Şunun için etiket arşivi: sağlık haberi

Kemiklerde görülen kırıklıklar genelde travmalara bağlı oluşuyor. Fakat yaygın bir kırılma şekli olan kırık köprücük kemiği yaygın görülen bir yaralanma şeklidir. Genellikle düşme ya da omuz darbesi sonrasında oluşmaktadır. Maç esnasında oyun oynarken sol omuz köprücük kemiği kırılan Edin Visca sonrasında köprücük kemiği merak konusu oldu. Peki köprücük kemiği nedir ve köprücük kemiği kırığı kaç günde iyileşir?

İnsandan insana farklılık gösteren köprücük kemikleri, omuz ile göğüs arasında bulunan boyun bölgesinde yer almaktadır. Yaygın bir yaralanma türü olan ve tüm yaş gruplarında görülen köprücük kemiği kırığı, ‘Klavikula’ kırığı olarak da bilinmektedir. Bu kırıklar genellikle omuz üzerine sert bir biçimde düşmelerde görülmektedir. Bu kırık türü Trabzonspor ile Fatih Karagümrük karşılaşmasında yere düşmesi sonucu sol köprücük kemiği kırılan futbolcu Edin Visca’dan sonra merak konusu olmaya başlandı.. Hızlı bir şekilde araştırılmaya başlanan köprücük kemiği hakkında detaylı bilgi haberin devamında yer almaktadır…  Peki köprücük kemiği nedir ve köprücük kemiği kırığı kaç günde iyileşir?

Köprücük kemiği

KÖPRÜCÜK KEMİĞİ NEDİR?

İnsan anatomisindeki sternum (göğüs kemiği) ile kürek kemiği arasında bulunan, yetişkin bir insanda ortalama 15 cm boyunda görülen ince uzun bir kemiktir. Sinir ve damarlara yakın bir kısımda bulunmasından dolayı oldukça önemlidir. 

KÖPRÜCÜK KEMİĞİ KIRIĞI NEDİR?

Köprücük kemiği kırığı, yaygın bir yaralanma olarak görülmektedir. Düşme, spor ve trafik kazaları köprücük kemiğinin kırılmalarında yaygın gösterilen durumlar arasındadır. Klavikula kırıklarının yaklaşık %3’ü çocuklarda, genç erişkinlerde ve yaşlılardan oluşmaktadır. Oluşan kırık, kemiği ciddi şekilde etkilemiş damarlara ve sinirlere de zarar vermişse cerrahi müdahale gereklidir. İyileşme süreci yaşa oranlar değişmektedir. Bu durum yetişkinlerde 6-8 hafta, çocuklarda 3-6 hafta arasında sürmektedir.

Köprücük kemiği kırığı nedir

KÖPRÜCÜK KEMİĞİ KIRIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Kırık köprücük kemiği geçirirseniz semptomları şu şekilde gözükmektedir:

  • Omuzu hareket ettirdiğinde oluşan şiddetli ağrı
  • Omuz kısmında hassasiyet, morarma ve artan ağrı
  • Sertliklerin oluşması ve omuzu hareket ettirememe
  • Omuzu hareket ettirdiğinde gıcırdama ya da çatırdama sesi
  • Koldaki sinirler zarar görürse karıncalanma ve uyuşma hissi
  • Nadir bir durum olarak görülen kemiğin dokuya zarar vermesi durumunda kanamanın meydana gelmesi

Köprücük kemiği kırığı

Kısaca “standart tıbbi tedavi ile kontrol edilemeyen, tedavi edilmesi ve yönetilmesi zor ağrı” olarak tanımlanan inatçı ağrıların, hastaları hayattan bezdirdiğini, depresyona, iş kaybına ve hatta intihara kadar sürüklediğini açıklandı.

Hepimiz hayat şartlarının monotonluğunda ağrılar geçiririz. Fakat bazı ağrılar vücutta inatçılık yaparlar. Ve bu süreçte insanların yaşam kalitesi düşürür. Önemsenmeyen ve tedavi edilmeyen bu inatçı ağrılar, kişinin yaşamını alt üst etmekle kalmamaktadır. Bu süreçte tam donanımlı doktorlardan yardım almak gereklidir. Algoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayda Türköz, klasik yöntemlerle tedaviye cevap vermeyen inatçı ağrıların, hastaları intihara kadar sürükleyebildiğini söyledi. Türköz, ABD’de bu grup hastalar içinde, intihar edenlerin oranının 2003’te yüzde 7,4 iken 2014’te yüzde 10,2’ye yükseldiğini kaydetti. “Standart tıbbi tedavi ile kontrol edilemeyen, tedavi edilmesi ve yönetilmesi zor ağrı” olarak tanımlanan inatçı ağrıların, İnsanlar üzerinde ciddi hasarlar bıraktığı hatta hatta intihara kadar sürüklediğini açıkladı.

İnatçı ağrılar

DEPRESYON, İŞ KAYBI VE İNTİHAR!

İnatçı ağrının, genellikle insanların yaşam kalitesi üzerinde fazlaca olumsuz etkiye sahip olduğunu ifade eden Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Dragos Hastanesi Algoloji (Ağrı Bilimi) Bölümü’nden Prof. Dr. Ayda Türköz, araştırmaların, “inatçı ağrısı olan kişilerin yüzde 25’inin depresyona girdiğini ve yüzde 25’inin işini kaybettiğini, işine devam edenlerin yüzde 50’sinin ise işe eskisi kadar konsantre olamadıkları ve sonunda işten ayrıldıklarını saptadığını” belirtti. Türköz, “Amerika da yapılan bir araştırma inatçı ağrı nedeniyle intihar edenlerin oranı 2003’te yüzde 7,4’ten 2014’te yüzde 10,2’ye yükseldiğini belirtmiştir. Bu çalışmaya göre; sırt ağrısı, kanser ağrısı ve eklem ağrısı, intihar eden kişilerde inatçı ağrı durumlarının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Ayrıca, bu hastalarda inatçı ağrı yanında anksiyete ve depresyonun daha fazla gözlendiği bildirilmiştir” diye konuştu. Türköz, “İnatçı ağrılar, multidisipliner, yani farklı branşlardan oluşan ekipler tarafından değerlendirilmesi gereken çok özellikli bir durumdur. Öncelikle hastanın kendi hekimi ile algolog, fizyoterapistler ve psikologlar da dahil olmak üzere uzman bir profesyonel ekip tarafından izlenmesi gerekir” açıklamalarında bulundu.

bel ağrısı

HANGİ HASTALIKLAR İNATÇI AĞRIYA NEDEN OLUYOR?

Ağrıların akut, kronik ve inatçı ağrı olmak üzere üç kısımda incelendiğini söyleyen Türköz, “Bizim ‘inatçı ağrı’ dediğimiz tür, geleneksel yöntemlerle kontrol altına alınıp tedavi edilmesi sağlanamayan, hafif bir rahatlama sağlamak için bile geleneksel olmayan diğer tedavi seçeneklerine gereksinim duyulan ağrı türüdür” dedi. İnatçı ağrılara neden olan sağlık problemlerinin genelde migren ya da gerilim tipi baş ağrıları, kanser ağrıları, romatizmal eklem iltihabı, dejeneratif (bozulmuş) omurga hastalığı ve felç sonrası omurilik lezyonları olduğunu belirten Türköz, “İnatçı ağrının her zaman bariz bir nedeni olmaması ve kişiden kişiye farklılık göstermesi tedaviyi de zorlaştıran önemli faktörlerdir. Her şeyden önce hastanın artık kronikleşen bir ağrı sorunu var ise muhakkak bir algoloji doktoruna görünmesi gerekir. Bu aşamada hastanın semptomlarını doktora doğru ve ayrıntılı bir şekilde tanımlaması çok önemlidir. Çünkü inatçı ağrı teşhisi nispeten zor bir olaydır” dedi. 

Hangi hastalıklar inatçı ağrılara neden oluyor

NELERE SEBEP OLABİLİR?

İnatçı ağrıların vücuttaki bazı hormonları da etkileyebileceğini kaydeden Türköz, “İnatçı ağrı, vücuttaki stres ve enfeksiyon seviyesini yükseltebilir. Bu durum yüksek tansiyon ve yüksek nabız gibi sorunlara katkıda bulunabilir. Uykuyu engelleyerek hastanın kendisini yorgun hissetmesine, konsantrasyon bozukluklarına neden olabilir. Düşünme ve karar verme yeteneğine müdahale eder, fiziksel performansı etkiler. Hatta cinsel işlev bozukluklarına bile yol açabilir” açıklamalarına bulundu. 

Yüksek tansiyon

“İNATÇI AĞRI ZOR TEŞHİS EDİLEN BİR SORUNDU”

Türköz, şöyle devam etti: “Örneğin hasta günlük kronik baş ağrıları yaşıyorsa, migren veya gerilim tipi baş ağrıları yaşıyor olabilir. Ancak migrenin neden olduğu inatçı ağrının semptomları, diğer baş ağrısı türlerine benzer. Bu da teşhisi zorlaştırır ve tedaviyi sorunlu hale getirir. Genellikle, zaman içinde çeşitli tedaviler ağrıyı hafifletemediğinde, inatçı ağrı teşhisi konur. Örneğin, basit ağrı kesicilerle tedavilerinden sonra azalmayan ağrılar için daha farklı tedavi yöntemleri gerekebilir. Ancak ağrı, bu tedavilere rağmen hafiflemiyor ise örneğin nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar, (steroid dışı yangı önleyici ilaçlar) kas gevşeticiler, zayıf opioidler, (morfin tipi uyuşturucu ilaç) nöbet önleyici ilaçlar ve antidepresanlar, ameliyat, egzersiz ve fizik tedavi gibi yöntemler ağrının azalmasına katkı sağlayamaz ise doktorunuz ‘inatçı ağrı’ teşhisi koyabilir” dedi.

inatçı baş ağrısı

 

İNATÇI AĞRILAR NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Türköz, inatçı ağrının kesin bir tedavisinin olmamakla birlikte, tedavinin, ağrının şiddetinin azaltılarak günlük yaşam kalitesini geri kazanma odaklı olduğunu belirterek, “İnatçı ağrı, hastanın yatalak olmasını veya bakım için hastaneye yatmasını gerektirecek kadar sürekli ve şiddetli olabilir. Tedaviye bu kadar dirençli olmasının en önemli nedeni, beynin inatçı ağrı sinyallerini diğer ağrı sinyallerinden farklı şekilde algılamasıdır. Bu nedenle standart tedavi yöntemleri inatçı ağrılara fazla etki etmez” ifadelerini kullandı.

inatçı ağrılar tedavi edilebilir mi?

Türköz, inatçı ağrının tedavi yöntemlerini şöyle açıkladı: “Öncelikle teşhis amacıyla lokal anestezi yapılır. Teşhis doğrulandıktan sonra ‘nörolitik sinir blokları’ dediğimiz, özellikle kanser hastalarında uygulanan ve sempatik sinirler adı verilen bir grup sinire alkol, fenol veya radyofrekans yöntemleriyle hissizleştirme işlemi yapılır. Bundan başka nörostimülasyon (omurilik uyarıcı cihazlar) yani omurilik pilleri yönteminde hastanın ağrıyı algılama şeklini değiştirilir. Bu cihazlarla, omuriliğin çok sayıda duyusal sinir dokusu içeren dorsal kolon ve dorsal kök ganglion alanları elektriksel olarak uyarılır ve ağrı sinyalleri azaltılır veya silinir. Ayrıca cilt altına yerleştirilen özel bir pompa aracılığı ile omurilik kanalına morfin verilerek ağrı tedavi edilebilir. ‘Omurilik ilaç pompaları’ denen bu işlem, çoğunlukla kanser ve damar tıkanıklarına bağlı ağrılarda uygulanır. Ağrıyı etkin bir şekilde tedavi etmesinin yanı sıra bu yöntemin önemli bir avantajı düşük doz ilaç kullanımıdır. Bu yöntemlerin hiçbiri fayda etmezse, omuriliğin ağrı iletimini alan üst sinir hücrelerine hasar verilmesine dayanan ‘sekonder nöronların harap edilmesi’ yöntemi uygulanır” dedi.  Ayrıca yardımcı tedavi yöntemlerinin kullanılması, uzun dönem ilaç tedavisi alan hastalardaki ilaç bağımlılığını önlemek için oldukça önemlidir” diyerek sözlerini tamamladı.

İnatçı ağrılar

Alerji, vücudun zararlı olmayan bazı maddelere karşı etkilenmesi ya da psikolojik olarak aşırı reaksiyon göstermesi durumuna denir. Bunlardan en sık görülen besin alerjisidir. İnsanların bir çoğu bazı etlere karşı alerjik reaksiyona sahiptir. Yeni yılın yaklaşmasıyla birlikte en çok aratılan hindi eti alerjisi ise bunlardan biridir. Peki hindi eti alerjisinin belirtileri nelerdir?

Besin alerjisi oldukça sık görülen bir durumdur. Çocukların %8’lik bir dilimini kapsarken yetişkinlerde bu durum %2’dir. İnsanlar sığır, kuzu, av hayvanları ya da kümes hayvanlarına karşı alerjik reaksiyonlar göstermektedir. Yeni yılın yaklaşması ile birlikte bir gelenek haline gelen hindi eti de sıkça araştırılmaya başlandı. Kolesterol açısından düşük ama protein açısından yüksek olan hindi eti, bazı insanlarda farklı reaksiyona neden olmaktadır. Peki yeni yıla girerken bu kadar popüler olmayı başaran hindi etinin alerjik belirtileri nelerdir?

Hindi etinin alerjik belirtileri

HİNDİ ETİNİN ALERJİK BELİRTİLERİ NELERDİR?

Alerjik reaksiyonlar vücudun bağışıklık sisteminde hindi etinde bulunan bazı maddelere karşı tepki gösterebilirler. Zararlı olarak gördüğü maddelerle bağışıklık sisteminde savaşmak için tepki bir antikor üretir. Vücudun bir sonraki hindi eti ile karşılaşma durumunda bu antikorları salar ve reaksiyon belirtileri kısa bir süre sonra ortaya çıkmaktadır.

Hindi eti

Reaksiyonlar kişiden kişiye değişmektedir. Hafif ya da şiddetli bir şekilde gözüken belirtiler şunlardır:

  • Baş ağrısı
  • Vücutta meydana gelen döküntü
  • Genelleştirilmiş doku şişmesi
  • Hazımsızlık ve mide bulantılarının yaşanması
  • Karnında gerçekleşen şiddetli ya da hafif kramplar
  • Kusma 
  • Burun akıntısı
  • Kalp artışlarında hızlanma
  • Atım krizleri geçirme ve vücutta sıcaklık hissetme
  • Hapşırma 

Geçirilen bu semptomlar, anafilaksi anında acil müdahale edilmezse bayılma, şok ya da solunum yetmezliğinden ölüme kadar götürmektedir.

hindi eti alerjisi belirtileri

Gebelik okulunda anne ve baba adaylarına birlikte eğitim veren Dr. Nuray Aydın, “Nasıl ki bir hamile anne olmaya hazırlanıyorsa; baba adayları da babalığa hazırlanmalı” dedi. Eşinin yanında olmasının annenin doğum yapmasını kolaylaştırdığını belirten Uz. Dr. Nuray Aydın, hamilelik sürecinde, doğum anında ve loğusalık döneminde babaya düşen görevler olduğunu kaydetti.

Doğum konusu hakkında açıklamalarda bulunan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Nuray Aydın, Günümüz babalarının doğum anlarında nelere dikkat etmesi gerektiği ve üzerine düşen görevleri hakkında bilgi verdi. Günümüz babalarının daha bilinçli olduğunu ve babalık sorumluluğunu daha fazla hissettiklerini, Hamilelik sürecinde, doğum anında ve doğum sonrası loğusalık döneminde babaya düşen görevler olduğunu kaydeden Uz. Dr. Nuray Aydın, gebelik okullarına katılan baba adaylarının anneyi daha iyi anladığını ve sorumluluklarını daha iyi yerine getirdiğini ifade etti.

doğum eğitimi

“PSİKOLOJİK VE FİZİKSEL OLARAK DOĞUMA HAZIR OLUYORLAR”

Baba figürünün doğum esnasında ve sonrasında rolünün çok büyük olduğu üzerinde duran Dr. Aydın şunları söyledi:  “Anne baba yolculuğu annenin hamile kalmasıyla başlıyor. Babanın hem hamilelik sürecinde hem de doğum esnasında ve doğum sonrasında rolü çok önemli. Nasıl bir hamile anne olmaya hazırlanıyorsa bir baba adayı da baba olmaya hazırlanmalı. Evlenmekle karı koca oluyorsak, gebelikle birlikte bir aile olmanın ilk adımını atıyoruz.  Bu nedenle gebelik okullarında verilen eğitimler çok kıymetli. Babalar bu eğitimlerde hem eşini daha iyi tanıyor hem de sürece hakim oluyorlar. Bu süreçte kendi rollerini öğreniyorlar. Doğumun televizyonlarda görüldüğü gibi bağırıp çağırılan, birkaç dakikada olup biten bir eylem olmadığını, 8-10 saatlik sürece yayıldığını öğreniyorlar. Gebelik okuluna katılan çiftler doğum öncesinde panik olmuyorlar. Hastaneye geldiklerinde kendilerini neyin beklediğini çok iyi biliyorlar. Psikolojik ve fiziksel olarak doğuma hazır oluyorlar.”

hamilelik sürecinde babaların nasıl davranması gerektiği hakkında eğitim

“BABALAR EŞLERİYLE DOĞUMA GİRMELİ”

“Doğum sırasında annenin elini tutan, nefes alıp vermesini sağlayan, masaj yapan, saçını okşayan, anneye pozitif telkinlerde bulunan baba, annenin güvende hissetmesini sağlıyor. Onu sakinleştiriyor.  Kadınlarda doğumun kolaylaşmasını sağlayan oksitosin gibi  hormonlar var. Bu hormonlar sevgiyle salınıyor. Eşinin yanında olması, ona dokunması anneyi rahatlatıyor, doğumun daha rahat gerçekleşmesini sağlıyor. Doğum ekibinin de işini kolaylaştırıyor.
 Bu nedenle babaların doğum eylemi boyunca mutlaka eşlerinin yanında olmalarını istiyoruz. Doğum odasının kapısının dışında bekleyip de ağlama sesini duyunca baba olduğunu düşünen baba figürü istemiyoruz. Babanın doğum anında eşinin çektiği zahmeti görmesi çok değerli. Bir dünyadan başka bir dünyaya geçiş var. Bebeği karşılama anında babanın da orada olması gerektiğini düşünüyoruz.”

GEBELİK OKULUNDA BABALARA NELER ÖĞRETİLİYOR?

Baba adaylarını psikolojik olarak doğuma hazırlandığı belirtilen gebelik okulunda, Uz. Dr. Nuray Aydın ile birlikte anne ve baba adaylarına eğitim veren 35 yıllık ebe, doğum koçu ve emzirme danışmanı Hayriye Kaplan ise, toplam 2,5 gün süren gebelik okulunda anne ve baba adaylarını gerek fiziksel gerekse psikolojik olarak doğuma hazırladıklarını söyledi.  Babaların gebelik okulunda öncelikle anneye nasıl davranması, nasıl yaklaşması gerektiği konusunda bilgilendirildiğini anlatan Hayriye Kaplan, ayrıca hamilelik sürecinde doğumu kolaylaştırıcı egzersizleri yaparken eşlerine nasıl yardımcı olabileceklerini öğrettiklerini söyledi. Kaplan ayrıca, baba adaylarının bebeğin banyosunu yaptırırken anneye yardım etme, alt değiştirme, bebeğin gazını çıkarma gibi konuları da uygulamalı olarak öğrendiklerini dile getirdi.

Apendiks, yapılan araştırmalar sonucunda insanların yaklaşık %10’unun hayatının belli bir döneminde apandisite yakalandığı gösterilmiştir. 2 yaşından sonra görülme sıklığının arttığı ve en çok gençlerde görülen apandisitin, adından sıkça söz ettiriyor. Peki, apandisitin patlaması nasıl belli olur? Apandisitin belirtileri nelerdir?

Sıklıkla konuşulan ve birden sancılı bir şekilde gerçekleşen Apandisit, insan vücudunda bulunmaktadır. Kalın bağırsağa bağlı, karnın sağ alt kadranında yer alan ince 4 inçlik bir tüptür. Birçok insanın apandisitin vücudun hangi bölgesinde olduğunu bilmese de halk arasında kör bağırsak diye bilinen bölgede yer almaktadır. Apandisit ilk olarak karnın sağ alt bölgesinde ağrıya neden olur. Ancak çoğu insanda ağrı semptomu göbek çevresinde başlar ve hareket ederek diğer bölgelere şiddetli bir şekilde yayılmaktadır. Her yaşta görülün apandisit sorunu 2 yaşından sonra görülmeye başlanmaktadır. Erkekler, apandisite, kadınlara oranla daha fazla yakalanmaktandır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre bir yıl içinde 10.000’den fazla kişinin apandisit nedeniyle ölmesi göz ardı edilemeyecek kadar ciddi bir durumdur. Peki, Apandisit nasıl belli olur? Apandisit belirtileri nelerdir?

APANDİSİT OLUP OLMADIĞINIZI ANLAMANIN 5 BELİRTİSİ ?

Apandisit belirti göstermeye başladığı zaman sancılı bir süreç olabilir. Tedavisi edilebilen bir durum olmasına rağmen günlük yaşam sürecini aksatabilmekte ve acil tıbbi müdahale gerekmektedir. Apandisit, ilk olarak şiddetli ve sancıların eşlik ettiği karın ağrısı ile ilk semptomlarını verir. Ağrı ilk olarak göbek çevresinde başlayarak sağ alt tarafta lokalize olarak değişmektedir. Sancının olduğu bölgeler, derin nefes alma, öksürme veya hapşırma gibi durumlarda kötüleşebilir. Diğer semptomlar ise mide bulantısı, kusma, ateş, kabızlık ve ishal olarak kendini göstermektedir. Bazı istisna durumlarda semptomatoloji bulanık olabilir. Özellikle yetişkinlerde görülen bu durum bazen tanıyı zorlaştırmakta ve tipik olmayan bulgular ortaya çıkarmaktadır.

APANDİSİT TEDAVİSİ NASIL OLUR?

Apandisit tedavisi, apandisin cerrahi olarak çıkarılmasından oluşur. Tek başına tıbbi bir müdahale uygulanmamaktadır. Ameliyattan önce hasta antibiyotik tedavisi verilir. Antibiyotikler işe yararsa ameliyat gerekmemektedir. Apendektomi olarak bilinen apendiksin çıkarılması en yaygın olarak bilinen cerrahi operasyondur. Yapılan yöntemler de anestezi kullanılmaktadır.

apandisit

Rahat ve hızlı bir nefes almak için burun spreyi hızlı bir çözüm olmaktadır. Son zamanlarda artış gösterilen sprey kullanımı ve beraberinde getirdiği bağımlılık olayı vatandaşlar tarafından araştırılmaya başlandı. Uzmanlarında sıklıkla uyardığı bu durum bazı hasarlara yol açmaktadır. Peki burun spreylerini fazla kullanırsak ne olur? Burun spreyi bağımlılığı nasıl geçer? İşte burun spreyi hakkında detaylar..

Mevsimsel alerji, soğuk algınlığı ya da nezle gibi durumlar baş göstermeye başladığı zaman burun açıcı spreyler, rahat bir nefes almayı kolaylaştırmak için hızlı bir çözüm olmaktadır. 5 ila 6 saat kadar süren bu rahatlama hissi nedeniyle sık sık kullanma isteği gerçekleşebiliyor. Zararının olmadığını düşündüğümüz bu küçük ilaçlar pekte sanıldığı gibi değil. Rahat bir nefes almak için kullanacağınız tek bir sprey sizi ömür boyu bağımlı hale getirebilir. Kullanımın artmasıyla birlikte ileride daha ciddi sorunların boy göstereceği burun spreyleri, burun mukozasında hasara yol açabilir, burun etlerinde şişme meydana getirebilir. Sonuç olarak burun spreyi kullanımı aşırıya kaçtığı zaman bağımlılığı tetiklemekle beraber daha ciddi sorunlara yol açmaktadır. Peki burun spreyi bağımlılığı nasıl geçer? 

burun speri bağımlılığı nasıl geçer

BURUN SPREYİ BAĞIMLILIĞI NASIL GEÇER?

Burun tıkanıklığı rahatsız edici bir durumdur. Zor nefes almayı ve kalitesiz gün geçirmenizi sağlayan bu durum, sizi rahatlatmak için daha sık sprey kullanmaya itmektedir. Burun tıkanıklığında en sık görülen konka şişmesi (burun eti büyümesi) sık sık görülen durumlardan biridir. Ayrıca mukozayı şişiren hastalıklarında gözükmesi burun spreyi kullanımını artırmaktadır.

Burun spreyini fazla kullanırsak ne olur

Peki çok sık sorulan “Burun spreyi bağımlılığı nasıl geçer?” Önce ilk olarak burun spreyini bırakma yönünde tedavi yapılır. İkinci durum olarak ise asıl soruna odaklanılır ve bulunan sorun operasyonla halledilir. Örneğin, Holmium lazerle burun etlerinin küçültülmesi gibi durumlar spreyin kullanımının tekrar etmesini önlemektedir.

burun spreyi

BURUN SPREYİNİN 5 GÜNDEN FAZLA KULLANILMASI SAKINCALI

Bir anlık rahatlatma hissiyle kullanımının giderek artması ve bağımlı hale getiren burun spreyleri uzmanlar tarafından 5 günden fazla kullanılmaması gerektiğini belirtmektedir. Uzun süreli kullanılan burun spreyleri yapılan deneyler sonucunda 5. günden sonra burun mukozasında hasarların meydana geldiğini ilerleyen zamanlarda kullanımının devam etmesiyle kalıcı hasaralar meydana getirdiği ileri sürülmüştür. Aynı zamanda kullanımının psikolojik olarak etkilerde bıraktığı saptanmıştır.

burun spreyini kaç gün kullanmak gereklidir

Uyku apnesi, solunumun tekrarlayarak başladığı potansiyel olarak ciddi bir uyku bozukluğu durumudur. Uyku esnasında nefes darlığıyla uyanmaya başlayanlar son dönemlerde arama motorunda “Uyku apnesi nedir?” sorusunu araştırmaya başladı. Peki Uyku apnesi nedir? Uyku apnesi belirtileri nelerdir?

Obstrüktif uyku apnesi, uyku ile ilgili en sık rastlanan solunum bozukluğudur. Uyku esnasında gelen tekrar tekrar nefes alma isteğiyle birden uyanma durumuna denir. Birkaç uyku apnesi türü olmasına rağmen son dönemlerde sıklıkla karşılaşılan ‘obstrükrif’ yani uyku apnesi, boğaz kaslarının aralıklı olarak gevşeyip hava yolunu tıkaması ile gerçekleşir. En belirgin özelliklerinden bir tanesi olan horlamadır. 10 ila 20 saniye süreyle gerçekleşen uyku apnesi, 5 ila 100 defadan fazla görülme olasılığı vardır. Uykunun bozulması kişinin yaşam kalitesini düşürmekle beraber, gün boyu halsiz hissetmesine de neden olur. Son dönemlerde sıklıkla aratılan (OSA) “Obstrüktif Uyku Apnesi” vatandaşlar tarafından araştırılmaya başlandı. Peki uyku apnesi nedir? Uyku apnesinin belirtileri nedir?

Uyku apnesi nedir belirtileri nelerdir

UYKU APNESİ NEDİR?

Uyku apnesi, uyku esnasında solunum yollarında meydana gelen daralma sonucunda nefes alma olayının kısmi olarak son bulması durumuna denir. Son dönemlerde en sık karşılaşılan uyku sorunlarından biri olan uyku apnesi, birkaç saniyeyle insanı boğulma hissiyle uykusundan uyandırır. Bu süreçte beyin solunum fonksiyonlarının işlevini yitirdiğini haber vermek için vücudu harekete geçirir. Kandaki oksijen seviyesinin düşmesiyle birlikte uyuyan kişi uykusundan hızlı bir şekilde kalkar.

Uyku apnesi nedir

UYKU APNESİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Birkaç uyku apnesi türünün olması hangi tipe sahip olduğunuzu belirlemeyi zorlaştırabilir. Obstrüktif ve merkezi uyku apnelerinin en yaygın görünen belirtileri ve semptomları şu şekilde sıralanabilir:

  • En yaygın görünen belirtilerinden biri olan uyku esnasında yüksek sesle horlama durumu
  • Uyku esnasında nefes nefese kalkma durumu
  • Uyandığınız esnada ağız kuruluğu hissetmek
  • Sabahları baş ağrılarının görülmesi
  • Gün içerisinde sinirlilik durumunun yaşanması
  • Gündüz uyku hissinin sık sık gelme durumu
  • Uyku esnasında nefes almayı bıraktığınız durumlar sonucunda uykudan hızlı bir şekilde uyanma durumu
  • Gündüzleri yorgun ve halsiz hissetmek
  • Konsantrasyon bozukluğunun yaşanması

Uyku apnesi nasıl anlaşılır

 

UYKU APNESİNİN TEDAVİ YÖNTEMİ NEDİR?

Obstrüktif uyku apnesi için en önemli durumlardan bir tanesi tedavi için doğru tanının konulmasıdır. Tedavi yöntemi kişinin apne derinliğine, kişinin solunum yolarının durumuna ve yaşadığı apne çeşidine göre değişim göstermektedir. Tedavi için “CPAP” denilen hava makinesi bu yöntemlerden biridir. Hastaya takılan bu cihaz sayesinde hastanın solunum yollarının kapanması önlenir. Böylelikle hasta daha kaliteli bir uyku süreci geçirir. Ayrıca tedavi yöntemlerinden bir diğeri de uyku apnesi olan kişinin yaşam tarzında değişimlere gitmesi uzmanlar tarafından önerilmektedir. 

uyku apnesi tedavi yöntemi nelerdir

Horlama ve uyku apnesi durumu yaşayan kişilerin sigara ve alkolü bırakmaları, kilolarını kontrol altına almaları, gün içerisinde spor yapmayı ihmal etmemeleri, uyuma esnasına geçmeden önce ağır yemek yemekten kaçınmayı ve yan pozisyonda uyumaları gibi tedavi yöntemleri önerilmektedir.

uyku apnesi nasıl geçer

UYKU APNESİ GEÇİREN BİRİ NE ZAMAN DOKTORA GÖRÜNMELİ?

Uyku apnesi 7’den 70’e herkesi etkileyebilir. Uyku apneniz olduğunu düşündüren bazı semptomlar yaşıyorsanız, potansiyel olarak ciddi bir soruna işaret edebilir. En yaygın belirtisi olan horlama görmeniz uyku apnesi geçiriyor olduğunuzu işaret etmez. Diğer belirgin belirtileri de görmeye devam ediyorsanız zaman kaybetmeden doktorunuza baş vurmak, kalp problemlerini ve diğer komplikasyonları önlemeye yardımcı olabilir.

uyku apnesi geçirdiğimizi nasıl anlarız

Her kullanılan ilacın faydası olduğu kadar yan etkileri de görülmektedir. Birçok hastalığın tedavisinde kullanılan antibiyotik ise bunlardan biridir. Son yıllarda sıklıkla kullanılan antibiyotiğin en büyük belirtisi ise “antibiyotik ishali”dir. Peki antibiyotik ishali ne zaman geçer? Antibiyotik sonrası ishale ne iyi gelir?

Günümüzde birçok hastalığın tedavisinde öncü rol oynayan antibiyotik, mikroorganizma tarafından, başka mikroorganizmayı öldürmek veya çoğalmasını durdurma görevi görmektedir. Bu süreçte kullanılan antibiyotiklerin bazı yan etkileri görülmektedir. Amel ya da halk arasında sıvı dışkılama olarak bilinen ishal, antibiyotik kullanımında ki en büyük yan etkilerden biri olmaktadır. Bir hastalık değil semptom olarak görülen ishalin birçok nedeni vardır. Antibiyotik kullanımında enfeksiyona neden olan bakterileri öldürürken iyi bakterilerin de dengesini bozmaktadır. Sindirim sisteminde bozulmasıyla antibiyotik ishali reaksiyon göstermektedir. Clostridium difficiale ishali ya da psödomembranöz enterokolit isimleri ile de anılmaktadırlar.

İSHAL NEDİR?

Bir hastalık değil vücutta bir semptom olarak belirti veren ishal; dışkının, sık, sulu ve yumuşak olarak dışarı çıkma durumudur. Bağırsakların hareketli bir biçimde çalışma gösterdiği bu semptom, birkaç gün devam etmekle birlikte bir tedaviye ihtiyaç duymaz. Çoğunlukla temiz suyun yokluğu ve atık su arıtma kapasitesinin yetersizliği nedeniyle az gelişmiş ülkelerdeki ishal durumundan özellikle bebek ve çocuk ölümleri görülmektedir.

ANTİBİYOTİK İSHAL YAPAR MI?

Birçok hastalığın çözümü olarak öne sürülen antibiyotik 50 yılı aşkın süredir tedavi yöntemlerinde kullanılmaktadır. Pek çok hastalığın kurtarıcısı niteliğinde olan antibiyotik nadirde olsa yan etkiler göstermektedir. Yan etkilerinden biri olan antibiyotik ishali ise bu belirtilerinden biridir. 

ANTİBİYOTİĞE BAĞLI İSHAL NE KADAR SÜRER?

Ağrıların tedavi yöntemi olarak kullanılan antibiyotik, iyi ve kötü bakterileri ayırt edemez. Kullanılan antibiyotik tüketimi bağırsaktaki iyi ve kötü bakterileri de etkilemektedir. Bağırsakta görülen hasar ise ishale neden olmaktadır. Antibiyotik tedavi kullanımı bittikten sonra 2 gün ila 6 hafta arasında görülmektedir.

 

İSHALE UYGUN BESLENME ÖNERİLERİ

  • Yağlı yemekler ve şeker ishali artıran unsurlardır. Bu durumda yağlı ve şekerli besinlerden uzak durmak gereklidir.
  • Beyaz et, az yağlı peynir, lapa halde az yağda hazırlanmış pilav, patates, yoğurt, ayran tüketebilirsiniz.
  • Gün içinde vücudun kaybettiği su ve sodyum için bol bol su içilmelidir.
  • Şekersiz hazırlanmış elma, ayva ve şeftali kompostoları ishali tedavi etmekte kullanılabilir.

 

 

Dünyaca ünlü şarkıcı Celine Dion nadir görülen katı kişilik sendromuna yakalandı. Hastalığa yakalanmasının ardından Katı kişi sendromu (stiff-person sendromu) merak konusu oldu. Peki Katı kişilik sendromu (SPS) nedir? Katı kişilik sendromu belirtileri nelerdir?

Titanic film müziklerindeki “My Heart Will Go On’ şarkısıyla en iyi şarkı Oscar’ını kazanan Celine Dion, “katı kişi sendromu”na yakalandığını açıkladı. Celine Dion, ender görülen bir rahatsızlığa yakalandığını hastalığının adının katı kişilik sendromu olduğunu söylemesinin ardından hastalık merak konusu olmaya başladı. Çok nadir görülen bu hastalık ses tellerini etkileyip günlük aktivitelerini gerçekleştirmekte zorluk çıkartabiliyor. Stiff Person Sendromu, nörolojik hastalık olarak yer alıyor. Kronik ağrı, bozulmuş hareketlilik, vücutta kasılmaların görülmesi gibi durumların yaşanması hastalığın seyir halindeyken gösterdiği semptomlardır. Peki hızlı bir şekilde aratılan ve merak konusu olan katı kişilik bozukluğu sendromu nedir? İşte merak edilen detaylar…

Celine Dion

KATI KİŞİLİK SENDROMU NEDİR?

Stiff Person Sendromu, beyin ve omurilikteki inhibitörleri yani bazı maddelerde yer alan enzim etkinliğini durduran ve burayı hedef alan otoimmün bir rahatsızlıktır. Klinik bulgularda özellikle aksiyal kaslarda meydana gelen ve agonist-antagonist kaslardaki eş zamanlı kasılmaya bağlı spazmlar ile özetlenir. Taktil, işitsel uyaranlar ve stres spazmları tetikleyebilir. Stiff Person sendromu genellikle meme ve akciğer kanseri ile birlikte gösterir. Sertlik önce gövde kasları tetikler ve spazmların da birlikteliği postural deformitelerle sonuçlanır.

stiff person katı kişilik sendromu nedir

KATI KİŞİLİK SENDROMU BELİRTİLERİ NELERDİR?

Hastalığın kesin mekanizması belirgin değildir. Kronik ağrı, kasılmalar ve lomber hiperlordoz genel belirtileri arasında gösterilir. Spazmlar şiddetli ve ön görülmeyen bir şekilde vücutta reaksiyon göstermektedir. Bazen bu ağrılarım ve spazmların gücü kemikleri dahi kırabilecek seviyede olabilir.

Katı kişilik sendromuna yakalanan kişiler sese ve dokunmaya oldukça duyarlı hale gelirler. SPS hastalarının, nadiren genel popülasyonda görülen glutamik asit dekarboksilaz antikorlarına sahip olduğu tespit edilmiştir.

  • Vücut ağrıları
  • Uyku düzeninde bozulma,
  • İştahsızlık
  • Öz bakım eksikliği,
  • Kamburlaşma
  • Fiziksel harekette bozulma.

Dünyaca ünlü şarkıcı Celine Dion nadir görülen katı kişilik sendromuna yakalandı. Hastalığa yakalanmasının ardından merak konusu olan rahatsızlık aratılmaya başlandı. Peki Katı kişilik sendromu (SPS) nedir? Katı kişilik sendromu belirtileri nelerdir?

Dünyaca tanınan ünlü Fransız şarkıcı Celine Dion, ender görülen bir rahatsızlığa yakalandığını hastalığının adının katı kişilik sendromu olduğunu söylemesinin ardından hastalık merak konusu olmaya başladı. Çok nadir görülen bu hastalık ses tellerini etkileyip günlük aktivitelerini gerçekleştirmekte zorluk çıkartabiliyor. Stiff Person Sendromu, nörolojik hastalık olarak yer alıyor. Kronik ağrı, bozulmuş hareketlilik, vücutta kasılmaların görülmesi gibi durumların yaşanması hastalığın seyir halindeyken gösterdiği semptomlardır. Peki hızlı bir şekilde aratılan ve merak konusu olan katı kişilik bozukluğu sendromu nedir? İşte merak edilen detaylar…

katı kişilik sendromu stiff person

KARTI KİŞİLİK SENDROMU NEDİR?

Stiff Person Sendromu, beyin ve omurilikteki inhibitörleri yani bazı maddelerde yer alan enzim etkinliğini durduran ve burayı hedef alan otoimmün bir rahatsızlıktır. Klinik bulgularda özellikle aksiyal kaslarda meydana gelen ve agonist-antagonist kaslardaki eş zamanlı kasılmaya bağlı spazmlar ile özetlenir. Taktil, işitsel uyaranlar ve stres spazmları tetikleyebilir. Stiff Person sendromu genellikle meme ve akciğer kanseri ile birlikte gösterir. Sertlik önce gövde kasları tetikler ve spazmların da birlikteliği postural deformitelerle sonuçlanır.

stiff person katı kişilik sendromu nedir

KATI KİŞİLİK SENDROMU BELİRTİLERİ NELERDİR?

Hastalığın kesin mekanizması belirgin değildir. Kronik ağrı, kasılmalar ve lomber hiperlordoz genel belirtileri arasında gösterilir. Spazmlar şiddetli ve ön görülmeyen bir şekilde vücutta reaksiyon göstermektedir. Bazen bu ağrılarım ve spazmların gücü kemikleri dahi kırabilecek seviyede olabilir. Katı kişilik sendromuna yakalanan kişiler sese ve dokunmaya oldukça duyarlı hale gelirler. SPS hastalarının, nadiren genel popülasyonda görülen glutamik asit dekarboksilaz antikorlarına sahip olduğu tespit edilmiştir.

katı kişilik sendromu celine dion hastalığı belirtileri nelerdir