Şunun için etiket arşivi: SAĞLIK haberleri

Anadolu’daki köylerde özellikle kışın çerez olarak tüketilen termiye hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Yüzyıllardır acı bakla olarak bilinen ve sıklıkla tüketilen termiye tam bir vitamin ve mineral deposudur. Mısırın tanelerine benzeyen termiye diyet yapanlar içinde faydalı bir besin kaynağıdır. Peki termiye nedir? Termiyenin faydaları nelerdir? Termiye nasıl yenir? Tüm bu soruların yanıtı…

Lupinus baklasının tohumları olan termiye, Akdeniz köylerinde sıklıkla üretilir ve tüketilir. Turşusu yapılarak atıştırmalık olarak hazırlanır. Dünyada Latin Amerika’da bulunan termiye, fasulye ailesine ait bir türdür. Görünüş olarak tane mısıra benzer. Alkaoitler bakımından zengin olduğundan tadı acıdır. Tarihin en eski besinidir. Mısır tarihlerinde M.Ö 2 bin yıldan fazladır olduğu söylenir. Arkeolojik kazılarda bulunan ve raporlanan termiye, acı bakla olarak geçer. Aslında birçok çeşidi mevcuttur. Bazı çeşitleri tatlıdır. Güçlü bir karbonhidrat ve protein kaynağı olduğundan Latin Amerika’da vegan olanlar için una çevrilerek çeşitli yemekler elde edilir. Kış mevsimiyle tezgahlardaki yerini almaya başlayan termiye, Konya yöresinde kaynatılıp tuzlanıp çerez olarak tüketilir. Mısırlılar termiyeyi zeytin ya da turşu gibi salamura yapıp kaldırır. Nişastası olmayan bu bakla lif ve protein bakımından zengindir. Ayrıca vücudun E vitamini eksikliğinin yüzde 40’ını rahatlıkla giderir. Ancak lupin alerjisi olan kişilerin kesinlikle tüketilmesi tavsiye edilmez. Aksi halde ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Ülkemizde Antalya, Isparta ve Konya’da sıklıkla tüketilir. 

TERMİYE NASIL YENİR?

Toplanan termiyeler bol suyla yıkandıktan sonra bir gece boyunca suda bekletilir. Daha sonraki gün süzülüp bir kaynamadan geçirildikten sonra tuzlanıp çerez olarak tüketilebilir. Ya da diyet yapanlar üzerine yoğurt dökerek bir kase yiyebilir. Bunun yanı sıra salataya da eklenebilir. Baharatlanıp tereyağıyla hafif tavada pişirilerek de tüketimi mevcuttur. Aktarcılar ve pazarlarda kolayca bulunur. Termiyenin tüketimindeki püf nokta ise mutlaka bir gün su da bekletilmedi ve bir kere kaynatılmalı aksi halde tadı oldukça acı olduğundan tüketilemez. 

TERMİYENİN FAYDALARI NELERDİR?

Sindirim sisteminin en sağlıklı şekilde çalışması için potasyum, kalsiyum ve demire ihtiyaç duyar. Termiye bu maddeler bakımından oldukça zengindir. Özellikle bağırsaklardaki florayı dengeleyerek daha sağlıklı çalışmasını sağlar. Kabızlık gibi sağlık sorunlarının yaşanmasını önler.

Protein bakımından zengin olduğundan bağışıklık sistemini güçlendirir. Kış aylarında artan nezle grip gibi hastalıkların yaşanmasını engeller. Adeta hastalıklara karşı vücuda kalkan etkisi yapar.

Tüketilme esnasında tuzu yeterli miktarda tutulduğunda yüksek tansiyonu bile dengelemede etkilidir. İçerdiği potasyum kan basıncını dengeleyerek kalp ve damar hastalıklarının yaşanmasını engeller.

Diyet yapanlar genellikle lifli besinler tüketerek daha uzun süre tok kalmak ister. İşte termiye de bu besinlerden biridir. Yoğurtla beraber tüketildiğinde bağırsakları da temizler. Vücudun enerjisini de sağlayarak depresyon, stres ve kronik yorgunluğun önüne geçer.

Kemik ve kasların güçlenmesi için gerekli olan kalsiyumun da yüzde 30’unu karşılar. Kemiklerde asit birikmesini önler. 

Vegan ya da vejeteryanlar içinde ideal bir besindir. Termiye, vücudun ihtiyacı olan proteini kolaylıkla karşılar.

Kan değerlerini dengeler. Özellikle insülini direncine fayda sağlar. Bu yüzden şeker hastaları da rahatlıkla tüketebilir. 

TERMİYENİN ZARARI VAR MIDIR?

Aşırı tüketildiğinde gaz sıkışmasına neden olur. Ayrıca ishal gibi sağlık sorunlarının yaşanmasına davetiye çıkartır. Bu yüzden uzmanlar fazla tüketilmesini tavsiye etmez. Bazıları termiyeyi çerez olarak tükettiği sırada tuz ve baharat kullanımını abarttıklarında karaciğer ve tiroid bezlerine zarar verebilir. Uzmanlar bu konuya da dikkat edilmesi gerektiğinin altını çiziyor. 

Kırmızı patates olarak da geçen tatlı patates, Uzak doğu ülkelerinde sıklıkla tüketilir. Tam bir C vitamini deposu olan tatlı patatesin kabuğundan suyuna kadar her yerinde bin bir derde deva var. Ülkemizde yeni yeni popüler olmaya başladı. Ancak Anadolu köylerinde tatlı patatese benzer patates türü yüzyıllardır tüketilir. Peki tatlı patatesin faydaları nelerdir? Tatlı patates suyu ne işe yarar? Soruların yanıtı…

Japonya’da lpomoea batates olarak geçer. Kahkahaçiçegilleri ailesine bağlı olan tatlı patates, yumruları olan nişastalı bir besindir. Orta Amerika anavatanı olmasına rağmen en çok üreten ve tüketen Asya Kıtası’ndaki ülkelerdir. Tüm dünyaya da buradan dağılmış bir lezzettir. Tatlı patatesin kendisinin yanı sıra yaprakları ve filizleri de yenilir. Görünüş olarak patatese benzese bile aslında aynı aileden bile gelmemektedir. Tamamen farklı bri aileye mensup olan tatlı patatesin 50 cinsi vardır. Ancak bu türler içinde zehirli olanları da mevcut olduğundan tüketildiğinde dikkat edilmelidir. Renk ve tat olarak normal patatesten farklıdır. Amerikalılar tatlı patatese yam deseler bile uzaktan yakından yam ile bir benzerliği yoktur. Guliten içermediğinden ideal olan besinler listesinde ilk sırada yer alır. Asya ve Güney Amerika da bu besin yüzyıllardır tıbbı amaçlı tüketilir. Doğada A vitamini bakımından en zengin besin olduğundan günümüzde araştırmalara da konu oldu. İlaçların ve endüstriyel ürünlerin geliştirilmesinde ham madde olarak kullanılır. 2013 yılında yapılan bir araştırma içerdiği polifenol maddesinin kanserli hücrelerin çoğalmasını engellediği gözlemlenmiştir. Yüksek lif düşük kalori sayesinde diyet listelerinde de ilk sırlarda yer alır. Güney Amerika’da genellikle turuncu renkte olan tatlı patatesin Asya Kıtası’nda ise sarı ve mor renkleri vardır. 

TATLI PATATES SUYU NE İŞE YARAR?

Garnitür, püre, közleme ve kızartması yapıldığı gibi kaynatılarak da tüketilir. İyice yıkanıp kabuklarıyla beraber kaynatılabilen tatlı patatesin suyu da tüketilir. Özellikle sindirim sorunu yaşayanlar için ideal bir besin olan tatlı patates, reflü ve ülser gibi mide sorunlarına iyi gelir. Bunun yanı sıra uzun süreli tokluk hissi sağlar. Bu yüzden kilo vermek isteyenler bu şekilde de tüketebilir. Dünyanın 7. gıda kaynağı olarak görülen tatlı patates, bu sayede vücudun ihtiyacı olan A vitaminin yüzde 80’ini rahatlıkla karşılar. Japonya da yapılan araştırmalarda tatlı patatesin anemi ve hipertansiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılabilirliği kanıtlanmıştır. 

TATLI PATATESİN FAYDALARI NELERDİR?

İçerdiği yüksek lif sayesinde sindirim sisteminin daha sağlıklı çalışmasını destekler. Bu sayede mide ve bağırsak hastalıklarının oluşumunu önler. Ayrıca kolay sindirildiğinden kilo vermede yardımcı olur. Lif hem kilo vermeyi sağlar hem de uzun süre tokluk hissi verir. 

Polifen maddeler vücuttaki DNA hücrelerinin deforme olmasını engelleyerek tümörlerin oluşmamasını sağlar. Bu özelliği sayesinde kanseri önler veya kanser tedavisinde etkilidir. Polifen maddesi bakımından zengin olan tatlı patates düzenli tüketildiğinde bu gibi ciddi sağlık sorunlarının yaşanmasını önler.

Beyin ve göz sağlığında en etkili olan besin A vitaminidir. A vitamini sayesinde bu yerlerde oluşan hastalıkların yaşanma riski azalır. Havuç bu bakımından etkili bir besindir. Ancak bir orta boy tatlı patates 10 havucun sağladığı A vitaminin yüzde 50’sini karşılamada etkilidir. 

Tatlı patates olarak adlandırılsa da içeriğinde şeker oranı oldukça düşüktür. Bu özelliği bakımından şeker hastalarının da tüketmesinde sakınca yoktur. Kandaki şeker oranını düzenleyerek şeker indeksinin yükselmesini engeller. Aynı zamanda kan hücrelerini dengede tutarak tansiyonun düşmesi ya da yükselmesini de engeller.

Beta-karoten bakımından zengin olan tatlı patates, cilt sağlığına da fayda sağlar. Eski yıllarda kadınlar özellikle bu patates çeşidinin suyu ile tonik yapıp kullanılırdı. Ciltteki tüm ölü hücreleri temizleyerek kırışıklık yıpranmanın yanı sıra sivilce ve akne oluşumunu da önler. 

Vücuda alınan bazı besinler enerjiye dönüştürülmediğinde yağlanmaya neden olur. Bu da yorgunluk hissinin artmasını sağlar. Ancak tatlı patates içerdiği B6 vitamini sayesinde alınan besinler enerjiye dönüştürerek vücudun daha dinçte kalması sağlanır.

Ayrıca kış aylarında artan üst solunum yolları hastalıklarına da iyi geldiği bilinir. İçerdiği C vitamini sayesinde antioksidan etkisi göstererek bağışıklık sistemini güçlendirir. 

Sinir hücrelerini sakinleştirerek stres kaygı gibi ruhsal hastalıkların yaşanmasını önler. Ayrıca uyku gibi problemlerine de iyi gelir.

TATLI PATATESİN ZARARI VAR MIDIR?

Tatlı patates toprak altı yetişen bir besin olduğundan yüksek miktarda fitik asit içerir. Bu yüzden fazla tüketildiğinden ciddi hastalıklara davetiye çıkartır. Ayrıca tatlı patates güçlü bir vitamin ve mineral içerdiğinden çabuk zehirlenmeye neden olabilir. Kusma, ishal ve karın ağrısı gibi sorunlara yol açar. Miktarınca tüketilmesi her zaman önerilir. Ayrıca yabani çeşidi fazla olduğundan bazı çeşitleri zehirlenmeye sebep olabilir. 

Çayırlarda orman altlarında bulunan ısırgan otu, ciltle temas esnasında ciddi tahrişe neden olur. Bu yüzden uzak durulur. Ancak alternatif tıpta ısırgan otu, vücudu serbest radikallerden arındıran güçlü bir bitkidir. İlaç yapımlarında da kullanılan ısırgan otu, hakkında merak edilen her şeyi sizler için araştırdık. Peki Isırgan otunun faydaları nelerdir? Isırgan otu çayı nasıl yapılır? İşte soruların yanıtı…

Bilimsel literatürde “Urtica dioica” olarak bilinen ısırgan otu, otsu çok yıllık çiçekli bitki ailesine aittir. Yüzyıllardır bitkisel tedavide kullanılan ısırgan otunun insan sağlığına birçok faydası vardır. Isırgan otuna çıplak elle dokunulduğunda yakan ve kaşındırır. İlkbahar aylarında yeşermeye başlayan ısırgan otunun yüzeyinde ince dikenler vardır. Bu dikenlerdeki formik asit ve histamin maddeleri cilt de temas ettiği esnada buradaki hücrelerin mutasyonunu bozarak kaşınma ve dökülmeye neden olur. Isırgan, otunun meyvesi vardır. Fındık görüntüsünde olan bu meyvelerden yağ elde edilir. Bu yağ genellikle kozmetik ve sağlık sektöründe kullanılır. Cilt yüzeyindeki elastik yapıyı yenileyerek kırışıklığı ve yaşlanmayı geciktirir. Isırgan otunun içeriğinde flavonoit bileşikler, mineral maddeler, lutein ve karotenoit bileşikler diüretik etki göstererek zayıflamaya yardımcı olur. Eski toplumlarda sadece geleneksel tıpta değil aynı zamanda gıda, çay ve tekstilin hammaddesi olarak da kullanılır. 

ISIRGAN OTUNUN FAYDALARI NELERDİR?

Vücudun sağlıklı işleyişini olumsuz etkileyen toksinleri bir saat içerinde vücuttan atar. Aynı zamanda bağırsak florasını dengeleyerek sindirimi kolaylaştırır.

Çözücü ve yakıcı madde içeren bu ot, mesane ve böbreklerdeki taş kum oluşumunu önleyerek ciddi yaşamsal rahatsızlıkları önler. Aynı zamanda idrar yolu enfeksiyonunu önler.

İçerdiği C vitamini ve demir maddesi sayesinde kan hücrelerini dengeler. Kan hücrelerini artırarak dolaşımı kolaylaştırır. Bunun yanı sıra yaralanmalarda oldukça etkili bir ottur. Kan dolaşımı düzenlediğinden damar tıkanıklığını bunun akabindede kalp hastalıklarına yakalanma oranını azaltır. 

Yapılan araştırmalarda bu otun alerjik hastalıklara karşı olumlu etkisi olduğu ortaya çıkarıldı. Ekstrakt birleşimleri içeren ot alerjik hücrelerini azaltır. Sıklıkla alerjik reaksiyon yaşayanlar için uzmanlar bu otun çayından bir bardak içmelerini önerir. 

Alerjik hastalıkların yanı sıra solumun sorunlarına da iyi gelir. Özellikle mevsimsel geçişlerde yaşanan nezle ve grip gibi hastalıkların riskini azaltır.

Anti inflamatuar özelliği sayesinde kronik kas ağrılarını azaltır ve gut tedavisinde oldukça etkilidir. 

İçeriğinde bol miktarda mineral ve kalsiyum içerdiğinden kemiklerdeki dokuları onarır. İleri yaşlarda görülme ihtimali olan kemik erimesi ya da kemik rahatsızlıkların yaşanma olasılığını düşürür. Bunun yanı sıra eklem ve kas ağrılarına iyi gelir. Uzmanlar romatizma ve kireçlenme hastalarına doğal tedavi olarak önerir. Eklem ağrıları için suda kaynatılan ısırgan otu masaj yapılarak ağrının olduğu bölgeye uygulanır.

Lohusa dönemindeki kadınların süt oranını artırır. Aynı zamanda anne sütünün kalitesini olumlu etkiler. Kullanmadan önce bir uzmana danışılmalıdır. 

Akne ve sivilce oluşumunu önler. Yüksek antioksidan içerdiğinden ciltteki deforme hücreleri azaltır. Lekelere karşı anti-aging etkisi vardır. Genele olarak suyu tonik olarak kullanılır. Bunun yanı sıra saç dökülmesini de önleyen önemli bir besindir. Kafa derisindeki hasarlı hücreleri azaltarak kepek oluşumunu önler. 

ISIRGAN OTU ÇAYI NASIL YAPILIR?

Kurutulan bir yemek kaşığı ısırgan otunu kaynayan suda 10 dakika bekletin süzdükten sonra tüketiniz ya da kullanınız. Isırgan otu kaynatıldığından vitamin ve mineral değerlerini kaybetmediğinden rahatlıkla tüketilebilir. 

ISIRGAN OTUNUN ZARARI VAR MIDIR?

Adet döngüsünü etkilediğinden hamile kadınların tüketmesi uygun görülmez. Bunun yanı sıra emziren kadınların da tüketmesi sakıncalıdır. Kanın basıncını artırabildiğinden aşırı tüketildiğinde yüksek tansiyona neden olur. Ayrıca kan inceltici ilaç kullananlarında uzak durması gerekir. İçerdiği maddeler güçlü olduğundan bir uzmana başvurulması daha faydalıdır. Aksi halde faydalı olan özellikleri bile ciddi hastalıklara neden olur. 

Ciddi bir bakteriyel enfeksiyon olan veba geçtiğimiz günlerde yeniden ortaya çıktı. Yüzyıllar önce görülen ve milyarlarca insanın ölümüne neden olan veba, uzun bir süredir neredeyse yok olmaya başlamıştı. Bulaşıcı bir hastalık olan veba, ilk kez Asya kıtasında ortaya çıkıp göç yoluyla yaygınlaşmıştı. Peki Veba hastalığı nedir nasıl bulaşır? Veba hastalığının belirtileri nelerdir? Vebanın tedavisi..

Yersinia pestis adındaki bakterinin neden olduğu hastalığa veba denir. Asya kıtasında ortaya çıkmasına rağmen en çok etkilenen kıta Avrupa oldu. Antik Çağlardan beri olan bu hastalığa Kara Ölüm olarak adlandırılırdı. 1347 yılında Avrupa nüfusunun yüzde 40’nın ölümüne neden oldu. Yapılan araştırmalarda hastalığın farelerden insanlara geçtiği ortaya konuşmuştur. Ancak kesin bir bilgi değildir. Hastalığın yüzyıllar sonra tedavisi bulunmuştur. Virüs bulaşan kişilerde kemik ve cilt yapısında bozukluk olduğundan Orta Çağ devrinde bu hastalara zombi denilirdi. Kirli ortamları seven bakteri sağlıksız beslenmeyle beraber hızla artabilir. Farelerin yanı sıra pirelerden de bulaştığından hayvandan insana insandan insana geçebilir. Salgının ortaya çıkmasından önceki yıllarda fare ölümleri artmıştır. Asya da çıkıp Avrupa’yı yok eden veba hastalığı günümüzde ise Afrika halen görülür. Gelişen teknolojiyle azalmaya başlayan veba Ülkemizde Osmanlı Devleti zamanında yaygınlaşmıştı. Bu devirde sıklıkla kullanılan İpek Yolu ticaretiyle Asya’dan gelen kervanların içinden İstanbul’a ve bazı şehirlerde görüldü. 

VEBA HASTALIĞININ NEDENLERİ NELERDİR?

Bakteri; yabani olan tavşan, fare, köpekler ve yer sincaplarına pire ısırmasıyla geçer. Bakteri sadece iç organları değil aynı zamanda kemik yapısını ve cilt yüzeyinde de bozukluklara neden olur. Bu hayvanların insanlarla ortak kullandıkları ortamlarda insanlara da geçer. Hava ve temas yoluyla yayılır. Aynı zamanda direk olarak bu pireler insanları da ısırabilir. 

VEBA HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Pirenin ısırdığı yerlerde kırmızı lekeler ve kızarıklıklar oluşur. Bakteri vücuda enjekte olduktan sonra ilk olarak eklem ağrılarına neden olur. Bunun akabinde yüksek ateş, kusma, bağırsak bozukluğu, kilo kaybı ve titreme ile devam eder. İlerlediğinin göstergesi ise burundan kan gelmesidir. Ayrıca pirenin ısırdığı ciltte virüs ilerledikçe ciddi deformasyonlara neden olur. Görünüşü bozarak cilt çürümesi meydana gelir. Vücudun iç kısmında ise lenf bezlerine yerleştiğinden şişkinlikler meydana gelirken diğer organların da işlevsel potansiyellerini düşürür. 

VEBA HASTALIĞININ TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Belirtiler diğer hastalıkların belirtileriyle aynıdır. Ancak şiddeti biraz daha fazladır. İlk yıllarda belirli bir tedavi yöntemi olmadığından ölümlere neden oldu. Ancak şimdilerde güçlü antibiyotikler sayesinde hastalık yok denecek kadar azaldı. Herhangi bir operasyon yapılması mümkün olmayan hastalıkta sadece vücuda yerleşmiş bakterinin direnci kırılmaya çalışılır. Ayrıca erken teşhisi önemi de kalıcı hasarları önlemek içindir. 

VEBADAN KORUNMANIN YOLLARI VAR MIDIR?

Hastalığın görüldüğü ortamlarda mutlaka uzak durmak gerekir. Çevre temizliği bu hastalığın adeta düşmanıdır. Ayrıca güneş ışınları da bakteriyi yok eder. Bu yüzden bakteri ilk olarak soğuk havalarda ortaya çıkar. Vebanın olduğu yerlere şapka, eldiven ve maskeyle dolaşılmalı. Kişinin ölmesi ardında bile bakteri yaşayabildiğinden gömülme esnasında kireçlenir. Ya da ilaçlanır. Bu da yaygınlaşmasını azaltır. Sürekli olarak bulunan  bölge de ilaçlama yapılarak enfekte olmuş pirler ortadan kaldırılır. Korunmanın bir diğer yolu ise aşıdır. Uzmanlar köylerde bulunan kişilerin çalı, taş ve odun toplama esnalarında dikkatli olmaları gerektiğini aksi halde pire yuvalarına denk gelebileceklerini vurguluyor. 

Çoğu insanın tüketmeye yanaşmadığı ancak insan sağlığına inanılmaz faydaları olan sakatat hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Bunun dışında ise vücudun ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri karşılayacak kadar etkili olan sakatatların çocukluk yaştan erişkinliğe kadar düzenli tüketilmesinde fayda var. Peki sakatatın faydaları nelerdir? Hangi sakatat neye iyi gelir? Kelle paça ne işe yarar?

Güneydoğu ve Doğu Anadolu sofralarının vazgeçilmez yemeklerinden biri olan sakatatların aslında vücudumuza birçok faydası vardır. Sakatatlar, kırmızı ete oranla vitamin ve mineral açısından zengindir. Daha az yağ içeren yapısı nedeniyle kalori oranı düşük karbonhidrat ve enerji yönünden yüksektir. Sakatat kesimi yapılan hayvanların içinde kalan kısımlardır. Bu kısımlar yürek, karaciğer, kalın bağırsak (bumbar), böbrek, işkembe, beyin, baş ve akciğer gibi yerleridir. Kireçli suya batırılan organlar daha sonra sirke ile yıkanıp tuza bastırılarak temizlik aşamasından geçer. Daha sonra yöresine göre yemek yapılarak tüketilir. Batı mutfağının yeni fark ettiği bu lezzet Anadolu topraklarında özellikle Mezopotamya’da yüzyıllardır tüketiliyor. Salamura ile uzun yıllar muhafaza da edilebilen sakatatlar, insan vücudunun ihtiyacı olan vitamin ve mineral bakımından oldukça zengindir. Yapılan araştırmalarda hastalıkları önleyerek insan bünyesini güçlendiren bu besinlerin düzenli tüketilmesinde fayda var. B12 vitamin kompleksi ve folat açısından zengindir.

HANGİ SAKATAT NEYE İYİ GELİR?

KELLE PAÇA ÇORBASI

Sakatatlar arasında en çok tercih edileni kelle paçadır. Çorba hem büyükbaş hem de küçükbaşlardan yapılır. Baş ve ayak kısmıyla yapılan kelle paça özellikle bağışıklık sistemini güçlendirmede etkilidir. Son günlerde artan korona virüsleri nedeniyle Prof. Dr. Canan Karatay, “Bol bol kelle paça yiyin, mikropları öldürür, Koronavirüsü önler” şeklinde konuştu. Ayrıca Karatay, korona virüsü içinde şu çarpıcı açıklamada bulundu:  “Vücudumuzun direncini kırmazsak hastalanma olmaz, bütün mesele budur. Korona ve enfeksiyonlardan korunmak için ev sirkesi, doğal probiyotiktir, vücudumuzdaki dost bakterileri besler, ev yoğurdu, ev turşusu ve turşu suyu tüketin. Bağırsaklardaki dost bakterileri çoğaltır. Korona diye çıkardılar ama merak etmeyin gripten farkı yok.” 

Aynı zamanda uzmanlar kemiği kırılmış hastalarına önerdiği doğal tedavi yöntemlerinden biridir. D vitamini sayesinde özellikle kış aylarında yaşanan gribal enfeksiyona karşı vücuda enerji sağlar.

KARACİĞER

Vücudun gün içerisinde ihtiyacı olan A ve B12 vitaminlerinin 2 kat fazla alınmasını sağlar. Ancak uzmanlar karaciğerin hafta da bir kez tüketilmesi gerektiğini vurguluyor.Özellikle kronik hastalığı olan kişilerde bu besinlerin göstereceği etkiler tam olarak bilinmemektedir.

BÖBREK

İnek ve kuzu böbreklerinde yüklü miktarda selenyum ve oksidatif maddeleri bulunur. Bu maddeler kansere karşı bağışlık sistemini güçlendirir. Aynı zamanda sinir hücrelerini yenileyerek stres gibi psikolojik sorunların yaşanma riskini azaltır.

BEYİN VE DİL

Balıkta bulunan omega-3 vitamininin 3 katı inek, kuzu ve keçi gibi hayvanların beyninde bulunur. Bu hayvanların dili de aynı zamanda B12 vitamini bakımından zengindir. Özellikle uzmanlar gelişim çağındaki çocukların ve hamilelerin bu organları tüketmesi gerektiğini belirtiyor.

İŞKEMBE, DALAK VE TAŞLIK

İşkembe içerdiği yüksek miktarda selenyum sayesinde troid hastalığına karşı vücudu korur. Ancak kalori oranı yüksek olduğundan ayda en fazla iki defa tüketilmesi yeterlidir. B2, B3 ve demir bakımından da zengin olan dalak ve taşlık, hem cilt hem de gözdeki hasara uğramış hücreleri yeniler ve kansızlığı giderir.

KEMİK SUYU

Lif bakımından zengin olan kemik suyu bağırsak ve mide rahatsızlıklarının önüne geçer. Aynı zamanda kemiklerimizi de güçlendirerek kanser hücrelerine karşı korur.

SAKATATIN FAYDALARI NELERDİR?

Yüksek demir içerdiklerinden vücudun kendi kendine sağlayamadığı demir emilimini sağlar. Böylece kansızlık ve anemi gibi riskli rahatsızlıkların önüne geçilir. 

İnsan vücudu zamanla bazı fonksiyonları işlenmez hale geldiğinden ek takviyeye ihtiyaç duyar. Özellikle beyin sağlığı için önemli olan ek takviyeler vücut hareketlerinde ve organların çalışmasında etkili olur. Sakatatlar bu eksiklikleri gidermede en etkili besinlerdir. 

Vücudumuzda özellikle 20 yaş sonrası üretimi azalan kolajeni kolaylıkla sağlar. 

B12 vitamin kompleksi ileri yaş hastalıklarının ortaya çıkmasını engelleyen mucize vitaminlerin başında gelir. Bu vitaminin eksik olduğu kişilerde kanser hastalıkları hızla yayılır. Uzmanlar her besinde kolayca bulunmayan bu vitamin kompleksini almanın en hızlı yolunun sakatatlar olduğunu vurguluyor.

Göz sağlığından cilt sağlığına kadar her alanda faydası olan sakatatlar çocukluktan erişkinliğe kadar düzenli tüketildiğinde etkisi hızla görülür. 

SAKATATIN ZARARI VAR MIDIR?

Kronik hastalığı olan kişilerin tüketmeden önce uzmanlarına danışmasında fayda var. Aksi halde sakatatlar bazı rahatsızlıklara da zemin hazırlayabilir. Hayvansal yağ bakımından yüksek olan bu besinler günlük sınırlı tüketilmelidir. Aşırı tüketildiğinde sindirim rahatsızlıklara neden olur. 

Sigara ve sağlıksız beslenen kişilerde görülme olasılığı yüksek olan geniz kanserinin (nazeofarenks) ne olduğunu biliyor musunuz? Peki geniz kanserinin belirtileri nelerdir? Sizler için günümüzde giderek yaygınlaşan geniz kanseri hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Erkeklerde daha fazla görülen geniz kanseri ilk belirtilerinden itibaren kişinin yaşam kalitesini oldukça düşürür.

Genizdeki hücrelerin doğal olmayan besinler ve sigaradaki zararlı maddeler nedeniyle mutasyona uğraması sonucu bu bölgede kanser oluşur. Burun ve boğaz arasında ortaya çıkan bu kansere tıp dilinde nazofarenks denir. Solunum sisteminin önemli bir parçası olan bu bölge kulak, beyin ve burun arasındaki ilişki içerisindedir. Alınan hava bu bölgeden geçerek beyne ve akciğerlere gider. Ayrıca sesin oluşumunda, kulağın ve burunun boşaltımında da fonksiyonları da bu bölgede oluşur. Dünya’da Asya ülkelerinde sıklıkla yaşanan bu kanser kadınlara oranla erkeklerde daha fazla görülür. Yetersiz beslenme, hazır gıda, yeterli meyve tüketmeme ve sigara kaynaklı kimyasal maddelere maruz kalma kanserin ortaya çıkmasını tetikler. Öncelikle kronik burun hastalıkları ile başlayan durum solunuma kadar sıçrayan ciddi sonuçlara zemin hazırlar.

GENİZ KANSERİ NEDENLERİ NELERDİR?

Nadiren görülen bu kanser türü geçtiğimiz yıllarda özellikle Asya ve Çin ülkelerinde yaygınlaşmaya başladı. Yapılan araştırmalarda kanserin genetik etkilerden ziyade sağlıksız beslenmenin etkileri ile ortaya çıkar. Ayrıca kimyasal madde solunumu ve hava kirliliği gibi durumlarda geniz kanserinin yaşanma ihtimalini artırır. Gırtlak kanseri ile aynı özellikleri gösteren geniz kanseri, üst solunum yollarının tüm işleyişini alt üst eder. Kanserin ortaya çıkma yaşı ise genellikle 40 yaşı sonrasıdır. Kadınlara oranla erkeklerde görülme olasılığı 5 kat daha fazladır. 

GENİZ KANSERİNİN BELİRTİLERİ NELEDİR? 

Geçmeyen burun tıkanıklığı,

Burundaki damarların hasar alması sonucu kanamaların olması,

Konuşma sırasında yaşanan bozukluk ve ses tellerinde yanma hissi,

Rahat nefes almamaya bağlı gelişen görme bozuklukları,

Boyunun her iki tarafında şişlik,

Koku ve tat almada yaşanan bozukluklar,

Çene altından yanaklara doğru ilerleyen karıncalanma,

Sıklıkla yaşanan kulak çınlaması,

Yutmada güçlü çekme ve uyurken yaşanan horlama gibi belirtiler yaşanır.

GENİZ KANSERİNİN TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Belirtiler kendini gösterir göstermez bir uzmana danışmada fayda var. Kulak burun boğaz doktoru genellikle ultrason ve örnek alma tetkikleri ile kanser olup olmadığına bakar. Burun tıkanıklıkları aynı zamanda başka hastalıklara neden olur. Bu yüzden erken müdahale ile kanserin yayılması önlenir. Daha sonra kemoterapi ve ilaçlarla geniz kanseri tedavi altına alınır.

Günümüzde giderek artan kanserin aslında ne olduğunu biliyor musunuz? Sağlıksız beslenme, çevre koşullarının yanı sıra genetiksel faktörlerle beraberinde ortaya çıkan kanser, vücudun çeşitli bölgelerinde görülür. Vücudun hücresel yapısını tamamen bozan ve ölümcül sonuçlara neden olan kanser hakkında merak edilenleri araştırdık. Peki Kanser belirtileri nelerdir? Kaç çeşit kanser vardır? Kanser nasıl önlenir?

Vücudun temel hücre yapısı olan DNA’da meydana gelen kontrolsüz çoğalma ve büyüme durumlarına kanser denir. Bu durum aslında günlük hemen hemen herkesin yaşadığı bir durumdur. Vücutta yaklaşık 10.000 yakın DNA çeşitli nedenlerden dolayı mutasyona uğrar. Ancak bağışıklık sistemi vücudu her saat başı tarayarak tespit ettiği mutasyonlu hücreleri ya yok eder ya da yeniler. Böylece kanser oluşur ve biter. Bu tarama esnasında kurtulan ve hızla büyümeye devam eden hücreler tümöre dönüşür. Tümör zamanında tespit edilmediğinde ortaya çıktığı bölgede hasar oluşturur. Uzmanlar bu yüzden vücudun temel yaşam biçimi olan bağışıklığın sürekli güçlendirilmesi ve desteklenmesi gerektiğini vurguluyor. Çünkü aksi bir durumda önüne geçilmeyecek sağlık sorunlarının oluşmasına neden olur. Bağışıklık sistemi her konuda vücuda giren bakteri, virüs ve diğer hücreleri tarar. Bununla beraber antikor üreterek bunları yok eder. Kan dolaşımı da bağışıklık sisteminin temizlediği bu hücreleri vücudun gerekli bölgelerine taşır. Bu yüzden bağışıklık sistemi hücreleri temizlemeden kana ulaşırsa bu hücreler kan dolaşımıyla vücudun farklı bölgelerinde giderek buradaki hücrelerin yapısını da bozabilir. Kusursuz bir işleyişle yaratılan insan vücudu bu işlemleri gerçekleştirir. Ancak bozulmasındaki en büyük etken kişinin sağlıksız beslenmesi ya da kullanılan ilaçların yan etkileridir. Fakat yapılan araştırmalarda bu tarz durumlar neden olsa bile kanserin kesinlikle bundan çıktığı söylenmesi doğru değildir. 

KANSERİN NEDENLERİ NELERDİR?

Kafein ve nikotin içeren maddelerin aşırı tüketimi bunlar arasında; kahve, kola ve sigara vardır.

Başka hastalıklar nedeniyle çeşitli röntgen ve radyasyona maruz kalma durumları

Lenf ve tiroid bezlerinin doğu çalışmaması durumunda yaşanan hormonal bozukluk

Çeşitli ilaçlara ve kimyasallara yüksek derecede maruz kalma

Aile öyküsünde olan genetik yatkınlık 

Sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam ve hava kirliliği 

Güneş ışınlarının deri üzerindeki olumsuz etkisi

Ruhsal hastalıklar örneğin: depresyon ve stres 

HP (ağzı ve gırtlakta bulunur), Hepatiti B ve C virüsleri

İstemsiz ortaya çıkan darbeler gibi durumlar kansere neden olur. Ancak bunun yanı sıra bahsedilen kimyasallar çeşitlerine göre kansere davetiye çıkartır. Alüminyum ya da ayakkabı sanayisinde kullanılan maddeler; Akciğer, karaciğer, yemek borusu, idrar kesesi ve sindirim yolları kanserlerine neden olur. Bunun yanı sıra kömür; böbrek ve akciğer kanserlerinin oluşumuna zemin hazırlar. Tahtacılık gibi işler ise gırtlak ya da sinüs kanserlerinin yaşanmasına sebep olur.

KAÇ ÇEŞİT KANSER VARDIR?

Meme kanseri; kadınlarda daha sık görülür.

Akciğer kanseri; sigara tüketenlerde ortaya çıkar.

Lenfoma; vücudun çeşitli yerlerinde görülebilir.

Bağırsak ve Kolon; sindirim sisteminde yaşanır.

Rahim ağzı kanseri; kadınlarda rastlanır. Bunlar en sık görülen kanser çeşitleridir.

KANSER BELİRTİLERİ NELERDİR?

Hemen hemen bütün kanserlerde en yaygın belirti kilo kaybıdır.

Halsizlik yorgunluk ve vücut ağrıları

Cilt yüzeyindeki ben ve siğillerde meydana gelen anormal değişimi

Bazı organlarda büyüme

Tuvalete çıkma esnasındaki değişimler yani ya sık çıkma ya da hiç çıkmama

Yemek yerken yutkunmada zorlanma aniden ses kısıklığı ya da değişimi

Kadınlarda özellikle memelerde büyüme ya da küçülme

Herhangi bir hastalık olmamasına rağmen yüksek ateşlenme

Gerginlik hissi gibi belirtiler kanser hastalıklarının yaygın olanlarıdır. 

KANSER NASIL ÖNLENİR?

Kanseri önlemenin en doğal yolu bağışıklık sistemini güçlendirecek antioksidan içeren besinlerin tüketimini artırmak. Diyabet ve obezite gibi hastalıkların tedavisine dikkat edilmesi gerekir. Aksi halde bu hastalıklar hem kan dolaşımını hem de bağışıklık sistemini olumsuz etkilediğinden kansere neden olur. Bu yüzden probiyotik bakımından zengin olan ev yapımı turşu yada yoğurt tüketilebilir. Gün içerisinde vücut ihtiyacı olan C ve D vitaminleri karşılanmalı. Göz sağlığı ve hücre yenilenmesi için beta karoten ve A vitamini takviyeleri düzenli alınmalı. Ayırca gerekli olan folik asit ve E vitaminini de ek takviye olarak almakta fayda var. 

Son zamanlarda popüler olan köri sosunun ne işe yaradığını biliyor musunuz? Hindistan mutfağının vazgeçilmez lezzeti köri, özellikle makarna, tavuk ve et yemeklerinde sıkça kullanılır. Peki körinin faydaları nelerdir? Köri ne işe yarar? Körü hangi hastalıkları önler? Sizler için zerdeçal, demirhindi, sumak ve zencefil gibi birçok baharat tozunun bir araya gelmesi ile oluşan köri hakkında merak edilenleri derledik.

Güneydoğu Asya mutfağının en baş baharatlarından biri olan köri, zerdeçal, zencefil ve sumak gibi birçok baharatın karışımından oluşur. Yapılan kazı çalışmalarında bilim insanları 1300’lü yıllardaki bir iskeletin dişinde köri keşfedilmiştir. Ülkemizde son 10 yıldır popüler hale gelen köri baharatı, tavuk ve makarna yemeklerinde kullanılır. Yoğun bir tadı olan köri aynı zamanda insan sağlığına inanılmaz faydaları vardır. İçerisindekiler sayesinde güçlü bir antioksidan olan köri, kanserli hücrelerin çoğalmasını önler. Yapılan araştırmalarda vücuda giren köri, 24 saat içerisinde mutasyona uğramaya meyilli hücreleri temizleyerek tümör oluşumunu azaltır. Toksinlerden hızla arındıran köri, karaciğer ve akciğer hastalıklarını önler. Köri; kimyon, sumak, biber, zerdeçal, kişniş, kakule, zencefil, hint cevizi, demirhindi ve acı kırmızı biber tozunun karışımıdır. Aynı zamanda köri ağacının yaprağının tozu da karışıma katılır. Kullanıldığı yemeğe kendi rengini verir. 

KÖRİ NASIL HAZIRLANIR?

Kimyon, sumak, biber, erdeçal, karanfil, kişniş, kakule, zencefil, demirhindi, hint ceviz, acı kırmızı biber, köri yaprağı karıştırılarak elde edilir. Körinin hazırlanması için temel madde sumak, zerdeçal ve köri yaprağıdır. Köri yaprağı, köri ağaçlarından elde edilir. Aromatik bir koku ve tadı olan köri, aromalı bir tadı olur. Köri ağcı turunçgiller ailesine ait bir türdür. Bu yaprak limon ile dövülür. İçine sumak ve zerdeçal eklenir. İyice dövülerek bir kaba koyulur. Toz haline getirildikten sonra bir iki gün sonra kullanılır. 

KÖRİNİN FAYDALARI NELERDİR?

Köri içerdiği binbir çeşit baharat sayesinde eklem iltihaplarına iyi gelir. Bunun yanı sıra özellikle ileri yaşları tehdit eden alzheimer ve unutkanlık hastalıklarını önleyerek beyinin hafızasını güçlendirir. 

Hem zencefil hem de zerdeçal içeren bu baharat sindirim hastalıklarına birebir fayda sağlar. Mide duvarını güçlendiren köri, ülser ve reflü gibi hastalıklarını iyileştirir. Mide fonksiyonlarını artırır. Sindirim sistemini güçlendirerek hastalıkların yaşanmasını önler. Ancak güçlü besinlerin bir araya getirilerek hazırlanmasından dolayı tüketmeden önce bir danışmana başvurulması gerekir. 

Yapılan araştırmalarda körinin kanserli hücrelerin çoğalmasını engellediği tespit edilmiştir. Özellikle prostat ve meme kanseri gibi yaygın kanser hastalıklarının önüne geçer. Çok güçlü bir karışım olduğundan mutasyona meyilli hücrelerin sağlığını korur.

En bilinen özelliği ise sigaranın neden olduğu tahribatı azaltmasıdır. İçerdiği krosin maddesi sayesinde akciğer ve boğazdaki zararlı toksinleri idrar yolu ile atar. Özellikle sigara kullananların tüketmesi tavsiye edilir. 

Eski çağlardan bu yana bu baharat karışımı karaciğerin yenilenmesi için kullanılan en etkili doğal ilaçtır. Kan oranını artırdığından vücudun fonksiyonlarını yeniler. Bu sayede karaciğerin ihtiyacı olan işleyişi gerçekleştirir.

Uzun süre tok tutan köri kilo vermek isteyenler için en ideal baharattır. Metabolizmayı hızlandırarak vücuttaki yağı hızla yakmaya yarar. Ancak uzmanlar aşırı tüketildiğinde karın şişkinliğine ve gaz sıkışmasına neden olabileceğinin de altını çiziyor.

Bir baharat karışımı olan köri, alternatif tıpta yemeklerle beraber suyun içine katılıp tüketilmesi tavsiye edilir. Böylece bağışıklık sitemini güçlendirir ve vücudun enerjisini artırır.

Yağlı ve karbonhidratlı yemeklerden sonra yaşanan gaz sıkışması gibi rahatsızlıkları rahatlatmada da oldukça etkili bir baharattır. Her besin gibi aşırıdan kaçmakta fayda var. 

KÖRİ NE İŞE YARAR?

Köri, yemeklere lezzet katmanın yanı sıra güzelliğinde sırrıdır. Zeytinyağı ile karıştırılıp cilde sürüldüğünde parlaklık ve canlılık verir. Bunun yanı sıra saça da maskesi yapılabilen köri, sökülme kepeklenmeye de iyi gelir. Bunun yanı sıra sıcak suyun içerisine katılarak tüketildiğinde boğaz enfeksiyonlarının yaygınlaşmasını önler. Kas ve kemikleri güçlendirir. 

Egzotik meyveler arasında yer alan ve kabuğuyla beraber tüketilebilen kamkat hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Uzak doğu meyveleri arasında yer alan kamkat, turunçgiller ailesine aittir. C vitamini bakımından zengin olan kamkat ciltten bağışıklık sistemine kadar her şeye fayda sağlar. Peki kamkat (Kumkat) faydaları nelerdir?Kamkat hangi hastalıklara iyi gelir? Kamkat nasıl tüketilir?

Uzak Doğu ülkelerinde sıklıkla tüketilen hatta evlerde bile yetiştirilen kamkat, turunçgiller ailesine ait bir meyvedir. Limona benzer bir görüntüsü vardır. Rengi portakalı andıran kamkat, kabuklarıyla beraber tüketilebilir. Bergamotuna benzer kokusu var ancak uzun sürmeden koku ortamda yok olur. Çiğ olarak tüketildiği gibi reçel, marmelat ve meyve suyu yapılır. C vitamini yönünde oldukça zengin bir meyvedir. Tatlı tadı sayesinde Uzak Doğu’daki lokantalarda yemek sonrası tüketilir. Turunçgiller ailesinin en küçük meyvesidir. Bilim dünyasında “Fortunella” olarak geçer. İskoçyalı meyve yetiştiricisi Robert Fortune tarafından keşfedildi. Tüm dünyaya onun sayesinde yayıldığı için soy isminden alındı. Halklar arasında kumquat ve komquot ya da altın portakal olarak adlandırılır. Kamkat evde saksıda da yetiştirilebilir. 19. yüzyıldan sonra tüm dünyada tüketilmeye başlandı.

KAMKATIN FAYDALARI NELERDİR?

Yüksek lif içeren kamkat, bu sayede sindirime inanılmaz faydalar sağlar. Özellikle gastrointestinal sisteminin daha sağlıklı çalışmasına destek veren kamkat, karın şişkinliği, kabızlık ve gaz sıkışması gibi rahatsızlıklarının yaşanmasını önler. 

İçeriğinde düşük şeker olduğundan şeker hastalıkları için ideal bir besindir. Ayrıca güçlü bir antioksidan olduğundan şeker hastalarında aniden yükselen şeker oranını düşürür. 

Portakal ve mandalina gibi bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara karşı daha dirençli hale getirir. Ayrıca hücrelerin yenilenmesini destekleyerek de enfeksiyon, bakteri ve mantar oluşumunu engeller.

Cilt hücreleri içinde ideal olan kamkat, yaşlanmayı ve kırışıklığı önlediği için mucize meyve olarak da bilinir. Ayrıca saç diplerindeki kökleri de güçlendirerek yıpranma ve dökülmenin önüne geçer. 

Sadece kandaki şekeri değil aynı zamanda kötü kolesterol ve yağ seviyesini de dengeleyerek kan basıncının artmasını engeller. Böylece kalp, damar ve yüksek tansiyon gibi hastalıkların yaşanmasını önüne geçer. 

Kemik ve kas sağlığı için önemli olan kalsiyum ve C vitaminini barındırır. Bu yüzden hamilelerin ve çocukların tüketimi tavsiye edilir. İçerdiği vitamin ve mineraller sayesinde kemiklerin hem gelişmesini hem güçlenmesini sağlar. 

– Tüketildiği esnada içerdiği asidikler sayesinde diş yüzeyini enfeksiyonlardan arındırarak kararmasını önler. Diş aralarını da temizleyerek ağız ve diş bakımında olumlu katkı sağlar. Bunun yanı sıra tükürük bezlerinin daha sağlıklı çalışmasını sağlar. İçeriğindeki bakterileri azaltır. Ağız kokmasının önüne geçer. 

A vitamini vücutta en çok göz sağlığına destek sağlar. Göz içindeki sıvı oranını koruyarak katarak ve sarı nokta hastalıklarının önüne geçer. Kamkatta turunçgiller gibi A vitamini bakımından zengin olduğundan göz sağlığına destek olur.

Kış bitki çayları arasında en etkilisi olan ekinezya, gribal enfeksiyonun neden olduğu iltihaplanmayı vücuttan atar. Özellikle ödem toplanmasını engeller. Vitamin ve mineral açısından zengin olan ekinezya aynı zamanda kirpi otu olarak da geçer. Peki Ekinezyanın faydaları nelerdir? Ekinezya çayı nasıl yapılır? Ekinezya yağı ne işe yarar? Tüm bu soruların yanıtı haberin detayında…

Kuzey Amerika’dan tüm dünyaya yayılan bu eşsiz bitki tam bir doğal ilaç deposudur. Keşfedildiği tarihten itibaren ilaç olarak kullanılan bitki özellikle kuru öksürük ve iltihaplanmaları önlediği bilinir. Kır çiçeği olan ekinezya papatya ailesinden gelir. Kirpi otu olarak da bilinir. Araştırmalara konu olan bitki günümüzdeki birçok ilacın ham maddesidir. Mevsim geçişlerinde çayının tüketilmesi tavsiye edilir. Boğaz enfeksiyonlarını önler. Amerika yerlileri tarafından keşfedilen bitki diş ağrıları sırasında çiğneyerek ağrının azaltılması sağlanırdı. Bazı alternatif tıp uzmanları ekinezyanın kaynatılıp suyunun yaraları temizlemede tonik olarak kullanılabileceğini vurguluyor. 1930 yıllarında popüleritesi artan bitkinin yetiştirilme alanları da genişledi. Deri hastalıklarına karşı etkili olduğu gözlemlenen bitki ilaç sanayisi için özel üretilir. Ancak uzmanlar özellikle kronik ilaçlar kullanan kişilerin bu bitkiyi tüketmeden bir doktora başvurulması gerektiğinin altını çiziyor. Faydası oldukça fazla olan ekinezya yüksek dozda tüketildiğinde mide bulantısı ve baş ağrısına neden olur.

EKİNEZYA YAĞI NE İŞE YARAR?

Yapılan araştırmalarda ekinezya yağının kepek sorununu tamamen ortadan kaldırdığı tespit edilmiştir. Ekinezya özünden çıkartılan yağ uçucu özelliğe sahiptir. Ayrıca yağ çok güçlü hücre yenileyici olduğundan bitkisel tedavi de kullanılır. Ancak ağız yoluyla alınması tehlikelidir. Bu yüzden cilt ve saç problemi yaşayanlar için ideal bir yağdır. Bazı uzmanlar aloe vera, çay ağacı ve ekinezya yağlarının karışımı hep kepeklenmeyi önler hem de saçların da ya da kaşların daha sağlıklı çıkmasını sağlar. 

EKİNEZYANIN FAYDALARI NELERDİR?

– Güçlü antiviral ve antimikrobiyal etkisi olan ekinezya vücuttaki virüsleri ve bakterileri temizler. Bağışıklık sistemini güçlendirerek soğuk algınlığı, nezle ve grip gibi hastalıkların yaşanmasını engeller.

Ağrı kesici etkisi olduğundan migren atakları sırasında yaşanan şiddetli baş ağrısını önler. 

– Vücuttaki asitlenmeyi azaltarak kas ve kemik sistemini güçlendirir. Özellikle ileri yaşlarda görülme ihtimali olan hastalıkların önüne geçer. Uzmanlar kronik vücut ağrısı çeken hastalarına doğal ilaç olarak ekinezya çayı öneriyor.

Vücutta en fazla hasara uğrayan cildin yenilenmesini destekler. Yaşanan sivilce, egzema ve sedef hastalıklarının şiddetini azaltır. 

Çeşitli sebeplerden ötürü vücutta artan mantar hem cilt hem bağırsak hem de idrar  hastalıklarına zemin hazırlar. Ancak ekinezya bitkisi içerdiği antifungal maddeler sayesinde mantar hücrelerinin vücuttan atılmasını destekler.

Ruhsal hastalıklar yorgunluğa neden olur. Bu da kişinin yaşam kalitesini düşürür. Birbirini tetikleyen bu durumun önüne geçmek için uzmanlar vücudun mutluluk ve uyku hormonlarının eşit şekilde artması gerektiğini vurguluyor. Ekinezya bu açıdan etkili bir doğal ilaçtır. 

EKİNEYZA ÇAYI NASIL YAPILIR?

Kurutulmuş bir yemek kaşığı ekinezya bitkisi kaynamış suyun içerisine ilave edilir. 15 dakika ağzı kapatılarak bekletilen çay süzülerek tüketilebilir. Acımsı bir tadı olacağından içerisine zencefil, tarçın veya ada çayı da ekleyebilirsiniz. Bu karışım sinüs yollarını da açmada etkilidir. Günde bir iki bardak tüketilebilen çay, 10 günde bir iki gün ara verilmelidir.

EKİNEZYANIN ZARARI VAR MIDIR?

Ekinezya güçlü özlere sahip olduğundan kafein içeren siyah çay, kola ya da kahve gibi içeceklerle tüketilmesi ya da hemen sonra tüketilmesi tehlikelidir. Aksi halde sindirim rahatsızlıklarına neden olur. Bunun yanı sıra aşırı tüketildiğinde de bir fayda sağlamaz. Tam tersi ciddi sağlık sorunlarının yaşanmasına neden olur. Uzmanlar ayrıca kronik ilaç kullananların da ekineya çayı tüketmelerinin sakıncalı olacağını vurguluyor. Bu yüzden doktora başvurmadan kullanılmaması gerekir.