Şunun için etiket arşivi: manset

Sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmak istiyorsanız, ceviz suyu harika bir seçimdir! Özel haberimizde, ceviz suyu nasıl hazırlanır sorusuna cevap veriyor ve merak edilenleri açıklıyoruz.

Cevizin içeriğinde bitkisel protein, E vitamini, Omega 3 yağ asitleri gibi başlıca bileşenler bulunur. Her biri, sağlık için yararlıdır.

Ceviz suyu nasıl yapılır?

Cevizin dış sert kabuğunu kırıp ceviz içini çıkarın. Bir su bardağı oda sıcaklığında suyun içine bir tam ceviz içi ekleyin. Geceden sabaha kadar bekletin.

Zayıflamak için nasıl kullanılır?

Sabah uyandığınızda dişlerinizi fırçalayın. Geceden hazırladığınız ceviz suyunun önce cevizini iyice çiğneyerek yiyin. Ardından suyunu için. On dakika sonra sağlıklı kahvaltı yapın.

Ceviz suyunu kaç gün içmeliyiz?

En iyi şekilde fayda görmek için kür halinde içmek faydalı olur. Örneğin, 7 gün boyunca her sabah ceviz suyu yapabilir ve 7 gün ara verip tekrar başlayabilirsiniz. Aynı şekilde 15 günlük kür tercih edebilirsiniz.

Ceviz suyu akşam kullanılır mı?

Ceviz suyunun en önemli faydalarından biri, tokluk hissi verip enerji seviyesini yükseltmektir. Eğer, siz akşam yemeğinde çok yediğiniz için diyeti bozuyorsanız; bu problemi çözmek için ceviz suyundan faydalanabilirsiniz. Bu durumda, sabah ilk iş ceviz suyunu hazırlarsınız. Akşama kadar bekler. Yemekten 10 dakika önce cevizi yiyip suyunu içebilirsiniz. Size tokluk hissi verir ve fazla yemeyi önler.

Sağlık için faydaları nelerdir?

Ana hatlarıyla ceviz suyu sağlık ve kilo kontrolü için faydalıdır. Örneğin, uzun süreli tokluk hissi verip aşırı yemenin önüne geçer. Diş ve kemik sağlığı için yararlıdır. Enerji seviyesini yükseltir. Kalp ve damar sağlığını korur.

Yan etkileri var mıdır?

Esasında, bazı kuruyemişlerin besin alerjisi riski vardır. Fıstık, ceviz, badem örnek olarak gösterilebilir. Eğer, alerjiniz varsa sizin için uygun olmayabilir.

Besin ve kalori değeri nedir?

Bir adet ceviz, ortalama 30 kaloridir. Diyet yapan kişilerin bile günlük 1800 kalori alabileceğini düşünürsek, 30 kaloriyi cevizden almak son derece uygundur. Bu sayede kişiler hem dengeli hem doyurucu beslenme uygular.

Hangi vitamin ve mineralleri içerir?

Protein, faydalı yağ, potasyum, kalsiyum, demir ve A vitamini içerir. Örneğin, kalsiyum sayesinde kemik ve diş sağlığı güçlendir. İlave olarak, vücudun yağ yakım metabolizmasının hızlı çalışmasına yardımcı olur. Potasyum, kalp ve damar için yararlı ve gerekli minerallerden biridir.

Soğuk havalarda sıcak bir fincan salep içmek, bizleri mutlu eder. Peki, salebin faydaları nelerdir? Bu lezzetli içeceğin, sağlığımız için şaşırtıcı yararlarını öğrenmeye hazır mısınız?

Söze başlarken, çok önemli bir noktaya değinmek istiyoruz: Marketlerde toz veya sıvı halde hazır satılan saleplerin içinde şeker, nişasta ve koruyucu kimyasal maddeler vardır. Bu sebeple salebin mucize faydalarından yararlanmak için aktardan katkısız toz salep almalı, evde kendiniz pişirmelisiniz.

1. Salebin faydaları öksürüğe şifa verir

Salebin faydalarından biri, kış aylarında sıkça karşılaşan grip, nezle, öksürük gibi hastalıklara doğal şifa kaynağıdır. Özellikle, boğaz ağrısı ve öksürüğe iyi gelen salep, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Ailede herkesin güvenle içebileceği salep, hastalıklara karşı tam koruma sağlıyor.

2. Tokluk hissi vererek iştahı dengeliyor

Aç kalmadan kilo vermek isteyenler, ara öğünlerinde bir fincan tarçınlı salep ve bir avuç içi kadar kuruyemiş yiyebilirler. Midede uzun süre kalarak tok hissetmeyi sağlıyor, kan şekerini düzenliyor ve tatlı isteğini doğal yoldan gideriyor. Özellikle, tarçın ilave edilen salebin, bu özelliği artıyor.

3. Kabızlığın iyileşmesinde yardımcı olabilir

Suyla veya sütle pişirildiğinde koyulaşıp yoğun kıvam alan salep, adeta yumuşacık bir süngerle siliyormuş bağırsakları tertemiz yapıyor. Toksinleri, besin kalıntılarını temizliyor. Ayrıca, kabızlığa iyi gelen besinlerden biri olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

4. Salep yemek sonrası şişkinliği önleyebilir

Yemeği fazla kaçırdığınızda veya genel bir şişkinlik, gaz probleminiz olduğunuzda bir fincan tarçınlı salep içebilirsiniz. Çünkü salep, sindirim sistemi ve bağırsakları rahatlatır; fazla gazın vücuttan atılmasına yardımcı olur.

5. Vücudun enerji ve ısısını yükseltir

Soğuk ve karanlık kış günlerinde enerji düşer, halsizlik olur. Salep, içerdiği faydalı özler sayesinde hem vücut enerjisini artırıp yorgunluk giderir hem de ruh halini olumlu etkileyip mutluluk verir.

6. Salep ortalama 120 kalori değerindedir

Bir bardak sütle pişirilen salep ortalama 120 kaloridir. Diyet yapanların bile günde 1500-2000 kalori alabileceğini göz önünde bulundurursak, salep tok tutma özelliğiyle de ideal içeceklerden biridir. Ara öğünde bir fincan salep ve bir adet mevsim meyvesi yiyerek diyete uygun hale getirebilirsiniz.

7. Salebin sağlığa çeşitli faydaları vardır

Adet düzensizliğine iyi gelir. Cinsel gücü artırıcı özelliktedir. Kabızlık ve şişkinliği giderir. Hemeroidi rahatlatır. Sindirimi kolaylaştırır. Hafızayı ve zihni güçlendirir. Vücut ısısını artırıp soğuktan korur.

Tüylerinizi jiletle aldıktan sonra kaşıntı, tahriş ve kızarıklık olabilir. Bunlar hem canınızı yakar hem kötü bir görünüm yaratır. En yakın arkadaşınız ‘Yüksek Topuklar’ kadın sitesi olarak, jilet sonrası kaşıntı nasıl geçer gibi sorulara, çözüm önerileri sunuyoruz.

Jilet sonrası kaşıntı sorununu çözmek için tavsiyelerimize güvenebilirsiniz. Özellikle, bebe yağı kullanarak tüy almayı mutlaka deneyin; memnun kalacaksınız.

1. Bebe yağı sürerek jiletle alın

İşte size, mükemmel bir öneri: Bacak, koltuk altı veya genital bölgedeki tüylerinizi almadan önce ince bir tabaka halinde bebe yağı sürün. Tüylerinizi jiletle bu şekilde alın ve göreceksiniz ki kaşıntı, kızarıklık veya tahriş olmayacak. Aynı şekilde, kaşıntı oluştuğunda bebe yağıyla rahatlama sağlayabilirsiniz.

2. Jilet sonrası tıraş losyonu kullanın

Erkeklerin tıraş losyonu, bizler için de kurtarıcıdır. Jiletle istenmeyen tüyleri aldıktan sonra tıraş losyonu sürün. Göreceksiniz ki hassasiyet azalacak, kaşıntı ve kızarıklık yok olacaktır.

3. Aloe vera ile problemi çözebilirsiniz

Aloe vera, cildi yatıştırıcı özelliğe sahiptir. Jilet sonrası kaşıntıyı önlemek için aloe vera jelini veya aloe vera içeren kremleri kullanabilirsiniz. Kaşıntı genellikle, tüyleri aldıktan birkaç gün sonra başlar. Aloe verayı o zaman da kullanabilirsiniz.

4. Soğuk suyla cildinizi yatıştırabilirsiniz

Vücudunuzdaki tüyleri jiletle aldıktan sonra, kaşıntıyı ve kızarıklığı önlemek için bacaklarınızı soğuk suda bekletebilirsiniz. faydalanabilirsiniz. Diğer yöntem ise bir poşete buz doldurup kızaran veya tahriş olan bölgeye 10-15 dakika soğuk kompres yapmaktır.

5. Jilet sonrası antibiyotikli krem sürebilirsiniz

Tıraş sonrası tahriş ve kızarıklık nedeniyle cildinizde yaralar meydana gelebilir. Antibiyotikli kremler hem yaraların iyileşmesini hızlandırır, hem de mikrop kapmasını önler. Bu kremleri eczaneden alarak, tahriş olmuş cildinize gönül rahatlığıyla sürebilirsiniz.

6. Tekrar jilet kullanmak için bekleyin

Tahriş olan bölgeye tekrar tekrar tıraş etmekten kaçının. Bu bölgeyi iyileşene kadar nemlendirmeye özen gösterin. Alkol içeren ürünlerden kesinlikle uzak durun.

7. Uzun süreli çözümleri tercih edebilirsiniz

Jiletle tüyleri almak kolay, acısız ve zahmetsiz oluyor. Bu konuda kesinlikle hemfikiriz. Ama tüyler kısa sürede yeniden çıkıyor. Üstelik, tahriş olmuşsa uzayana kadar beklemek zorunda kalıyoruz. Lazer epilasyon, ağdayla almak, evde epilatör kullanmak gibi daha uzun süre temizlik ve konfor sağlayan yöntemleri deneyebilirsiniz. Bu konularda detaylı bilgiye ihtiyacınız varsa, ‘Yüksek Topuklar‘ kadın sitemizdeki özel haberleri okuyabilirsiniz.

Evlilik hazırlıkları sırasında gelinlik modellerine bakmak ve en doğru karar vermek gerekir. Bu süreçte, size güzel fikir verecek önerilerimiz var. Oleg Cassini, 2020 gelinlik modellerini beğeninize sunuyor.

Tarzınıza en uygun seçimi yapmak ve hayatınızın en özel gününde prenses gibi görünüp hissetmenizi dileriz.

Gelinlik modeline karar verirken sadece dönemin trendlerine bağlı kalmayın. Vücut tipinizi, göz ve saç renginizi de dikkate alın.

Düğün telaşı sırasında muhtemelen kilo vereceksiniz. Bu yüzden, gelinlik tadilatını birkaç gün önce yaptırmanızda fayda var.

Ayrıca, nikah töreni veya düğünün gerçekleşeceği mekana göre seçim yapabilirsiniz. Bildiğiniz gibi kır düğünlerine farklı, balo salonlarına farklı konsept gerekebilir.

Gelinlik modeline karar verirken, ayakkabı seçimine de özen gösterin. Gün boyunca rahat etmek için dolgu topuklu ayakkabılar uygun olur.

Müstakbel eşinizin de mutlaka fikrini alın. Elbette, düğünden önce sizi gelinlikle görmesin ama onu nasıl bir gelin beklediğini de bilsin.

Şimdiden, “Yüksek Topuklar” ekibi olarak, ömür boyu mutluluklar diliyoruz.

Tül ve dantelin transparan etkisi, balenlerin yarattığı kusursuz görünümle birleşecek, korse üstlü gelinlikler bu senenin gözde trendlerinden olacak.

2020 gelinlik modelleri arasında açık ara en iddialı görünümlerden birine sahip korsajlı gelinlikler bedeni kusursuz bir şekilde kavrıyor, cazibesi yüksek bir korse etkisi yaratıyor.

Bu senenin gelin adayları, balenlerin kullanılmasıyla artistik bir etki yaratan korsajlı gelinlikler içinde modern olduğu kadar seksi görünüm elde edecek. Güçlü ve kusursuz bir duruş yaratan korsenin yükselişi 2020 yılının öncü trendlerinden olacak.

İnce telli, kıvırcık, boyalı, yağlı… Saç tiplerine göre bakım önerileri sayesinde, hak ettiği güzelliği onlara sunabilirsiniz. Üstelik, özel haberlerimizle işin uzmanından saç bakım uygulamalarını öğrenebilirsiniz.

Kış günlerinde soğuktan etkilenip bere altında kırılan, mevsim geçişlerinde dökülen, yazın güneşte nemini kaybeden saçlar her zaman özel bir bakıma ihtiyaç duyuyor. Morfose uzmanları, farklı saç tiplerine ve saça yapılan işlemlere özel önerilerde bulundu.

Kuru ve ince telli saçlara bakım

Dış etmenlerden kolayca etkilenen bu tipteki saçları canlandırıp güçlendirerek sağlıklı ve hacimli bir görünüm elde edilebilir. Özellikle sıcak işlemlerden önce ve işlem esnasında saçın nemini kaybetmesini önleyen süt proteini ile saç uçlarında içten dışa koruma sağlayan amino asit içerikleri, kuru, kırılgan ve ince telli saçlarda etkili bir bakım sağlıyor.

Kuru ve kalın telli saçlara öneriler

Kalın telli saçlar diğer saç tiplerine göre kurumaya daha yatkın olduğundan özel bir bakıma ihtiyaç duyuyor. Yüksek oranda E vitamini içeren argan yağı ile formüle edilen bakım ürünleri, bu tip saçlardaki kuruluğu ve kırıkları önlüyor, mat saçları canlandırarak parlaklık kazandırıyor. Argan yağı özü aynı zamanda, zor şekil alan kalın telli saçlardaki kabarıklıkları düzelterek kusursuz bir görünüm yaratıyor.

Açıcı ile işlem görmüş saçlar için

Balyaj, röfle ve ombre gibi uygulamalar saçın tüm havasını değiştiriyor ancak bu işlemler açıcı kullanılarak yapıldığından mutlaka özel bir bakım uygulanması gerekiyor. Saçımızın yüzde 65 ila 95’ini oluşturan keratinin amino asitler ile birlikte formüle edildiği bakım ürünleri, saçın elastikiyetini artırıyor. Bu da saçların kolayca taranmasına, daha yumuşak ve pürüzsüz olmasına olanak tanıyor.

Boyalı saçlar için bakım önerileri

Saçta en çok uygulanan işlemlerin başında hiç kuşkusuz boya geliyor. Rengini değiştirmek veya beyazları kapatmak için kullanılan saç boyalarını kullananların da tıpkı diğer işlemleri yaptıranlar gibi saç bakımlarına dikkat etmeleri şart! İçeriğinde protein ve doğal yağlar bulunan boyalar kullanmak, saça parlak ve yumuşak bir görünüm veriyor. Uygulamanın ardından boya kilitleyici özelliği olan bakım ürünleri kullanmak ise rengin solmasını önleyerek boyanın ömrünü uzatıyor.

Kimyasal işlem görmüş saçlar için

Saçların yalnızca rengini değil, modelini değiştirmek için de birtakım kimyasal işlemlerden yararlanılıyor. Kalıcı fön, dalga gibi uygulamaların ardından saçı korumanın yolu ise keratin özlü bakım ürünlerinden geçiyor. Keratin özleri ısı, kimyasal işlem ve çevresel etkilerden dolayı zarar görmüş saçları ağırlaştırmadan yapılandırıyor. Keratin bakımına ek olarak uygulanan serum ise kırıkları önleyerek ipeksi ve parlak bir görünüm oluşturuyor.

Morfose’dan her saça özel ürün

Saç bakımı, şekillendirme, renklendirme ve kişisel bakım kategorilerinde zengin ürünler sunan Morfose Cosmetics, her saç tipine ve uygulamaya özel seçenekleriyle saçların kusursuz görünmesine olanak tanıyor. Morfose ürünleri kuaförlerde, zincir kozmetik mağazalarında ve parfümerilerde satışa sunuluyor.

Doç. Dr. Ömer Nicat Çobanoğlu, kadınlarda sıkça rastlanan rahim ağzı kanseri hakkında uzman görüşü paylaşıyor. HPV aşısı hakkında merak edilenleri açıklıyor.

Aktif cinsel yaşama başlamadan önce yaptırılacak HPV aşısı, 21 yaşından sonra ise düzenli rahim ağzı muayenesi, pap-smear testleri ve HPV tiplemesi kansere karşı kadınların bir adım önde olmasını sağlıyor.

HPV enfeksiyonu taşıyan kadınların da aşı yaptırmasında bir sakınca olmadığını söyleyen Doç. Dr. Ömer Nicat Çobanoğlu; “Koruyuculuğu büyük oranda etkili olan HPV aşıları, 9 yaşından itibaren uygulanabilir. Oldukça güvenli olan bu aşılar için ideal zaman cinsel yaşam başlamadan önceki yıllardır. Kişinin öncesinde abnormal PAP Smear, siğil ve HPV enfeksiyonlarını taşıması aşılama için engel değildir ancak bu durumda aşının koruyuculuğu daha düşük olacaktır” dedi.

Rahim ağzındaki hücrelerin yüksek riskli HPV tipleri enfeksiyonu ile ortaya çıkan rahim ağzı (serviks) kanseri, kadınlarda sık görülen kanser türleri arasında yer alıyor. Gelişmiş ülkelerde daha çok görülmesine karşın son 30 yılda uygulanan HPV aşılarının ve tarama testlerinin yaygınlaşması, kanser oranlarının azalmasına yardımcı oluyor.

Tarama programları ile hastalığı erken evrede hatta öncül kanser kondisyonları seviyesinde iken tespit etmenin mümkün olduğunu belirten Türkiye İş Bankası İştiraki Bayındır Söğütözü Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ömer Nicat Çobanoğlu, öncül kanser kondisyonlarının teşhis ve doğru tedavisi ile serviks (rahim ağzı) kanserinin neden olabileceği ölümlerin ciddi şekilde azaldığını dile getirdi. Rahim ağzı kanser taraması için 21 yaş üstü ya da aktif cinsel hayatı olan kadınların mutlaka düzenli doktor muayenesinden geçmesi gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Ömer Nicat Çobanoğlu; “Tarama programları ile rahim ağzı kanseri taramaları, rahim ağzının sitolojik tetkiki(PAP Smear), HPV tiplemesi, sebat eden anormal olgularda yapılacak kolposkopik gözlem ve gerektiğinde uygulanacak biyopsiler ile öncül kanser kondisyonların tanı ve tedavisi gerçekleştirilir” diye konuştu.

Human Papilloma Virus (HPV) isimli virüs, rahim ağzı kanserinin oluşmasında büyük rol oynuyor. Özellikle cinsel yolla bulaşan bu hastalık, sigara kullanımı, mevcut Chlamydia ve Herpes infeksiyonlarında sinerjik etki ile artış gösteriyor. Rahim ağzının sitolojik tetkiki, PAP Smear ve HPV tiplemesinin yapılması ile rahim ağzı kanserinin öncül kondisyonlarının tanısının konulduğunu söyleyen Doç. Dr. Ömer Nicat Çobanoğlu sözlerini şöyle sürdürdü; “Rahim Ağzı Hücre İçi Lezyonu adını verdiğimiz CIN rahim ağzı kanserinin öncül kondisyonudur. Tanı sonrasında kadınların CIN derecelendirmesi yapılır. Negatif sonuçlara sahip kadınlar ile risk ve yüksek risk grubundaki kadınlara yaklaşım bireyselleştirerek, kontrol ve takip protokolü düzenlenir” dedi.

HPV ve CIN değeri bakımından yüksek risk tipleri (16,18,31,33,45,52,58) tüm rahim ağzı kanserlerinin %90’ından fazlasında sorumlu etkendir. Rahim ağzı kanserine karşı HPV aşıları gündeme gelir. Koruyuculuğu büyük oranda etkili olan HPV aşıları, 9 yaşından itibaren uygulanabilir. Oldukça güvenli olan bu aşılar, 15 yaşından genç olgularda 2 doz, 15 yaşından büyük olgularda 3 doz şeklinde yapılır.

İdeal aşı zamanı cinsel yaşam başlamadan önceki yıllardır. 27 yaşından büyük kişilerde aşılama, kişiye göre bireyselleştirilir ve 45 yaşına kadar uygulama yapılabilir. Kişinin öncesinde abnormal PAP Smear, siğil ve HPV enfeksiyonlarını taşıması aşılama için engel değildir ancak aşının koruyuculuğu daha düşük olacaktır. Ve buna ek olarak, HPV aşı uygulaması mevcut HPV enfeksiyonunu ortadan kaldırmaz.

Dünyanın gündemindeki Coronoa virüsü hakkındaki son gelişmeler ve bilgileri Dr. Selda Kömeç sunuyor. Çok konuşulan bu virüs nedir, hangi belirtileri vardır, nasıl korunabiliriz gibi sorulara uzman cevapları sunuyor.

Hastane Derindere Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Selda Kömeç Coronavirüs hakkında merak edilenleri açıklıyor.

Coronavirüs nedir?

Coronovirusler memelilerde ve kuşlarda enfeksiyon yapabilen, birçok alt tipi bulunan virüslerdir. İlk defa 1960 yılında etken saptanmıştır ve nerden geldiği de saptanamamıştır. İnsanda enfeksiyon yaptığı bilinene 7 alt tipi bilinmektedir: HCoV-229E, HCoV-OC43, SARS-CoV, HCoV-NL63, Human coronavirus HKU1, MERS-CoV ve en son olarak Wuhan coronavirus (2019-nCoV). Genellikle hafif gribal enfeksiyonlar yapar ve kendiliğinden iyileşir ancak ağır hastalık tablosu ile de karşımıza çıkmaktadır. Birçok defalar dünyanın çeşitli bölgelerinde salgınlara neden olmuştur.

Corona virüsü belirtileri nelerdir?

Genelde enfeksiyon, bulaştan 5 gün -2 hafta sonra belirti vermeye başlar. Bulaşma yolu diğer gribal enfeksiyonlar gibi öksürük, aksırık ve yakın temasla gerçekleşir. Hastada ateş, titreme, burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısı görülür. Bazen bulantı, kusma, ishal ve karın ağrısı gibi mide-bağırsak şikâyetlerine de neden olabilir.Hastalık ilerlerse dispne (solunum sıkıntısı) ve pnömoni (akciğer enfeksiyonu) oluşabilir. Daha ağır vakalarda çoklu organ yetmezliği ve ölüm görülmektedir. Ağır vakalar daha çok, kalp ve akciğer hastalığı, bağışıklık sistem yetersizliği veya yaşlı kişilerle ufak çocuklarda görülür.

Tanısı için testler var mı?

Tanıda virüs RNA’sını saptamaya yönelik testler vardır ancak bunlar rutinde uygulanabilir değildir. Çünkü hem pahalı hem de sonuçlanma süresi uzun olan testlerdir. Ancak salgın durumunda epidemiyolojik açıdan kullanılmaktadır.

Corona virüsün tedavisi var mı?

Coronavirus için kullanılabilecek spesifik bir antiviral tedavi yoktur. Antibiyotikler de tedavide etkisizdir. Şikâyetlere yönelik (ateş düşürücü, öksürük ve burun akıntısı ilaçları, vb) tedavi verilir. İstirahat, dengeli beslenmek ve evde kalmak hastalığın kısa sürede geçmesinde etkilidir. Solunum sıkıntısında solunum desteği verilir, gerekirse yatarak tedavi edilmelidir. Aşısı mevcut değildir.

Virüsten korunmak için ne yapılmalı?

Vücudun bağışıklık sisteminin üst düzeyde tutmak hastalık bulaşından korunmak için önceliklidir. Dengeli beslenme, düzenli uyku, stresten uzak durmak, egzersiz yapmak, hijyen kurallarına uymak, sigara ve alkolden uzak durmak bu açıdan önemlidir. Maske takılması, ellerin sık sık yıkanması, öksürük ve hapşırık durumunda mendil kullanılması, yabancı yüzeylerle temastan sonra ellerin yüze, buruna, ağıza ve gözlere temas ettirilmemesi uygun olur. Hastalık hayvanlardan da bulaşabildiği için evcil ve yabani hayvanlardan uzak durulması tavsiye edilir. Hasta kişilerden ve kapalı mekânlardan mümkün olduğunca uzak durulması gerek coronavirus gerekse diğer virüs enfeksiyonlarından korunmada etkilidir.

Ülkemiz için tehlike yaratır mı?

Şu anda Çin’de salgın olarak ortaya çıkmıştır ve ölümlere de neden olmuştur. Bulaş yolunun çok kolay olduğu ve dünyanın ulaşım araçları ile ne denli küçük olduğu da düşünülürse maalesef tüm dünyaya yayılması ihtimal dahilindedir.

Sigarayı bırakmak istiyor musunuz? Cevabınız evet ise, Prof. Dr. Birol Saygı’nın sunduğu bilgiler, size yardımcı olabilir. Bu sayede bağımlılıktan kurtulabilir ve özgür bir hayata başlayabilirsiniz.

Sigarayı bırakmanın bir kişinin sağlığı, enerjisi ve zindeliği üzerinde oldukça olumlu bir etkisi olduğunu belirten Beykoz Üniversitesi Prof. Dr. Birol Saygı, “Sigara içiyorsanız, bırakmak için asla geç değil. Sigarayı bıraktıktan hemen sonra vücudunuz kendini onarmaya başlayabilir. Özellikle kalp hastalığı gibi sigara ile ilgili hastalıklara yakalanma riskiniz oldukça hızlı bir şekilde düşer” diyor.

48 saat sonra nefes almak kolaylaşır

Sigarayı bırakmanın bir kişinin sağlığı, enerjisi ve zindeliği üzerinde oldukça olumlu bir etkisi olduğunu belirten Saygı, sigarayı bıraktıktan sonra yaşanacak değişikleri şöyle anlatıyor: “Sigara bıraktıktan sonra ilk iki veya üç hafta, sigara içme belirtileri yaşanması ve güçlü sigara içme dürtüsü ile baş etmeyi öğrenilmesi nedeniyle birçok sigara içen için geçmesi çok zor bir süreç olabilir.

Bununla birlikte, 48 saat sonra akciğerler karbon monoksitten arınır, nefes almak daha kolay hale gelir, bronşiyal tüpler gevşemeye başlar ve vücudun enerji seviyeleri artar. Sigarayı bıraktıktan sonra kan dolaşımınız da iyileşir. Kendiniz için yapabileceğiniz en iyi seçenek; hem vücudunuzda üretilen serbest radikalleri azaltmak hem de vücudunuzun antioksidan seviyesini arttırmak için sigarayı tamamen bırakmaktır.

Sigaradan bir nefes bile çok tehlikelidir

Sigarayı içmeyi bir kenara bırakın; sigara dumanından ister pasif ister aktif olarak bir nefes almak bile tehlikeli… Zira sigara dumanı, tüm iç organları riske atan zehirlerin ve kansere neden olan kimyasalların toksik bir karışımı. Prof. Dr. Birol Saygı’nın verdiği bilgiye göre; sigara dumanı, benzen, formaldehit, hidrojen siyanür, karbon monoksit ve arsenik ile serbest radikaller üreten radyoaktif bileşenlere sahip olup zehirli, kansere neden olan zararlı kimyasalları içeriyor.

Sigara dumanı, hücresel hasara neden olabilecek bol miktarda serbest radikal yaratıyor ve vücudumuzdaki temel vitamin ve mineralleri tüketiyor. Saygı, “Sigara içmek vücudun besin maddelerini emme ve işleme yeteneğinde büyük rol oynar. Sigaradaki nikotin, vücudun sistemlerini ve bunların işlevlerini olumsuz yönde etkileyen güçlü bir kimyasaldır. Nikotinin etkilediği fonksiyonlardan biri, vücudun uygun besin seviyesini koruma yeteneğini azaltmasıdır” diye konuşuyor.

Serbest radikal üretimini hızlandırıyor

Sigara içmek vücudunuzdaki serbest radikallerin üretimini de hızlandırıyor. Vitaminler ise serbest radikallere karşı savunma görevi görüyor. Vücudumuzda hasarı önlemek veya en aza indirmek için serbest radikalleri nötralize etmeye yardımcı oluyorlar. Sigara içmek bu kalkanları tüketerek serbest radikallerin vücuda zarar vermesini kolaylaştırıyor. Bu da hastalık riskini artırıyor. “Sigara içmenin temel vitaminleri tüketerek, serbest radikallerin vücudumuzu hasara karşı nasıl savunmasız bıraktığını bilmek çok önemli” diyen Profesör Saygı, şu açıklamayı yapıyor:

“Serbest radikaller, tek sayıda elektrona sahip olan atomlar veya moleküllerdir. Moleküller bu durumda olmayı sevmezler (bir çift elektronları olduğunda çok daha mutlu olurlar), bu da onları çok kararsız hale getirir. Bu mutsuz serbest radikaller, enerjilerini stabilize edebilmeleri için bir elektron arayarak vücutta dolaşırlar. İhtiyaç duydukları elektronu nerede bulduklarına bağlı olarak, sağlıklı dokuya zarar verebilirler.

Kadınlar için Sevgililer Günü özel ve önemlidir. Aşkın ve sevginin hatırlandığı bu günde, kendinizi harika bir hediyeyle mutlu edebilirsiniz. L’Oréal Paris, güzelliğinize güzellik kazandıracak bir set hazırladı.

L’Oréal Paris, Sevgililer Günü’ne özel bir ambalajla maskara ve ruju kadınların beğenisine sunuyor. Yıl boyunca kullanmaya devam edip, enerjisini hissedebilirsiniz.

Göz kamaştıran güzellik, etkileyici ve yoğun bakışlar… Hacimli, güçlü ve uzun kirpiklerin sırrı doğru maskarayı seçmekten geçiyor. L’Oréal Paris Paradise Maskara, Hint Yağı, Argan Yağı ve E Vitamini ile zenginleştirilmiş formülü, kremsi ve kaygan yapısı ile kirpiklerinizin gücüne güç katıyor. L’Oréal Paris Paradise Maskara, besleyici vitamin özütleri ile kirpiklere fazlasıyla hacim veriyor.

Özel tasarımlı L’Oréal Paris Color Riche Shine Ruj’un nude rengi ile makyajın keyfini süreceksiniz. Color Riche Nude rengi ile daha dolgun görünen dudakların sırrını verirken, ultra konforlu uygulaması ile dudaklarınıza duyusal bir tecrübe yaşatacak.

Tek seferde, nefes kesen çarpıcı bakışlara kirpiklerinizi hazırlayan, kirpiklere verdiği hacimle bağımlılık yaratan Paradise Maskara ve dudakları daha çekici bir görünüme kavuşturan, pigmentasyon içeren formülü sayesinde tek hamlede kolayca sürülen Color Riche makyajınızı tamamlamamızı sağlıyor.

L’Oréal Paris Paradise Maskara için Önerilen Tüketici Fiyatı: 99,90 TL

L’Oréal Paris Color Riche Ruj Önerilen Tüketici Fiyatı: 69,90

Evinizdeki doğal besinlerle metabolizmayı hızlandıran tarifler hazırlayabilirsiniz. Kilo vermeyi daha kolay ve lezzetli hale getirmek için bu kürlerden yararlanabilirsiniz.

Esasında, herkes biliyor ama hatırlatmakta fayda var: Metabolizmayı hızlandıran tarifler, dengeli beslenme ve spora takviye olarak kullanılır.

Tarçınlı süt içerek sağlıkla kilo verin

Çeşitli bilimsel araştırmalar, tarçının metabolizma hızını yükselttiğini ortaya koyuyor. Çok lezzetli tarçınlı sütü içerek sağlıkla zayıflamanın tadını çıkarabilirsiniz.

Sadece iki malzemeyle tarifi hazırlayın

Bir su bardağı sıcak sütün içine bir çay kaşığı toz tarçın ekleyip iyice karıştırın. İkindi vakti ara öğününde afiyetle için. İştahınızı dengeler. Yağ yakmaya yardımcı olur.

Cevizli suyla güne harika başlayın

Ceviz sağlıklı beslenmede önemlidir.

Cevizin içeriğinde protein ve aminoasitler hem fazla açık iştahın dengelenmesi hem sağlıklı kilo kaybı için yararlıdır. Kahvaltıdan önce cevizli su kürü yaparak, diyet yolculuğunda hızlanabilirsiniz.

Geceden hazırlayıp sabah içmelisiniz

Geceden bir su bardağı oda sıcaklığında bir tam ceviz içi ekleyin. Sabaha kadar bekletin. Sabah aç karnına cevizi yiyip suyunu için. Sonra doyurucu bir kahvaltı yaparak güne devam edin.

Limonlu suyla kolay detoks yapın

Günde bir litre limonlu detoks suyu içerek, metabolizmayı hızlandıran bir etkide bulunabilirsiniz. Saat başı bir bardak limonlu detoks suyu, ödem söktürücü de olur.

Detoks suyunu kolayca hazırlayın

Bir litre oda sıcaklığında suya bir adet dilimlenmiş limon, bir avuç içi kadar taze nane veya maydanoz ekleyip karıştırın. Geceden sabaha kadar demlenmesi için bekletin. Sabahtan itibaren saat başı bir bardak için.

Yoğurt kürüyle metabolizmayı çalıştırın

İşte, metabolizmayı hızlandıran tarifler arasında en iyisi: Yoğurt kürü! Haftada sadece iki kere yapmalısınız. Bu harika baharatlar, kilo vermeniz için çok etkilidir. Sağlığınızı korumaya da yardımcı olur.

Zencefil, zerdeçal ve tarçın kullanın

Bir kase yoğurda hepsinden birer çay kaşığı ve toz halinde tarçın, zencefil ve zerdeçal ekleyip karıştırın. Akşam yemeğinden iki saat sonra yiyin ve uyuyana kadarki sürede üç dört bardak su için.

Hepsini aynı anda kullanmanız gerekmiyor

Sizinle paylaştığımız tariflerin hepsi denenmiştir ve gerçekten metabolizmayı hızlandırıp kilo vermek için faydalıdır. Ancak kafanız karışmasın: Tüm tarifleri aynı anda kullanmanız gerekmiyor. Kendinizce bir plan yapabilirsiniz: Örneğin, bir hafta boyunca her gün limonlu detoks suyu içebilirsiniz, haftada iki akşam ise yoğurt kürü yapabilirsiniz. Sonraki hafta ise her sabah cevizli su içip ikindi vakti tarçınlı sütü tercih edebilirsiniz.