Şunun için etiket arşivi: Kadın

Koronavirüs salgınından sonra uzmanlar özellikle kapalı ortamda klimalı gibi alanlarda çalışanlar için ciddi uyarılarda bulundu. Sulak ortamda artan lejyoner virüsü klima ve duş başlığı gibi alanlarda da yaşamaktadır. Bu anlar temizlenmediği takdirde virüs ciddi sağlık sorunlarına zemin hazırlar. Eklem ağrısı ve kuru öksürük gibi belirtilerle kendini gösterir. Peki Lejyoner hastalığı nedir? İşte cevabı:

Legionella pneumophila bakterisi akarsu, nehir, göl, sauna, buhar odaları, hamam, jakuzi, fıskiye havuzu, klima ve duş başlığı gibi ortamlarda çoğalır. Hemen hemen her gün birçok insan bu bakteriye maruz kalır lakin bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler de akciğere yerleşir. Hastalık tarihte ilk kez 1976 yılında İtalya’da lejyoner yani Roma askerlerinin topluluğunda görülmesiyle Lejyoner hastalığı adını alır. Bağışıklığı zayıf olan insanlar daha hızlı yakalanır. Sulak alanlarda çoğalan virüs sinüs yollarında boğaza oradan akciğere yerleşir. Akciğeri fonksiyonlarını olumsuz etkilediğinden zatürre hastalığıyla karıştırılır. Uzmanlar pandemi sürecinde koronavirüsten kaçarken bu tarz virüslere yakalanma oranın tehlikesinden bahsetti. Kapalı ortamda çalışan ve klima kullanımının artığı bugünlerde bu tarz vakaların artmasıyla uzmanlar uyarılarda bulundu. Sıklıkla klimaların temizlenmesi gerektiğinin altını çizen uzmanlar koronavirüs sonrası ciddi diğer virüslerin ihmal edildiğini belirtti. Sigara kullanan ve sağlıksız beslenenler için tehlikeli olan lejyoner virüsünün Temmuz ve Ağustos aylarında risk oranının yüksek olduğu hatırlatıldı. 

LEJYONER HASTALIĞININ BELİRTİLERİ

Yüksek ateş, halsizlik, eklem ağrısı, kuru öksürük, baş ağrısı ve nefes darlığı gibi belirtilerle lejyoner hastalığı kendini gösterir. Erken tanı her hastalıkta olduğu gibi lejyoner hastalığında da büyük önem taşır. Aksi halde erken teşhis edilmeyen bu hastalık ölüme bile yol açar.

Erken teşhis edilen hastalık lejyonella bakterisinin vücuttaki evresine göre değişir. İlk evrede olan bakteriye antibiyotik tedavisi uygulanır. Ancak hastalık orta veya son evredeyse kontrol altına almak için hasta yoğun bakım ünitesinde tedavi edilir.

Bu bakteriye maruz kalmamak için; klimalar, duş başlıkları, çeşme uçları, lavabolar ve havuzlar sürekli temizlenmelidir.

KİMLER RİSK ALTINDADIR?

– Hastane çalışanlar

– Uzun süre kanser tedavisi gören kişiler

– Kortizon tedavisi görenler

– Organ nakli olmuş hastalar

– Sürekli alerjisi olanlar

– Astım ve KOAH hastaları

– Yaşlı ve çocuklar

LEJYONER HASTALIĞININ TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Her riskli enfeksiyonlu hastalıkta olduğu gibi lejyoner hastalığında da antibiyotik tedavi ile başlanılır. Ancak bu süreçte bol bol su tüketimi sağlanır. Virüslerin akciğer ya da boğaza yapışmaması için su en doğal tedavidir. Bu tarz enfeksiyonlar evde doğa yolla tedavi edilmez bu yüzden mutlaka bir uzmana başvurulması gerekir. Hastalık yüksek ateş nedeniyle farklı sağlık sorunlarına neden olmadan profesyonel yollarla durdurulmasında fayda var. Bunun yanı sıra yüksek ateş dolayısıyla yaşanan vücut ağrıları da dindirilir. 

Milyonlarca öğrencinin hayatlarının dönüm noktalarını oluşturan sınavlarda her ne kadar çalışmak bilgi edinmek ya da test çözmek önemli ise bir o kadarda beslenme, uyku ve aktivitelerde bir o kadar önemlidir. Peki sınav sabahı nasıl beslenilmelidir? Uzmanlar sınav sabahında yapılan kahvaltının sınavı yüzde yüz etkileyeceğini savunur. Merak edilenlerin hepsi haberin detayında:

Sınav maratonu her yıl belli aylarda öğrencilerin yaşadığı kabus gibi bir dönemdir. Bütün yıl emeklerini iki buçuk saatte sığdırmak zorunda kaldıklarından aşırı stresli olurlar. Bu stres beynin konsantre gücünü etkiler. Beyin odaklanmadıkça kişideki korku artar bu da adrenalin salgılanmasına ve kan akışının hızlanmasına neden olur. Artan kan akışı kalp ritmini olumsuz etkiler. Bunun yanı sıra vücudun sistemlerinde ciddi bozulmalara zemin hazırlar. Ter bezlerindeki artış vücut ısısındaki değişim kişinin sınavını ve bütün hayatını olumsuz etkiler. Bu gibi durumlarda psikologlar ve beslenme uzmanları sınav sabahı öğrencilerin bazı hususları dikkate alması konusunda uyarılarda bulunur. Sınav akşamında saat 23:00’da uyku pozisyonunda olunması gerektiğini uyumadan bir saat önce bir muz ve bir bardak papatya çayının daha rahat bir uyku çekmelerine yardımcı olacağını belirtiyor. İyi bir uyku daha zinde uyanmayı sağlar. Sabah uyanır uyanmaz temiz bir hava solumak için cam açılıp nefes kontrolü yapılmalıdır. Daha sonra bir kaç rahatlama hareketi yapıldıktan sonra ılık bir su ile duş alınıp temiz kıyafetler giyilmeli. Büyüklerimizin de dediği gibi “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” bunun için güzel bir kahvaltı sizi stresten uzak tutacaktır. Konsantrenizi artıracaktır. Kahvaltıyı sınavdan bir saat önce rahat rahat yapın.

SINAV SABAHI NASIL BESLENİLMELİDİR?

Bir kaç dal maydanoz ve naneyi bir buçuk bardak limon suyu, dört buz parçası, yarım çay bardağı kadar pudra şekeri ile blendırdan geçiriniz. Bu karışımı kahvaltıya başlamadan önce tek seferde içiniz. 

Daha sonra bir dilim yağsız peynir, bir yemek kaşığı bal, iki küçük domates, iki salatalık, 10 zeytin tüketin.

Yeşillik, karpuz, portakal ve kavun gibi sebze meyve bol bol tüketmenizde fayda var. 

Sınav yerine giderken yolda su tüketin ve yanında kuru yemiş örneğin; kuru kayısı, ceviz, badem ve fındık gibi enerji veren besinlerden ortalama 5-6 tane yiyin.

Sabah kahve tüketmemeniz daha iyi olacaktır. Çay ise şekersiz tüketmeye dikkat edin.

Sınav saatine kadar mutlu olacağınız işlerle uğraşın. 

O sabah erken kalkmakta kahvaltı kadar faydalıdır.

ZİHİN AÇAN BESİNLER!

Sınavdan günler önce zihnin açık olması için düzenli bir beslenme uygulanmalıdır. Beslenme özellikle sinir hücrelerinin yenilemesini sağlar. Bu da beynin konsantre gücünü artırır. Sınava daha sağlıklı girmek için önerilen beslenme düzenin de uzmanlar mutlaka protein bakımından zengin olan yumurta olması gerektiğini vurguladı. Bunun yanı sıra B vitaminleri grubu da zihin açar. Brokoli ve lahana bunların başında gelir. Ayrıca bitter çikolata da mutluluk hormonunu artırıp stresi azalttığı için zihin açıklığı için fayda sağlar. Sınav zamanından bir ay önce başlanması gereken bu düzenli beslenme de yaz zamanına denk geldiğinden bol bol sıvı oranı yüksek olan besinler olması gerekiyor. Karpuz, çilek ve kavun bunların başında gelir. 

BUNLARI SAKIN TÜKETMEYİN!

Sınavdan bir gün önceki akşam ağır yağlı besinlerden uzak durun. Yağlı ve karbonhidratlı besinler sinir sistemini ve metabolizmayı olumsuz etkiler. Kabızlık ay da tam tersi ishal gibi hastalıkları yaşamamak içinde bu tür besinlerden uzak durmak gerekir. Daha hafif yağsız ve lif oranı yüksek sebze besinler tüketerek ayran ve yoğurt gibi kalsiyum deposu yiyecekler tüketerek vücudun direncini yükseltmekte fayda var. Uzmanlar sınav sabahı ekmek, poğaça, simit ve açma gibi besinleri tüketme konusunda da uyarıda bulunuyor. Ayrıca işlem görmüş sucuk ve salam gibi besinlerde beyni olumsuz etkilediklerinden dolayı tüketilmesi önerilmez.

Çiçekli, benekli, geometrik ya da başka tasarımlar… Desenli gömlekler, her sezonunun en çok tercih edilen modellerinden. Hem pantolonlar hem de eteklerle rahatlıkla kombinlenebilen bu parçalar için stil önerileri ve kombin tüyoları bulunuyor. Desenli gömleklerle hangi aksesuarlar uyum sağlar? Sizler için desenli gömlekler için kombin önerilerini derledik.

Bazı parçalar her sezona hitap etme gücüne sahiptir. Bu parçaları kombinlemek, aynı zamanda oldukça da zordur. Bu parçalar arasında desenli gömlekler bulunur. Desenli gömlekler, kombin yapma nedeniyle giyimi en zor olan ve cesaret isteyen parçalardandır. Ancak desenli gömlekler için doğru bir kombin uygulanırsa, bahsedilen zorluk da ortadan kalkmış olur. Peki desenli gömlekleri doğru kombinlemenin tüyoları nelerdir? İşte desenli gömlek kombinleriyle ilgili tüm bilinmesi gerekenler:

DESENLİ GÖMLEKLER NASIL KOMBİNLENİR?

Desenli gömlekleri kombinlerken, klasik bir gömlek kombinlemesinde uyguladığımız tüyoları uygulamamız yeterli olacaktır. Ancak bunun dışında uygulayacağımız birkaç ekstra da bulunuyor. Bunlara yakından baktığımızda karşımıza çıkacak olan noktalar şunlar:

– Ayakkabı seçimi yaparken desenlere yönelmeniz önerilir. Topuklu ayakkabılar, deseni ön plana çıkarmak konusunda etkili olur. Bununla birlikte bir diğer önemli nokta ise kilo kısmıdır.

– Yatay çizgiler ve desenler daha kilolu ya da kalın belli bir görüntü oluşturur. Bu nedenle eğer ince bir bel görüntüsü oluşturmak ve daha zayıf görünmek için dikey çizgiler ve desenler tercih edilmeli.

– Desenli gömlekler, hareketli parçalar oldukları için hareketliye hareketli bir parça göz yorulmasına neden olabilir. Bu nedenle düz bir parça ile tamamlanması önerilir. Hareketli bir gömleğe, düz renk bir pantolon ya da etek.

– Aksesuar konusunda gömleğin karmaşık renklerinden yararlanılması öneridir. Yani, sarı siyah tonlarında bir gömlek giyecekseniz, küpeniz de bu tonlardan biri olmalı. Böylelikle bir denge ve uyum sağlamış olursunuz.

Yaz aylarının gelmesiyle beraber sofralardaki yerini almaya başlayan koruk hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Özellikle Ege bölgesinde sıklıkla tercih edilen koruk olgunlaşmamış üzümün ilk haline denir. Suyunun yanı sıra turşusu ve salatası da yapılır. Bağışıklığı virüslere karşı güçlendirirken sindirimi de kolaylaştırır. Koruk suyunun faydaları ve daha birçok bilgi:

Üzümün olgunlaşmamış haline koruk denir. Koruk meyvesinin tadı bu yüzden ekşimsidir. Erikle benzer bir tada sahip olan koruk, suyu çıkartılarak tüketilir. Yüzyıllardır Akdeniz ülkelerinde tüketilen koruk özellikle metabolizmayı düzenler. Hem Türkiye de hem de Avrupa ülkelerinde endüstriyel bir payı vardır. Koruk çiftçiler tarafından özellikle yetiştirilir. sadece suyu değil aynı zamanda turşusu da kurulur. Hatta yöre halkı koruk meyvesini baharatlayarak salata da elde edip tüketir. İçerdiği güçlü mineraller hücrelerin hızla yenilenmesini sağlar. Bu yüzden şifa amaçlı tüketilir. Kan basıncını dengeler. Ayrıca kandaki şeker oranını korur. Yerli halk tarafından alternatif içecek olarak tüketilen koruk suyu evde de yapılır. Anadolu da kültürel bir lezzet olan koruk özellikle Ege mutfağının vazgeçilmezidir. 

KORUK SUYU NASIL YAPILIR?

Olgunlaşmamış üzümler yani koruk toplanır. Yarım kilo koruk büyük bir tencereye dalları ayıklanarak konur. Korukların üzerini geçene kadar su eklenir. İçerisine bir su bardağı şeker ve bir çay bardağı sıkılmış limon suyu eklenir. Kısık ateşte kaynaması beklenir. Yaklaşık bir saat kaynadıktan sonra ocaktan alınır. bir tülbetin derin bir kapın üzerine yayılır. Tülbentin üzerine koruk suyu eklenir. Su tülbentin altındaki kapa tortu olmadan geçer. Daha sonra tülbent bağlanarak sıkma işlemine devam edilir. Sonra tekrar koruk suyu tencereye ekleyip ıtır otu ilave edilir. Biraz daha kaynadıktan sonra soğutulup servis edilir. 

KORUK SUYUNUN FAYDALARI!

Genellikle yemek öncesi tercih edilen koruk sindirimi kolaylaştırma ve hazımsızlık gibi sağlık sorunlarının yaşanmasının önüne geçilir. Bunun yanı sıra bağırsakların besinlerin daha kolay enzimlemesini destekleyerek kabızlık gibi sorunların yaşanmasını da engeller. 

Halk arasında koruk suyu göz hastalıklarına fayda sağladığı düşünülüyor. Özellikle göz içindeki sıvı oranını yükselterek ileri yaşlarda görülme ihtimali olan katarak gibi hastalıkların oluşumunun da önüne geçer. 

Soğuk sunulduğunda vücudun hararetini alır. Sıcaklığını düşürerek ani ateşlenme ya da beyin kanamasının önüne geçer. Ayrıca koruk kan basıncını da dengelediğinden vücutta yaşanacak olan şuursuz kan dolaşımının önüne geçer. Bu da kalp sağlığına faydalıdır. 

– Vücuttaki toksinleri atarak ödem oluşumunun önüne geçer. Bu aynı zamanda kilo vermek içinde ideal bir yoldur. Ayrıca vücuttaki fazla ödemin ve toksinlerin atılması karaciğer fonksiyonunu olumlu etkiler. Böylece ciltte daha güzel olur. 

Antioksidan özelliği sayesinde bağışıklık sistemini de güçlendirir. Böyle de virüs ve bakterileri kolayca vücuttan atar. 
 

Koruk suyu ayrıca doğal bir taş ve kum dökücüdür. Böbreklerin işlevselliğini artırarak hem oluşmasını hem de oluşmuş olan kum ve taşın ağrısız bir şekilde atılmasını sağlar. 

Yaptığı koreografi ve defilelerle moda sektöründe oldukça tanınan Asil Çağıl, tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüsle ilgili konuştu. Virüsün moda dünyasını da etkilediğini belirten Çağıl, ‘Koronavirüs sonrası moda dünyasında hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.’ açıklamasında bulundu.

Koronavirüs salgını tüm dünyayı etkisi altına aldı. Birçok sektör ekonomik açıdan zarar görmeye başladı. Bu sektörlerden biri de moda. Ünlü koreograf Asil Çağıl, süreçle ilgili olarak, ‘Koronavirüs salgını, tüm dünya için birçok şeyi değiştirdi. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu değişiklikler  temizlik anlayışından, yeme içme alışkanlıklarımıza, sosyalleşmeden, gezme , seyahat , tatile, iş ve giyinmeye kadar  hayatımızın birçok alanına yansıyor.’ açıklamasında bulundu.

Bu süreçte dijital defile haftaları da yoğunlaşmaya başladı. New York Moda Haftası, Shanghai Moda Haftası, Milano Moda Haftası bu defileler arasında yer alıyor. Ancak tekstil firmaları bu duruma pek sıcak bakmıyor. 

Çağıl bu durum için, ‘Koronavirüsün çıktığı günden bu yana her sektörde olduğu gibi sayısız defilemiz iptal oldu. Bu işi meslek olarak yapan modeller bu süreçte çok zorlandılar.Herkesin çok büyük maddi kayıpları oldu. Bu süreçte bu işten istediği maddi olanağı bulamayan genç ve başarılı modeller belki de başka sektörlere yönelecekler. Ekonomilerdeki küçülmeye paralel olarak, harcamalarımız da daha az ve kısıtlı olacak. Tekstil için daha az koleksiyon daha az model tasarlanıp üretilecek diyebilirim. Daha kaliteli kendi stilimizi yansıtan daha zamansız ve uzun kullanımlı parçaları tercih edeceğiz.’ açıklamasında bulundu.

Birçok insanın yaşadığı ancak üzerinde durmadığı sağlık sorunlarından biri gece uykuda terlemedir. Peki gece uykuda terlemenin nedenleri nelerdir? Erkeklere oranla kadınlarda sık sık yaşanan rahatsızlığa başka hastalıklar neden olmaktadır. Özellikle ruhsal hastalıklar ve hormonsal dengesizliğin neden olduğu gece uykuda terleme hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık.

Uyku  insan fizyolojisinin otomatik ihtiyaç duyduğu bir aktivitedir. Vücut özellikle bu süreçte kendini yenileme ve dinlenme fırsatı bulur. Bu yüzden uyku insan sağlığını da etkiler. Yaklaşık 85 uyku hastalığı vardır. Günümüzde giderek çoğalan kronik uykusuzluk bunların başında gelir. Uyku bozukluğunun birçok nedeni vardır. Bunlar arasında en yaygını ruhsal hastalıklardır. Özellikle 25 -40 yaş arasını tehdit eder. Uykusuzluk sanıldığı gibi basit bir rahatsızlık değildir. İntiharla bile sonuçlanan vakalar vardır. Uykusuzluğun yanı sıra uyku sırasında da yaşanan bazı olaylar ya da hastalıklar bir başka rahatsızlıklara zemin hazırlar. Bunlardan biri de gece uykuda terlemedir. Halk arasında gece terlemenin kötü rüyadan kaynaklandığı bilinse de aslına uyurken terleme tamamen bilimsel bir durumdur. Hatta bazı uzmanlara göre rahatsızlıktır. Vücudun gece yatarken yenilenmeye geçmesi gibi hastalanması da olası bir faktördür. Özellikle gün içerisinde biriken zararlı toksinler veya hücreler gece harekete geçerek hastalıklara neden olur. Gece terlemenin beraberinde halsizlik, kilo kaybı ve ağrılar yaşanır. 

GECE UYKUDA TERLEMENİN NEDENLERİ NELERDİR?

Değişen hormon miktarı terlemeye neden olan en önemli faktördür.

Gün içinde aşırı tüketilen yağlı besinler terlemeye yol açar.

Üst solunum yolları ile vücuda giren virüslerde terlemeye neden olur.

Beyinin herhangi bir hasara uğraması vücut ısısını etkiler. Bu da özellikle baş bölgesinde terleme gibi belirtilerle kendini gösterir.

Kullanılan bazı ilaçların yan etkileri de terlemeye yol açar.

Kandaki şeker oranının artması ter bezlerini harekete geçirir bu da genellikle bacak arası ve kolduk altında kokulu terlemeye neden olur. 

Böbrekleri üşütmek ya da böbrek üstü bezlerinin iltihaplanması da terleme yaşanmasına sebebiyet verir.

Nadiren de olsa kanser hastalıklarının ilk belirtisi arasında terleme vardır. 

GECE TERLEME BELİRTİSİ!

Terleme belirtisi bazen mariz olarak kendini göstermez. Kalın giyinilmemesine rağmen sabah uyandığınız da sırtınızın ya da yüzünüzde terleme varsa bu gece terlemesi belirtisi olabilir. Bunun yanı sıra saç diplerinizideki yağlı tabaka da terlemeye işarettir.

TERLEMEYE İYİ GELEN DOĞAL YÖNTEMLER…

Terlemeyi azaltmak için vücudun yeterli miktarda magnezyum ve B vitaminine sahip olması gerekir. Bu durum içinde;

Her sabah bir çay bardağı sıkılmış domates suyu içilebilir. Domates içerdiği antioksidan sayesinde ter bezlerine neden olan virüs ve hastalıkları idrar ve dışkılama yolu ile vücuttan atar.

Yeşil çayda yatıştırıcı maddeler içerdiğinden terlemeye neden olan zararlı hücrelerin sayısını azaltmaya yardımcı olur. Uzmanlar günde iki bardak yeşil çay tüketilmesi gerektiğini vurguluyor.

 Bir çay kaşığı meşe ağacı kabuğu, okaliptüs ve ceviz yaprağını yaklaşık 1 litre suda kaynatınız. Karışımı süzdükten 1 litreye kadar soğuk su ekleyerek terleyen bölgeleri bu suyla temizleyiniz.

Protein açısından doğada en zengin besinlerden biri olan mantarın birçok çeşidi bulunur. Bunlardan biri de matsutake mantarıdır. Çam mantarı olarak da bilinen bu mantar oldukça pahalıdır. Çam ağaçlarının dibinde yetişen bu mantar yurt dışına da ihraç ediliyor. Peki Matsutake mantarı nedir? Haberin detayında Matsutake mantarının faydalar ve nasıl tüketileceğine dair her şey bulunuyor:

Kırmızı çam ağaçlarının diplerinde nadiren bulunan matsutake mantarı Japonya mutfaklarının vazgeçilmez lezzetidir. Yüksek oranda protein içeren matsutake mantarı, trüf mantarından sonra dünya da en pahalı satılan mantar türüdür. Ülkemizde bol miktarda bulunan Sedir ormanlarının içinden toplanan matsutake mantarları Japonya’ya ihraç ediliyor. En kalitelisi Antalya da bulunan matsutake mantarına aynı zamanda çam mantarı da denir. Çam ağaçlarından dolayı aromatik bir kokuya sahip olan matsutake mantarı, Japonya geleneksellerinde krallar ve saray tarafından tüketilirdi. Uzun ömrün sırrı olarak bilinir. Japon araştırmacıları mantarı Tricholoma matsutake olarak kullanılır. Japon bilim insanlarının araştırmalarına konu olan matsutake mantarı, hücreleri yenilemede oldukça etkilidir. Bu yüzden kanser tedavisinde etkili olabileceği düşünülüyor. Tıpkı diğer mantar türleri gibi sotesi ya da kızartması yapılır. Ayrıca mangalda da pişirilebilir. 

MATSUTAKE MANTARININ FAYDALARI!

– Yüksek oranda protein içeren matsutake mantarı bağışıklık sistemini güçlendirir. Et tüketemeyenler için güçlü bir kaynak olan matsutake vücudun direncini artırır. Virüs ve bakterilere karşı vücudu koruyan matsutake mantarı uzmanlar tarafından tüketilesi tavsiye edilen besinlerin ilk sırasında gelir.

– İçeriğinde yüksek miktarda B vitamini bulunan matsutake mantarı kan yapıcı hücrelerin sayısını artırarak kansızlığı önler. Kronik yorgunluk ya da saç dökülmesi gibi sağlık sorunlarının da yaşanmasını engeller. 

– Düşük miktarda kalori ve yağ içeren matsutake mantarı, diyet listelerinde de eklenebilir. Günde bir öğün bile tüketildiğinde gerekli vitamin ve minerali sağlar. Bunun yanı sıra hızla kilo vermeye yardımcı olur. 

Sinir hücrelerini yenileyen matsutake mantarı, beynin konsantre gücünü artırır. Özellikle çocuklardaki dikkat dağınıklığını engeller. Zihni güçlendirir. Matsutake sinir hücrelerini güçlendirdiğinden  psikolojik rahatsızlıklarını da önüne geçer.

Cilt hücreleri içinde fayda sağlayan matsutake mantarı gençleştirdiği mucizesine inanılır. Özellikle dermis tabakasını yenileyen matsutake mantarı, sivilce ve akne gibi sorunların ortaya çıkmasını engeller. 

– Kemik ve kas sistemini güçlendiren matsutake mantarı, gelişimlerine de katkı sağlar. Ayrıca matsutake mantarı, romatizmal hastalıkların yaşanmasının önüne geçer. 

Yemeklere ayrı bir lezzet veren aynı zamanda şifasıyla ünlü sarımsağı sadece bütün şekilde değil, toz yaparak da yemeklerin içinde kullanabilirsiniz. Hem bu şekilde yemeğin içerisinde büyük büyük görünmeyecektir. Yurt dışında oldukça popüler olan sarımsak tozunun evde yapımını ve püf noktalarını sizlerle paylaşıyoruz.

Sarımsak, Alliaceae familyasına dahil olan, Allium cinsinden bir soğanlı bitki türüdür. Eski çağlardan beri çok yaygın kullanılan sarımsak antifungal ve antioksidan özelliklere sahip olup, kansere karşı koruyucu bitkilerin başında gelir. Özellikle soğuk algınlığı ve grip karşı koruyucu olan sarımsağı kokusundan ve tadının acı olmasından dolayı herkes tüketemeyebilir. İşte tam da bu noktada imdadınıza yetişecek enfes sarımsak tozu yer alıyor. Sarımsak tozu öğütülmüş, susuz sarımsaktır. 18. yüzyılda Fransa’da yaşanan veba hastalığını önlemek amacıyla kullanılan sarımsak tozu salatalara, çorbalara, yemeklere, mezelere katılabiliyor. Taze sarımsağın kurutulup toz haline getirilmesi ile meydana getirilen sarımsak tozu oldukça lezzetlidir. Taze sarımsak normalde %80 oranında su içerir. Kurutulma işlemine tabi tutulan sarımsakta su oranı oldukça düşer. Daha çok lezzetli hale gelir.

PEKİ SARIMSAK TOZU NASIL YAPILIR?

İstediğiniz miktarda sarımsakların kabuklarını soyup, baş kısımlarında yer alan tepecikleri temizleyin.

Daha sonra temizlenen sarımsakları yuvarlak yuvarlak doğrayın.

Doğranan sarımsaklar fırın tepsisi üzerine serilen yağlı kağıt üzerine dizin.

Fırın tepsisine sererken dikkat edilmesi gereken nokta üst üste gelmemeleridir.

200 derecede sarımsaklar iyice kuruyuncaya kadar kavurun.

Sarımsaklar ele alındığında sertleşmişse ve rengi değişmişse iyice kavrulmuş demektir.

Sarımsakları fırın tepsisinden alıp, temiz bir bez ya da ince bir tülbent üzerine serin.

Soğuduktan sonra içinde bulunduğu tülbent bohça halinde toplanarak havanın içine koyun.

Un haline getirilen sarımsaklar yaklaşık 30 dakika oda sıcaklığında dinlendirin.

Dinlendirdikten sonra sarımsak tozu karıştırın ve cam bir kavanoz içine koyup kapağı sıkıca kapatın.

Işık kapalı bir yerde yaklaşık 24 saat bekledikten sonra kullanılabilir.

Mutlaka kuru ve nemsiz bir yerde saklanması gerekir.

SARIMSAK TOZUNUN FAYDALARI NELERDİR?

Kan akışını hızlandırıcı etkiye sahip olan sarımsak tozunun tansiyon dengeleyici bir özelliği vardır. Doğal bir ürün olan sarımsak tozu yemeklere lezzet verirken, kan şekerini de düzenler. 

Metabolizmayı hızlandırıcı etkiye sahip olan sarımsak tozu, sağlıklı bir diyet ve egzersize ek olarak da kullanılabilir. 

Mide ve bağırsaklarda şişkinlik ve gaz oluşturabilen vücudu enfeksiyonlara karşı da korur.

Çok yemek yemeden kaynaklı ortaya çıkan hazımsızlık, şişkinlikle karıştırılsa da tamamen farklı sağlık sorunlarıdır. Şişkinlik çok yemekten dolayı midenin şişmesidir. Hazımsızlık ise yemeği sindirmeme sorunudur. İki sağlık durumu da çok yaşanır. Özellikle özel günlerde ve davetlerden sonra yaşanan hazımsızlık hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Peki hazımsızlık nedir ve belirtileri nelerdir?

Sindirim sistemi vücuda alınan besinleri ayrıştırdıktan sonra zararlı olanları atmakla görevlidir. Sağlıklı bir yaşam için sindirim sistemindeki organlar vücudun olmazsa olmazlarındandır. Sindirim sistemindeki üçüncü bölge olan mide ise bunlardan en önemlisidir. Çünkü alınan yemekler burada öğütülür. Bu yüzden uzmanlar yemek yerken dikkat edilmesi konusunda kişilere uyarı da bulunuyor. Hızlı, yavaş, az ve çok yeme gibi alışkanlıkların midenin fonksiyonlarını olumsuz etkiler. Bu yüzden metabolizmaya göre ortalama düzeyde bir yemek alışkanlığı ve akabinde tüketilen besinlerin sindirime faydası olması gerekir. Yaşanılan en sık sağlım sorunu ise hazımsızlıktır. Bilim literatüründe Dispepsi olarak geçen hazımsızlık genellikle halk arasında şişkinlikle karıştırılır. Ancak şişkinlik ve hazımsızlık tamamen farklı sağlık sorunlarıdır. Şişkinlik karının yemeklerden sonra şişmesi ve ağrımasıdır. Hazımsızlık ise yemeklerin öğütülmemesi yani sindirilmemesi durumudur.

HAZIMSIZLIĞIN BELİRTİLERİ NELERDİR?

HAZIMSIZLIĞIN NEDENLERİ NELERDİR?

Düzensiz ve aşırı yemek yeme, öğütülmesi zor besinler tüketilmesinin yanı sıra bazı riskli hastalıklarda hazımsızlığa neden olur. Reflü, ülser ve mide fıtığı bu rahatsızlıkların başında yer alıyor. Aynı zamanda gaz sıkışması, mide sıvısında dengesizlik, bağırsak iltihaplanması da hazımsızlığın yaşanmasına neden olan durumlar arasındadır. Bazı uzmanlar ruhsal hastalıklarında hazımsızlığa zemin hazırladığını belirtiyor. Kafein, acı, karbonhidrat sonrası bu sağlık sorununun riski artar.

HAZIMSIZLIĞA İYİ GELEN DOĞAL KÜRLER…

– Sindirimde birikmiş havayı boşaltmanın en etkili yolu kabonattır. Yemek yedikten sonra oluşan karın gazı için bir bardak suya yarım yemek kaşığı karbonatı karıştırarın yemekten sonra bir bardak içiniz.

– Hazımsızlığın neden olduğu şişlik ve krampları gidermek için parça zencefili kaynamış suyun içerisine atın demlenmesini bekleyin. Ardından içerisine 5 damla limon sıkarak tüketiniz.

– Nane içerdiği ferahlatıcı ve çözücü maddeler sayesinde hazımsızlığa iyi gelen en etkili doğal yöntemdir. 10 yaprak naneyi 15 dakika kaynatın içerisine yarım çay kaşığı tuz ve 5 damla limon sıkarak tüketiniz. 

– Nohutta içerdiği çözücü madde sayesinde midede enzimlenmeyen besinleri parçalar gaz ya da dışkılama yolu vücuttan atar. 250 gram nohutu 8 bardak su ilave ederek kaynatın. Daha sonra elde ettiğiniz nohut suyunu yemeklerden sonra bir bardak içiniz.. 

– Anason çayı, hazımsızlığı ve beraberinde gelen şişliği en kolay geçiren doğal yöntemlerden biridir. Bağırsaklarda ve midede emilmemiş ve gaza neden olmuş zararlı bakterilerin oranını azaltır. Anason bitkisini 10 dakika kaynatın ardından 5 damla limon sıkın ve bir adet çubuk tarçın ilave edin. 15 dakika demlendikten sonra günde bir bardak tüketebilirsiniz.

HAZIMSIZLIĞI ÖNLEMEK İÇİN NELER YAPILMALIDIR?

Tek seferde aşırı yemek yerine gün içerisine yemek öğünlerini bölerek yemek.

Kötü alışkanlıkları bırakmak. Kafeini azaltmak.

Ruhsal sorunları tek başına atlatmak yerine bir uzmana danışmak.

Yemek sırasında midenin hava almaması için konuşmamak.

Gece yemek yememek.

Aşırı yağlı baharatlı besinlerden uzak durmak.

Yaz sezonunun trend parçalarından crop top t-shirt, bluz ve sweatshirtler için şık ve dikkat çekici kombinler bulunuyor. Peki crop top nasıl giyilir? Crop toplar için nasıl kombinler uygulanır? Sziler için her iki soruya da, örnekleriyle yanıt verdik. İşte crop top modasıyla ilgili tüm bilinmesi gerekenler.

Son dönemin trend parçaları arasında yer alan crop top parçalar için farklı kombin önerileri mevcut olabiliyor Yarım t-shirt olarak da kabul edilen crop top parçalarla hem gündelik yaşama uygun hem de özel davetler için dikkat çekici stiller oluşturulabiliyor. Peki crop top parçalar nasıl giyilir? Crop toplar için nasıl kombinler uygulanabilir? Bu iki sorunun yanıtını bulabilmek için öncelikle, crop top nedir sorusuna yanıt bulunması gerekir. Crop top, kısa üst anlamına gelir. Crop top yani kısa üst parçalar, ünlü isimlerin de özellikle sahneleri sırasında giymeyi tercih ettikleri parçalardandır.

CROP TOP NASIL GİYİLİR?

Crop top parçaları kombinlenirken, en çok tercih edilen yüksel bel bir jean pantolonla yapılan kombindir. Crop toplar için yalnızca bluz değil t-shirt ve sweatshirt modeller de mevcuttur. Günlük giyimde tercih edilen bu parçalar için bol paça ve yüksek bel pantolonlar, kalem etekler, volanlı modeller ve ayrıca pullu crop toplar tercih edilebilir. 

Bu sezon için de trendler arasında yer alan pullu payetler, davet ve özel günler için kullanılabilir. İddialı ve dikkat çekici bir kombin oluşturmak istemeyenler için; basic crop toplar oldukça şık duracaktır.

Crop top kombinler için kullanılacak diğer parçalar şu şekilde; taytlar, jean modeller,  palazzo model pantolonlar doğru olan seçenek olacaktır. Crop top parçalarla ikili bir stil oluşturmak için; kalem etek ve crop bluz ikililiğinden yararlanılabilir.

Daha romantik bir stil oluşturabilmek için, midi etek modelleri tercih edilebilir. Eğer geniş kalçalı ve kilolu iseniz, A kesimli bir midi etek tercih edilebilir.