Şunun için etiket arşivi: SAĞLIK haberleri

Lenfoma sistemi vücuda giren mikropları sağlığa zarar vermeden vücuttan atar. Ancak bu sistemin zarara uğraması sonucu lenf kanseri ortaya çıkar. Peki dalak, timus bezi ve kemik iliği gibi organları kapsayan lenfoma da meydana gelen lenf kanseri nedir? Belirtileri nelerdir ve tedavi yöntemi var mıdır? Haberin detayında lenf kanserine dair bilinmeyen her şeyi bulabilirsiniz.

Bağışıklık sisteminin bir parçası olan lenf bezleri, vücudu enfeksiyonlu hücrelere karşı korumada etkilidir. Vücudumuzda yaklaşık 600’e yakın lenf bezi mevcuttur. Koltuk altları, kasıklar, karın içi, göğüs içi, çene altı, boyun gibi yerlerde bulunan lenf bezleri tümörlü hücrelerin yayılmasını da önler. Ancak sistem yaşanan bir deforme nedeniyle zararlı hücreler temizlenmez ve bu da zamanla vücudun sağlığını olumsuz etkiler. İlerleyen zamanlarda ise bu kansere neden olur. Hormonların sağlıklı bir şekilde işlemesini destekleyen bu sistemde meydana gelen herhangi bir deforme vücutta bazı sabit işaretlerle kendini gösterir. Tam olarak neden kaynaklı ortaya çıktığı bilinmeyen lenf kanseri akyuvarların genetik yapısındaki bozukluktan meydana ortaya çıktığı söylenir. Vücudu korumasız hale getiren bu durum aslında kanser dışında da birçok hastalığın yaşanmasına sebebiyet verir. Ünlü manken Ebru Şalı’nın 8 yaşındaki oğlu Pars bu kanser nedeniyle vefat etti. 

LENF KANSERİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Gece ortaya çıkan ani terlemeler

Sık sık ateşlenme ve buna bağlı baş ağrısı

Boyun bölgesindeki lenflerde ise kanser nefes darlığı 

Sürekli yorgun bir halde olmak

Vücudun ağrı eşiğinin düşük olması

Kısa sürede kilo kaybı

Hastalıklara karşı direncin az olması

Vücudun ağır kokması gibi belirtiler lenf sisteminin bozulduğunu ve kansere işaret eder. 

LENF KANSERİ NASIL ORTAYA ÇIKAR?

Lenf hastalıkları ve kanseri birbiri ardında gerçekleşen bir durumdur. Kadınlara oranla bu durum erkeklerde daha sıklıkla yaşanır. Bağışıklık sisteminin zayıf olması ya da bazı ilaçların yan etkisi ile yaşanma olasılığı artar. Belli başlı enfeksiyonlar ise bu durumu tetikler. Vücudun hemen hemen her bölgesini etkileyen lenf bezlerinde kronik lenfositik lösemi en yaygın yaşanan kanserdir. Bu kanser türü kan ve kemik iliğinde meydana gelir. Hastanın kanının kendi kendini yenilememesinden kaynaklı yaşanır. Hastalıktan kurtulmanın tek yolu ise ilik nakli ile kan hücrelerini değiştirmektir. Ayrıca diğer sık yaşanan durum ise boğazlarda şişlik olması bu da lenf bezlerindeki kansere işaret eder. 

LENF KANSERİNİN TEDAVİ YÖNTEMİ

Genellikle yukarıdaki belirtiler sonucu yapılan fiziki muayene sonucu uzmanlar kanserin tanısını koyar. Ancak hangi sebepten ve nerede olduğunu bulmak için bazı testlere tabi tutulur. Kan testi, ilik testi, biyopsi gibi tedavi yöntemleri bunların başında gelir. Ayrıca lenf bezlerinin şişliği de görüntüleme testleri sonrası tespit edilir. 

Çeşitli sebeplerden ötürü kaşıntı meydana gelir. Özellikle sıcaklıkların artması ile böcek ve sineklerin ısırmaları ile artan kaşıntılar beraberinde bazı cilt hastalıklarını da getirebilir. Bunun yanı sıra kaşıntı bazı hastalıklarında habercisi olabilir. Ruhsal hastalıklar ise bunların başında gelir. Peki kaşıntı neden olur? Kaşıntı hangi hastalıkların habercisidir? Kaşıntıyla nasıl başa çıkılır?

Yapılan araştırmalarda bir insan gün içerisinde çeşitli sebeplerden dolayı en fazla 100 defa kaşınır. Rahatsız edici bir duruma yol açan kaşıntının tıptaki adı “pruritus” olarak geçer. Bu kaşıntı uykusuzluk ve ruhsal hastalıklara yol açabilir. Kaşıntı yağlı ciltlere oranla kuru ciltlerde daha fazla görülür. Çünkü kuru ciltlerdeki tahrişin artması olasılığı daha yüksektir. Ayrıca alerjik reaksiyon, böcek ve sivrisinek sokmaları ile de ortaya çıkar. Bazı dış ve iç parazitler de kaşıntıya neden olabilir durumlar arasında yer alır. Bazı insanlar özellikle gece yatarken şiddetli kaşınmalarla uyanır. Ya da ertesi gün gözlerde çapaklanma, kaş ve kirpiklerde dökülme gibi sağlık sorunları yaşanır. Bu da vücutlarına gözle görülmeyen dış parazitlerin olduğuna işarettir. Tüm bunların yanı sıra mantar, kansızlık, diyabet, kanser ve kan hastalıklarının ilaçlarının yan etkilerinden biri de kaşıntıdır.

KAŞINTI HANGİ HASTALIKLARIN HABERCİSİDİR?

– Gece rahatsızlık veren ve artan kaşıntıyla beraber aşırı derece de su tüketme isteği hem şeker hastalığının hem de bağırsaklarda parazit olduğuna işaret olabilir. 

– Gözle görülür bir kilo kaybıyla beraber artan kaşıntı ise gizli bir kanser hastalığının nedeni olabilir. Bunun için hastaların bir an önce uzmana görülmesinde fayda var. 

– Sürekli kaşınmada en sık rastlanan hastalık ise hormon bozukluğu yani tiroid bezlerinin aşırı çalışmasıdır. Kaşıntıyla beraber kişide mutlaka saç dökülmesi ya da kalp çarpıntısı da görülür. 

– Uykusuzluk, idrar renginde değişim ve gözlerde yanma gibi belirtilerle beraber yaşanan kaşıntı mide ve karaciğer hastalıklarının belirtisidir.

 KAŞINTI NEDEN OLUR?

Tahta kurusu, kene, pire ve örümcek gibi haşeratların ısırması ile bölgeye yerleşen mikropların neden olduğu kaşıntı

Sedef, uyuz, bit, su çiçeği, kurdeşen ve egzema gibi cilt sorunlarının belirtileri arasında yer alır. Bu hastalıklar yüksek enfeksiyonlu hücreler içerdiklerinde kaşıntı ile beraber cil tahribatına neden olur.

Kaşıntı sadece cilt yüzeyinde değil aynı zamanda vücut içi problemlerden dolayı da yaşanma ihtimali yüksektir. Demir eksikliği, tiroid, lösemi, böbrek yetmezliği ve karaciğer hastalıkları da kaşınmaya sebebiyet veren durumlar arasında yer alır.

Sinir hücrelerindeki deformasyonda kaşınmaya zemin hazırlar.

Bazı besinlere karşı bağışıklığın harekete geçmesi sonucunda cilt reaksiyon nedeni ile tahribat olur. Bu da kaşınma ve sulanma gibi sorunların ortaya çıkmasına neden olur.

Kimyasal ve kozmetik ürünlerde kaşınmaya zemin hazırlayan durumlar arasında yer alır.

Ayrıca bazı ilaçlar örneğin antibiyotik, antifungal ve narkotiklerde alerjik reaksiyonlar nedeniyle kaşınmaya sebep olur.

Gebelik süresinde bazı kadınlar özellikle karın şişmesinden kaynaklı kaşınma sorunu ile karşı karşı karşıya kalabilir.

KAŞINTININ TEŞHİSİ NASIL KONULUR?

Birçok sebepten ötürü ortaya çıkabilen kaşıntının neden kaynaklandığının teşhis edilmesi oldukça zorlaşır. Kaşıntının teşhisi için öncelikle fiziki bir müdahale yapılır. Daha sonra kan testi yapılır. Kan sayımı esnasında eksik çıkan değerlerden kaynaklanıp kaynaklanmadığına bakılır. Karaciğer ve böbreklerin fonksiyonlarına da bakılarak anormal bir durum olup olmadığı kontrol edilir. Kaşıntıya neden olabilecek tüm durumlar tek tek incelenir.

KAŞINTIYLA NASIL BAŞA ÇIKILIR?

Sıcak su ve kese kaşınmayı tetikler. Halk arasında kulaktan dolma bilgilerle kaşınmaya müdahale etmekten kaçınınız. Bunun yerine soğuk su ya da buz kompresi uygulayabilirsiniz.

Ayrıca halk arasında kaşınma sırasında kolonya gibi alkollü kozmetiklerin dökülmesinin kaşınmayı durdurduğu düşünülür. Ancak kaşınmanın neden kaynaklandığı belli olmadığından bu tür alkol içeren maddeler daha farklı sağlık sorunlarına yol açabilir. Bunun yerine evde yarım bardak limon suyuna yarım soğuk su ve bir diş sarımsak ekleyin spreyli bir kutuya koyun. Dolapta bir gün bekletip bu tür esnalarda kaşınan bölgeye bir iki kere sıkın. 

Pamuklu kıyafetler tercih edin. Sentetik kıyafetler hava sıcaklığını daha çok çekerek terlemeye ve kaşınmanın çoğalmasına neden olur.

Su tüketimini artırın ancak terleme esnasında üzerinizdeki kıyafet sayısını azaltın.

Uyuyacağınız yatağa lavanta ya da biberiye yağları damlatınız. Aynı zamanda vücudunuza da sürebilirsiniz. İçerdikleri asidik çözeltiler sayesinde kaşınmayı azaltır.

Yağlı ve karbonatlı besinler yerine, domates, peynir ve karpuz gibi besinlerin tüketimini artırınız. Bu besinler bağışıklığı güçlendirerek bağışıklığın zayıflamasını engelleyerek kaşıntıya zemin hazırlayan durumları azaltır. 

Şimdiden hasadına başlanan kavunun insan vücuduna birçok faydası var. Adeta kış aylarından yaza geçiş sırasında vücudu yenileme sağlayan kavun hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki kavunun faydaları nelerdir? Kavun kabukları ne işe yarar? Uzmanlar kavun kabuklarını sakın çöpe atılmaması konusunda uyarıyor. Kavun kabukları kaynatılıp tüketildiğinde sindirimi düzenler.

Kavun; sodyum, potasyum, magnezyum ve demir bakımından oldukça zengin bir meyvedir. Bu içerdikleri sayesinde bağışıklık sisteminin hasara uğramış hücrelerini yenilemesinin yanı sıra vücudun deforme olmuş birçok bölgesindeki problemlere de iyi gelir. Kabakgillere bağlı olan kavun içeriği sulu ve etli bir meyveye sahip. Dış yüzeyindeki kabuğun yetiştiği toprağa bağlı kalınlığı değişir. Kavunun ana yurdu Orta Asya ve İran’dır. Ülkemizde de Van ve Manisa gibi şehirlerde yetişir. Vitamin ve mineral deposu olan kavun hastalıklara karşı vücut direncini artırır. Kavundan yemek, reçel ve tatlı yapılır. Tıbbi tedavide ilaç olarak kullanılan kavun mevsim geçişlerinde vücudun sıvı oranını koruyarak böbrek bezlerinin çalışmasını destekler. Kavun özellikle Orta Asya’da başlayıp Osmanlı saraylarındaki sultanların güzellik malzemesi olmuştur. Uzmanlar kavunun kabuklarının da kavun kadar fayda sağladığını vurguluyor. Zayıflamak isteyenler kavun kabuklarını kaynatıp sabah kahvaltıdan önce bir bardak tükettiğinde midenin tokluk seviyesini kontrol altına almış olurlar. Bunun yanı sıra metabolizmayı hızlandırarak önceki yağların yakılmasını destekler. 

KAVUNUN FAYDALARI NELERDİR?

C vitamini açısından zengin olan kavun, bağışıklık sisteminin güçlendirmeye yardımcı olur.

Tansiyon düşmesi anında, tüketilmesi gereken meyvelerdendir. Kan basıncını dengeler. Doğal şeker içerir.

Cildi besleyici özelliği sayesinde saç derisindeki hücrelerin deforme olmasını engeller bu sebeple saç dökülmesinin önüne geçer. Aynı zamanda sedef ve egzama gibi cilt rahatsızlıklarına yakalanma riskini azaltır.

Kadınlardaki düzensiz regl döneminin düzene girmesini sağlar. Bunun yanı sıra hormonları da düzelterek özellikle bu dönemde kadınların yaşadığı terleme ya da sivilcelenme gibi sağlık sorunların ortadan kaldırır.

Vücuttaki A vitamini eksikliğini gidererek göz sağlığına yardımcı olur. İleri yaşlarda görülme ihtimali olan katarak hastalığının yaşanma olasılığını azaltır. Son yıllarda artan sarı nokta hastalığının da yaşanmasını engeller. 

Cildin ışıl ışıl parlamasını ve sağlıklı görünmesini sağlar. Dermis tabakasını yeniler. Gözeneklerin kapanmasını sağlar. Hücreleri yenilediğinden yaşlanmayı geciktirir.

Kalpteki ritim bozukluğunu önler. Kalbin fonksiyonlarını düzenlediğinden vücudun kan akışına da katkı sağlar. İçeriği sıvı sayesinde de sinir sisteminin iletimini güçlendirir.

Kavunun çekirdeğini kaynatıp içerseniz böbrekte oluşma ihtimali olan kumun idrar yoluyla ağrısız atmasını sağlayabilirsiniz.

Akciğer hastalıklarına neden olacak zararlı hücrelerin emilimini hızlandırır. Virüslerin akciğerde uzun süre kalmasını önler. Fonksiyınlarını artırarak solunum sıkıntısının önüne geçer.

Sigara kullanımı gibi kötü alışkanlıklardan vazgeçmenizi sağlar. Ayrıca sigaranın vücuttaki olumsuz etkilerini de ortadan kaldırır. Kandaki toksinleri temizler.

KAVUN VE LİMON KARIŞIMININ İNANILMAZ ETKİSİ…

Yaz aylarında karpuzdan sonra en popüler olan kavun ve limon ile blendırdan geçirilip tüketildiğinde güçlü bir antioksidan etkisi gösterir. Özellikle yaz aylarında artan kalp krizi ve yüksek tansiyon gibi rahatsızlıklar için birebir fayda sağlayan karışım her sabah yaz boyu düzenli tüketilmelidir. Güçlü bir iltihap söktürücü etkiye sahip olduğundan idrar yolu ile biriken toksinleri atar. Ayrıca mutasyona uğramaya meyilli hücreleri yenileyerek kanser hastalıkları önler. Sıcak havaların en fazla etkilediği böbreklerdir. Vücudun sıvı kaybı böbreklerin çalışmamasına ve kum ya da taş üretmesine neden olur. Ancak bu karışım vücudun sıvı ve asit oranını dengeleyerek böbreklerin fonksiyonlarını olumlu etkiler. Kış sonrası çoğu insanın kabusu haline gelen fazla kilolarda kurtulmanın en sağlıklı yolu da sabah kahvaltıdan önce bir bardak kavun ve limon karışımıdır.

Sıvı bakımından diğer besinlere oranla en zengini olan salatalık, vücudun ihtiyacı olan toksin atma ve hücreleri yenilemede de oldukça etkilidir. Uzmanların özellikle mevsim geçişlerinde tüketiminin artırılmasını önerdiği salatalık, vücut ısını da kontrol eder. A vitamini bakımından zengin olan salatalığa dair merak edilen her şeyi derledik. Peki Salatalığın faydaları nelerdir? 1 hafta boyunca salatalık yerseniz…

Serinletici ve rahatlatıcı etkisinin yanı sıra içerdiği mineraller sayesinde tüketilen favori sebzelerden biri salatalıktır. Hıyar olarak da bilinen salatalığın insan sağlığına saymakla bitmeyen faydaları vardır. Bunların başında vücudun sıvı oranını dengeleme gelir. Hindistan’da yetiştirilen burada yüzyıllar önce tüm dünyaya yayılan salatalık tıbbı ve kozmetik alanlarda kullanılmıştır. Bol sulak alanlarda rahatça yetişen salatalık, bazik su özelliğine sahip nadir besinlerde. Bu bazik su maddesi içerdiği antioksidan sayesinde bakterileri yok eder. Pantotenik asit kaynağı olan salatalık bakır, potasyum, manganez, C vitamini, magnezyum, biotin ve B1 vitaminlerini barındırır. Aynı zamanda  fosfor ve folik asit bakımından zengin olan salatalık konusunda bazı uzmanlar uyarıda bulunur. Besin değeri yüksek olmadığından yan etkilerinin de olacağı mevcuttur. 

SALATALIĞIN FAYDALARI NELERDİR?

Yüzde 95 oranda sudan oluşan salatalık toksin atmada oldukça etkilidir. Özellikle diyet listelerinin ilk sıralarında yer alan salatalık kilo vermede de yardımcı olur. Uzmanlar kıştan ilkbahara geçerken tüketilmesini tavsiye ettiği besinler arasındadır. Vücudun sıvı oranını dengeleyerek, vücudu mevsim değişikliğine hazırlar.

İçeriği çözücü asitler sayesinde diş aralarındaki enfeksiyonu ve tükürükteki bakterileri yok eder. Böylece ağız kokusuna neden olan durumları azaltır. Salatılık aynı zamanda mide asidini ve sıvısını dengeleyerek yanma ekşime gibi şikayetlerin yaşanmasını önler.

Kemik ve kaslarda biriken toksinler zamanla tendonlara zara verir. Bu da şiddetli kemik ve kas ağrılarına neden olur. Salatalık içerdiği silis maddesi sayesinde kemik ve kas dokularını yenileyerek deforme olmalarını engeller.

Vücudun hastalıklara karşı günlük B ve C vitamini alması gerekir. İki adet salatalık vücudun günlük ihtiyacı olan bu vitaminleri sağlayabilir. 

– En etkili idrar söktürücüdür. Sindirim problemlerinin yaşanmasını önlemede etkili olan salatalık, zengin lif içeriği bakımından şişlik ve kabızlığı engeller. Böbrek üstü bezlerinin çalışmasını destekler. Böylece enfeksiyon kapma oranını azaltır.

Mevsim geçişlerinde vücudun sıvı dengesini sağlayarak ısı oranını ayarlar. Terleme gibi günlük yaşam kalitesini olumsuz etkileyen durumların yaşanmamasını sağlar. Ayrıca tırnak ve saç bakımından da etkilidir. Saç derisindeki hücreleri kuvvetlendirmede etkili olan salatalık tırnakların kırılmasını engeller.

SALATALIK YEMENİN YAN ETKİLERİ

Kabuğundaki yüksek toksinler zehirlenmeye sebebiyet verir. Uzmanlar özellikle tadı acımsı olan salatalıkların cilt alerjilerine neden olabileceği konusunda uyarıyor. 

Çekirdeğinde bulunan cucurbitin adı verilen madde idrar söktürücü özelliğine sahiptir. Ancak salatalık aşırı tüketildiğinde vücuttan daha fazla sıvı atmaya neden olur.

C vitaminine sahip salatalık antioksidan özellik gösterir. Fakat bir hafta boyunca çok fazla tüketilen salatalığın bu özelliği oksidan etkisi göstermeye başlar. Bu da vücuttaki serbest radikallerin çoğalmasına sebebiyet verir. 

Potasyum oranı yüksek besinlerden biri olan salatalık çok tüketildiğinde böbreklerin hızlı çalışmasına neden olur. Bu da ishal ve karın ağrısı gibi rahatsızlıkların riskini arttırabilir.

Salatalık vücuttaki sıvı oranını yükselttiğinde diğer organlara olduğu gibi kalbe de zarar verebilir. Kan oranındaki sıvıyı artıran salatalık kalbin fazla kan pompalamasına neden olur. Bu da baş ağrısı ve nefes almada zorluk çekme gibi belirtilerle kendini gösterir.

Yapılan araştırmalarda polen, karpuz, papatya çayı, muz ve ayçekirdeğine alerjisi olan kişilerin salatalığa da alerjileri olduğu ortaya çıkmıştır. Fakat kişilerde salatalığın yaptığı alerji etkileri ilk başlarda gözle görülmez. İlerleyen zamanlarda cilt döküntüleri, ağız içi yaralar ve göz kızarıklıkları ile ilerlemeye başlar.

Omega-3 yağ asidi bakımından en zengin besin olan balık özellikle beyin fonksiyonlarını olumlu etkiler. Bu yüzden uzmanlar haftada 1 ya da 2 defa düzenli tüketilmesini öneriyor. Aynı zamanda bağışıklık sitemine de inanılmaz faydalar sağlar. Özellikle virüs ve bakterilere karşı güçlenmesini destekler. Peki Balığın faydaları nelerdir? Balık en sağlıklı nasıl tüketilir? Omega-3 yağ asidinin vücuttaki görevleri nedir?

Deniz canlıları arasında insan sağlığına inanılmaz faydası olan balık, hemen hemen dünyanın yaratılışından beri doğada bulunmaktadır. Ciddi bir geçim kaynağı olan balık özellikle kayadan uzak suyu çok olan insanlar için aynı zamanda güçlü bir besindir. Günümüze kadar milyon defa değişen balığın milyonlarca çeşidi bulunmaktadır. Bu çeşitleri yarısı insan sağlığı için tehdit oluştururken yarısı ile olumlu destek sağlar. Özellikle omega-3 yağ asidi bakımından zengin olan balık vücut gelişiminin olmazsa olmazlarındandır. İlk insandan beri tüketilen balığın en çok tüketim alanı Norveç ve Asya ülkeleridir. Bu ülkelerde yaşayan insanlar çiğ halde bile balık tüketiyor. Beyni güçlendirdiği bilinen balık ülkemizde ise kızartılarak ya da mangalı yapılarak tüketilir. Yapılan araştırmalarda insan sağlığının ihtiyacı olan omega-3 yağ asidini tek seferde karşılayabilecek en etkili besindir. İnsan vücudu omega-3 yağ asidi üretmez. bu yüzden dışarıdan takviyeye ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç anne karnında başlar. Bu yüzden uzmanlar hamile kadınların aksatmadan tüketmesini tavsiye eder. Ancak bu besininde tüketilme oranı vardır. Aksi halde ihtiyaçtan fazla protein alan bağışıklık sitemi antikor üreterek alerjik reaksiyona sebebiyet verir. 

BALIĞIN BAĞIŞIKLIĞA ETKİLERİ!

Yaklaşık 5 aydır tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs pandemesinden korunmanın en sağlıklı yolu vücut direncini güçlendirmektir. Bağışıklığı ve akciğerleri sağlıklı olan kişilerin bu hastalığı daha hafif seyirlerle atlatıyor. Bağışıklığı güçlendirmenin en temel noktasında beslenme alışkanlığıdır. Dünya Sağlık Örgüt’nünde verilerine göre bağışıklığı güçlendirmede etkili maddeler ise protein, kalsiyum, B vitamini kompleksi, A vitamini ve Omega-3 yağ asitleridir. Bütün bu maddeleri barındıran nadir besinlerden biri ise balıktır. Balık sadece koronavirüsü değil tüm hastalıklara karşı vücut direncini artıran bir besindir. Hücrelerin yapısını koruyarak kanser hastalıklarının oluşmasının önüne geçer. Kardiyovasküler sistemi yenileyerek herhangi bir kalp ve damar hastalığının ortaya çıkmasını önler. Metabolizmayı düzenler. Omega-3 yağ asidi yani en faydalı olan yağı doğal yolla vücudun almasını sağlar. 

HANGİ BALIKLAR DAHA FAYDALIDIR?

Her balık türü insan sağlığına olumlu etkiler bırakmaz. Bu yüzden yapılan araştırmalar sonucunda uzmanlar; somon, uskumru, ton balığı, alabalık, hamsi ve morina gibi türlerin daha sağlıklı olduğunu vurguluyor. Bu balıklar diğerlerine oranla omega-3 yağ asidi bakımından daha zengindir. Vücudun ihtiyacı olan E vitamini sağlayarak cilt ve saç sağlığına olumlu etki sağlar. Özellikle yaşlanmayı geciktirerek vücudun direncini artırır.

BALIĞIN FAYDALARI NELERDİR?

En yaygın faydası zeka gelişimini desteklemesidir. İçeriği yağ asidi beyindeki deforme hücrelerini azaltarak beynin depolama bölümünü kuvvetlendirir. 

Kötü kolesterol oranının düşürerek iyi kolesterolü yükseltir. Kanda bulunan serbest yağları da düşürerek damar tıkanıklığı riskini azaltır. Böylece kalbin kanı daha iyi pompalamasını destekler. 

Kılçığı yenilebilen balık kalsiyum bakımından en zengin balık türleridir. Kemik gelişiminde de etkili olan kalsiyum miktarını vücudumuzda dengelemek için uzmanlar haftada en az 3 gün balık yemeği tüketmeyi öneriyor. 

Hayvansal yağların aksine doymuş yağ asitleri bakımından zengin olan balıklar gözümüzdeki sarı noktanın görme işlevini artırır. Aynı zamanda göz hastalıkları riskini azaltır. Bunun nedeni de omega-3 yağ asitleri zararlı hücreleri yok ederek genç hücrelerin sayısını hem korur hem artırır.

Özellikle kış aylarında bolca tüketmemiz gereken balık üst solunum yolu enfeksiyonları hastalıklarına karşı vücut direncini artırır. Yapılan araştırmalarda balık bağışıklık sitemini de güçlendirerek kansere hücrelerini azaltır. 

BALIK EN SAĞLIKLI NASIL TÜKETİLİR?

Uzmanlar her ne kadar bu konuda kesin yanıt vermezse de çoğu uzmana göre en sağlıklı balık fırında kendi yağında pişendir. Onun dışında mangalda pişen balık gereğinden fazla ısıya maruz kaldığından tüm değerleri ölebilir. Aynı zamanda trans yağlarla tavada kızartılan balıkta aynı sebepten ötürü faydasını kaybeder. Taze balıkların dillendirilmesi ve tam pişirilmesi gerekir. Tam pişmeyen balıktan et yiyen bakteriler ciddi sağlık sorunlarına neden olur. Bu yüzden balıkların tam pişmesinde fayda var. Ayrıca hem lezzetini hem sağlığını artırmak için kekik, fesleğen ve defne yaprağı gibi baharatlarla harmanlanması önerilir.

OMEGA-3 YAĞ ASİDİNİN VÜCUTTAKİ GÖREVLERİ NEDİR?

En etkili faydası kötü kolesterol oranını düşürerek kalp ve damar sağlığını korur.

Kemik ve kasların oluşma yapısını güçlendirerek romatizmal hastalıkların önüne geçer.

Kan akışını kolaylaştırarak pıhtılaşmasını ve damar tıkanıklığı, anevrizma gibi rahatsızlıkların yaşanmamasını sağlar. 

Hamile kalma oranını güçlendirir. Hamilelik sürecinde de düşük riskini azaltır.

Bağışıklık sistemini güçlendirerek kanserli hücrelerin oluşumunu engeller.

Yağ asitleri sinir hücrelerini güçlendirerek ruhsal hastalıkların önüne geçer. Uzmanlar özellikle depresyona meyilli kişilerin düzenli tüketmesini öneriyor. 

– Göz hastalıkları arasında en yaygın olan sarı noktayı güçlendirerek görme kaybını engeller.

Kahvaltı sofralarımızın vazgeçilmez besini olan zeytin, yağından çekirdeğine yaprağına dalına kadar insan sağlığına inanılmaz faydalar sağlar. Peygamber Efendimiz (sav)’in de tüketilmesini tavsiye ettiği zeytin hakkında tüm merak edilenleri sizler için derledik. Peki zeytinin faydaları nelerdir? Zeytin çekirdeği yutmak ne işe yarar? Zeytin yaprağı nasıl tüketilir?

Hem yeşil hem de siyah olmak üzere iki çeşidinin bulunduğu zeytin, kalsiyum bakımından zengin besinlerden biridir. Aynı zamanda içeriğinde bol miktarda A, D, E ve K vitaminleri bulunur. Bu bakımdan uzmanlar günde beş zeytin yemenin vücudun ihtiyacı olan demirin yüzde 55’ini karşıladığını vurguluyor. Kozmetik ve ilaç sanayisinde kullanılan zeytin sarılıktan kansere kadar birçok hastalığın gelişmesini önlüyor. 2000 yıl boyunca yaşayabilen zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinin yanı sıra ağacın kabukları ve yaprakları da oldukça faydalıdır. Olgunlaşmamış hali yeşil, güneşte kaldıkça rengi siyah olur. yüzyıllardır kadınlar hem cilt güzellikleri için hemde sağlıkları için zeytini tüketir. Enerji verdiğinden zeytin eski yıllardaki insanlar için oldukça önemli bir besindi. Nedeni ise o yıllarda ilaç ya da teknolojik bakımlar olmadığından insanlar doğada bulunan en güçlü antioksidan olan besinleri tüketerek hastalıklardan korunurmuş. Zeytin bu besinlerin başında gelir.

ZEYTİNİN FAYDALARI NELERDİR? GÜNDE 5 TANE ZEYTİN YERSENİZ NE OLUR?

İçerdiği polifenoller sayesinde beyindeki oksidatif stres oranını azaltarak, sinir hücrelerini korur. Böylece günde 5 tane tüketilen zeytin hafızanın güçlenmesine yardımcı olur.

İçerdiği yüksek demir oranı sayesinde anemi hastalığına yakalanmayı önler. Kolesterolü azaltan zeytin damar tıkanıklığı ve kalp hastalıklarını yaşanmamasını sağlar. 

Yemeklerden sonra ortaya çıkan şişlik ve gaz sıkışması gibi durumların azalmasında yardımcı olur.

Bağışıklık sistemindeki sağlıklı hücrelerin sayısını artırarak vücudun kanserli hücrelere karşı direncini artırır.

Besinlerden dolayı azalan trombosit hücrelerin oranlarını dengeleyerek kanın pıhtılaşmasına yardımcı olur. 

Antioksidan bakımından da zengin olan zeytin, karaciğerde oluşan yağ bezlerinin oluşumunu önler. Ayrıca E vitamini yönünden de zengin olan bu besin cildin daha parlak ve ışıl ışıl görünmesini sağlar. Osmanlı dönemi sultanlarının dillere destan güzelliklerini zeytine borçlu oldukları rivayet edilir. Sadece cilde değil aynı zamanda saç sağlığını da destekler. Özellikle kepeklenme ve matlaşma gibi durumların azalmasını sağlar. 

Yemeklerden önce 5 tane zeytin yiyerek iştahınızın oranını azaltabilirsiniz. Zeytinde bulunan doyamamış yağlar beyne doyma hissini aktarır. Böylece vücut doyduğunu hissettiğinden fazla besin tüketme ihtiyacı duymaz. Zayıflamak isteyen kişiler bu yöntemi deneyebilir.

Basur tedavisinde etkili olan zeytin basur memelerinin yumuşamasını ve ağrıya veya kanamaya neden olmasını önler. İyi bir ağrı kesici özelliği olduğundan aynı zamanda kemik ve eklem ağrılarının yaşanma riskini de azaltır.

ZEYTİN YAPRAĞININ FAYDALARI NELERDİR?

Yapraklar kurutularak tüketilir. Genellikle çayı yapılır. Bazı yerlerde ise yapraklardan hazırlanan su yemeklere eklenir. Kurutulmuş 10 zeytin yaprağını 2 su bardağı suda kaynatın. Demlendikten sonra tüketebilirsiniz. Eski çağlarda iyileştirici özelliği olduğundan yaraları dezenfekte etmede bu sudan kullanılırmış. Antibakteriyel özelliği olan zeytin yaprağından hazırlanan suyu cilt temizliğinde tonik olarak da değerlendirebilirsiniz. Kış aylarında ise bu yapraklardan hazırlanan su ile üst solunum yolları hastalıklarının riski azaltılabilir. 

ZEYTİN ÇEKİRDEĞİ YUTMAK NE İŞE YARAR?

Yapılan araştırmalarda zeytinin olduğu kadar zeytin çekirdeğinin de faydalı olduğu gözlemlenmiştir. Bir bütün olarak yutulabilen zeytin çekirdeğinin insan sağlığına birçok katkısı vardır.

Yemek sonrası yaşanan mide yanması ve ülser gibi hastalıklara iyi geldiği söylenen zeytin çekirdeği içerdiği omega 3 yaş asitleri ve çözücü asitler sayesinde bilenin temizlenmesini hızlandırır.

Kabızlık sorunu için zeytin çekirdeği birebir fayda sağlar. Ancak zeytin çekirdeğini toz haline getirip tüketildiğinde daha etkili olduğu uzmanlar tarafından vurgulanmaktadır. 

Sindirim sisteminin hızlandırılması da zeytin çekirdeğinin faydaları arasındadır. Özellikle sindirim sisteminde bulunan ağız, boğaz, yemek borusu, mide ve bağırsakların daha sağlıklı çalışmasını destekler.

Uzmanlar zeytin çekirdeğini yutan kişilerde basur gibi makat hastalıklarının riskinin azaldığını vurguluyor.

Zeytinin içerdiği anti-bakteriyel etkinin iki katı zeytin çekirdeğinde mevcuttur. Uzmanlar özellikle tümörlere neden olan virüslerin etkisinin zeytin çekirdekleri sayesinde azaltılabileceği belirtiyor. Ancak kesin bir çalışma sonucu olmadığından bir uzmana danışmakta fayda var.

NOT: Uygulamadan önce mutlaka bir uzmana başvurun.

Batı Afrika kıtasında yaklaşık her yıl ölümlere neden olan sarı humma hastalığını engellemek için bu yıl kıtada erkenden aşı yapıldı. Bağışıklığı zayıf olan kişilerden ölüme neden olan hastalık hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Grip ile aynı belirtileri gösteren ancak daha sonra seyri şiddetlenir. Peki Sarı humma hastalığı nedir ve ölümcül müdür? Sarı humma hastalığının belirtileri nelerdir?

Akut viral bir hastalık olan sarıhumman, grip benzeri bir belirti seyrinden karaciğer iflasına ve yüksek ateşlenmeden beyin kanamasına kadar ciddi sonuçlara neden olabilir. 1700 yıllarında ilk kez İngiltere, Fransa, İtalya ve İspanya’da ortaya çıktı. O yıllarda binlerce insan öldü. 1802 yılında Fransa ordusunun yarısı bu hastalıktan hayatını kaybetti. 20. yüzyılın başlarında hastalığa bir sivrisinek türünün neden olduğu ve yaydığı öğrenildi. Bunun üzerine aşı çalışmaları başlatıldı. Ancak bu sürece kadarda neredeyse Batı yarımkürede insanlar hayatlarını kaybetti. Hastalığa arbovirüs neden oluyor. Sivrisineklerin kanlarında olan bu virüs insanlara ısırma sonucu deriden kana bulaşır. Bununla beraber vücutta yer edinen virüs çoğalır ve bağışıklık sistemini ele geçirir. Afrika ve Güney Amerika kıtasında yaygın olarak görülür. Hastalığa sarıhumman denilmesinin nedeni sarılık hastalığı gibi cildin ve göz beyazlığının sarı olmasından kaynaklanıyor. Hastalığa dair her ne kadar aşı bulunsa da zamanında teşhis edilmediğinde ölüme neden olur. Dünya Sağlık Örgütü son bir haftada Nijerya’da bu virüs kaynaklı 115 kişinin öldüğünü duyurdu. 

SARIHUMMAN HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

– Sırt ağrısı en belirgin belirtidir.

– Yüksek ateşlenme

– Burun, göz ve mide kanaması

– Çöken bağışıklık sistemi

– İştahsızlık, kusma ve bulantı

– Sindirim sorunları

– Koyu idrar

– Şiddetli karın ağrısı 

– Cilt ve göz beyazlığının sarı rengine dönmesi hastalığın şiddetini artırdığına işarettir.

SARIHUMMAN NASIL BULAŞIR? KİMLER TEHLİKE ALTINDADIR?

Hastalık insandan insana bulaşmaz. Ancak sivrisinek sokmasıyla kana karışır. Virüs kana karıştıktan bir hafta sonra belirtilerini göstermeye başlar. Tropikal ülkelerde yaygın olarak görülen bu virüs özellikle buralara sık sık ziyaretlerde bulunan kişiler tehlike altındadır. Ayrıca çevresel koşullarda sivrisineklerin çoğalmasına bunun akabinde hastalığın yaygınlaşmasına neden olur. Virüs sadece insanları değil bölgede yaşayan hayvanları da tehdit eder. Özellikle maymunlarda yaygınlaşır. Hastalığın ilk 15 gününde aşı olunmazsa ölümcül sonuçlara neden olur. 

SARIHUMMAN TANISI VE TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Belirtiler ayuka çıkmadan bir uzmana görünmekte fayda var. Özellikle seyahat halindeki kişilerin mutlaka doktora görünmeleri gerekir. Hastalık ilk 10 gün içinde teşhis edilirse virüs aşı ve ilaç tedavisi ile ortadan kaldırılır. Ancak uzun süreli enfekte de kurtulma payı oldukça düşüktür. Hızla bağışıklığı çökerten bir virüs olduğundan geri dönüşü olmayan hasar bırakır. Son olarak ise ölüme neden olur. 

SARIHUMMANDAN KORUNMANIN YOLLARI VAR MIDIR?

Virüsten korunmanın ilk koşulu, virüsün olduğu alanlardan uzak durmaktır. Ya da seyahatten önce bağışıklığın güçlendirilmesi gerekir. Ayrıca kişinin sık sık ellerini yıkaması ve antioksidan özlü besinlerle beslenmesi gerekir. İki günde bir bir uzmana görülerek virüs olup olmadığını kontrol ettirmeli. Böyle bir yerde uyunuyorsa mutlaka alan temizliği yaptırmalı. Kıyafetlerini yıkamalı. Bölgeyi sivrisineklerden arındırmak için ilaçlama kullanılmalı.

Kemik ve kas gelişiminde büyük katkısı olan süt, hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Çok eski çağlardan beridir tüketilen süte dair uzmanlar son yıllarda çok ciddi araştırmalar yaptı. Belirli işlemden geçmeyen sütün ciddi sağlık sorunlara zemin hazırlayabilir. Bu yüzden uzmanlar UHT sisteminden geçirilmiş sütü tavsiye eder. Peki UHT süt nedir ve ne işe yarar? Sütün faydaları nelerdir?

Özellikle büyüme çağında çocukların tüketmesi gereken süt kemiklerin hızla ve sağlıklı bir şekilde gelişmesine destek olur. Ayırca içerdiği vitamin ve mineraller sayesinde ileri yaşlarda görülme ihtimali olan kemik erimesinin riskini düşürür. İncir ise içeriğinde yüksek miktarda antioksidan madde ve lif barındırır. Bu besinde vücudu zararlı hücre, bakteri ve toksinlerden arındırırken aynı zamanda sindirimi kontrol eder. Kabızlık gibi dışkılama sorununu önleyen incir aynı zamanda günde 5 tane tüketildiğinde vücudun ihtiyacı olan enerjinin yüze 80’nini sağlar. İki besinde sağlık açısından oldukça fayda sağlar. Yapılan bir araştırmada kaynayan sütün içerisine kuru incir atıldığında  ve karışım düzenli tüketildiğinde kabızlıktan kuru öksürüğe kadar birçok hastalığa iyi geldiği ortaya çıkarılmıştır.

UHT SÜT NEDİR VE NE İŞE YARAR?

Uzun ömürlü raf sütlerinin yapıldığı teknolojik işleme UHT denir. Bu sütler genellikle 6 ya da 9 aya kadar kullanılabilir. Ultra yapılan pastörize işlemde sütün kullanım ömrü uzatıldığında bu besinler buzdolabına da konulmadan da kullanılabilir. UHT işleminden geçirilen süt bakteri üretmez bu yüzden insan sağlığına daha çok fayda sağlar. İçerdiği kalsiyum, potasyum ve magnezyum gibi maddeler azalmaz. Evde kaynatılarak tüketilen süt kadar fayda sağlamaz. Ancak ev sütleri hemen tüketilmesi ya da yoğurt yapılması gerekir. Bu sütle ise uzun süreli tüketim sağlanabilir.  Çiğ süte oranla daha tatlıdır. 

SÜTÜN FAYDALARI NELERDİR?

Sütün keşfi M.Ö 8000 yıllarına kadar dayanıyor. Duvarlara çizilen resimlerde anlaşıldığı gibi evcil memelilerden elde edilen sütün insan sağlığına faydası da bu yıllarda fark ediliyor. Dişi memelilerin üretiği bu besin yüksek vitamin ve mineraller içeriyor. Yıllar içerisinde süt belirli işlemlerden geçilerek yeni besinler üretiliyor. Örneği peynir ve yoğurt bunlar arasında en popüleridir. Yıllar içerisinde biliminde dikkatini çeken bu besin hakkında yapılan araştırmalarda uzmanlar belirli yaştan sonra vücudun üretmediği kalsiyumu karşıladığını ve bu maddenin de kemik ve kas gelişiminekatkı sağladığı ortaya çıkarılmıştır. Bunun yanı sıra vücuda giren enfeksiyonlu hücrelerin etkisini azaltan sütün kanseri neredeyse tamamen yok edebildiği gözlemlenmiştir. Bağırsakların fonksiyonunu artıran süt, aşırı tüketildiğinde gaz sıkışmasına sebebiyet de verebilir. Doğada en güçlü kalsiyum içeren süt yorgunluk, stres ve kronik uykusuzluk gibi rahatsızlıklara da iyi gelir. İçerdiği laktoz melotonin hormonunu düzenleyerek kişinin rahat bir uyku çekmesini sağlarken vücudun içerdiği asidi de dengeleyerek motor gücünü artırır.

SÜTÜN İÇİNE İNCİR ATIP TÜKETİLDİĞİNE NE OLUR?

Sürekli sindirim yaşayan kişiler genellikle şişkinlik ve kabızlıktan şikayet ederler. Bu durum hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Ancak yemeklerden sonra kabızlık ve şişkinlik yaşamak istemiyorsanız. Kaynayan 3 bardak sütün içerisine 6 tane kuru incir atınız 10 dakika daha kaynatıp altını kapatın. Daha sonra blendrıdan geçirip yemeklerden önce ve sonra tüketin. 

Kış aylarında artan virüsler nedeniyle üst solunum yolları hastalıkları da artar. bu da solunum yollarında ciddi tahribatlara neden olur. Bunun en acı verici sonucu ise kuru öksürüktür. Bronşların tıkanması ile sürekli hale gelen öksürük göğsün ağrımasına neden olur. Bu esnalarda 1 bardak sütün içine 2 incir atıp kaynatın. Tam kaynadıktan sonra sütün ılıklaşmasını bekleyin. Günde iki bardak taze hazırlayıp bu karışımı tüketin. 

İş ve sosyal yaşam sağlıksız beslenme kadar vücudu olumsuz etkiler ve hastalanmasına neden olur. Kronik yorgunluk ve ağrılar bu zamanda artmaya başlar. Bu durumu yaşamak istemiyorsanız. Sabah kahvaltısından önce bir bardak sütün içine bir tatlı kaşığı bal ve bir kuru incir atın. Cezvede biraz kaynattıktan sonra ılık bir şekilde tüketin. 

Aynı zamanda her gün bir bardak sütün içerisine incir atıp tükettiğinizde cilt sağlığınıza da büyük katkı sağlar. Cildin daha parlak ve canlı görünmesini destekler. 

Mevsim geçişlerinde ve tozlu ortamlarda sürekli hapşırıp öksürüyorsanız dikkat sizde de alerji olabilir. Peki Alerjik rinit nedir? Alerjik rinit belirtileri nelerdir? Alerjik rinitin tedavisi var mı? Çevresel faktörlerden sıklıkla etkilenen alerjik rinit hakkında merak edilen her şeyi sizler için araştırdık. Haberin detayında alerji hakkındaki tüm soruları bulabilirsiniz.

Toz, besin, polen, hayvan tüyleri ve solunumla alınan maddelere kaşı vücudun korumaya geçtiği duruma alerji denir. Hemen hemen her yaş grubunda ve cinsiyette ortaya çıkan alerji farklı belirtilerle ortaya çıkar. Alerji kelimesi latinceden dilimize geçmiştir. Tıpta bu rahatsızlığa vücudumuza izinsiz giren maddelere karşı oluşturduğu ciddi olmayan bir rahatsızlık olarak adlandırılır. Ancak bünyeden bünyeye bu durum değişir. Vücuda alına  maddelere karşı bağışıklık aşırı antikor ürettiğinden ilk olarak vücut ısısında değişim görülür. En sık karşılaşılan alerjiler ise polen ve ev alerjileridir. Polen durumu genellikle mevsim geçişlerinde artar. Polen alerjisi nisan ayından yaz aylarının sonuna kadar yaşanır. Ev alerjileri ise; kimyasal temizlik malzemeleri, toz, gıda ve hayvan tüylerinden kaynaklı yaşanır. 

ALERJİK RİNİT NEDİR? ALERJİK RİNİT KİMLERDE GÖRÜLÜR? ALERJİK RİNİT BELİRTİLERİ NELERDİR?

Nezle ve grip benzeri belirtilerle kendini gösteren alerjik rinitte kişinin bağışıklığı düşmez. Dirençli gibi görünse de hapşırma, öksürme ve geniz akıntısı gibi durumlar yaşar. Alerjik rinitte ateşlenme olmaz. Ateşlenme nezlede olur. Yüksek ateş ise gripte ortaya çıkar. Alerjik rinitte ateşlenme dışında diğerleri hepsi yaşanır. Alerjik rinit genetiksel bir hastalıktır. Kişinin aile öyküsünde bulunan alerjik reaksiyonlar, alerjik rinit yaşama olasılığını artırır. Alerjik rinit şiddetine göre ayrılır. Kimisinde orta düzeyde geçerken kimisinde ise şiddetli ağrılara neden olur. Şiddetli olarak geçen rinitte kişinin yaşam kalitesi düşer. Sosyal aktivite yapamayacak kadar kendini yorgun hisseder. Ayrıca alerjik rinit, mevsimsel ve yıl olarak değişir. Mevsimsel yaşanan alerjik rinitler genellikle coğrafya ve iklime bağlı gelişir. Yıl boyu süren ise toz, mantar ve hayvanlardan kaynaklıdır. Hapşırma, iştah kaybı, öksürme, burun akıntısı, geniz akıntısı,gözlerde sulanma, baş ağrısı, eklem ağrısı ve göğüs ağrıları gibi belirtilerle kendini gösterir. 

ALERJİK RİNİTİ OLANLAR İÇİN KORUNMA YOLLARI NELERDİR?

Toz ve polen gibi maddelerden etkilenmemek için maske ile dolaşmak

Bulundukları ortamın sürekli hava akımını değiştirmek ve hijyenik tutma

Uyuduğu ortamı sürekli havalandırma, yatakları kokusuz maddelerle 3 günde bir yıkamak

Temizlik sırasında maske ile dolaşmak

Düzenli meyve, süt tüketerek sağlıklı beslenme ve tempolu yürüyüşlerle yapmak hastalığa iyi gelir. 

ALERJİK RİNİT TANISI NASIL KONULUR? TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Görülen belirtiler ardından bir uzmana başvurmak gerekir. Muayene sırasında uzman doktor mukoz örneği alır. Kişinin ateşi ölçülür. Kan testi ile vücuttaki enfeksiyon seviyesi ölçülür. Buna göre alerjik rinit mi, grip mi, nezle mi olduğu ayırt edilir. Burun etindeki büyüklüğe bakılır. Burun eti genellikle alerjik durumlarda yaşanır. Alerji testi yapılmaz. Herhangi bir şeye karşı olan alerjik durum ile alerjik rinit aynı rahatsızlık değildir. Bu tetkikler sonucunda uzman doktor tanıyı koyar. Daha sonra kişinin kortizona karşı yan etkisi olabileceğinden ilaç tedavisinden önce doğal yollar önerilir. Doğal çaylar bu durumda en çok tavsiye edilen tedavi yöntemidir. Alerjik rinit zamanında tedavi edilmediğinde astıma dönüşebilir. Bu yüzden uzmanlar kişinin temiz oksijen alışverişinde bulunmasını tavsiye eder. Akıntının azaltılması için sprey önerilir. Sinüs kanallarının temizlenmesi de bu spreyler sayesinde yapılır. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında bahsettiği mitonami hastalığına dair her şeyi sizler için araştırdık. Psikolojik rahatsızlıkların en korkunçlarından bir mitomani yani yalan söyleme hastalığıdır. Bu hastalar toplumda yer edinmek için sürekli yalan söyler. Peki mitomani yalan söyleme hastalığı nedir? Mitonami hastalığını tetikleyen durumlar nelerdir? İşte yanıtları…

Modern çağın yaygın hastalıklarından biri olan mitomani durduk yere yalan söyleme ihtiyacı olan insanlarda ortaya çıkar. Zamanla bu durumu alışkanlık haline getirirler. Hastalığın en korkunç yanı ise hasta attığı bütün yalanlara inanıyor. Bu hastalığın akabinde kişide davranış bozukluğu ortaya çıkar. Bu hastaların çoğu hasta olduklarının farkında değillerdir diğer çoğunluk ise hasta olduğunu kabul etmez. Uzmanlar hastalığın en riskli zamanın ise durmadan yalan söyleyen ve artık bu yalanlara inanmayan birileri olmadığını fark etmesiyle hastaların intihara kalkışmaları olduğunu belirtiyor. Yapılan araştırmalarda dünya genelinde 4 kişiden iki kişide bu hastalık var. Tüm psikolojik hastalıkların temelinde olduğu gibi bu hastalıkta çocukluk evresinde bastırılmış duyguların tetiklenmesiyle ortaya çıkar. Kişinin yaşı ilerledikçe olmayan başarı ya da olaylarla toplumda yer edinmeye gayret eder. Yapılan bazı araştırmalarda bu hastalığın çoğunluğunu beyaz yakalı olarak bahsedilen iş dünyası ve siyaset dünyasından kişilerin oluşturduğu ortaya çıkarılmıştır. 

MİTOMANİYİ TETİKLEYEN DURUMLAR NELERDİR?

Çocukluk döneminde çevresindeki insanların yalan söylemesi,

Bilinç altına yerleşen çocukluk travmaları,

Aşağılanmaktan korkmak,

Birileri tarafından onaylanmak isteği,

Doğru söylediği zamanlar sözüne inanılmaması gibi durumlar hastalığı tetikliyor.

MİTOMANİ HASTASI NASIL TEŞHİS EDİLİR?

Yalanda ısrar eder.

Yalanı ortaya çıkmasına rağmen pişman olmaz.

Söylediği yalanlara kendisini inandırması,

Hiçbir getirisi olmamasına rağmen sürekli yalan konuşması,

Yalanı ortaya çıkınca sert tavırlar sergilemesi gibi durumlara sahip olan kişi hastalıklı yalancıdır. 

MİTOMANİ HASTALIĞI NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Mitomani hastasına öncelikle yalancısın demekten ziyade hasta olduğunu kabullendirmek gerekir. Bu kişileri ikna ederken sakin olmak çok önemlidir. Psikolog klişe bir durum fakat hastanın çocukluk anılarını dinleyerek tedaviye başlar. Tedavi boyunca doktor hastanın yakınlarıyla da konuşur. Çünkü nüksetmeye meyilli bu rahatsızlık ciddi sorunları da beraberinde getirebilir. Dünya genelinde bu hastalığa sahip kişilerde başka psikolojik rahatsızlıklar tetiklendiği için hastaneye yatırılır.