Şunun için etiket arşivi: SAĞLIK haberleri

C vitamini bakımından zengin olan kızılcık meyvesinin insan sağlığına inanılmaz faydaları olduğunu biliyor muydunuz? Sonbahardan itibaren tezgahlardan yerini almaya başlayan ve suyu ya da reçeli yapılan kızılcık hakkında merak edilen her şeyi sizler için araştırdık. Peki Kızılcığın faydaları nelerdir? Kızılcık hangi hastalıklara iyi gelir? Haberin detayında tüm bu soruların yanıtlarını bulabilirsiniz.

Ergen olarak da geçen kızılcık Cornaceae ailesine ait bir ağaç türünde yetişir. Şubat Mart aylarında sarı renkli açan çiçeklerinde yazın meyvesi yetişir. Sonbaharda tamamen olgunlaşan meyve, bu aylarda tezgahlardaki yerini alır. Ekşi bir tadı olan meyve yaş ya da kuru şeklinde tüketilir. Genellikle tarhana, hoşaf, reçel veya suyu çıkartılıp tüketilir. Anadolu’da eğren, kiren veya kiran olarak adlandırılır. Yüksek lif içeren kızılcık, sindirim hastalıklara oldukça iyi gelir. Balçıklı topraklarda ve ormanlık alanlarda rahatlıkla yetişen kızılcık kendi tohumunu kendisi dökerek yeniden yetişir. Kızılcığın insan sağlığına en büyük faydası melatonin hormonun üretilmesini desteklemesidir. Bu sayede yatmadan bir kaç saat önce tüketildiğinde rahat bir uykuyu sağlar. A, C, E ve K vitaminleri bakımından oldukça zengindir. Ayrıca  vücudun ihtiyacı olan riboflavin, piridoksin ve tiamin gibi maddeler barındırır. Kızılcık suyu özellikle ağız ve diş sağlığında etkilidir. 

KIZILCIĞIN FAYDALARI NELERDİR?

Ciddi alınmayan hastalıkların başında gelen idrar yolu enfeksiyonu, ilerlediğinde sağlık sorunlarına neden olur. Erken müdahale edilmesi gereken bu rahatsızlığa iyi gelen doğal yollardan biri de kızılcık suyudur. Kızılcık suyu idrar yolundaki tüm enfeksiyonları temizleyerek rahatça tuvalete çıkmayı da destekler. 

Kalp sağlığı için kardiyoskülerin dengesi oldukça önemlidir. Dengede olmayan kardiyosküler damarların tıkanmasına neden olur. Ayrıca damarla da kötü kolesterolün birikmesin zemin hazırlayarak ciddi sağlık sorunlarına ortam hazırlar. Ancak kızılcık içerdiği yüksek antioksidan sayesinde bu sağlık sorunlarının yaşanmasının riskini azaltır.

Yapılan araştırmalarda kızılcığın hücrelerin mutasyona uğramasını önlediği tespit edilmiştir. Özellikle kolon, prostat, ve meme gibi kanserlerin yaşanma riskini azaltır. Bu yüzden düzenli tüketilmesi tavsiye edilir.

Yaygın olan bir diğer hastalıklar ise ağız ve diş kaynaklıdır. Bu hastalıklar hatta diş kaybına da neden olur. Ağız içinde besin atıklarından dolayı biriken enfeksiyonlu hücrelerin çürümeye zemin hazırlar. Ancak yapılan araştırmalara göre kızılcık suyu ağız içinde özellikle tükürük bezlerinde enfeksiyon birikmesini önlediği tespit edilmiştir. 

Kış aylarında sıklıkla yaşanan solunum enfeksiyonlarını da önleyen kızılcık suyu, virüs ve bakterilerin etkilerini azaltarak bağışıklığı güçlendirir. Boğaz ağrıları ve şişliği için hazırlanan kızılcık suyunun içine bir adet tarçın eklenerek tüketilmesi tavsiye edilir.

Bağırsakların işlevselliğini artıran kızılcık, kabızlık gibi sıklıkla yaşanan sindirim sorununu ortadan kaldırır. Böbrek bezlerinin çalışmasını artırarak taş ve kum oluşumunu önler. Oluşmuş olanın ise rahatça vücuttan atılmasını sağlar. 

Çok güçlü bir yatıştırıcı özelliği vardır. Beyin sağlığı için en önemli aktivite olan uykuyu düzenleyerek sinir sistemini yeniler. Zihin faaliyetlerini artırır.

KIZILCIĞIN ZARARI VAR MIDIR?

Pıhtılaşma ilacı kullanan kişilerin tüketmeden uzmanlarına danışmasını gerekir. Ayrıca kan sulandırıcı ve kalp ritim bozukluğu ya da panik atağı olanlarında uzmanlarına danışmadan tüketilmesi önerilmez. 

Hayvansal yağlardan en yaygını olan kuyruk yağı, ağır kokusu ve tadı nedeniyle çoğu kimse tarafından tüketilmez. Fakat uzmanlar miktarına dikkat edilerek tüketilmesini tavsiye eder. İnsan sağlığına inanılmaz faydaları olan kuyruk yağı hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Peki Kuyruk yağının faydaları nelerdir? Canan Karatay’dan şaşırtan kuyruk yağı yorumu! Haberin detayında…

Halk arasında don yağı olarak da geçen kuyruk yağı hayvanların kuyruk kısımlarında ve et aralarında bulunur. Gıda sanayisinde kullanılan kuyruk yağı, yüzyıllardı tüketilir. Eski insanların uzun yıllar sağlıklı yaşamasının sırrı olan kuyruk yağı, Amerika bilim insanları tarafından en faydalı sağlıklı yağlar listesine eklendi. Kuyruk yağı ile ilgili halk arasında çok yanlış bilgiler bulunur. Bunlardan en yaygını zararlı olmasıdır. Ancak kuyruk yağının yüzde 70’i doymamış yağ asidi bakımından zengindir. Otlanan hayvanlar doğada bulunan tüm vitamin ve mineralleri vücutlarında taşır. Ancak insanlar besin tüketme konusunda ikiye ayrıldıklarından tüm bu mineralleri vücutlarında barındıramıyor. Bu yüzden bu besinlere ihtiyaç duyarlar. Çünkü hayvanlar vücutlarına aldıkları her faydalı değeri enzimleyerek depoluyorlar. Ayrıca halk arasında kuyruk yağının kolesterolü yükselttiği biliniyor. Uzmanlar ise bunun kesinlikle yanlış bir bilgi olduğunu kuyruk yağının damar tıkanıklığını önlediğini vurgulayarak oldukça faydalı bir besin olduğunu belirtiyorlar.

KUYRUK YAĞININ FAYDALARI NELERDİR?

Omega-3 yağ asidi bakımından zengindir. Özellikle gelişim çağındaki çocukların kemik ve kas gelişimi için tüketilmesi öneriliyor.

Damarlardaki besinler tıkanıklığının önüne geçerek kalp sağlığını korur. Kan basıncını dengeler. 

Sinir hücrelerini güçlendirerek felç, titreme, siyatik ve romatizma hastalıklarının önüne geçer. 

Vücuttaki serbest radikalli hücrelerin sayısını azaltır. Bağışıklık sistemini hastalıklara karşı daha dirençli hale getirir. 

İçeriğinde cilt hücreleri bulunan kuyruk yağı cilt hücrelerinin yenilenmesini sağlayarak uzun yıllar daha diri ve parlak görünümünü sağlar.

PROF. DR. CANAN KARATAY’IN KUYRUK YAĞI YORUMU!

Yaptığı çarpıcı açıklamalarla sağlık alanına yenilikler getiren Kalp ve İç Hastalıkları Profesörü Doktor Canan Karatay yine ezberleri bozan bir açıklamada bulundu. Karatay, kuyruk yağının inanılmaz faydaları olduğunu vurguladı.

Ayrıca ünlü doktor Anadolu insanının uzun yıllar sağlıklı yaşamasının sırrını “Kavurmayı yağı ile beraber yemelisiniz. Kuyruk yağı ile birlikte yenmeli. O zaman dinç olur, dağlara çıkar inersiniz. Yumurta sarısı ile beraber bol köy yağı ile beraber yenecek. Kavurmada kuyruk yağı ile beraber yenecek. Bu Anadolu´da adettir, kuyruk yağını eritip içerler ve de 90-95 yaşına kadar yaşarlar. ‘Yağ dokunuyor kalp hastalığı yapıyor’ deniyor. Hangi yağ? Trans yağlar ya da margarin dediğimiz yağlar tehlikelidir. Yoksa senelerdir asırlardır yediğimiz köy tereyağları neden tehlikeli olsun. Evvel yoktu, rivayet yeni çıktı” sözleri ile açıkladı.

KUYRUK YAĞININ ZARARI VAR MIDIR?

Her besin gibi aşırı tüketildiğinde vücutta ciddi komplikasyonlara neden olur. Özellikle kolesterol yükselmesine zemin hazırlayarak kalp ve damar hastalıklarına davetiye çıkarır. İleri yaşlardaki kişilerin sindirmesi zor olduğundan uzmanlar belli bir yaştan sonra özellikle 40 yaşından sonrası kişilerin tüketmesini önermez. 

Yavaş ilerleyen ve hiç bir belirti göstermeden aniden ortaya çıkan göz tansiyonu yani bilim literatüründeki adı ile glokom hastalığı hakkında bilmeniz gerekenleri sizler için derledik. Halk arasında karasu olarak da bilinen göz tansiyonuna erken müdahale edilmediğinde ciddi sağlık sorunlarına zemin hazırlar. Peki göz tansiyonu (Glokom) belirtileri nelerdir? Göz tansiyonu tedavisi var mıdır? Göz tansiyonuna iyi gelen kür nasıl hazırlanır? Tüm soruların yanıtı haberin detayında…

Gözde bulunan ve gözü besleyen sıvının boşalmaması sonucu; gözün içindeki basıncı yükseltmesi ile göz tansiyonu yani glokom hastalığı ortaya çıkar. Bu durum sinirlerin zarar görmesi ile görme kaybına sebebiyet verir. Yapılan araştırmalarda uzmanlar, göz tansiyonunun genetikle bir bağlantısı olabileceği vurguluyor. Ayrıca görme kaybı yüksek olan kişilerin birden fazla geninde bozukluk varsa da bu hastalığa yakalanma riski fazladır. Gözün çevresel faktörlerden dolayı ciddi hasar alması sonucunda da göz tansiyonu meydana gelebilir. Aynı zamanda guatr ve şeker hastalıkları da bu hastalığa yakalanma riski artırır. Miyop olan kişiler, kortizon kullananlar ve ağır göz iltihabı yaşayan kişilerde de göz tansiyonunun görülme ihtimali vardır. Hastalık diğer hastalıklarla beraber ortaya çıktığından teşhis edilmesi zordur. Bu yüzden detaylı tetkikler yapılır. 

 GÖZ TANSİYONU (GLOKOM) NEDENLERİ NELERDİR?

Sinsi sinsi ilerleyen bu hastalık bazılarında aile öyküsünde bulunduğu için birden ortaya çıkar.

Göz içindeki vitamin ve mineraller azaldıkça sıvı oranı değişir. Bu da genellikle ilerleyen yaşlarda yaşanır. İleri yaşlardaki kişilerin bu yüzden sıklıkla göz tansiyonunu ölçtürmesi tavsiye edilir.

Şeker hastalarının kullandığı ilaçlardaki kortizonda vücut içerisindeki sıvı oranını etkilediği gibi gözü de etkiler. Buna bağlı göz tansiyonun yaşanma riski artar.

Retinanın bazı nedenlerden dolayı incelmesi göz tansiyonuna zemin hazırlar. Özellikle  lens kullanan ancak gerekli göz bakımını yapmayan kişilerde göz tansiyonun çıkma oranı yükselir. 

Doğuştan ya da sonra da çıkan görme kaybı da tansiyona neden olabilir.

Göz içi iltihaplanma göz kanallarının tıkanmasına neden olur. Gerekli müdahaleler yapılmadığında tansiyon rahatsızlığı ortaya çıkar. 

Daha önce yaşanmış ağır bir göz hastalığı da buna neden olabilir.

GLOKOM (GÖZ TANSİYONU) BELİRTİLERİ NELERDİR?

Uyandığınızda yaşanan şiddetli göz ve baş ağrıları,

Bulanık görme sıklığının artması,

Karanlıkta ışıklı halkaların ve şekillerin belirmesi,

Kızarıklık ve yaşarma,

Aniden ortaya çıkan görme kaybı,

Göz kabağının düşüklüğü yani uykulu görünüm,

Televizyon izlerken aniden gelen göz krampları gibi durumlar göz tansiyonun belirtileri arasındadır. 

GLOKOM (GÖZ TANSİYONU) TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Basınca neden olan göz içerisindeki sıvının oranı düşürülmeye çalışılır. İlaç tedavisi ile kontrol altına alınmaya çalışılan bu yöntem işe yaramadığında cerrahi müdahale ile gözün içerisindeki sıvı boşaltılır. Nükseden bir hastalık olduğundan hasta tamamen bu durumdan kurtulmaz. Sinsi bir hastalık olduğundan uzmanlar kesinlikle her yıl düzenli olarak göz tansiyonunun ölçtürülmesini tavsiye ediyor.

Dr. Feridun Kunak, doğal yolla da göz tansiyonunun düşürülebileceğini anlattı. Kunak, gül yaprağını üç dakika kaynatıp üç dakika demledikten sonra süzüp soğuduktan sonra dilimlenmiş patatesleri gül suyuna batırıp göze uygulanması gerektiğini, böylece göz tansiyonuna iyi geleceğini belirtti.

Çam kozalağı genellikle süs eşyalarında kullanılır. Çoğu kişi bilmezse de çam kozalağının insan sağlığına inanılmaz faydaları vardır. Özellikle mevsim geçişlerinde yaşanan üst solunum yolu hastalıkları için birebir fayda sağlayan çam kozalağı suyu hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki çam kozalağının faydaları nedir? Çam kozalağını kaynatıp suyunu içerseniz ne olur?Çam kozalağı suyu nasıl hazırlanır? Çam kozalağının zararları var mıdır? İşte yanıtı…

Milyonlarca çeşidi olan çam ağacında yetişen kozalakların insan sağlığına faydası var. Uzak doğuda tıbbı tedavide sıklıkla kullanılan çam kozalağı hakkında çoğu kimse süs eşyası yapar. Dekor amaçlı kullanılan çam kozalağı kış aylarında üst solunum yolları hastalıklarında doğal tedavi olarak tüketilir. Ayrıca güzellik amaçlı da kullanılan çam kozalaklarının hepsi aynı özellikte olmadığından kullanmadan önce bir uzmana danışılmalıdır. Genellikle yeşil halinde kullanılan kozalaklar vitamin ve mineral bakımından zengindir. İçeriğinde verimli bir toprak kadar madde taşıyan kozalaklar sadece kaynatılarak değil öğütülerek de tüketilir. Yöreden yöreye kullanımı değişen kozalakların çiğ yani yeni çıkmış hali ile reçel yapanlarda var. En genel hali ise kaynatılarak tüketilmesidir. Yazın sonu ve son baharın başında toplanılan kozalaklar yetiştikleri yerlere göre farklı türlere sahiptir. 

ÇAM KOZALAĞININ FAYDALARI NEDİR? ÇAM KOZALAĞINI KAYNATIP İÇERSENİZ NE OLUR?

Çam kozalağı sirke ile kaynatılıp gargara yapıldığında diş etlerindeki enfeksiyonlu hücreleri yok eder. Diş köklerinin güçlenmesini sağlar. Ayrıca diş yüzeyinde oluşan tartarları temizleyerek beyazlatır. Ancak bu karışım yutulmadan ağızdan atılmalıdır.

Bir yemek kaşığı zeytin yağ, bir tane öğütülmüş çam kozalağı ve bir kaşık balmumu karıştırılarak yaraya ya da hasar almış cilde sürüldüğünde burada deforme olmuş hücreleri yeniler. Yaraların hızla kapanmasını sağlarken iz kalmadan kısa sürede geçmesinde etkili olur.

Yeşil halde toplanılan çam kozalakları kaynatılılır. Bir gün dinlendikten sonra süzülüp içerisine bal eklenerek tüketildiğinde boğazdaki mikropları temizler. Etkili bir balgam sökücüdür. Öksürme, bronşit ve nefes darlığı gibi hastalıklar sırasında tüketildiğinde hızlı bir tedavi süreci sağlar. 

Tüketilen bu karışım içerdiği yüksek kalsiyum ve protein sayesinde bağışıklık sistemindeki serbest radikalleri vücuttan atarak, hastalıklara karşı bağışıklığın direncini artırır. 

İçeriğinde potasyum bulunan çam kozalakları kozmetiklerden yıpranmış saçların daha parlak ve canlı durması içinde kullanılır. Aynı zamanda cilt hücrelerinin kendi kendilerini yenilemesine destek olur. Kırışıklığı ve yaşlanmayı azaltır.

Sürekli stres altında olan kişilerde bir süre sonra ciddi sinir çöküşleri yaşanır. Sinir hücrelerinin iletimi azaldıkça yorgunluk ve halsizlik gibi durumların yaşanma riski artar. Çam kozalağı içerdiği sakinleştirici sayesinde bu gibi durumların yaşanma oranını düşürür.

Sinir hücreleri sadece ruhsal hastalıklara değil aynı zamanda beyinde ciddi hasarlara neden olur. Çam kozalakları sinirleri yatıştırarak odaklanma problemini çözer.

ÇAM KOZALAĞI SUYU NASIL HAZIRLANIR?

Olgunlaşmamış yeşil çam kozalaklarından temiz 3 tanesini kesip yarım litre su ile kaynatın. 24 saat aynı su da bekletin. Daha sonra kozalakları süzüp suyu ayrı bir tencereye ekleyip bir kes daha kaynatın. Acı bir tadı olacağında bal ilave edip tüketin. Günde bir bardak yeterli olacaktır. 

ÇAM KOZALAĞININ ZARARI VAR MIDIR?

Suyu hazırlanırken yeşilini kullanın. Diğer tariflerinde örneğin reçel ve pekmez yaparken kesinlikle olgunlaşmış kahverengi olanını tüketin. Aksi halde ciddi sindirim sorunlarının yaşanmasına zemin hazırlarsınız. Ayrıca aşırı tüketimi de önerilmez. Faydalı hale gelen bu besin ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu yüzden özellikle kronik hastalığı olanlar doktorlarına başvurarak tüketmesi tavsiye edilir. 

Tropikal ağaçlar arasında en faydalı olan kafur ağacı yüzyıllardır alternatif tıpta kullanıldığını biliyor muydunuz? Tüketilmek için tonlarca ithal edilen kafur ağacı hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki kafur ağacının faydaları nelerdir? Kafur hangi hastalıklara iyi gelir? Haberin detayına kafur ağacına ait tüm bu soruların yanıtlarını bulabilirsiniz.

Kafur ağacı Uzak doğu Asya ülkelerinde yetişir ve gövdesindeki yağ hücreleri hava ile temas esnasında kristalleşir. Daha sonra dal ve gövdedeki yarıklarda su buharı damıtma yöntemi ile kafur elde edilir. Japon bitkisel tıbbında yüzyıllar boyunca kullanılan bu mucize besin; renksiz, şeffaf ve tuz kıvamındadır. Kokusu keskin ve acı bir tadı vardır. İşlem görüldükten sonra uzman kontrolünde kullanılır. Selüloit sanayinde fotoğraf kâğıdı, film şeridi, bilardo topu, tarak gibi araçların yapımında ham madde olarak kullanılır. Ayrıca sabun sanayininde ham maddesidir. Kafurun yağı eklem ağrılarında masaj yapılarak kullanılır. Kan dolaşımını hızlandırarak damarları rahatlatır. Faydası saymakla bitmeyen bu ağaçtan elde edilen madde birçok alanda kullanılır. Tropikal ağaç kategorisine giren girmesine rağmen çok su istemez. 2000 yıl yaşar. Bakımı oldukça hassas olan bu ağaç günümüzde koruma altındadır. Ekim – Kasım aylarında budaması yapılır. 

KAFUR AĞACININ FAYDALARI NELERDİR? KAFUR HANGİ HASTALIKLARA İYİ GELİR?

 – Aşırı terleme, ateşlenme ve zehirlenmeler olumlu etkisi vardır.

Saç dökülmesine karşı birebir etkisi olan kafuru ispirto ile karıştırarak saçınıza uyguladığınızda saç kökünü kuvvetlendirmenin yanı sıra kepek problemlerine de iyi gelir. 

Göz iltihaplanmasında bir pamuk yardımıyla gözü dezenfekte eder. 

Bir su bardağı suyun içerisine bir çay kaşığı kafur yağı koyarak kaynatılıp bal ile tatlandırarak tüketin. İshal sorununa iyi gelir. 

Sirkeye karıştırıp koklandığında burun kanamalarını durur. Aynı karışım bal ekleyerek ağızda gargara yapıldığında ağız içi enfeksiyonlarını ve iltihaplarını önler.

Anti enflamatuar etkiye sahip olan kafur yağı eklem, bel ve baş ağrılarını dindirmede etkili bir doğal ilaçtır. Yatıştırıcı özelliği sayesinde kısa sürede yaşanan ağrıları dindirir. Özellikle zeytin yağı ile karıştırılıp 30 dakika boyunca masaj yaparak kullanıldığında kulunç ve beldeki ağrıları azaltır.

Böcek sokmaları ve ısırıklarının etkisini azaltmak ve dezenfekte etmek için kafur yağı kullanılır.

Açık yaraya sürüldüğünde pıhtılaşmayı durdurarak ve yanı zamanda iyileşmeyi hızlandırır.

Egzama ve kaşıntılara yağına su karıştırarak sürüldüğünde olumlu etki sağlar. Bunun yanı sıra akne ve sivilceleri azaltmak içinde bu karışımı tonik olarak kullanabilirsiniz.

Çatlak topuk tedavisinde etkili olan doğal ilaçtır.  Bir su kabına ılık su doldurup içerisine bir bardak kafur yağı koyunuz. Daha sonra ayaklarınızı bu suya batırıp topuk fırçası ile ayaklarınızı fırçalayınız. Uygulama sonrası ayaklarınızı durulayıp vazelin uygulayınız.

Kafur koklanarak ya da çayı tüketilerek uyku problemine de iyi gelir.

UYARI:

Kafur fazla kullanıldığında böbrek taşına neden olabilir. Sade asla kullanılmaz. Yakıcı özelliği olduğundan  ciddi sorunlara neden olabilir. Genellikle bal ve su eklenerek kullanılır. Fazla kullanıldığında, baş dönmesine, unutkanlığa, dengesiz vücut hareketlerine ve titreme gibi belirtilerle kendini gösterir.

Yapılan araştırmalarda 18-30 yaşları arasındaki gençlerin kafasının arka kısmında büyüme saptandı. Normalde yetişkinlerde ileri yaşlarda görülen bu durumun gençlerde görülmesi konusunda uzmanlar uyarılarda bulundu. Yanlış oturma pozisyonundan tutunda cep telefonu kullanımına kadar bir çok nedenden dolayı beyindeki bu kemikte büyüme yaşandığı varsayıldı.

Normal bir insanda yaşlılık evresinde vücutta ciddi komplikasyonlar yaşanır. Bunlardan en ilginci de kemiklerdeki değişimdir. Avustralya’daki Sunshine Coast Üniversitesi’nde ise bu değişim üzerinde yapılan bir araştırmada değişimin 18-30 yaşlara düştüğü tespit edildi. Bu durum mekanik yük olarak adlandırıldı.

Normalde 40 yaşı ve altındaki kişilerde görülmesi neredeyse imkansız olan kemik büyümesine değişen çevresel etkinin yanı sıra, beslenme, yanlış oturma, uzanma pozisyonları ve en önemlisi de cep telefonu kullanımıdır.

Cep telefonu kullanımında; boynun aşağı doğru kayması, omurilikten beyne kadar olan tüm kısmı olumsuz etkiler. “Boynuz” şeklinde bir kemiğin çıkmasına sebebiyet veriyor. Günümüzde yaygın olan masa başı çalışma ya da sıklıkla tablet telefon kullanımından vazgeçilmezin imkansız olduğu ancak doğru şekilde kullanılması ve kullanırken vücuttaki duruşa dikkat edilmesi öneriliyor. 

Merhem ve çay olarak tüketilen ökse otunun insan sağlığına inanılmaz faydaları olduğunu biliyor muydunuz? Herkesin bilmediği ancak eczacılık alanında sıklıkla tüketilen ökse otu hakkında merak edilenleri araştırdık. Görüntüsüyle şaşırtan ökse otu, farklı ağaçlara bağlı yaşayan canlı bir asalak ya da parazittir. Peki Ökse (Çekem) otunun faydaları nelerdir? Ökse otu hangi hastalıklara iyi gelir? Soruların cevaplarını haberin detayında bulabilirsiniz.

Elma, armut, kavak, söğüt ve meşe gibi ağaçlara bağlı yaşayan ökse otunun, yöreden yöreye ismi değişir. Burç ağacı, gökçe ağacı, ökse otu veya çekem gibi isimlerle de bilinen ot, genellikle çay yapılarak tüketilir. Tohumu olamayan ot, beyaz yuvarlak meyveleri vardır. Bu meyveler patladığında yapışkan bir madde ortaya çıkar. Dalların uçlarında bulunan bu toplar zeytinin ilk hallerine benzetilir. Dallar en fazla 100 cm’e kadar çıkar. Sonbahar ve İlkbahar aylarında açılır. Yıl boyu kullanılır. Eski çağlardan beri alternatif tıpta ilaç yapımlarına eklenir. Çoğunluk olarak Türkiye, Bulgaristan, Arnavutluk, Bosna ve Türkistan’da yetişir. Ökse otu ve taneleri; tanen, urson, inosit, viskotoksin, sapotoksin ve glikozit gibi maddeler içerir. Meyvesinin içindeki yapışkan da ise visin adında bir madde bulunur. Ancak tüketimde bu tomurcuklar kullanılmaz. Tomurcukların tutuğu yapraklar çoğunlukta kurutularak içilir. Tomurcuk kısmı ise işlevlerden geçerek ilaç yapımlarına eklendiği bilinir. 

ÖKSE (ÇEKEM) OTUNUN FAYDALARI NELERDİR?

Üst solunum yolu hastalıklarını sıklıkla yaşayan kişilerin düzenli olarak tüketmesi gereken bir çaydır. İçerdiği ferhalatıcı ve anti bakteriyel maddeler sayesinde boğazdaki enfeksiyona neden olan zararlı hücrelerin sayısını azaltır. Özellikle astım hastalığının tedavisinde uzmanlar tarafından önerilir. Her gün bir fincan ökse (çekem) otu çayı içen astım hastalığına sahip bazı kişiler de, hastalığın semptomlarının azaldığı gözlemlenmiştir.

Yapılan araştırmalarda ökse (çekem) otunun kanserli hücrelerin yayılmasını engellediği ve kötü huylu tümörlerin küçülmesini sağladığı gözlemlenmiştir. Ayrıca kanser ilaçlarının içeriğinde de ökse (çekem) otu vardır.

Kuru öksürüğü olan kişilerinde iki günde bir bu ottan elde edilen çayı içmeleri faydalı olur.

Belli bir yaştan sonra menopoza giren kadınların yaşadığı hormon bozukluklarını düzenleyerek bu dönemi sağlık sorunu olmadan atlatmalarını sağlar.

Günümüzde yaygın olarak yaşanan ruhsal hastalıkların başında olan depresyon ve stres gibi sağlık sorunlarına iyi gelir. Sinirleri yatıştırmada etkili olduğundan uyumadan bir saat önce içilmesi tavsiye edilir. Böylece uyku problemini de çözer.

Ödem atmada etkilidir. Henüz diyet için kullanılmasına dair bilgi olmazsa da vücutta biriken iltihap ve ödemleri kolayca atmaya yardımcı olur.

Yapılan bazı araştırmalarda kandaki şekeri dengelediği gözlemlenmiştir. Diyabet hastaları için tavsiye edilir. 

Adet sırasında şiddetli sancılar yaşayan kadınların adet başlamadan iki gün önce düzenli olarak ökse (çekem) otu çayından tüketmeleri gerekir.

Bazı gıdaların neden olduğu ishal rahatsızlığı sırasında da tüketilmesi hem sıvı kaybını önler hem de bağırsaklarda ishale neden olmuş hücrelerin sayısını azaltır.

ÖKSE (ÇEKEM) OTU MERHEMİ ve ÇAYI NASIL HAZIRLANIR?

Çekem otu çiçeklerini ve bir yemek kaşığı tereyağı mikserde krem kıvamına getiriniz. Böcek sokmaları sonrasında, yaralarda ve uçuklarda kullanabilirsiniz.

Bir su bardağı sıcak suyun içine bir tutam ökse otu atın. Bir gün boyunca oda sıcaklığında demlenmeye bırakın. Daha sonra süzüp tamamen otlardan arındırıp ısıtıp tüketin. 

ÖKSE OTUNUN YAN ETKİSİ VAR MIDIR?

Meyveleri kesinlikle tüketilmesi önerilmez. İçerdiği maddeler zehirleme etkisi gösterir. Ayrıca sık sık tüketilmesi de tavsiye edilmez. Çiğ halde tüketildiğinde kusma ve bulantı etkisi yapar. Hamilelik ve emzirme dönemindeki kadınların tüketmeden uzmanlarına başvurması gerekir. Ayrıca da ciddi kronik rahatsızlığı olan kişilerin de tüketmeden önce bir uzmana başvurmasında fayda var. 

Motor bozukluğu, bilişsel ve ruhsal bozuklukların bir arada görüldüğü adeta kişinin yaşamını kabusa çeviren Huntington hastalığı hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Huntington hastalığı nadiren görülen hastalıklar listesinde yer alır. Peki huntington hastalığı nedir? Huntingtonun belirtileri nelerdir? Huntingtonun tedavisi var mıdır? Haberin detayında Huntington hastalığına dair merak edilenleri bulabilirsiniz.

Genetik bir nörolojik hastalık olarak görülen Huntington, adını 1872 yılında ilk kez hastalığı keşfedip ve genetiksel olduğuna yönelik çalışmalar yapan Dr. George Huntington’dan  alır. Sinsi ilerleyen hastalık ilk belirtilerini 30 ve 50 yaşları arasında gösterir. Bu dönem zarfında çocuğu olmuşsa ona geçme ihtimali yüzde 50’dir. Ölümcül değildir fakat yaşam kalitesini düşürür. Kişinin kendi başına yaşamasını zorlaştırır. Proteinlerdeki bozukluktan kaynaklı yaşanır.1993 yılında, 4. kromozom izlenerek hastalığa sebep olan gen olduğu tespit edilmiştir.  Beyindeki kuinolinik asit miktarının artışına bağlı olan HD geni 4. kromozom üzerindedir. Bu genin deformasyona bağlı Huntington hastalığı ortaya çıkar. Bu gen beyindeki sinir hücreleriyle bağlantılıdır. Hasar gördüğünde vücutta hem motor hem düşünsel hem de ruhsal bozukluklara sebebiyet verebilir. 

HUNTİNGTONUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Kasların aniden sertleşmesi ve kordinasyonda bozukluklar yaşanır. 

Göz hareketlerinin anormalleşmeye başlaması.

Motor hareketlerinde bozukluk.

Sürekli denge kaybı yaşanması.

Düşünleri toparlamada zorlanma.

Hızlı fikir üretme de aksaklıklar.

Refleks bozukluğu

Yeniliklere karşı kabullenmede zorlanma.

Önceden öğrenilmiş her şeyi yavaş yavaş unutma ve yeteneği kaybetme hissi

Fark etmeden bilinçsizce hareket etme konuşma

Kronik yorgunluk ve uykusuzluklarda artış

Enerji eksikliğine bağlı toplu alanlarda çabuk sıkılma

Sürekli yalnız kalma hissi ve intihara meyilli olma gibi belirtiler gösterir.

HUNTİNGTONUN  TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Gen bozukluğundan dolayı ortaya çıktığı için kesin bir tedavisi yoktur. Ancak belirtilerin şiddeti azaltılmaya çalışılır. İlaç ve bazı tedavi yöntemleriyle düşen yaşam kalitesi yükseltilmeye çalışılır. Planlı devam etmesi gereken bu tedavilerde hasta yitirmeye başladığı yeteneklerini kurtarmak için fizik ve ruhsal durumunu kontrol etmek için de psikoterapi uygulanır. 

Günümüzde ciddi hastalıklar listesinde olan koah hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Açılımı Kronik obstrüktif akciğer olan hastalık erken teşhis edilmediğinde ciddi sorunlarla sonuçlanabilir. Akciğerlerin işlevselliğini yitiren koah hastalığı hızla ilerleyen bir hastalıktır. Peki Koah hastalığı nedir? Koah hastalığı belirtileri nelerdir? Koah hastalığına ne iyi gelir? Haberin detayında koah hastalığına dair merak edilen her şeyi bulabilirsiniz.

KOAH kronik obstrüktif akciğer hastalığının kısaltılmış halidir. Dünya Sağlık Örgütü’nün raporlarına göre dünyada en sık görülen dördüncü hastalıktır. Yaşam kalitesini düşüren koah hastalığı sigara tüketenlerde sıklıkla görülür. Sigara dışında da madenci, fırıncı ve fabrika işçilerinde ortaya çıkar. Bunun nedeni ise bu kişilerin hava yolu ile uzun süre kimyasal maddelere maruz kalmasından kaynaklıdır. Solunum yollarının dış etkenlerden dolayı yaşadığı deformasyon sonucu fonksiyonlarını yitirmesi sonucu oluşur. Özellikle burundan yada ağızdan alınan hava temizlenmeden akciğere ulaştığında buradaki sağlıklı hücreleri mutasyona uğratır. Ülkemizde binlerce insanın tehlike altına olduğu bu hastalık ne yazık ki geç teşhis edilir. Genellikle geç teşhis sonucu kişi koahın son aşaması kanserin başlangıcına yetişir. Bu yüzden sürekli akciğer kontrolü yaptırmakta fayda var. Ayrıca sigara içenler kadar sigara dumanına maruz kalan kişilerinde bu hastalığa yakalanma ihtimali vardır. 

KOAH NEDENLERİ NELERDİR?

Yapılan araştırmalarda KOAH 10 kişiden 9’unda sigaradan dolayı yaşandığı ortaya çıkarıldı. Sigaradaki maddeler nedeniyle deforme olan akciğer zarı aşırı iltihaplanır. Bunun yanı sıra kapalı ortamda aşırı zehirli maddeleri solumak zorunda kişiler, havalandırması olmayan mekanlarda uzun süre kalanlar ya da odun ve tezek gibi organik maddeleri yakıt amaçlı yakıp o havaya maruz kalanlarda da KOAH görülme riski vardır. Bu insanlarda genellikle bronş tıkanıklıkları başlar. 

KOAH HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

En yaygın belirtisi öksürüktür. Gece öksürükle uykudan uyanma ve akabinde gelen nefes darlığı kişinin göğüs ağrısı yaşaması,

Öksürükle beraber çıkan koyu sarı ya da yeşil renkte balgam,

Merdiven, yokuşlu yol, hızlı yürüme ya da koşam gibi aktivitiler esnasında nefes nefese kalma bunun akabinde kalbin hızlı atması,

Geceleri aniden yükselen ateşlenme,

Vücudun yeterli oksijeni sağlayamamasından dolayı kas ve kemik ağrıları,

Azalan oksijenin sinir hücrelerini sağlıklı bir şekilde taşıyamaması sonucu stres ve depresyon gibi durumların yaşanması,

Duş sırasında aniden nefes almakta zorlanma, 

Sürekli grip gibi üst solunum yolları hastalıklarının yaşanması koahın belirtileri arasındadır.

KOAH TEDAVİSİ NASIL YAPILIR? KOAH HASTALIĞINA İYİ GELEN DOĞAL KÜR TARİFİ

Genellikle geç müdahale edildiği için son aşamada fark ediliyor. Uzman doktor öncelikle fiziki muayene ile akciğerin nefes alıp verildiği esnada çıkardığı sese bakılıyor. Daha sonra solunum fonksiyonu testine konularak hava akımının vücut içerisindeki akışı kontrol ediliyor. Son olarak akciğer röntgeni çekiliyor. Bu da ortaya çıkan hasarı öğrenebilmek için yapılır. Bu hastalık için kişinin sürekli temiz hava soluması gerekiyor. Ayrıca bol bol vitamin ve mineral bakımından zengin olan besinler tüketilmesi tavsiye ediliyor.  Akciğerlerdeki tıkanan hava keseciklerinin açılması için ise Dr. Feridun Kunak programında özel bir karışım tarifi vererek hastaların doğal yolla da tedavisini destekledi. Kunak, karışımı buzdolabında üç gün bekletip yumurtanın kabukları eridikten sonra karışımın hazır hale geleceğini, bir çorba kaşığı sabah, öğlen, akşam ve gece olmak üzere günde dört kere içilmesi gerektiğini belirtti.

Kalp ritim bozukluğu ile karıştırılan panik atağın neden ortaya çıktığını biliyor musunuz? Ölüm korkusu ile karşı karşıya bırakan panik atağa dair merak edilenleri araştırdık. Peki panik atak nedir ve belirtileri nelerdir? Panik atağın tedavisi var mıdır? Haberin detayında panik atağa dair her şeyi bulabilirsiniz.

Kişinin ağır bir kaygı travması geçirmesi ile yaşanan krize panik atak denir. Günümüzde hemen hemen 4 kişide birinde görülen panik atak psikolojik kökenli bir rahatsızlıktır. Beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan ve sürekli nükseden bir hastalık olan panik atak, yoğun bir nöbet şeklinde yaşanır. Yapılan araştırmalarda vücutla ilgili herhangi bir sorun görülmezse de kişi yaşadığı ruhsal sıkıntın kan akışını hızlandırması buda kalbin hızlı kan pompalaması ile devam eder. Bu hastalığın olumsuz bir tarafı yok gibi görülse de bedene zarar veren bir sıkışma yaşandığından ve kişi hastalıktan hemen kurtulamayacağını düşündüğünden intihar etme eyleminde bulunabilir. Kriz geçirme süreci yaklaşık 30 dakika sürer. 

PANİK ATAĞIN NEDENLERİ NELERDİR?

Kişinin yaşadığı ruhsal bir travma,

Terk edildikten sonra ortaya çıkan yalnızlık korkusu,

Yakın birini kaybetmiş biri,

Kan oranı düşük olanlarda,

Beyindeki sinir hücrelerinin aşırı derecede serotonin ve noradrenalin gibi hormonları salgılanmasını artırması,

Gelecek korkusu, sınava hazırlana  kişilerde de dönemsel olarak ortaya çıkar.

PANİK ATAĞIN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Koltuk altından başlayıp göğüs ortasına kadar yaşanan şiddetli sıkışma ve ağrı,

Ter bezlerinin sürekli çalışması ile terleme, uyuşmanın artması,

Beyindeki sinir hücrelerinin damarları sıkıştırması ve vücudun yeterli oksijen alınmaması sonucu baş ağrısına bağlı sersemlik yaşanması,

Vücuttaki hormonların dengesiz üretilmesi sonucu üşüme ve titreme yaşanması,

Etrafındaki insanların değiştiğini hissetmesi ve kaygı sürecinin artması,

Ölüyormuş gibi hissetme artar.

PANİK ATAK NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Bedensel bir durum olmadığından psikoterapi destek ve ilaç beraber uygulanmalıdır. Beyin sinirleri düzene sokulması için uygulanan ilaç tedavisi en az 2 yıl sürer. Bunun akabinde uzman doktor sürekli egzersiz önerir. Bunun nedeni ise vücudun rahat bir şekilde oksijen alması için yapılmalıdır. Özellikle bu konuda nefes uygulaması önemlidir. Panik atak olan kişiler krizi önceden yaşayacaklarını hissettiklerinden 10 sayıda bir derin bir nefes alıp bırakmaları gerekir. Panik atak geçiren kişiye asla soğan ve kolonya gibi ağır kokular kokutulmamalı bu sinir hücrelerini daha da yükseltir. Aynı zamanda yoğurt, ananas, havuç, bitter çikolata, domates ve muz gibi besinleri sürekli tüketmelerinde fayda var.