanların yaşadığını vurgulamıştır. Daha sonraki yıllarda Dünya Sağlık Örgütü bu sendromu hastalık listesine ekledi. 

TÜKENMİŞLİK SENDROMU BELİRTİLERİ NELERDİR?

Sürekli olumsuz düşünme hali

Depresif ve pesimistlik 

Kolay işler karşısında bile çabuk yorulma

Toplum içinde kendini değersiz görme 

Kronik uykusuzlukla beraber bedensel ağrılar

Sinir hücrelerindeki deformasyon nedeniyle unutkanlık ve dalgınlık

Solunum güçlüğü, kalp ritim bozukluğu

Sindirim bozuklukları

İş ortamında güvensiz ve beceriksiz hissetme

Kalabalık yerlerde çabuk sıkılma

Sürekli karanlık yerlerde tek başına oturma

Uzun süreli düşünme hali gibi belirtilerle kendini gösterir. Ancak bu belirtiler hemen hemen her ruhsal hastalıkta mevcuttur. Tükenmişlik sendromu noktasında bu durumları sürekli ve şiddetli olması önemlidir. Kişi genellikle başkalarına Hayır diyemez. İş ortamının hep baskıcı olduğunu düşünür. Uzmanlara göre bu hastalığı çok fazla duygusal ve fedakar olan insanlar yaşar. 

TÜKENMİŞLİK SENDROMUNUN TANISI NASIL KONUR VE TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Hastalığın tanısı için belirtilerin şiddetli kendini göstermesi gerekir. Bunun akabinde psikolog kontrolünde kişi tedavi sürecine başlar. Hastaya Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MBI) uygulanır. Bu testler sonrası sendromun seviyesi belirlenir. Burada en önemli durum doktorun tetkikleri dikkatli yapması gerekir. Çünkü yukarıda bahsedildiği gibi hastalık başka ruhsal rahatsızlıklarla aynı belirtileri gösterir. Öncelikle doktor tükenmişlik sendromundan tam emin olduktan sonra ruhsal süreci düzeltmeye yönelik tedavilere başlar. Hangi durumun hastalığı tetiklediği tespit edilerek öncelikle o çözülür. Hastanın daha öz güvenli olması için testler ve konuşmalar yapılır. Kişinin mutlu olduğu her şey daha fazla ağırlık vermesi istenir. Ayrıca sinir hücrelerindeki deformenin giderilmesi için doğal besinler önerilir. Sağlıklı beslenme, egzersiz ve kişisel bakım bu noktada önemlidir. Tedavinin olumlu sonuç vermesi için kişinin de tedaviye karşı olumlu olması gerekir.