Şunun için etiket arşivi: SAĞLIK haberleri

Medipol Mega Üniversite Hastanesi Kardiyoloji bölüm başkanı Prof. Dr. Bilal Boztosun, tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19’un yol açtığı kalp hastalıklarından bahsederek Yasemin.com muhabiri Müge Çakmak’a merak edilen soruları yanıtladı.

HABERE AİT VİDEO İÇİN TIKLAYIN

Almanya’da Frankfurt Üniversite Hastanesi ve Hamburg Kalp ve Damar Merkezi tarafından yapılan iki ayrı araştırmada, yeni tip koronavirüsün kalbe de zararlı olduğu tespit edildi. Hayatta kalanların yüzde 75’inden fazlasının kanında, kişide kalp krizi geçirdikten sonra görülen yüksek düzeyde protein olduğu tespit edildi. Kovid-19’dan hayatını kaybedenlerin yüzde 60’ından fazlasının kalp kaslarında ise virüs görüldü. Kronik kalp hastalığı olan kişiler, tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs salgını açısından riskli grupta yer alıyor.

Bunun yanı sıra, herhangi bir kalp rahatsızlığı olmayan kişilerde COVID-19 enfeksiyonu sırasında kalp hasarı gelişebiliyor. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Kardiyoloji bölüm başkanı Prof. Dr. Bilal Boztosun, tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19’un yol açtığı kalp hastalıklarından bahsederek, Covid-19 kalp hastalarını nasıl etkiler?, Kalp ile ilgili ilaç kullanan kişiler için önerileriniz nelerdir?, Kalp hastaları ve hipertansiyonu olan bireyler pandemide nelere dikkat etmeli? sorularını Yasemin.com muhabiri Müge Çakmak’a cevapladı.

Ekim ayının da gelmesiyle beraber havalar soğumaya başladı. Tarlalardaki otların bitmeye başlamasıyla etrafa yayılan polenler burun yoluyla sinüs yoluna girer. Burada biriken polenler kılcal damarların genişlemesine yol açar. Beraberinde hastalıklara neden olur. Peki Bahar alerjisi nedir? Bahar alerjisinin belirtileri nelerdir ve tedavisi var mıdır? İşte soruların yanıtları:

Bahar alerjisi genellikle Mart ayında başlayarak Haziran’a kadar devam eder. Ancak zaman zaman kişilerde kış dönemine geçiş zamanında da görülüyor. Genellikle polenlerden kaynaklı çıkan alerjik durum aynı zamanda, değişen hava basıncı ve güneşe karşı olan hassasiyete karşıda görülür. Bu gibi durumlara karşı hassas olan kişilerde bağışıklık sistemi harekete geçer. Vücudun tehlike altında olduğunu fark eden bağışıklık sisteminin gösterdiği tepkime sonucu gözlerde, burun bezlerinde ve solunum yolunda hastalıklara neden olur. Nefes darlığı, göz yaşarması, uyku hali, sürekli hapşırma ve iştahsızlık gibi belirtilerle kendini gösteren bahar alerjisi birçok kişi tarafından önemsenmez. Ancak tedavi gerektiren bir rahatsızlık olan bahar alerjisi sürekli nükseder. Bahar alerjisi çevresel faktörlerin etkisiyle göz ve burundaki kılcal damarların genişlemesiyle meydana gelir. Halk arasında buna saman nezlesi ya da polen alerjisi de denilir. Bahar alerjisi ilerlediğinde gözlerde konjoktivitte, üst solunum yollarında alerjik rinitte, akciğerlerde astım, ciltte ise egzama gibi hastalıklara yol açar.

BAHAR ALERJİSİNİN NEDEN OLDUĞU HASTALIKLAR

Burun tıkanıklığı ve burun bezlerinin büyümesi bahar alerjisinde en sık görülen rahatsızlıklardır. Burun kanallarından giren ve bezlere yerleşen tozlar polenler tıkanmaya neden olur. Tıkanma sürekli hapşırmayı tetikler. Hapşırmanın sıklığı ise kan akışını ve kalp atışını olumsuz etkilediğinden ufak gibi görünen rahatsızlık ciddi hasarlar bırakır.

Rüzgarla beraber toz ve polenlerin yayılması ile akciğerlerde birikir. Akciğerlerin zamanla iltihaplanması ile astım ortaya çıkar. Bronşların zamanla tıkanması ile de nefes darlığı uyku sırasında aniden uyanma gibi durumlar yaşanır.

Burun ve akciğerleri etkileyen alerji aynı zamanda göz kanalarını da etkiler. Alerjik konjonktivit olarak adlandırılan göz hastalığı erken tedavi edilmediğinde görme kaybına neden olacak kadar ileri gidebilir. Uykudan uyanırken gözlerin şiş olması, sürekli sulanması ve kaşınması gibi belirtilerle kendini gösterir.

Yaygın olan durumlardan biri de sinüzit ve migren hastalıklarının belirtilerine benzeyen baş ağrısının yaşanmasıdır. Ancak alerjik sürecinde yaşanan baş ağrısının temeli vücut basıncının değişen hava durumuna ayak uyduramamasından kaynaklanıyor. Bu sadece baş ağrısı değil aynı zamanda kulak ağrısına neden olur. Ağrıların yaşanmasının sebebi vücut ısınının değişen hava sıcaklığına karşı hazırlıklı olmaması sonucunda iç ve dış oksijen farkının solunum kanallarına baskı yapması ile yaşanır.

BAHAR ALERJİSİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Göz içi kızarması kaşınması ve sulanması

Işığa karşı hassaslaşan gözler ve ses karşı hassaslaşan kulaklar

Vücutta ısı farkının olması

İştahsızlık ve sürekli yorgun hissetme

Tek seferde 5’ten fazla hapşırma 

Göğüs ve kalp ağrılarının artması

Kulak çınlaması

Burun akıntısı ve sürekli öksürme

SAMAN NEZLESİ NEDİR?

Alerjik rinit olarak adlandırılan saman nezlesi sinüs kanalarını tıkayarak burundan nefes alınmasını engeller. Soğuk algınlığı belirtilerine benzer semptomlar görülür. Saman nezlesi herhangi bir virüsün neden olduğu rahatsızlık olmadığından bağışıklık sistemini direk etkilemez. Ancak dolaylı yolda vücuda hasar verir. Çünkü tıkanan burun kanalları yeteri miktarda hava alınmadığından vücut yeterli oksijeni sağlayamaz ve biriken havayı da vücuttan atamaz. Bu da baş ağrısına yorgunluğa ateşlenmeye burun akıntısına yüz ağrısına neden olur. 

BAHAR ALERJİSİNDEN NASIL KORUNUR?

Bu aylar içerisinde sıklıkla A, C, E ve D vitaminleri içeren meyve tüketilmelidir.

Kapalı alanlar sürekli havalandırılmalı, kapalı ortamda çalışanların sıklıkla hava alması lazım.

Klimalarda polen filtresi kullanılmalıdır.

Polenlerin çok olduğu öğlen ve akşam üstü saatlerinde kıyafetler dışarıda kurutulmamalı ya da toplandığında iyice çırpılmalıdır.

Su tüketimi bu mevsimlerde 3 litreye kadar çıkılmalıdır.

El yüz temizliğine dikkat edilmelidir.

Sürekli tekrar eden düşüncelere karşı davranış geliştiren ve koruma kalkanı olarak bu davranışa sığınıyorsanız sizde de ruhsal hastalıklar arasında en yaygın olan obsesif kompulsif bozukluk olabilir. Kişinin sosyal yaşantısını olumsuz etkileyen bu hastalığa dair merak edilen her şeyi sizler için araştırdık. Peki Obsesif Kompulsif Bozukluk nedir ve belirtileri nelerdir? Obsesif Kompulsif Bozukluğun görülme şekilleri.

Obsesif kompulsif bozukluk hastalığı Masumlar Apartmanı dizisiyle beraber merak konusu oldu. Dizide Safiye karakterindeki bir kadının sürekli temizlik yapması ve temizlik krizlerine girmesi dikkat çekerken, halk arasında takıntı hastalığı olarak da bilinen Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) belirtileri gündeme geldi. Ruhsal sağlık sorunlarının ana temeli olarak görülen obsesif kompulsif bozukluğu eski yıllarda bilim insanları anksiyete bozukluğu türlerinden biri olarak görürdü. Fakat daha sonra obsesif kompulsif’in farklı hastalıklara neden olabilecek temek bir sağlık sorunu olduğu tespit edildi. Obsesif sürekli olarak aynı düşünceyi içinden tekrarlayan ve adete onu takıntı haline getiren insanlara denir. Aynı zamanda bu düşüncelerden kurtulmak içinde herhangi bir davranış şekli geliştirene de kompulsif olarak adlandırılır. Yani bu hastalık türünde kişi hem düşünsel hem de davranış bozukluğa sahiptir. Kişiler korku, kaygı ve tedirgin duygularını içsel olarak sürekli tekrarladığından takıntılı bir ruh haline bürünür. Yaşam rutini gibi olan bu düşünce ve davranışlar sosyal ortamlarda da ayyuka çıkar. Hastalar genellikle sağlık sorunlarının olduğunu kabul etmedikleri için bu durum daha şiddetli hale gelir. İleri zamanlarda tedavi edilmediğinde farklı hastalıklara da davetiye çıkartır. Stres ve pesimist ruh halini azaltmak için farklı davranışlar sergilemeye çalışan hasta kendini zorlar. 

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUĞUN NEDENLERİ:

Her ruhsal hastalıkta olduğu gibi obsesif kompulsifte de tam olarak neden ortaya çıktığı bilinmemektedir. Ancak yapılan araştırmalarda vitamin eksikliğine bağlı sinir sisteminde gelişen bazı olumsuz komplikasyonlarda bu tarz hastalıkların yaşanmasına neden olabilir. Sinir sisteminde azalan nöronlar vücudun gerekli yerlerine sinyaller gönderemez bu da beyindeki işleyişi olumsuz etkiler. Bunun yanı sıra çevresel faktörler örneği bastırılmış duygular, çok sevilen birinin ani ölümü ya da ayrılması, sosyal ortamda sıklıkla değişiklik yaşanması, çocukluk yıllarında yaşanılan ağır travmalar bu hastalığın ortaya çıkmasına neden olabilir. 

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUĞUN BELİRTİLERİ NEDİR?

Belirtiler insansan insana farklılık gösterebilir. Ancak genel olarak belirtilerden bahsedilirse kişiler hem saplantı hem de kendini zorlayan bir duygu durumuna sahiptir. Kontrolcü olmaları en belirgin özellikleridir. Rahatlamak için yaptıkları davranışları tekrarlarlar. Genellikle duygusal bir ruh halindedir. İstemediği halde olumsuz düşüncelere kapılarak bunlarla savaşır. Bu savaşı herhangi bir yöne çevirmeye çalışır ancak bu savaş arasında ağır bir duygusal çöküş yaşar. Güvensiz ve aşırı şüpheci tavırlarının yanı sıra ya fazla asosyal ya da aşırı sosyaldir. Gençlik yıllarında fazla görülen bu duygu durumu zamanında tedavi edilmediğinde yetişkinlik yıllarında yeniden nüksede bilir. Ayrıca hastalık erkeklere oranla kadınlarda daha fazla vardır. Genel olarak ele alınırsa belirtiler;

– Çevresinin her zaman kirli olduğunu düşünme

– Başına kötü bir şey geleceği korkusu

– Temizlik konusunda aşırıya giden takıntılara sahip olma

– İnsanların dokundukları yerlere ya da eşyalara dokunmaktan kaçınma aynı zamanda insanlara dokunmaktan da hoşlanmama

– Yürüdüğü yerde ya da oturduğu yerde bir şeyleri saymak

– Kapı ve pencereleri sürekli kontrol etme

– Duş almak ya da el ve ayakları yıkama isteğinin tekrarlanması 

– Dağınık yerlerde aşırı duygulara kapılıp ağlama, bağırmak ya da hırçınlaşma gibi farklı duygular hissetmedir.

OBSESİF KOMPULSİF BOZULUĞUN TANISI VE TEDAVİSİ NEDİR? 

Üzerine en fazla araştırma yapılan hastalıklardan biri olsa bile kesin bir test geliştirilememiştir. Uzman doktorun hastanın anlattıklarına bağlı geliştirdiği yöntemler vardır. Hastanın kendindeki farklılıkları keşfetmesiyle ortaya çıkan tanı sonrası davranış terapisi önerilir. Abartılı ve takıntılı düşünceleri azaltmak için kişinin yaşadığı zorluklara yüzleşmesi sağlanır. Bunun yanı sıra beyindeki serotonin hormonun seviyesini yükselterek sinir sisteminin daha rahat çalışması için ilaç tedavisi uygulanır. 

Vücudun ihtiyacı olan antioksidanları sağlayan C vitamini, bazı insanlarda eksik bulunur. Ciddi sağlık sorunlarına neden olur. Erken önlem alınmadığında ise kötü sonuçlar beraberinde getirebilir. Vücudun çabuk yorulması ve hastalanması gibi belirtilerle kendini gösteren C vitamini hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Peki C vitamini eksikliğinin belirtileri nelerdir? C vitamini hangi besinlerde bulunur?

C vitamini vücudun ihtiyacı olan önemli vitaminlerden biridir. Bu vitaminin eksikliği genellikle saç, cilt ve diş etinde rahatsızlıklara neden olur. C vitaminini insanlar kendileri üretemediklerinden başka besinlerden bunu almak zorundadırlar. C vitamini binlerce molekülün birleşiminden oluşur. Bu bileşimler sayesinde güçlü bir antioksidan ve antiseptik özelliği vardır. C vitamini vücutta genellikle sıvı oranının fazla olduğu yerlerde bulunur. Buradaki hücre yapısını artırarak bağışıklık sistemine destek verir. Tüm canlıların hücre akışları için gerekli olan askorbik asit bakımıdnan zengin olan C vitamini doğada birçok besinde bulunur. Uzmanlar bu besinleri tüketerek C vitamini alınması gerektiği konusunda uyarılarda bulunuyor. Özellikle mevsim geçişlerinde bağışıklığın zayıflamasına karşı vücut direncinin hastalıklara karşı düşmesi kişinin uzun süreli rahatsızlıklar yaşamasına neden olur. Dr. Feridun Kunak, programında C vitamini eksikliğini ortadan kaldıran limon ve kivi karışımının tarifini verdi:

C VİTAMİNİ EKSİKLİĞİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Sinir hücrelerinin ihtiyacı olan asitler azaldığından sinir sitemi hasar alır. Hasar alan sinir sitemi nedeniyle beyinde de bir takım komplikasyonlar gelişir. Bunlar baş ağrısı, halsizlik ve yorgunluk gibi durumlarla kendini gösterir. 

Tükürükte azalan enzimler nedeniyle diş etlerinde besinlerin bıraktığı hasarlar ve toksinler nedeniyle şişme ya da kanama gibi durum yaşanır. 

Cilt hücreleri yenilenmediğinden morarma ve çürüme belirtileri gösterir.

Bağışıklığın zayıflaması ağız içi, dudak, burun ve yanaklarda aft çıkmasına zemin hazırlar.

Sürekli ateş basma gibi hararetler yaşanır. Bazılarında ise tam tersi üşüme görülür.

Kemik ve kas ağrılarının şiddetlerinde artışlar ortaya çıkar. 

Sivilce lekeleri geçmez ve yaralar çok yavaş iyileşme gösterir. 

Hastalıklara karışı direncin sürekli düşüktür.

GÜNLÜK ALINMASI GEREKEN C VİTAMİN;

3 yaşındaki bir çocuğun günlük alması gereken C vitamini miktarı 35 mili gram olması gerekir.

6 yaş 50 miligram

9 yaş 60 miligram

12 yaş 90 miligram

20 yaş ve üzeri yetişkin kişilerin ise 100 miligram vitamin almalıdır.

C VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ NASIL GİDERİLİR? 

C vitamini besinlerde bulunan bir vitamin olduğundan bu besinleri tüketerek eksiklik giderilebilir. Bu besinler; Kivi, yaban mersini, portakal, limon, mandalina, yeşil biber, kırımız lahana ve kuşburnunda bulunur. Ayrıca tere, karnabahar, roka, brokoli, taze fasulye, üzüm gibi besinlerde de az miktarda bulunabilir. Günlük C vitamini eksikliğini gidermek için 2 bardak portakal suyu tüketebilirsiniz. Aynı zamanda bir tane orta boy kivi günlük C vitamini ihtiyacının %140’ını karşılamaktadır. 

C VİTAMİNİN FAYDALARI NELERDİR?

Sonbaharda artan grip hastalıklarını önlemek için tüketilmesi gerekir.

Yüksek tansiyonu düşürerek, felç ve inme riskini azaltır

Bağışıklık sistemini güçlendirdiği için kanserli hücrelere karşı kalkan oluşturur.

Üst solunum yolları hastalıklarının semptomlarını azaltır.

Şeker hastalarının tedavilerinde destek sağlar.

Cilt yüzeyindeki hücreleri yeniler, yaraları hızlandırır, saç dökülmesi ve cilt hastalıklarını önler.

Sinir sistemindeki hücreleri dengede tutarak ruhsal hastalıklara yakalanma oranını azaltır. 

Ayrıca baş ağrısı, eklem ağrıları ve göz hastalıklarına da iyi gelir.

C VİTAMİNİ HANGİ BESİNLERDE BULUNUR?

C vitamini açısından en güçlü besin kaynağı portakal, mandalina ve kividir. Ancak Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayşegül Yavuz bu besinlerin yanı sıra içeriklerinde az olsa da önemli bazı besinlerde de C vitaminin fazla olduğunu vurguluyor.

KIRMIZI BİBER

C vitamini bakımından zengin olan kırmızı biber, aynı zaman A, B, E ve K vitaminleri, ayrıca potasyum, folat, manganez, fosfor ve magnezyum bakımından da zengindir. Günlük iki tane tüketilerek vücudun ihtiyacı olan C vitaminin yüzde 35’ini karşılamış olursunuz. 

ÇİLEK

Günlük tüketilen bir kase çilek, yaklaşık 86 gram C vitamini içermektedir. Bunun yanı sıra çilek cilt ve kalp sağşığı içinde etkisi olan güçlü bir besindir. İçeriğinde yüksek lif barındıran çilek, kilo vermede etkilidir.

BROKOLİ

Güçlü bir antioksidan olan brokoli vücuttaki iltihap oranını azlatır ve bağışıklığı güçlendirir. Uzmanlar haftada en fazla 3-4 kez tüketilmesini öneriyor. 

KAVUN

B vitamini, potasyum, magnezyum, bakır, flavonoidler maddeler bakımından zengin olan kavun, günde iki üç dilim tüketilerek C vitamini eksikliği giderilmiş olur. Aynı zamanda sindirime de oldukça fayda sağlayan kavun, kabızlık sorununa birebirdir. 

DOMATES

Sabah kahvaltılarında günlük tüketilen 3 orta boy büyüklüğünde domates sadece C vitamini eksikliği değil aynı zamanda kan yapıcı özelliği ile kan hücrelerinin sayısını artırır.

PATATES

Yağda ve yüksek ısıda içindeki C vitaminleri ölür. Ancak haşlanmış patates vitaminleri vücuda alma bakımından en faydalı yöntemdir.

KARNABAHAR

Az haşlanmış karnabaharı ara öğün olarak tüketerek C vitamini eksikliğine iyi gelmiş olur. Karnabahar hem C vitaminini sağlar hem de kilo vermede yardımcı olan güçlü bir besindir. 

Yüzyıllardır şifa niyetine ilaç yapılan turp hakkında merak edilenleri araştırdık. Çeşitli kimyasal bileşenler içerdiğinden sağlığa inanılmaz faydaları var. Çeşitleri olan turpun özellikle karası öksürük gibi uzun süreli olan rahatsızlıklara birebir fayda sağlar. Ancak aşırıya kaçıldığında gaz problemlerine yol açar. Peki Turpun faydaları nelerdir? Düzenli kara turp suyu tüketirseniz ne olur? Kara turp ne işe yarar?

Kırmızı, beyaz ve siyah olmak üzere çeşitleri olan turp bitkisel tedavilerde genellikle mide ağrıları ve gaz giderici olarak kullanılırdı. Pişmiş ve çiğ şekilde tüketilen bu sebzenin insan sağlığını oldukça olumlu etkiler. Bunun nedenlerinden biride tamamen toprak içerisinde olgunlaştığından toprakta bulunan vitamin ve minerallerin hepsini barındırır. Kökeni Orta Asya topraklarına dayanan bu besinin tüketimine dair bilgiler eski Mısır tarihçelerinde bulunur. Mutfaklarda yaygın olarak kullanılan turpun kara olanı sağlığa oldukça fayda sağlar. Çiğ olarak tüketildiğinde acımsı trak bir tadı olduğundan tuz ve zeytin yağı eklenerek tüketilebilir. Antik çağlardan beri turp çeşitlerinin tümü alternatif tıpta doğal ilaç olarak kullanılmıştır. Kara turp glucoraphasatin ve glukorapanin içerdiğinden safra kesesinin fonksiyonlarını artırmada etkilidir. Farklı kimyasal bileşiklere sahip olan turp yıllık bir bitki olarak geçer. Siyah olan turp çeşidi Raphanus maritimus cinsindendir. Siyah turp, ilk olarak Suriye topraklarında yetiştirildi. İçi beyaz dışı ise simsiyah olan siyah turp, en faydalı besin grubuna giriyor. Uzmanlar tarafından kış aylarında tüketilmesini tavsiye ettiği siyah turp ve diğer turp çeşitleri tüm dünya mutfaklarının vazgeçilmezidir. 

KARA TURP NE İŞE YARAR?

Alternatif tıp uzmanları özellikle kuru öksürüğe fayda sağladığını söylediği kara trup, aynı zamanda vücuttaki tüm serbest radikalleri temizlediğinden kanserin oluşmasını önler. Ayrıca vücutta ödem biriktirmesini engellediğinden romatizmal hastalık hastalıkların oluşmasının da önüne geçer. Diğer besinlerin kanda biriktirdiği maddelerin temizlenmesini sağlar. Solunum sıkıntısı çekenler için de doğal ilaç olan siyah turp akciğerlerdeki hücrelerin yenilenmesi destekler. Özellikle kış aylarında artan kuru öksürüğü hemen keser. Boğazlarda iltihap birikmesinin önüne geçer. 

DÜZENLİ KARA TURP SUYU TÜKETİRSENİZ NE OLUR?

TURPUN FAYDALARI NELERDİR?

  Bilirubin seviyesinin azalması ya da artması ciddi hastalıklara neden olur. Bunlardan biri de sarılıktır. Sarılığın doğal tedavisi için uzmanlar turpun siyah renktekini tavsiye ederler. Siyah renkteki turp kandaki toksinleri azaltarak kanı temizler ve bilirubin seviyesini sabitler. 

Doğal idrar söktürücü olduğundan sindirim problemlerini çözer ve rahat idrar yapılmasını destekler. Bu özelliği sadece idrar da değil böbrekleri temizlemede de etkilidir. Özellikle virüs kapması sonucu oluşan böbrek iltihabını azaltır. 

Yüksek oranda lif düşük oranda da glikemik barındıran turplar tokluk hissi verir. Bu da kilo vermek isteyenler için ideal bir besin olduğunu gösterir. Aynı zamanda sinir sistemini çalıştırarak bağırsak hareketlerini düzenler. 

Turpa renk veren flavonoid  maddesi aynı zamanda antioksidan özelliği olan bir maddedir. Bu özelliği sayesinde kanı temizler ve damar tıkanıklığını önler. Bunun yanı sıra kötü kolesterolü düşürerek kalp rahatsızlıklarına yakalanma oranını düşürür. 

İçerdiği detoksifier, C vitamini ve folik asit bakımından zengin olan turp tümörlü hücre oluşumunu önler. Bu da kanser sorununu ortadan kaldırıyor. Özellikle genetik kanser riski taşıyan kişilerin düzenli tüketmesi gerekir.

Bağırsak hareketlerini düzenlediğinden kabızlık sorununa da iyi gelir. Sık sık sindirim problemleri yaşayan kişilerin düzenli tüketmesi gereken bir besindir. 

Kış aylarında tüketilen turp suyu üst solunum yolları ile tahriş olmuş burun, ağız ve boğazı kısa sürede iyileştirir. Bu duruma ek solunum sistemini dezenfekte ederek rahat nefes almanızı sağlar. 

Günde bir bardak tüketilen turp vücudun ihtiyacı olan C vitaminin yüzde 20’sini karşılar. Aynı zamanda bağışıklığını güçlendirerek hastalıklara karşı vücudun direncini artırır. 

TURP NASIL TÜKETİLİR?

Turpu rendeleyip bir tülbente koyun ve tülbenti iyice sıkınız bir gün beklettikten sonra bıraktığı suyu tüketebilirsiniz. Öksürük için içerisine bal ekleyerek tüketmelisiniz. 

TURPUN ZARARI VAR MIDIR?

Trup özellikle ülser ve reflü hastalarına fayda yerine zarar verebilir. İçerdiği asidik maddeler özellikle bağırsaklarda birikerek gaz sıkışmasına yol açar. Bu yüzden bu tarz insanların tüketmeden uzmanlarına başvurmasında fayda var. Ayrıca turp aşırı tüketildiğinde ağız kokusuna ve neden olur.

Atkuyruğu olarak da bilinen kırkkilit otunun insan sağlığına inanılmaz faydaları vardır. Özellikle bel ve boyun fıtığı gibi hastalıklara alternatif doğal ilaç olan kırkkilit otu hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Kırkkilit otu çabuk bozulan ve zamanında toplanılması gereken bir ottur. Bu yüzden bu hususlara dikkat edilmesi gerekir. Peki Kırkkilit otu çayı nasıl yapılır?

Anti bakteriyel özelliği sayesinde alternatif tıpta sıkça kullanılan kırkkilit otuna, Antik Yunan ve Çin’de şifa kaynağı olarak bakılırdı. Ormanlık ve fındık alanlarda rahatlıkla yetişen ot, temiz ve çok su ister. Boyu 40 cm kadar ulaşır. Kahverengi bir dalı saran inçe uzun kılçıkları vardır. Görünümünden dolayı atkuyruğuna da benzediğinden bazı yörelerde bu isimle de anılır. Ayrıca bazı yerler küçük çam ağacı olarak da adlandılır. Mayıs ve Haziran aylarında yetişmeye başlayan otu sıklıkla sonbahar ve kış aylarında tüketiliyor. Ot, topraktan aldığı tüm vitamin ve mineralleri içeriğinde depolar. Sağlık açısından oldukça faydalıdır. Kötü kolesterol seviyesini düşürür ve vücuttan zararlı toksinleri atar. Birçok hastalığın tedavisinde kullanılan kırkkilit otu, bölgeden bölgeye kullanım ve tüketimi değişmektedir. Genellikle çay olarak tüketilir. Kırkkilit ve atkuyruğunun yanı sıra tilkikuyruğu olarak olarak da geçmektedir. 

KIRKKİLİT OTUNUN FAYDALARI!

Bilinen en yaygın faydası kemik sağlığınadır. Kırkkilit otu, kalsiyum bakımından oldukça güçlü bir ottur. Bu yüzden kemik yapısını güçlendirir. Herhangi bir darbe sonrası kemiklerin hızla iyileşmesini sağlar.

Kemiklere iyi geldiği kadar eklem yapısına da olumlu katkı sağlar. Eklemlerdeki iltihabı kurutarak romatizma hastalıklarını önler.

Kanın incelmesini önler. Kan hacmini artırarak pıhtılaşmasını sağlar. Ancak uzmanlar bu yüzden çok tüketilmesini tavsiye etmez. Çünkü aksi halde kan seviyesini hızla pıhtılaştırarak tıkanmaya neden olabilir. 

Mide duvarını korumada etkili bir besindir. Bu yüzden ülser oluşumunu engellemek için doğal ilaç olarak kullanılabilir. 

Sindirim sisteminin fonksiyonunu hızlandırır. Bu yüzden kilo vermede etkili olan çaylardan biridir. 

En sık yaşanılan hastalıklardan biri olan idrar yolu enfeksiyonu içinde doğal ilaç olan kırkkilit otu bakteri ve virüsleri idrar yoluyla atar. Yanma ve kaşıntı gibi enfeksiyonun belirtilerini ortadan kaldırır.

Safra ve böbreklerde oluşan taşların dökülmesini sağlar. Ancak yine aşırı tüketildiğinden böbrek bezlerinin çalışma işlevselliğini engeller. 

İçeriğinde antiseptik ve antibakteriyel barındırdığı için cilt yüzeyinde deforme olmuş alanları yenilemede etkilidir. Özellikle yanık ve yaraların iyileşmesini hızlandırır. Çay gibi hazırlanan suyu tonik olarak kullanılabilir. 

Ayırca kaynatılan kırkkilit otu ile yıkanan saçların dökülme ve yıpranmasının önüne geçer. 

KIRKKİLİT ÇAYI NASIL HAZIRLANIR?

Bir buçuk su bardağı suyu ocağa koyun. İyice kaynadıktan sonra kurutulmuş iki dal kırkilit otunu içine ekleyip 10 bekleyin. Daha sonra süzerek için.

Sürekli tekrar eden düşüncelere karşı davranış geliştiren ve koruma kalkanı olarak bu davranışa sığınıyorsanız sizde de ruhsal hastalıklar arasında en yaygın olan obsesif kompulsif bozukluk olabilir. Kişinin sosyal yaşantısını olumsuz etkileyen bu hastalığa dair merak edilen her şeyi sizler için araştırdık. Peki Obsesif Kompulsif Bozukluk nedir ve belirtileri nelerdir? Obsesif Kompulsif Bozukluğun görülme şekilleri

Ruhsal sağlık sorunlarının ana temeli olarak görülen obsesif kompulsif bozukluğu eski yıllarda bilim insanları anksiyete bozukluğu türlerinden biri olarak görürdü. Fakat daha sonra obsesif kompulsif’in farklı hastalıklara neden olabilecek temek bir sağlık sorunu olduğu tespit edildi. Obsesif sürekli olarak aynı düşünceyi içinden tekrarlayan ve adete onu takıntı haline getiren insanlara denir. Aynı zamanda bu düşüncelerden kurtulmak içinde herhangi bir davranış şekli geliştirene de kompulsif olarak adlandırılır. Yani bu hastalık türünde kişi hem düşünsel hem de davranış bozukluğa sahiptir. Kişiler korku, kaygı ve tedirgin duygularını içsel olarak sürekli tekrarladığından takıntılı bir ruh haline bürünür. Yaşam rutini gibi olan bu düşünce ve davranışlar sosyal ortamlarda da ayyuka çıkar. Hastalar genellikle sağlık sorunlarının olduğunu kabul etmedikleri için bu durum daha şiddetli hale gelir. İleri zamanlarda tedavi edilmediğinde farklı hastalıklara da davetiye çıkartır. Stres ve pesimist ruh halini azaltmak için farklı davranışlar sergilemeye çalışan hasta kendini zorlar. 

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUĞUN NEDENLERİ:

Her ruhsal hastalıkta olduğu gibi obsesif kompulsifte de tam olarak neden ortaya çıktığı bilinmemektedir. Ancak yapılan araştırmalarda vitamin eksikliğine bağlı sinir sisteminde gelişen bazı olumsuz komplikasyonlarda bu tarz hastalıkların yaşanmasına neden olabilir. Sinir sisteminde azalan nöronlar vücudun gerekli yerlerine sinyaller gönderemez bu da beyindeki işleyişi olumsuz etkiler. Bunun yanı sıra çevresel faktörler örneği bastırılmış duygular, çok sevilen birinin ani ölümü ya da ayrılması, sosyal ortamda sıklıkla değişiklik yaşanması, çocukluk yıllarında yaşanılan ağır travmalar bu hastalığın ortaya çıkmasına neden olabilir. 

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUĞUN BELİRTİLERİ NEDİR?

Belirtiler insansan insana farklılık gösterebilir. Ancak genel olarak belirtilerden bahsedilirse kişiler hem saplantı hem de kendini zorlayan bir duygu durumuna sahiptir. Kontrolcü olmaları en belirgin özellikleridir. Rahatlamak için yaptıkları davranışları tekrarlarlar. Genellikle duygusal bir ruh halindedir. İstemediği halde olumsuz düşüncelere kapılarak bunlarla savaşır. Bu savaşı herhangi bir yöne çevirmeye çalışır ancak bu savaş arasında ağır bir duygusal çöküş yaşar. Güvensiz ve aşırı şüpheci tavırlarının yanı sıra ya fazla asosyal ya da aşırı sosyaldir. Gençlik yıllarında fazla görülen bu duygu durumu zamanında tedavi edilmediğinde yetişkinlik yıllarında yeniden nüksede bilir. Ayrıca hastalık erkeklere oranla kadınlarda daha fazla vardır. Genel olarak ele alınırsa belirtiler;

– Çevresinin her zaman kirli olduğunu düşünme

– Başına kötü bir şey geleceği korkusu

– Temizlik konusunda aşırıya giden takıntılara sahip olma

– İnsanların dokundukları yerlere ya da eşyalara dokunmaktan kaçınma aynı zamanda insanlara dokunmaktan da hoşlanmama

– Yürüdüğü yerde ya da oturduğu yerde bir şeyleri saymak

– Kapı ve pencereleri sürekli kontrol etme

– Duş almak ya da el ve ayakları yıkama isteğinin tekrarlanması 

– Dağınık yerlerde aşırı duygulara kapılıp ağlama, bağırmak ya da hırçınlaşma gibi farklı duygular hissetmedir.

OBSESİF KOMPULSİF BOZULUĞUN TANISI VE TEDAVİSİ NEDİR? 

Üzerine en fazla araştırma yapılan hastalıklardan biri olsa bile kesin bir test geliştirilememiştir. Uzman doktorun hastanın anlattıklarına bağlı geliştirdiği yöntemler vardır. Hastanın kendindeki farklılıkları keşfetmesiyle ortaya çıkan tanı sonrası davranış terapisi önerilir. Abartılı ve takıntılı düşünceleri azaltmak için kişinin yaşadığı zorluklara yüzleşmesi sağlanır. Bunun yanı sıra beyindeki serotonin hormonun seviyesini yükselterek sinir sisteminin daha rahat çalışması için ilaç tedavisi uygulanır. 

Sindirim hastalıkları için bire bir faydası olan tarhun otu, hoş bir koku keskin bir tada sahiptir. Taze tüketildiği gibi kuru hali et ve balık yemeklerine eklenir. Kadınların adet döngüsünde yaşadıkları sancılar içinde doğal ilaç olan tarhun otu hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki Tarhun otu nedir? Tarhun otunun faydaları nelerdir? Tarhun otu nasıl tüketilir? İşte soruların yanıtı:

Papatya ailesine ait olan tarhun otunun anavatanı Sibirya topraklarıdır. İnce uzun yaprakları olan tarhun otu, yeşil ve sarı renklidir. Çok keskin ve hoş bir kokusu vardır. Bilim literatüründe Artemisia dracunculus olarak bilinir.  Çok yıllık bir ot türüdür. Ortalama 120-150 cm civarında uzar. Avrupa toprakları kültür otu olarak yetiştirir. Türkiye’de bu otun yetişme alanı; Erzurum, Bayburt, Gaziantep ve Şanlıurfa’dır. Ejder otu, Yeşil altın ve dargun gibi farklı isimlerle de alınır. Kuru hali Fransa mutfağında vazgeçilmez baharatıdır. Bayburt yöresinde dargun olarak geçen tarhun otunun ticareti oldukça yaygındır. Böreğin iç harcına konularak tüketildiği gibi tıpkı ıspanak gibi pişriilerek de yenir. Aynı zamanda kurutulup çayı yapılır. Anadolu da makarna ve salatalara eklenir.

TARHUN OTUNUN FAYDALARI NELERDİR?

Sindirim sistemindeki salgılanmayı hızlandırarak besinlerin hızla işlenmesini sağlar. Böylece mide ve bağırsak ağrılarını azaltır. Aynı zamanda iştah kaybı olanların iştahını açar. Yani kilo almak isteyenler için güçlü bir doğal ilaçtır.

Yemeklerden sonra sık sık gaz sıkışması yaşayanlar içinde içinde ideal bir besindir. Hazmı kolaylaştırarak karın şişkinliği ya da sertliğini önler. 

Genellikle kadınların yaşadığı idrar enfeksiyonu hastalığına iyi gelir. İdrar söktürerek mesane de idrar birikmesini engeller. Böylece taş ve kum rahatsızlıklarının yaşanmasının önüne geçer. 

Aylık olarak kadınların yaşadığı adet döngüsündeki sancılara iyi gelir. Kasıklarda ve vücutta yaşanan ağrıları dindirir. 

Kekik ve lahana gibi güçlü bir ödem söktürücüdür. Vücuttaki tüm ,iltihabı kısa zamanda atar. Ayrıca vücuttaki fazla tuzu da atmaya yardımcı olur. 

 Hoş kokuya sahip olan tarhun otu, ağız kokusunu da engeller. Bunun yanı sıra ağız içindeki enfeksiyonu azaltır. Çay olarak tüketildiğinde diş yüzeyini temizler. Tükürük bezlerinin daha sağlıklı çalışmasını sağlar. Diş eti iltihabının önüne geçer. 

Ruhsal hastalıklar içinde tarhun kurusundan elde edilen çay fayda gösterir. Yoğun iş temposu sonrası vücut yorgunluğunu ve stresini azaltır. Sinir sisteminin işlevselliğini korur. 

TARHUN OTU NASIL TÜKETİLİR?

Kurutulup baharat haline getirilerek yemeklere eklenir. Ya da taze halde salatası yapılarak da tüketilebilir. Bunun yanı sıra ıspanak gibi pişirilerek kullanılan tarhun otunun kuru halinden çay yapılır. Azerbeycan da sirke yapımında tarhun otu kullanılır. Bu da sirkenin daha lezzetli olmasını sağlar. Kekik gibi et ve tavuk yemeklerine lezzet sağlar. 

TARHUN OTUNUN ZARARI VAR MIDIR?

Aşırı tüketildiğinde sindirime olan faydası zarara döner. İshale yol açarak vücudun hızla su kaybına neden olur. Gebe ve emziren annelerin tüketmemesi gerekir. Her besinde olduğu gibi tarhun otunu da uzmanına danışarak tüketmekte fayda var. 

Temmuz ayında avlanmasına rağmen sonbahar aylarında bile tüketilmesi tercih edilen balık türlerinin başında sardalya gelir. Omega-3 yağ asidi bakımından zengin olan sardalya genellikle ruhsal hastalıkların yaşanma riskini azaltır. Pişirimi kolay ve çeşitli olan sardalya balık türü hakkında merak edilen her şeyi sizler için araştırdık. Peki Sardalya balığının faydaları nedir?

Bilim literatüsünde Sardina pilchards olarak geçen sardalya balığının en eski adı da ateş balığıdır. Kuzeybatı Atlantik denizinde Akdeniz ve Karadeniz de bulunur. Işınsal yüzgeçlilere ait olan sardalya balığının dişisi tek seferde 50.000 tane yumurta bırakabiliyor. Hamsi balığından sonra en fazla tercih edilen sardalya genel yüzeyi gümüş sırt kısmında ise koyu yeşil ve mavi benekleri vardır. 25 cm uzunluğunda olan sardalya balığı sürü halinde yaşamayı tercih edeler. Sardalya henüz küçük boylardayken daha çok tercih edilir. Susuzluğa karşı dirençleri düşük olduğundan avlandıktan hemen sonra ölürler. Büyük olan sardalyaya Tırsi adı verilir. Küçük olanlarına ise Papalina denir. Papalina türünün kılçıkları ayıklanmadan tüketilebilir. Okyanuslarda sardalya balığı 30 cm’e kadar çıkar. Anavatanı Portekiz olan sardalya balığı aynı zamanda Sicilya, Portekiz ve İspanya ülkelerinde de tutulur. Fakat en kaliteli ve leziz olan sardalyalar ülkemizde mevcuttur. Sardalyadan aynı zamanda balık yağı ve balık unu da yapılır. Sofralara hızlı ulaşması için bazı ülkelerde konservesi yapılır. 

SARDALYA BALIĞININ FAYDALARI NELERDİR?

– Kalsiyum bakımından zengin olan sardalya balığı, kemik, kas ve diş gelişimi için doğal takviyelerden biridir. Uzmanların tüketimini tavsiye ettiği balık türlerinden biri olan sardalyanın yağı çıkartılarak çocuklar için ek takviye olarak balık yağı üretilir. Oldukça besleyici olan sardalya balığı yağı ayrıca protein eksikliği içinde tüketilebilir.

– Günümüzde artan ruhsal hastalıklar depresyon ve kaygı bozukluğudur. Uzmanlar bu hastalıktaki artışın nedenini sinir sistemindeki bozuk işleyişe bağlar. Bunun önüne geçmenin tek yolunun da omega-3 yağ asitleri olduğunu söyleyen uzmanlar bu yüzden sardalya balığının tüketilmesini tavsiye eder. 

– Sardalya balığı ayrıca hücre sağlığını koruduğundan cilt ve saç sağlığına da olumlu katkılar sağlar.  Özellikle zayıflayan saç köklerini güçlendirerek dökülme ve yıpranmaları önler. 

– Balık türleri arasında en fazla yağa sahip olan sardayla vücudun birçok eksikliğini kısa sürede tamamlayan nadir besinlerden biridir. Bu yüzden uzmanlar haftada iki defa tüketilmesini önerir. 

Omega-3 yağ asidinin yanı sıra A vitamini bakımından da zengin olan uskumru balığı insan sağlığı için inanılmaz faydalar sağlar. Sonbahar aylarında palamuttan sonra tüketimi en çok tercih edilen uskumru balığı hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Ülkemizin şanslı olduğu balık türlerinden biri olan uskumru en leziz şekilde mangalda kızartılarak tüketilir. Peki Uskumru balığının faydaları nelerdir?

Gümüş rengi olan uskumru balığının bilim literatüründeki karşılığı Scomber scombrus’tır. Sırt kısmında koyu yeşil ya da mavi gibi renk tonları mevcuttur. Ortalama büyüklüğü 35 cm olan uskumrunun ağırlığı genellikle 200 ve 400 gram ağırlığında değişmektedir. Dünya genelinde Kuzey Amerika kıyılarında bulunur. Bunun yanı sıra Kuzey deniz, Akdeniz ve Ege denizlerinde de bulunur. Bu yüzden ülkemizde oldukça yaygındır. Kolyoz balığı ile karıştırılır. Ancak kolyoz balığı uskumruya göre daha büyüktür. Yapılan araştırmalara göre uskumru yaklaşık 11 yıl yaşamaktadır. Uskumru da en zengin ülke ise Norveç’tir. Norveç’teki okyanus filolarında en fazla tutulan ve konservesi yapılan balıktır. Uskumru balığının tüketiminin en doğru zamanı sonbahar aylarıdır. Özellikle Ekim ve Kasım aylarındaki uskumrular en gelişmiş olanıdır. Fırın ya da ızgarada yapılarak tüketilmesi tavsiye edilir. Yağlı bir besin olduğundan kendi yağında pişirildiğinde daha leziz olur. Hamile, emziren anneler ve çocukların en az haftada iki defa tüketmesi gereken besinlerin başında gelir. 

USKUMRU BALIĞININ FAYDALARI NELERDİR?

– Tüketilen 100 gramlık uskumru günlük vücudun ihtiyaç duyduğu D vitaminin yarısını karşılar. Bu yüzden uzmanlar özellikle sonbahar ve kış aylarında güneşten alınan D vitaminin azalmasından dolayı uskumrunun tüketiminin daha fazla olması gerektiğini vurgular. 

– Omega-3 yağ asidine sahip olan uskumru sinir hücrelerinin işlevselliğini güçlendirerek beyinde görülme ihtimali olan hastalıkların yaşanmasını engeller. Hafızayı güçlendiren uskumru balığı ileri yaşlarda yaşanma ihtimali olan unutkanlık ya da alzheimer gibi sağlık sorunlarının yaşanma riskini azaltır.

– Bazı uzmanlar özellikle uskumrunun cilt sağlığına daha büyük katkıları olduğunu hatırlatıyor. Cilt hücrelerinin yenilenmesine katkı sağlayan uskumru balığı yaşlanmayı geciktiren besinlerden biridir. Hücre yapısını güçlendirdiğinden saç dökülmesini de önler.

– Protein ve amino asit bakımından zengin olan uskumru balığı kansızlık hastalığının da önüne geçer. Demir emilimini hızlandıran amino asitler bakımından zengin olan uskumru bağışıklık sistemini de virüslere karşı güçlendirir. 

– Vücudun genel yapısını güçlendirerek hastalıklara yakalanma riskini azaltır.