Şunun için etiket arşivi: SAĞLIK haberleri

Hemen her gün tükettiğimiz özellikle et yemekleri ile iyi giden ayran hakkında bilmediğiniz her şeyi araştırdık. Fermente bir yapısı olan ayranın kabızlıktan gastirite kadar tüm sindirim hastalıklarına fayda sağlar.Yoğurt ve suyun karışımından elde edilir. Peki ayranın faydaları nelerdir?Uzmanlar özellikle Ramazan boyu her gün bir bardak ayran tüketerek uzun süreli tok kalmayı sağladığını vurguluyor.

Besin değeri en yüksek olan yoğurt süt ve süt mayasından elde edilir. İçeriğinde canlı laktik asit bakterileri sayesinde fermente yapıya sahip olan yoğurt insan sağlığına birçok fayda sağlıyor. 6000 yıldır üretilen yoğurttan elde edilen ayran ise yoğurdun sağladığı faydaların aynısını sağlar. Artı bir yönü ise vücudun sıvı oranını yükseltir. Sindirim için oldukça fayda sağlayan ayran tuvalet ihtiyacına en iyi gelen besindir. Anadolu topraklarında ilk kez üretilen ve tüm dünyaya yayılan yoğurttan yapılan meze ise yemeklerin yağ ve tuz oranlarını dengeleyerek vücutta hasar oluşumunu önler. Osmanlı zamanında kullanılan en sağlıklı besin yoğurt sadece vücut sağlığına değil cilt sağlığına da oldukça katkı sağlar. İçeriğinde sodyum, protein, potasyum, folate, tiamin, A, B, C, E, K ve B12 vitaminleri bulunmaktadır. 

“AYRAN TOK TUTUYOR!”

Gıda mühendisi Derya Kaya Bulut Ramazan’da sahur vaktinde yoğurt ve ayran tüketilmesinin Ramazan’ın daha sağlıklı geçeceğini vurguluyor. Aynı zamanda Kaya Bulut, “Sahurda ve iftarda çok yağlı ve ağır yiyecekler tüketmek sindirimi zorlaştıracağı için mide bulantısına ve ağrılarına neden olabilir. Tuz içeriği yüksek besinler gün içerisinde susamaya neden olacaktır. Sahurda şeker ve şekerli besinlerin aşırı tüketimi ise kan şekerinin hızlı düşmesine neden olarak daha çabuk açlık hissedilmesine yol açabilir. Ayran, yapısı gereği kişiyi tok tutma özelliğine sahip. Bir yandan bunu yaparken bir yandan da vitamin, mineral, protein ve diğer besin öğelerinin vücuda dengeli bir şekilde alınmasını sağlıyor. Ayran, süte göre çok daha düşük laktoz miktarı içerdiği için hassas insanlarda şişkinlik sorununa da yol açmıyor” sözleri ile ayranın tokluk hissi verdiğini ve şişliği engellediğini belirtti. 

AYRANIN FAYDALARI NELERDİR?

Mevsim geçişlerinde vücutta yaşanan basınç ve ısı oranını ayarlamada yardımcı olur. Böylece vücudu hastalıklara karşı hazırlar. Özellikle yemek sonrasında tüketildiğinde vücuttaki ter bezlerinin aşırı salgılanmasını önler. 

Çoğu kişi yemeklerden sonra hazımsızlık, şişlik ve gaz problemi yaşar. Bu durumlarla karşılaşmamak için yemek sonrası bir bardak tüketilmesinde fayda var. Yemeklerdeki yağların enden olduğu rahatsızlığı azaltarak sindirimi kolaylaştırmanın yanı sıra biriken bakterileri de idrar yolu ile atar. Bağırsa florasını dengelemede en faydalı besin ayrandır. Böylece gaza neden olan toksinlerin birikmesini önler. 

Kilo vermek isteyenlerin diyet listelerinde ilk sırada yer alır. Güçlü besin değerleri sayesinde vücudun uzun sür enerji ve tok kalmasını sağlar. Bu sayede sadece kilo vermeye değil aynı zamanda gün içerisinde yaşanan stres ve yorgunluğa da iyi gelir. Özellikle kapalı alanlarda çalışanların her gün bir bardak tüketilmesi tavsiye edilir. 

Yoğurt ile elde edilen ayran cildin elastik yapısı içinde oldukça faydalıdır. Cildin deforme olmuş alanlarını düzenlemede etkili olan ayran, tonik olarak kullanılabilir.

Spor yapan kişilerin düzenli tüketmesi gereken besinlerin başında gelen ayran, kemik ve kas gelişimine katkı sağlar. Uzmanlar özellikle ergen ve hamilelerin tüketmesini önerdiği ayran içerdiği kalsiyum sayesinde kemik gelişimini destekler.

Vücuttaki kolesterol artıkça damarların tıkanmasına neden olur. Bu da kalp hastalıklarının artmasına zemin hazırlar. Bu durumu dengelemenin en sağlıklı yolu ayrandır. Ayrıca ayran tansiyonu da dengeleyerek ani felç riskini azaltır.

Sinir hücrelerini yatıştırarak sinirlilik gibi rahatsızlıkların yaşanmasını önler. Beyin sağlığını güçlendirir. Melatonin hormonunun salgılayarak akşamları kişinin rahat uyku çekmesini sağlar. Unutkanlık riskini azaltır.

Bitki olarak uzun yıllardır kullanılmasına rağmen Osmanlı Mutfağında şerbeti yapıldıktan sonra tanının demirhindinin insan sağlığına inanılmaz faydaları vardır. Adeta vücudu yenileyen bu mucize bitki hakkında merak edilenleri derledik. Özellikle karaciğerin fonksiyonunu güçlendirerek toksinleri vücuttan atmasına yardımcı olur. Peki demirhindinin faydaları nelerdir? Düzenli demirhindi şerbeti içerseniz ne olur?

Ana vatanı Afrika olan demirhindi 5000 yıl öne keşfedilmiş gıda olarak tüketilmesinin yanı sıra bitkisel tedavilerde de kullanılmıştır. Bir diğer adı hint hurması olarak geçen demirhindinin yaprakları hayvanlara yem olarak verilirken meyvesinden reçel de yapılır. Ekşimsi bir tadı olan demirhindi bitkisi yemeklere salatalara ve turşulara konulabilir. Bazı yörelerde üzerine toz şeker atılıp tüketilir. Papatya, sinameki ile karıştırılarak doğal müshil ilacı da elde edilir. Ancak çok güçlü bir müshil olduğundan bir uzmana başvurmadan tüketilmesi önerilmez. Ülkemizde Osmanlı zamanında keşfedilmiş. Şerbet oalrak sarayda yapılan bu bitkinin insan sağlığına faydaları keşfedildikten sonra doğal tıbbi tedavilerde de kullanılmıştır. Düzenli tüketildiğinde karaciğeri temizleyerek 20 yaş gençleştirdiği tespit edilmiştir.  Güçlü bir anti-oksidan  ve anti-enflamatuar olmasının yanı sıra içerisinde E, B, C vitaminleri ve demir, fosfor, manganez ve diyet lifi barındırmaktadır. 

DEMİRHİNDİNİN FAYDALARI NELERDİR? DÜZENLİ DEMİRHİNDİ ŞERBETİ İÇERSENİZ NE OLUR?

Susuzluğu gidermesi en yaygın faydaları arasındadır. Ayrıca vücuttaki sıvı oranını dengeleyerek böbreklerde taş ya da kum oluşumu da engeller. Bu yüzden uzmanlar özellikle Ramazan aylarında iftar ve sahur arasında en fazla 2 bardak demirhindi şerbeti içilmesini tavsiye eder. 

Bazı besinlerden dolayı ortaya çıkan mide ekşimesine de iyi gelir. İçerdiği antioksidan maddeler sayesinde mide asidini dengeleyerek ciddi rahatsızlıkları önler. Ayrıca demirhindi şerbeti bağırsakları yumuşatarak kabızlık gibi ciddi olan sindirim sorunun oluşumunu önler. Metabolizmayı hızlandırarak besinlerin kana çabuk karışmasını sağlarken toksinlerinde vücuttan atılmasını sağlar. 

Çevresel etkilerden dolayı deforme olmuş sinir hücrelerindeki toksinleri azaltarak psikolojik hastalıklara yakalanma riskini azaltır. Konsantre gücünü artırarak yorgunluk gibi sağlık sorunlarının yaşanmasını önler.

C vitamini kandaki kötü kolesterolü düşürerek damarlardaki kanın akışını kolaylaştırır. Demirhindi meyvesinde yüksek oranda bulunan bu vitamin damarlardaki kanın akışını kolaylaştırarak kalp rahatsızlıklarına yakalanma oranını düşürür. Aynı zamanda bu duruma bağlı ortaya çıkabilecek yüksek tansiyonu da önlemiş olur.

Anti-mikrobiyal özelliği sayesinde de vücuttaki zararlı parazitleri azaltır. Bağışıklığı güçlendirerek vücudu kanserli hücrelere karşı korur. Aynı zamanda bağırsaklardaki kurtları ortadan kaldırır.

Demirhindiden yapılan içecek karaciğeri tüm toksinler temizler. 20 yaş karaciğeri gençleştirir. 50 gram demir hindiyi yarım litre suyun içinde kaynatınız. Daha sonra suyu süzünüz ve sabah akşam bir bardak tüketebilirsiniz.

Yemeklerin yanında limon sıkıp salata olarak tüketilen dere otunun aslında insan sağlığına birçok faydası vardır. Asya kökenli olan dere otu aynı zamanda yoğurt ve sarımsakla tüketilerek zayıflamaya yardımcı olur. Güçlü kokuya sahip olan dere otu hakkında merak ettiklerinizi sizler için araştırdık. Peki Dere otunun faydaları nelerdir? 1 hafta boyunca dereotu tüketirseniz ne olur? İşte soruların yanıtı:

Yemeklerde ve salatalarda kullanılan dere otunun hem yaprak hem de tohum şeklinde tüketebilirsiniz. Yüzyıllar boyunca bu ot bitkisel tedavide kullanılmıştır. Özellikle eski Mısırlıların bu otu parfüm ve kozmetik ürünlerin yapımında kullanıldığı biliniyor. Eski Yunan tarihinde ise savaşta yaralanan askerlerin yaralarını iyileştirmek için kullanılırmış. Uzmanlar bu faydalı otun yararlarını anlamak için bir hafta boyunca düzenli tüketilmesi gerektiğini öneriyor. Ülkemizde genellikle dere otu kurutularak tüketilir. Maydanozgiller ailesine ait olan dereotu Bir kültür bitkisidir. Kendiliğinden yetişen dere otu tadı ve kokusu sayesinde cacık ve et yemeklerinde sıklıkla kullanır. Bazı yörelerde yağı çıkartılarak kullanılan dere otu içerdiği uçucu yağlar sayesinde vücuttaki toksinleri temizler. Anavatanı Asya olan dere otunun iki çeşidi bulunmaktadır. Yabani ve bahçe olan dere otunun ayrımı iyi yapılmalı aksi halde yabani dere otu zehirlenmelere yol açar. Ege mutfağında yemeklere hoş koku versin diye taze taze üzerlerine atılır.

DERE OTUNUN FAYDALARI NELERDİR? BİR HAFTA BOYUNCA DERE OTU TÜKETİRSENİZ NE OLUR?

Yapraklarının ucunda uçucu yağ içeren bu ot safra ve sindirimdeki sıvı oranını artırır. Aynı zamanda bağırsaklardaki peristaltik maddeleri de hareketlendirerek kabızlık gibi rahatsızlıkların riskini azaltır.

Flavonoidler ve B vitaminleri sinirlerdeki hücreleri azaltarak vücudun sakinleşmesini sağlar. Bu özelliği sayesinde melatonin hormonun daha fazla salgılanmasını sağlar ve gece uykularını düzene sokar. 

Dere otunun içerisindeki kalsiyum sütteki kalsiyum oranından daha fazladır. Bu özelliği sayesinde kemik gelişimine 2 kat daha faydası olan bu otu uzmanlar özellikle gelişim çağındaki çocukların ve hamile kadınların tüketmesi gerektiğini önerir.

Yapılan araştırmalarda akarsulara yakın yetişen dereotunun antidepresan ve analjezik maddeler bakımından oldukça zengin olduğu tespit edilmiştir. Bu özelliği sayesinde dereotu depresyon gibi rahatsızlıklarda doğal ilaç olarak kullanılmıştır.

Dereotu aynı zamanda kandaki insülin değerlerini de düzenlediğinden şeker hastalarının rahatlıkla tüketebileceği besinlerden biridir.

Dereotunun kadınlara da oldukça faydası vardır. Özellikle ay başında yaşadıkları sancılara iyi gelen dereotu aynı zamanda bu ayn döngüsünü düzenler ve iltihaplı hücreleri de bu yolla atmalarında yardımcı olur.

Eski çağlarda dezenfekte ilacı olarak kullanılan bu ot vücuttaki tüm mikrobu bir hafta boyunca vücuttan idrar yolu ile atar. 

Ağız ve diş sağlığını koruyarak, ağız kokusu ve diş iltihaplanmalarını da önler. Özellikle düzenli tüketildiğinde dişleri beyazlatır.

DERE OTU NASIL TÜKETİLİR?

Dere otunu isterseniz çiğ bir şekilde tüketebilirsiniz. Üzerine limon ve tuz döktüğünüz de  iltihap söktürücü etkisi oluşturur. Ya da kurutulmuş dere otu yapraklarını çay gibi demleyebilirsiniz. Günde bir barda bu çaydan içerseniz uykunuzu düzenlersiniz. Çorbalarınıza ve yemeklerinize hem lezzet hem de şifa olarak katabilir.

Siyah zeytinin olgunlaşmamış hali olan yeşil zeytinin insan sağlığına inanılmaz faydaları olduğunu biliyor muydunuz? Siyah zeytine oranla daha çok E vitamini içeren yeşil zeytin hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki yeşil zeytinin faydaları nelerdir? Sahurda yeşil zeytin yerseniz ne olur? İnanılmaz faydaları olan yeşil zeytin hakkında uzmanlar özellikle Ramazan ayı için uyarılarda bulunuyor.

Kuran- Kerim’de adı geçen ve şifalı olduğu söylenen zeytin yüzyıllar boyunca tıbbi tedavide kullanılmıştır. Çekirdeğinden yapraklarına kadar faydalı olan zeytinin yeşil olan çeşidi de uzmanlar tarafından tüketilmesi tavsiye edilen besinler listesinde yer alıyor. Şubat ayında hasadı yapılan yeşil zeytinler siyah zeytinin olgunlaşmamış halidir. Yeşil zeytin siyaha oranla daha çok E vitamini ve mineral barındırır. Genellikle çiğ alınıp evde yapılan şeyin zeytinden günde 5 tane tüketildiğinde kişinin günlük ihtiyacı olan vitamin ve mineral değerlerini karşılar. Aynı zamanda gün boyu dinç olmasını da sağlar. Kahvaltıların vazgeçilmezi olan yeşil zeytin göz hastalıkları içinde faydalıdır. Ülkemizde Ege ve Marmara zeytin üretiminde birinci sırada yer alır. Ancak yeşil zeytin en çok Akdeniz’de üretilir. Zeytinden elde edilen yağ da en sağlıklı yağlar arasındadır. İlaç ve kozmetik sanayi de ham madde olarak  kullanır. Cilt ve saç sağlığı için en ideal besindir. 

SAHURDA YEŞİL ZEYTİN YERSENİZ NE OLUR?

İnsan sağlığına inanılmaz faydaları olan yeşil zeytin konusunda uzmanlar ikiye ayrıldı. Özellikle Ramazan ayında sahur vaktinde bazı uzmanlar yeterli miktarla tüketildiğinde yeşil zeytinin tokluk hissi verdiğini bu yüzden tüketilmesinde bir sakınca olmadığını vurguluyor. Ancak bir diğer uzmanlar ise eğer aşırı tüketilirse susuzluğa yol açabileceğini bu yüzden mutlaka bir uzmana danışılarak tüketilmesi gerektiğini öneriyor.  Yeşil zeytinin ciddi bir yan etkisi yok ancak böbrek hastaları ya kronik olan hastaların mutlaka tüketecekleri besinleri uzmanlarına danışmalıdır. 

YEŞİL ZEYTİNİN FAYDALARI NELERDİR?

Yüksek miktarda E vitamini içeren yeşil zeytin bu sayede güçlü bir antioksidan sağlar. Bu özelliği sayesinde vücutta birken tüm zararlı toksinleri idrar yolu ile atar. Sağladığı bu fayda aynı zamanda sindirim yollarını da temizler. Özellikle mesanede biriken toksinleri atarak taş ve kum oluşumunu azaltır.

Göz içerisindeki vitamin ve mineraller azalınca ciddi hastalıkların yaşanmasına sebebiyet verir. Göz sağlığı için de gün içerisinde bazı besinler tüketilmelidir. Bunların başında da havuçtan sonra yeşil zeytin gelir. Yeşil zeytin aynı zamanda görme kaybını önler.

İçerdiği maddeler sayesinde kan hücrelerini dengeler. Özellikle şeker miktarının yükselmesini engeller. Bu sayede şeker hastalarının bile rahatlıkla tüketebileceği bir besindir.

Uzun süre tokluk hissi verdiğinden kişinin gün boyu daha az yemesini sağlar. Kilo vermede fayda sağlar. Midenin asit oranının artmasını önleyerek mide duvarının deforme olmasını engeller. 

Doymamış yağ asidi bakımından zengin olduğundan kötü kolesterol seviyesini düşürerek kalp ve damar sağlığını korur.

– Yapılan araştırmalarda hücrelerin sağlığını koruduğundan mutasyona uğramalarını engeller. Bu sayede de tümör ve kanser oluşumunu önlediği gözlemlenmiştir. Uzmanlar bunun yanın sıra yeşil zeytinin romatizma yani eklem ağrılarına da iyi geldiğini vurguluyor. 

Cilt hastalıklarının bir çoğu karaciğerin yağlanmasına bağlı ortaya çıkar. Yeşil zeytin karaciğerin yağlanmasını önleyerek akne ve sivilce oluşumunun önüne geçer. Aynı zamanda vücuttaki dengesiz dağılan vitamin ve mineraller nedeniyle saç köklerindeki hücreler zayıflar bu da saç dökülmesine ve yıpranmasına neden olur. Yeşil zeytin ise içerdiği E vitamini sayesinde bu problemlerin yaşanmasını önler.

YEŞİL ZEYTİNİN HERHANGİ BİR ZARARI VAR MIDIR?

İçeriğinde güçlü metaller ve mineraller bulunduran yeşil zeytin bazı kişilerde alerjiye neden olur. Çok bir zararı olmasa da boğaz kaşıntısına kısa süreli mide yanmasına ve bazılarında da cilt kaşınmalarına neden olabilir. Bunun yanı sıra aşırı tüketildiğinde ishale yol açar. B da vücudun aşırı sıvı kaybına zemin hazırlar.

On bir ayın sultanı Ramazan geldi. Hazırlıklar yapılmaya sahurluk ve iftarlık yiyecekler şimdiden alınmaya başlandı. Ancak uzmanlar oruç tutacak olanları bazı hususlarda uyardı. Bunların başında sahurda tüketilmesi gerekenler oldu. Sahurda tüketilen besin vücudun gün içinde kullanacağı vitamin ve mineraller olacaktır. Peki sahurda tüketilmemesi gereken besinler nelerdir? Sahurda çay içmek susatır mı?

Oruç tutanlar için en önemli konulardan biri uzun süreli açlık ve susuzluğa karşı vücudu hazırlamaktır. Uzmanlar bu konuda en önemli öğünün sahur olduğunu vurgulamaktadır. Sahurda tüketilen besin gün boyu vücudun sağlık durumunu kontrol eder. Bu yüzden sahurda bazı besinler tüketilmemelidir. Bunların başında işlem görmüş besinler ve içeriğinde şeker ile tuz fazla olan besinler gelmektedir. Özellikle şeker, yağ ve tuz bakımından zengin içeriğe sahip besinler uzun süre tok kalma hissini ortadan kaldırarak çabuk acıkmaya ve bunun yanı sıra çabuk susamaya neden olur. Uzun günlere denk gelen oruç kişinin sağlığını etkilenmeden tutulması için bu tarz maddeler barındıran besinlerden uzak durmakta fayda var. Kahvaltı görevi gören sahur yapılırken aşağıda sayacağımız besinleri sofranızdan Ramazan boyu bulundurmamanız gerekir. Medipol Mega Hastanesi Uzman Dr. Subet Özerdem’e sahurda neler tüketilmemesi gerektiğini sordu. İşte cevabı…

SAHURDA TÜKETİLMEMESİ GEREKEN BESİNLER NELERDİR?

ÇAY

Teofilin maddesi içeren çay, idrar yoluyla vücudun fazladan su atmasına neden olur. Bu da vücudu susuz bırakarak hızla, potasyum ve sodyum dengesini bozar. Uzmanlar bu nedenle oruç süresinde vücudun ihtiyacını aldığı sahur vaktinde çayın demli içilmesini tavsiye etmez. Çayın çok açık miktarda tüketilmesini öneren uzmanlar aslında çay yerine en önemli besinin portakal suyu olduğununda altını çiziyor.

TUZLU PEYNİR

Tuz vücuttaki sıvı oranını hızla tükettiğinden hemen susamaya neden olur. Özellikle tükürük bezlerinin yavaş çalışmasına neden olur. Bu da çabucak vücuttaki sıvı oranını azaltır. Bu yüzden peynir alırken içeriğindeki tuz oranına dikkat edilmelidir.

REÇEL ÇEŞİTLERİ 

Kayısı, çilek ve vişne gibi meyvelerden yapılan reçel kahvaltılarda olduğu gibi sahurda da yer alan besinler arasındadır. İçerdiği şeker bulunan bu besinler uzun süre tok tutuğu sanılır ancak uzmanların en çok uyarıda bulunduğu besinler reçellerdir. Çünkü reçeller içerdikleri şeker bakımından kan şekerini yükseltir. Bu da hızla acıkmaya ve susamaya neden olabilir. 

KIZARTMA 

Yapılan araştırmalarda da kanıtlanan kızartmaların kısa zamanda acıktıran yiyeceklerin başında geliyor. Trans yağla yapılan ve yüksek karbonhidrat barındıran kızartmalar sahurda tüketildiklerinde oruç süresinde acıktırma ile susatmanın yanı sıra kilo almaya da zemin hazırlar. Uzmanlar bu yüzden kesinlikle bu besinlerin sahurda tüketilmemesi gerektiğini vurguluyor. 

İŞLENMİŞ ÜRÜNLER

Sucuk, salam ve konserve çeşitleri gibi ürünler işlenmiştir. İçerilerinde yüksek miktarda yağ barındıran bu ürünler aynı zamanda bozulmaması içinde bazı ek ürünler eklenir. Bu da besinleri sağlıksızlaştırır. Bunu yanı sıra besinler vücutta sindirimden geçerken aşırı sıvı kullanır. Vücudun sıvı oranı sindirim işlemi sırasında düşer. Ayrıca çabuk acıktırırlar.

RAMAZAN PİDESİ 

Ramazan ayı denilince akla ilk gelen Ramazan pidesinin iftarda tüketilmesi her ne kadar fayda sağlıyorsa sahurda tüketilmesi bir o kadar zararlıdır. İçerdiği yüksek şeker kandaki glisemik indeksini etkilediğinden bir süre sonra açıklık hissine neden olur.

Hoş kokusuyla insanı etkisi altına alan misk otunu genellikle esans yağı çıkartılarak kullanılır. Ancak yüzyıllardır kullanılan bu ot, özellikle sinirleri yatıştırmada etkilidir. Çay olarak da tüketilen misk otu hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. A vitamini bakımından zengin olan misk otu, çok yıllık bir bitkidir. Peki misk otu nedir? Misk otu nasıl kullanılır? Misk otunun faydaları nelerdir?

Köken olarak Asya Kıtasında bulunan misk otu bilim literatüründe Artemisia vulgaris türüne girer. Ülkemizde misk otu olarak bilinir. Ancak diğer ülkelerde çok farklı isimlerle adlandırılır. Pelin otu, ayvadana, filişkin, bostan karanfili ve amber çiçeği gibi isimlerle de adlandırılır. Yılık bir bitki olmasının özelliği de bu bitki soğuk havalarda bile kolayca etkilenmez. İlk başlarda içindeki esans yağ çıkartılarak kullanılan misk otu daha sonra yaprakları kurutularak çayı da yapılmıştır. Ayrıca baharat olarak salata ve yemeklere de eklenir. Özellikle Avrupa kültüründe kaz ya da ördek yemeklerinde geleneksel olarak kullanılır. Hoş bir kokusu olmasına rağmen tüketildiğinde bazı insanlara tadı acı gelebilir. Yaprakları ve çiçekleri her alanda kullanılan miskin kökü kesinlikle kullanılmaz. Tarihsel bir geçmişi olan misk otu bahçelerde veya süs bitkisi olarak da yetiştirilebilir. Orman altlarında ve der kenarlarında kendiliğinden yetişir. Nisan ve Mayıs aylarında çiçeklenir. her besinde ya da bitki de olduğu gibi misk otu da aşırı tüketildiğinde zarar verebilir.

MİSK OTUNUN FAYDALARI NELERDİR?

– Misk otu eski çağlardan beri en çok uyku bozukluğu, sinir yatıştırması gibi rahatsızlıklar sırasında kullanılmıştır. Sinir hücrelerini yenileyen misk otu, beynin konsantre gücünü artırır. İleri yaşlarda görüle ihtimali olan unutkanlık hastalığının riskini azaltır. 

– Düzensiz ve sağlıksız beslenmeden dolayı yaşanan sindirim sistemi hastalıklarına da fayda sağlar. Özellikle hazımsızlığı gidererek mideyi rahatlatan misk otu, bağırsaklarında işlevselliğini artırarak gaz sıkışması gibi sıklıkla yaşanan sağlık sorununda giderir.

– Adet dönemlerindeki sancı ve kas kasılmalarının şiddetini azaltarak doğal ağrı kesici olarak tüketilebilir. Bunun yanı sıra adeti söktürerek tüm rahimin temizlenmesini sağlar. 

– Mevsim geçişlerinde artan üst solunum yolları hastalıklarının neden olduğu balgamı söker. Kuru öksürüğü kısa sürede giderir. Boğaz yolu enfeksiyonlarına iyi gelir.

– Bağışıklık sistemindeki antikorları güçlendirerek vücut direncini artırır. Ayrıca kemik ve kas yapısını da güçlendirir. Vücudun toksin biriktirmesini önler. İdrar yoluyla hepsini atar. 
Bu sırada böbrek ve mesanede de kum taş oluşumunun önüne geçer.

MİSK OTUNUN ZARARI VAR MIDIR?

Güçlü bir toksin atıcı olduğundan hamile ve emziren kadınların tüketmesi zararlıdır. Aşırı kullanıldığında baş ağrısına neden olabilir. Papatya, çuha çiçeği ve benzeri bitkilere alerjisi olanlar kullanması sakıncalıdır. Aynı alerjen etkiyi verebilir. Ayrıcak Kereviz ve havuca karşı alerjisi bulunanlar da misk otu tüketmemelidir.

Yapılan araştırmalarda en etkili antioksidan ve çözücü madde içeren limonu günlük tüketeceğimiz suyun içerisine katıp günde en az 1 litre tüketildiğinde insan sağlığına inanılmaz faydaları olduğu ortaya çıkarılmıştır. Özellikle bağırsak sorunlarına iyi geldiği ve yağ yakımını hızlandıran limon suyu hakkına merak edilenleri araştırdık. Peki düzenli olarak limonlu su içersek ne olur? Limon suyunun faydaları nelerdir?

Bir yıl boyunca düzenli tüketilen limonlu suyun vücuda sağladığı yararlar uzmanları bile şaşırttı. C vitamini deposu olan limon tadı bazen ekşimsi bazen ise acıdır. Yüksek tansiyon, ateş, kabızlık, diş problemleri, fazla kilo, ve üst solunum yolu hastalıklarına iyi gelir. Yılda iki defa hasat veren yıl boyu tüketilen limonun ağacı kışın yaprak dökmez. İçeriğinde C vitaminin yanı sıra potasyum, folik asit, bakır, magnezyum ve lif barındırır. Bu özellikleri sayesinde uzmanlar limon üzerinde araştırmalar yapmıştır. Yapılan bir araştırmada limonlu suyun kilo vermeyi hızlandırmasının yanı sıra birçok hastalığa da fayda sağladığı ortaya çıkarılmıştır. Vücudumuzun bağışıklığı ve sindirim sisteminin oluşturduğu genel hastalıkların komplikasyonlarını azaltığı gözlemlenmiştir. İlk kez Güney Asya’da ortaya çıktığı düşünülen limon, topraklarımıza Arap ülkelere seyahat eden kişiler 12. yy getirdi.  Ekşi portakal olarak görülen limon alternatif tıpta özellikle sindirim hastalıkları için kullanılmıştı. 

DÜZENLİ OLARAK LİMONLU SU İÇERSEK NE OLUR?

Vücut direncini etkileyen bağırsaklarda bazı yiyecek ve içeceklerin atıkları ile birikince ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bunlardan biri de kolon hastalıklarıdır. Bu hastalıkların en ileri boyutu ise kolon kanseridir. Bu yüzden her zaman iki barda ılık suyun içerinde limon sıkıp kahvaltıdan önce tüketirseniz. Gün boyu tükettiğiniz besinlerdeki zararlı hücre ya da bakterileri idrar veya dışkı yolu ile atabilirsiniz.

İçerdiği A ve C vitaminleri gözde oluşma ihtimal olan katarakt ve maküler dejenerasyonuna karşı koruyucu bir kalkan oluşturur. Antioksidan sayesinde de gözde iltihap birikimini engeller.

Güçlü antioksidan yalnız göz sağlığını değil cilt sağlığını da olumlu etkiler. Cildin deforme olmasını önleyerek kırışıklığı ve yaşlanmayı engeller.

Vücuttaki tüm toksinlerin biriktiği ve atıldığı karaciğerin fonksiyonlarının bozulması oldukça tehlikeli bir durumdur. Bu yüzden ek takviyelerle karaciğerdeki fazla toksinlenme temizlenmelidir. Enzim faktörünü artıracak en etkili besin ise limondur. Limon direk olarak aşırı çözücü madde içerdiğinden su ile karıştırılarak tüketildiğinde daha etkilidir.

Kış aylarında zayıflayan bağışıklık sistemi ve artan virüs oranları üst solunum yolları hastalıklarına neden olur. Çok ciddi boyutlarda olmazsa bile kişinin günlük yaşamını olumsuz etkileyen bu rahatsızlıklara karşı da limon suyu direnci artırır. 

İçerdiği asidik özellik sayesinde ağız içinde ve diş aralarında biriken enfeksiyonları temizlemede de etkilidir. Özellikle yatmadan önce bir bardak limon suyuyla 120 saniye gargara yapıp yatıldığında hem ağız kokusunu önlemiş olursunuz hem de tükürükteki asit oranını artırarak gece boyu ağız içinde enfeksiyon birikmesini engellemiş olursunuz.

Antioksidan özelliği sayesinde vücutta biriken ödem ve yağları kısa sürede atmanıza yardımcı olur. Boğaz, yemek borusu ve mideye kadar temizler. Yemek borusu kanseri, mide reflüsü gibi rahatsızlıkların yaşanmasını engeller.

LİMONLU SUYU KİMLER TÜKETMEMELİ?

Yüksek tansiyonu olan kişiler uzmanlarına danışarak tüketmeliler. Hamile ve emziren annelerin içmemesi gerekir. Bazı ilaçların yan etkilerini tetiklediğinden ilaçlardan en az 2 saat sonra tüketilmelidir. Cilt renkli açık olanların ise limonu yüz maskelerine kullandıklarında oldukça dikkatli olmalılar. 

Tam bir protein ve lif zengini olan barbunya bağışıklıktan tutunda sindirim sistemindeki birçok hastalığın yaşanmasını engeller. Kırımızı et tüketemeyenler içinde ideal bir besindir. B vitamin kompleksi de içeren barbunya hakkında tüm merak edilenleri sizler için derledik. Ancak aşırı tüketildiğinde de migren gibi hastalıkları artırır. Peki Barbunyanın faydaları nelerdir? Barbunya hangi hastalıkları önlüyor?

Görünüş olarak fasulyeye benzeyen ancak tat olarak tamamen farklı olan barbunya İtalya, İspanya, Türkiye ve Yunanistan’da çokça tüketilir. İlk kez Antik Yunan’da yetiştirilen ve geliştirilen barbunya Roma fasulyesi olarak da adlandırılır. Lif bakımından zengin olan bu besin diyet uzmanlarının hastalarına hazırladıkları listelerde yer alır. Yağ oranı az, protein bakımından ise zengindir. Bir tabak barbunya vücudun ihtiyacı olan proteinin yüzde 50’sini karşılar. Bu bakımdan et tüketmeyi sevmeyen kişiler için de oldukça ideal bir besindir. Baklagiller ailesinden olan barbunya özellikle kış aylarında sıkla tüketilir. Yapılan araştırmalarda emzirme ve hamilelik dönemlerindeki kadınların sıklıkla tüketmesi gereken besinler arasında yer alır. Meksika gibi dünya mutfağını oluşturan ülkelerde sıklıkla tüketilen barbunya düz mor renkte bulunur. Cranberry olarak geçen bu fasulye ile ülkemizde yetiştirilen barbunya ayı tada ve besin değerlerine sahiptir. Görüntü olarak fasulyeye çok benziyor. Ancak besin değerleri fasulyeden daha yüksektir. 

BARBUNYANIN FAYDALARI NELERDİR?

Yapılan araştırmalarda barbunyanın kanser hücrelerinin oluşumunun engellediği ortaya çıkarılmıştır. Özellikle kolon kanserinde etkili olan barbunyayı uzmanlar ailesinde kanser öyküsü olan kişilerin tüketmesi gerektiğini vurguluyor. 

Kötü kolesterolü düşürerek kalp sağlığını korur. İçerdiği doymamış yağ asitleri sayesinde özellikle damarlardaki iltihaplanmayı sıfıra indirir. Böylece inme ve kalp krizi gibi ciddi problemlerin yaşanma oranını azaltır. 

–  Beyin sağlığı için vücudun günlük en az yüzde 70 B1 vitaminine ihtiyacı var. Bu vitamin beyinin konsantre gücünü artırarak hafızayı güçlendirir. Bu bakımdan hamilelik ve ergenlik dönemlerinde tüketilmesi tavsiye edilen besinlerin ilk sırasında yer alır.

Barbunya hem protein hem de demir bakımından zengin olduğundan et yemeyenler için ideal bir besin kaynağıdır. Doğumu yaklaşan veya adet dönemindeki kadınların da tüketmesi tavsiye edilir. 

Manganez güçlü bir antioksidandır. Bu madde aynı zamanda vücuda enerji verir. Bu iki özelliğe sahip olan barbunya vücudun gün boyu enerjik ve dinç olmasını destekler. Hücrelerin enerji üretmesini de sağlayarak yaşlanma gibi durumları azaltır.

Yeterli miktarda tüketildiğinde sindirim sistemindeki lif oranını artırarak zayıflamaya yardımcı olur. Bunun yanı sıra mide ve bağırsakların toksin tutmasını önleyerek idrar yolu ile atar. 

Vitamin deposu olan barbunya kemik gelişime katkı sağlar. Özellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan kemik hastalıklarının riskini azaltır. Genetik ya da sonradan görülen romatizmaya da iyi gelir. 

Güçlü antioksidan özelliği sadece enerji sağlamaz aynı zamanda böbreklerde oluşan kum ve taş oluşumunu önler. Oluşmuş olan kum taşın ise kısa sürede ağrısız bir şekilde vücuttan atmaya yardımcı olur. 

Yüksek miktarda demir içeren barbunya, hamilelik döneminde de tüketilmesi tavsiye edilir. Özellikle anne karnındaki bebeğin gelişimini destekler. Ayrıca folat içeren barbunya hamilelik dönemindeki kadınlara ek gıda sağlar. Doğum kusurlarını azaltır. DNA’nın hatasız gelişimine yardımcı olur.

Tırnakların kırılmasını önler. Cilt sağlığını güçlendirir. Hücreleri yenileyerek pürüzsüz bir cildin oluşmasını destekler.

ZEYTİNYAĞLI BARBUNYA NASIL YAPILIR? işte en basit tarifi ile…

Yüksek lif sayesinde erken doygunluk hissi verir. Ayrıca kalorisi düşük olduğundan zayıflamak isteyenlerin diyet listelerinin ilk sıralarında yer alır. 

Yaşlanmayı geciktirmenin yanı sıra cilt içinde ideal bir besindir. Hem tüketilerek hem de maskeleri yapılarak kullanılan barbunya dermis tabakasının pürüzsüzleşmesini sağlar.

BARBUNYANIN ZARARI VAR MIDIR?

İyice pişirilmediğinde içeriğindeki organik asitler toksinlenir. Zehirlenmeye zemin hazırlar. Bunun yanı sıra vücuttaki iltihap ve ödemi artırarak gut ve migren hastalıklarına neden olur. Aşırı tüketildiğinde sindirimi hızlandırarak hazımsızlık, şişkinlik ve gaz sıkışması yaşanabilir.

Son günlerde uyku ile ilgili yapılan araştırmalarda az uykunun zararı olduğu kadar çok uykunun da insan sağlığını olumsuz etkilediği ortaya çıkarıldı. Bazı psikolojik rahatsızlıklar sonrası görüldüğü gibi yaşandığında da farklı hastalıklara davetiye çıkartır. Peki Hipersomnia nedir? Hipersomnia belirtileri nelerdir? Hipersomnia vücuda etkileri nelerdir?Haberin detayında sizler için aşırı uykuculuğu ele aldık.

Az uyuyan bir insan gün içerisinde genellikle yorgun, sinirli ve asabi olur. Vücudun tam dinlenmemesinden dolayı hatta bağışıklık bile zayıflar. Uzmanlara göre en ideal uykunun en fazlası 7 en azı ise 9 saat olmalıdır. Ancak bir kişi 9 saatten fazla uyumasına rağmen yeterli bir şekilde uyumadığını ve halen uykulu hissediyorsa bu kişinin “Hipersomni” olabilme ihtimali yüzde yüzdür. Bilim literatüründe hipersomni olarak geçen bu rahatsızlığa halk arasında aşırı uykucu denir. Çok ciddi bir rahatsızlık olmamasına rağmen ciddi bir hastalığın belirtisi olabilir. Bu yüzden 9 saatten fazla uyuyan bir kişinin mutlaka bir uzmana görünmesi gerekir. Çünkü genellikle bu rahatsızlık ciddi bir ruhsal durumun belirtisi olabilir. Yapılan araştırmalarda çok uyuyan kişilerin yüzde 70’inin intihara meyilli olduğu tespit edilmiştir. Hastalığa neden olan durumlar genellikle nörolojik ve psikolojiktir. Herhangi bir kaza sonrası görülen beyin kafa içi basıncının artması, depresyon, kronik yorgunluk sendromu, gecikmiş uyku fazı sendromu, ilaç ve madde kullanımı da hipersomnia hastalığına davetiye çıkartabilir.

HANGİ HASTALIKLAR HİPERSOMNİAYI TETİKLER

– Narkolepsi, gündüz uyku ataklarıdır. Kişi olay ve durumlara karşı sık sık uyku haline bürünerek önlem alır. Bu süreç gün içerisinde bir kaç dakika sürse bile hatsa bir süre sonra bunu alışkanlığa dönüştürür. Uyku atakları genellikle sosyal aktiviteler sırasında da yaşanabilir. Uzun süreli narkolepsi hipersomniayı tetikleyen en yaygın hastalıktır.

– İdiyopatik hipersomnia genç yaşlarda sıklıkla görülür. Gün içerisinde kişi bir saat bile olsa uyku ister. Bu hastalığın temelinde nörolojik bazı sıkıntılar yer almaktadır. Hem uyanma zorluğu hem de hızla uykuya geçme zorluğu yaşayan hasta kısa süreli sinir krizleri yaşar. Kronik uykusuzluğa zemin hazırlayan bir süreçtir. 

– Klein- Levin sendromu başlı başına korkunç psikolojik rahatsızlıktır. Genç yaşlarda görülme sıklığı varır. Her şeyin aşırısını isteyen bir bünyeye sahip hasta, ani duygu değişimleriyle deforme olur. Bu ilerledikçe Konuşma, okuma, hafıza, koordinasyon ve konsantrasyon bozukluklarına neden olur.

HİPERSOMNİA BELİRTİLERİ NELERDİR?

Gece uykusundan çok gündüzleri uyumak

Uyku saatinde 9 saatten fazla olmasına rağmen sürekli uykulu hissetmek

Bir yere ya da işe uzun süreli odaklanamamak

Sürekli baş ağrısı, mide bulantısı çekme

Sabahları yataktan çıkmada zorlanma gibi durumlar yaşanır. 

VÜCUDA ETKİLERİ NELERDİR?

Depresyon oranını artırdığından kişinin psikolojik travmasını olumsuz etkiler. Bu da daha fazla depresyona girmesine neden olur.

Çok fazla uyku uyuma beyin hücrelerini öldürdüğünden vücudun yaşadığı bu kararsız durum karşısında beyin bulanıklaşır. Özellikle kişinin öğrenme kabiliyetini azaltarak sersemleştirir.

Depresyon ve sürekli uzandığı için kişide ya çok aşırı kilo alma ya da kilo verme gibi durumlar yaşanır. Hastalıklara karşı bağışıklığı zayıflattığından en hafifinden en ciddisine kadar hastalıklara yakalanma oranını artırır.

Halk arasında uyudukça baş ağrısının geçtiği söylenir ancak bu durum tam olarak öyle gerçekleşmemektedir. Kişi uyukudukça sağlıklı hücreler olduğundan şiddetli baş ağrısı ortaya çıkar.

Uyku aynı zamanda kan oranını olumsuz etkilediğinden kandaki hücrelerin dengesiz olmasına da neden olur. Bu da şeker hastalığına zemin hazırlayabilir. 

HİPERSOMNİA TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Hastadan alınan bilgiler ışığında yapılan fizik muayene sonrası hekim tarafından uygun görülen uyku testleri uygulanır. Kesin tanı konduktan sonra hastalığa yönelik uygun ilaç tedavisi başlanır. Tedavide ilk adım, uyku hijyeninin sağlanması ve gece uykusunu etkileyecek olumsuz ortam ve etkenlerin giderilmesi yönünde hasta bilgilendirilir. Düzenli egzersiz ve beslenme önerilerek uyku ve uyanıklık döngüsünün sağlanması hedeflenir. Gerekirse diyet önerilerek beslenme alışkanlıkları değiştirilir. Planlanmış kısa süreli gündüz uykuları önerilebilir. 

Yaygın olarak görülen hipersomnia kişilerin yaşamlarını tehdit eden ev, iş ve trafik kazalarına sebebiyet verebilen, sosyal uyumu bozan, kişisel performansın düşmesine sebep olan ve hayat kalitesini son derece düşüren bir hastalıktır. Sağlıklı bir uyku ve sağlıklı bir yaşam için düzenli olarak doktor kontrollerinizi yaptırmayı ihmal etmeyin.

Ozon güneş ışınlarına karşı dünyayı koruyan bir tabakadır. Aynı zamanda gökyüzünün mavi olmasını sağlar. Bu gaz tutulmamasına rağmen peki yağı nasıl elde edilir? Ozon yağının faydaları nelerdir? Ozon yağı nasıl kullanılır? Sizler için çok merak edilen bu soruları araştırdık. Haberin detayında ozona dair her şeyi bulabilirsiniz.

Ozon havada gaz halinde dolaşır bu yüzden depolanması imkansızdır. Bu gazı havanın en temiz olduğu orman ve deniz kenarlarında oksijen aracılığı ile vücuda alırız. Yüksek derecede antioksidan etkisi olan bu yağı bazı ülkeler gıda, sağlık, lojistik, tekstil gibi sektörlerinde kullanmak için özel tesisiler kurulmuştur. Özellikle bu tesislerde cerrahi cilt bakımı yapılır. Zeytinyağı, susam, jojoba ve buğday yağlarının karışımı ile elde edilir. Ancak bu yağların en saf halleri olmalıdır. Çünkü fotosentez etkisi ile bu besinlere ozon yer eder. Bunun sayesinde de ozon yağı yapılır. Özellikle zeytin yağının içine sinen ozon koyulaşır ve zamanla jel kıvamını alır. Uzun yıllar kullanılabilir. Ciltteki tüm deforme durumlar sırasında özel ve doğal tedavi olarak kullanılan bir yöntemdir. 

OZON YAĞININ FAYDALARI NELERDİR?

Karaciğer aşırı yağlandığında ciltte ciddi derece de akne ve sivilce çıkar. Bu tedavisi zor bir cilt problemine dönüşür. Bu rahatsızlığın en etkili tedavisi ise ozon yağıdır. Kısa sürede cilt tabakasında bulunana kiri azaltarak cilt yüzeyinin pürüzsüz olmasını sağlar. Bunun yanı sıra oluşan derin çukur ve tabakaları giderir.

İltihap sonucu oluşan ağız uçukları içinde doğal tedavi yöntemi olarak kullanılabilir. Bu uçuklara neden olan virüsleri yok etmede de oldukça etkilidir. Gargara olarak kullanıldığında ise diş ve diş eti hastalıklarının riskini azaltarak diş yüzeyinde oluşan kalın kir tabakasını da yok eder.

Üst solunum yollarına bağlı gelişen göğüs ağrısı ve öksürük içinde masaj yaparak göğse uygulanır. Bu uygulama kısa sürede göğüsteki iltihabın balgam yolu ile atılmasını sağlarken kuru öksürüğü de kısa sürede bitmesini destekler.

Ciltte bazı genetiksel durumlara bağlı gelişen bozuk cilt rengini eşitler. Bu özelliği sayesinde Sedef, egzama, üritere ve vitilio gibi ciddi hastalıkların tedavisinde kullanılır. Bunun yanı sıra ciltteki hücre metabolizmasının hızını artırarak. Selulit ve varis gibi cilt problemlerinin tedavisinde de kullanılır. 

Kas yırtılması ve gerilmesi gibi durumlar esnasında kullanıldığında kasın gevşemesine ve hasar almadan eski fonksiyonuna dönüşür. Aynı zamanda romatizma, kemik ve eklem ağrıları sırasında da kullanıldığında iyileştirici etkisi vardır. 

Yüksek oranda antioksidan olan bu yağ masaj olarak uygulanan her ağrının kısa sürede dinmesini destekler. 

Gece yatmadan boyun, bacak ve yüzü uygulandığında rahat bir uyku sağlar. Aynı zamanda cildin elastikiyetini artırır.

– Saç derisine masaj yaparak uyguladığınız ozon yağı kısa sürede kepek ve saç derisinde meydana gelen yara gibi oluşumları iyileştirir. Bebeklerin pişiklerinde de kullanılabilir. 

– Tırnak mantarı toplumun yüzde 30’unda görülen bir rahatsızlıktır. Genetik ve çevresel faktörlerden dolayı ortaya çıkan bu rahatsızlık, tırnak kaybının yanı sıra estetik açıdan da oldukça rahatsız edici bir duruma neden olur. Bu hastalığı tırnak kaybı olmadan tedavi etmenin en doğal yolu da ozon yağından geçer. Ozon yağını tırnağa sürüp streçleyin ve yarım saat bekleyiniz.