Şunun için etiket arşivi: SAĞLIK haberleri

Arap kültüründen aktarılan zahter, Osmanlı döneminden beri tüketilmektedir. Hoş kokusu ile oldukça tercih edilen zahter hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Çay olarak tüketilebilen zahter aynı zamanda bazı yörelerde yemeği de yapılır. Peki zahterin faydaları nelerdir? Zahter çayı nasıl yapılır ve ne işe yarar? Haberin detayında zahtere dair her şeyi bulabilirsiniz.

Arapça da Za’atar olarak bilinen zahter, kekik ailesine bağlı bir bitkidir. Orta Doğu’da yemeklerde tüketilen zahterin yüzyıllardır insan sağlına faydaları da olduğu biliniyor. Lübnan, Filistin ve Ürdün yemeklerine eşsiz lezzet sağlayan zahter, aramottik bir koku ve tada sahiptir. Öğütülerek baharat hale getirilen zahter bitkisi, kekik, mercanköşk ve tuz ile harmanlanır. Tüketimi Endülüslere kadar uzanan zahteri genellikle kadınlar kendi imkanları ile evde hazırlar. Batılılar tarafından keşfedildikten sonra içeriğine ayrıca kimyon, kişniş ve rezene de ekleniyor. Bu karışım aynı zamanda mevsim geçişlerinde bağışıklığı güçlendirdiğinden çay olarak tüketilir. Ülkemize Osmanlı zamanında giren bu karışım özellikle sulu ve et yemeklerine eklenir. Özel olarak da çayı yapılır. Geleneksel olarak hazırlanan zahter de ise sadece tuz ve sumak vardı. Bu karışım ekmeklerin üzerine ya da içerisine zeytin yağı ile eklenir. Eski çağlardan beri yapılan zahter çayı vücuttaki paraziti azaltmada doğal ilaç olarak tüketilirdi. Bunun dışında özellikle sinirleri güçlendirerek beyin hastalıklarının önüne geçtiği bilinir. 

ZAHTERİN FAYDALARI NELERDİR?

Mevsim geçişlerinde genellikle virüsler kuluçka dönemlerinden harekete geçer. Bu da gribal enfeksiyonlara neden olur. Bağışıklığın düşmesiyle de artan hastalıkların önüne geçmek için uzmanlar doğal ilaçlar önerir. Zahter bu bakımdan oldukça etkili bir otur. Özellikle baharat olarak yapılan zahter de içeriğindeki diğer faydalı bitkilerle beraber vücudun direncini artırarak hastalıklara karşı korur.

Bağışıklığı temizlemede etkili olduğu kadar ağız içi sağlığında da oldukça faydası olan zahter, suyuyla ağızda yapılan gargarayla enfeksiyonlu hücrelerin sayısı azaltılır. Kekik gibi güçlü bir antioksidan olan zahter, diş aralarında biriken hücreleri tükürükte biriktirerek ağızdan atılmasını sağlar. 

Mikroplara karşı güçlü bir silah olan zahter, öksürüğe karşıda oldukça etkili bir bitkidir. Kuru öksürüğü anında keserek boğazın tahribatını azaltır.  Boğazları rahatlatarak rahat bir nefes almada yardımcı olur.

Göz sağlığında temel vitamin olan A vitamini bakımından zengin olan zahter, aynı zamanda sinüs yollarını da temizler. Göz kanallarının bakterilerle tıkanmasının önüne geçerek içeriğindeki sıvı oranını artırır. Görme kaybı yaşanmasını önler. İleri yaşlardaki göz sorunlarının da önüne geçer. 

Güçlü bir antioksidan olan zahter, ayrıca kanserli hücrelerin oluşumunu da engeller. Özellikle hücrelerin mutasyona uğramasının önüne geçer. Eski çağlardan beri düzenli olarak çayı tüketilerek kanser hastalıklarına yakalanma oranını azaltmasını destekler.

Vücutta sağlıksız beslenme ve çevresel etkilerden kaynaklı artan parazitler ciddi hastalıkların meydana gelmesine neden olur. Parazitler özellikle bağırsaklara yerleşerek sindirim ve metabolizmayı alt üst eder. Ancak zahter vücuttaki parazitleri idrar yoluyla atmada etkili bir bitkidir. Zahter parazitleri idrar ile atarken rahat bir idrarın yaşanmasına ortam hazırlar. 

Hoş kokusu sayesinde kozmetiklerde de kullanılan zahter cilt temizliği için özellikle sabun gibi ürünlerin ham maddesidir. 

ZAHTER ÇAYI NASIL YAPILIR VE NE İŞE YARAR?

Zahter bitkisi kurutularak içerisine eklenen kekik, sumak ve tuz gibi bitkilerle beraber karıştırılır. Bir tatlı kaşığı kaynamış suya ekleyip 5 dakika bekletin. Daha sonra süzerek bir bardağa boşaltın. İsteğe bağlı içerisine bal ya da limon ekleyin. Günde bir bardak tüketebilirsiniz.

NOT: Çok güçlü bir antioksidan etkisi olduğundan kronik hastaların ve hamilelerin tüketmeden önce bir uzmana başvurmasında fayda var. 

C vitamin deposu olan portakalın insan sağlığına birçok faydası olduğunu hemen hemen herkes bilir. Özellikle kış aylarında bağışıklığı güçlendiren en sağlıklı besinlerin başında gelir. Peki portakalın faydaları nelerdir? Her gün bir bardak portakal suyu içerseniz ne olur? Sizler için portakala dair bilinmeyenleri araştırdık. Haberin detayında portakala ve portakal suyuna dair her şeyi bulabilirsiniz.

İpek yolu zamanında Hindistan’dan tüm dünyaya yayılan portakal, melez bir meyve olduğu söylenir. Güneşte bekleme süresine göre tadı değişen bu lezzetli besin, sağlığa birçok faydası vardır. Cilt, ilaç ve kozmetik sanayilerinde kullanılan portakal yüksek miktarda B ve C vitaminleri barındırır. Uzmanlar özellikle sabah kahvaltısında tüketilmesini tavsiye ettikleri en sağlıklı meyve suyudur. İçerdiği folik asit bebeklerin gelişimine katkı sağladığından hamileliğin ilk 3 ayında düzenli tüketilmesinde fayda var. Reçel, suyu, çayı ve tatlısı yapılan portakalın kabuklarından esans kokusu elde edilir. Mevsim geçişlerinde hasar alan vücut sağlığına katkı sağlayan portakal özellikle cildin diri ve genç kalması için destek sağlayan besinlerin başında gelir. 

İŞTE PORTAKALIN FAYDALARI

Yüksek C vitamini içerdiğinden günde tüketilen iki orta boy portakal vücudun gün boyu ihtiyacı olan C vitamininin yüzde yüzünü karşılar. 

Vücudu tüm toksinlerden arındırarak hastalıklara yakalanma riskini azaltır. Bunun yanı sıra tümör oluşumunu da önleyerek kanser riskini de sıfıra indirir. 

Düzenli tüketildiğinde bağırsaklardaki floransları dengeleyerek kum ve taş oluşumunu önler. Oluşan kum ve taşlarında dökülmesini sağlar. 

İçerdiği şeker kandaki şeker oranını olumlu etkilediğinden diyabet hastalarının da tüketebileceği meyveler arasındadır.

Toksinleri temizlediğinden artriti yanı eklemlerde oluşan iltihapları da önler. Böylece vücut iskeletinin sağlığını da olumlu etkiler. Eklem ve kemik ağrılarını en aza indirerek ileri yaşlarda görülme ihtimali olan rahatsızlıkların riskini de azaltır.

Yüksek lif sayesinde sindirimi kontrol eder. Metabolizmayı düzenler böylece kilo vermede yardımcı olur. İçerdiği lif aynı zamanda mide hastalıklarına da iyi gelir.

Kahvaltıdan önce tüketilen bir bardak portakal suyu gün boyu yorgunluk ve stres gibi rahatsızlıkların yaşanmasını azaltır. Aynı zamanda folik asit içerdiğinden beyin sağlığına da olumlu katkılar sağlar.

 Öksürük, astım, bronşit, göğüs gerginlik ve soğuk algınlığı gibi rahatsızlıklarda uzmanların tüketilmesi gerektiğini vurguladığı en önemli besinlerin başında gelir. 

Portakal kabukları yüzyıllardan beridir güzellik ürünlerinde ve kürlerinde kullanılır. Böylece cildin dermis tabakasına kadar inerek deforme olmuş hücreleri yeniler. Kırışıklık ve yaşlanmayı önleyerek vücuttaki genç hücrelerin sayısını artırır. Aynı zamanda ciltte parlaklık ve gerginlik oluşmasını sağlar. Cildin pH ve yağ dengesini korur.

Portakal suyunu kullandığınız şampuana ekleyerek parlak ve güçlü saçlar elde edebilirsiniz. Portakal suyu saçlarınızın köklerini de besleyerek daha gür çıkmasını destekler.

PORTAKAL ÇAYI NASIL HAZIRLANIR?

Kurutulan 10 portakal kabuğunu kaynamış 3 bardak sıcak suya koyunuz 10 dakika demledikten sonra tüketiniz. Ya da portakal kabuklarından hazırlanan tozları satın alarak da çayını yapıp tüketebilirsiniz. 

Sürekli ishal iseniz ve kusma hissine sahipseniz dikkat bu virüsü kapmış olabilirsiniz. Son zamanlarda artan norovirüsü kişinin adeta yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Peki Norovirüs nedir ve hangi hastalıklara neden olur? Norovirüsü enfeksiyonuna dair bilinmeyenleri sizler için araştırdık. Haftalarca kişinin hasta olmasına neden olan norovirüsü hakkında merak edilenler haberin detayında…

İngiltere’de ortaya çıkıp tüm Avrupa’ya yayılan norovirüsü kişiden kişiye bulaşma riski vardır. Bu nedenle de hızla yayılmaktadır. Virüs mide ve bağırsaklara tutunarak artar. Organların işlevini bozarak ciddi sorunlara neden olur. Virüs yerleştikten sonra bir kaç güne kendini gösterir. Hastalık erken tedavi edildiğinde bir haftaya düzelir. Ancak geç teşhiste sindirim ve metabolizma ciddi hasar alır. Salgın ortak alanlarda artar. Ağız yolu ile bulaşarak mide ya da bağırsaklara yerleşir. İleri dönemlerde kronik bağırsak hastalıklarına sebebiyet verir. Hastalığın  şiddeti kişinin bağışıklığına bağlı da gelişir. Bağışıklığı düşük olan kişilerde hastalık daha çabuk ilerler. 

DENİZ ÜRÜNLERİ VE DONDURULMUŞ GIDALARA DİKKAT!

Virüs soğuğa dayanıklı olduğundan deniz ürünleri ya da dondurulmuş gıdalarda etkinliğini korur. Yapılan araştırmalarda özellikle Avrupa da deniz ürünleri ve donmuş gıdalardan kaynaklı virüsün artığı tespit edilmiştir. Ayrıca uzmanlar sebze ve meyvelerin sirkeli suda iyice yıkaması gerektiğini çeşme suları yerine hazır suların tüketilmesini öneriyor. Çok az miktarda bile virüs vücuda yerleştiği anda çoğalma riski vardır.

NOROVİRÜSÜ BELİRTİLERİ NELERDİR?

2 günde kuluçka dönemi biten virüs bulantı, kusma, ishal, yüksek ateş, şiddetli baş ağrısı gibi gribal enfeksiyona benzer belirtiler gösterir. Yaşlılarda, bağışıklığı zayıf olanlarda ve çocuklar arasında hızla yayılır. Zamanla vücudun direnci düşer. Ayrıca vücut hızla sıvı kilo kaybına uğrar. Zamanına müdahale edilmediğinde kalp, şeker ve kronik böbrek yetmezliği gibi hastalıklara zemin hazırlar. Hastanın vücudundaki sıvının yanı sıra tuz kaybı da yaşanır. Azalan tuz miktarı tiroidlerin işlevselliğini bozar. Hastalığın nen yaygın belirtisi ishaldir.

NOROVİRÜSÜNÜN TEDAVİSİ NEDİR? NOROVİRÜSÜNDEN NASIL KORUNUR?

Antibiyotik tedavi uygulanır. Kişinin bağışıklığı virüse karşı güçlendirilir. Özellikle antioksidan besinler bu dönemde sıklıkla tüketilmesi tavsiye edilir. İshal ve kusma durumları damar yolu ile sıvı verilerek şiddetleri azaltılır.

Kişisel bakım düzenli yapılmalıdır.

Besinler tüketilmeden bolca yıkanmalıdır.

Toplu alanlarda gerekmedikçe yemek yenilmemelidir.

Dışarıdan gelir gelmez eller iyice dezenfekte edilmelidir.

Sürekli sıvı ve bol bol C vitamini tüketilmelidir.

Her gün çamaşır suyu ile toplu alanlar temizlenmelidir.

Hastalığa yakalanmış kişi ile tedavi bitmeyene kadar temas edilmemelidir.

C vitamini bakımından zengin olan mandalinanın insan sağlığına inanılmaz faydaları olduğunu biliyor muydunuz? Peki mandalinanın faydaları nelerdir? Bir hafta boyunca mandalina yerseniz ne olur? Özellikle hamile anne adaylarına inanılmaz faydası olan mandalina hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Haberin detayında mandalinaya ait her şeyi bulabilirsiniz.

Ilıman iklim meyvelerinden biri olan mandalina turunçgiller ailesine aittir. Sarı, turuncu ve yeşil renkleri olan mandalina dışı kaplı içi etli ve sulu bir meyvedir. Portakala oranla kabukları daha yumuşaktır. Eti direk yenildiği gibi suyu da sıkılarak içilebilir. Mandalina suyu hakkında uzmanlar düzenli tüketildiğinde kış hastalıklarına karşı vücudun direncini artırdığını söylüyor. Mandalina ülkemizde genellikle Eylül ayı ile beraber tezgahlardaki yerini alıyor. Sıcak havaları sevdiğinden yaz boyu yetişir. Kış boyu da rahatlıkla tüketilebilir. Ancak Rize’de yetişen mandalina türü soğuğa dayanıklıdır. Bu yüzden kışın bile tüketilebilir. Dünya’da en fazla üretimi yapılan ülke Çin’dir. Ülkemiz üretim sırlamasında beşinci sırada yer alıyor. Adana ve Mersin şehirlerinde Kasım ayının ilk haftasında Narinciye Festivali ile Türk mandalinası portakalı tüm dünyaya tanıtılıyor. Antik uygarlıklardan beridir mandalina şifa deposu olarak tanımlanmıştır. C ve A vitaminleri bakımından zengin olan mandalina, bağışıklık, kalp ve kemik sağlığına oldukça iyi gelir. 

MANDALİNANIN FAYDALARI NELERDİR?

Flavonodiler bakımından zengin olan mandalina antikanser etkiye sahiptir. Flavonodiler maddeler vücuda giren serbest radikalli hücreleri yok ederek bağışıklığı güçlendirir. Ayrıca kana karışma ihtimali olan bakterileri azaltır. Kötü kolesterol seviyesini düşürerek kalp ve damar hastalıklarının yaşanma riskini azaltır. 

Hemen hemen herkes rahatsız olduğundan mandalinanın soyulduktan sonra etrafını kaplayan beyaz damarları atar. Ancak uzmanlar beyaz damarların oldukça güçlü bir lif kaynağı olduğunu ve bu damarların mide bağırsak sağlığına olumlu katkılar sağladığını vurguluyor. Beyaz damarlar mide kaslarının güçlenmesini sağlar. Özellikle midenin öğütme işlemi sırasındaki işlevselliğini artırır. Bunun yanı sıra bağırsaklarda besin atıklarının birikimini önleyerek dışkılamayı kolaylaştırır.

Hamilelik sürecinde anne adayında azalan bazı vitamin ve maddelerin değerini artırmada etkilidir. Folat ve B vitamin kompleksi bakımından zengin olan mandalina hem anne adayının hem de bebeğin gelişimine olumlu katkı sağlar. Yapılan araştırmalarda yeterli miktarda folat takviyesi almayan kişilerde DNA hücrelerinin mutasyona uğrama durumu artar. Bu da çeşitli kanser hastalıklarına davetiye çıkarır.

Potasyum organlarının hücrelerini artırarak işlevlerini artırır. Potasyum eksikliği olan kişide çeşitli hastalıkların yaşanma olasılığı artar. Ayrıca ileri yaşlarda kemik ve beyin sağlığını olumsuz etkiler. Günde tüketilen en az bir mandalina bu eksikliğin yaşanma ihtimalini düşürür.

Kanı temizleyerek yüksek tansiyon ve diyabet riskinin önüne geçer. İçerdiği sağlıklı şeker vücudun enerji oranını karşılar. Yağ yakımını hızlandırır. 

BİR HAFTA BOYUNCA DÜZENLİ MANDALİNA YERSENİZ NE OLUR?

Yağlı ve karbonhidratlı yiyeceklerden kana karışan zararlı mikroorganizmaları idrar yolu ile vücuttan atar. İçerdiği yaralı asit maddeleri sayesinde yemek borusu, mide ve bağırsakların kansere yakalanma riskini azaltır.

Uçucu yağ asitleri kolesterol seviyesini dengede tutar.

Mevsim geçişlerinde vücudun değişen ısı dengesi ile ortaya çıkan hastalıkların riskini azaltır. Ayrıca hastalığa yakalanan kişilerin daha hızlı iyileşmesini sağlar.

Sonbahar aylarında akşam yemeklerinden sonra düzenli tüketildiğinde uykusuzluğa iyi gelir.

İçerdiği yatıştırıcı maddeler sayesinde sinir sistemindeki deforme olmuş hücreleri yeniler. 

Uzmanlar, mandalinanın kabuklarının kaynatılıp içildiğinde boğaz enfeksiyonlarını azaltığını da vurguluyor.

8000 yıl önce ilk kez Anadolu topraklarında yetiştirilen nohutun, insan sağlığına birçok faydası olduğunu biliyor muydunuz? Yetiştirilmesi kolay olan nohut hakkında merak edilen her şeyi sizler için derledik. Kalorisi yüksek ancak glutensiz besinlerin başında gelen nohut ununun insan sağlığı üzerindeki inanılmaz etkisi vardır. Peki nohutun faydaları neler? Nohut unu neden faydalıdır? Nohut unu hakkında bilinmesi gerekenler

Kıraç topraklarda rahatlıkla yetişen nohutun, krem ve siyah olmak üzere iki rengi bulunur. Hem yemek olarak hem de çerez olarak tüketebilen bu eşsiz besinin içerisinde A, C, B6, B12 ve E vitaminler bulunur. Ayrıca içerdiği iyileştirici asitler sayesinde kozmetik sektöründe ham madde olarak kullanılır. Yüzyıllar önce güzellik amaçlı kadınlar, nohutu bir gün boyunca suda bekletir daha sonra o suyu yüz temizleme de kullanırlarmış. Aynı zamanda nohutu ezip un haline getirerek içerisine zeytin yağı koyup maske olarak da değerlendirilmiş. İlk olarak Anadolu’da ekilmeye başlayan nohut, daha sonra Hindistan ve Avrupa’ya yayılmıştır. Diğer baklagiller gibi lif ve protein zengini olan nohudun insan sağlığına birçok faydası vardır. Yapılan bazı araştırmalarda haftada 2 defa nohut tüketerek, vücudun ihtiyacı olan folata maddesinin eksikliği giderilmiş olur. Bu madde DNA hücrelerini koruyarak kanser hücrelerinin oluşumunu engeller. Ayrıca oluşmuş olan hücrelerin yayılmasını önler. Aynı zamanda menopoz döneminde değişen östrojen hormonuna bağlı gelişen bazı semptomların etkisini azaltarak sürecin daha rahat geçmesini destekler. Bağırsak florasını dengeleyen nadir besinler arasında yer alan nohut sindirimi de kolaylaştırarak ciddi sağlık sorunlarının önüne geçer. Gaz yapıcı özelliği olduğundan nohudu tüketmeden en az 10 saat önce suda bekletmelisiniz. Bu gaz oranını azaltarak diğer faydalarının oranını artırır. 

NOHUT UNU NEDEN FAYDALIDIR? NOHUT UNU HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER…

Fırında kavrulduktan sonra iyice havanda dövülen nohutlar una döner. Bu un sade olduğu gibi başka çeşitlerde de tüketilebilir.

Gluten oranı sıfır olan nohut unu çölyak hastası olanlar için mucize bir besindir. 

A ve B vitaminleri bakımından zengin olan nohut unut göz ve kemik hastalıklarını önler. 

Nohut unundan yapılan kek ve ekmek gibi ürünler kandaki şekeri etkilemez. Vücuda enerji veren bu un kilo almaya neden olmaz. 

Güçlü bir lif kaynağı olduğundan sindirim hastalıklarının önüne geçer. 

Besin değeri yüksek olan nohut demir ve potasyum eksikliğini giderir.

PEKİ NOHUTUN FAYDALARI NELERDİR? HAFTADA İKİ DEFA TÜKETİRSENİZ…

Magnezyum bakımından zengin olduğundan hasara uğramış hücreleri hızla iyileştirir. Ayrıca genç hücrelerinde oranını artırır. Bu özelliği sayesinde kozmetikte ham madde olarak kullanılır. Bir avuç nohutu un haline getirene kadar ezin içerisine bir çay kaşığı zerdeçal tozu koyun. Zeytin yağı ile iyice karıştırıp maske olarak cildinize uygulayın. 15 dakika sonra soğuk su ile iyice durulayın.

Mineraller bakımından zengin olan nohut yıpranmış saçlara da birebir fayda sağlar. İki avuç nohutu iyice kaynatın. Bir gün boyunca beklettiğiniz bu su ile ertesi gün saçınızı yıkayın. Saçın hem parlaklığını hem de hacmini artıracaktır.

Lif sayesinde bağırsakları hızlandırarak kilo vermede yardımcı olan nohut aynı zamanda midedeki asit oranını da dengeler. Gaz, idrara ve dışkılama ile yemek borusundaki zararlı toksinleri vücuttan atmaya yardımcı olur.

Vücutta sülfat değerlerinin düşük olmasını sık sık yaşanan baş dönmesinden anlayabilirsiniz. Bu durumu çok yaşayan hastalara uzmanların doğal tedavi olarak önerdikleri en etkili besin kaynatılmış nohuttur.

Nohutun meme kanserine neden olan hücreleri engellediği bilimsel olarak da ispatlanmıştır. 

Uzmanlar aç karna hafta da iki kez tüketilen siyah renkli nohutların bağırsaklarda bulunan kurtların dökülmesinde yardımcı olacağını vurguluyor. 

Bitmeyen kalp pilini icat eden ünlü bilim kadını Dr. Canan Dağdeviren bir ilke daha imza attı. Sivaslı olan Dağdeviren katıldığı bir söyleşide meme kanserini erken teşhis eden sütyeni geliştirdiğini duyurdu. Yakın bir akrabasını meme kanserinden kaybeden ünlü bilim kadın buradan yola çıkarak kanseri erken teşhis etmeye çalışan bir icat geliştirdi. Peki Canan Dağdeviren kimdir?

5 yıl önce teyzesini meme kanserinden kaybeden dünyaca ünlü Dr. Canan Dağdeviren, teyzesine verdiği sözü tuttu. Dağdeviren teyzesine meme kanserini erken teşhis eden bir icat geliştireceğini söylemiş bunun üzerine de elektronik sütyen icadına imza attı. Önümüzdeki yılın başında tamamlayacağını söyleyen Dağdeviren, öncede dedesini kalp yetmezliğinden kaybettiğinde de bitmeyen kalp pilini geliştirmişti. Yaptıklarıyla ABD’nin prestijli dergilerinden Forbes’un “30 Yaş Altı Bilim İnsanı” listesine girmeyi başaran Dağdeviren, bunun yanı sıra, MIT (Massachusetts Institute of Technology) yayını Technology Review’ın her yıl açıkladığı ’35 yaş altı Mucitler Listesi’ne de adını yazdırmıştı.

BAŞARILARININ KAYNAĞI KÖTÜ TECRÜBELER VE AŞIK VEYSEL!

Başarlı genç bilim kadını geçtiğimiz gün memleketi olan Sivas’ta İmranlı Belediyesi ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen konferansın baş konuğuydu. Üniversite ve lise öğrencileriyle bir araya gelen Dağdeviren, bir projenin oluşumu için bilimin bütün dallarından faydalandığını vurguladı. Başarılarının ilham kaynağı ve onu hedeflerine götüren hikayesini öğrencilerle paylaştı. Günümüzde yaygın olan obezite hastalığını önleyen “sindirilebilir sensör” icat etti.

Henüz genç yaşlarda dedesini kalp yetmezliğinden kaybettiğini bunun üzerine giyilebilir kalp pilinin icadına imza attı. Yaşadığı kötü tecrübelerin kendisine ilham kaynağı olduğunu ve bu süreçte de Aşık Veysel sözleri ile güç aldığını belirtti. İşte bu sözlerle anlattı: “Ben bitmeyen kalp piliyle ilgili çalışmalar yaptığım dönemde birden aklıma Aşık Veysel geldi. Aşık Veysel, ‘Ben ölümlü dünyada hakikati gördüm’ diyor. Aslında benim için de gerçekten öyle olmuştu. Fizik, kimya, matematik, biyoloji, elektrik-elektronik ve tıp gibi farklı bilimleri ortada birleştirip değişik bir proje hayal ettim. Bu proje aslında gerçekti. Kimsenin düşünmediği bir şeydi. Ama sonradan hakikate dönüştü ve ben o hakikati elimde tutabildim. Yine Aşık Veysel, ‘Ben gidersem sazım sen kal bu dünyada’ diyor. Benim de bir cımbızım var. Biz onu tutmak için kullanıyoruz. Mesela ben de bu dünyadan gittiğimde projelerim kalacak. O cımbız kalacak. Aşık Veysel’in sazı varmış, benim sazım da cımbızım. Mesela benim türkülerim de patentler. Yaptığım turneler, böyle konferanslar”

Her icadında doğadan ilham aldığını söyleyen Dağdeviren, Parkinson ve Alzheimer tedavilerinde beynin fonksiyonlarını geliştirecek iğne geliştirdi.

PEKİ CANAN DAĞDEVİREN KİMDİR?

4 Mayıs 1985 yılında İstanbul’da doğan Canan Dağdeviren, ilk ve orta eğitimini Kocaeli’den  tamamladı. Daha İstanbul’daki deprem esnasında Adana Seyhan ÇEAŞ Anadolu Lisesi’ne misafir öğrenci olarak gönderildi. Burada bilime dair olan tutkusu artan Dağdeviren İngilizcesini geliştirdi. 2007 yılında Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği bölümünden mezun oldu. 2009 yılında ise  Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği programındaki yüksek lisans eğitimini tamamladı. 2014 yılında ise doktorasını aldı. Dağdeviren, bilime olan tutkusunun etrafında yaşadığı acı tecrübeler olduğunu bildirdi. Ayrıca en büyük ilhan kaynağı ise Aşık Veysel’in sözleri olduğunu vurguladı. Dağdeviren, İstanbul’da doğmasına rağmen aslen Sivaslıdır. 

Lahanagiller ailesine ait olan brokoli, küçük yumrulardan oluşan karnabaharın yeşil halidir. Avrupa kıtasında sıklıkla tüketilen brokoli kalın bağırsakların temizlenmesini sağlar. Güçlü bir lif kaynağı olan brokoli, hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki brokolinin faydaları nelerdir? Brokoli neye iyi gelir? Haberin detayında brokoliye ait her şeyi bulabilirsiniz.

Ana yemek, salata ev çorba olarak tüketilebilen brokolinin insan sağlığına birçok faydası olduğu ortaya çıktı. Lahanagiller olan brokoli yaprakları dışında her yeri tüketilebilir. Toprağın tüm vitamin ve minerallerini barındırdığından oldukça güçlü bir besin kaynağıdır. A, C vitaminlerinin yanı sıra folik asit, lif kalsiyum, sülfür ve antioksidan bakımından zengindir. İtalya topraklarıyla özdeşleşen brokoli, yüksek lif içerdiğinden diyet listelerinde ilk sırada yer alır. Romalı aşçıların çoğu yemeklerinde vazgeçilmez olarak brokoliyi kullanır. Dış görünüş olarak karnabahara benzer. Üretiminde şuan Çin ilk sıralarda yer alırken tüketiminde ise Avrupa ülkeleri ilk sıralarda yer alıyor. Uzmanların çoğu haşlanmış halinin en sağlıklısı olduğunu vurguluyor. İnsan sağlığına inanılmaz faydaları olan brokoli yapılan araştırmalarda kalın bağırsak kanserini önlerdiği tespit edilmiştir. Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu brokoli suyunun bin bir derde defa olduğunu bu yüzden ay da üç defa tüketilmesini öneriyor. 

BROKOLİNİN FAYDALARI NELERDİR?

Yapılana araştırmalarda kanserli hücrelerin büyüme oranını yüze 70 azaltığını aynı zamanda oluşan hücrelerin ise sayısını küçülterek oluşumlarını tamamen engellediği tespit edilmiştir. Uzmanlar bu yüzden haftada bir iki kezde olsa brokoli tüketilmesi gerektiğini vurguluyor. 

Sülfür maddesi iltihap oluşumunu önleyerek damar duvarlarını genişletir. Bu da tıkanma gibi sağlık sorunlarını engeller. Kan akışı bu sayede normale döndüğünden kalp hastalıklarına yakalanma oranı da azalır. 

Nadiren bulunan B6 vitamini bakımından oldukça zengin olan bu besin kök hücrelerini yeniler. Özellikle deri altındaki hücreleri yenileyen bu vitamin deri ve saç dökülmelerini engeller. Hafta da 4 defa bir kase çiğ brokoli tüketerek sebum maddesinin salgılanması artılır. Sebum parlak ve pürüzsüz bir cilt ve saça sahip olmanızı sağlar. 

Vücuda yerleşen kalıntı ve atıklarla ortaya çıkan bu toksinler enerji oranını düşürür. Antioksidan bakımından da güçlü olan brokoli vücudun kısa zamanda toksinlerden arınmasını sağlar. Bu sayede de bağışıklık sistemini güçlendirir.

K vitamini kaynağı olan brokoli beyin sağlığını da destekler. K vitamini beynin kabiliyet ve kavrama bölümünü güçlendirerek. Unutkanlığı bunun yanı sıra stres ve depresyon oranını da azaltır. Uzmanlar düzenli tüketilen brokolinin ileri yaşlarda görülen hafıza kaybını da yüzde 80 azalttığı görülmüştür.

K ve B vitamini içeren brokoli cildi her türlü zararlı hücrelere karşı korur. Elastik yapısını güçlendirerek yaşlanmayı ve kırışıklıkları önler.

Gözün ihtiyacı olan A vitamini görme oranını artırır. Bunun yanı sıra gözün düşük ışıkta bile daha net görmesini sağlar.

Yüksek lif ve düşük kaloriye sahip olduğundan diyet listelerinde ilk sıralarda yerini alır. Aynı zamanda kalsiyum bakımından zengin olduğundan kemik gelişimini güçlendirir.

NOT: Brokoli yüksek oranda tüketilmesine dikkat edilmesi gereken bir besin özellikle mide rahatsızlığı çekenlerin doktor kontrolünde tüketmesi gerekir. Çünkü brokoli gaz, şişkinlik ve ekşimeye neden olur. 

Uyku sırasında yataktan kalkıp yürüyen biri ile karşılaştınız mı? Ya da uyuduktan sonra uyanma aşamasında kendinizi başka bir oda da buldunuz mu? Tüm bu duruma sebep olan uyurgezerlik hastalığına dair merak edilenleri sizler için derledik. Peki uyurgezerlik nedir? Uyurgezerliğin nedenleri nelerdir ve tedavisi var mıdır? Tüm bu soruların yanıtlarını haberin detayında bulabilirsiniz.

Uykunun en derin anında beynin fonksiyonlarının azalmasına rağmen vücudun kalkıp faaliyete geçme durumuna uyurgezerlik hastalığı denir. Çocuk yaşlarda sıklıkla görülen hastalığın son yıllarda yetişkinlerde de görülme olasılığı artı. Tedavisi olan bu rahatsızlık erken teşhis edilip müdahale edilmelidir. Aksi halde ciddi rahatsızlıklara sebebiyet verebilir. Uyurgezerlik, uyur gezer ya da uykuda gezme gibi isimlerle adlandırılan parasomi kategorisine giren bir uyku bozukluğu hastalığıdır. Çocuk yaştaki travmatik bir durumda görülen rahatsızlık genellikle ergenlik dönemlerde kendiliğinden düzelir. Ancak ileri yaşlara rağmen yaşanan uyurgezerliğin altında başka nedenler olabilir. 20 yaşından sonra yaşanan uyurgezerlik de hastalar genellikle gece yarısı 2 ya da 3 saatlerinde kalkar. Bilim uyurgezerliği şöyle açıklıyor. Uykunun aşamaları vardır. Kişi önce hafif uyku haline geçer. Daha sonra tamamen derin uykuya dalar. Ancak işte uyurgezerlerde bu durum derin uyku sonrası uykunun tekrar hafiflemeye başlaması ile ortaya çıkar. Derin uyku denilen yani NREM evresine geçmeden vücudun kalkıp dolaşması ve beynin aktif olmasına rağmen kişi uyku halinden çıkmaz. Bilim insanlarına göre derin uyku evresinde yaşanan bir komplikasyon sonrası kişi uyurgezer olur. Ancak bunu tam olarak neyin tetiklediği bilinmese de bazı nedenler öne sürülür.

UYURGEZERLİĞİN NEDENLERİ NELERDİR?

Kişinin çocukken yaşadığı terk edilme korkusu, sevgisizlik, başkalarının başarısı ile kıyaslanma, ailede büyük bir kayıp yaşanması

Olduğu yerde kendini güvende hissetmemesi

Gün içinde yoğun iş temposu nedeniyle deforme olan sinir hücreleri

Stres, depresyon, panik atak, kaygı

Kullanılan bazı ilaçların yan etkileri

Derin uykuya geçmede zorlanma

Melotonin hormonunun hiç çalışmaması gibi durumlar uyurgezerliği tetikler.

UYURGEZERLİK ŞİKAYETLERİ VE BULGULARI

Hasta uyku halinden yataktan kalkar ve dolaşır. Bilinç durumu kişiden kişiye değişir. Bazı kimseler yarı uyku halindeyken bazıları ise hiçbir şey hatırlamaz. Bu hastaların uykudan uyanması zordur ki çoğu uzmanlar hastaların uyandırılmasını istemez. Anlamsız hareketlerde bulunabilirler. Hatta bu sırada giyinir, yemek yer, diş fırçalar, konuşur ancak çevreden gelen tüm durumlara tepkisizdir. En tehlikeli bulguları ise kapıyı açıp dışarı çıkma, pencere açma, balkondan atlama veya ocak yakma gibi faaliyetlerde bile bulunabilir. Bu tip kişiler nadirende olsa kişilik bozukluğu yaşayan hastalarda da tetiklenebilir.  En hafif şikayet ise tüm evi dolaştıktan sonra tekrar yatağına dönüp uyumasıdır. 

UYURGEZERLİK TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Hasta yakınlarının bu konuda daha dikkatli olması gerekir. Çünkü tedavisi olan bu hastalıkta uzmanlar kişinin hangi durumdan kaynaklı bu süreci yaşadığını tespit etmeye çalışır. Bu yönden geliştirilen tedavide derin uyku halini bozan durumlar azaltılmaya çalışılır. Uzmanlar hastalara genellikle öğle uykusunu önerir. Bunun dışında kişi uyku, davranış tedavisi uygulanır. Ataklar esnasında vücudun aniden terlemesi önlemek için uyumadan önce mutlaka tuvalet ihtiyacı giderilir. Melotonin hormonunu artıracak besinler tüketilmeli. Kısacası hasta psikolojik ve fizyolojik bir tedavi sürecinden geçer. 

Safra kesesinde ortaya çıkan taş oluşumuna gerekli müdahale edilmediğinde ciddi rahatsızlıklara neden olabilir. Özellikle karın boşluğunda artan şiddetli ağrılar gibi belirtilerle kendini gösteren safra kesesinde kanser oluşur. Peki safra kesesi kanseri nedir? Belirtileri nelerdir ve tedavisi var mıdır? Sizler için safra kesesi kanserine dair merak edilenleri araştırdık.

Safra kesesinin duvarında ortaya çıkan tümörlere; safra kesesi iltihapları, obezite ve nitrozamin gibi durumlar neden olur. Kanser genelikle son evresinde ortaya çıktığından 50 ve 60 yaşları bulur. Bu durumda da tedavi edilmesi zorlaşır. Bu yüzden erken teşhis oldukça önemlidir. Safra kesesindeki taşları teşhis etmek oldukça kolaydır. Çünkü yaygın belirtilerle ortaya çıkar. Ancak duvarında oluşan kanser çok sinsi ilerler. Bu kansere yakalanma riski altına bulunan kişilerin başında ağır enfeksiyonlu hastalıklar geçirenlerdir. Ayrıca kesede daha öncede taş bulunan kişilerde de bu kanser türünün çıkma olasılığı fazladır. Sağlıksız beslenen kişilerde de safra kesesi kanseri sıklıkla görülür. Yüzde 80 oranda kadınlarda görülen safra kesesi taşların kansere neden olduğu tespit edilmiştir. 

PEKİ SAFRA KESESİNDEKİ TAŞLAR KESİN KANSER YAPAR MI?

Yapılan araştırmalarda erken alınmayan taşların kansere neden olabileceği tespit edilmiştir. Ancak bu kesin nedenler arasında değildir. Safra kesesi taşlar ve kanseri farklı nedenlerden ötürü ortaya çıkar. Kansere safra kesesi kanallarının kapanması ve enfeksiyonlar ilk olarak neden olur. 

SAFRA KESESİ KANSERİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Cildin ve göz çevresinin sararması

Şiddetli karın ağrıları 

– Sürekli kusma ve mide bulantısı

Sindirim problemlerinin sık sık yaşanması

Aşırı zayıflama

Dışkılamada beyaz alanların görülmesi

İdrarın daha koyu akması

Yemeklere karşı tahamülsüzlük

Karının iç kısımlarında büyük bir kitle hissetme gibi belirtilerle kendini gösterir.

SAFRA KESESİ KANSERİ TANI VE TEDAVİ SÜRECİ

Belirtiler ardından uzman doktora görülen hastadan öncelikle biyopsi alınır. MR görüntüleri, ultrason taramaları ve kan testleri yapılır. Uzmanlar hastanın yaşına ve cinsiyetine göre tedavi sürecini belirler. Daha önceden herhangi bir kanserin olup olmadığı için hastanın aile öyküsünde bakılır. Tüm bunların yanı sıra en doğru sonuç biyopsi ile alınır. Herhangi bir tümörün gelişip gelişmediği tespit edildikten sonra evresine bakılır. İlk evrelerde olan kansere ilaç tedavisi uygulanır. Ancak ilerlemiş safra kesesi kanserinin diğer organlara zarar vermemesi için kemoterapi ya da ameliyat sürecine başlanılır. 

SAFRA KESESİNE İYİ GELEN BESİNLER NELERDİR?

BİTKİLER

Nane yağı, rezene ve zencefil kökü safra kesesinde zararlı hücrelerin çoğalmasını engelleyen en etkili bitkilerdir. Bu bitkiler içerdikleri anti-inflamatur maddeler sayesinde toksinlenme riskini azaltır. Bu sayede safra kesesinde hem taş hem de tümör oluşumunu önlemeye yardımcı olurlar.

LİFLİ GIDALAR

Yüksek lif içeren besinler sindirimi kolaylaştırdığı için safra hastalıklarına yakalanma oranını azaltıyor. Yapılan araştırmalarda özellikle elma gibi yüksek lifli besinler yüzde 20 oranda ortaya çıkacak olan kanser ve taşların oluşumunu önler. 

MEYVE VE SEBZELER

Sebzeleri çiğ tüketmek safra hastalıklarına oldukça katkı sağlar. Sindirimi kolaylaştıran enzimlerden kolayca yararlanmak için özellikle lahana ve yoğurt karışımı düzenli tüketilmelidir. Bunların yanı sıra; maydanoz, zencefil ve yeşil yapraklı sebzeler tüketilebilir. 

A vitamini bakımından en zengin besin olan havuç, turuncu dışında mor, siyah, kırmızı, beyaz ve sarı gibi renkleri de vardır. Turp ailesine bağlı olan havuç, göz sağlığında gece görünüşü artıran mucize bir besindir. Peki havucun faydaları nelerdir? Hangi hastalıklara iyi gelir? Düzenli havuç suyu içerseniz ne olur? Haberin detayında havuca dair her şeyi bulabilirsiniz.

Tarihi kitaplarda anlatılanlara göre havuç, Orta Asya kökenlidir. İlk tarımda ekilmeye başlandığında kökleri yerine çıkan yeşil yaprakları tüketilirdi. Yeşil yaprakları yakın akrabası olan maydanoz, kişniş, rezene, anason ve kimyon gibi kurutulur ve alternatif tıpta kullanılırmış. Havuç tohumlarının ilki ise Güney Almanya topraklarında M.Ö yıllara aittir. Daha sonra kökünün pişirilip tüketildiği fark edilir. İlerleyen zamanlarda ise alternatif tıpta ilaç olarak kullanılmıştır. Lapası zeytin yağı ile karıştırılıp krem elde edilir. Bu krem yaraları çabuk iyileştirir. Bunun dışında havuç kaynatılıp suyu tüketilir. Bu su sindirime iyi gelir. Tüm bunların yanı sıra havuç A vitamini bakımından doğada bulunan en güçlü besindir. A vitamini gözdeki sarı noktanın daha iyi görmesini sağlar. Doğada en sık kullanılan turuncu havucun yanı sıra daha birçok rengi bulunur. Yunan tıp kitaplarında faydaları ve kullanım alanları saymakla bitmeyen havuç çiğde tüketilebilir.

ZENCEFİLLİ HAVUÇ SUYUNUN FAYDALARI

HAVUCUN FAYDALARI NELERDİR? HANGİ HASTALIKLARA İYİ GELİR?

Kök sebzelerinde en fazla vitamin ve minerale sahip olan havuç, lif kaynağı bakımından da zengindir. Bu özelliği sayesinde iyi bir antioksidan olan havuç vücuttaki hücrelerin performansını artırır. 

Beta karoten maddesi hücrelerin mutasyona uğramasının önüne geçer. Bu madde bakımından zengin olan havuç, düzenli tüketildiğinde kolon ve meme kanserini önler. Yapılan araştırmalarda meme kanseri yaşanma ihtimali olan kadınların düzenli havuç tüketerek hücrelerin kötü tümöre dönüşmesinin önüne geçtiği görülmüştür. 

Bir ay boyunca düzenli tüketilen çiğ havuç kandaki kötü kolesterolü dengeler. Bununla beraber kan basıncını da olumlu etkilediği için yüksek tansiyonu kalp ve damar hastalıklarının önüne geçer. İsveç bilim adamlarının yaptığı araştırmada kalp krizi geçirme ihtimali olan hastalara düzenli havuç tüketimi sağlanmıştır. Bunun sonucunda hastaların yüzde 70’inin kalp krizi riskinin azaldığı görülmüştür.

Göz içinde azalan sıvı ve vitamin görme kaybına neden olur. Özellikle görmeyi destekleyen sarı noktanın fonksiyonu düşer. Ancak A vitamini bakımından zengin olan havuç, göz içi vitaminleri artırarak görme kabiliyetini artırır. İleri yaşlarda görülme ihtimali olan gece körlüğünün de önüne geçer. 

Kandaki şeker artıkça ya da azaldıkça diyabet hastalığı ortaya çıkar. Bu durum beraberinde ciddi hastalıkları da getirir. Antiseptik özelliği olan havuç kandaki şeker seviyesini düzenler. 

Havuç sindirim problemlerinin de önüne geçer. Bağırsakların performansını artırır. Mide asidini düzenler. İçerdiği lif sayesinde midedeki gastirik asitlerin çoğalmasının önüne geçer. Yemek sonrası mide şişkinliği ya da gaz sıkışması gibi yaşam kalitesini düşüren rahatsızlıkların yaşanmasını engeller.

Topraktaki tüm mineralleri barındıran havuç çiğ tüketildiğinde diş kökünü güçlendirir. Tükürük bezlerindeki besin atıklarını temizler. Alkalik madde bakımından zengin olduğundan ağız içindeki bakteri sayısını azaltır. Ağız kokusu ve enfeksiyonu gibi durumların önüne geçer. 

Güçlü C vitamini sayesinde antibakteriyel etki gösterir. Kandaki beyaz hücrelerin sayısını artırır. Bağışıklığı güçlendirir. Mevsimsel geçiş hastalıklarının yaşanma olasılığını azaltır. 

DÜZENLİ HAVUÇ SUYU İÇERSENİZ NE OLUR?

İleri yaş görme kaybı engellenmiş olur. Kansere yakalanma riski azalır. Mide asidi düzenlendiğinden gastirit ve ülser gibi hastalıkların önüne geçilir. Kan basıncını dengeler. Hafıza gücünü artırarak tam konsantre sağlar. Kronik baş ağrılarının yaşanmasını önler. Hamile kadınların amnisyon sıvısının artmasında yardımcı olur. 

İBRAHİM SARAÇOĞLU’NUN HAVUÇ SUYU ÖNERİSİ

Düzenli olarak 2 ay kesintisiz her akşam yemeğinden 1 saat sonra taze sıkılmış havuç suyu tüketilebilir. 2 ay sonra haftada 3 güne düşürülmeli. Her tüketimde havuçlar meyve sıkacağında taze yapılmalı.