Şunun için etiket arşivi: SAĞLIK haberleri

Güzel kokusu ile bilinen lavantanın insan sağlığına faydaları olduğunu biliyor muydunuz? Peki lavantanın faydaları nelerdir? Özellikle yağı kullanılan lavanta hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Lavanta yağı nerelerde kullanılır? Haberin detayında eski çağlardan beridir kullanılan lavanta ve lavanta yağına dair her şeyi haberin detayında bulabilirsiniz.

Kozmetik sektöründe çok kullanılan lavanta içeriği çözücü maddeler sayesinde aslında sağlığımıza da faydaları vardır. Yüzyıllardır bitkisel tedavide kullanılan lavantanın ağrı kesici özelliği sayesinde Osmanlı zamanında savaşlarda her askerin cebine konulduğu biliniyor. Ballıbabgillerden olan lavanta Akdeniz bitki örtüsüne aittir.  Atlas Okyanusu kıyıları boyunca devam eden lavanta bitki örtüsü geniş bir alana sahiptir. Çalı görünümde yetişen lavanta ucundaki mor renkli yapraklardan etrafa hoş bir koku yayılır. Ayrıca bu yaprakların sıkılması çıkan yağı ile uçucu yağlar arasında en meşhur olanıdır. Temmuz aylarında toplanmaya başlanan lavantaların estetik açıdan da çok güzel göründüğü için fotoğraf çekimlerinde tercih edilir. Kozmetik ve ilaç sanayisinde kullanılan lavanta içerdiği anti-enflamayuar sayesinde sakinleştirici bir özelliği vardır. Eski çağlardan beri cilt temizliğinde, romatizma, burkulma ve kırık bölgelere pamuk yardımıyla uygulanır. 

LAVANTA ÇAYI NE İŞE YARAR?

Kronik uykusuzluk çekenler için ideal çaydır. İçeriğinde sakinleştirici maddeler içeren lavanta, sinirsel hastalıklarda doğal ilaç olarak kullanılır. Sinir hücrelerini yatıştıran lavanta E vitamini bakımından da oldukça zengindir. Günde en fazla bir fincan tüketilmesi tavsiye edilir. Kurutulmuş bir yemek kaşığı lavantaya, bir bardak kaynar su dökülür. 5 dakika demlendikten sonra süzülüp tüketilebilir.  Çok güçlü bir etkiye sahip olduğundan kronik ilaç kullananların tüketilmesi önerilmez. 

LAVANTANIN FAYDALARI NELERDİR?

En yaygın faydası içerdiği çözücü madde sayesinde depresyona iyi gelmesidir. Yapılan araştırmalarda lavanta, sinir hücrelerini yenileyerek stres ve sinirlilik gibi psikolojik sorunların riskini azalttığı gözlenmiştir.

Beyindeki bazı hasarlar uyku problemini ortaya çıkarır. Bu durumun yaşanmaması için yatmadan önce boyun ve bileklerinize lavanta yağını sürünüz. Lavantanın içinde bulunan sakinleştirici maddeler sayesinde beyindeki hücreleri melatonin hormonunu artırarak rahat bir uyku çekmenizi sağlar.

Mevsim geçişlerinde yaşanan üstü solunum yolu enfeksiyonuna bağlı ortaya çıkan iltihaplanmayı vücuttan atar. Ayrıca boğaz şişkinliği ve yutkunma zorluğu içinde birebir fayda sağlar. 

Kozmetik ürünlere alerjisi olanların lavantayı kullanarak doğal parfüm elde edebilir. Aynı zamanda dudak koruyucu, cilt yanığı ve güneşin ciltteki zararlı etkilerini yarı yarıya indirir.

Protein eksikliğine bağlı ortaya çıkan kas ağrılarını da dindirme özelliği olan lavantayı masaj yaparak kaslarda oluşmuş ödemleri atabilirsiniz. 

İyi bir antioksidan olduğundan vücutta bulunan zararlı hücreleri idrar yolu ile atarak, böbreklerde taş oluşumunu engeller.

LAVANTA YAĞI NERELERDE KULLANILIR?

Banyo yaparken kullanılan suya eklendiğinde vücut ağrılarını azaltır. Düzenli bu uygulamada kan basıncı dengelenir.

Kaldırılan kıyafet ve yataklara döküldüğünde buralarda güve olmasını engeller. Hoş bir koku bırakır. Dolapların içerisine de dökülebilir. 

Yatmadan önce kaynamış bir bardak suyun içine damlatılarak rahat bir uyku çekmenizi sağlar. Ayrıca sinirleri sakinleştirerek stres ve yorgunluk gibi sağlık sorunlarını iyileştirir.

Gece yatmadan önce lavanta yağı ile kaç ve kirpikler temizlendiğinde buralarda oluşma ihtimali olan parazitlerin hasar oranlarını sıfırlar.

Ayak tabanına ve enseye sürülüp masaj yapıldığında buralardaki vücut noktaları sayesinde gün boyu oluşan kas ve kemik ağrılarını dindirir. Ödem oluşumunu azaltır.

Erkeklere oranla kadınlarda daha sık görülen ödem, vücudun belirli bir bölgesinin çeşitli sebeplerden ötürü şişmesidir. Kılcal damarlardaki sıvının kana karışması ya da kanda aniden kimyasal maddelerin yükselmesi sonucu oluşan ödem hakkında merak edilenleri araştırdık. Peki ödem nedir ve neden olur? Ödem belirtileri nelerdir? Ödem ve şişkinlik vücuttan nasıl atılır? İşte tüm soruların yanıtı…

Ödem vücudun bazı faktörlerden dolayı sıvı birikmesine denir. Genellikle ilik doku arasında biriken bu sıvı şişliğe neden olur. Kadınlarda regl dönemlerinde oluşan bu rahatsızlık  bazı doğal yollarla atılır. Ancak dikkat edilmediğinde ciddi sağlık sorunlarına zemin hazırlar. Yüz, el ve ayakta daha yaygın görülür. Tuzlu yemek, hamilelik, hormonal hastalıklar, magnezyum, B6 vitamini, böbrek ve karaciğer gibi rahatsızlıklar sırasında ya da sonrasına ortaya çıkar. Tuzlu yemekler ve az su tüketimi bu rahatsızlığı tetikler. Erkeklere oranla kadınlarda daha fazla görülen ödem yaşam kalitesini düşüren bir sağlık sorunudur. 

ÖDEM NEDEN OLUR?

Konjestif kalp yetmezliğinden dolayı kan dolaşımı yeterli miktarda yapılmadığında kan ayak veya bileklerde birikmeye neden olur.

Vücuttaki iltihabı biriktirip atma görevi olan karaciğer bu işlevselliğini yitirdiğinde karın boşluğunda iltihap birikmesi ortaya çıkar.

Böbrek üstü bezleri vücuttaki toksinli sıvıyı idrar yoluyla atmadan kana karışması da ödem birikmesine yol açar. 

Vücudun neredeyse tüm yükünü taşıyan bacaklardaki damarlarda ya da kemiklerde ortaya çıkan hasarda iltihap birikmesine yol açar.

Vücut geliştikçe yaşanan değişim sonucu hormonlar bozulur. Bozuk hormonlar vücuttaki diğer fonksiyonların düzgün çalışmasını önler. 

ÖDEM BELİRTİLERİ NELEDİR?

Vücudun belirili bölgelerinde bozukluklar görülmesi

Şişkinlik, ağrı

Şişkinliğin olduğu bölgeyi kullanmada zorlanma

Nefes almada zorlanma 

Baş ağrısı ve cilt bozukluğu gibi belirtilerle kendini gösterir. 

ÖDEM NASIL AZALTILIR?

Düzenli spor ve beslenme

Dolaşım için günde 15 dakika boyunca ayakları yukarıda bekletme

Sürekli aynı pozisyonda kalmamak 

Boya göre kilonun fazla olmaması gerekir.

ÖDEM ATMAYA YARDIMCI YİYECEKLER

Nar içerdiği çözücü maddeler sayesinde biriken ödemi vücuttan idrar yolu ile atar. 

Her sabah iki dal maydanoz tüketerek oluşan ödemi gün içerisinde atmanıza yardımcı olur.

Detoks besinlerinde en etkili olanı ananastır. Ananas vücuttaki iltihaplı hücrelerin oluşumunu azaltır. Aynı zamanda vücut sıvı oranını dengeleyerek ödem oluşumunu azaltır.

– Salatalık günlük su ihtiyacın yüzde 50’sini karşılayan en etkili besinlerden biridir. Salatalık vücuttaki ödemi atmanın yanı sıra mide ülserine de iyi gelir. 

Ev de yapılan yoğurt markette satılan yoğurda oranla ödem atmada yüzde yüz daha etkilidir.

PROF. DR. SARAÇOĞLU ÖDEM ATAN KÜR

İki bardak suyun içerisine 35 adet kurutulmuş kiraz sapı atınız 5 dakika kaynatınız. Süzdükten sonra tüketiniz. Bir hafta boyunca kahvaltıdan 2 saat sonra bir kez öğle yemeğinden 2 saat sonra tüketiniz. 

DR. ENDER SARAÇOĞLU ÖDEM ATAN KÜR

3 su bardağı suyun içerisine bir tutam mısır püskülü, 5 tane kurutulmuş kiraz sapı, 6 adet kurutulmuş maydanoz, bir çay kaşığı kuru yeşil çay yaprağı ve 2 adet karanfil atınız. 6 dakika kaynatınız. Dört dakika bekledikten sonra süzüp içiniz. En ideal saatler ise kahvaltıdan ve akşam yemeklerinden bir saat önce bir bardak tüketilmesidir. 

NAR SUYU

Doğadaki en etkili antioksidanlardan biri nar suyudur. Uzmanlar ödem olsun ya da olmasın bu sudan her gün bir bardak öğün fark etmeksizin tüketilmesini tavsiye ediyor. Ancak şeker hastası olan kişiler nar suyu tüketiminde uzmanlarına danışmalarında fayda var. 

Yüzyıllardır şifa niyetine ilaç yapılan turp hakkında merak edilenleri araştırdık. Kış sebzesi olan turp, çeşitli kimyasal bileşenler içerdiğinden insan sağlığına inanılmaz faydaları var. Çeşitleri olan turpun özellikle karası öksürük gibi uzun süreli olan rahatsızlıklara birebir fayda sağlar. Peki Turpun faydaları nelerdir? Düzenli kara turp suyu tüketirseniz ne olur? Kara turp ne işe yarar? Tüm soruların yanıtı…

Kırmızı, beyaz ve siyah olmak üzere çeşitleri olan turp bitkisel tedavilerde genellikle mide ağrıları ve gaz giderici olarak kullanılırdı. Pişmiş ve çiğ şekilde tüketilen bu sebzenin insan sağlığını oldukça olumlu etkiler. Bunun nedenlerinden biride tamamen toprak içerisinde olgunlaştığından toprakta bulunan vitamin ve minerallerin hepsini barındırır. Kökeni Orta Asya topraklarına dayanan bu besinin tüketimine dair bilgiler eski Mısır tarihçelerinde bulunur. Mutfaklarda yaygın olarak kullanılan turpun kara olanı sağlığa oldukça fayda sağlar. Çiğ olarak tüketildiğinde acımsı trak bir tadı olduğundan tuz ve zeytin yağı eklenerek tüketilebilir. Antik çağlardan beri turp çeşitlerinin tümü alternatif tıpta doğal ilaç olarak kullanılmıştır. Kara turp glucoraphasatin ve glukorapanin içerdiğinden safra kesesinin fonksiyonlarını artırmada etkilidir. Farklı kimyasal bileşiklere sahip olan turp yıllık bir bitki olarak geçer. Siyah olan turp çeşidi Raphanus maritimus cinsindendir. Siyah turp, ilk olarak Suriye topraklarında yetiştirildi. İçi beyaz dışı ise simsiyah olan siyah turp, en faydalı besin grubuna giriyor. Uzmanlar tarafından kış aylarında tüketilmesini tavsiye ettiği siyah turp ve diğer turp çeşitleri tüm dünya mutfaklarının vazgeçilmezidir. 

KARA TURP NE İŞE YARAR?

Alternatif tıp uzmanları özellikle kuru öksürüğe fayda sağladığını söylediği kara trup, aynı zamanda vücuttaki tüm serbest radikalleri temizlediğinden kanserin oluşmasını önler. Ayrıca vücutta ödem biriktirmesini engellediğinden romatizmal hastalık hastalıkların oluşmasının da önüne geçer. Diğer besinlerin kanda biriktirdiği maddelerin temizlenmesini sağlar. Solunum sıkıntısı çekenler için de doğal ilaç olan siyah turp akciğerlerdeki hücrelerin yenilenmesi destekler. Özellikle kış aylarında artan kuru öksürüğü hemen keser. Boğazlarda iltihap birikmesinin önüne geçer. 

DÜZENLİ KARA TURP SUYU TÜKETİRSENİZ NE OLUR?

TURPUN FAYDALARI NELERDİR?

  Bilirubin seviyesinin azalması ya da artması ciddi hastalıklara neden olur. Bunlardan biri de sarılıktır. Sarılığın doğal tedavisi için uzmanlar turpun siyah renktekini tavsiye ederler. Siyah renkteki turp kandaki toksinleri azaltarak kanı temizler ve bilirubin seviyesini sabitler. 

Doğal idrar söktürücü olduğundan sindirim problemlerini çözer ve rahat idrar yapılmasını destekler. Bu özelliği sadece idrar da değil böbrekleri temizlemede de etkilidir. Özellikle virüs kapması sonucu oluşan böbrek iltihabını azaltır. 

Yüksek oranda lif düşük oranda da glikemik barındıran turplar tokluk hissi verir. Bu da kilo vermek isteyenler için ideal bir besin olduğunu gösterir. Aynı zamanda sinir sistemini çalıştırarak bağırsak hareketlerini düzenler. 

Turpa renk veren flavonoid  maddesi aynı zamanda antioksidan özelliği olan bir maddedir. Bu özelliği sayesinde kanı temizler ve damar tıkanıklığını önler. Bunun yanı sıra kötü kolesterolü düşürerek kalp rahatsızlıklarına yakalanma oranını düşürür. 

İçerdiği detoksifier, C vitamini ve folik asit bakımından zengin olan turp tümörlü hücre oluşumunu önler. Bu da kanser sorununu ortadan kaldırıyor. Özellikle genetik kanser riski taşıyan kişilerin düzenli tüketmesi gerekir.

Bağırsak hareketlerini düzenlediğinden kabızlık sorununa da iyi gelir. Sık sık sindirim problemleri yaşayan kişilerin düzenli tüketmesi gereken bir besindir. 

Kış aylarında tüketilen turp suyu üst solunum yolları ile tahriş olmuş burun, ağız ve boğazı kısa sürede iyileştirir. Bu duruma ek solunum sistemini dezenfekte ederek rahat nefes almanızı sağlar. 

Günde bir bardak tüketilen turp vücudun ihtiyacı olan C vitaminin yüzde 20’sini karşılar. Aynı zamanda bağışıklığını güçlendirerek hastalıklara karşı vücudun direncini artırır. 

TURP NASIL TÜKETİLİR?

Turpu rendeleyip bir tülbente koyun ve tülbenti iyice sıkınız birgün beklettikten sonra bıraktığı suyu tüketebilirsiniz. Öksürük için içerisine bal ekleyerek tüketmelisiniz. 

Brezilya’da yetiştirilen sindirimden bağışıklık sistemine kadar tüm vücuda inanılmaz faydalar sağlayan mate çayı hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Yüksek oranda kafein içeren mate çayı, yaşlanma belirtilerini azaltır. Gün boyu dinç kalmayı sağlayan mate çayı, bu sayede Güney Amerika’da yerli halk tarafından yaygın bir şekilde tüketilir. Peki mate çayının faydaları nelerdir? Mate çayı neye iyi gelir?

İspanyolca bir kelime olan mate aslında dostum ya da arkadaşım anlamına gelir. Ancak mate aynı zamanda Chimarrao kökenli adlı bitkiye denir. Bu bitki Güney Amerika kıtasında yayın bir şekilde yetiştirilir. Ayrıca güçlü bir kafeinli besin olduğundan yerli halk tarafından oldukça çok tüketiliyor. Güney Amerika’nın yanı sıra Güney Afrika kıtasında da bulunur. Şuan dünyada en büyük ithalat sahibi ülke Lübnan’dır. Çay geleneksel bir metalle sunulur. İçinde süzgeç olan gümüşten yapılmış bu sunuma bombilla denir. Bitki sıcak suyla direk temas edilip tüketilmesi sakıncalıdır. Bu yüzden rahat tüketilmesi için bu yönteme başvuruldu. 16. yüzyılda İspanyollar tarafından keşfedilen bitki, 17. yüzyılda evcilleştirilip yetiştirilmeye başlandı. İçeriğinde kafein dışında yüksek derece de  A, C, E, B1, B2, B3 ve B5 vitaminleri ile klorofil, kalsiyum, manganez, demir, selenyum, potasyum, magnezyum, fosfor ve protein de bulunur. 15 farklı aminoasit barındırdığından tek bardakta bile vücudu temizleme de oldukça etkilidir. 

MATE ÇAYININ FAYDALARI NELEDİR?

Kandaki yağların ve aminoasitlerin daha rahat dolaşabilmesi kötü kolesterol seviyesinin düşük olması gerekir. Ancak modern çağda hormonlu besinler ve hareketsiz yaşam bu kötü kolesterolün artmasına ve kalp damar hastalıklarına zemin hazırlar. 

Bazı yörelerde yerba mate olarak da bilinen çay, yeşil çaydan daha etkilidir. Vücuttaki serbest radikalleri idrar yoluyla atar. Hücrelerin yenilenmesini destekler. Özellikle kronik yorgunluk gibi durumların yaşanmasını engeller. 

Vücudun yağ yakımını hızlandırdığından bölgesel zayıflama için ideal bir çaydır. Diyetisyenler son yıllarda zayıflamak için mate çayını önerir. Mate çayı, karbonhidrat ve diğer yağlı besinlerin vücutta yağ tutmasını engeller. Sindirim sistemini düzenler. Bağırsakların işlevselliğini artırır. 

Sinir hücrelerinin deformasyona uğramasını engeller. Vücudun gerek duyduğu vitaminleri karşılayarak gerginliği ve stresi azaltır. Günlük bir fincan tüketilebilir. Tıpkı papatya ve yeşil çay gibi fayda sağlar. Vücudu rahatlatır.

İçeriğinde klorojenik asit bulunduran mate çayı, beyne giden sinyalleri güçlendirir. Konsantre gücünü artırarak ileri yaşlarda görülme ihtimali olan alzheimer ve unutkanlık gibi hastalıkların yaşanmasını önler.

Yapışan araştırmalarda antioksidan bakımından zengin olan mate çayı, gırtlak ve mesane de yaşanma ihtimali yüksek olan kanserin oluşumunu engeller.

MATE ÇAYI NASIL DEMLENİR?

Çayın daha hızlı ve rahat tüketilmesi için icat edilen bombileleri alarak demleye bilirsiniz. Bardak şeklindeki kupanın içinde süzgeç bulunur. Bu süzgece bir yemek kaşığı mate yaprakları eklenir. Daha sonra üzerine kabın alabileceği kadar sıcak su ilave edilir. 7 dakika demlenen çayın süzgecini çıkartıp tüketin. Aç karna içilmesi tavsiye edilmez. Aksi halde midenin hassaslaşmasını sağlar. Tok karınla günde bir en fazla iki defa tüketilebilir. Akşam vaktinden sonra da tüketimi uygun değildir. Çünkü bu kez içerdiği kafein yüzünden uykusuzluğa neden olabilir. 

MATE ÇAYININ ZARARI VAR MIDIR?

Çok fazla tüketildiğinde uyku düzenini bozar. Ayrıca mideyi bozar. Hamile, çocuk ve yaşlıların tüketmeden önce bir uzmana başvurması gerekir. Aksi halde kötü sonuçlara neden olabilir. 

Yapılan araştırmalarda kalbin koruyucu besini olan narın insan sağlığına inanılmaz faydaları vardır. Sonbahar ve kış aylarının en çok tüketilen meyvesi olan nar kendisi olduğu kadar suyununda sağlığa olumlu etkileri bulunuyor. Peki Narın faydaları nelerdir? Nar hangi hastalıklara iyi gelir? Düzenli nar suyu içerseniz ne olur? Nara ait merak edilen her şeyi haberin detayında bulabilirsiniz.

Tanelerden oluşan narın besin değerlerinin yüksek olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. B vitaminlerinin hemen hemen hepsinin bulunduğu bu şifa deposu aynı zamanda iyi bir antioksidandır. Uzun süre tok tutan ve zayıflamaya yardımcı olan lif bakımından da zengin olan bu meyvenin 1 su bardağı kadarı yaklaşık 7 gram life denk gelir. 2012 yılında yapılan bir araştırmadan obezite riskini azaltan meyveler arasında ilk sırada yerini alan narın içerdiği antioksidan ve polifenollerin vücuttaki fazla yağları yaktığı ortaya çıkmıştır. Günlük kalori oranını dengede tutan nar, şişmanlıkla savaşırken aynı zamanda vücudun enerjisini de yükselttiği gözlemlenmiştir. Kınagiller ailesine ait olan ağaçta yetişen nar, hafif ekşi tadı ve hoş kokusu ile etkileyen bir meyvedir. Kuraklığa karşı dayanıklı olan nar, Akdeniz iklimine elverişlidir. Bol sulu yerlerde ağaçları çabuk çürür. İran topraklarında yetişen nar, Afganistan’dan Himalaya’ya kadar uzanır. 18. yüzyıllarda hemen hemen tüm dünyada hem ticareti hem yetiştiriciliği yapılmaya başlandı. Alternatif tıpta doğal antioksidan olarak kullanılan nar, ülkemizde Osmanlı Saray mutfaklarında et yemeklerini harmanlamada ayrıca Sultanların cilt bakımında sıklıkla kullanılırdı. Özellikle suyu çıkartılarak tüketilen narın kabukları ve içeriğindeki zarda kaynatılıp içerisinde zeytin yağı konulup ezilir. Bu karışım krem kıvamına getirilerek egzamalı ve kuru ciltlerde doğal ilaç olarak sürülebilir. 

NAR KABUĞU FAYDALI MIDIR?

Yapılan araştırmalarda nar kabuğunun meme kanserinin ilerlemesini durdurduğu ortaya çıkarıldı. Özellikle suyu tüketilmesi tercih edilen narın aslında kabuklarının da inanılmaz faydaları vardır. Narın içeriğinde olduğu kadar kabuklarında da flovanoid, vitamin, polifenol, antosiyanin ve tanin maddeleri bulunur. Uzmanlar hiç kullanılmadan çöpe atılan nar kabuklarının kandaki kötü kolesterolü azaltmada etkili bir besin olduğunu vurguluyor. Sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşamın artırdığı kanser hastalıkları için vücudun bağışıklığının güçlendirilmesi gerekir. Nar kabukları da kaynatılıp suyu tüketildiğinde vücuttaki tüm tümörlü hücreleri iyileştirir. 

 

NARIN FAYDALARI NELERDİR? HANGİ HASTALIKLARA İYİ GELİR?

Kandaki oksitlenmeyi önleyen nar, kan yapıcı hücreleri artırarak, kalp ve damar sağlığını korur ayrıca kansızlığı önler. 

Antioksidanlar sayesinde vücuda giren enfeksiyon hücrelerini azaltarak dirençli hücrelerin sayısını çoğaltır. Grip ve üst solunum yolları hastalıklarının yaşanma riskini azaltır. 

Kandaki trombosit hücrelerini yenileyen bu besin ödem gibi rahatsızlıkları engellediğinden romatizma ve eklem ağrılarını giderir. Yaşlılığa bağlı gelişen kas ağrılarını da böylece önlemiş olur.

Tansiyonu dengelediğinden kansızlığa bağlı gelişme ihtimali olan bayılmaları da azaltır. 

Yapılan araştırmalarda nar suyunun vücuttaki tüm toksinleri idrar yolu temizlediği tespit edilmiştir. 

Nar tanelerinin üzerine tuz döküp tükettiğinizde ise damar tıkanıklığı riskini yüzde 70 azaltmış olursunuz.

Narın hem suyu hem taneleri hem de kabukları inanılmaz faydalı bir besindir. Uzmanlar nar kabuklarından elde edilen su ile cilt yıkandığında tonik etkisine neden olduğunu vurguluyor. Cilde ölmüş deriyi yenileyerek akne ve sivilce oluşumunu azalttığı tespit edilmiştir.

DÜZENLİ NAR SUYU TÜKETİRSENİZ NE OLUR?

Güçlü bir antioksidan olduğundan kanserli hücrelerin oluşumunu önler.

Özellikle kış aylarında artan virüslerin vücuda olan etkilerini azaltır.

Mide ve bağırsakları temizleyerek parazitle ve besin atıklarını vücuttan atar.

Gelişim çağında çocuklarda ve hamile kadınlarda değişen hormon hücrelerin sağlıkla gelişmesini destekler.

Vücudun yağ yakımını hızlandırarak oranını düşürür. İdrar yolu ile atmasına yardımcı olur. Düzenli tüketildiğinde bölgesel zayıflamayı destekler.

Böbrek ve mesanede taş kum oluşmasını engeller.

Çocuklarda daha sık görülen iştahsızlık hastalığı için uzmanların tüketilmesini tavsiye ettiği doğal ilaçların başında gelir. 

Doğal kozmetiklerde kullanılır. Cilt hücrelerini yeniler. Çevresel zararlı faktörlerin etkilerini azaltır. 

Normal portakalın bir çeşidi olan kan portakalı içeriğine kırmızı renk veren likopen sayesinde güçlü bir antioksidandır. Hatay’da üretilen kan portakalı özellikle pankreas ve mide kasneri gibi hastalıklara fayda sağlar. İçeriğinde yüksek miktarda C vitamini içeren kan portakalı hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki kan portakal nedir? Kan portakalın faydaları nelerdir? Kan portakalı ne işe yarar?

Kırmızı renge sahip olan bu portakal türüne kan portakalı denir. İçeriğinde yüksek miktarda likopen içerdiğinden kırmızı bir renge sahiptir. Bilim literatüründe Citrus x sinensis olarak geçen kan portakalı turunçgillerde nadiren görülen polifenol pigment ailesinin antioksidan bakımından en zengin türüdür. Kırmızı portakalın içinde krizantemin (siyanidin 3- O -glukozit) maddesi bulunur. Yetiştiği ortamda sıcaklık aniden düşünce mor renge dönüşür. İçi olduğu gibi bazı kırmızı portakallarda da dışında da görülür. Diğer portakal çeşidine göre dış kısmı daha serttir. Bu yüzden soyulması zordur. Tadı ahududu ile aynıdır. Araştırmalara göre kırmızı yani kan portakalı mutasyona uğramış bir türdür. İlk kez Avrupa’da 19. yüzyılda görülmüştür. Kan portakalının birkaç çeşidi vardır. En yaygını İtalya’da yetişen Tarocco olanıdır. Aynı zamanda Sanguinello ve Moro İspanya’da yetiştirilir. İçeriğindeki şeker daha fazla olduğundan tadı tatlıdır. Suyu çıkartılarak tüketilebilir. Gün içerisinde iki tane tüketildiğinde vücudun günlük ihtiyacı olan C vitamini ve diyet lifini karşılar. Ayrıca güçlü bir folat kaynağıdır. 

KAN PORTAKALININ FAYDALARI NELERDİR?

Çok güçlü antioksidan maddeler içerdiğinden vücuttaki serbest radikalleri temizlemede etkilidir. Bu sayede hücrelerin erken yaşlanmasını önler. Bu sayede cilde oldukça fayda sağlar. Hücrelerin mutasyona uğramasının önüne geçtiğinden genç kalma süresini uzatır. 

Kan portakalı antosiyanin maddesi sayesinde kan basıncını dengeler. Damarların diğer besinlerden kaynaklı sertleşmesini önlediğinden kan akışını kolaylaştırır. Bu sayede kalp sağlığını korur.

Vücudun gelişimi için gerekli olan kolajeni vücut belli bir yaştan sonra üretmez durumuna gelir. Bu yüzden vücut ek olarak kolajen alması gerekir. Bunun içinde en sağlıklı besin kan portakalıdır. Kan portakalı kolajen üretimini artırdığından diş ve kemik sağlığını destekler. Kemik ve dişleri güçlendirerek herhangi bir deformasyona uğramasının önüne geçer. 

Folat kan yapısındaki beyaz ve kırmızı hücreleri artırır. Bu sayede kansızlık gibi hastalıklar önlenir. Kan portakalı da folat bakımından zengin olduğundan kan yapar. Kansızlık yaşanmadığı için sinir hücreleri vücut içindeki fonksiyonlarını kolayca sağlar. Stres ve depresyon gibi hastalıkların önüne geçer. 

Diyetisyenler kilo vermek için en faydalı besinler listesinde ilk beşte yer alır. Lif bakımından zengin olduğundan sindirim sistemini düzenler. Metabolizmayı hızlandırdığından kilo alımını engeller. Bağırsaklar işlevselliğini artırarak kabızlığın yaşanmasını engeller.

Doğal şeker içerir. Ancak hiç yağ yoktur. Bu sayede vücudun kontrollü kilo vermesini sağlar. 

KAN PORTAKALI NE İŞE YARAR?

Antioksidan maddesi sayesinde kanseri önler. Yapılan araştırmalarda uzmanlar kan kırmızı portakalı düzenli tüketenlerin kansere yakalanma oranının düşük olduğunu belirtiyor. Kahvaltıda bir öğlen yemeğinde de bir tane tüketilmesi gerekir. Gün boyu kişinin dinç kalmasını sağlar. Bu sayede akşam rahat bir uykuya zemin hazırlar. 

Sigara ve sağlıksız beslenen kişilerde görülme olasılığı yüksek olan geniz kanserinin (nazeofarenks) ne olduğunu biliyor musunuz? Peki geniz kanserinin belirtileri nelerdir? Sizler için günümüzde giderek yaygınlaşan geniz kanseri hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Erkeklerde daha fazla görülen geniz kanseri ilk belirtilerinden itibaren kişinin yaşam kalitesini oldukça düşürür.

Genizdeki hücrelerin doğal olmayan besinler ve sigaradaki zararlı maddeler nedeniyle mutasyona uğraması sonucu bu bölgede kanser oluşur. Burun ve boğaz arasında ortaya çıkan bu kansere tıp dilinde nazofarenks denir. Solunum sisteminin önemli bir parçası olan bu bölge kulak, beyin ve burun arasındaki ilişki içerisindedir. Alınan hava bu bölgeden geçerek beyne ve akciğerlere gider. Ayrıca sesin oluşumunda, kulağın ve burunun boşaltımında da fonksiyonları da bu bölgede oluşur. Dünya’da Asya ülkelerinde sıklıkla yaşanan bu kanser kadınlara oranla erkeklerde daha fazla görülür. Yetersiz beslenme, hazır gıda, yeterli meyve tüketmeme ve sigara kaynaklı kimyasal maddelere maruz kalma kanserin ortaya çıkmasını tetikler. Öncelikle kronik burun hastalıkları ile başlayan durum solunuma kadar sıçrayan ciddi sonuçlara zemin hazırlar. Üst yutak kanseri olarak da bilinen nazofarenks kadınlara oranla erkeklerde daha sık görülür. Kötü alışkanlıkları olan insanlarda da görülen geniz kanseri aniden tüm vücuda yayılma ihtimali var. 

GENİZ KANSERİ NEDENLERİ NELERDİR?

Nadiren görülen bu kanser türü geçtiğimiz yıllarda özellikle Asya ve Çin ülkelerinde yaygınlaşmaya başladı. Yapılan araştırmalarda kanserin genetik etkilerden ziyade sağlıksız beslenmenin etkileri ile ortaya çıkar. Ayrıca kimyasal madde solunumu ve hava kirliliği gibi durumlarda geniz kanserinin yaşanma ihtimalini artırır. Gırtlak kanseri ile aynı özellikleri gösteren geniz kanseri, üst solunum yollarının tüm işleyişini alt üst eder. Kanserin ortaya çıkma yaşı ise genellikle 40 yaşı sonrasıdır. Ancak geniz kanseri bazen ergenlik dönemlerde de görülebilir. Bunun nedeni ise aile öyküsünde kanserin bulunmasıdır. “Ebstein Barr” virüsü geniz kanserine neden olan genel durumlar arasında yer alır. Virüs bölgeye yerleşerek tümör oluşumuna yol açar. Burada gelişen tümör yutağın işlevselliğini bozar. 

GENİZ KANSERİNİN BELİRTİLERİ NELEDİR? 

Geçmeyen burun tıkanıklığı,

Burundaki damarların hasar alması sonucu kanamaların olması,

Konuşma sırasında yaşanan bozukluk ve ses tellerinde yanma hissi,

Rahat nefes almamaya bağlı gelişen görme bozuklukları,

Boyunun her iki tarafında şişlik,

Koku ve tat almada yaşanan bozukluklar,

Çene altından yanaklara doğru ilerleyen karıncalanma,

Sıklıkla yaşanan kulak çınlaması,

Yutmada güçlü çekme ve uyurken yaşanan horlama gibi belirtiler yaşanır.

GENİZ KANSERİNİN TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Belirtiler kendini gösterir göstermez bir uzmana danışmada fayda var. Kulak burun boğaz doktoru genellikle ultrason ve örnek alma tetkikleri ile kanser olup olmadığına bakar. Burun tıkanıklıkları aynı zamanda başka hastalıklara neden olur. Bu yüzden erken müdahale ile kanserin yayılması önlenir. Daha sonra kemoterapi ve ilaçlarla geniz kanseri tedavi altına alınır. Işın tedavisi son yıllarda kullanılan tedavi yoludur. Bu yolla tümörün küçülmesi sağlanır. Sinüse ve sinirlere yayılmadan müdahale edilen tümörün daha sonra nüksetmemesi için kısa bir kemoterapi uygulanır. 

Yürüme ve koşma gibi vücut hareketlerini sağlayan bacaklarda bazen çok şiddetli ağrılar yaşanır. Yaşam kalitesini düşüren bu ağrılar bazen çeşitli hastalıklar nedeniyle görülür. Bazense hastalıklara neden olur. Sizler için erkeklere oranlarla kadınlara daha fazla görülen bacak ağrısına dair merak edilenleri araştırdık. Peki bacak ağrısı neden olur? Bacak ağrısı hangi hastalıkların habercisi? Bacak ağrısı nasıl geçer?

Omurgalı tüm canlılarda bulunan ve vücudu taşıma yükü olan eklemli uzantıya bacak denir. Kas, tendon, eklem, kemik ve sinir damarlarından başlayan kalçadan ayak bileklerine kadar olan kısım bacaktır. Üst bacak yani basen alt bacak yani baldırı birbirine bağlayan insandaki yürüme koşma kısacası hareket etmeyi sağlayan orta kısma da diz denir. Silindirik bir yapısı olan bacaklar kaslar ve eklemler sayesinde hareket esnasında kemiklere zarar vermez. Bu yüzden kalçadan başlayıp dize kadar olan kısımda yaşanan herhangi bir ağrı bacak ağrısı olarak geçer. Farklı nedenlerden ötürü ortaya çıkan bacak ağrısının günümüzde en temel nedeni gün boyu hareketli ve yorucu geçmesi olarak kabul edilir. Bacak ağrısıyla hekime başvuran hastaların çoğuna fiziki muayene ile bakılır. Daha sonra gerekli görüldüğünde farklı testlerde uygulanır.

BACAK AĞRISI HANGİ HASTALIKLARIN HABERCİSİDİR?

Vücudun tüm komplikasyonları birbirine bağlıdır. Bu yüzden birinde yaşanan herhangi bir sağlık sorunu diğerini etkiler. Bacaklar bunlar arasında en tehlikeli olandır. Örneğin sinirlerden görülen bir hasar bacak ağrısına yol açar. Sinir sisteminin en genişi siyatiktir. Bu da kalçadan başlar bileğe kadar iner. Ayaklardan sinyalleri beyne kadar taşıyan bu sinir damarı çeşitli sebeplerden ötürü sıkışma yaşadığında bacak hareketini zorlar bu da ağrılara zemin hazırlar.

Bacak ağrısına neden durumlardan bir diğeri de huzursuz bacak sendromudur. Bu da sinirlerdeki bozukluğa bağlı görülür. Özellikle gece uykusundan bacak ağrısıyla hastanın uyanmasına sebep olur. Ayrıca yürüme gibi faaliyetlerde aksaklıklara yol açar.

İleri yaş ya da kalsiyum eksikliğine bağlı görülen eklem hastalıkları bacak ağrısına neden olan bir diğer durumdur. Kireçlenme, kıkırdaklarda sıvı kaybı ve eklem aşınmaları genellikle ileri yaş bacak ağrılarına neden olur.

Kandaki dengesiz değerlerde kan akışını olumsuz etkiler. Bacaktan beyne gitmesi gereken kan düzenli gerçekleşmediğinde inmeye, felçe ya da kalp krizine yol açar. Bunun ilk belirtisi de bacak şişmesi ve ağrısıdır. 

Bel fıtığı da bacak ağrısına hatta hareketinde aksaklığa yol açar. Vücudun üst kısmı ve alt kısmını birleştiren nokta olan belden geçen omurilik kanalındaki daralma nedeniyle görülen rahatsızlık bacaklardaki sinirleri ve damarları zorlar bu yüzden ağrılara neden olur. 

BACAK AĞRISI NASIL GEÇER?

Bacak ağrısı deyip geçmemek gerekir. Çünkü yukarıdaki hastalıklarında habercisi olduğundan mutlaka bir hafta boyunca şiddetli süren bacak ağrıları için bir uzmana başvurulması gerekir. Uzman kontrolünde yapılan bazı fiziki muayenelerde ağrının nedeni ortaya çıkar. Ayrıca sinir fonksiyonları için doktor EMG yada radyolojik bazı tetkiklerde ister. Buna göre ağrının nedeni saptanır. Basit bir travma nedeniyle de ağrı oluşmuş olabilir. Ayrıca bir iki günlük ya da gün içinde aşırı yürüme koşuşturmadan dolayı da yaşanan ağrı için evde bir kaç basit yöntem uygulanabilir. Sıcak su torbasıyla kemikler kaslar gevşetilir. Nane yağı gibi ağrı kesici etkisi olan yağlarla masaj yapılıp üzerine ısıtılmış havlu konularak yarım saat bekletilir. Epsom tuzu hem ağrıyı azaltır hem de bacaktaki sinirleri rahatlatır. Bir kova dolusu sıcak suya epsom tuzu atın ayağınızı koyabileceğiniz sıcaklıktayken yarım saat ayaklarınıza masaj yaparak suyu içinde bekleyin. 

Çok güçlü bir antienflamatuar etkiye sahip olan defne yaprağı, herkesin bildiği gibi cilt sağlığına inanılmaz faydaları var. Bunun yanı sıra yaprağı kaynatılıp tüketildiğinde kuru öksürükten kabızlığa kadar birçok hastalığa fayda sağlar. Akdeniz defnesi olarak da bilinen defne yaprağı hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki Defne yaprağının faydaları nelerdir? Defne yaprağı çayı ne işe yarar?

Akdeniz iklimine özgü yetişen Akdeniz defnesi, ağaç türü kendine has kokusuna sahiptir. Alternatif tıpta kullanılan ağacın yaprakları Türkiye ihracatında büyük paya sahiptir. Ağacın gövdesinin alt kısmı gri üst kısımları ise yeşil renktedir. Yaprak kısımlarından etrafa koku yayılır. Bu yaprakların en büyük düşmanı yaprak biti denilen bir böcek türüdür. Ülkemizde defne yaprağı kurutularak yemeklerde ve şerbet yapımlarında kullanılır. Faklı bir tat veren defne yaprağı salça yapımında da tercih edilir. Süs bitkisi olarak evlerde de yetiştirilen defne yaprağı, soğuk havaya karşı oldukça duyarlıdır. İçeriğindeki yağ maddelerinin de uçucu özelliğinden dolayı yemeklerde kullanılan sağlıklı yağlar arasında yer alır. Defne yaprağı antioksidan, analjezik, antienflamatuar ve antikonvulsant özelliklerine sahiptir. Özellikle kozmetik sektöründe kullanılan defne yaprağı, krem, sabun ve şampuan gibi kişisel bakım ürünlerinde ham maddesidir. Antik Yunan’da yaz kış hem yeşil kaldığından ölümsüzlük iksiri olarak görülür. Bu yüzden her şeyde kullanılırmış. Bilim literatüsünde “Lauracase” olarak geçen ve defnegillere aittir. Herdem ağacında yetişen bu yaprakların üç türü vardır. Azor, Akdeniz ve Kanarya Adaları yaprakları olarak bilinir. Ancak en yaygın Akdeniz yaprakları kullanılır. 

DEFNE AĞACININ ÖZELLİKLERİ NEDİR?

Akdeniz iklimi dışında yetişen diğer defne yaprakları zehirli olabilir. Bu yüzden uzmanların en çok tavsiye ettiği Akdeniz bölgesindeki defne yapraklarıdır. Yapılan araştırmalarda buzul çağından önceki yıllarda defne yaprağı neredeyse tüm Afrika ve Akdeniz havzasında varmış. Fakat buzul çağı ve sonrasında değişen toprak yapısıyla kıyı kesimlerle sınırlı kalmış. Defne yapraklarının yetiştiği bölgede içerdiği öjenol özünden dolayı çok hoş bir koku vardır. Bu öz özellikle esans olarak çıkartılıp kozmetik sektöründe kullanılır. 

 DEFNE YAPRAĞI NERELERDE KULLANILIR?

Mısır kitabelerinde yüzyıllardır defne yaprağının keşfedildiği ve birçok alanda kullanıldığı ortaya çıktı. Yemeklerde hem tatlandırıcı hem de hoş koku vermesi nedeniyle kullanılmasının yanı sıra içerdiği antiseptikler sayesinde özellikle kozmetik ürünlerin ham maddesi olarak da eklenmiştir. Mısır kadınlarının güzelliğinin bu yaprağa borçlu oldukları söylenir. Bu nam sayesinde defne yaprağı Osmanlı kadınlarının da dikkatini çekmiştir. Cilt yüzeyini temizleyen ve daha canlı parlak göstermesiyle bilinen defne yaprağı, sağlık açsından bazı hastalıklara da fayda sağladığı görülmüştür. 

DEFNE YAPRAĞI ÇAYI NE İŞE YARAR? NASIL YAPILIR? DEFNE VE LİMON KARIŞIMI

Çok güçlü bir antienflamatuar olan defne yaprağının kesin bir etkisinin görülmesi için en ideal demleme şekli yaprakların sıcak suya eklenip bekletilmesidir. Kaynamış olan kaynar suyunun içine 3 tane defne yaprağını atıp 5 dakika yakın demlenmesini bekleyin. Defne yapraklarını güvendiğiniz bir aktarcıdan almaya dikkat edin. Aksi halde bir etkisini göremezsiniz. 5 dakikaya demlenen çayı süzerek boşaltın. Vücuttan ödem atmak için içerisine bir yemek kaşığı limon suyu ekleyip tüketin. Bu çay kuru öksürüğü  anında keser. Sigaradan hasar almış akciğerlerin temizlenmesini sağlar. Karaciğerin fonksiyonlarını artırır. Ayrıca defne yaprağı çayı sinir hücrelerini yenilediğinden yorgunluğu atarak motivasyonu artırır. 

DEFNE YAPRAĞININ FAYDALARI NELERDİR?

Defne yaprağı üst solunum yolları hastalıkları için çayı yapılarak tüketilir. Yüksek analjezik özelliği olan defne yaprağı boğaz enfeksiyonuna neden olan hücreleri azaltır. Balgam söktürücü etkisi ile boğazları temizler. Bir bardak suyun içine 2 defne yaprağı atıp 5 dakika kaynatın. 1 dakika bekledikten sonra süzüp içerisine bir tatlı kaşığı bal ekleyip tüketiniz. 

Yüksek ateşlenemler esnasında 5 bardak suyun içerisine 10 tane defne yaprağı atıp kaynatın. Daha sonra soğuyan suya temiz bir bez parçasını bu suya batırıp göğüs, ense ya da alnınıza koyun yarım saatte bir değiştiriniz. 

Besin atıklarından kaynaklı böbreklerde oluşan taşların düşürülmesinde de defne yaprakları oldukça etkilidir. kaynar suyun içine 4 yaprak defne atıp kaynatın. Günde bir defa tüketin. Her gün bir bardak tüketilen bu çay zamanla taşların erimesine ve mesaneden çıkmasını sağlar.

10 defne yaprağını toz haline gelene kadar öğütünüz. Bu toza daha sonra üzerine yarım su bardağı sıcak su ekleyip karıştırın. Bu karışımı saç köklerinize sürüp bir saat bekleyin. Saç köklerini besleyen karışım deforme hücreleri iyileştirir. Saçta bit ay da kepek varsa kısa sürede bitmesini sağlar.

Yüksek antioksidan sayesinde vücudu serbest radikallerden arındırır. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Hastalıklara karşı adeta vücutta kalkan görevi görür.

Folik asit vücudun olmazsa olmazıdır. Vücudun günlük ihtiyacı olan folik asit hücrelerin yenilenmesine yardımcı olur. Özellikle hamilelik süresinde alınması gereken bir maddedir. Bu madde kemik gelişiminde etkilidir. 100 gram defne yaprağı günlük folik asit ihtiyacını karşılar.

Yemeklerden sonra yaşanan mide ekşimesi gibi sindirim sorunları için 2 gram defne yaprağını yarım bardak su ile karıştırın. İçerisine toz halinde zencefil ekleyip kaynatın. 5 dakika sonra süzüp tüketin. Sindirim problemlerini sık sık yaşayan kişilerin günde iki defa tüketmesinde fayda var. 

Glukoz ve kolesterol seviyeleri düşürmede etkili olan defne yaprağı, hem şeker hastaları hem de kalp damar hastaları tüketebilir. 5 defne yaprağını bir bardak suda kaynatın. Sabah aç karna tüketin.

DEFNE AĞACININ YAN ETKİLERİ NELERDİR?

Yapılan araştırmalarda defne yaprağının herhangi bir yan etkisine rastlanmamıştır. Ancak her şeyin aşırısı gibi özellikle defne yaprağı çayının çok sık tüketilmemesi gerekir. Ayrıca tarife uygun şekilde defne yaprağı çayı yapılmalı.

Geçtiğimiz günlerde bir söyleşiye katılan ünlü model Gigi Hadid tirodi bezlerini olumsuz etkileyen haşimato hastalığına yakalandığını açıkladı. Son yıllarda giderek artan haşimato hastalığı başka hastalıkların etkileriyle ortaya çıkar. Birden belirti vermediği için geç teşhis edilir. Peki Haşimato hastalığı nedir? Haşimatonun belirtileri nelerdir? Haşimatonun tedavisi var mı? İşte tüm soruların yanıtı haberimizde…

Son yıllarda artan tiroid hastalıklarından biri olan haşimato, ilk kez 1912 yılında Japon bilim adamı Akira Haşimato tarafından keşfedildi. Hastalığın adı bu yüzden Haşimato olarak kaldı. Trioid bezlerinin fazla çalışmasından kaynaklı yaşanan bu hastalık vücudun hormon dengesini alt üst eder. Bunun yanı sıra haşimato hastalığında bağışıklık sisteminin temizlemesi gereken bakteri, mantar ve virüsler tiroid bezlerine giderek burada iltihaplanmaya neden olur. Bezlerin fonksiyonlarını olumsuz etkiler. Tahrip olan tiroidler hormon üretmez bu da hasta da ciddi komplikasyonların yaşanmasına zemin hazırlar. Zamanla küçülen tiroid bezleri hormon yetmezliğine yol açar. Bu süreci yaşayan hastanın kan değerlerinde anti-TPO antikor yüksek çıkar. Onun dışında diğer hormon değerleri normal görüldüğü için haşimato hastalığı belli olmaz. Hastalık ilerledikçe belirtilerde belirgin hale gelir. 24 yaşındaki dünyaca ünlü model Gigi Hadid geçtiğimiz günlerde bir dergiye verdiği röportajda Haşimato hastalığına yakalandığını ve yıllardır tedavi gördüğünü söyledi. Genç model zayıf görünümünün nedenin de bu hastalıktan kaynaklandığını belirtti. Hadid konuşmasının devamında aşırı zayıfladığı için kaslarında da problem yaşadığını söyledi. Hastalık genellikle ileri yaşlarda ortaya çıksa da son zamanlarda gençlerde de görülme olasılığı arttı.

HAŞİMATO HASTALIĞININ NEDENLERİ NELERDİR?

Hastalığın ortaya çıkma nedenin temeli bağışıklık sisteminin vücuda alınan bakteri ve virüslere karşı artırdığı antikorların diğer organlara özellikle tiroid bezlerine zarar vermesidir. Ayrıca hormon bozukluğu aile öyküsünde bulunan kişilerde hastalığa neden olur. Tiroid bezlerinin beslenme kaynaklı aşırı ya da yavaş çalışması da hormon dengesini alt üst eder. Hastalık sık sık hormonal dengesizlik yaşayan kadınlarda daha sık görülür. Nedeni de aylık adet dönemi ve östrojen hormonundaki bozukluktur. Bazı kadınlarda gebelik döneminde aniden kendini gösterir. Erkeklerde de görülür fakat erkeklerde ortaya çıkma yatkınlığı genellikle tuz kullanımı ve sigara içimine bağlı guatrın deforme olmasıdır. 

HAŞİMATONUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

– Hormonal bir bozukluk yaşandığından dolayı bazı hastalar ya aşırı kilo alır ya da aşırı zayıflama yaşanır. 

– Vücutta hücresel bozukluk ortaya çıktığından bu durumdan en çok etkilenen cilt olur. Cilt bu süreçte aşırı kurur.

– Bütün vücudu fonksiyonel işlevini bozduğundan sinir sistemi ve iskelet sistemi aşırı etkilenir. Bu da yorgunluğa ve aşırı sinire yol açar.

– Vücut ağrıları ve kramplar gün içinde sıklaşır.

– Sindirim sistemindeki bozukluklardan kaynaklı bağırsaklar işlevselliğini doğru yerine getirmez. Bu da kabızlığa neden olur.

– Bağışıklık sistemi virüslere karşı aşırı antikor üretmesinden kaynaklı ya vücut ısısı yükselir ya da birden düşer ve üşüme başlar.

– Böbrek üstü bezlerin çalışma hızı azaldığından vücutta sıvı dengesizliği yaşanır.

– Kan değerleri oldukça düşük olduğundan saç dökülmeleri tırnak bozuklukları görülür.

HAŞİMATO HASTALARI NASIL BESLENMELİ?

Hastalık için herhangi bir beslenme reçetesi ya da diyet listesi yoktur. Fakat hastalık sırasında aşırı sağlıklı ve dikkatli beslenilmeli. İyot fazlalığı tiroid bezleri olumsuz etkilediğinden tuz tüketime dikkat edilmeli. Selenyum maddesi hormonal bozukluğu düzeltse bile başlı başına vücudun fonksiyonlarını düzeltmez. Bununla beraber ilaç desteği ve doktor kontrolü önemlidir. Ayrıca tiroid ilaçları alınınca yoğurt ve süt gibi besinlerden uzak durulmalı.

HAŞİMATONUN TEDAVİSİ VAR MI?

Aşırı ya da yavaş çalışan tiroid bezleri hormonal bozukluğa neden olduğundan klinik yardım oldukça önemlidir. Hastaların düzenli bir şekilde ilaç tedavisi görmesi gerekir. Çünkü bozulmuş tiroid bezlerinin fonksiyonlarını düzenlemek zordur.