Şunun için etiket arşivi: SAĞLIK haberleri

Dünyaca tanınan Türk doktor Mehmet Öz, ezber bozan bir açıklamaya imza attı. Ünlü doktor kahvaltının insan sağlığını olumsuz etkilediğini söyledi. En önemli öğün olduğuna dair yapılan açıklamaları doğru bulmadığını açıkladı.

Amerika’da ikamet eden Mehmet Öz, genellikle programlarda boy gösterir. Halen New York Presbyterian Hastanesi’nde Kalp ve Damar Enstitüsü ve Tamamlayıcı İlaç Programını yöneticisi olan Öz’den ilginç bir açıklama geldi. 59 yaşındaki doktor vazgeçilmez olan kahvaltının yapılmasını uygun bulmadığını söyledi.

Öz “Bence 2020’de yapılacak ilk şeylerden biri kahvaltıyı yasaklamak olmalı. Kahvaltı yapmamız gerektiğini düşünmüyorum, bu bir reklam aldatmacası. Ne yazık ki onlarca yıldır bu konudaki dogmaların birçoğu reklamlardan çıktı ve bunlar aslında sağlığımız hakkındaki gerçeklere dayanmıyordu” şeklinde konuştu.

Yavaş yavaş kahvaltının hayatımızdan çıkarılması gerektiğini söyleyen Öz, aç uyanan insanların ise metabolizmadan kaynaklı bir sağlık sorunun olduğunu vurguladı. Ayrıca gece yemeği konusunda da ciddi uyarılarda bulundu. Gece yemeğinin sabah açlığa neden olduğunun da altını çizdi. 

E vitamini bakımından zengin olan fındığın insan sağlığına olumlu katkıları vardır. Uzmanlar genellikle çiğ olarak tüketilmesini tavsiye ettikleri fındığın içindeki doymamış yağ asitleri özellikle cilt hücrelerini yeniler. Ülkemizde Karadeniz olmak üzere yağmurun fazla olduğu yerlerde rahatlıkla yetişen fındık huşgiller ailesinden gelir. Peki Fındığın faydaları nelerdir? Fındık kabuğu ne işe yarar? Dövülmüş çiğ fındıktan her gün bir avuç yerseniz ne olur?

Yüksek yağış isteyen fındığın doğada birçok çeşidi vardır. İçeriğinde doymamaış yağ asitleri, fito kimyasallar, lif ve E vitaminlerinin yanı sıra kalsiyum, potasyum ve magnezyum gibi minerallerde içermektedir. İşlem görmemiş çiğ fındıkta aynı zamanda protein, antioksidan, karbonhidrat, B riboflavin, tiamin, niasin, piridoksin, pantotenik ve çinko da bulunur. Kalp krizinden kandaki şekeri dengelemeye kadar birçok faydası olan çiğ fındık günde bir avuç tüketildiğinde vücudun ihtiyacı olan enerjinin yüzde 100’ünü sağlar. Bunun yanı sıra çiğ fındık cilt ve sindirim içinde oldukça faydalıdır. Ülkemizde fındık üretimini yapan başta Giresun olmak üzere Ordu, Trabzon, Rize ve Artvin gibi şehirler gelir. 

DÖVÜLMÜŞ ÇİĞ FINDIKTAN BİR AVUÇ YERSENİZ…

FINDIĞIN FAYDALARI NELERDİR? 

Yapılan araştırmalarda çiğ fındığın damar duvarlarını koruyarak tıkanmayı önlediği ve bunun sonucunda da kalp damar hastalıklarını engellediği gözlemlenmiştir. Aynı zamanda içeriği E vitamini sayesinde kalp krizi riskini azalttığı ortaya çıkarılmıştır.

Sindirimin daha sağlıklı işlemesi için lif kaynağına ihtiyacı var. Böylece midede öğütme daha kolay gerçekleşir. Bağırsakların daha iyi çalışması sonucunda ishal ve kabız gibi yaşam kalitesini düşüren hastalıkların yanı sıra kanser gibi ciddi sağlık sorunlarının da yaşanma ihtimalini azaltır. Lif sadece sindirimi değil, aynı zamanda kan şekerini de dengeleyerek diyabet riskini ortadan kaldırır.

Yüksek antioksidan sayesinde vücuttaki zararlı hücreleri atıp diğer hücrelerin sağlığını koruyarak yaşlanmayı azaltır. Aynı zamanda vücuda giren UVA / UVB gibi zararlı ışınların ortaya çıkarma ihtimali olan deri hastalıklarının riskini düşürür. Çiğ fındık cildin parlaklığını ve canlılığını da sağlayarak yeniden daha dinç ve genç görünüm kazandırır.

Eklem ve kemiklerde azalan kalsiyum şiddetli ağrılara neden olur. Kramp gibi sağlık sorunları da bu gibi durumlar sonucu ortaya çıkar. Özellikle kas yorgunluğu ve adet dönemlerindeki belirli bölgelerdeki ağrıları azaltmak için magnezyum takviyesi yapılmalıdır. Uzmanlar bu gibi sorunların yaşanmaması için günde bir avuç çiğ fındık öneriyor.

Güçlü antioksidan olduğundan sadece vücuttaki hücreleri yenilemez. DNA’sı bozulmuş ve tümörlü hücrelerin sayısını da azaltarak kanser riskini azaltır.

B6 vitamini bakımından zengin olan çiğ fındık, beyindeki sinirleri harekete geçirir. Bu sinir sinyallerinin düzgün çalışması sonucunda stres ve depresyon gibi rahatsızlıkların yaşanma ihtimalini düşürür. Aynı zamanda bu sinyaller vücut hareketlerinin daha sağlıklı faaliyet göstermesini sağlar.

Yüksek oranda doymamış yağa sahip olan çiğ fındık, günde bir avuç tüketildiğinde uzun süre tok tutar. Aynı zamanda vücuttaki yağlarının da yakılmasını destekler. 

FINDIK KABUĞU NE İŞE YARAR?

Fındık kabuğu hakkında hemen hemen kimsenin bilmediği bir gerçek var. O da inanılmaz faydalar içerdiğidir. Kanserli hücrelerin oluşumunu engelleyen Paclitaxel ve diğer taxanes türevleri barındırır. Bu maddeler sayesinde kanser ilaçlarının yapımına da fındık kabuğu ham madde olarak eklenir. Aynı zamanda E vitamini içeren fındık kabupu kaynatılarak cilt bakım ürünlerine eklenir. Erken yaşlanmayı önleyen fındık kabuğu ihtiyaç olan A ve C vitaminlerinin yüzde 70’ini kolaylıkla karşılar. Fındık kabuğu kaynatılıp suyu tüketildiğinde bağırsak florasını da dengeler. Kan değerlerini dengeleyerek kalp ve damar hastalıklarını önler.

Faydası bakımından çizgi filmlerine bile konu olmuş olan ıspanak hakkında bilinmeyenleri sizler için araştırdık. Kemik yapısını güçlendirmeden konsantreyi artırmaya kadar faydaları olan ıspanak aynı zamanda cilt sağlığını da korur. Peki Ispanağın faydaları nelerdir? 7 gün boyunca ıspanak yerseniz ne olur? Tüm soruların cevabı haberin detayında…

Ispanak karoten-B maddesi açısından zengin olan nadide besin kaynaklarındandır. Ayrıca içeriğinde bol miktarda A, C, K ve E vitaminlerini barındırmasının yanı sıra manganez, demir, magnezyum ve bakır gibi maddeleri de bol miktarda içermektedir. Eski çağlardan beridir alternatif tıpta şifa bitkilerinden biri olarak da kullanılmıştır. Tiamin ve niasin maddeleri vücudumuzda hasara uğramış hücreleri yeniler. Yapılan araştırmalarda uzmanlar 7 gün boyunca belli miktarda ıspanak yemenin vücudumuza birçok fayda sağladığını gözlemlemişlerdir. Asya kıtasında İpek ve Baharat yolu ile tüm dünyaya yayılan ıspanak doğada demir bakımından en zengin bitkidir. Bitki olmasına rağmen yemek ve salatalarda sık sık tüketilir. Ispanak sağlığın yanı sıra cilde de faydası var. Özellikle 11. yüzyıldaki kadınlar ıspanaktan elde ettikleri maskelerle cilt bakımı yaparlarmış. Ayrıca vücuttaki cilt hastalıkları içinde sıcak suyun içine atılır o suda yarım saat beklenirmiş. Tıbbı tedavide sıklıkla kullanılan ıspanağı uzmanlar hamile ve gelişim çağındaki kişilerin tüketmesi gereken önemli bir besin olduğunu vurguluyor. 

ISPANAĞIN FAYDALARI NELERDİR? 

İleri yaşlarda görülme olasılığı yüksek olan kemik erimesini önler. Kemiklerin ve kasların yapısını güçlendirir. 

İçerdiği magnezyum sayesinde metabolizmanın hızla çalışmasını sağlar. Bu sayede diyet yapanlar için ideal bir besindir.

Kandaki hücrelerin seviyesini düzenleyerek yüksek tansiyon veya kötü kolesterol gibi sağlık sorunlarına neden olmasını engeller.

Herkesin bildiği en yaygın faydası kansızlığı önlemesidir. Vücuttaki demir seviyesini dengeleyerek emilimi sağlar. Bu sayede beyin sağlığına da destek olur. Sinir hücrelerini güçlendirerek beynin fonksiyonlarını artırır. Unutkanlık gibi hastalıkları önler.

K vitamini sadece kemikleri değil aynı zamanda diş minesini de güçlendirerek diş kaybını önler.

Cilt sağlığı için gerekli olan A,C,E ve K vitaminleri bakımından zengin olduğundan yaşlanmayı geciktirir. 

Vücutta bulunan hücrelerin yapısını koruduğundan kanser hastalıklarının yaşanmasını engeller.

7 YEDİ GÜN BOYUNCA YERSENİZ NE OLUR?

Ispanak, kalori ve yağ oranı düşük olduğundan diyet listelerinde yerini alan bir besindir. Aynı zamanda içerdiği lif bağırsak ve mide faaliyetlerini olumlu etkilediğinden sindirimi kolaylaştırır. Kabızlık sorununun yaşanma riskini azaltır. Ancak uzmanlar gün içerisinde belli bir miktarda tüketilmesi gerektiğini vurguluyor aksi takdirde fazla tüketilen ıspanağın ishale neden olabileceğini belirtiyor.

Flavonoidler maddesi açısından zengin olan nadir besin kaynaklarından biri olan ıspanak, yağlı ve karbonhidratlı yiyeceklerin vücutta arttırdıkları zararlı toksin oranını azaltır. Yapılan araştırmalarda ıspanağın cilt ve mide kanserine neden olan zararlı hücrelerin oluşmasını engellediği de ortaya konmuştur.

Günümüzde bilgisayar, televizyon ve telefonların ışıklarından kaynaklı yaşanan göz rahatsızlıklarına da iyi gelen besinlerden biridir. Özellikle bozulan retinanın ışığı kırmadan sarı noktaya geçmesi ile oluşan astigmat rahatsızlığının riskini azaltır. 

Süt ve süt ürünlerine alerjisi olan kişilerin protein eksikliğini gidermede alternatif besinlerden biridir. İçerdiği K vitamini kemik sağlığını korur. Ayrıca kas dokularında meydana gelen kollajen eksikliğini de giderir. Özellikle 7 gün boyunca çiğ tüketildiğinde etkisi daha fazladır. 

Vücudun oksijen ve su oranının azalmasına bağlı demir eksikliği meydana gelir. Demir eksikliği de bünyenin zayıflamasına neden olur. Doğada demir açısından en zengin besinlerden biri olan ıspanak bu eksikliği gidermede etkilidir. Bazı uzmanlar günde bir tabak tüketilen ıspanağın kırmızı etin yerine geçtiğini belirtiyor. 

ISPANAĞIN ZARARI VAR MI?

Aşırı tüketildiğinde vücuttaki enzimleme oranını artırarak asitlenmeye neden olur. Bu da ıspanak zehirlenmesine yol açar. Bunun yanı sıra gaz sıkışmasına ve karın şişkinliğine neden olur. Ayrıca bağırsakların fonksiyonunu hızlandırarak ishal yapar. Uzmanlar gut gibi hastalığa sahip olan kişilerin kontrolle tüketmesini söyler. Böbreklerdeki kalsiyumu artırdığından aşırı sıvı kaybına yol açar. 

Geçtiğimiz günlerde Justin Bieber Lyme hastası olduğunu söyledi. Bunun üzerine gözler Lyme hastalığının ne olduğuna çevrildi. Genç şarkıcı zor yıllar geçirdiğini hem psikolojik hem de nörolojik olarak ciddi sağlık sorunları yaşadığını açıkladı. Peki Lyme hastalığı nasıl ortaya çıkar? Lyme belirtileri nelerdir? Lyme hastalığı tedavisi var mıdır? Sizler için Lyme hastalığına dair merak edilenleri araştırdık.

Genellikle Ixodes ricinus kene türünün ısırması sonucu vücuda yerleşen borrelia burgdorferi sensu lato virüsünün neden olduğu hastalığa Lyme denir. Grip benzeri belirtilerle kendini gösteren ancak ilerleyen süreçte ciddi nörolojik sorunların çıkmasına neden olur. Ağır eklem ağrılarıyla devam eder. Ülkemizde 5 milyon insandan fazla kişide bu hastalığın olduğu tahmin edilir. Hastalık ilk kez 1975 yılında Connecticut Old Lyme kasabasında ortaya çıktığından hastalığın adı Lyme oldu. Bazı hastalıkları taklit ederek ilerler. Bu yüzden erken dönemde hemen tespit edilmesi mümkün değildir. Hastalığa yakalanan kişiler kronik yorgunluk sendromu, fibromiyalji ve depresyon gibi sağlık sorunları yaşadığı düşünülür. Birden bu hastalığa dair merakların artmasının nedeni ise; Genç popçu Justin Bieber’in açıklaması oldu. Bieber “Birçok insan Justin Bieber’in aşırı derece meth vs kullandığını söylüyor. Bana Lyme hastalığı teşhisi konduğunu anlayamadılar bile. Sadece bu değil; cildimi, beyin fonksiyonlarımı, enerjimi ve tüm sağlığımı etkileyen mononükleoz (halk arasında ‘öpücük hastalığı’) vardı bende” şeklinde konuştu.

LYME HASTALIĞI NASIL ORTAYA ÇIKAR?

Yeşil ve ağaçların fazla olduğu yerlerde yaşayan kenelerin ısırılması sonucu insan vücuduna geçen virüsün neden olduğu bir hastalıktır. Hastalığın hızla ilerlemesindeki en büyük etken 1 kenenin en az 24 saat boyunca ciltte kalması gerekir. Kenenin kalma süresi artıkça hastalığın yerleşip yaygınlaşması da o kadar artar. Ormanlık alanlar dışında hayvanlarla beraber yaşayan kişilerinde bu hastalığa yakalanma oranı yüksektir. 

LYME HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Isırılan bölgede göz büyüklüğünde bir kabarıklık ve şişlik oluşur. Kabarıklık yavaş yavaş delinir. Orta kısmı beyaz olur.

Ortalama 3 ya ya 30 gün içerisinde cilt yüzeyinde isilikler oluşur. İsiliklerde kaşıntı ya da ağrı yoktur.

Her insanda farklı olur bu süreç kimisinde sadece bir bölgede olurken bazılarında ise tüm vücudu kaplar.

Yukarıdaki belirtiler gözle görülür. Ancak gözle görülmeyen ve gribe benzer belirtiler de yaşanır. Kısa ataklar, titremeler, yorgunluk ve baş ağrısı gibi sağlık sorunları yaşanır. 

LYME HASTALIĞI TEDAVİSİ VAR MIDIR? 

Belirtiler şiddetini artırdığında bir uzmana başvuran hastaya ilk etapta kan testi yapılır. Bunun yanı sıra Lyme’den şüphelenen doktor virüsü tespit etmek için ELISA testleri, western blot testleri ve PCR gibi testler uygular. Ancak büyük problem bu testler sonucu bile virüsün çıkma olasılığı düşüktür. Çünkü virüs ilk etapta bağışıklık sistemini etkilemez.  Hastadan daha sonra idrar ve sıvap örnekleri alınır. Erken teşhis edildiğinde antibiyotik tedaviye başlar. Ancak bu süreç yaş ve cinsiyete göre değişir. Hamile ve çocuklara farklı tedaviler uygulanır. Hastaya antibiyotik dışında başka ilaçlar vererek de virüsün neden olduğu şiddet azaltılmaya çalışılır. 

Çam ağacı ailesine ait olan köknar ağacından toplanan çam sakızının faydalarının ne olduğunu biliyor musunuz? Yüzyıllardır alternatif tıpta ve çeşitli şekillerde kullanılan çam sakızı hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Kuru öksürükten akciğer iltihaplanmasına kadar birçok hastalığa doğal şifa olan çam sakızına dair her şey haberin detayında…

Çam ağacı ya da çam ağacı ailesine bağlı olan köknar ağacından elde edilen sakızın rengi  bala benzer. Ancak kıvam olarak biraz daha sert olan çam sakızı, ağır kokusu vardır. Tadı da acı olan çam sakızı, çiğnendikçe mor rengini alır. Aynı zamanda çiğnedikçe sertlik oranı artar. Her mevsim yeşil kalabilen köknar ağacı, 300 yıl boyunca yaşar. Köknar ağaçları yukarı doğru uzar. Kozalakları olan köknar ağacının gövdesindeki kabukların altında sakız oluşur. Göknar olarak da bilinen köknar ağacı, nemli iklimlerde yetişir. Eski çağlardaki insanlar köknar ağacı için şifacı derler. Çünkü ağacın sakızından yapraklarına reçinesine kadar her yeri faydalıdır. Köknar ağacının içinde D, B12, A vitaminlerinin yanı sıra kalsiyum, sodyum ve şeker bulunur. Bu sayede sakızda da aynı değerler bulunmaktadır. Güçlü bir antioksidan olan çam sakızı iltihabı vücuttan kolayca söküp atar. Akciğerleri yenileyen çam sakızı, özellikle öksürüğe iyi gelir. Kilosu adeta altınla yarışan çam sakızı, Artvin’de kilosu 600’den satılır. Toz hale getirerek balla karıştırılan çan sakızı kanser hastalıklarını önler. Aktarlarda satılan çam ağacı sakızı, doğal ilaç olarak da kullanılır. 

ÇAM SAKIZININ FAYDALARI NELERDİR?

En yaygın faydası ağız ve diş sağlığınadır. Çiğnendikçe besin atıklarını tükürük yoluyla atan çam sakızı, dişlerin beyaz kalmasını sağlar. Diş çürümesini de önleyen çam sakızı aynı zamanda ağız içi yaralara da iyi gelir. 

Midenin asit oranını düşüren çam sakızı ülser ve gastirit gibi hastalıklara fayda sağlar. Yemek sonrası bu tarz hastalık yaşayanlara tavsiye edilir. Aynı zamanda  karın şişliği sorunu içinde olur. 

Güçlü bir antioksidan olan çam sakızı, solunum yolu hastalıklarına da iyi gelir. Özellikle akciğeri temizler. Solunum sorunlarında doğal ilaç olan çam sakızı, öksürüğü de keser. Balgam söktürücüdür. 

Yüzyıllardır yaralar için doğal ilaç yapılan çam sakızı, aynı zamanda kozmetik ürünlerde ham madde olarak kullanılır. Cilt hücrelerini hızla yenileyen çam sakızı, kırışık ve kuruluğa da iyi gelir. Cildin parlaklığını artırır.

Yüksek miktarda A vitamini içerdiğinden göz sağlığına da iyi gelir. İleri yaşlarda azalan göz vitaminlerini artırarak katarak ve kuruluk gibi hastalıklara fayda sağlar. 

Yapılan araştırmalarda çam sakızı tozu ve balı vücuttaki hücrelerin mutasyona uğramasını önler. Böylece kanser hastalıklarının yaşanmasının önüne geçer. 

Dünya nüfusunun yüzde elliden fazlasının tükettiği ekmek insanda bir takım sağlık komplikasyonlarına neden olur. Ancak bu sağlık sorunu aşırı tüketildiğinde meydana gelir. Uzmanlara göre ekmeğin düzenli ve aşırıya kaçılmadan tüketilmesi gerekir. Peki ekmek zararlı mıdır? 1 hafta boyunca ekmek yemezseniz ne olur? Sadece ekmek ve suyla yaşayabilir miyiz? Sizler için ekmek hakkında merak edilenleri araştırdık. Tüm soruların yanıtı haberin detayında…

Üç işlem sonucu hazırlanan ekmek, un tuz, su ve maya gibi besinler bir araya getirilerek yoğurulur. Daha sonra mayalanması beklendikten sonra pişirme işlemine geçilir. Mayanın içerdiği maddeler unun içerisinde çözülür. Bu da şeker oranını artırır. Bu şeker vücuda enerji verdiği kadar vücudun şeker oranını artırır. Aynı zamdan tadı güzel olsun diye içerisine katılan yağ ya da tereyağı kilo almaya neden olur. Buğday öğütülerek elde un zamanla kullanım alanlarına döndürülmüştür. Orta doğu’da ilk kez yapılan ekmek için önceleri özel taşlar hazırlanırmış. Yayıldıkça yöreden yöreye pişirilme şekli değişen ekmek aynı zamanda içeriğine konulan malzemeler de değişmiştir. Ülkemizde genellikle beyaz yapılan ekmekte lif ve tuz oranı yüksektir. Ancak diğer besinlerin aksine ekmekte bulunan lif sindirimde öğütülmesi oldukça güçtür. Ayrıca tuz içeriği fazla olduğundan vücuttaki sıvı oranını azaltır. Uzmanlar özellikle metabolizması yavaş olan kişilerin ve 25 yaş sonrasındaki kişilerin ekmeği azaltmasını tavsiye eder. Yapılan araştırmalar sonucunda bir hafta boyunca ekmek tüketilmediğinde vücutta bazı deformeler ortaya çıkmıştır. Uzmanlar ekmeğin azaltılması gerektiğini fakat tamamen hayatımızdan çıkarıldığında ise olumsuz etkiler yaratabileceğini vurguluyor. Ekmek tüketiminde mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır.

SADECE EKMEK VE SUYLA YAŞAYABİLİR MİYİZ?

Vücudumuz inanılmaz bir sistem üzerine kuruludur. Kendi kendine ürettiği bazı maddeler olduğu gibi doğada da yetişen bir takım meyve ve sebzelerden elde edilmesi gereken vitaminler vardır. Bunlar sayesinde vücudun fonksiyonları düzgün işler. Bu yüzden sadece bir besin tüketerek yaşamak mümkün değildir. Örneğin mide ve bağırsak sağlığını korumak için lif bakımından zengin besinler tüketilmelidir. Lif bağırsak florasını korur. Sindirimi düzenler. Sadece ekmek ve suyla yaşamak vücudu sağlık açısından zorlar. 

EKMEK ZARALI MIDIR? BİR HAFTA BOYUNCA EKMEK YEMEZSENİZ NE OLUR?

Bağırsaklar zararlı mikroorganizmalarla savaşmak için life ihtiyaç duyar. Vücudun ihtiyacı olan lif miktarı her ne kadar bazı besinler tarafından karşılanıyor olsa da ekmek lif oranını karşılamada en sağlıklı besindir. 

Karbonhidrat maddesi vücudun ihtiyacı olan enerjiyi sağlar. Bir hafta ekmek tüketilmediğinde vücudun ihtiyacı olan karbonhidrat oranı azalır. Aynı zamanda karbonhidratsızlıktan deforme olan sinir sistemi; yorgunluk, stres ve sinirilik hali gibi sağlık sorunlarına neden olur. 

Ekmek vücudun aynı zamanda şeker oranını dengeler. Şeker oranı düşen kişi tatlı krizleri yaşar. Aşırı miktarda tüketilmek istenen tatlı türü yiyecekler ise zamanla dengesiz kilolara neden olur.

Ekmek uzun süre tok tuttuğundan vücut gün içerisinde başka besinleri tüketmeye ihtiyaç duymaz. Ancak ekmek tüketilmediğinde kişi her besini tüketmek ister. Bu durum kimi insanda kiloya neden olurken kimisinde ise; gaz, ishal, mide krampları, şişlik ve kabız gibi rahatsızlıklar neden olur.

BEYAZ EKMEK YERİNE TAM BUĞDAYLI EKMEK TÜKETMENİN YARARLARI

Beyaz ekmeğe göre daha çok çiğneme isteği olduğundan az yemek yemeye neden olur.

Bağırsak ve midenin daha hızlı çalışması için posaya ihtiyaç duyulur. Tam buğday ekmeği bu bakımdan oldukça faydalıdır.

Emilimi vücutta yavaş olduğundan uzun süre tokluk hissi verir.

B vitaminleri bakımından beyaz ekmeğe göre daha zengindir. Bu özelliği sayesinde beyin fonksiyonlarına oldukça fayda sağlar.

Herkesin baharatlığında bulunan eşsiz kokusu ve lezzeti ile yemeklere farklı bir tat katan karabiberin kökeni Hindistan’a kadar uzanıyor. Beyaz ve yeşil gibi biberlerin tohum halleri kurutulup ufalandığı hale karabiber denir. Küçük yuvarlak gibi olan bu baharat alternatif tıpta özellikle üst solunum yolları hastalıklarında sıklıkla kullanılır. Peki karabiberin faydaları nelerdir? Karabiber tohumu ne işe yarar? Karabiber-Limon karışımı neye iyi gelir? Sizler için karabiber hakkında merak edilenleri araştırdık.

Kökeni Hindistan’a dayanan karabiber yuvarlak meyveler olan piperaceaenın kurutularak ufalanıp baharat olarak yemeklerde ve ilaçlarda kullanılır. Sıcak iklimlerde rahatlıkla yetişebilen karabiber meyvesinin aynı zamanda beyaz olanı da bulunmaktadır. İçeriğinde potasyum, magnezyum, demir, K ve C vitaminleri bakımından oldukça zengindir. Güçlü bir anti inflamatuar olan karabiber, vücudun ihtiyacı olan A vitaminin de yüzde 70’ini karşılayabilir. Kendine hoş kokusu ve tadı olan karabiber, Türk mutfaklarının vazgeçilmez baharatlarındandır. Özellikle tadı bakımından keskin olan karabiber, alternatif tıpta ilaç olarak tüketilirmiş. Boğaz enfeksiyonları, üst solunum yolları hastalıkları ve iltihaplanma gibi sağlık sorunlarında kullanılan doğal ilaçların başında gelir. C vitamini bakımından da zengin olduğundan güçlü bir antioksidandır.

KARABİBER TOHUMU NE İŞE YARAR?

KARABİBERİN FAYDALARI NELERDİR?

Devamlı öksürük ve soğuk algınlığında vücutta artan enfeksiyonlu hücreler, kemiklere yerleşerek vücudun halsiz olmasını sağlar. Boğazda kaşıntıya neden olan iltihaplanmayı artırır. Ancak karabiber içerdiği C vitamini sayesinde enfeksiyonlu hücreleri vücuttan atar. 

Diyet lif içeren karabiber sindirime ve kilo vermede de kolaylık sağlar. Hazırlanan salatanın içerisine eklenen karabiber metabolizmayı hızlandırır. Ya da yoğurtla beraber karıştırılıp tüketildiğinde mide asidini dengeler. Bağırsak florasını azaltır. Kabızlık ve ishal rahatsızlıklarının yaşanmasını önler.

Güçlü bir antioksidan olduğundan vücuttaki serbest radikalleri vücuttan atar. Böylece hücrelerin deforme olmasını engeller. Hücrelerin mutasyona uğramasının önüne geçerek kanserli hastalıkların oluşmasını önler.

Karabiber enfeksiyonlu hücrelerin oluşumunu önler. Bu sayede ağızda ve dişte biriken mikropların birikmesinin önüne geçer. Diş çürümesini engeller. Ayrıca dişlerin sararmasının önüne geçer.

Zerdeçal, karabiberi ve bal karışımı hem akciğeri temizler hem de sigara içme isteğini azaltır. Vücuttaki nikotin isteğini azaltan bu karışım aynı zamanda deforme olmuş hücreleri de yeniler. 

Modern çağda en sık görülen ruhsal sorunlardan olan stres ve depresyonun etkisini azaltmak ve sinir hücrelerini yatıştırmak için karabiber birebir fayda sağlar. Antidepresan etkisi gösteren karabiber, beyne giden sinirlerin daha sağlıklı çalışmasını destekler. 

Göz sağlığı için en etkili vitamin A vitaminidir. A vitamini özellikle korneayı korur. Görme yetisini artırır. Bu yüzden vücut günlük A vitaminine ihtiyaç duyar. Karabiber bu bakımdan en etkili besindir. 

Hem cilt hem de saç sağlığı için fayda sağlayan karabiber, saç dökülmesi ve kepek sorunlarının önüne geçer. 

KARABİBER-LİMON KARIŞIMI NEYE İYİ GELİR?

Kronik rahatsızlıkları olanların bu karışımı tüketmeden bir uzmana danışması gerekir. Aksi halde bu karışım kan basıncını artırabilir. Yüksek tansiyona zemin hazırlayabilir. Bunun dışında bu karışım hızlı kilo vermek isteyenler ideal bir karışımdır. Ayrıca bu karışım yemek borusundan bağırsaklara kadar olan kısmı temizler. Mesane de kum ve taş oluşumunun önüne geçer. Vücudu temizleyerek hastalıklara karşı bağışıklığı güçlendirir. 

Herkes de görülme oranı olan kalp krizi, zamanında müdahale edilmediğinde ölümle bile sonuçlanabilir. Aniden yaşanan kalp krizi diyabet, aşırı kilo, hareketsiz yaşam ve kötü beslenme gibi durumların etkileriyle yaşanma olasılığı artar. Gençlere oranla yaşlıların daha kolay atlattığı kalp krizi hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki Kalp krizi nedir? Kalp krizi belirtileri nelerdir? Kalp krizi tedavisi var mıdır? Tüm soruların cevabı haberin detayında…

Kendiliğinden kasılarak pompa işlemi yapan kalp vücudun vazgeçilmez organları arasında ilk sırada yer alıyor. Görevi vücuttaki kanı pompalamak olan kalbin ayrıca metabolizma faaliyetlerini düzenlemek, atık hücreleri vücuttan atmak, ısıyı dengelemek ve vücudun asit baz düzenini sağlamaktır. Göğüs boşluğunda iki akciğer arasında diyafram kasının üstünde yer alır. Kalbin kasları vücutta bulunan diğer kaslardan daha farklıdır. çizgili olan kalp kasları hareketlendikçe kulakçık ile karıncık arasındaki kapakçıkların açılıp kapanır ve kalbin ritimli sesi duyulur. Vücutta yaşanan herhangi bir komplikasyon kalbin sağlığını etkiler. Özellikle kalbe gelen damarların alınan besinlerden ötürü hasara uğraması kalp kaslarının kasılmasına neden olur. Aşırı yağlı ve karbonhidratlı besinler kandaki kötü kolesterol seviyesini artırır. bunun sonucunda damarların iç kısmında yağ birikmesine yol açar. Biriken yağlar kan akışını olumsuz etkiler. Kalbe ulaşamayan kan sağlık sorunlarına zemin hazırlar. Bu sağlık sorunlarından ilki de kalp krizidir. Sağlık Bakanlığının verilerine göre ülkemizde her yıl 200 bin kişi kalp krizi nedeniyle vefat ediyor. 

KALP KRİZİ NEDENLERİ NELERDİR?

Aşırı nikotin kanın pıhtılaşmasını artırır. Bu da kalp krizine zemin hazırlar. Uzmanlar bu yüzden sigara tüketen kişilerin kalp krizi yaşama riski fazladır.

Ailede birinci derece olanlarda daha önceden kalp krizi yaşanması.

Sakatat, sucuk, salam, sosis, kırmızı et, kızartma, kalamar, midye, karides, tam yağlı süt ürünler, mayonez, kaymak, krema ve tereyağı gibi besinlerin kolesterol bakımından zengin olması kalp krizine davetiye çıkartır.

Kandaki şeker oranının artması, insülin dengesinde bozukluğun yanı sıra sağlıksız beslenme ve fiziksel hareketsizlikte kalp krizi nedenleri arasındadır.

Vücudun toksinlerden arınmasını sağlayan karaciğer, kendini yenilemediğinden aşırı derece de  C-reaktif protein, homosistein, fibrinojen ve lipoptotein A maddeleri üretir. Bu da kalp krizi sebebi olur.

Aşırı stres ve depresyonda kalp krizine yol açar. 

KALP KRİZİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

En belirgin belirtisi kalp ağrısıdır. 

Göğüste yaşanan acı ve sıkışma hissi

Nefes almakta zorlanma

Sol koldan başlayan şiddetli bir ağrının çeneye, boyuna, omuzlara ve karına kadar inmesi gibi belirtilerle kendini gösterir.

KALP KRİZİNİN TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Belirtilerin şiddeti artan hemen bir uzaman görülmelidir. Kriz başladıktan ortalama 15 dakika yarım saatte etkisini artırır. Kalp krizinde ölüm riski yüksektir. Kalp krizini hissettiğiniz an su dışında herhangi bir şey tüketmekten uzak durmak gerekir. Kardiyoloji uzmanının müdahale ettiği hastada doktor herhangi bir durum gördüğünde anjiyo yapabilir. Daha sonrada ilaç kullanıp kullanılmayacağı yapılan tetkiklere bakılarak uzman tarafından onay verilir. Bunun dışında uzmanlar düzenli yürüyüş ve antioksidan içeren domates gibi besinlerin bol bol tüketilmesini tavsiye eder. 

Türk mutfaklarının vazgeçilmez lezzeti olan patlıcanın insan sağlığına inanılmaz faydaları vardır. Nikotin bakımından oldukça zengin olan patlıcan aynı zamanda vücudun ihtiyacı olan nikotinin yüzde 80’ini kolaylıkla karşılar. Peki patlıcanın faydaları nelerdir? Patlıcan suyu ne işe yarar? Patlıcan saplarının çöpe atılmaması konusunda uzmanlar uyarıda bulunuyor. Özellikle basur hastalığında doğal ilaç olarak önerilir. Haberin detayında patlıcana dair merak edilenleri bulabilirsiniz.

M.Ö. 5’inci yüzyılda ilk kez Hindistan’da yetiştirilmiştir. İpek yolu ticareti ile Afrika ve Doğu Avrupa’ya yayılan patlıcan, küçük bir ağaç kadar büyüyen çiçeklerden ortaya çıkar. İlk yetiştirildiği yıllarda süs bitkisi olarak kullanılan patlıcan yıllar içinde yiyecek olarak tüketilmiş ve çeşitlendirilmiştir. İçeriğinde çok az miktarda nitokin barındırmasına rağmen tüketilen tek besindir. 100 gram patlıcanın içinde kalori değeri 24, 1.1 gram protein, 2 gram yağ, ve 5.5 gram karbonhidrat vardır. Vitamin içeriği bakımından ise; 100 gramında 30 IU A vitamini, 0.4 mg B1 vitamini, 0.5 mg B2 vitamini ve 5 mg C vitamini bulunur. Ülkemiz birçok mevsimi yaşadığı için ve birçok toprak türüne sahip olduğu için patlıcan yetiştirmekte de diğer ülkelere göre ön sıralardadır. Ayrıca tüketiminde de diğer ülkelerden daha öndeyiz. Patlıcanın gövdesinin olduğu kadar sapı da faydalıdır. Sapı topraktan gelen tüm vitamin ve mineralleri barındırdığından saplar kaynatılıp tüketildiğinde başta hemoroid olmak üzere cilde, saçlara ve bağışıklığa kadar birçok fayda sağlar.

PATLICAN SUYU NE İŞE YARAR?

PATLICAN SAPLARINI SAKIN ÇÖPE ATMAYIN!

Patlıcan sapı içerdiği B2 ve A vitaminleri göz sağlığında oldukça etkilidir. Yüksek miktarda vitamin barındıran patlıcan sapı, 5 gün boyunca düzenli tüketildiğinde göz sinirlerinde deforme olmuş hücrelerin kısa sürede yenilenmesini destekler. Bunun yanı sıra çevresel faktörlerden dolayı zayıflayan korneanın da kuvvetlenerek görme kaybını ortadan kaldırır.

Güçlü bir lif kaynağı olan patlıcan sapı, sindirim sisteminin daha rahat çalışmasını sağlar. Ayrıca içerisinde yağ oranı az olduğundan patlıcan sapı kaynatılıp tüketildiğinde zayıflamaya yardımcı olur. Doyurucu etki veren patlıcan suyu, kahvaltıdan önce tüketildiğinde kabızlık gibi yaşam kalitesini düşüren rahatsızlıkları önler. Ayrıca bağırsaklardaki zararlı bakterileri vücuttan atar. Tüm sindirimi yenilemede etkili olan patlıcan, mide asidini dengelemede etkili olan besinlerden biridir. Bu özelliği sayesinde ülser, reflü ve gastrit gibi rahatsızlıkların yaşanmasını önler.

Ayrıca ıspanaktan sonra demir bakımından en zengin olan besin patlıcanın sapıdır. Demir maddesi vücuttan azaldığında kansızlık gibi rahatsızlıklara neden olur. Bu da yorgunluk, stres ve depresyon gibi ruhsal rahatsızlıkları önlemenin yanı sıra kemiklerin genişlemesini sağlar. Patlıcan sapının suyunu uzmanlar, özellikle ergenlik, regl ve hamilelik dönemlerinde tüketilmesini öneriyor. 

Antioksidan bakımından zengin olduğundan vücuttaki tüm toksinleri idrar yolu ile atar. Özellikle karaciğerde biriken yağlı toksinlerin birikmesini önler. Bunun yanı sıra cilt hücrelerinin de yenilenmesinde etkili olan patlıcan, cildin daha parlak ve genç görünümlü olmasını destekler. 

Patlıcan sapı ayrıca insülin seviyesini de dengeleyerek şekerin aniden yükselmesini engelleyerek şeker hastalığının yaşanma riskini azaltır.

Günümüzde yaygın olan ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen hemoroid yani basur hastalığına iyi gelir. 4 adet patlıcan sapı ve 4 su bardağı su bir tencerede iyice kaynatın. iyice kaynayan bu suyun kapağını açmadan ocaktan alın ve soğumaya bırakın. Daha sonra soğuyan suyu süzgeçten geçirip suyu bir kaba koyup kaldırın. Sabah kahvaltılarından önce bir bardak tüketin. Bu sadece hemoroide değil yukarıda saydığımız diğer tüm hastalıklara iyi gelir.

PATLICANIN FAYDALARI NELERDİR?

Vücudun demir emilimini destekler. Anemi gibi ciddi sağlık sorunlarını önler.

Kalorisi düşük, lif oranı yüksek olan patlıcan kilo vermek isteyenler için ideal bir besindir. 

Ayrıca içerdiği lif sindirimi kolaylaştırdığından bağırsak hastalıklarının önüne geçer. Günümüzde giderek yaygınlaşan kolon kanserinin yaşanmasını engeller.

Sigara bırakmada en etkili besindir. Çünkü içeriğinde doğal nikotin barındırır. 

Anti bakteriyel etkisi sayesinde serbest radikallerden vücudu arındırır. 

İçerdiği C vitamini sayesinde cildin parlak ve canlı görünmesini sağlar. 

Beyindeki sinir hücrelerinin azalmasını engelleyerek, ileri yaşlarda görülme ihtimali olan unutkanlığı önler.

Son bir aydır hastanelerde artan vakalar nedeniyle Sağlık Bakanlığı domuz gribine dair ciddi uyarıda bulundu. Yüksek ateşe neden olan hastalık normal gribin iki katı ağır geçiyor. Sonbahar ev kış aylarında yaygın olan Domuz gribine neden olan H1N1 virüsü hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Kıtalar arası hızla yayılan ve gerekli önlem alınmadığında ölüme neden olan Domuz gribine geçtiğimiz günlerde şarkıcı Sertap Erener’de yakalandı. Erener, günlerce neler yaşadığını anlattı. Peki Domuz gribi nedir? Domuz gribinin virüsü belirtileri nelerdir? Domuz gribi tedavisi var mıdır?

Son olarak artan grip hastalıkları ile halk arasında en merak edilen virüsü H1N1 oldu. Bu virüse halk arasında domuz gribi denir. Viral bir hastalık olan domuz gribi ilk olarak Meksika ve Amerika’da görülmüştü. Tüm dünyaya daha sonra yayılan virüs bağışıklık sistemini oldukça olumsuz etkilemektedir. Hava yolu ile bulaşma ihtimali olan virüs mevsimsel griplerle aynı süreçte ve aynı döngüde başlar. Ancak diğer griplere nazaran daha ciddi olan domuz gribi bağışıklığı tamamen güçsüz hale getirerek vücudun direncini kırar. Erken müdahale edilmediğinde hastada ciddi sağlık komplikasyonlarına yol açar. En belirgin belirtisi ise yüksek ateştir. Geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabında domuz gribi olduğunu duyuran Sertap Erener 6 gün hastalıkla boğuştuğu anları anlattı.Yoğun bir konser temposunda hastalığa yakalanan şarkıcı önceleri faranjit yaşadığını sandığını ancak geçmeyince bir uzmana görülerek domuz gribi olduğunu öğrendi. Ayrıca Erener, toplu taşıma alanları ve araçlarının hastalıklarla dolu olduğu bu yüzden bol bol dezenfekte ve C vitamini önerdi. 

DOMUZ GRİBİNİN NEDENLERİ NELERDİR?

Hastalık insanlarda gerginliğe neden olduğundan domuz gribi olarak adlandırılmıştır. Hastalığa neden olan H1N1 virüsü bağışıklığı tamamen ele geçirir. Virüs domuzlarda görülen bir hastalıktır. Daha sonra mutasyona uğrayan virüs diğer hayvanlara son olarak da insanlara bulaşmaya başladı. İlk olarak 2009 yılında Meksika’da görülen domuz gribi, hızla yayıldı. Virüs domuz eti tüketenlerde sıklıkla görülse de yaygınlaşması solunum yoluyla medyana gelir. İslam ülkelerinde domuz eti tüketilmemesi ancak hastalığın yaygınlaşmasının nedeni de bundan kaynaklıdır. Özellikle kıtalar arası yolculuk yapan bireyler tehlike altındadır. Ülkemizde 2019 yılının Kasım ayında başlayan vakalar da geçtiğimiz günlerde ciddi bir artış yaşandı. Uzmanlar toplu alanlar konusunda uyarıda bulundu. Ayrıca Sağlık Bakanlığı maske ile dolaşılmasını tavsiye ediyor. 

DOMUZ GRİBİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Göğüs ağrısına bağlı nefes darlığı

En yaygın belirtisi yüksek ateş

Tüm vücutta ağrı ve halsizlik

Baş ağrısı akabinde gelişen bilinç kaybı

Şiddetli boğaz iltihabı ve koyu renkte burun akıntısı

İltihaba bağlı gelişen kuru öksürük

Vücut ısısında ani değişimler ve yorgunluk gibi belirtilerle kendini gösterir.

Bağışıklığı hastalıklara karşı daha önceden zayıf olan kişilere yerleşen virüs daha ciddi sonuçlara neden olabilir. Yakın zamanda yoğun bakımına alınan şarkıcı Serdar Ortaç’ın kardeşinde görüldüğü gibi ciddi boyutlara yol açar. 

DOMUZ GRİBİNDEN NASIL KORUNUR?

İlk olarak Sağlık Bakanlığının da önerdiği domuz gribi aşısından yapılmalıdır. Toplu alanlarda sıklık eller dezenfekte edilmelidir. Gün içerisinde sürekli vitamin tüketilerek bol bol dinlenmeli ayrıca güzel bir uyku çekilmelidir. Bulunan alanlar havalandırılmalı ya da hava alınmaya çıkılmalıdır. Gribin belirtileri ile beraber hemen bir uzmana görünmelidir. 

DOMUZ GRİBİ TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Virüs oldukça tehlikelidir. Çünkü vücuttaki tüm hücre ve DNA’ların genleriyle oynayarak bozulmalarına neden olur. Bu yüzden hafif belirtilerde bile bir uzamana danışılması gerekir. En belirgin belirtisi ateşlenme olan hastalık, burundaki mukuzdan örnek alınarak tespit edilir. Bağışıklığı ele geçirdiğinden tekrardan nüksetme olasılığı yüksek olan virüsü önlemek için ilaç tedavisine başlanır. Ancak uzmanlar bununla beraber hastaların kesinlikle C vitamini takviyesine başlanması gerektiğini vurguluyor.