Şunun için etiket arşivi: Kadın

İnsan vücudunun ihtiyacı olan birçok vitamin ve minerali içeren kırmızı et, uzmanların şiddetle tüketmesini tavsiye ettiği besinler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Ancak kırmızı etinde kendine göre çeşitleri bulunmaktadır. Bunlardan bazıları faydaları bazılarının zararları vardır. Özellikle kronik hastalıkları olan kişilerin kırmızı et tüketirken dikkat etmesi gereken bazı hususlar bulunuyor. Peki kırmızı etin faydaları nelerdir? Haftada kaç gün kırmızı et tüketilmelidir? Haberin detayında bu soruların yanıtlarını bulabilirsiniz.

Demir, kreatin, çinko, fosfor ve B vitamini kompleksi bakımından zengin olan kırmızı et, ayrıca çok güçlü bir lipolik asit kaynağıdır. Kırmızı et üzerinde yapılan araştırmalarda etin insan sağlığına hem yararı hem zararlı olduğu gözlenmiştir. Uzmanlar bu konuda özellikle işlenmiş etin yağ oranının artığını bu yüzden damar tıkanıklığı, kötü kolesterol düzeyinin artığına neden olduğunu belirtirken diğer bir yandan işlenmemiş saf etin kanser hücrelerini azaltığını ve hücre yapısını güçlendirdiği vurgulanıyor. Ülkemizde kırmızı et tüketimi oldukça fazladır. Özellikle Doğu Anadolu’da salamurası yapılan kırmızı et, Dünya ülkelerinde de en az tüketime sahip olanlar ise Asya ülkeleridir. Kırımız et üzerinde birçok çalışma halen devam etmektedir. Gelişme çağındaki çocukların ihtiyacı olan proteinleri tek seferde karşılayan kırmızı et, vücudun enerji oranını da yükseltir. Kırmızı etler arasında yağ oranı en az olan dana eti uzmanların tüketimi tavsiye edilen çeşididir. Aksi halde koyun etinin içerdiği hayvansal yağ oldukça fazla olduğundan ciddi hastalıklara davetiye çıkarır. Tüm bunların yanı sıra tüketilmesi her ne kadar tavsiye edilse de belli aralıklarla tüketilmesinin daha uygun olduğunu hemen hemen her uzman vurgular. Hafta da ortalama 3 gün 100 gram tüketilmesi vücut sağlığının ihtiyacı olanı karşılayacaktır.

100 GRAM KIRMIZI ETİN BESİN DEĞERLERİ;

Protein / 27 gram

Yağ / 8 gram

Kolesterol / 86 miligram

Potasyum / 220 miligram

Sodyum / 60 miligram

Kalsiyum / 20 miligram

Demir / 3 miligram

KIRMIZI ETİN FAYDALARI NELERDİR?

Kırmızı et herhangi bir besinle beraber tüketilmediğinde vücudun ihtiyacı olan demirin yüzde 35’ini sağlar. Vücudun demir emilimini sağlamasının en etkili yolu ise kırmızı etin içerdiği yağın çok az olması gerekir. Demir oranı düşük olan kişilerin haftada en fazla 3 gün aralıklı kırmızı et tüketerek bu oranı dengeleyebileceklerini vurguluyor.

Gelişim çağındaki çocukların daha sağlıklı büyümesi için ihtiyaçları olan kalsiyum ve çinko bakımından oldukça zengindir. Düzenli olarak tüketildiğinde kaslarda bulunan keratin seviyesini dengeler. 

İçerdiği yağ nedeniyle kalp damar hastalıklarını kötü etkilediği bilinir. Ancak uzmanlar yağ oranı az ve doğru koşullarda pişirilen etin kalp ve damar rahatsızlıklarını engellediğini hatta kan seviyesini dengelediğinden kalbin daha sağlıklı çalışmasına yardımcı olduğunun söylüyor.

Sinir sistemi vücudumuzda bağışıklık sisteminden sonra en çok hasara uğrayan bölgedir. Kırmızı et içerdiği zengin kalsiyum maddesi sayesinde bu hücrelerin sağlığını korur. Alzheimer gibi ileri yaşlarda görülen hastalıkların da ortaya çıkmasını engellediği gözlemlenen kırmızı eti uzmanlar özellikle hafıza için tüketilmesi gerektiğini vurgular.

Keratin saçın ihtiyacı olan en önemli maddelerden biridir. Bazı koşullarda vücudumuzda azalan keratin saç dökülmesine yıpranmasına neden olur. Uzmanlar bu durumun engellemenin en sağlıklı yolunun ise kırımız et tüketimini artırmaktan geçtiğini vurguluyor.

B vitamini kompleksi bakımından en zengin besin olan kırmızı et, bağışıklığı güçlendirerek hastalıklara karşı vücudun direncini artırdığı söyleniyor. B vitamini kompleksi bağışıklığın yanı sıra sindirim sistemindeki organların fonksiyonlarını da iyileştirerek, sindirim hastalıklarına zemin hazırlayan durumları azaltır. 

Sindirimi düzenlendiğinde diyet listelerine rahatlıkla eklenebilir. Ancak yağsız olan ve yanında yeşillik tüketilmesi tavsiye edilir. Aksi halde kırmızı et aşırı derecede karbonhidrat ve protein içerdiğinden et bir besinle beraber bu özelliklerini yitirir. Bu yüzden uzmanlar etin tek başına tüketilmesinin daha fazla fayda sağlayacağınız vurguluyor.

AŞIRI TÜKETİLEN KIRMIZI ETİN ETİLERİ VE KOYUN ETİNİN ZARARLARI NEDİR?

Dana etine oranla koyun etinin yağ oranı fazladır. Bu yüzden aşırı tüketildiğinde kötü kolesterol düzeyini artırır.

Damarların duvarlarında yağ birikmesine neden olur. Hem damar tıkanıklığı ham damar sertleşmesi gibi hastalıklara davetiye çıkarır.  Bu da kalp hastalıklarının yaşanma riskini artırır.

Sindirime faydası olduğu kadar fazla tüketildiğinde sindirim organlarındaki hücrelerin mutasyonları ile oynayarak kanserli hücrelere ya da bu organların fonksiyonlarının zayıflamasına neden olur.

Aşırı tüketilen koyun eti kan basıncının seviyesini artırarak yüksek tansiyona davetiye çıkarır. 

İleri yaş hastalıklarından biri olan parkinson hastalığı, geç keşfedilmiştir. Önceleri titreme hastalığı olarak bilinen bu hastalığın aslında beynin hareket normlarında ortaya çıkan ve yaşan kalitesini aniden düşen ciddi bir hastalık tespit edilmiştir. Peki parkinson nedir? Parkinsonun belirtileri nelerdir? Parkinson nasıl tedavi edilir? Sizler için kadınlara oranla erkeklerde daha sık görülen parkinson hakkında merak edilenleri araştırdık.

Beyinde bulunan ve dopamin üreten hücreler bulunmaktadır. Bu hücreler sayesinde vücut hareket etme ve kontrol kabiliyetine sahip olur. Substabsiya nigra adı verilen bölümde toplanan hücreler yoğunlaşarak tek alanda birleşir. Dopamin substabsiya nigra sinir hücreleri aracılığı ile akıcı bir vücut hareketi sağlar. Henüz nedeni tam olarak bilinmese de bu hücrelerin mutasyona uğrayıp azalma yaşar. Bu durum genellikle ileri yaşlarda gözlemlenir. Nadiren de olsa 20’li yaşlarda ortaya çıkar. Parkşnson olarak adlandıran bu duruma beyin hücrelerinde kayıp olarak geçer. Bu durum öncelikli olarak koku alma ve vücut hareketlerinde yavaşlama ya da hızlanma gibi belirtilerle kendini gösterir. İlerledikçe motor hareketlerini zayıflatarak, sindirim, sinir, bağışıklık, gibi temel tüm sistemleri olumsuz etkiler. Yavaşlayan bağırsak hareketleri nedeniyle kabızlık, sinir akışındaki azalma nedeniyle sürekli uyuşuk hislere neden olur. Kişinin yaşamını olumsuz etkileyen hastalığı kontrol altına almak için ciddi araştırmalar yapıldı. Son gelinen nokta ise hastanın beynine pil takılarak beyindeki dopamin hücrelerinin çalışmasını sağlamak. 

PARKİNSONUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Vücudun bazı bölgelerinde yaşanan istemsizce titremeler bu hastalığın belirgin belirtilerindendir. Kaslardaki sinirlerin seyrek hareketlenmelerine bağlı beynin kontrol yetisi kaybolur.

Yutma, çiğneme, esneme, gülme gibi yüz kaslarında zorlanma.

Konuşma sırasında kısıklık ve donuk ifadeli konuşmalar.

Kaslardaki sinir sinyalleri kayboldukça hastanın vücut hareketleri yavaşlar.

Yazı yazmanın değişmesi ve harflerin karışık halde yazılması da nedenler arasındadır. Ancak bu başka hastalık belirtisi de olabilir.

Yüz kaslarını hareket ettirmede zorlanmaya bağlı konuşma bozukluğu gelişir. Tereddüt ederek konuşmanın yanı sıra jest ve mimiklerde donukluk yaşanması.

Vücudun genel duruşunun bozulması ve bunun giderek ciddileşmesi de belirtilerden biridir.

Duygu durumunu yansıtmada, ağlama ve gülme yetilerinde azalmanın yanı sıra bağırsak hareketleri de yavaşlar.

İdrara çıkamama ya da idrar tutmada zorlanma.

PARKİNSON NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Önceleri ortaya çıkan bulguları azaltmaya yönelik yapılan çalışmalar gelişen teknoloji ile beraber daha iyileştirici bir hal aldı. Dopamin hücrelerin neyden kaynaklı azaldığı tam olarak anlaşılmasa da hücreleri yeniden hareketlendirecek vücudun motor komutlarını eskisi gibi kullanabilecek duruma getirecek tedavi yöntemleri geliştirildi. Öncelikle ilaç tedavisi ile başlanan uygulamalara cevap alınmadığında bilim insanları tarafından geliştirilmiş bazı cihazları beyne takarak hastalık kontrol altına alınmaya çalışılır. Beyindeki titremeyi artıracak cihazların ameliyatla beyne yerleştirilmesi sağlanır. Uzun süren bu ameliyatlarda hasta genellikle uyanık olur. İlaç tedavisi ile de desteklenen uygulamaya aynı zamanda yetiştirilmiş uzmanlar kontrolünde bazı hastalara fiziki tedavi de uygulanır. Parkinson hastalığında derin beyin stimülatörlerinin etkisi zaman içinde azlama gösterir. Ayrıca beyin stimülasyonunun etkinliğindeki azalmadan çok hastalığın zaman içinde ilerlemesi ve bazı belirtilerin artar. Bu gibi durumlarda pil olarak adlandırılan bu cihazın süresi uzatılmaya çalışılır. En temelinde piller titreme şiddetini azaltırken motor kontrol gücünü kuvvetlendirir.

Yazın ideal meyveleri arasında yer alan ananasın insan sağlığına inanılmaz faydaları vardır. Peki Ananas ve ananas suyunun faydaları nelerdir? Düzenli bir bardak ananas suyu içerseniz?Uzmanlar yaz sıcaklığının neden olabileceği vücut deformasyonlarını önlemek için tüketilmesi tavsiye edilen ananas suyu hem sindirimi rahatlatır hemde vücut ısısını korur. Sizler için ananas ve ananas suyu hakkında merak edilenleri araştırdık. Haberin detayında ananasa dair her şeyi bulabilirsiniz.

Tropik meyveler arasında yer alan ananas sıcak ülkelerde yetişen güzel kokulu, dışı kabuklu içi bol etli bir meyvedir. İlk kez Brezilya’da keşfedilen ve tüketilebilir olduğu fark edilen ananasın meyve olana kadar 200 çiçek türüne ihtiyaç duyar. Genel olarak tatlı bir tadı olan ananasın yetiştiği toprağa göre bazı yerlerde ekşi de olabiliyor. Dondurma, meyveli yoğurt ve salata yapımlarında tüketiliyor. Süper marketlerde ya suyu çıkarılmış ya da dilimlenmiş şekilde hemen tüketilmeye hazır sunuluyor. Özellikle sıcak havalarda satışı artan ananasın insan sağlığına faydaları vardır. İçeriğinde bol miktarda bromelain maddesi barındırmaktadır. Bu madde kanserli hücrelerin oluşumunu engelleyerek, vücudun direncini artırır. Aynı zamanda yüksek lif ve C vitamini içeren ananas kilo vermek isteyenler için ideal bir besindir. Güçlü antioksidan özelliği sayesinde vücudun hastalıklara karşı direncini artırır. 

100 GRAM ANANAS GÜNLÜK SAĞLADIĞI KALORİ

7 gram protein
8 gram şeker
4 gram besin lifi yüzde 6
A vitamini yüzde 1
C vitamini yüzde 80
K vitamini yüzde 1
B1 vitamini yüzde 5
B3 vitamini yüzde 2
B6 vitamini yüzde 6
Folat yüzde 5
Kalsiyum yüzde 1 
Demir yüzde 2
Magnezyum yüzde 3
Fosfor yüzde 1
Potasyum yüzde 3
Çinko yüzde 1
Bakır yüzde 6
Manganez yüzde 46

ANANAS VE ANANAS SUYUNUN FAYDALARI NELERDİR?

İçerdiği C vitamini sayesinde vücuttaki serbest radikalleri atar. Zengin bir antioksidan olan ananas bu sayede kalp ve damar hastalıklarının önüne geçer. Vücuttaki hücreleri yeniler. 

Üst solunum yolları hastalıkları ile vücuda yerleşen enfeksiyonlu hücrelere karşı vücudun direncini artırır. Özellikle bağışıklık sistemini güçlendirerek doğal ilaç görevi görür.

Ağız ve diş sağlığını olumsuz etkileyen durumlar ise diş minesindeki zayıflıktır. Diş minesi zayıfladıkça ağız içi koku, dişlerin çürümesi ve diş etinin enfeksiyon kapmasına neden olur. Bu yüzden diş minesini bazı ek takviyelerle güçlendirmek gerekir. Ananas bu bakımdan en güçlü besindir. Diş aralarındaki enfeksiyonları temizler ayrıca tükürükteki bakterilerin sayısını da azaltır.

Sarı nokta hastalığı ciddi bir göz problemidir. İleri yaşlarda ve sağlıksız beslenme ile ortaya çıkar. Sarı nokta hastalığının yaşanmaması için göz içerisinde beta karoten maddesi gereklidir. Doğada beta karoten bakımından güçlü olan meyve ananastır.

Anti-inflamatuar maddesi bakımından zengin olan ananas akciğerlerin temizlenmesini sağlar. Bu sayede astım ve bronşit hastalığının yaşanmasını engeller. Ayrıca boğaz iltihaplanmasını önler.

Potasyum kan basıncını dengeleyerek yüksek tansiyonu engeller. Aksi halde yüksek tansiyon felç ve inme gibi riskli sağlık sorunlarına zemin hazırlayabilir.

Çocuklarda daha sık görülen bağırsak kurtları şiddetli karın ağrısına, iştah kaybına ve ishale neden olur. Bağırsak kurtlarından doğal yolla kurtulmanın en doğal yolu ananastır. İçerdiği bromelain maddesi kurtları dökmede yardımcı olurken mesane de taş ve kum oluşumunu da engeller.

Günlük tüketilen 150 gram ananas cilt sağlığı için inanılmaz fayda sağlar. Dermis tabakasındaki hücreleri yenileyerek kırışıklık ve yaşlanmayı önler. Cildin bebeksi dokusuna kavuşmasını sağlayarak çatlaklık ve kuruma gibi sağlık sorunlarının ortaya çıkmamasını sağlar. 

DÜZENLİ BİR BARDAK ANANAS SUYU İÇERSENİZ?

Uzmanlar ananasın suyunun vücut ısısını kontrol ettiklerini vurguluyor. Özellikle sıcak havalarda gece gündüz arasındaki sıcaklık farkının vücutta bir takım komplikasyonlara neden olabileceğinden günde bir bardak ananas suyu bu durumun farkını azaltır. Ayrıca gün içerisinde vücuda alınan toksinleri temizler. Sindirimin hızla çalışmasını sağlar. Doğal iltihap sökücü özelliği sayesinde hastalıkları önler. Vücudun pH değerini yükseltir. Cildi yeniler. Kemik ve kaslardaki ödemi engellediğinden ağrı oluşumunu önler. 

Kahvaltılarda sütle yediğimiz mısır gevreğini mutfakta farklı tariflerde kullanabilirsiniz. Bunlardan biri de mısır gevrekli kurabiye. Dışı çıtır çıtır olan mısır gevrekli kurabiyenin içi çikolata dolgulu, yapımı ise çok basittir. Sevdiklerinize ellerinizle enfes bir mısır gevrekli kurabiye hazırlamak istiyorsanız mutlaka tarifimize göz atmalısınız.

Mısır gevreği, özellikle yurtdışı ülkelerinde kahvaltılarda tüketilen bir çeşit gıdadır.  Maltın kızartılarak yapılmasından oluşan mısır gevreği, 1894 yılında John Harvey Kellogg tarafından Michigan’daki Battle Creek Sanitarium hastaları için sağlıklı olacağı düşünülerek piyasaya sürülmüştür. Şimdilerde markaların çeşit çeşit ürettiği mısır gevreği hem doyurucu hem de tatlı krizlerini bastırmasıyla da diyet menülerinde de tüketiliyor. Siz de mısır gevreğini kullanarak enfes bir tarif hazırlayabilirsiniz. Hem kurabiye hem de çikolata tadını doyasıya alacağınız mısır gevrekli enfes kurabiyenin tarifi yazımızda.

MISIR GEVREKLİ KURABİYE TARİFİ:

MALZEMELER

125 gram oda sıcaklığında margarin
1 adet yumurta
1 su bardağı mısır nişastası
1 su bardağı sıvı yağ
1 su bardağı pudra şekeri
2 paket kabartma tozu
Aldığı kadar un

Mantosu için;

1 paket bitter çikolata
1 paket sütlü çikolata
1 tabak mısır gevreği

YAPILIŞI

Oda sıcaklığında olan margarinin içine pudra şekeri ve yumurta ile beraber güzelce karıştırın.

Daha sonra nişasta, un kabartma tozu ve yağı ilave ederek yoğurun.

Ellerinizle hamura istediğiniz şekli verip, yağlı kağıt serili tepsiye dizin.

180 derecede yaklaşık 20 dakika kızarana kadar pişirin.

Pişen kurabiyeler soğuduktan sonra benmari usulü erittiğiniz çikolataya bandırıp mısır gevreğine bulayın.

Bu adımda isterseniz mısır gevreğini bir kez mutfak robotundan geçirebilirsiniz.

15 dakika buzdolabında bekletip servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Kapri, yaz deyince akla gelen ve kullanış açısından büyük kolaylık sağlayan bir pantolon çeşidi. Çoğunlukla kot kumaşla üretilen kapriler, 2019 yazının en çok dikkat çeken modelleri arasında yer alıyor. 2019’un kapri modelleri nasıl? 2019 kapri modellerinin fiyatları uygun mu? Sezonun trend kapri modellerini haberimiz içerisinde bir araya getirdik. İşte kapri modasında öne çıkan modeller!

Yazın, kışa nazaran şıklıktan ziyade daha çok rahatlık ararız. Bu nedenle, yakmayan ve sportif bir rahatlık sağlayan modeller tercih ederiz. Kapri de, alt giyim modasında bunu sağlayan modeller arasında. Her renk ve kumaşta üretilen kaprilerin en büyük özelliği, dizde iz bırakmaması ve her türlü giyim tarzına uygun olabilmesi. Gündelik hayatta da rahatlıkla kullanılabilen kapriler için, alışveriş için sıkça tercih edilen Trendyol, Lc Waikiki, De Facto gibi markalarda birbirinden dikkat çekici modeller mevcut. Peki 2019’un kapri modelleri nasıl ve fiyatları uygun mu? Kapri modellerinde daha çok hangi renkler tercih ediliyor? 2019’un kapri modelleri bir tık uzağınızda…

2019 KAPRİ MODELLERİ VE FİYATLARI

Yeşil ve tonları, kapri modasında en çok dikkat çekenler arasında. Paçadan bol inen kaprileri, topuklu ayakkabılarla ya da sandalet modelleriyle rahatlıkla kombinleyebilirsiniz.

DE FACTO: 30 TL

DE FACTO: 40 TL

Mavi ve krem renkleri ise daha sade bir görüntü oluşturmak için tercih edilebilir. Daha dar kalıpta üretilen kapri modellerini, spor ayakkabılarla kombinlemeniz daha çok önerilir.

LC WAİKİKİ: 40 TL

LC WAİKİKİ: 60 TL

Aynı zamanda eşofman da diyebileceğiniz kapriler için farklı renklerin uyumlarından oluşan tasarımlar ön plana çıkabiliyor. Sıradan ve tek düzelikten kurtulmak isterseniz, siyah beyaz kontrastıyla oluşturulmuş bir model ilgi çekici olabilir.

TRENDYOL: 35 TL

TRENDYOL: 50 TL

Son olarak… Kaprilerinizi kombinlerken, düz beyaz renkler daha çok önerilir. Sıfır kol bir bluz, ya da baskısız bir t-shirt, sade ama kaprinizin rengini öne çıkarmanızı sağlayan bir kombini oluşturur. 

LC WAİKİKİ: 30 TL

LC WAİKİKİ: 35 TL

Olduğunuzdan daha uzun görünmenizin en önemli sırrı kıyafet hileleridir. Bu hilelerin etkisini en çok midi etek kombinlemesinde görürsünüz. Uygulayacağınız etek kombinleriyel boyunuzu olduğundan daha uzun gösterebilirsiniz. Bunun için yapacağınız şey, kombin yaparken doğru parçaları seçmektir. Sizler için bu önemli konuyu mercek altına aldık. Haberin detayında boyunuzu olduğundan uzun gösteren sezonun midi etek modellerine dair her şeyi bulabilirsiniz.

Artık yaz döneminin ortasında olduğumuz şu zamanlarda midi etekler dikkat çekiciliğini korumaya devam ediyor. Boyu olduğundan daha uzun göstermek için en ideal etek modellerinden olan midi etekler, beyaz düz t-shirt, gömlek, askılı bluz modelleriyle oldukça şık bir uyum yakalıyor. Bununla birlikte siyah, yeşil ve eteğe yakın tonlar da uzun bir görünüm elde etmek isteyenler için ideal üst giyim parçalarındandır. Ayakkabı konusunda ise midi etekler için daima topuklu ayakkabılar önerilir. Midi etek kombininizle boyunuzu olduğundan daha uzun gösterebilmek için eteklerde, düz inen desenler tercih etmeniz önerilir. İşte sezonun trend midi etek modelleri:

2019 YILININ EN TREND MİDİ ETEK MODELLERİ

TRENDYOL – ETEK / 40 TL

TRENDYOL – ETEK / 50 TL

TRENDYOL – ETEK / 70 TL

TRENDYOL – ETEK / 80 TL

ZARA – ETEK / 299 TL

ZARA – ETEK / 399 TL 

ZARA – ETEK / 499 TL

ZARA – ETEK / 299 TL

MANGO – ETEK / 170 TL

MANGO – ETEK / 200 TL

MANGO – ETEK / 270 TL

MANGO – ETEK / 270 TL

KOTON – ETEK / 91 TL

KOTON – ETEK / 46 TL

KOTON – ETEK / 65 TL

KOTON – ETEK / 65 TL

Yaz aylarında serinlemek için sıkça tercih edilen havuz ve denizler toplu kullanım alanları olduklarından dolayı hastalık kapma riski yüksektir. Bu yüzden uzmanlar bu alanları kullanmadan önce hijyenik olup olmadıklarına dikkat edilmesi gerektiğini vurguluyor. Havuz ve denizden bulaşma riski olan bakteriler ciddi hastalıklara zemin hazırlar. Peki havuz ve denizden bulabilecek hastalıklar nelerdir? Havuz sonrası vücut temizliği nasıl yapılmalı? izler için bu soruların yanıtlarını araştırdık.

Havuz ve denizden bulaşan bakteriler sonrası yaşanan sağlık sorununun genel tabiri Rekresyonel su hastalıklarıdır. Mikrop ya da kimyasal sulardan çeşitli yollarda insan vücuduna girer. Sıcakların artması ile serinlemek için tercih edilen havuz ve denizler insan sağlığını olumsuz etkileyebilir. Özellikle temizlenmeyen havuz sularından enfekte kapma olasılığı yüksektir. Bu bakteriler deri, kulak, göz, sindirim, solunum ve baş hastalıklarına sebebiyet verir. RSH yani rekresyonel su hastalıkları kronik hastalıklara zemin hazırlayabilir. Uzmanlar kullanılan havuzun temizliğine dikkat edilmesi gerektiğini çalışanların hastalıklı kişilerin bu alanlarda yüzmelerine izin vermemesi gerektiğini vurguluyor. Ayrıca denizde gel git olmasına rağmen yüzeyde birikme ihtimali olan bakterilerle doludur. İyi bir eğitim almamış kişilerin idrar ve dışkılamalarını bıraktıkları bu yer ciddi sindirim hastalıklarına neden olur. Ağız kulak yolu ile vücuda geçen bu bakteriler bağırsaklarda yaşam alanı bularak vücudu içten hastalandırır.

HAVUZ VE DENİZDEN BULAŞABİLECEK HASTALIKLAR NELERDİR?

İSHAL

En yaygın hastalık ishaldir. Giardia ve shigella gibi bakterilerin bağırsaklara yerleşmesi ile meydana gelen ishal, sıklıkla çocuklarda görülür. Bu bakterilerin dışkılama ya da idrar ile suya karışması ağza su kaçarak da bir başkasına bulaşması ise meydana gelir. Erken tedavi edilmediğinde vücut aşırı sıvı kaybından fonksiyonlarını yitirir. 

DIŞ KULAK YOLU İLTİHAPLANMASI

İshalden sonra görülen diğer en yaygın hastalıktır. Kirli suyun kulağa kaçması ile oluşan hastalık, iç kulaktan başlayıp dış alana kadar iltihaplanmasına neden olur. Kulak zarına ulaştığında işitme kaybına neden olabilecek kadar güçlü olan enfeksiyonlu hücrelerden korunmanın en basit yolu kulak tıkayıcı kullanmaktır.

GÖZ ALERJİSİ

Temizlenmeyen sularda kendiliğinden oluşan adenovirüsler su yolu ile göze kaçtığında, gözün içerisinde bulunan sıvının içine yerleşir. Gözün iltihaplanmasına ve kızarmasına neden olur. Erken tedavi edilmediğinde görme kaybına yol açabilir. Şiddetli göz ağrıları ve gözün kızarması gibi belirtilerle kendini belli eder.

İDRAR YOLU ENFEKSİYONU

Genital bölgeye yerleşen mantarlı bakteriler burada idrar yolu enfeksiyonuna zemin hazırlar. İdrar yaparken yanma, kaşınma ve kan gelmesi gibi belirtilerle kendini gösterir. Enfeksiyonlu hücreler yüzeyde kalmaz vücudun içerisine de geçer. İdrar yollunda iltihaplanmaya yol açar.

MOLLUSKUM KONTAGİOSUM BAKTERİSİ

Bu bakteri siğillere neden olur. Cilt yolu hastalıklarından en yaygınıdır. Bakteri hem su hem temas esnasında bulaşır. Yayılma ihtimali olduğundan sadece değdiği yere değil diğer bölgelere de hızla yayılır. 

HEPATİT A

Nadiren görülen bu virüs karaciğeri etkileyen viral bir enfeksiyondur. Karın ağrısı, sarılık, yorgunluk ve mide bulantısı gibi belirtilerle kendini gösterir. 

VÜCUT TEMİZLİĞİ NASIL YAPILMALIDIR?

KULAK TEMİZLİĞİ

Havuz ve deniz sonrası en sık yaşanan rahatsızlıklardan biri kulak iltihaplanmasıdır. Dış kulak yolunda biriken su, iç kulakta enfeksiyona neden olur. Bu sorunun yaşanmaması için içten dışa doğru kulak, temiz bir çubuk ya da bez yardımıyla temizlenmelidir. Aynı zamanda iltihap kurutucu damla ya da zeytin yağı damlatılarak da temizleme işlemi yapılabilir.

BURUN TEMİZLİĞİ

Burun mikroplardan arındırılmadığın da hava borularından sinüs kanallarının enfeksiyon kapmasına ve tıkanmasına neden olur. Böylece şiddetli baş ağrılarının yanı sıra sinüzit ve migren gibi rahatsızlıklar meydana gelir. Bu durumun yaşanmaması için deniz ve havuz sonrası bir su bardağı ılık suyun içerisine bir çay kaşığı tuz atıp iyice karıştırın. Daha sonra bu suyu burnunuzla nazikçe çekip tekrar atın.

GÖZ TEMİZLİĞİ

Gözün enfeksiyon kapmaması için havuz ve deniz sonrası temizlenmelidir. Banyo ile genel bir vücut temizliği sonrası gözünüze ılık çay poşetleri koyun ve 15 dakika dinlendirin.

ÖZEL BÖLGE TEMİZLİĞİ

Bikini bölgesi olarak da bilinen genital bölge, havuz ve deniz sonrası enfeksiyon kapmaya en müsait yerlerdir. Deniz ve havuzdan çıkar çıkmaz güneşlenmek istemiyorsanız ıslak mayolarla uzun süre dolaşmayın. Ilık bir duş sonrası genital bölge iyice kurutulduktan sonra kıyafetlerinizi giyiniz.

AĞIZ, DİŞ, MİDE VE BAĞIRSAK

Ortak kullanılan havuz veya deniz ağız ve diş sağlığını da oldukça olumsuz etkilemektedir. Yüzme esnasında yutulan su ile vücudumuza milyonlarca zararlı bakteri girer. Bu bakteriler ağızdan bağırsaklara kadar pek çok yeri olumsuz etkilemektedir. Dişte ki yara veya çürüklerin enfeksiyon kapma riskini artırır. Ağız kokusuna neden olur. Ayrıca midedeki asit oranını artırarak yemek borusunun hasar uğramasına sebebiyet verir. Bağırsaklara kadar inen bu bakteriler ishale neden olur. Bu sorunların yaşanmaması için havuz ve deniz sonrası ağza tuzlu suyla gargara yapılmalıdır. Mide ve bağırsak için ise limonlu soda tüketilmelidir.

Ispanağın rakibi, vitamin kaynağı aynı zamanda vücudu tüm hastalıklardan koruyan semizotu ile yaz aylarına çok yakışacak bir zeytinyağlı yemek pişirmeye ne dersiniz? Tadı muhteşem olan semizotu yemeği yanında yoğurtla beraber adeta küçük büyük herkesin sevdiği yemeklerden biri olacak. Pratik semizotu yemeği nasıl yapılır? tarifi yazımızda.

Semizotu, ekşi veya tatlı olmayan mayhoş tadıyla gönülleri fetheden bir sebzedir. Yüzyıllardır salata olarak sofralara taşınan semizotu, yüksek miktarda vitamin ve mineral içerir. Uzmanların yaptığı araştırmalara göre, kalp sağlığını koruyan semizotu yazın tezgahlarda yerini alır. Ispanağa benzeyen semizotu bazı yöre halkı tarafından pipirim olarak biliniyor. Semizotu ile tam yaz aylarına yakışan enfes bir ana yemek pişirmek isterseniz mutlaka zeytinyağlı tarifini denemelisiniz. Peki semizotu yemeği nasıl yapılır?

ZEYTİNYAĞLI SEMİZOTU YEMEĞİ TARİFİ:

MALZEMELER

1 bağ semizotu
1 yemek kaşığı biber salçası
1 adet soğan
Tuz
Zeytinyağı

YAPILIŞI

Öncelikle semizotunu bol suyun içerisinde güzelce yıkayarak ayıklayın.

Daha sonra geniş bir tencerenin içerisine zeytinyağını ve doğranmış soğanları alın.

Soğanlar ölene kadar kavurup daha sonra biber salçasını ilave edin.

Doğranan semizotlarını tencereye aktararak bir iki kere karıştırın. Ardından tuzu da ilave ederek kapağını kapatın.

Gerekirse çok az su ilave ederek pişmesini sağlayın. Pişen semizotunu yoğurtla beraber servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Gazinantep ve Hakkari mutfağının en meşhur lezzetlerinden biri olan simit kebabı yörelere göre oruk kebabı olarak da bilinen bir kebap türüdür. Muhteşem tadı ve doyurucu lezzetiyle herkesin çok seveceği simit kebabının tarifi haberimizin detaylarında bulabilirsiniz.

Gaziantep mutfağının müthiş lezzetlerinden biri olan simit kebabı, lezzetini içerisinde sarımsaktan alıyor. Aslında harlanmış kömür ateşinde misler gibi pişen simit kebabını evde de yapabilirsiniz. Misafirlerinize kalabalık sofralar kurmak isteyenlerin tercih edebileceği simit kebabını evinizdeki fırında da pişirebilirsiniz. Simit kebabının bir diğer özelliği de şişte şekillendirilmesi ama şişin üzerinde pişirilmemesi. Bu kadar anlatımdan sonra mutlaka bu kebabı denemelisiniz.

SİMİT KEBABI TARİFİ:

MALZEMELER

500 gr dana – kuzu karışık yağlı kıyma
1 çay bardağı ince bulgur
1 adet büyük kuru soğan
4 diş sarımsak
Tuz
karabiber
pul biber

YAPILIŞI

Öncelikle bulguru bir kaba alıp ılık su ile kısır gibi ıslatarak başlayın. 

Bulgur şişerken kuru soğan ve sarımsakları rendeleyin. 

Yaklaşık 15 dakika sonra bulguru yoğurma kabına alıp içerisine kuru soğan sarımsak tuz karabiber pul biber ekleyip güzelce yoğurun.

Tüm malzemeler birbiriyle özleştiğinde bir mangal şişini alıp parça parça etten alarak şekil verin.

Etleri şişten ayırarak fırın tepsisine dizin. 200 derecelik fırında üzerleri kızarana kadar pişirdikten sonra yanında közlenmiş sebzelerle servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Son dönemlerin en trend makyaj uygulamalardan biri olan ve kaştaki boşlukları doldurarak kusursuz bir görünüme ulaştıran ‘Microblading 3D Kıl Tekniği’ hakkında merak edilen soruları yanıtladık. Microblading 3D Kıl Tekniği nedir? Microblading 3D Kıl Tekniği cilde bir zararı var mıdır? Microblading 3D Kıl Tekniği fiyatı nedir? Kıl tekniği ile kaş doldurma doğal bir görüntü oluşturur mu? sorularının yanıtı yazımızda.

Kaş, yüzdeki ifadeyi ve mimikleri ortaya çıkaran bir yapıdır. Kişiye göre değişen renkleri ve seyrekliği gelişen teknoloji sayesinde değiştirebilirsiniz. Özellikle son yıllarda popüler olan ve yüzde doğal bir görünüm oluşturan kaş doldurma teknikleri her şeyden önce kişinin yüzündeki mimiklerini de etkilemeyecektir. Kıl tekniği denilen kaş doldurma yöntemi de işte burada devreye giriyor. Microblading 3D kıl tekniği adı verilen bu yöntem, dövmeden farklı olarak kaş bölgesinin içini boyamak yerine özel microblading kalemi ile kaş bölgenize tek tek çizgiler çizilerek, gerçek kaş görünümü vermesidir. 

Bu uygulamayı yaptırmaya karar verdiğiniz zaman, yaptırmak istediğiniz kişinin sertifikalarına, lisanslarına ve önceki çalışmalarına bakabilirsiniz. Deneyimli kişiler, sizin sorduğunuz tüm soruları cevaplar ve size bütün işlemi başından sonuna kadar anlatırlar. Microblading yapılacak yerin temiz ve steril olması da çok önemlidir. Microblading işlemi için acele edilmemesi gereklidir ve bir saat gibi bir sürede bitemez. 

Microblading 3D kıl tekniği, seyrek veya dökülen kaşları daha düzgün bir görünüme kavuşturmak için yapılıyor. Kaşların doğal görünümü bozulmadan, ten rengine ve saç rengine uygun bir renk seçilerek uygulanıyor.

3 yıla kadar kalıcı olduğu söylenen Microblading 3D kıl tekniğinde en önemli detay yüzün ve kaş şeklinin doğallığını bozmadan yapılmasıdır. Uzmanlar, kaşa uygulamayı yapmadan önce mutlaka kalem veya far ile şekillenmesini sağlıyor. Bu, en uzun ve en önemli kısımdır. Bu sayede kaşın doğal bir formda olması sağlanır. Kaş şekli, altı farklı ölçüyle bulunur.

Kaşın şekli belirlendikten sonra anestezik bir kremle uyuşturularak, acısız bir şekilde boş olan kaşlara minik çizikler atılır. Bu yöntemi yaptırmadan önce mutlaka daha önce uygulanan kişilerden bilgi alın. Çünkü yanlış işlem yapıldığında geri dönüşü çok zordur. 

Kaş kontürü uygulamasında hijyen çok önemlidir. Kullanılan aparatların mutlaka tek kullanımlık olmasına dikkat edin. 

İşlemin en iyi tarafı, işlemden hemen sonra kötü bir görüntünün olmamasıdır. Yeni kaşlarınız işlemden çıkar çıkmaz selfie çekilmek için hazır olacaktır. Kaşların iyileşme süresi, kişiden kişiye değişir ama ortalama 25 – 30 gün arasında iyileşecektir. 1 ay sonra kaşlardaki beğenilmeyen ve boş kalan yerler için 40 dakikalık bir düzeltme işlemi yapılacaktır. İşlemden sonra minimum 10 gün makyaj ve günlük hayatınızda kullandığınız cilt bakım ürünlerini o bölgeye uygulamamalısınız.

Bazı insanlar 30 günde bir kaşlarına rötuş yaptırıyor. Ancak sadece bir işlem ve bir rötuş uygulaması ile 8 ile 18 ay arasında kadar kalıcılık sağlar. Yukarıda da yazdığımız gibi kuru ciltlerde kalıcılığı artarken, yağlı ciltlerde de daha kısa ömürlü olur. İşlemin fiyat aralığı 1000-1500 TL arasıdır.