Şunun için etiket arşivi: SAĞLIK haberleri

Farklı nedenlerden ötürü diş kökünde biriken enfeksiyonlu hücrelerin neden olduğu diş apsesi hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Hemen hemen herkesin yaşadığı bu sağlık sorunu her yaşta ve cinsiyette görülebilir. Peki Diş apsesi neden olur? Belirtileri nelerdir ve kaç günde geçer? Diş apsesine doğal çözümler nelerdir?

Yeteri miktarda temizlenmeyen diş köklerinde biriken enfeksiyonlu hücrelerin neden olduğu rahatsızlığa diş apsesi denir. Dişin kökünden farklı yönlere doğru da yayılabilen bu hastalık şiddetli ağrıya neden olur. Zamanında müdahale edilmediğinde ciddi hastalıklara zemin hazırlayabilir. Ağrı bazen boğaz ve kulağa kadar sıçrar. Orta şiddetten yükselen ağrı kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Türleri olan diş apsesi, farklı nedenlerde de ortaya çıkabilir. Uzmanlar bu gibi rahatsızlıkların önemsenmediğinde kansere bile zemin hazırlayabileceğini vurguluyor. Lenf bezlerine kadar sıçrayabilen enfeksiyonlar hücrelerin mutasyonunu bozarak bu bölgelerde tümör oluşturabilir. Bu da diş eti kanserine yol açar. Bu yüzden şiddeti artan diş apsesinde mutlaka bir uzmana görünmekte fayda var. 

KAÇ ÇEŞİT DİŞ APSESİ VARDIR?

Diş kökünün en ucunda görülen diş apsesine periapikal denir. Şiddeti ilerledikçe yaşanır. 

Diş etinde görülür. Dokunulabilir. Ağız kokusuna ve çene ağrısına neden olur. Periodontal apse denir.

Dış ette ortaya çıkan iç yanağı da hasarlaştıran diş eti apsesidir. 

DİŞ APSESİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Zonklayıcı bir ağrı ile diş etinden çeneye çeneden kulağa vurur. Apsesinin olduğu tarafa doğru uzanmak sıkıntılı olur. 

Bağışıklık sistemi enfeksiyondan etkilendiğinden vücut ısısında değişiklik olur. Bu da ani ateşlenmelere sebebiyet verir.

Yüzde kulak altında ya da çene altında belirsiz şişkinlikler ortaya çıkar.

Yemek yemekte güçlük çekmek

Ağız kokusunun kötüleşmesi ve besinlerin tadını bozuk alma

Sıcak ve soğuk yiyecek ya da içeceklere karşı hassas olma gibi belirtilerle kendini gösterir.

DİŞ APSESİ KAÇ GÜNDE GEÇER?

Düzenli ağız ve diş bakımı yapıldığında ortalama bir haftada geçer. Uzman doktor genellikle apseye neden olan enfeksiyonun şiddetini azaltmak için ilaç tedavisi uygular. Doktora başvurmadan ilaç kullanılması önerilmez. Bunun dışında da evde doğal yollarla enfeksiyonların şiddeti azaltılabilir.

DİŞ APSESİNE DOĞAL ÇÖZÜMLER…

Karanfil güçlü bir antiseptik olduğundan çiğnenerek ağzı içerisindeki enfeksiyonlu hücreler azaltılabilir. 

Apsenin çıktığı yanağa buz koyarak şok etkisi ile ağrısı giderilebilir.

Elma suyu içerdiği antibakteriyel maddeler sayesinde dişteki mikrobu temizler. Bunun yanı sıra tükürük bezlerindeki virüsleri de yok eder.

Sarımsak da diş apsesinin şiddetini azaltmada etkili bir doğal çözümdür. 

Karbonatlı su gargarası ya da sumaklı su gargarası da hep diş apsesine hem de diş apsesinin neden olduğu etkileri azaltmada etkilidir. 

Yapılan araştırmalarda kalbin koruyucu besini olan narın insan sağlığına inanılmaz faydaları vardır. Sonbahar ve kış aylarının en çok tüketilen meyvesi olan nar kendisi olduğu kadar suyununda sağlığa olumlu etkileri bulunuyor. Peki Narın faydaları nelerdir? Nar hangi hastalıklara iyi gelir? Düzenli nar suyu içerseniz ne olur? Nara ait merak edilen her şeyi haberin detayında bulabilirsiniz.

Tanelerden oluşan narın besin değerlerinin yüksek olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. B vitaminlerinin hemen hemen hepsinin bulunduğu bu şifa deposu aynı zamanda iyi bir antioksidandır. Uzun süre tok tutan ve zayıflamaya yardımcı olan lif bakımından da zengin olan bu meyvenin 1 su bardağı kadarı yaklaşık 7 gram life denk gelir. 2012 yılında yapılan bir araştırmadan obezite riskini azaltan meyveler arasında ilk sırada yerini alan narın içerdiği antioksidan ve polifenollerin vücuttaki fazla yağları yaktığı ortaya çıkmıştır. Günlük kalori oranını dengede tutan nar, şişmanlıkla savaşırken aynı zamanda vücudun enerjisini de yükselttiği gözlemlenmiştir. Kınagiller ailesine ait olan ağaçta yetişen nar, hafif ekşi tadı ve hoş kokusu ile etkileyen bir meyvedir. Kuraklığa karşı dayanıklı olan nar, Akdeniz iklimine elverişlidir. Bol sulu yerlerde ağaçları çabuk çürür. İran topraklarında yetişen nar, Afganistan’dan Himalaya’ya kadar uzanır. 18. yüzyıllarda hemen hemen tüm dünyada hem ticareti hem yetiştiriciliği yapılmaya başlandı. Alternatif tıpta doğal antioksidan olarak kullanılan nar, ülkemizde Osmanlı Saray mutfaklarında et yemeklerini harmanlamada ayrıca Sultanların cilt bakımında sıklıkla kullanılırdı. Özellikle suyu çıkartılarak tüketilen narın kabukları ve içeriğindeki zarda kaynatılıp içerisinde zeytin yağı konulup ezilir. Bu karışım krem kıvamına getirilerek egzamalı ve kuru ciltlerde doğal ilaç olarak sürülebilir. 

NARIN FAYDALARI NELERDİR? HANGİ HASTALIKLARA İYİ GELİR?

– Kandaki oksitlenmeyi önleyen nar, kan yapıcı hücreleri artırarak, kalp ve damar sağlığını korur ayrıca kansızlığı önler. 

Antioksidanlar sayesinde vücuda giren enfeksiyon hücrelerini azaltarak dirençli hücrelerin sayısını çoğaltır. Grip ve üst solunum yolları hastalıklarının yaşanma sirkini azaltır. 

Kandaki trombosit hücrelerini yenileyen bu besin ödem gibi rahatsızlıkları engellediğinden romatizma ve eklem ağrılarını giderir. Yaşlılığa bağlı gelişen kas ağrılarını da böylece önlemiş olur.

Tansiyonu dengelediğinden kansızlığa bağlı gelişme ihtimali olan bayılmaları da azaltır. 

Yapılan araştırmalarda nar suyunun vücuttaki tüm toksinleri idrar yolu temizlediği tespit edilmiştir. 

Nar tanelerinin üzerine tuz döküm tükettiğinizde ise damar tıkanıklığı riskini yüzde 70 azaltmış olursunuz.

Narın hem suyu hem taneleri hem de kabukları inanılmaz faydalı bir besindir. Uzmanlar nar kabuklarından elde edilen su ile cilt yıkandığında tonik etkisine neden olduğunu vurguluyor. Cilde ölmüş deriyi yenileyerek akne ve sivilce oluşumunu azalttığı tespit edilmiştir.

DÜZENLİ NAR SUYU TÜKETİRSENİZ NE OLUR?

– Güçlü bir antioksidan olduğundan kanserli hücrelerin oluşumunu önler.

– Özellikle kış aylarında artan virüslerin vücuda olan etkilerini azaltır.

– Mide ve bağırsakları temizleyerek parazitle ve besin atıklarını vücuttan atar.

– Gelişim çağında çocuklarda ve hamile kadınlarda değişen hormon hücrelerin sağlıkla gelişmesini destekler.

– Vücudun yağ yakımını hızlandırarak oranını düşürür. İdrar yolu ile atmasına yardımcı olur. Düzenli tüketildiğinde bölgesel zayıflamayı destekler.

– Böbrek ve mesanede taş kum oluşmasını engeller.

– Çocuklarda daha sık görülen iştahsızlık hastalığı için uzmanların tüketilmesini tavsiye ettiği doğal ilaçların başında gelir. 

– Doğal kozmetiklerde kullanılır. Cilt hücrelerini yeniler. Çevresel zararlı faktörlerin etkilerini azaltır. 

Vücudun yaşamsal fonksiyonlarında en etkili olan şah damar yani karotisin daralmasının ne olduğunu biliyor musunuz? Hemen hemen herkesin yaşama ihmali olduğu şah damarı daralmasına dair merak edilen her şeyi sizler için derledik. Ölümle bile sonuçlanabilecek şah damarına ait her şeyi haberin detayında bulabilirsiniz. Peki şah damarı (karotis) daralması nedir? Şah damarı (karotis) daralması Belirtileri nelerdir ve tedavisi var mıdır?

Boynun iki tarafından bulunan ve beynin ihtiyacı olan oksijeni taşıyan damara şah damar denir. Bu damar bazı nedenlerden dolayı daralır. Bu daralma ciddi bir çok sağlık sorununu beraberinde getirir. Örneğin felç geçirme hatta ölümle bile sonuçlanabilir. Bilim literatüründe karotis diye geçen şah damar daralması genellikle ileri yaşlarda yaşanan bir durumdur. En önemli sebebi ise kalp damar hastalıklarından kaynaklanır. 

ŞAH DAMARI (KAROTİS) NEDEN DARALIR?

Bilimsel adı karotis olan bu rahatsızlık genellikle ileri yaşlarda görülür. Damarda yaşanan ani sertlik yada sağlıksız beslenme ve düşük yaşam kalitesine bağlı damarların yağdan dolayı tıkanması gibi nedenlerden dolayı daralır. Aynı zamanda kaza ya da darp gibi durumlarda bu bölge darbe travmasına maruz kalması sonucu oluşan hasarda neden olur. Bu rahatsızlık yavaş yavaş ilerler.

ŞAH DAMARI (KAROTİS) DARALMASI BELİRTİLERİ NELERDİR?

Yüz kemikleri ve kaslarında kasılma ve sinirsel ağırlar 

El, kol ve bacaklarda uyuşma harekette yavaşlık

Çene kemiği hareket etmediğinden konuşmada zorluk çekme 

Yüzdeki cildin esnekliğini tamamen kaybetmesi

– Gözlerde bulanıklık ve görme kaybı

Şiddetli baş ağrısı gibi belirtilerle kendini gösterir.

ŞAH DAMARI (KAROTİS) DARALMASI TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Damar tıkanınca beyin yeterli oksijen almaz bu durumda ölümle sonuçlanabilir. Bu yüzden belirtiler fark edilir edilmez hemen bir uzmana danışmak gerekir. Tedavideki ilk müdahale genellikle daralmanın nedeni ve oluşan daralma nasıl ortadan kaldırılır bu kontrol edilir. İlaç tedavisi ile damar genişletilmeye çalışılır aynı zamanda beynin oksijen seviyesi artılır. İlaç tedavisi olumlu sonuçlanmadığın da ameliyata alınır. Ameliyatta felç riski azaltılmaya çalışılır. Damar mikroplardan arındırılmaya çalışılır. 

DAMAR DARALMASINI ÖNLEYEN BESİNLER NELERDİR?

NAR

Yapılan araştırmalarda narın içerdiği flavodin maddesi diğer meyvelere oranla 10 kat daha antioksidan bakımından etkilidir. Kısa sürede etki gösteren bu besini uzmanlar ergenlikten itibaren düzenli bir şekilde her gün tüketilmesini tavsiye ediyor. Bu özelliği sayesinde vücuttaki tüm toksinlerin atmanın yanı sıra damar daralmasına neden olan hücrelerinde azalmasına sebebiyet verir.

ELMA

Kötü kolesterolü artıran bazı hücreleri temizlemede etkili meyve ise elmadır. Elma içerdiği pekin maddesi sayesinde lif etkisi göstererek kolesterolü düşürür. Kolesterol düştükçe damar sağlığı da bir o kadar sağlıklı etkilenir. Bu yüzden uzmanlar ara öğünlerde elma suyu ya da elma tüketilmesi gerektiğini vurguluyor. 

SARIMSAK VE SOĞAN

Vücutta adeta antibiyotik etkisi oluşturan bu iki besinden her gün düzenli miktarda tüketilmesi gerekir. Özellikle aile öyküsünde kalp ve damar hastalıkları olan kişilerin vücudunda toksin biriktirmemesi için bu besinlerden faydalanmalıdır.

KÜR TARİFİ

Bir hafta boyunca yemeklerden önce üç yemek kaşığı bal ve yarım limon suyunu karıştırarak üzerine de iki yemek kaşığı ılık su ekleyip tüketiniz. Bir adet havuç ve elmanında suyunu çıkartıp sabah kahvaltısında tüketerek damar daralmasını önleyebilirsiniz.

Sonbahar ve kış aylarında her köşe başında bir seyyar satıcı tarafından satılan kestanenin aslında insan sağlığına inanılmaz faydaları olduğunu biliyor muydunuz? Yüzyıllardır farklı şekillerde tüketilen kestane hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Haberin detayında kestaneye ait merak edilen her şeyi bulabilirsiniz. Peki kestanenin faydaları nelerdir?

Kayıngiller ailesine ait olan kestane ağacındaki meyvelerin tüketimi Antik Yunan tarihine kadar dayanıyor. Güney Avrupa’dan Asya’ya kadar tüketimi uzanan kestanenin dışı kalın bir kabukla kaplıdır. İçinde bol et bulunan kestane tama bir karbonhidrat kaynağıdır. Ülkemizde ise en fazla Ege bölgesinde yetiştirilir. Aydın ilinde daha fazla yetiştirilmesine rağmen kestane şekeri imalatı Bursa’da yapılır. Kestane un haline getirilerek de kullanılır. Bunun dışında çörek, kek ve pasta yapımında ham maddedir. Kestane ağacı da meşe ağacı gibi sert bir yapıya sahip olduğundan mobilyacılık da kullanılır. Fransa başta olmak üzere birçok Kuzey Avrupa ülkesinde et yemeklerine eklenir. Sindirimi kolay olan kestane yüksek miktarda lif içermektedir. Yağ oranı az olan kestane, B1, B2 ve C vitaminleri içerir. Günde dört tane tüketildiğinde vücudun ihtiyacı olan enerjinin yüzde yüzü karşılanır. Kabukları kaynatılıp elde edilen su çay olarak tüketilebilir. Bu çay mide asidini dengeler. Bağırsak florasını düzenler. Kısacası sindirimi düzenler.

KESTANENİN FAYDALARI NELERDİR?

Diyabet lifi içeren kestane, düşük şekerli besinler grubuna girer. Şeker hastalarının rahatlıkla tüketebileceği bir besindir. Ayrıca kandaki şeker oranını düzenler. Lif bakımından zengin olması sadece şeker hastalarına değil aynı zamanda kilo vermek isteyen kişiler için de idealdir. 

Yüksek oranda C vitamini içeren kestane, güçlü bir antioksidandır. Bu özelliği sayesinde bağışıklığı serbest radikalli hücrelerden arındırır. Beyaz kan hücrelerinin üretimini destekler. Kanın çoğalmasını sağlar. Ayrıca kan ve bağışıklığa bağlı oluşan hastalıkları engeller.

Kemik sağlığının en temeli magnezyum maddesidir. Magnezyum vücuda alındığında demir emilimi gerçekleştirmek için kullanıldığından vücut bu madde açısından eksiklik yaşar. Ancak kestanedeki yüksek magnezyum hem demir emilimini hem de magnezyumu sağlar. 

B vitamini kompleksi beyinin işlevini artırmada etkilidir. Kestane B vitamini bakımından zengin olduğundan hem beyin hem de sinir hücrelerini yeniler. Özellikle uzmanlar günde dört tane kestanenin hafızayı artırdığını ileri yaşlara görülme ihtimali olan unutkanlığı önlediğini vurguluyor. 

Kanı artırıyor ancak lan basıncını düşüren nadir besinlerden biridir. Bu bakımdan kalp ve damar hastalıklarının oluşumunu önler. Aynı zamanda damarların sertleşmesinin de önüne geçerek tıkanıklık gibi durumların riskini azaltır. 

PEKİ KESTANE ALERJİSİ NASIL OLUR? KESTANE ZEHİRLENMESİ NEDİR?

Kestanenin içerdiği bir protein maddesini bağışıklık sistemi kötü bir bakteri olarak algılar ve ona karşı korunma oluştururken vücutta bir takım ciddi komplikasyonlar meydana gelir. Bu duruma kestane alerjisi denir. Aynı şekilde arıların çiçek özlerinden meydana gelen kestane balı ya da kestane şekeri olarak adlandırılanlar içinde geçerlidir.

Kestaneye karşı alerjisi olduğu kimseler tarafından bilinse de bazı kimseler bu durumu bilmez. Özellikle çocuklukta fark edilen bu durum sırasında tüketilen kestane sonucu ortaya çıkan duruma ise kestane zehirlenmesi denir. 

KESTANE ALERJİSİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Burun bezlerinin şişmesi ile oluşan burun tıkanıklığı, hapşırma,

Boğazların kızarmasına bağlı gelişen öksürme ve hırıltı,

Ciltte gelişen deformasyonlara bağlı kızarıklık, kaşıntı ve dökülme,

Ayrıca gözlerde yanma, yaşarma ve kızarma hissi,

– Dil ve ağız kenarında karıncalanma, 

Solunumda sıkıntı çekme,

Kan basıncı aniden değiştiğinden aşırı terleme ve soğuma yaşanması,

Karın ağrısı akabinde gelişen mide bulantısı ve kusma hissi gibi belirtiler gösterir. İleri boyutlusu ise kişi nefes almakta zorlandığından bilinç kaybı yaşamasıdır. 

KESTANE ALERJİSİ NASIL TEŞHİS EDİLİR? TEDAVİSİ VAR MIDIR?

 Alerjiler kan ve deri prick testleri ile anlaşılır. Öncelikle neye alerjinizin olup olmadığını öğrenmek bir hastanede bu testleri yaptırmalısınız. Lateks alerjisi sıklıkla avokado, muz, kestane, elma, havuç, kavun, patates ve domates gibi besinlerden kaynaklı ortaya çıkar. Kestane alerjisinin belli bir tedavisi yoktur. Belirtilerden en yaygın olan ne ise uzman ona göre ilaç tedavisi uygular. 

Hünnap tat ve görüntü olarak ülkemizde çok bilinmeyen bir meyveydi. Ancak son zamanlarda artan üretimi ile Ekim ayı gelmeden tezgahlarda yerini alamaya başladı. Zeytinden biraz büyük ve bekledikçe büzüşen görüntüsü ile merak konusu olan hünnap hakkında her şeyi sizler için derledik. Yüzde 85 C vitamininden oluşan hünnap hakkına merak edilenleri haberin detayında bulabilirsiniz. Peki hünnap meyvesinin faydaları nelerdir? Hünnap hangi hastalıklara iyi gelir?

Cehrigiller ailesine ait bir ağaç türünde yetişen hünnap meyvesi ilk olarak yeşil bir renkte gelişir. Sonbahar güneşinde bekleyen meyve zamanla kırmızı ve kahve rengi arası bir renge bürünür. Dış yüzeyi hafif sert olan hünnap görüntü olarak zeytine benzer. Yabani olarak bulunduğu gibi bahçelerde özel olarak da yetiştirilir. Yeşil hali ekşi bir tada sahipken rengi koyulaştıkça tadı da tatlılaşır. Çin’den tüm dünyaya yayılan bu meyve alternatif tıpta sıkça kullanılan doğal ilaçtır. Kuzey Afrika, Suriye ve Hindistan’da da bulunur. İklim koşullarına hemen ayak uyduran bir ağaca sahiptir. Ülkemizde Marmara, Batı ve Güney Anadaolu’da da yetiştirilir. İçeriğinde doğal şeker bulunan meyve kurutulup çay ile beraber tüketilir. İçeriğinde yüzde 85 oranda C vitamini bulunduran nadir meyvelerdendir. Bu özelliği sayesinde bir avucu tüm vücudu toksinlerden arındırır. Bağışıklığı güçlendirir. 100 gramlık hünnapta yüzde 7 A vitamini, yüzde 20 B vitamini ayrıca demir, manganez, magnezyum, fosfor, kalsiyum, çinko ve sodyum bulunuyor. Hünnapla ilgili yapılan çalışmalarda meyvenin kanserli hücrelerin oluşumunu azaltığı biliniyor. Zengin bir içeriğe sahip olan hünnap meyvesi doğal bir sakinleştirici özelliği vardır. 

HÜNNAP MEYVESİNİN FAYDALARI NELERDİR?

Mevsim geçişlerinde sıklıkla yaşanılan boğaz enfeksiyonlarına iyi gelen öksürük krizlerini kesmede birebir fayda sağlayan besinlerden biridir. İçerdiği pektin maddesi boğazlardaki tüm balgamı sökerek atmanıza yardımcı olur. Astım ve solunum hastalıklarına yakalanma riskini azaltır.

Hemen hemen herkesin bazı yağlı ve karbonhidratlı yiyeceklerden dolayı yaşadığı kabızlık rahatsızlığına iyi gelir. Sindirimi kolaylaştırarak mide ve bağırsaklardaki zararlı bakterilerin oranını azaltır. Uzun süre de tok tutarak kilo vermenize bile yardımcı olur. Ayrıca kilo verirken enerji kaybı yaşamanızı önler. 

Güçlü antioksidan özelliği sayesinde karaciğeri toksinlerden arındırır. Böylece cilt problemlerine yakalanma riskini azaltır. Bağışıklığı güçlendirerek riskli hastalıklara yakalanmayı engeller. Uzmanlar özellikle bu meyvenin sonbahar aylarında düzenli tüketilmesi gerektiğini belirtiyor. 

Günde bir avuç tüketildiğinde bağışıklık sisteminizi hızlı bir şekilde güçlendirir. Kemik ve kas kaybını önler. Çiğ olarak tüketilen bu meyve tükürükteki zararlı salınımların oranını azaltarak ağız ve diş sağlığını da korur.

Potasyum vücuttaki hücrelerin daha sağlıklı işlemesini sağlar. Bu yüzden vücudun günlük ihtiyaç duyduğu minerallerin başında gelir. Hünnap bu bakımından zengin bir meyvedir. Bir fincana yakın tüketildiğinde vücudun potasyum ihtiyacının yüzde 70’ini karşılar.

Yapılan araştırmalara göre hünnap içerdiği maddeler sayesinde sinir sisteminin yapısını korur. Bu yüzden kişinin çabuk sinirlenmesini ya da stres gibi ruhsal durumlar yaşamasının önüne geçmesini destekler. Güçlü bir antidepresan ilaç görevi görür. 

Kullanımı yüzyıllara dayanan aynısefa çiçeğinin insan sağlığına inanılmaz faydaları vardır. Ekim aylarında çıkan çiçek özellikle alternatif tıpta sıkça tüketilir. İçeriğindeki faydalı yağ nedeniyle özellikle kemik ve kas ağrılarına iyi gelen aynısefa çiçeği hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki aynısefa çiçeğinin faydaları nelerdir? Aynısefa kremi ne işe yarar? Haberin detayında aynısefa çiçeğine dair her şeyi bulabilirsiniz.

Kap çiçeği veya ortak kadife olarak da bilinen aynısefa çiçeği Güney Avrupa ülkelerinde yaygındır. Ekim ayında tamamen açan çiçeğin kullanımı yüzyıllara dayanıyor. Güneşi bol olan yerlerde kolayca yetişen bitkinin özünde binlerce faydalı madde vardır. Bu yüzden öğütülüp yapı çıkartılarak kullanılır.Genel olarak turuncu renkte olan çiçek bazen sarı renkte bulunur. Kadifeye benzer bir yüzeyi vardır. Antik Yunan kitaplarında sıkça geçen aynısafa çiçeği kadınların güzellik sırrıdır. Ayrıca tadı da güzel olan çiçek salatalara da eklenir. Güçlü bir enfeksiyon önleyici olan aynısefa çiçeği cilt hastalıkların yanı sıra kemik ve kas hastalıkları içinde doğal ilaçtır. Zengin bir lutein maddesi içeren çiçek, saç köklerini güçlendirir. Ülkemizde genellikle yağı kullanılır. Mevsim geçişlerinde tüketilen çayı bağışıklık sistemini güçlendirerek nezle ve grip gibi hastalıkları önler. 

AYNISEFANIN FAYDALARI NELERDİR?

Ülser, reflü ve gastrit gibi yaygın olan mide rahatsızlıklarına iyi gelir. Yemek sonrası tüketilen bir bardak aynısefa çiçeği çayı mide şişmesini önler. Bunun aynı sıra mide asidini düzenleyerek kasılmaların önüne geçer. Bağırsak florasının dengesini korur. Mide ve bağırsaklardaki atıkları temizler.

Vücuttaki serbest radikalli hücrelerin sayısını azaltır. İdrar yolu ile bakteri ve virüsleri atar. Bu işlem sırasında idrarında daha rahat yapılmasını destekler. Taş ve kum oluşumlarını engeller. Bağışıklığı virüslere karşı güçlendirir.

Kadınların ay dönemlerindeki ağrılı adet sancılarını azaltır. Yaşanan hormon bozukluğunu önler. Krampları engelleyerek rahimin iyi temizlenmesini sağlar. Çay olarak tüketildiği gibi kremi de karın bölgesinde sürülerek ağrıları azaltabilir.

Ev önüne ya da pencere önüne konularak böcek ya da sivrisinekleri engeller. Kaynatılan suyu sprey kutusuna konulup vücuda sıkıldığında ısırıkların şiddeti önlenir. 

Aynısefa yağı, tırnaklardaki mantar oluşumunu önler. Daha sağlıklı uzamasını sağlar. Genel olarak el ve ayaklara sürüldüğünde cildin yumuşaklığını artırarak soğuklara karşı kurumasını çatlamasını önler. Bunun dışında kremi ya da yağı egzama, yanık, yara, varis ve tahriş olmuş cilt alanlarını yeniler. Saça sürüldüğünde parlaklığını artırarak dökülme gibi rahatsızlıkların yaşanmasını engeller.

Güçlü bir antiseptik olduğundan siğil tedavisinde de kullanılır. Cilt katmanlarına emilim sağlayarak azalan kolajenin artmasını destekler. Kırışıklığın önüne geçer. Yapılan araştırmalarda aynısefa yapını kullanan kişilerin yüzde 90’nın cilt yüzeyinin daha hızlı yenilendiğini ve dokuların genç kaldığı tespit edilmiştir. 

Migren ya da strese bağlı gelişen baş ağrısı için kremi enseye ya da alna sürülerek ağrının şiddeti azaltılabilir.

AYNISEFA NASIL KULLANILIR?

Toplanılan çiçekler kurutulur. İki yemek kaşığına 3 su bardağı cezveye eklenir. 10 dakika kaynatılır. Süzülerek tüketilebilir.

Hakiki tereyağını eritin içine sapları yaprakları ile beraber yıkanmış aynısefa çiçeğini ekleyin. En az 5 dakika kısık ateşte bırakın. Daha sonra bir tülbente dökerek süzün. Çıkan sıvıyı bir kaba koyun. Karışıma kekik ve lavanta yağları da ekleyebilirsiniz. Kremi buzdolabında muhafaza edin. 

Erkeklere oranla kadınlarda daha fazla görülen meme kanseri günümüzde yüksek oranda görülen kanserler arasında yer alır. Geçmişe oranla ölüm oranının azaltılmaya çalışıldığı meme kanseri hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki meme kanseri nasıl olur? Meme kanseri belirtileri nelerdir ve tedavisi var mıdır? Haberin detayında meme kanserine dair her şeyi bulabilirsiniz.

Meme dokusundaki hücrelerin çeşitli sebeplerden ötürü mutasyona uğramasıyla oluşan tümöre meme kanseri denir. Oluşan tümör önce ortaya çıktığı dokuyu sonra etrafına sıçrayarak tüm bölgeye zarar verir. Erken tedavi edilmediğinde uzuv kaybına yol açan meme kanserinin yıllar önce oldukça zor bir tedavi süreci vardı. Ancak gelişen teknoloji ve bilinçli insan sayısı ile erken evrede teşhis edilmeye başlandı. Kadın hastalığı olarak görülse de aslında meme kanseri yüzde 1 oranda erkeklerde de görülür. 40 yaş sonrası görülme sıklığı artan meme kanseri, genetiksel, sağlıksız beslenme ve kötü alışkanlıkların tetiklediği ciddi bir rahatsızlıktır. Süt kanallarındaki hücrelerin deforme olması sonrası meme lenflerine dağılmasıyla kanser riskini artırır. Henüz küçük bir kitle halinde teşhis edildiğinde tedavisi daha kolay olan meme kanseri hastanın vücut yapısına da ciddi hasarlar bırakabilir. İki tip meme kanseri vardır. Birincisi noninvaziv diğeri ise invazivdir. Noninvaziv yayılma göstermez. Tedavi sürecinden de hemen olumlu sonuçlar vererek vücut bozulmasının önüne geçer. İnvaziv ise kanalları tıkayan çabuk yayılır. Görüldüğü meme dışında diğer memeye kadar yayılabilir.

MEME KANSERİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Meme etrafında hissedilen hareketli kitle

Göğüsler arasında görülen asimetrik bozukluk

Göğüsün ve göğüs ucunda kırışıklık

Göğüs etrafında kızarıklık ve egzama benzeri yaralar

Göğüs ucunun yönünün bozulması

Şiddetli göğüs ağrıları ve koltuk altına doğru sertlik 

Meme şeklinde düzensiz şişlik gibi belirtilerle kendini gösterir. 

MEME KANSERİNİN TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Erken dönem fark edilen kanserin tedavisi oldukça kolaydır. Bu yüzden aile öyküsünde olanların değil herkesin mutlaka altı ayda bir tüm kontrolleri yapması gerekir. Muayene bu bakımdan önemlidir. Ayrıca bilinçli insanlarında kendi kendilerini kontrol etmesi kanserin yayılmasını engelleyebilir. İlk evresinde fark edilen meme kanserinde ilaç tedavisi uygulanarak hücreler yenilenir. Diğer evrelerde ise doktor daha farklı yöntemler uygular. Bazen tümörün yayılmaması için uzuv olduğu gibi alınır. 

MEME KANSERİNDEN KORUNMA YOLLARI

Erken müdahale edilmediğinde özellikle kalça ve omurga kemiklerinin yanı sıra akciğer ve karaciğere kadar ciddi rahatsızlıklara zemin hazırlar. Bu yüzden uzmanlar hemen hemen herkesin tehlike altında olduğu meme kanseri için bazı açıklamalarda bulundu. Hayat tarzının kanserin oluşması, çoğalması ve yayılmasında etkili olduğunu vurgulayan Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Rafet Yiğitbaşı, önüne geçmek için bazı önerilerde bulundu.

Aile öyküsünde kanser olup olmadığı kontrol edilmeli.

Günümüzde çalışma şartlarındaki ağır kurallar kişinin stres oranını artırır. Bu durum kanser hastalıklarına kolayca davetiye çıkarır. Stresten uzak daha sağlıklı ortamlar seçilmeli.

En önemli durum beslenmedir. Sağlıksız beslenme sadece meme kanseri değil diğer tüm kanserleri tetikler bu yüzden uzmanlar kişilerin antioksidan oranı yüksek ve vitamin mineral açısından zengin bir beslenme yöntemi tavsiye eder. 

Düzenli yürüyüş ve yüzme tüm sinir sistemini hareketlendirdiğinden hücrelerin deforme riskini azaltır. 

Kozmetik ve kimyasal içeren ürünlerden uzak durmakta fayda var.

Kafein ve nikotin maddelerin hücrelerin mutasyona uğrama oranını artırır. Bu maddeleri içeren besinler tüketilmemeli. 

20 yaşlarından sonra düzenli olarak elle kontrol yapılmalı ve kişinin en az bir kez tüm kontroller için uzmana başvurmalı.

Günümüzde masabaşı çalışma oranının artmasıyla beraber artan servikal lordoz yani boyun düzleşmesi hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Yaşam tarzını olumsuz etkileyerek ciddi fiziksel bozukluğa neden olan boyun düzleşmesine dair her şeyi haberin detayında bulabilirsiniz. Peki boyun düzleşmesi nedir? Boyun düzleşmesi neden olur? Boyun düzleşmesinin tedavisi var mıdır?

Sağlıklı bir insanın boynu C şeklinde olması gerekir. Ancak günümüzde artan dengesiz hareketler ya da masabaşı çalışanların hiç hareket etmemesi gibi durumlarda boyunda deforme yaşanır. Eğik olan kemikler düzleşmeye başlar. Boyna kadar gelen omurganın kıvrımlılığı vücut motor hareketlerini kolaylaştırır. Aldığı hasarla düzleşmeye da tam terzi yönde dışarı doğru çıkması çeşitli hastalıklara neden olur. Aynı zamanda vücut hareketlerinde aksaklıkların yaşanmasına davetiye çıkarır. Boyun düzleşmesi nedenleri arasında gösterilen masabaşı çalışmanın nedeni ise kişinin bir süre sonra oturma şeklinin bozulması ile yaşanır. Şiddetli ağrılarla kendini gösteren boyun düzleşmesi yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Zamanında tedavisi edilmediğinde beyne bile zarar verebilir. 

BOYUN DÜZLEŞMESİ NEDEN OLUR?

Çalışma hayatından kaynaklı yanlış duruş ve oturuş bozuklukları,

Kemik erimesi hastalığı,

Ruhsal bozuklukların şiddeti,

Egzersiz esnasında boyun bölgesinin zorlanması ya da fazla esnek bırakılması,

Islak saçla uyumak,

Obezite hastalarının kullandığı ilaçların yan etkileri,

Aşırı yemeden kaynaklı kilo alımı,

Uyku sırasında bozuk vücut duruşu gibi durumlar boyun düzleşmesine neden olur.

BOYUN DÜZLEŞMESİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Boyun düzleşmesinin en belirgin belirtisi baş dönmesidir. Ardından mide bulantısı, çene uyuşması, sırt ağrıları, çabuk yorulma, yüksek tansiyonun yanı sıra sık sık yaşanan omuz ağrısı ve kulak çınlaması da belirtiler arasında yer alır. 

BOYUN DÜZLEŞMESİNİN NEDEN OLDUĞU HASTALIKLAR NELERDİR?

Boyun düzleşmesi dikkate alınmadığında kemik ve kollardan geçen sinir damarlarının gevşemesine ve şiddetli ağrılara sebebiyet verir. Aynı zamanda boyun düzleşmesi sonucu iç organlar düzenli çalışmaz ve beynindeki sinir bölgesi yani vagus siniri gerilir. Bu durum sonucunda da çarpıntı, nefes darlığı, şişkinlik, hazımsızlık, gaz ve kabızlık gibi rahatsızlıklara yol açar. Yürüme güçlüğü ve ince beceri gerektiren hareketlerde kısıtlamalar meydana gelir.

BOYUN DÜZLEŞMESİ TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Boyun düzleşmesi tedavisinde en iyi yöntem fizik tedavidir. Bu tedavi genellikle havuz içinde masaj teknikleriyle yapılır. Bir fizik tedavi uzmanıyla havuza giren hasta sırtüstü yüzdürülür veya el ve kol hareketleri yaparak boyun düzleşmesi engellenmeye çalışılır.

Aniden değişen havalarla beraber artan viral enfeksiyon hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Grip ve nezle arası belirtiler gösteren ancak zamanında tedavi edilmediğinde daha ciddi hastalıklara neden olan viral enfeksiyonun ne olduğunu biliyor musunuz? Peki viral enfeksiyon nedir? Viral enfeksiyon belirtileri nelerdir ve tedavisi var mıdır? Haberin detayında viral enfeksiyona dair her şeyi bulabilirsiniz.

Virüs yolu ile oluşan hastalıkların geneline viral hastalıklar denir. Mevsim geçişlerinde artan soğuk algınlığı, gribal enfeksiyon, üst ve alt solunum yolu hastalıkları virala dahildir. Vücuda çeşitli sebeplerden ötürü giren ve yerleşen kuluçka dönemi bittikten sonra bağışıklık sisteminde ciddi deformasyonlara neden olur. Bazı hastalık çeşitleri kolayca atlatılabilirken bazıları ise uzun sürer ve kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Viral virüsler antibiyotik ilaçlarla kolay kolay iyileşmez. Bu gibi hastalıklar esnasında bağışıklığı güçlendiren ve virüsleri vücuttan atacak güçlü aşılar önerilir. Uzmanlar özellikle çocukları ve yaşlıların düzenli aşılarla bu hastalıklar karşısında direncinin artırılmasını tavsiye eder. Viral enfeksiyon ile bakteriyel enfeksiyon hastalıkları sürekli karıştırılır. Ancak virüsler bağışıklığa yerleşerek kişinin yorgun halsiz düşmesine neden olur. Bakteriyel enfeksiyon ise vücutta çoğalan bakteriler yol açar. Bu hastalıkların süreçleri daha ağır geçer. Yüksek ateş, vücut titremesi, sinüs yollarının bakterilerle tıkanması, boğazın tahrip olması, balgam ve bademcik şişmesi gibi belirtiler gösterir. İki enfeksiyonda hemen hemen aynı belirtileri göstermesine rağmen ayırt edici nokta ateşlenme süresi ve yüksekliğidir. Bakteriyel enfeksiyonlarda ateşlenme her zaman yüksek oranlarda seyir eder. 

VİRAL ENFEKSİYON NASIL BULAŞIR?

Virüs genellikle temas yolu ile kişiden kişiye bulaşır. Bu yüzden toplu yerler en tehlikeli alanlardır. Temas, ağız ve solunumla bulaşan virüsler bakımından çocuk, yaşlılar ve hamileler riskli olan gruplardır. Çocuk parkları, okullar, alışveriş merkezleri ve toplu tuvalet alanları da virüsün yayılmasını tetikler. 

VİRAL ENFEKSİYON BELİRTİLERİ NELERDİR?

– Bağırsaklara yerleşen virüsler florasanın sayısını bozarak ishal gibi vücut sıvı kaybını artıracak rahatsızlıklara neden olur.

– Bağışıklığın virüslere karşı hareketlenmesi ile sinir hücreleri ısınmaya başlar. Kanda dolaşan sinir hücreleri vücudun aniden ısınmasını sağlar.

– Virüsler karşısında en hassaslaşan bölge boğazdır. Boğaz ağız içine kadar virüsten etkilendiğinden yutkunma nefes alma gibi faaliyetleri azaltır. Şiddetli bir kuru öksürüğe sebebiyet verir.

– Yorgunluk vücut hareketlerinde ağrı ve özellikle kaslarda yavaşlama gibi belirtiler seyir gösterir.

VİRAL ENFEKSİYON TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Uzmanlar bu gibi rahatsızlıklar esnasında kişinin hemen ilaç tedavisini başlamasını genellikle tavsiye etmez. Öncelik aşı yapımı ve C vitamini tüketmeyi öneriyor. Bunun dışında kişinin en az 3 güç dinlemesini, hafif yemekler tüketmesini, ellerin sürekli dezenfekte edilmesi, kullanılan kişisel eşyalara kimsenin dokunmamasını ve gün içerisinde bol bol su tüketilmesi gerektiği vurgulanır. 

Modern çağ hastalıklarının başında gelen kolesterol hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Kanda yükselen kolesterol çeşitli hastalıklara neden olur. Peki kolesterol nedir? Kolesterol neden yükselir? Kolesterol belirtileri nelerdir? Sizler için hemen her yaş grubunu etkileyen kolesterole dair her şeyi haberin detayına ekledik.

Kan hücrelerinde ve hayvan zarlarına bulunan kolesterol, vücutta çeşitli görevleri olan yağ seviyesidir. Hem insan vücudunda bulunan hem de hayvanlar besinler aracılığı ile vücuda giren karaciğer, akciğer, ince bağırsak, böbrek üstü bezleri ve üreme organları gibi birçok organın oluşumunu sağlar. Ayrıca bu organların işlevselliğini artırır. Kısacası kolesterol vücudun olmazsa olmazlarındandır. Organların dokularında hücrelerle sentezlenerek enerjisini artırır. Gereğinden fazla olunca ise buralardaki yağ oranının çoğalmasına ve kana karışarak damarların tıkanmasında yol açar. Safra taşlarının oluşumundaki temel etkende kolesterol seviyesinin yükselmesinden kaynaklanır. Kolesterolün iki çeşidi vardır. Biri iyi olarak adlandırılan HDL’dir. Diğeri ise özellikle modern çağdaki düzensiz beslenme ve çevresel etkilerle artan kötü kolesterol yani LDL’dir. Kolesterolü taşıyan adıl madde lipoproteindir. Lipoprotein seviyesi hücrelerin enerji oranı ile eş değerdir. Kolesterol içerisinde lipoprotein oranı yüksek ise bu iyiye düşük ise kötüye işarettir. Lipoproteinin az olduğu yerlerde kolesterol tam bir yağ birikimi olur. Bu da vücuttaki yağlanmanın oranını artırır. Çeşitli ciddi hastalıklara davetiye çıkarır. 

KOLESTEROL NEDEN YÜKSELİR?

Kolesterol organların zar hücrelerinin yanı sıra kanda da bulunur. Lipoprotein miktarı hayvansal kolesterolünde azdır. Bu da çok fazla hayvansal yağ tüketildiğinde kötü kolesterol seviyesinin artmasına neden  olur. Hayvansal kolesterol özellikle dondurulmuş, hazır gıda ve trans yağ oranı fazla olanlarda bulunur. Bu besinler aracılığı ile hayvansal kolesterol direk olarak kana karışır. Kan akışını yavaşlatır. Damarlardaki yağ birikimini artırır. Karaciğerin toksinleri atmasını yavaşlatarak cilt altında yağ bezleri oluşturur. Vücut bu yağları yakamaz ya da her hangi bir yolla da atmadığından çeşitli hastalıkların artmasına zemin oluşturur. Kolesterolün yükselmesine neden olan bir diğer sorun ise vücuttaki endojen üretiminin artmasıdır. Endojenin artmasının nedeni ise diyabet ve genetik bozukluktur. Sağlıklı bir insanda kötü kolesterol seviyesinin yükselmesinin nedeni de endojenindir. 

KOLESTEROL BELİRTİLERİ NELERDİR?

– Karaciğerin yağlanmasından kaynaklı yüz bölgesinde özellikle de göz çevresinde sarı renkli yağ bezelerinde artış yaşanır. 

– Sürekli olarak yorgunluk ve halsizlik hissinin olması

– Nedensiz baş dönmesinin yaşanması

– Yaraların erkenden iyileşememesi

– Cildin solgun görünümünde artış

– Sebepsizce vücudun bazı bölgelerinde morarmaların görülmesi

– Kol bacak ve ayakta uyuşmalarda artışın olması kolesterolün yüksek olduğuna işarettir.

KOLESTEROL NASIL DÜŞÜRÜLÜR?

Kötü kolesterolün yükselmesi damar sertliği, damar tıkanıklığı ve kalp krizi gibi sağlık sorunlarına neden olur. Bu yüzden kolesterol seviyesinin düşürülmesi için erken müdahale edilmelidir. Uzman kontrolünde verilen ilaçlarla kandaki ve organ zarlarındaki kolesterol oranları  düşürülür. Bunun dışında genetiksel yükselen kolesterol için ayrı bir ilaç tedavisi uygulanır. Kandaki kolesterol seviyesinin azalmasını sağlamak için ise diyet uygulanır. Sağlıklı bir kişi de LDL düzeyi 130 mg/dL’nin altında olmalıdır. HDL düzeyi kadınlarda 40 mg/dL, erkeklerde ise 50 mg/dL’nin üzerinde olmalıdır.

KOLESTEROL DÜŞÜREN BESİNLER NELERDİR?

– Kötü kolesterolü düzeltmede etkili çaylardan biri alıçtır. Alıç kötü kolesterolün içerdiği yağın etkisini azaltır. İdrar yolu ile vücuttan atar.

– Omega-3 yağ asidi bakımından zengin olan balık ve cevizde kolesterol seviyesini düşürerek kan akışını düzenler. Uzmanlar balık tüketirken fırında pişirilmesini tavsiye eder. Düzenli olarak haftada iki defa balık üç defa da bir avuç ceviz tüketilmesini öneriyor.

– Kötü kolesterolü düşürmede en etkili doğal besinlerden biri de çekirdekli kırmızı üzümdür. Günde bir salkım kırmızı üzüm kolesterolü düşürmede etkilidir.

Bunlar dışında maydanoz, elma sirkesi, enginar, brokoli, domates ve greyfurt gibi besinler de kolesterolü düzenler.