Şunun için etiket arşivi: SAĞLIK haberleri

Son zamanlarda Müge Anlı’nın programında meydana gelen Palu ailesinden sonra ortaya atılan “stockholm sendromunun” ne olduğunu biliyor musunuz? Dizilere de konu olan ve kişinin ruhsal dengesini bozan bu sendrom hakkında bilinmeyenleri sizler için araştırdık. Peki Stockholm sendromu nedir? Stockholm sendromu belirtileri nelerdir? İlk ne zaman ortaya çıktı? Tüm soruların yanıtı haberin detayında…

Baskı altında olan kişinin bir süre sonra kendisine baskı uygulayan kişiye duymaya başladığı hayranlığa stockholm sendromu denir. Suçlu, baskı yaptığı kişiye hem iyi hem kötü davranarak etkisi altına alır. Zamanla baskı altındaki kişinin ona sevgi ve saygı duyması ile sonuçlanır. Suçlu böylece haklı konumuna girer. Bu konuda uzmanların yaptığı bazı araştırmalarda baskı altındaki kişinin kendisine işkence eden kişiye duygusal bağla bağlandığı gözlemlenmiştir. Uzmanlar bu durumun yaşanmasındaki en büyük etkenin beyinin tehlikeye karşı koruma kalkanı oluştururken ortaya çıkan teslimiyet duygusundan kaynaklanıyor olabileceğini vurguluyor. Aynı zamanda hayatta kalma mücadelesi ile de çıkabilir. Bu durum yaş grubuna ve cinsiyete göre değişir. Küçük yaşta bir kişinin bu durumla karşı karşıya kalması daha korkunç boyutlanır. Küçük yaşta birinin bir kişiye bağlanması ve durumu kabullenmesi daha kolay sanılır. Ancak bu tam tersi bir durumdur. Bir çocuğun zihnini ele geçirmek sanıldığı kadar kolay değildir. Her şeyi sorgulama çağında olduğundan içinde olduğu durumu kolay kolay kabul etmez. Bu da baskı uygulayan kişinin şiddetini artırır. 

STOCKHOLM SENDROMUNUN ORTAYA ÇIKMASINA NEDEN OLAN DURUMLAR! 

Yetişkinlerde bu durum ise daha farklıdır. Erkeklere oranla kadınlar bu durumu daha kolay kabullenir. Hayattaki tek bağlantısının o olduğunu düşünür. Sendrom en çok aile içi şiddette, taciz ya da tecavüz olaylarında ve hapishaneye giren kişilerde ortaya çıkar. Uzmanlar bu kişilerin sendromu yaşamasının iç dünyalarındaki eksikliklerin ve travmaların da neden olabileceğini belirtiyor.Günümüzde bu sendromu işleyen dizi izlenme rekoru kıran La Casa De Papel oldu. Ayrıca Dünya sinemasında da bazı filmlerde bu sendrom konu edindi. V For Vendetta adlı filmde tutsak tutulan kızın bir süre sonra V’ye hayranlık duyması ve aslında kendisini koruduğunu düşünmesi sonucu sendromu yaşar. 

Yapılan bir diğer araştırmada aşk duygusunun da bir süre sonra bu sendromu tetiklediği ve aşık olan kişinin kendisini diğer kişiye ait hissetmesi ile başladığı tespit edilmiştir. Bu sendrom ilk olarak 1973 yılında İsveç’te gerçekleşen bir banka soygunu sırasında meydana gelmiş. Bankayı soymaya giden kişilerin rehin aldığı kişilere iyi davranması ancak polisin onları kurtarmaya çalıştığı sırada uyguladığı durumları ise rehin kişilerin kötü algılaması ile sendrom tetiklenmiş. Olay bitiminde rehin alınan kişiler soyguncuların aleyhine tek bir şikayette bile bulunmamıştır. 

STOCKHOLM SENDROMU BELİRTİLERİ NELERDİR?

Küçük bir iyilik karşısında bile hemen minnet duyması

Suçlunun yaptığı kötülük karşısında kendini suçlu hissetme

Sürekli olarak suçluyu düşünme 

Kendisine baskı yapan kişiyi iyi düşünme ve üzülme

Yaşadığı şiddet ve baskıyı kabul etmeme

Suçlunun gözünden her şeye bakılması gibi belirtilerle kendini gösterir. 

STOCKHOLM SENDROMUNUN TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Uzmanlara göre tedavisinin oldukça zor bir süreci vardır. Çünkü şiddet altında kalan kişinin artık olayı kabul etmesi psikolojik bir durum oluşmasına yol açar. Bu yüzden hasta uzun süre terapi tedavisi görür. Bu süreçte aslında suçlunun suçlu olduğu kendisinin mağdur olduğu kabul ettirilmeye çalışılır. Hatırlatma ve yaşadıklarının şiddet olduğunu gösterecek kanıtlar sunulur. Hasta hem ikna edilir hem de tedavi edilmeye çalışılır. Bu durumda en önemli durum ise kişinin öz güveninin kazanmasını sağlamaktır. 

Tüm dünyayı tehdit eden coronavirüsü hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Çin’de ortaya çıktı ve henüz tam olarak tedavisi tespit edilmedi. Uzmanlara göre bu yeni bir corovirüsü olabilir. Bunun üzerine alarma geçen dünya devletleri virüsün coronavirüsü olduğunu tespit etti. Peki Coronavirsü (Korona) nasıl bulaşır? Coronavirüsünün belirtileri nelerdir? Tedavisi var mıdır? Virüs ölümcül mü?

2003 yılında ortaya çıkan ve birçok kişinin aniden ölümüne yol açan Sars virüsü şüphesi uluslararası uçuşları etkiledi. Uçakları karantinaya alan uzmanlar ölümlere neden olan virüsün Sars olmadığı daha tehlikeli başka bir virüs olduğunu tespit etti. Çin’de başlayıp ABD’ye sıçrayan virüs tıpkı Sars ve zatürre gibi belirtilerle ilerleyen Korona (Corona) adlı virüs, Aralık ayından bu yana yaygınlaşmaktadır. Ortaya çıkan Korona virüsü tüm dünya devletlerini hareketlendirdi. Ölüme yol açan Coronavirüsü akciğeri iflas ettiriyor. Dünya Sağlık Örgütünü harekete geçiren virüs hakkında detaylı çalışmalar başladı. Virüs hakkında yıllar önceki çalışmalar yeniden gün yüzüne çıkarıldı. 1960 yıllarında ilk kez tespit edilen Korona virüsü burun boşluklarından akciğere iniyor. Buradaki tüm hücrelerde ciddi deformasyona yol açıyor. Ancak ilk şiddetli başlamayan  hafif burun tıkanıklığı ve öksürme belirtileri gösterdiğinden kişi korona virüsüne yakalandığının  farkına varmıyor. Bu da virüsün hızla vücutta ilerlemesini sağlayan sürece yol açıyor. Sars virüsü gibi solunum yolu enfeksiyonuna zemin hazırlarken yavaş yavaş akciğerin fonksiyonlarının yitiriyor. Bu virüsler hayvanlardan insanlara nasıl geçtiği henüz bilinmezse de insanlarda ölümlere yol açtığı görüldü. Henüz yeni yaygınlaşmasına rağmen ölümlere neden olan coronavirüsünün kesin bir tedavisi yoktur. Medipol Mega Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bahadır Ceylan korona virüsüne dair merak edilenleri cevapladı:

 CORONAVİRÜSÜ TÜRKİYE’DE VAR MI?

CORONAVİRÜSÜ NASIL BULAŞIR?

Hava ve temas yoluyla insandan insana geçer. Özellikle toplu alanlarda hızla yayılır. Ancak hayvandan insana nasıl bulaştığı henüz belli değil. Coronavirüsü hava ile temas ettikten bir saat sonraya kadarda yaşayabildiğinden ortaya çıktığı ortamlardan uzak durmak gerekir. Bu yüzden Çin havalimanında karantina bölgesinde ciddi bir dezenfekte yapıldı. Ancak uzmanlar gerekmedikçe uçuşların iptal olmasının daha faydalı olacağı yönünde açıklamalarda bulundu. İnsan vücudunda sinüs yollarına yerleşerek devam ediyor. Sars virüsüyle örtüşmesine rağmen ilk günlerde ateşlenmeye neden olmuyor. Vücudun korona virüsü fark ettiği andan itibaren ateşlenme görülür. 

CORONAVİRÜSÜNÜN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Normal grip gibi başlıyor. Ancak 3 gün sonrasında şiddetli öksürük göğüs ağrısıyla devam eder. Kuluçka dönemini tamamladığından vücudun direncini hızla düşürür. Gün geçtikçe ateşlenme,terleme, ağız kuruluğu, balgamlı öksürük, sinüs yollarında tıkanıklık, nefes almakta zorlanma gibi belirtiler yaşanır. Belirtiler gün gün şiddetini artırır. Bağışıklık sistemi antikor üretmesine rağmen bu tamamen vücudun fonksiyonlarını olumsuz etkiler. Aşırı ateşlenmeye maruz kalan kemiklerde ağrılarda görülür. Bazı uzmanlar Sars kadar ciddi bir virüs olmadığını ancak hemen tespit edilmediğinde ölüme yol açacağını vurguluyor.

CORONAVİRÜSÜNÜN TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Virüsün etkileri hastanın bağışıklık sistemine göre değişir. Uzmanlar bazı kişilerde şiddetli belirti yaşanmadan hafif atlatılır. Bunun içinde ilaç tedavisi sağlandığını belirtiyor. Ancak bağışıklığı zayıf olan özellikle C ve D vitamini eksikliği olan kişilerde şiddetli ilerler. Bunun için tedavinin başlangıcında sıvı desteği sağlanır. Çünkü korona virüsü hızla vücutta sıvı kaybına yol açar. Ateş düşürülür. Aynı zamanda ağrılar içinde yüksek dozda ağrı kesiciler verilir. Uzmanlar istirahatın oldukça önemli olduğunu söylüyor. Ayrıca virüsün yaygın olduğu alanlardan uzak durmanın daha sağlıklı olduğu belirtiliyor. 

Global hastalıklardan biri olan kronik yorgunluk toplumda her 4 kişiden 2’sinde görülür. İş ve sosyal yaşamda aksaklıklara neden olan kronik yorgunluk hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki Kronik yorgunluk nedir? Kronik yorgunluğun nedenleri nelerdir? İyi gelen doğal yollar var mı? Bazı araştırmalarda sendrom olarak da geçer. Tüm soruların yanıtı haberin detayında…

Yapılan araştırmalarda birçok durum kronik yorgunluğa neden olur. Bu yüzden uzmanlardan bazıları hastalık olarak görse de bazıları ruhsal durumdan kaynaklandığından sendrom olduğunu savunur. Kronik yorgunluk hem zihinsel hem de fiziksel aktiviteleri olumsuz etkiler. Diğer hastalıklarla aynı belirtileri gösterdiğinden uzmanlar test yapılmasının uygun olduğunu vurguluyor. Kronik yorgunluğa viral enfeksiyonlar, bağışıklık sisteminde problemler ve hormonal bozukluklar neden olur. Genellikle 25 ve 35 yaşları arasındaki kişilerde sıklıkla görülür. Özellikle global çağda bu hastalık kanser hastalığından daha fazla görülmeye başladı. Yapılan bir diğer araştırmada ise kadınlarda daha fazla görüldüğü tespit edilmiştir. Bunun nedenlerinden biride kadınlarda hormonal dengesizliğin daha fazla yaşanmasıdır. Ayrıca birçok hastalıkta kronik hastalığa neden olur. 

KRONİK YORGUNLUĞUN NEDENLERİ NELERDİR?

Kandaki insülin direncinin bozuk olması

Vücudun ihtiyaç duyduğu D ve C vitaminlerinin eksikliği

Sinir sistemindeki hücrelerdeki bozukluk

Bağışıklık sistemin virüslere karşı zayıf olması

Şiddetli kemik ve kas hastalıkları

Ruhsal sorunların sık sık yaşaması

Bağırsak fonksiyonlarında bozukluk

Sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam gibi durumlar kronik yorgunluğa neden olur.

KRONİK YORGUNLUĞUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Kronik yorgunluğa neden olan durumlardan biri sinir sistemlerindeki hücrelerin yeteri kadar vücut içinde fonksiyonlu çalışmamasıdır. Bu yüzden kronik yorgunluk yaşayan kişi konsantre de güçlük çeker. Sürekli olarak mutsuz ve uykulu hisseder. Konuşmakta bile zorlanır. Hatsa ileri zamanlarda tamamen sosyal ortamdan uzaklaşır. Yaşanan en küçük bir nezle ya da gribin bile şiddetli geçmesi yorgunluğun belirtisidir. Hafıza da tutmada güçlük çeker. 

 İYİ GELEN DOĞAL YOLLAR VAR MI?

MEYAN KÖKÜ ŞERBETİ

Meyan kökü içerisinde barındırdığı ‘canlandırıcı tonik’ etkisi sayesinde alternatif tıpta kullanılan bitkilerden biridir. Şerbet olarak tüketilen bu bitki sindirim ve sinir sistemindeki hücreleri yenileyerek yorgunluk ve stres gibi rahatsızlıklara yakalanma riskini azaltır.

ÜZÜM ÇEKİRDEĞİ

Üzüm çekirdeği bilinene en güçlü antioksidanlardan biridir. Vücuttaki oksijen oranını dengeleyerek, karbondioksidin yarattığı rahatsızlığı azaltır. Bu yüzden her sabah bir bardak üzüm suyu içerseniz ya da 20 tane üzümü çekirdeği ile tüketirseniz gün boyu daha dinç kalmanıza yardımcı olur.

CEVİZ

Ceviz hem antioksidan hemde omega-3 yağ asidi sayesinde vücutta enerji bombası etkisi yaratır. Kan akşını dengeleyerek baş ve kalp hastalıklarının risklerini azaltarak vücudun tüm sistemlerindeki hücreleri güçlendirir.  Günde bir avuç tüketilen ceviz gün boyu dinç kalmanızı sağlar. 

Buğday, arpa, çavdar ve yulaf gibi besinlerden dolayı yaşanan çölyak hastalığı hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Yaşam kalitesini düşüren bu hastalık özellikle bağırsakları olumsuz etkiler. Kronik bir alerji rahatsızlık olan çölyak, hemen hemen her yaşta görülebilir. Peki çölyak hastalığı nedir? Çölyak hastalığının belirtileri nelerdir? Çölyak tedavisi var mıdır?

Çölyak hastalığı genellikle 1 yaşından sonra görülme olasılığı artar. Bazı insanlarda buğday, arpa ve çavdar gibi besinlerde bulunan gluten maddesine karşı bağışıklık sistemi olumsuz sonuçlar verir. Normal beslenme de tüketilen bu gıdalar sonucu yaşanan halsizlik, kusma, mide bulantısı gibi belirtiler hastalığa işaret olur. Bunun yanı sıra ilerleyen dönemlerde ciltte dökülme ve kansızlık gibi ciddi sağlık sorunları yaşanır. Bu hastalığın görülme olasılığı oldukça yüksektir. Hastalık Gluten sensitif enteropati olarak da bilinir. Gluten maddesi bağışıklık sistemindeki protein maddeleri tarafından anormal karşılanır. Normal bir bağışıklık sisteminde villus adı verilen madde vücuda giren besinleri enzimleyerek kana ve bağırsaklara yayar. Ancak bu madde artar. Kana karışmaması gereken maddeler karışır. Aynı zamanda bağırsaklara da geçmemesi gereken maddelerin geçmesiyle burada da iltihaplanmaya neden olur. Yani vücudun genel olarak tüm fonksiyonları bozulur. Hastalar ne kadar bu besinlerden tüketirse tüketsin alması gereken faydalı maddeleri alamaz. Çölyak denilen hastalık hakkında halen araştırmalar sürmektedir. Hastalığın alerjik mi yoksa otoimmün olduğu kesinleştirilmedi. Bazı uzmanlar ise iki durumun da hastalığa neden olduğunu vurguluyor. Çünkü bağışıklık sisteminin kabul edemediği çoğu hastalıkların geneline alerjik etkenler neden olur. Bunun yanı sıra da oluşan durumda vücudun metabolojik etkisini olumsuz etkiler. 

ÇÖLYAK HASTALIĞININ NEDENLERİ?

Hastalığın ortaya çıkmasının nedeni henüz kesin değildir. Ancak bazı araştırmalarda genetiksel yatkınlığın olabileceği ortaya çıkartıldı. Çünkü çölyak genellikle ailesinde olanlarda görülür. Bağırsağın sindiremediği gluten maddesini olumsuz karşılayan bağışıklık sistemi de hastalığın yaşanmasına neden olur. Hassas bağışıklık ve bağırsak hastalığa zemin hazırlayan durumlardır.

ÇÖLYAK HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Hastalığın en yaygın kendini gösterme belirtisi aşırı ishaldir

Şiddetli karın ağrısı ve yemeklerden sonra yaşanan karın şişliği

Dengesiz kilo sorunu yaşanması

İştahsızlığa rağmen rahatsız edici bir gaz sorununun oluşması

Çocuklarda görüldüğünde büyüme problemleri 

Her hangi bir travma yaşamamasına rağmen ciltte morarmalar oluşur.

İleri belirtileri arasında gece körlüğü de var.

Yorgunluk, sinirlilik ve depresyon halleri

Tuvalet ihtiyacında artış

Mide bulantısı ve kusma sıklığı

Yer yer cildin bazı tabakalarında dökülmeler

Vücut iskeletinde ağrılar 

Kansızlıkta artış gibi belirtiler yaşanır. 

ÇÖLYAK TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Öncelikle hastalıkta tanı çok önemlidir. Belirtiler kendini gösterdiği andan itibaren bir uzmana başvurulmalıdır. Kan testi yapılır. Teste proteinlerde artış oranına bakılır. Ayrıca alerjik test yapılarak HLA-DQ2 ve HLA-DQ8 maddelerinin seviyelerinde dikkate alınır. Tüm testlerdeki yüksek değerler sonucu uzman doktor endoskopla bağırsaklara bakar ince bağırsakta artan iltihaplanma hastalığı teyit eder. Hastalığın tek seçeneği gluten diyetidir. ani glutensiz bir yaşamdır. Gluten içeren besinler beslenmeden çıkartılır. Bir kaç güne hastanın sağlığı iyiye gider. 

Alternatif tıpta tüketilmesinin oldukça faydalı olduğu vurgulanan kuru üzüm hakkında merak edilen her şeyi sizler için araştırdık. Üzümün kurutularak elde edilen bu besin özellikle sindirim hastalıklarına iyi gelir. Antiseptik madde içeren kuru üzüm, mide ve bağırsaklardan toksinleri atar. Peki Kuru üzümün faydaları nelerdir? Kuru üzüm suyu içerseniz ne olur? Soruların cevabı haberin detayında…

Asmagiller ailesine ait olan üzümün bilimsel adı vitaceaedir. Kültürün en eski meyvesi olan üzümün tarihçesi M.Ö 5000 yılına kadar dayanır. Anavatanı Anadolu olan üzüm ayrıca Asya ve Kafkaslarda da üretimi yapılır. Meyveler arasında en fazla çeşide sahiptir. Ciddi bir ekonomik kaynaktır. Adakarası, aküzüm, çekirdeksiz, kişmiş ve Çavuş gibi isimlerle bulunur. Üzümden birçok yiyecek elde edilir. Pekmez, reçel ve içecek bunlardan bir kaç tanesidir. Aynı zamanda kurutularak da tüketilir. Alternatif tıpta yüzyıllardır bu şekilde hem tüketilip hem de birçok ilaç elde edilmiştir. Kaynatılıp suyu tüketildiğinde mide ve bağırsaklardaki toksinleri temizler. Bağırsak florasını dengeleyerek ishal ve kabızlık gibi sindirim sorunlarının yaşanmasını önler. Bazı alternatif tıp uzmanlarına göre  21 kuru üzümün kaynatılıp tüketilmesi etkili olduğu söyleniyor. Karaciğeri toksinlerden arındıran kuru üzüm suyu her gün tüketilmesi tavsiye edilir. 

KURU ÜZÜMÜN FAYDALARI NELERDİR?

Kanın içindeki nitrik oksit miktarını yükseltir. Böylece kanın katılaşmasını önler. Bu da damarlarda birikimi engelleyerek kalp ve damar hastalıklarının önüne geçer. Bunun yanı sıra kolesterol seviyesini de dengeler. 

Antioksidan bakımından zengin olduğundan bağışıklık sistemini güçlendirir. Hastalıklara karşı direnci artıran kuru üzüm üst solunum yolları hastalıklarına neden olan corona virüslerinin etkilerini de azaltır. Aynı zamanda hücrelerin mutasyona uğramasının önüne geçerek kanser hastalıklarının yaşanmasını engeller.

Bakır ve magnezyum bakımından zengin olan kuru üzüm kemiklerin daha hızlı gelişmesini ve güçlenmesini sağlar. Özellikle ait birikmesini önleyerek romatizmal hastalıkların önüne geçer.

B vitaminleri vücudun enerji oranını yükselterek yorgunluk ve depresyon gibi ruhsal durumların yaşanmasını engeller. Uzmanlar özellikle kapalı ve masa başında çalışanlara kuru üzüm tüketmelerinin sağlıklı olacağını vurguluyor. 

Kuru üzümün içindeki çekirdekler diş yüzeyindeki plakların oluşumunu engeller. Dişlerin daha sağlıklı ve beyaz olmasını sağlar. Ayrıca diş aralarındaki besin atıklarının enfeksiyona neden olmasının önüne geçer.

Sinir hücrelerini güçlendirerek beyinin fonksiyonlarını artırır. Bu da ileri yaşlarda görülme ihtimali olan unutkanlık gibi hastalıkları önler.

Gün içinde bir avuç tüketildiğinde uzun süre tokluk hissi verir. Bu sayede kilo vermek isteyenler tüketebilir. 

KURU ÜZÜM SUYU İÇERSENİZ NE OLUR?

Kuru üzüm içerdiği antiseptik maddeler sayesinde sindirimi kolaylaştırır. Aynı zamanda yemek borusu, mide ve bağırsaklardaki biriken toksin kalıntıları da dışkı ya da idrar yolu ile vücuttan atar. 

Çeşitli sebeplerden dolayı karaciğerin zarından zararlı hücreler birikir. Bir süre sonra bu birikim karaciğerin yağ oranını artırarak ciddi hastalıklara neden olur. Ancak her sabah akşamdan hazırladığınız 21 kuru üzümlü suyu içerek bu riski azaltabilirsiniz. Kuru üzüm suyu karaciğeri temizlemenin yanı sıra zararlı hücrelere karşı da korur.

Bazı yiyecekler ya da hastalık sırasında mide duvarında yaşanan kramplar nedeniyle kusma rahatsızlığı yaşanır. Mide asidi de artıkça bu rahatsızlık hem yemek borusunu hem de ağız sağlığını olumsuz etkiler. Bu durumun yaşanması sırasında bir gün önceden bekletilen kuru üzüm suyu tüketerek mide bulantısı giderilebilir.

Kötü kolesterol seviyesi artıkça kalp ve damar rahatsızlığı yaşanma riski de artar. Uzmanlar, 21 kuru üzümün kolesterol seviyesinin düşürmesinin yanı sıra damar tıkanıklığını da önleyerek kalp rahatsızlığının yaşanma olasılığını azaltır. 

Doğal antioksidan kaynağı olan üzüm vücudu her gün temizleyerek bağışıklığı güçlendirir. Hastalıklar karşısında vücudun direncini artırmasının yanı sıra genç hücrelerin sayısını da artırarak cildin daha parlak ve diri görünmesini sağlar. 

Kanda artan trigliserit hücreleri vücuttaki şeker ve yağlanma oranını da artırır. Bu durum da obezite ve şeker hastalıklarının yaşanmasına davetiye çıkarır. Uzmanlar trigliserit seviyesini düşürmek için günde 21 kuru üzüm suyunun tüketilmesi gerektiğini vurguluyor.

KURU ÜZÜM SUYU NASIL YAPILIR?

400 gram kuru üzüm

4 su bardağı su

YAPILIŞI

Kuru üzümleri önce iyice yıkayınız. Daha sonra bir tencere de suyu kaynatınız. Ardından içerisine kuru üzümleri atınız. Bir gün beklettiğiniz karışımı süzüp içiniz. Uzmanlar bu uygulamayı ayda dört gün üstü üste yapılmasını tavsiye eder. Ayrıca sabah kahvaltınızdan yarım saat önce bu suyu tüketirseniz daha fazla faydasını göreceksiniz. 

Son günlerde artan corona virüsleri bağışıklık sistemini zayıf olan insanları olumsuz bir şekilde etkiliyor. Ciddi sonuçlara neden olan corona virüsünü önlemek için uzmanlar kuru soğan, sarımsak ve pırasa gibi antibiyotik bakımından zengin olan besinler tüketilmesi önerir. Peki Kuru soğanın faydaları nelerdir? Bir hafta boyunca kuru soğan suyu içerseniz ne olur? Soruların yanıtı haberimizin detayında…

Zambakgiller ailesine ait acı bir tadı olan ve içeriğinde yüksek miktara asit bulunan soğan insan sağlığına inanılmaz faydalar sağlar. A, B6, B-Kompleks, C vitaminleri, demir, folik ve potasyum açısından zengin olan soğan birçok hastalığın semptomlarını önler. Uzmanlar düzenli tüketilen soğanın vücudumuzu zararlı bakterilere karşı koruduğu gibi vücudumuzda bulunan zararlı hücrelerin sayısın da azaltığını vurguluyor. Soğan yetiştiriciliği Antik Mısır‘a kadar uzanıyor. Tıbbı tedavide alternatif olarak kullanılan soğan özellikle kaynatılıp suyu tüketilirmiş. Mide asidini dengeleyen, sindirimi kolaylaştıran ve idrar söktüren en etkili besindir.Çin ve Japonya ülkelerinde kuru soğan ilaç olarak görülür. Dünya genelinde ekilip tüketilir. Soğan da tıpkı pırasa ve sarımsak gibi güçlü bir antibiyotiktir. Yüzyıllar boyunca alternatif tıpta kullanılmasının yanı sıra yemeklerinde vazgeçilmez besin kaynağı olan oldu. Ancak bazı uzmanlar aşırı tüketilmesinin sakıncalı olacağını vurguluyor. Bazı alternatif tıp uzmanları ise kuru soğanın özellikle kadınsal hastalıklara doğal ilaç olduğunu belirtiyor. 

KURU SOĞANIN FAYDALARI NELERDİR? 

Kozmetik ürünlerin, ilaçların ve çevresel faktörlerin neden olduğu saç dökülmesini ve saç kıran hastalığını önler. İçerdiği B6 minareli saç dersinin hasara uğramış hücrelerini yeniler. Saç hacmini güçlendirerek ışıl ışıl bir görünüm kazanmasını sağlar.

Güçlü antioksidan ve antibakteriyel maddelere sahip kuru soğan, vücudumuzda oluşma ihtimali olan enfeksiyon bakterilerinin neden olduğu üst solunum yolu hastalıklarının riskini azaltır. 

İçerisinde bulunan selenyum minareli bağışıklık sistemini güçlendirerek, kanser hücrelerine karşı savaşmasını destekler. Aynı zamanda alerjik durumların yaşanma olasılığını engeller.

Bir hafta boyunca düzenli tüketilen kuru soğan suyu, karaciğerdeki yağ oranını azaltır. Böylece akne ve yağlı sivilcelerin oluşmasını önler. Aynı zamanda cildin alt katmanında bulunan dermis tabakasındaki gözenekleri temizleyerek cildin nefes almasını sağlar.

Yapılan araştırmalarda soğan suyunun kan basıncını dengelediğinden; damarı sertleşmesi, kalp rahatsızlıkları ve yüksek tansiyon gibi hastalıklarına yakalanma riskini aza indirdiği gözlenmiştir.

Soğanın içerisinde bulunan GPCS adı verilen madde kemiğin daha güçlü olmasını sağlar. Bu yüzden gelişim çağındaki çocukların, hamile kadınların ve yaşlıların düzenli tüketmesi gerekir. Ayrıca yapılan araştırmalarda soğan suyunun, kemik kırılmasını onarmada da yüzde 70 destek olduğu tespit edilmiştir.

Bazı kadınlarda adet sancıları oldukça yoğun geçer, bazılarında ise bir takım sağlık sorunlarından dolayı adeti gecikir. Düzenli tüketilen soğan suyu bu iki sorununda yaşanma olasılığını azaltır.

– Kanser hastalıklarını önlemede birebir etkisi vardır. Özellikle mide, bağırsak ve kolon gibi kanserler türlerini önler. Sindirim sistemindeki tüm hücreleri yenileyerek fonksiyonlarını geliştirir.

BİR HAFTA BOYUNCA KURU SOĞAN SUYU İÇERSENİZ NE OLUR?

Vücuttaki fazla iltihabı atmada etkili olan kuru soğan suyu, düzenli olarak bir hafta boyunca tüketildiğinde inanılmaz başka faydalarda sağlar. Soğuk havalarla beraber corona virüsleri harekete geçer. Bu da ciddi sağlık sorunlarına yol açar. Yüzyıllardır güçlü bir antibiyotik olan kuru soğan koktuğundan dolayı tüketilmesi tercih edilmez. Ancak bu vücudu virüslere karşı korumasız bırakır. Bu yüzden uzmanlar bu havalarda hem kuru soğanı çiğ hem de  kaynatarak tüketilmesinin fayda sağlayacağını vurguluyor. Bağışıklık sistemindeki antikorların virüslere karşı artıp ateşlenme yapması yerine olan antikorları güçlendirir. Böyle hastalığın daha kolay atılmasını sağlar. Vücut içindeki hücreleri de güçlendirerek organların fonksiyonlarını artırır. Ancak bir hafta boyunca tüketilen kuru soğan suyu kürüne 10 gün ara verilerek devam edilmesi tavsiye edilir. 

SOĞAN HANGİ HASTALIKLARA İYİ GELİR?

Ekim aylarının başında bir hafta düzenli soğan kürü tüketildiğinde kış boyu üst solunum yolları hastalıkları önler.

Prostatit hastalıkların yaşanmasının önüne geçer.

Bağırsaklardaki hücrelerin işlevselliğini artırarak hazımsızlık kabızlığı engeller. 

Hücrelerin yapısını yeniler.

Saç dökülmemesini sağlar. Saç köklerini güçlendirir.

Kalp ve damar hastalıklarını önler.

Kan şekerini kontrol eder.

Kemik ve kas yapısını güçlendirir.

Kronik uykusuzluğu önler.

Tiroid bezlerini düzenler. Hormonları dengeler.

SOĞANIN BESİN DEĞERLERİ;