Şunun için etiket arşivi: SAĞLIK haberleri

Kilo vermek isteyenlerin diyet listelerinde ilk sıralarında yer alan kabağın aynı zamanda sağlığa da birçok faydası vardır. Peki kabağın faydaları nelerdir? Günde bir bardak kabak suyu içerseniz ne olur? Sindirimi yenileyen bu mucize besin hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık.

Lif bakımından zengin olan kabak,yaz aylarında manavlardaki yerini almaya başladı. Kış aylarında da tüketilmek için ise kurutularak kaldırılır. Dört çeşide sahip olan kabak, cucurbitaceae tohumundan elde edilerek sebze olarak tüketilir. 200 gram kabak ortalama 90 kcal enerjiye denk geldiğinden uzmanların bol bol tüketilmesini tavsiye ettiği besinler arasındadır. 7500 yıl önce keşfedilen ve hemen hemen her çeşit olarak tüketilen kabak, karoten alfa ve karoren beta maddeleri bakımından doğada en zengin sebzelerden biridir. Geniş bir yetiştirilme alanına sahip olan kabak, potasyum, fosfor, kalsiyum, magnezyum, sodyum ve demir bakımından da oldukça zengindir. Çiğ hali ile ttüketilebilen kabak, sinirleri yatıştırmada ve ve vücudu temizleme de de oldukça etkilidir. Kabağın içinde bulunan çekirdekleri sabit yağ barındırır. 

KABAĞIN FAYDALARI NELERDİR?

Vücuttaki serbest radikallerin çoğalmasını engelleyerek oluşma ihtimali olan tümör ve kanserli hücreleri azaltır.

Kabak içerdiği lutien maddesi sayesinde körlüğüne neden olan katarak gibi göz hastalığını önler. Bir bardak kabakta 500 miligram lutien maddesi bulunur.

 Zararlı toksinlerin idrar ve dışkı ile atılmasına yardımcı olur. 2 tane kabağı 1 bardak limon suyu ve 2 diş sarımsakla 20 dakika boyunca kaynatın. Günde bir bardak tüketmeye özen gösteriniz.

Çevresel faktörlerden hasara uğrayan omurganın yapısını güçlendirerek eklem ağrılarının yaşanma riskini azaltır. Aynı zamanda kabakta bulunan demir, magnezyum ve çinko mineralleri bir kemik hastalığı olan osteoporozanın ortaya çıkma oranını azaltır.

Yağ oranı düşük enerjisi miktarı yüksek olan kabak zayıflamak isteyenlerin vazgeçilmez besinidir. 

Potasyum ve magnezyum vitaminleri vücuttaki kötü kolesterol seviyesini düşürerek kalp hastalıklarının ortaya çıkmasını azaltır. 

Özellikle yaz aylarında yaşanan alerjilere karşı bağışıklık sistemini güçlendirir aynı zamanda üst solunum yolları hastalıklarına karşı direncini de artırır. 

KABAK SUYU NE İŞE YARAR?

Güçlü bir idrar söktürücüdür.

Besin atıklarından böbrek ve mesanede oluşan taş, kum gibi rahatsızlıkların daha çabuk dökülmesini sağlar.

Erkeklerde sıklıkla görülen prostat kanserinin oluşumunun önüne geçer.

Mide ve bağırsakların fonksiyonlarını artırarak kabızlığın yaşanmamasını sağlar. 

Uzmanlar özellikle basur hastalığı olan kişilerin kabak tüketerek hem acıyı azalacağını hem de basura neden olan durumları ortadan kaldırmaya yaracağını vurguluyor. 

Kabak suyu yüksek tansiyonun düşürür.

İngiliz sunucu ve manken Alexa Chung, geçtiğimiz aylarda katıldığı bir programda nadiren görülen psikolojik rahatsızlıklardan biri olan Imposter Sendromu’na yakalandığını açıkladı. Chung, yaşadığı zorlukları ve hastalığın neden olduğu durumlardan bahsetti. Peki ımposter sendromu nedir? Belirtileri nelerdir ve tedavisi var mıdır? Sizler için dünyada nadiren görülen ımposter sendromu hakkında bilinmeyenleri araştırdık.

İlk kez 1970 yıllarında psikolog Suzanne Imes ve Pauline Rose Clance tarafından keşfedildi. Ünlü psikologlar hastalığa genellikle yüksek yerlerde olan kişilerin yakalandığını açıklıyor. Çoğu insan hastalığı duyduktan sonra acaba bende mi bunu yaşıyorum sorusunu soruyor. Başarılı olan kişiler bulundukları yere kendi başarıları ile gelmediklerini şans eseri oralara geldiklerini inanır. Bunun şans eseri olduğunu düşünen kişiler, bir gün yalanlarının ortaya çıkacaklarına inanır. Stres ve korku ile alevlenen bu durum kişide ataklara sebep olur. Birden görülmeye başlanan bu durumda kendilerini sosyal ortamlardan uzak tutarlar. Bilgisiz ve yetersiz olduklarını düşündüklerinden izole bir yaşam sürdürmeyi tercih ederler. Kendilerini sürekli sahtekar hissettiklerinden yaşam kalitelerini de düşürürler. Dünya yıldızlarında görülen bu sağlık sorunu zamanında müdahale edilmediğinde intihara kadar sürükleyebilir. Erkeklere oranla başarılı kadınlarda daha sık rastlanan bir sorundur.

PEKİ IMPOSTER SENDROMU NASIL ORTAYA ÇIKAR?

Yapılan araştırmalarda rahatsızlığa neden olan en yaygın durum kişinin bilinçaltıdır. Çocuklukta yaşanmış herhangi bir travma ımposter sendromumun yaşanmasına neden olabilir. Ailesinin kendisinden sürekli başarı beklemesi bir süre sonra çocuğun yaptıklarına karşı şüphe duymaya başlamasına sebebiyet verir. Uzmanlar başarılarını kabul etmemeye başlayan bireyin bir süre sonra yaptıkları karşısında şüphe duymaya başladıklarını söylüyor. Her şeyi başarmasına rağmen başarısının dış etkenlerden dolayı yaşandığını düşünür. Bu duruma aynı zamanda beyin yorgunluğundan dolayı da yaşanabiliyor. Aşırı başarı kişinin kendini daha farklı konularda ispatlamaya çalışırken de beyinin yorulması bilinç kaybına neden olur. 

IMPOSTER SENDROMUNUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Sosyal ortamlardan uzak durmak

Yaptıklarını sürekli sorgulamak

Bilinç altına yerleştirdiklerinden dolayı sürekli kabus görmek

Başarılarını sorgulamaya başlamak

Hisleri karşısında karmaşık hissetme

Yeteneklerinin olmadığını ve kendisini bir sahtekar olarak görmek gibi belirtileri yaşıyorsanız bir uzmana görünmekte fayda var. 

ÜNLÜ MODEL ALEXA CHUNG’TAN İLGİNÇ İTİRAF!

Hastalık geçtiğimiz Londra Moda haftasına damga vuran sunucu ve model Alexa Chung, yaptığı bir söyleşide ımposter hastalığından muzdarip olduğunu açıklamıştı. İlk koleksiyonunu sergileyen Chung, hastalığını işte şu sözlerle anlattı: “Bu, modaya özel bir şey değil, yaptığım her şeyde bunu hissediyorum. Vogue’a yazı yazmak, büyük bir sendrom sebebi… Televizyonda canlı yayına çıkmadan önce ‘Bunu yapmak için donanımlı mıyım?’ diye düşünüyorum. Kendinizin farkında olmak iyi bir şey çünkü bu, öğrenmeye açık olmanızı sağlıyor. Eğer egoist olursanız ve bulunduğunuz yeri tamamen hak ettiğinizi düşünürseniz, gelişime ve dönüşüme kapalı olursunuz.”

IMPOSTER SENDROMUNUN TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Sendrom üzerine birçok çalışma yapan psikologlar, kişinin öncelikle bir sağlık sorunu yaşadığını fark etmesi ve bunun üzerine gitmesi gerektiğini düşündü. Mükemmelliyetçi olma hastalığın yaygınlaşmasına neden olduğundan hastanın yaptıklarında kusursuzluk aramamasını tavsiye ediliyor. Aynı zamanda yaptıkları başarılara inanarak arkalarında durumları gerektiği vurgulanıyor. Bireysel terapiler de bu konu da oldukça etkili olabilir. 

Son zamanlarda popüler olan köri baharatının ne işe yaradığını biliyor musunuz? Hindistan mutfağının vazgeçilmez lezzeti köri, özellikle makarna, tavuk ve et yemeklerinde sıkça kullanılır. Peki körinin faydaları nelerdir? Köri ne işe yarar? Sizler için zerdeçal, demirhindi, sumak ve zencefil gibi birçok baharat tozunun bir araya gelmesi ile oluşan köri hakkında merak edilenleri araştırdık.

Güneydoğu Asya mutfağının en baş baharatlarından biri olan köri, zerdeçal, zencefil ve sumak gibi birçok baharatın karışımından oluşur. Yapılan kazı çalışmalarınd abilim insanları 1300’lü yıllardaki bir iskeletin dişinde köri keşfedilmiştir. Ülkemizde son 10 yıldır popüler hale gelen köri baharatı, tavuk ve makarna yemeklerinde kullanılır. Yoğun bir tadı olan köri aynı zamanda insan sağlığına inanılmaz faydaları vardır. İçerisindekiler sayesinde güçlü bir antioksidan olan köri, kanserli hücrelerin çoğalmasını önler. Yapılan araştırmalarda vücuda giren köri, 24 saat içerisinde mutasyona uğramaya meyilli hücreleri temizleyerek tümör oluşumunu azaltır. Toksinlerden hızla arındıran köri, karaciğer ve akciğer hastalıklarını önler. Köri; kimyon, sumak, biber, zerdeçal, kişniş, kakule, zencefil, hint cevizi, demirhindi ve acı kırmızı biber tozunun karışımıdır. Aynı zamanda köri ağacının yaprağının tozu da karışıma katılır. Kullanıldığı yemeğe kendi rengini verir. 

KÖRİNİN FAYDALARI NELERDİR?

Köri içerdiği binbir çeşit sayesinde eklem iltihaplarına iyi gelir. Bunun yanı sıra özellikle ileri yaşları tehdit eden alzheimer hastalığını önleyerek beyinin hafızasını güçlendirir. 

Hem zencefil hem de zerdeçal içeren bu baharat sindirim hastalıklarına birebir fayda sağlar. Mide duvarını güçlendiren köri, ülser ve reflü gibi hastalıklarını iyileştirir. Mide fonksiyonlarını artırır.

Yapılan araştırmalarda körinin kanserli hücrelerin çoğalmasını engellediği tespit edilmiştir. Özellikle prostat ve meme kanseri gibi yaygın kanser hastalıklarının önüne geçer.

En bilinen özelliği ise sigaranın neden olduğu tahribatı azaltmasıdır. İçerdiği krosin maddesi sayesinde akciğer ve boğazdaki zararlı toksinleri idrar yolu ile atar.

Eski çağlardan bu yana bu baharat karışımı karaciğerin yenilenmesi için kullanılan en etkili doğal ilaçtır. 

Uzun süre tok tutan köri kilo vermek isteyenler için en ideal baharattır. Metabolizmayı hızlandırarak vücuttaki yağı hızla yakmaya yarar. 

Bir baharat karışımı olan köri, alternatif tıpta yemeklerle beraber suyun içine katılıp tüketilmesi tavsiye edilir. Böylece bağışıklık sitemini güçlendirir ve vücudun enerjisini artırır.

Yağlı ve karbonhidratlı yemeklerden sonra yaşanan gaz sıkışması gibi rahatsızlıkları rahatlatmada da oldukça etkili bir baharattır. 

KÖRİ NE İŞE YARAR?

Köri, yemeklere lezzet katmanın yanı sıra güzelliğinde sırrıdır. Zeytinyağı ile karıştırılıp cilde sürüldüğünde parlaklık ve canlılık verir. Bunun yanı sıra saça da maskesi yapılabilen köri, sökülme kepeklenmeye de iyi gelir. Bunun yanı sıra sıcak suyun içerisine katılarak tüketildiğinde boğaz enfeksiyonlarının yaygınlaşmasını önler. Kas ve kemikleri güçlendirir. 

Dünyanın en sert çekirdeğine sahip olan keçiboynuzu çekirdeğinin insan sağlığına birçok faydası olduğunu biliyor muydunuz? Peki keçiboynuzu çekirdeğinin faydaları nelerdir? Keçiboynuzundan yapılan kahve ne işe yarar? Özellikle Güneydoğu Anadolu yöresinde keçiboynuzu çekirdeğinden sıklıkla kahve yapılır. Çekirdekler öğütülerek elde edilen tozdan yapılan kahve kötü kolesterolü düşürmede oldukça etkilidir.

Yetişme alanı olarak Mısır’dan Yunanistan’a kadar uzanan keçiboynuzu Akdeniz ikliminde kolaylıkla yetişir. Yıl boyu yaprak dökmeyen keçiboynuzu ağacında yetişen kaçiboynuzu meyvesi oldukça güçlü bir besindir. İçeriğindeki çekirdeklerde kendi kadar vitamin ve mineral deposudur. Yüzyıllar öncesine dayanan keçiboynuzundan pekmez, çay ve kahve yapılır. Çekirdekleri çıkartılarak toz haline getirilen keçiboynuzu, Güneydoğu Anadolu’da harput kahvesi olarak geçer. A, B, D ve E vitaminleri bakımından zengin olan keçiboynuzu tozundan yapılan kahve mide ve sindirim hastalıklarına iyi gelir. Keçi boynuzu çekirdeği diş ile kırılması zor olduğundan dünyanın en sert çekirdeği seçilmiştir. Bir diğer özelliği ise tüm keçiboynuzu çekirdeklerinin sertlikleri ve ağırlıkları aynıdır. Bu yüzden süs eşyalarından kullanılır. Ancak toz hale getirilerek de tüketilir. Eski çağlardan beri öğütülüp bitkisel tedavide kullanılan keçiboynuzu çekirdeğinin insan sağlığına faydaları saymakla bitmiyor.

 

KEÇİBOYNUZU ÇEKİRDEĞİNİN FAYDALARI NELERDİR?

Kalsiyum diş ve kemik sağlığı için oldukça önemli bir maddedir. Kalsiyum herkesin bildiği gibi sütte oldukça fazla miktarda bulunur. Ancak keçiboynuzu çekirdeği süte oranla 3 kat daha fazla kalsiyum içerir. Günlük vücudun ihtiyacı olan kalsiyum oranının da yüzde 70’ini karşılar.

İçerdiği yüksek miktarda fosfor sayesinde vücudun direncini artırarak bağışıklığı güçlendirir. Tüm hastalıklara karşı vücutta kalkan oluşturan keçi boynuzunu uzmanlar özellikle gelişim çağındaki çocukların ve hamilelerin tüketmesi gerektiğini vurguluyor. 

Çinko minerali bakımından zengin olan keçiboynuzu çekirdeğinin öğütülerek elde edilen tozundan bir kaşığını bir su bardağı sıcak suya koyup tüketildiğinde vücuttaki hormonları düzenler. 

Astım ve nefes darlığı yaşayan kişilerinde doğal ilaç olarak tüketebilir. Yüksek miktarda antioksidan özelliği olan bu besin boğazdaki enfeksiyonlu virüsleri temizler ve akciğerleri rahatlatarak boğazdaki iltihabı balgam olarak atar. 

Sinir hücrelerinin deforme olmasını önleyerek yorgunluğa ve strese iyi gelir. Özellikle keçiboynuzu çekirdeğinden yapılan kahve gün içerisinde yaşanan halsizliği giderir. 

Teknolojik aletlerle vücuda giren radyasyon, gıdalarla ise ağır metal maddeler ve zirai atık ilaçların neden olduğu zararlı maddeleri kısa süreden vücuttan atar. 

KEÇİBOYNUZU KAHVESİ NE İŞE YARAR?

Yaygın olan ishal hastalığını önleyen keçiboynuzu kahvesi sindirim sorunlarına iyi gelir. Bağırsak florasını artırarak metabolizmayı düzenler.

Uzmanlar özellikle kansızlık gibi yaygın olan sağlık sorununu giderir.

İçerdiği yüksek kalsiyum sayesinde kemik ve kasları güçlendirir.

Özellikle mevsim geçişlerinden yaşanan üst solunum yolları hastalıkları önüne geçmek için bağışıklık sistemi güçlendirmek gerekiyor. Antioksidan bakımından zengin olan keçiboynuzu bağışıklık sistemindeki serbest radikalleri temizler.

Diyabet ve obezite hastalarının işlenmiş şeker tüketmesi zararlıdır. Uzmanlar bu hastalara doğal şeker bakımından zengin olan keçiboynuzunu öneriyor.

Kötü kolesterolü düşürerek kalp ve damar hastalıklarına iyi gelir.

KEÇİBOYNUZU KAHVESİ NASIL YAPILIR?

Bir buçuk fincan süte bir tatlı kaşığı keçiboynuzu ekleyerek karıştırınız. Kaynayan kahveyi iyice karıştırınız. Normal kahve gibi fincana ekleyip servis ediniz.

KEÇİBOYNUZUNU YOĞURT İLE KARIŞTIRIP TÜKETİRSENİZ…

Pekmez ve yoğurt içerdikleri besinlerin aynı olması nedeniyle beraber tüketildiğinde vitamin ve mineral oranları düşer. Ancak keçiboynuzu özü yani çekirdeğinin tozu ile tüketildiğinde birçok fayda sağlar. Özellikle kadınlara fayda sağlayan bu karşımdan günde bir kase tüketilmesi tavsiye edilir. 

Bu karışım ileri yaşlarda kadınlarda daha sıklıkla yaşanan kemik erimesini engeller. Aynı zamanda güçlü bir kalsiyum içerdiğinden gelişim çağındaki çocuklarında tüketmesi gerekir. 

Üst solunum yolları ile ortaya çıkan boğaz ağrısı ve balgamında kısa sürede atılmasını destekler. 

Yoğurt keçiboynuzu karşımı midenin rahatlamasını sağlar. Aynı zamanda sindirimi kontrol ederek ishal ve kabızlık gibi sorunların yaşanmasını önler.

İki ay boyunca düzenli tüketildiğinde kan hücrelerini artırarak vücudun direncini artırır.

Vücudumuzun önemli organları arasında yer alan akciğerleri temizler. Özellikle kötü alışkanlıkların neden olduğu deformasyonları giderir.

Genellikle 30 yaşlardaki kadınlarda görülen ayak başparmağındaki kemiğin çıkıntısının neden olduğunu biliyor musunuz? Peki bu hastalığa ne yol açar? İşte ayak başparmağı çıkıntısı hakkında bilinmesi gerekenler…

Ameliyat sonrası dikkat edilmediğinde nadir olarakta Yaşam kalitesini olumsuz etkileyen ayak başparmağındaki kemiğin çıkıntısı Birinci tarak kemiğinin anormal bir şekilde yumuşak dokuların gerilme ve uzaması ile ortaya çıkar. Kemik dışarı doğru çıktıkça eklem şekli bozulur. Bu da ayakların taşıma fonksiyonularını olumsuz etkiler. 

AYAK KEMİĞİ ÇIKINTISI BELİRTİLERİ

Bilim adı halluks valgus hastalığı genetiksel ve çevresel faktörlerden kaynaklı ortaya çıkar. Dar ve yüksek topuk ayakkabıların yanı sıra spor ayakkabıları bile bu hastalığa sebep olabilir. Aynı zamanda ayak içe basma hastalığının da bu hastalığa neden olabilir.

Eklemler gevşedikçe şiddeti artan bu rahatsızlık zamanla dize kadar ağırlara neden olur. İlerledikçe de yürüme bozukluğu gibi ciddi sorunlara sebebiyet verir. Gözle görülebilir bir hastalık ancak bazen yavaş yavaş ilerlediğinden hemen fark edilmez. Tomografi sonuçları ile tespit edilen çıkıntının şiddeti ise ultrasonla bakarak anlaşılır. 

AYAK KEMİĞİ ÇIKINTISI TEDAVİSİ

Şiddetine göre tedavi yöntemi de değişir. İlk evlerininde olan kemik çıkıntısı için ortopedik  bir alet kullanılır. Bu alet gece yatarken parmağa takılır. Uzmanlar genellikle bu hastalar için ayak numarasından bir beden büyük içeriğinde ortopedik taban olan ayakkabılar tercih etmelerini öneriyor.

Bu uygulamalar eklemleri sıkılaştırarak gevşemesi be büyümesini engellemenin yanı sıra yerine doğru oturmasını da destekler. Ancak yapılan tüm müdahalelere rağmen geçmeyen çıkıntı için uzmanlar ameliyata başvurur. Ameliyat sonra dikkat edilmediğinde nüksedebilir.

Görüntü olarak lavantaya benzeyen karabaş otu, Akdeniz bölgesinde yetişen bitki, sinir hücrelerini yatıştırmada oldukça etkilidir. Peki karabaş otunun faydaları nelerdir? Karabaş otu nasıl kullanılır? Lavantanın çok yakın akrabası olan karabaş otu hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Haberin detayında karabaş otuna dair her şeyi bulabilirsiniz.

Lavanta ailesine ait olan karabaş otu, Türkiye’de yalancı lavanta, gargan, keşiş otu gibi isimlerle adlandırılır. Özellikle Osmanlı devrinde koleranın yayılmasına karşı kullanılan karabaş otu, altertatif tıpta sıkça kullanılan bir bitkidir. Anti-bakteriyel etkisi olan karabaş otu, ballıbabagillerden gelir. Ülkemizde Batı Anadolu bölgesinde sıkça yetişen karabaş otu, dünyada Orta Avrupa’da yetişir. Yaz aylarında çiçek açan karabaş otu, taze ya da kurutularak da tüketilebilir. Ege Bölgesi’nde ise reçeli yapılır. Nadiren beyaz renkte olan karabaş otu mor ve mavi renklerde daha sık bulunur. Sivri uçlu ot uçlarında çiçekler bulunur. Kuraklığa karşı oldukça dayanıklı olan ot, nötr ve bazik toprakları tercih eder. Güçlü antioksidan olan karabaş otu, üst solunum yolu hastalıkları için birebir fayda sağlar.

KARABAŞ OTU FAYDALARI NELERDİR? 

Kötü kolesterol seviyesini dengeleyerek kalp damar hastalıklarını engeller.

Yapılan araştırmalarda kanserli hücrelerin büyümesini önleyerek tümörlerim oluşumunun önüne geçer.

Bağışıklık sistemindeki serbest radikalleri azaltarak hastalıklara karşı vücut direncini artırır.

Sık sık kuru öksürük şikayeti olanların düzenli karabaş otu tüketerek balgam yolu ile boğazdaki iltihabı atar. Göğüs ağrılarını azaltan karabaş otu, sigara içenlerde tıkanan bronşları açmada etkilidir.

Sinir hücrelerinin deforme olmasını engeller. Vücudu rahatlatarak sakinleştirir. Yorgunluk ve stres gibi psikolojik rahatsızlıkları iyileştirir.

Kaynatılıp suyu ile yaralar dezenfekte edebilir. Cildin hızla iyileşmesini sağlar. 

Aşırı yemek tüketiminden kaynaklı oluşan gaz problemini gidermede etkili olan karabaş otu, bağırsakları ve böbrekleri de temizler. 

Üst solunum yolları hastalıklarına karşı etkilidir. 

Taze olarak ezilip içerisine zeytinyağı eklendiğinde krem kıvamına getirilir. Vücudun hızla ter atılan yerlere sürüldüğünde vücutta terin neden olacağı kötü kokuyu engeller. 

KARABAŞ OTU NASIL KULLANILIR?

Kurutulan karabaş otu, 7 dakika boyunca kaynatılır. İçerisine zerdeçal, bal, zencefil ve limon eklenir. Karışım güçlü bir antioksidan etkisi gösterdiği için vücudu temizlemede de oldukça etkilidir. 

İnsan vücudunun ihtiyacı olan birçok vitamin ve minerali içeren kırmızı et, uzmanların şiddetle tüketmesini tavsiye ettiği besinler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Ancak kırmızı etinde kendine göre çeşitleri bulunmaktadır. Bunlardan bazıları faydaları bazılarının zararları vardır. Özellikle kronik hastalıkları olan kişilerin kırmızı et tüketirken dikkat etmesi gereken bazı hususlar bulunuyor. Peki kırmızı etin faydaları nelerdir? Haftada kaç gün kırmızı et tüketilmelidir? Haberin detayında bu soruların yanıtlarını bulabilirsiniz.

Demir, kreatin, çinko, fosfor ve B vitamini kompleksi bakımından zengin olan kırmızı et, ayrıca çok güçlü bir lipolik asit kaynağıdır. Kırmızı et üzerinde yapılan araştırmalarda etin insan sağlığına hem yararı hem zararlı olduğu gözlenmiştir. Uzmanlar bu konuda özellikle işlenmiş etin yağ oranının artığını bu yüzden damar tıkanıklığı, kötü kolesterol düzeyinin artığına neden olduğunu belirtirken diğer bir yandan işlenmemiş saf etin kanser hücrelerini azaltığını ve hücre yapısını güçlendirdiği vurgulanıyor. Ülkemizde kırmızı et tüketimi oldukça fazladır. Özellikle Doğu Anadolu’da salamurası yapılan kırmızı et, Dünya ülkelerinde de en az tüketime sahip olanlar ise Asya ülkeleridir. Kırımız et üzerinde birçok çalışma halen devam etmektedir. Gelişme çağındaki çocukların ihtiyacı olan proteinleri tek seferde karşılayan kırmızı et, vücudun enerji oranını da yükseltir. Kırmızı etler arasında yağ oranı en az olan dana eti uzmanların tüketimi tavsiye edilen çeşididir. Aksi halde koyun etinin içerdiği hayvansal yağ oldukça fazla olduğundan ciddi hastalıklara davetiye çıkarır. Tüm bunların yanı sıra tüketilmesi her ne kadar tavsiye edilse de belli aralıklarla tüketilmesinin daha uygun olduğunu hemen hemen her uzman vurgular. Hafta da ortalama 3 gün 100 gram tüketilmesi vücut sağlığının ihtiyacı olanı karşılayacaktır.Medipol Hastenesi Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Diyetisyen Canel Öner Yasemin.com editörlerine kırmızı et konusunda merak edilenleri açıkladı:

KIRMIZI ETİ KİMLER NE KADAR TÜKETMELİDİR?

100 GRAM KIRMIZI ETİN BESİN DEĞERLERİ;

Protein / 27 gram

Yağ / 8 gram

Kolesterol / 86 miligram

Potasyum / 220 miligram

Sodyum / 60 miligram

Kalsiyum / 20 miligram

Demir / 3 miligram

KIRMIZI ETİN FAYDALARI NELERDİR?

Kırmızı et herhangi bir besinle beraber tüketilmediğinde vücudun ihtiyacı olan demirin yüzde 35’ini sağlar. Vücudun demir emilimini sağlamasının en etkili yolu ise kırmızı etin içerdiği yağın çok az olması gerekir. Demir oranı düşük olan kişilerin haftada en fazla 3 gün aralıklı kırmızı et tüketerek bu oranı dengeleyebileceklerini vurguluyor.

Gelişim çağındaki çocukların daha sağlıklı büyümesi için ihtiyaçları olan kalsiyum ve çinko bakımından oldukça zengindir. Düzenli olarak tüketildiğinde kaslarda bulunan keratin seviyesini dengeler. 

İçerdiği yağ nedeniyle kalp damar hastalıklarını kötü etkilediği bilinir. Ancak uzmanlar yağ oranı az ve doğru koşullarda pişirilen etin kalp ve damar rahatsızlıklarını engellediğini hatta kan seviyesini dengelediğinden kalbin daha sağlıklı çalışmasına yardımcı olduğunun söylüyor.

Sinir sistemi vücudumuzda bağışıklık sisteminden sonra en çok hasara uğrayan bölgedir. Kırmızı et içerdiği zengin kalsiyum maddesi sayesinde bu hücrelerin sağlığını korur. Alzheimer gibi ileri yaşlarda görülen hastalıkların da ortaya çıkmasını engellediği gözlemlenen kırmızı eti uzmanlar özellikle hafıza için tüketilmesi gerektiğini vurgular.

Keratin saçın ihtiyacı olan en önemli maddelerden biridir. Bazı koşullarda vücudumuzda azalan keratin saç dökülmesine yıpranmasına neden olur. Uzmanlar bu durumun engellemenin en sağlıklı yolunun ise kırımız et tüketimini artırmaktan geçtiğini vurguluyor.

B vitamini kompleksi bakımından en zengin besin olan kırmızı et, bağışıklığı güçlendirerek hastalıklara karşı vücudun direncini artırdığı söyleniyor. B vitamini kompleksi bağışıklığın yanı sıra sindirim sistemindeki organların fonksiyonlarını da iyileştirerek, sindirim hastalıklarına zemin hazırlayan durumları azaltır. 

Sindirimi düzenlendiğinde diyet listelerine rahatlıkla eklenebilir. Ancak yağsız olan ve yanında yeşillik tüketilmesi tavsiye edilir. Aksi halde kırmızı et aşırı derecede karbonhidrat ve protein içerdiğinden et bir besinle beraber bu özelliklerini yitirir. Bu yüzden uzmanlar etin tek başına tüketilmesinin daha fazla fayda sağlayacağınız vurguluyor.

AŞIRI TÜKETİLEN KIRMIZI ETİN ETİLERİ VE KOYUN ETİNİN ZARARLARI NEDİR?

Dana etine oranla koyun etinin yağ oranı fazladır. Bu yüzden aşırı tüketildiğinde kötü kolesterol düzeyini artırır.

Damarların duvarlarında yağ birikmesine neden olur. Hem damar tıkanıklığı ham damar sertleşmesi gibi hastalıklara davetiye çıkarır.  Bu da kalp hastalıklarının yaşanma riskini artırır.

Sindirime faydası olduğu kadar fazla tüketildiğinde sindirim organlarındaki hücrelerin mutasyonları ile oynayarak kanserli hücrelere ya da bu organların fonksiyonlarının zayıflamasına neden olur.

Aşırı tüketilen koyun eti kan basıncının seviyesini artırarak yüksek tansiyona davetiye çıkarır. 

Kalp rahatsızlıkları arasında giderek en popüleri olmaya başlayan Hipertrofik Kardiyomiyopatinin ne olduğunu biliyor musunuz? Hemen hemen herkeste görülme ihtimali olan Hipertrofik Kardiyomiyopati hastalığı hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki hipertrofik Kardiyomiyopati hastalığı nedir? Hipertrofik Kardiyomiyopati belirtileri nelerdir? Sorularının yanıtlarını haberin detayında bulabilirsiniz.

1995 yılında Dünya Sağlık Örgütü Kardiyomiyopati hastalığına tam olarak kalp kası rahatsızlığı olarak adlandırdı. Bu hastalığın en yaygın şekli ise Hipertrofik Kardiyomiyopati oldu. Hipertrofik Kardiyomiyopati, kalp kaslarının kalınlaşması ve pompalama fonksiyonun yavaşlamasına neden olan bir hastalıktır. Kasların anormal bir şekilde kalınlaşması hücrelerin mutasyona uğramasından kaynaklı ortaya çıkar. Bu durum genellikle kalıtımsal veya doğum sırasında yaşanır. 20 yaşlara kadar herhangi bir belirti ile ortaya çıkmaz. Bu hastalığın tanısı genellikle ileri yaşlarda konulur. Hastalığın ciddiyeti kişiden kişiye göre değişir. Hipertrofik Kardiyomiyopati kanın ya çok fazla ya da pompalanmasına neden olur. Bu da vücutta aniden değişen kan akışına sebebiyet verir. Yüksek tansiyon ve sağlıksız beslenme orta yaş sonrası bu hastalığı tetikleyebilir. Kalp kası hücrelerinin genişlemesi kalınlaşması ya da büyümesi gibi durumlar sadece kalbin fonksiyonunu değil aynı zamanda beyin hafıza bölümünü de etkiler. Yapılan bazı araştırmalarda unutkanlıkla bir bağlantısı olabileceği düşünülüyor. 

HİPERTROFİK KARDİYOMİYOPATİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Her hangi sıradan bir aktivite de bile nefes darlığının yaşanması

Hareket sırasında sağ sol göğüslerde de kasılmalar ve ağrılar

Baş ağrısı, ani hafıza bulanıklığı ve bayılma hissi

Hissedilecek şekilde kalp çarpıntısı

Sürekli yorgun halsiz hissetme

Ayak ve bacakların kısa yolculuklarda bile şişmesi

Gece terlemesi

Beslenmede zorluk çekme ve hastalıklara karşı zayıf olma gibi belirtilerle görülmesine rağmen Hipertrofik Kardiyomiyopati hastalığının teşhisi zordur.

HİPERTROFİK KARDİYOMİYOPATİ TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Semptomların şiddeti artınca gözle görülen bir hastalık haline gelen Hipertrofik Kardiyomiyopati, ortaya çıktığı kişilerde ani ölümlere neden olur. Geliştirilen tedavi yöntemleri ile hastalığın şiddeti azaltılır. Nedeni tespit edildikten sonra hastalığın tedavisine başlanılır. Genellikle kalsiyum tedavisi ile kaslar güçlendirilir. yaşanan sertleşme gevşetilerek işlevselliği artırılmaya çalışılır.Bunun dışında da kalp atışlarının hızı kontrol altına alınmaya yönelik ilaçlar önerilir. Bazı kimselerde kas büyüdüğünden operasyona gerektirebilir. Bu yüzden ameliyatla büyüyen kas alınıp yerine yapay kas takılarak kalp atışları sağlanır. Kan akışı düzenlenir. Bu hastalık için birçok tedavi yöntemi bulunur.

Mide ekşimesi hemen hemen herkesin yemeklerden sonra yaşadığı sorunlardan biridir. Genellikle soda gibi içeceklerle yanma azaltılmaya çalışılsa da aslında mide ekşimesi ciddi bir rahatsızlığın habercisi olabilir. Peki mide ekşimesi neden olur? Mide ekşimesi nasıl geçer? Mide ekşimesine iyi gelen besinler nelerdir? Sizler için çok merak edilen bu sorunların yanıtlarını araştırdık.

Mide asidinin fazla salgılanması ile mide ekşimesi yaşanır. Asidi artıran nedenler ise çevresel faktörlerdir. Yağlı ve ağır beslenme sonucu yaşanan bu durum kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Fazla ve düzensiz yemek yeme ve akabinde hareket etmeden uzanma sigara ya da çay tüketilmesi mide ekşimesini artırır. Bunun dışında da bazı rahatsızlıklara mide ekşimesini tetikler. Aynı zamdan sinirsel ve ruhsal bunalımlarda mide ekşimesini etkileyen durumlar arasında yer alır. Bağırsak ülseri, ülser, safra kesesi iltihabı, reflü ve gastrit gibi hastalıklar da mide ekşimesine neden olur. Ayrıca mide ekşimesi yemek borusu darlığı, mide çıkışı darlığı, kalp ve başka hastalıkların da habercisi olabilir. Bu yüzden mide ekşimesi hafife alınacak bir rahatsızlık değildir. Şikayetler artmadan bir uzmana görülmesinde fayda var. Uzmanlar genellikle mide ekşimesinin gece artığını vurguluyor. Bunun nedeni ise vücudun geceleri kendini yenilerken yaşadığı deformasyonları yenilemede zorluk çekmesidir.

MİDE EKŞİMESİ NEDEN OLUR?

Aşırı yemek yiyerek mide duvarını genişletmek

Düzensiz ve aşırı yağlı beslenme

Stres, depresyon ve üzüntü

Kötü alışkanlıklar

Yemeği çiğnemeden yutmak

Gluten ve laktoz 

Antibiyotik ilaçların yan etkiler

MİDE EKŞİMESİNE İYİ GELEN BESİNLER NELEDİR?

BAL

Bir ılık su bardağına bir yemek kaşığı bal ve yarım çay bardağı limon ekleyin. Bu karışımı yemeklerden bir saat önce tüketin. Karışım mide asidini dengeleyerek ekşimenin şiddetini azaltır.

KARBONAT

Mide yanması ve mide ekşimesinde etkili olan karbonatı bir bardak ılık su ile karıştırıp yemek öncesi ve sonrası tüketiniz. 

ELMA

Elma suyu mide asidini dengelemede etkilidir. Ayrıca elma içerdiği antiseptik sayesinde mide duvarını yenileyerek mide ekşimesinin şiddetini azaltır. 

AYRAN VEYA YOĞURT

Tam yağlı yoğurt veya ayran mide asidinin oranını düşürür. Mideyi rahatlatarak yemek yerken yaşanan ağrıları azaltır. Uzmanlar özellikle yemekle beraber yoğurt tüketilmesini tavsiye eder.

MUZ

Doğada bulunan en etkili antiasit olan muz da mide ekşimesine iyi gelir. Yemekten hemen sonra çay yerine bir adet muz tüketerek bu rahatsızlığı azalta bilirsiniz. Ancak kabızlık sorunu yaşayanlar muz tüketimini dikkat etmeli.

BADEM

Sindirimde etkili olan badem mide ekşimesine de iyi gelir. Bademi ezerek tüketin.

Çok yemek yemeden kaynaklı ortaya çıkan hazımsızlık, şişkinlikle karıştırılsa da tamamen farklı sağlık sorunlarıdır. Şişkinlik çok yemekten dolayı midenin şişmesidir. Hazımsızlık ise yemeği sindirmeme sorunudur. İki sağlık durumu da çok yaşanır. Özellikle özel günlerde ve davetlerden sonra yaşanan hazımsızlık hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Peki hazımsızlık nedir ve belirtileri nelerdir? Hazımsızlığa iyi gelen doğal kürler…

Sindirim sistemi vücuda alınan besinleri ayrıştırdıktan sonra zararlı olanları atmakla görevlidir. Sağlıklı bir yaşam için sindirim sistemindeki organlar vücudun olmazsa olmazlarındandır. Sindirim sistemindeki üçüncü bölge olan mide ise bunlardan en önemlisidir. Çünkü alınan yemekler burada öğütülür. Bu yüzden uzmanlar yemek yerken dikkat edilmesi konusunda kişilere uyarı da bulunuyor. Hızlı, yavaş, az ve çok yeme gibi alışkanlıkların midenin fonksiyonlarını olumsuz etkiler. Bu yüzden metabolizmaya göre ortalama düzeyde bir yemek alışkanlığı ve akabinde tüketilen besinlerin sindirime faydası olması gerekir. Yaşanılan en sık sağlım sorunu ise hazımsızlıktır. Bilim literatüründe Dispepsi olarak geçen hazımsızlık genellikle halk arasında şişkinlikle karıştırılır. Ancak şişkinlik ve hazımsızlık tamamen farklı sağlık sorunlarıdır. Şişkinlik karının yemeklerden sonra şişmesi ve ağrımasıdır. Hazımsızlık ise yemeklerin öğütülmemesi yani sindirilmemesi durumudur.

HAZIMSIZLIĞIN BELİRTİLERİ NELERDİR?

HAZIMSIZLIĞIN NEDENLERİ NELERDİR?

Düzensiz ve aşırı yemek yeme, öğütülmesi zor besinler tüketilmesinin yanı sıra bazı riskli hastalıklarda hazımsızlığa neden olur. Reflü, ülser ve mide fıtığı bu rahatsızlıkların başında yer alıyor. Aynı zamanda gaz sıkışması, mide sıvısında dengesizlik, bağırsak iltihaplanması da hazımsızlığın yaşanmasına neden olan durumlar arasındadır. Bazı uzmanlar ruhsal hastalıklarında hazımsızlığa zemin hazırladığını belirtiyor. Kafein, acı, karbonhidrat sonrası bu sağlık sorununun riski artar.

HAZIMSIZLIĞA İYİ GELEN DOĞAL KÜRLER…

– Sindirimde birikmiş havayı boşaltmanın en etkili yolu kabonattır. Yemek yedikten sonra oluşan karın gazı için bir bardak suya yarım yemek kaşığı karbonatı karıştırarın yemekten sonra bir bardak içiniz.

– Hazımsızlığın neden olduğu şişlik ve krampları gidermek için parça zencefili kaynamış suyun içerisine atın demlenmesini bekleyin. Ardından içerisine 5 damla limon sıkarak tüketiniz.

– Nane içerdiği ferahlatıcı ve çözücü maddeler sayesinde hazımsızlığa iyi gelen en etkili doğal yöntemdir. 10 yaprak naneyi 15 dakika kaynatın içerisine yarım çay kaşığı tuz ve 5 damla limon sıkarak tüketiniz. 

– Nohutta içerdiği çözücü madde sayesinde midede enzimlenmeyen besinleri parçalar gaz ya da dışkılama yolu vücuttan atar. 250 gram nohutu 8 bardak su ilave ederek kaynatın. Daha sonra elde ettiğiniz nohut suyunu yemeklerden sonra bir bardak içiniz.. 

– Anason çayı, hazımsızlığı ve beraberinde gelen şişliği en kolay geçiren doğal yöntemlerden biridir. Bağırsaklarda ve midede emilmemiş ve gaza neden olmuş zararlı bakterilerin oranını azaltır. Anason bitkisini 10 dakika kaynatın ardından 5 damla limon sıkın ve bir adet çubuk tarçın ilave edin. 15 dakika demlendikten sonra günde bir bardak tüketebilirsiniz.

HAZIMSIZLIĞI ÖNLEMEK İÇİN NELER YAPILMALIDIR?

Tek seferde aşırı yemek yerine gün içerisine yemek öğünlerini bölerek yemek.

Kötü alışkanlıkları bırakmak. Kafeini azaltmak.

Ruhsal sorunları tek başına atlatmak yerine bir uzmana danışmak.

Yemek sırasında midenin hava almaması için konuşmamak.

Gece yemek yememek.

Aşırı yağlı baharatlı besinlerden uzak durmak.