Şunun için etiket arşivi: magazin haberleri

29 yaşındaki oyuncu Serenay Sarıkaya, en çok beğendiği parçalarını genç kızların bursuna destek olmak için Türk Eğitim Vakfı (TEV) bağışına sundu.

Ünlü oyuncu Serenay Sarıkaya’nın satışa çıkardığı kıyafetleri, daha ilk günden 29 genç kızın eğitim bursunu sağladı. İyiliğin paylaştıkça arttığına inanan Sarıkaya, en çok yardım sağlayan 3 kişiye teşekkür notu gönderdi.

 

Eski Birleşik Krallık Başbakanı Winston Churchill’ın 1950’li yıllarda giydiği kadife ayakkabısı açık artırmada 40 bin sterline (420 bin TL) alıcı buldu.

1965 yılında 91 yaşındayken hayatını kaybeden eski Birleşik Krallık Başbakanı Winston Churchill’ın kadife yüzeyli ayakkabıları, açık artırmada 40 bin sterline (420 bin TL) satıldı.  

Eski Başbakan Churchill’ın işlemeli, kadife ayakkabısının 10 bin ila 15 bin sterline satılması bekleniyordu. Ancak alıcı, ayakkabılara beklentinin çok üzerinde bir fiyat biçerek 39 bin sterlin 40 cent ödedi. Ayakkabılara talip olan İngiliz koleksiyoncunun adı açıklanmadı.

Churchill’a ait 21 santimlik bardağın da 7 bin ila 10 bin sterline satılması beklenirken, bardak 18 bin 300 sterline satıldı.

Açık artırmanın yapıldığı West Sussex’teki Bellmans Müzayede Evi’nden Julian Dineen, “Çok heyecanlı bir müzayede oldu. Sir Winston Churchill hala dünyanın her yerinde saygı görüyor ve tüm dünyada hem medyanın hem de alıcıların ilgisini çekiyor” diye konuştu.

 

Ayakkabı ve bardağın önceki sahibi, eşyaları 1998 yılında almıştı ve o dönemde, bu özel eşyaların kendisinden başkasına gitmesine çok üzüleceğini söylemişti.

Demet Akalın kendi kozmetik markasını oluşturuyor. Ünlü şarkıcı İtalya ile bağlantılı olacağını belirttiği markasıyla kozmetik ürün satışı gerçekleştireceğini açıkladı.

HABERE AİT VİDEO İÇİN TIKLAYIN

Uzunca bir süredir kendi kozmetik markasını piyasaya sürebilmek için hazırlandığı öne sürülen Demet Akalın’ın harekete geçtiği öğrenildi. Kendi markası için yoğun bir mesai harcadığını söyleyen ünlü şarkıcı, 1-2 aydır marka oluşturabilmek için uğraştığını belirtti. Akalın, markasının İtalya bağlantılı olacağını ve kozmetik ürünlerin satılacağını belirtti. 

Kozmetik markası çıkaran Demet Akalın, “DA” ismini verdiği ruj ve fondötenlerinin bugün satışa sunuldu. Ünlü şarkıcı “ heyecandan ölmek” notuyla ürünlerinin satışta olduğunu duyurdu. Akalın’ın fondöten markasının fiyatı 149 TL olduğunu söyledi.

Demet Akalın kendi kozmetik markasını oluşturuyor. Ünlü şarkıcı İtalya ile bağlantılı olacağını belirttiği markasıyla kozmetik ürün satışı gerçekleştireceğini açıkladı.

Uzunca bir süredir kendi kozmetik markasını piyasaya sürebilmek için hazırlandığı öne sürülen Demet Akalın’ın harekete geçtiği öğrenildi. Kendi markası için yoğun bir mesai harcadığını söyleyen ünlü şarkıcı, 1-2 aydır marka oluşturabilmek için uğraştığını belirtti. Akalın, markasının İtalya bağlantılı olacağını ve kozmetik ürünlerin satılacağını belirtti. Ürünlerin intenet mi yoksa mağazalardan mı satılacağı ise henüz belli değil.

Kozmetik markası çıkaran Demet Akalın, “DA” ismini verdiği ruj ve fondötenlerinin üç gün sonra satışa çıkacağını açıkladı.

Ünlü sunucu Aslı Turanlı, koronavirüs döneminde 1.650 TL’lik maske takmaya başladı. Maskenin markası Louis Vuitton.

Ünlü sunucu Aslı Turanlı geçtiğimiz gün Bebek’te görüntülendi. Yakın arkadaşı Banu Ergin ile görüntülenen Turanlı, taktığı maskeyle büyük ilgi topladı. Maskenin fiyatı dudak uçuklattı.

Bodrum ve Göcek tatili sonrası İstanbul’a gelen Turanlı, değeri 1.650 TL olan maskeden takıyor. Maskenin markası Louis Vuitton.

61 yaşındaki aktris Andie MacDowell, gündelik yaşam stiliyle büyük beğeni topluyor.

1980’li yılların ünlü sinema sanatçısı Andie MacDowell, tarzı ve genç görüntüsüyle kendisine hayran bırakıyor. 61 yaşında olan aktris, önceki gün Los Angeles’de görüntülendi.

Oyuncu kombininde kullandığı ceviz rengi uzun kaban, kot pantolon ve deri çizmeyle beğeni topladı. Ünlü yıldız aksesuar olarak ise mavi bir fular ve halka küpeleri tercih etti.

Dünyaca ünlü şarkıcı ve oyuncu Jennifer Lopez, Miami Beach’te katıldığı aile brunch’ına Versace kombiniyle katıldı. Lopez, tarzıyla büyük beğeni topladı.

Son filmi Hustler ile Oscar’a aday olmayı bekleyen ancak istediğini bulamayan Jennifer Lopez, geçtiğimiz günlerde nişanlısı A – Rod ile aile brunch’ına katıldı. Miami Beach’te bulunan bir mekana giden Lopez, buluşma için tercih ettiği kıyafetiyle büyük beğeni topladı. 

Versace’ye ait yeşil bir tulum tercih eden Lopez, tulumunu beyaz bir badi ve yeşil renk camlı bir gözlükle tamamlamayı tercih etti. Dünyaca ünlü yıldız, stiliyle büyük beğeni topladı.

Bir dönem yayınlanan ‘Sen Anlat Karadeniz’ dizisinde ‘Nefes’ karakterini canlandıran İrem Helvacıoğlu’nu 6 ayda 20 kilo zayıflatan Peskaryen diyetinin sırrını açıkladık. Peskateryen beslenme nedir? Peskateryen diyeti nasıl yapılır? İrem Helvacıoğlu’nun inceliğinin sırrı Peskateryen beslenmede…

Kilo vermek isteyen kadınların uyguladıkları trend diyet programları arasında kırmızı et ile beyaz etin yasak olduğu daha çok sebze tüketimine ağırlık verilen Pesketaryen diyetinde balık, peynir ve yumurta tüketimi tercih edilmektedir. Bol meyve-sebze, tahıl, baklagil ve deniz ürünlerini bir arada bulunduran besinleri bir araya toplayan pesketaryen diyetinde balığa çokça yer verilmektedir. Alabalık, levrek, somon balığı, ton balığı, tuzlu su balıkları ve kabuklu deniz ürünleri bakımından zengin olan bu diyet, ünlü isimler arasında İrem Helvacıoğlu’nun da uyguladığı zayıflama yöntemlerinden… 6 ayda 20 kilo vermeyi pesketeryan diyetine bağlayan Helvacıoğlu, ince ve kusursuz görünümüyle herkesi şaşırtıyor. Peki Pesketaryen diyeti nasıl yapılır? Pesketeryan diyetinde neler var?

İREM HELVACIOĞLU PESKETARYEN DİYETİ İLE 20 KİLO VERDİ!

ATV’de yayınlanan ‘Sen Anlat Karadeniz’ dizisiyle parlayan oyuncu İrem Helvacıoğlu’nun zayıf ve kusursuz görünümünün sırrı ortaya çıktı. Beslenme şeklini deniz ürünlerinden yana kullanan 30 yaşındaki güzel oyuncu İrem Helvacıoğlu, 6 ayda 20 kilo birden verdi. Helvacıoğlu, “Pesketaryen diyetiyle 6 ayda zayıfladım. Balık dışında et yemiyorum.Dedem çiftçiydi ve hayvanlarla büyüdüm. Bağ kurduğum hayvanları yiyemiyorum. Acıkınca su içip erken uyuyorum” açıklamasında bulundu.

PESKETARYEN BESLENME NEDİR? PESKETARYEN DİYETİ

Balık, yumurta ve süt üçlüsünü kapsayan Pesketeryan diyetinde yoğurt ürünlerine yer vermek istemezseniz bu besinleri es geçerek diyete devam edebilirsiniz. Çoğu zaman Akdeniz diyeti ile karıştırılan Pesketaryen diyetinin öncelikli protein kaynağı balıktır. İtalyanca’da balık olarak nitelendirilen ‘Pesce’ kelimesinden türeyen bu diyette bitki bazlı beslenmeye uyanlar ve yine aynı şekilde balık yiyenlere de pesketaryen deniliyor.

PRATİK VE HIZLI KİLO VERMEYE YARAYACAK PESKETARYEN DİYETİ LİSTESİ:

Suşi
Somon ile yeşil salata
Balık taco
Balık güveç
Yengeç
Karides
Ton balıklı salata ile avokado
Sardalyalı pizza.

PESKETARYEN BESLENMENİN FAYDALARI NELER?

Unutkanlık yaşanmaması için Alzheimer riskinin önüne geçmeye yardımcıdır.

Göz sağlığı için olumlu etkileri vardır.

Kişiyi kalp damar hastalıklarından korur.

Kemiklerin yapısını güçlendirir.

Araştırmalardan elde edilen bilgilere göre, 30 günde en az 1 kez bile olsa balık tüketen ve diğerlerini yemeyenlerin yani pesketaryen beslenenlerin, et yiyenlere göre bağırsak kanserine yakalanma riski daha azdır.

Bir dönem yayınlanan ‘Sen Anlat Karadeniz’ dizisinde ‘Nefes’ karakterini canlandıran İrem Helvacıoğlu’nu 6 ayda 20 kilo zayıflatan Peskaryen diyetinin sırrını açıkladık. Peskateryen beslenme nedir? Peskateryen diyeti nasıl yapılır? İrem Helvacıoğlu’nun inceliğinin sırrı Peskateryen beslenmede…

Kilo vermek isteyen kadınların uyguladıkları trend diyet programları arasında kırmızı et ile beyaz etin yasak olduğu daha çok sebze tüketimine ağırlık verilen Pesketaryen diyetinde balık, peynir ve yumurta tüketimi tercih edilmektedir. Bol meyve-sebze, tahıl, baklagil ve deniz ürünlerini bir arada bulunduran besinleri bir araya toplayan pesketaryen diyetinde balığa çokça yer verilmektedir. Alabalık, levrek, somon balığı, ton balığı, tuzlu su balıkları ve kabuklu deniz ürünleri bakımından zengin olan bu diyet, ünlü isimler arasında İrem Helvacıoğlu’nun da uyguladığı zayıflama yöntemlerinden… 6 ayda 20 kilo vermeyi pesketeryan diyetine bağlayan Helvacıoğlu, ince ve kusursuz görünümüyle herkesi şaşırtıyor. Peki Pesketaryen diyeti nasıl yapılır? Pesketeryan diyetinde neler var?

İREM HELVACIOĞLU PESKETARYEN DİYETİ İLE 20 KİLO VERDİ!

ATV’de yayınlanan ‘Sen Anlat Karadeniz’ dizisiyle parlayan oyuncu İrem Helvacıoğlu’nun zayıf ve kusursuz görünümünün sırrı ortaya çıktı. Beslenme şeklini deniz ürünlerinden yana kullanan 30 yaşındaki güzel oyuncu İrem Helvacıoğlu, 6 ayda 20 kilo birden verdi. Helvacıoğlu, “Pesketaryen diyetiyle 6 ayda zayıfladım. Balık dışında et yemiyorum.Dedem çiftçiydi ve hayvanlarla büyüdüm. Bağ kurduğum hayvanları yiyemiyorum. Acıkınca su içip erken uyuyorum” açıklamasında bulundu.

PESKETARYEN BESLENME NEDİR? PESKETARYEN DİYETİ

Balık, yumurta ve süt üçlüsünü kapsayan Pesketeryan diyetinde yoğurt ürünlerine yer vermek istemezseniz bu besinleri es geçerek diyete devam edebilirsiniz. Çoğu zaman Akdeniz diyeti ile karıştırılan Pesketaryen diyetinin öncelikli protein kaynağı balıktır. İtalyanca’da balık olarak nitelendirilen ‘Pesce’ kelimesinden türeyen bu diyette bitki bazlı beslenmeye uyanlar ve yine aynı şekilde balık yiyenlere de pesketaryen deniliyor.

PRATİK VE HIZLI KİLO VERMEYE YARAYACAK PESKETARYEN DİYETİ LİSTESİ:

Suşi
Somon ile yeşil salata
Balık taco
Balık güveç
Yengeç
Karides
Ton balıklı salata ile avokado
Sardalyalı pizza.

PESKETARYEN BESLENMENİN FAYDALARI NELER?

Unutkanlık yaşanmaması için Alzheimer riskinin önüne geçmeye yardımcıdır.

Göz sağlığı için olumlu etkileri vardır.

Kişiyi kalp damar hastalıklarından korur.

Kemiklerin yapısını güçlendirir.

Araştırmalardan elde edilen bilgilere göre, 30 günde en az 1 kez bile olsa balık tüketen ve diğerlerini yemeyenlerin yani pesketaryen beslenenlerin, et yiyenlere göre bağırsak kanserine yakalanma riski daha azdır.

Günümüzün başarılı yazarlarından Zekeriya Efiloğlu, yeni çıkardığı “Kendine Bir İyilik Yap” kitabının tanıtımı öncesinde günümüzdeki evlilik, aile ve çocuklarla evde yaşanan sorunlar için çözüm olabilecek açıklamaları Yasemin.com editörlerinden Busenur Çalık’a yaptı.

Hem sosyal medya hesaplarında hem de Youtube platformunda binlerce kişinin aile sorunlarını ortadan kaldıracak çözüm önerileriyle ses getiren yazar Zekeriya Efiloğlu, çocuklarımızı yetiştirirken bazı konuları anlatmakta geç kaldığımızı belirterek ailenin temelini oluşturan asıl değerlerimizi, cep telefonlarıyla beraber yok ettiğimizi vurguladı. Boşanma nedenlerinin geçmiş yıllarda şiddetli geçimsizlik olduğunu günümüzde ise yerini aldatmaya bıraktığını söyleyen Zekeriya Efiloğlu, gerek dizilerde gerekse televizyon ekranlarında örnek bir aile rol model alınabilecek projelerin hızlandırılmasını konusunda önerilerde bulundu.

Yasemin.com/ÖZEL

Sosyal medya kullanımı arttıkça sevgi ve saygı kavramlarının azaldığını görüyoruz. Özellikle yeni yetişen nesillerde bu oran daha fazla. Bunun önüne geçilebilir mi?

Siz gençlerimize teknolojinin esiri olmayı, teknolojiye sahip olmayı, onunla yaşamayı öğretirseniz neden mümkün olmasın. Ancak biz de “hemen yasaklayalım” diye bir algı var. Neden yasaklıyorsunuz? Bununla yaşamayı çocuklarınıza öğretmelisiniz. Örneğin; eve bir kutu yapmalısınız. Akşamları herkes eve geldikten sonra cep telefonlarını o kutunun içerisine koymalı. Bunu yaparken evdeki asıl görevlerini unutmamalıdır. Ancak çaldığı sürece telefonu kullanmalı, işi bittiğinde tekrar kutunun içerisine koymalıdır. Bu yöntemi denemelisiniz. 

Toplumumuzda maalesef sosyal medya, cep telefonu, internet, teknolojik aletler devreye girdikçe “bunun yüzünden sosyalleşemedik” algısı oluşuyor.  Zaman zaman aynanın karşısına geçerek olumlu şeyler söyleyerek bu algıyı hafifletebilirsiniz. “Evet, sosyalleşmenin önündeki engel, sosyal medya değil, bizim bakış açımız. Sosyal medya araçları hayatımızdan çıktıktan sonra biz daha fazla bilgi sahibi olduk” gibi veya “Sosyal medya hayatımızdan çıktıktan sonra daha fazla dünyayı ve birbirimizi, Allah’ı, inancımızı tanır olduk.” yaklaşımında bulunabiliriz. Bir de suçu kendi üzerimizden alıp eşyalara, kişilere, olaylara, tarihe katmamalıyız. 

“AMAN BİZ YAŞAMADIK ÇOCUKLARIMIZ YAŞASIN DEMEYİN”

Suçu başkalarına atmamak lazım diyoruz. Peki suçu nerede aramalıyız? Gençler mi yoksa yetişkinler mi daha çok etkileniyor?

Ben 47 yaşındayım. Bizi nasıl yetiştirdiler hatırlar mısınız? Babanın evladını kucağına almadığı, sevgi sözcükleri söylemediği hatta Doğu ve Güneydoğu’da ülkemizin büyük bir oranında çocuk sevmenin neredeyse yasak ve yanlış olduğu, çocukla aynı sofraya oturmanın abes karşılandığı bir kültürde yetiştik. Bu ne din ile ne inançla ne kültürle hiç alakası olmayan bir yapı. Bu yapıyla yetişen çocuklar ebeveyn olduklarında “Aman biz yaşamadık çocuklarımız yaşasın” “Aman biz görmedik çocuklar görsün” “Aman ben almadım çocuklar alsın” dediler, o çocuklar da ağzımıza tükürdü. İkisi de yanlış.

Doğru olan ise; Çocuklarınıza hayır demeyi öğretin. Çünkü “hayır” kelimesinin ne olduğunu bilmeyen bir nesil gelmeye başladı. Gün içerisinde mesela çocuğa “Hayır yani yok dediğinizde” çocuktan şöyle bir cevap geliyor “Nasıl yok, ama arkadaşımın var”. Bu adımda yapmanız gereken kesinlikle hayır demenin ne demek olduğunu öğretmektir. 

Buradaki en büyük hatayı bizler yapıyoruz. “Akademik başarı diyoruz, neredeyse bir yıl boyunca eve misafir geleceği zaman çocuk ders çalışıyor, üniversite sınava hazırlanıyor” diyerek misafirleri erteliyoruz. Bunun dışında temizlik yapılacağı zaman Aman kızım sen dersini çalış ben temizliği yaparım” diyoruz. Ancak bırakın çocuklarınız temizliği de yapsın annesine yardım da etsin. Örnekte vermiş olduğum gibi olaylar gerçekleştiğinde elbette iletişim kurmakta, etrafında neler olduğunu fark etmekte sorunlar yaşayacak. 

“SİZ O ÇOCUKLARDAN NE BEKLİYORSUNUZ?”

Ayrıca sosyalleşmek aileden başlar. Siz kendi çocuğunuzun gözünün içine bakarak  iki kelam etmezseniz, etraftaki insanlarla ne konuşmasını bekliyorsunuz? Siz eve geldiğiniz zaman tek dünyanız diziler, cep telefonu ekranı kadarsa o çocuktan ne bekliyorsunuz?

Örneğin; akşam olduğunda ailenin hep bir arada olduğu tek yer sofradır. Sizce çocuklar neden sofraya gelmiyor? Çünkü o sofrada anne ve baba tüm günün yükünü çocuklardan çıkaracaklarını biliyorlar. Örneğin “Derslerin nasıl? Arkadaşların nasıl?” diyerek hemen yargılama cümleleri başlayacak. “Sen zaten… ile başlayan, komşunun çocuğu… ile devam eden sonrasında biz böyle değildik…” cümleleri üst üste gelecek. Çocuklar bu yüzden sofraya gelmiyor. Ben şiddette ailelere yapmamasını öneriyorum. Sofraya oturduğunuzda yemeğin tadını çıkarın. 

“ÇOCUKLARINIZA ‘AŞKIM’ DİYE HİTAP ETMEYİN!”

Çocuklarınızı severken ya da konuşurken kesinlikleaşkımdememelisiniz. Özellikle iki cinsin birbirine söylemesi gereken sözcükleri kullanmamalısınız. Bunun yerine “yavrum, evladım, çocuğum” hitaplarını kullanabilirsiniz. “Biz çocuğum ile arkadaş gibiyiz” demeyin. Çocuklarınızın arkadaşa ihtiyacı yok. Çocuklarınıza anne ve baba olun. En çok onlara ihtiyacı var. 

“TÜM BUNLAR AİLEYİ YOK ETMEK İÇİN YAPILIYOR”

Peki çocuklarına tapan aileler demiştik. Bu çocuklar ebeveyn olduklarında nasıl olacak? 

Açıkçası bu sorunuza pek olumlu cevap veremeyeceğim. Ben bazen gençlere verdiğim konferanslarda bahsediyorum. Onlara diyorum ki “Sizin için üzülüyorum. Çünkü 40-50 yıl sonra mezarınızda ağlayacak aile bulamayacaksınız”.  Bunu söylemekteki amacım duyguları birazda olsun tahrik etmek. Çünkü bir evladın bu hattaki en kıymetli hazinesi ailesidir. İyi bir aile kazanılmış en büyük zaferdir. Sizi kayıtsız ve şartsız seven tek insanlar topluluğu o çatının altında yaşar. Özellikle Avrupa’da ‘aile’ diye bir kavram yok. Avrupa’da 2050 yılında her sokakta yürüyen 2 kişiden biri gayri meşru ilişkinin sonucu olarak doğacak. Şuan diğer ülkelerde oranlar %68. Ancak bizim ülkemizde bu oranlar çok düşük. Ama dikkat ederseniz bu topluluğu şuan yıkmaya çalışıyorlar. Örnek verecek olursak; Şu anda gençlerimizin adeta tapınır hale geldiği Koreceyi ezberlemek için çırpındığı bir müzik grubu var. Onun üzerinden yürütülen “cinsiyetsiz toplum projesi” bulunuyor. Tüm bunların hepsi aileyi yok etmek için yapılıyor. Özellikle BTS müzik grubu üzerinden yürütülen bir algı operasyonu var. Bu gruba bakarsanız erkek veya kız olduğu belli olmayan solistler yer alıyor. Türkiye’de de aynı şekilde diziler üzerinden yapılıyor bu operasyonlar.

Günümüzdeki çocuklar ve gençler bu anlamda şanslı olduğu kadar şansız da.  Neden diyecek olursanız, “Yanlışı nerede yaptığımızı bilirsen doğruyu aramak gibi bahanelerin olur.” Bunlar şu anda nerede yanlış yaptıklarını farkında değiller. Eğer bir duvara toslarlar ise bence doğruyu bulmak için mücadele ederler. Bu açından bakarsak bizden daha şanslılar. Çünkü ellerinde bu kadar argüman, sosyal medya gibi imkanlar var. 

“ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİK SORUNLARI YERİNİ ALDATMAYA BIRAKTI”

– Annelerimizin “sana güveniyorum ama etrafa güvenmiyorum” sözünü malum hepimiz duyar olduk. Böyle bir toplumda ahlaklı bir evlat nasıl yetiştirilir?

Etraf ve çevre kötü diyoruz ancak bu toplumu böyle yapan bizleriz. Zararlı maddelere bulaşmasından ya da insanların dışarıdaki yaptığı davranışlardan korktuğu için anne babalar bu cümleyi kullanıyorlar. Ancak bizler “Hangi şartlar olursa olsun, girdiği ortamda etkilenmeyen ama girdiği ortamı etkileyen bir birey yetiştirdik mi?” Aslında orada kendilerini itiraf ediyorlar. “Biz seni hangi ortama girersen gir, bu şekilde yetiştiremedik.” demeye getiriyorlar.  O yüzden aileler biraz da bunu kendi suçlarını bir itiraf olarak görecekler. “Benim çocuğum iyi ama toplum kötü” cümlesi sizce ne derece doğru? Biraz da buna bakmak lazım.

Ahlaklı bir nesil yetiştirmek istiyorsak önce ahlak kurallarını ve sevgiyi evimize getirmemiz gerekiyor. Eski yıllarda boşanma davalarında bakarsak eğer, “şiddetli geçimsizlik” vardı. Günümüzde ise “aldatmak” var. Bu yüzden hatayı önce kendimizde aramalıyız. Bu sorunların önüne geçebilmek için doğru rol modellerle, bakış açısıyla aileye yönelik çalışmaları hızlandırmalıyız. Bu da yatırım ile yapılır. “İzlenmesin ama doğru olsun, takip edilmesin ama doğru olsun” Elbette bir gün herkes doğru olduğunu kabul edecek. Sizlere bu konuyla ilgili bir hikaye anlatmak istiyorum;

“Bir Kızılderili ile torunu obaların önünde konuşuyor. Torunu diyor ki;

– Sevgili dedeciğim her obanın önünde bir köpek, bizim obanın önünde neden iki köpek var?

Kızılderili cevap veriyor;

– Sevgili torunum, fark ettin mi birisi siyah biri de beyaz renkte. Birisi benim için iyiliği diğeri ise kötülüğü temsil ediyor. 

Torunu hemen soruyor;

– Peki dedeciğim hangi hangisini yener?

Dedesinin cevabı çok basit ama çok muhteşem. Cevabı “Ben hangisini beslersem” oluyor. “

“KUSURSUZ BİR CİNAYET”

– Yapılan araştırmalara göre boşanma oranları geçtiğimiz yıla göre 10,9 artarak 142 bin 442’e ulaştı. Bu oranların artmasında en büyük neden sizce ne olabilir? Peygamber Efendimiz (SAV) dönemindeki ülfeti günümüz gençlerinde neden göremiyoruz?

Boşanma oraları artıyor, artmaya da devam edecek. Avrupa ülkelerinde ortalama 2 kişiden biri boşanıyor Oranlar artık %60’a yakın hale geldi. Ülkemizde ise bu oran %25 seviyesinde. Boşanma oranlarının en çok görüldüğü kitle ise “eğitimli” olanlar. Bunun nedeni ise ebeveynlerin ilk problemde  “kızım çekme kahrını gel” demesidir. İkinci neden ise “seni bir evlendirelim de kadın seni adam etsin”. Bizim toplumuzda evlilik öncesi müesseseler doğru çalışmıyor. Yasal olarak 18 yaş, inancımıza göre ise buluğ çağına erdikten sonra evlenebiliyor. Ancak bana sorarsanız 25 yaştan önce kesinlikle evlendirmem. Neden diye soracak olursanız “Kocaman kocaman büyümüş aklı mercimek gibi olan, saygının, sevginin, merhametin, fedakarlığın ne olduğunu bilmeyen insanlar çoğaldı Bu insanlarla aynı eve girdiğini zaman kusursuz bir cinayet işlemiş oluyorsunuz.”  Aşk fizyolojik olarak bitince devreye saygı, sevgi, merhamet girmediği sürece o bahsettiğimiz ellerin terlemesi, karnında kelebekler uçuşması, göz bebeğinin büyümesi kısa sürecektir. Eğer bahsettiğimiz sevgi, saygı da yoksa yeni aşklara yelken açmak başlayacaktır. 

Hz. Peygamberimiz (SAV) zamanındaki “Konuş Ya Aişe, huzur duyayım” ya da “Seni kördüğüm gibi seviyorum Ya Aişe” demesi bununla birlikte her konuda istişare etmesi, asla sesini yükseltmemesi, konuşması ve olumsuz cümle kurmaması 128 bin Peygamberin hepsi bu şekilde yaklaşımlarda bulunurken rol model olmuşlardır. Ancak günümüzde toplumumuzda kadın “dövülür” diye bir bakış açısı var. Bu güzel dinimizi, inancımızı incir çekirdeğini bile doldurmayacak sebeplerden dolayı kirletmeyelim. Hangi Peygamberler eşini dövmüş ya da sesini yükseltmiş? Böyle bir dünya yok. Bütün bunlardan yola çıkarak bir muhabbeti, ülfeti kaybettik. 

“ANNESİ KILIKLI KOCALAR YETİŞİYOR”

– Evliliklerde sık rastlanan sorunlardan biri de erkeklerin annesi ve eşleri arasında kalması. Hanımlar bu durumda nasıl bir yol izlemeli?

Kur’an-ı Kerim’de Zıhar olayı var. Buna en güzel örnek o olaydır. O ayette aynen şu söyleniyor;  “Allah bir kişinin göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamıştır, annelerinize benzeterek haram olsun dediğiniz eşlerinizi anneleriniz kılmamış, evlâtlıklarınızı da gerçek oğullarınız yapmamıştır. Bunlar sizin kendi iddianızdır; hak ve hakikati Allah söyler, doğru yolu da O gösterir.”(Ahzâb Suresi 4.ayet) Çok önemli bir ayrıntı var bu ayette. Siz bir annenin sırtını eşe benzetmemeyi ya da evladı da evlada benzetmeme duygusunu bir çocuğa ne zaman vereceksiniz? Bizim inancımıza göre buluğ çağına erişenler evlenebiliyor ise bu duygunun 9 yaşından itibaren çocuklara öğretilmesi gerekiyor. Allah’a duyulan, karşı cinse duyulan duyguyu kısacası duygu ile ilgili ne varsa, çocuklarımız internetten, dizilerden, üçüncü şahıslardan öğrenmemeli. Bu duyguları öğrenmeden yetişen çocuklar annesine ve babasına duyduğu duyguları eşinde aramaya başlıyor. Bulamadığı zaman da “annesi kılıklı kocalar” veya “babasında aşk arayan eşler” ortaya çıktı. 

ZEKERİYA EFİLOĞLU KİMDİR? 

Günümüzün başarılı yazarlarından Zekeriya Efiloğlu, 28 Mart 1972 yılında Ordu’nun Akkuş ilinde dünyaya geldi. İlkokulu Ünye Anafartalar ilkokulunda, ortaokul ve liseyi yatılı olarak Samsun Ladik Akpınar Öğretmen Lisesinde bitiren Efiloğlu, Süleyman Demirel Üniversitesi Burdur Eğitim Fakültesinden 1993 yılında mezun olmuştur. Aynı yıl Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesindeki Hilalli İlköğretim Okulunda öğretmenlik hayatına başlamıştır. 2011 yılında Ahmet Yesevi Üniversitesi Eğitim Yönetimi ve Denetimi Alanında Yüksek Lisans yapan Zekeriya Efiloğlu, Gaziantep Şahinbey Gülşen Batar Anadolu Lisesi’nde Okul Müdürü olarak görev yapmakta. Evli ve 3 çocuk babası olan Efiloğlu, Kalbime Yazdım Seni, Mandalina Çekirdeği, Aşkın Peşinde, Kendine Bir İyilik Yap ve daha birçok isimde kitabı bulunmaktadır.