Şunun için etiket arşivi: SAĞLIK haberleri

Hemen hemen herkesin yaşadığı kulak ağrısı birçok nedenden ötürü ortaya çıkabilir. Çocuk ya da ebeveyn fark etmeksizin ortaya çıkan kulak baş ağrısı ve karın ağrısından sonra yaşanan rahatsızlıklardan biridir. Yaşam kalitesini neredeyse sıfırlayan kulak ağrısı genellikle ağrı kesici gibi ilaçlarla kolay kolay geçmez. Peki kulak ağrısı neden olur? Kulak ağrısı neyin habercisidir? Kulak ağrısı nasıl geçer?

Kişinin yaşam kalitesini düşüren kulak ağrısı genellikle enfeksiyon kapmasından ortaya çıkar. Ancak kulak ağrısının da altında pek çok neden olabilir. Dış, iç veya orta kulak iltihaplanması çınlama ve ağrılara neden olur. Zonklama, yanma ve batma gibi belirtiler gözlemlenir. Kulak ağrısı hem başka nedenlerde ortaya çıkar hem de başka rahatsızlıklara yaşanmasına sebep olur. Soğuk algınlığı sonrası sıklıkla yaşanan kulak ağrısının hepsi ilaçla geçmez. Bazı kulak ağrıları evde yapılan doğal yollarla da geçebilir. Diğer en yaygın nedeni ise orta kulak iltihabıdır. Orta kulak iltihabı, soğuk algınlığıyla ortaya çıkan kulak ağrısı kadar hafif yaşanmaz. Orta kulak iltihabında hasta en çok baş dönmesinden şikayetçi olur. Ayrıca orta kulak iltihabı toplu alanlarda artar. Yapılan araştırmalarda kulak ağrısı yaşanan en sık üçüncü rahatsızlıktır. Vücudun aşırı derece de enfeksiyona maruz kaldığının habercisi olan kulak ağrısı ayrıca, kulak kristallerinin oynadığının ya da orta kulaktaki kirin artması ve enfeksiyon kaptığının habercisidir.

KULAK AĞRISININ SEBEPLERİ NELERDİR?

İç kulak bölgesinde kulak kirinin birikmesi,

Soğuk algınlığıyla boğazdan sonra kulak kanalına sıçrayan enfeksiyonlu bakteriler,

Kulağın içine yabancı bir cismin girmesi sonucu, iç kulağın ve zarının ciddi hasar alması,

Sinüs kanalarının tıkanması 

Kulak kristallerinin oynaması

Migren ve sinüzit gibi hastalıklarının en şiddetli evlerinde

Çene ve diş köklerinde iltihaplanmanın artması

Bademcik ve geniz ameliyatı sonrası

Burun ameliyatı sonrası

Kulak altı bezlerindeki hücrelerin tümör oluşturması

Akciğer hastalıkları 

Ağız içi yaraların oluşturduğu iltihaplanmalara kulak ağrısına neden olur.

KULAK AĞRISI NASIL GEÇER?

Bilinen bir hastalığı olmayan kişilerin hafif şiddetle yaşadığı kulak ağrısına evde müdahale edilebilir. Ancak 3 günden fazla süren kulak ağrısı için hastanın kesinlikle bir uzmana başvurması gerekir.

SICAK SU KOMPRESİ

Hafif şiddetli kulak ağrıları için hastanın sıcak su torbası olarak eczaneden alınan torbanın içine sıcak su koyarak bir havluya sarım kulağın tam ortasına koyarak iltihaba sıcak baskı yapılır. Ya da yüzyıllardır kullanılan bir yöntem olan ütü ya da soba aracılığıyla ısıtılan bir tülbent ya da havluyla da bu işlem yapılabilir. 

SARIMSAK

En güçlü antibiyotik olan sarımsak kulak ağrısına iyi gelir. Bunun için susam yağında iki diş ezilmiş sarımsağı 15 dakika kavurun. daha sonra ocaktan alıp ılıklaştırdığınız yağın içine kulak çöpünü batırıp kulak deliğine bir damla damlatın. 5 dakika sonra kulağınızı aşağı doğru eğin. 

SOĞAN

Sarımsaktan sonra etkili olan bir diğer antibiyotik olan soğan da kulak ağrısına iyi gelen besinler arsında yer alır. Bir adet soğan suyunu iyice kaynatın daha sonra bir tülbent yardımıyla bir ya da iki damla kulak içerisine damlatın. 

Kestane balı, balın diğer çeşitlerinden biridir. Üst solunum yolları hastalıklarının neden olduğu tahribatı ortadan kaldıran mucize besin olan kestane balı, hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Koyu renkli ve kıvamlı olan kestane balının tadı ise oldukça yoğun ve acıdır. Bağışıklık sistemini güçlendiren kestane balı özellikle öksürüğe kesin şifa sağlar. Peki Kestane balının faydaları nelerdir?

Arıların kestane ağaçlarından topladıkları polenlerle elde edilen bala kestane balı denir. Ağaçların çiçeklenmeye başladığı sürede ortaya çıkan polenleri toplayan arılar kurdukları peteklerde bu arıyı üretir. Az miktarda bulunan bu bal ülkemizde en fazla kestane ağacının bulunduğu bölgelerde sıklıkla rastlanır. Bursa bu yerlerin başında gelir. Daha sonra Kastamonu, Artvin, Ardahan ve Rize gibi Karadeniz şehirlerinde de bulunur. Buruk, yoğun ve acı bir tadı olmasına rağmen bin bir derde devadır. Keskin ve ayırt edici bir kokusu olan kestane balı yöre halkı tarafından doğal ilaç olarak tüketilir. Kestanenin içeriğindeki vitamin ve minerallere ek olarak arıların oluşturdukları enzim maddelerini içeren kestane güçlü bir iltihap kurutucu ve yara iyileştirici etkileye sahiptir. 

KESTANE BALI NASIL TÜKETİLİR?

Tek bir kaşığı bile fayda sağladığından uzmanlar yoğun bir şekilde tüketilmemesi konusunda uyardı. Her sabah aç karna bir tatlı kaşığı tüketilmesi yeterli olur. Çok acımsı bir tat bıraktığından üzerine iki üç bardak su tüketilebilir. Bunun yanı sıra kestane balını da diğer bal türlerini tükettiğiniz gibi tüketebilirsiniz. Ancak en etkilisi sabah aç karınla olandır. 

KESTANE BALININ FAYDALARI NELERDİR?

– Vücudun hastalıklara karşı dirençli olmasındaki en önemli yol bağışıklık sisteminin güçlü olmasından geçiyor. Kestane balı da içerdikleri sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirir. 

– Kış aylarında sıklıkla görülen gribal enfeksiyon sonrası kalan öksürük için de kesin çözüm sağladığı tespit edilmiştir. Son bir yıldır tüm dünyada etkisini gösteren koronavirüs tedavi süreci ve sonrasında da uzmanlar tüketilmesi gereken besinler arasında olduğunu vurguluyor. Boğaz ve akciğerlerin tahribini azaltır. 

– Ölçülü tüketildiği takdirde kan şekerini ve basıncını düzenler. Diyabet hastaları tüketmeden uzmanlarına danışması gerekir. 

– Tıpkı kestane gibi balı da uzun süre tok tutar. Bu yüzden diyet yapanların tüketebileceği besinler arasında yer alır.

– Güçlü antioksidan özelliği cilt sağlığın ada katlı sağlar. Hücreleri yenileyerek uzun süre yaşlanma etkilerini azaltır. Sivilce ve siyah nokta oluşumlarını engeller.

– Sık sık ağız içi yaraları olanlar için de fayda sağlar. Aft, uçuk gibi problemleri içerdiği antiseptik özelliği sayesinde kısa sürede iyileştirir. Ağız içindeki bakteri ve enfeksiyon oranını azaltır.

– Bağırsakları yumuşatarak sindirimi kolaylaştırır. Hazımsızlık sorununu engeller. Mide krampları gibi sağlık sorunlarının yaşanmasının da önüne geçer.

– Bronşit ve astım hastalarının da rahatlıkla tüketebileceği bir besindir. Önceleri boğazda farklı bir tat bıraksa da boğazı rahatlattığı için oluşan sağlık sorunlarını çözer.

– Oluşan kanserli hücrelerin kısa sürede etkilerini ortadan kaldırarak riski azaltır.

KESTANE BALININ ZARAR VAR MIDIR?

Polene alerjisi olan kişilerin tüketmeden önce uzmanlarına danışması gerekir. Ayrıca aşırı tüketildiğinde ishale yol açar. Bunun yanı sıra günde 2 kaşıktan fazla tüketildiğinde tansiyonu düşürebilir. Baş dönmesi ve halsizliğe yol açar. Kısacası her şeyde olduğu gibi kestane balını da ölçülü tüketmekte fayda var. 

Koronavirüsle mücadele edilen bugünlerde en önemli kurallardan maske kullanımıdır. Ancak çoğu kişi maskeyi yanlış kullandığı için yine risk altına giriyor. Uzmanlar özellikle takıldıktan sonra duruşu konusunda sürekli dokunulan maskenin bir koruma sağlamadığını vurguluyor. Ayrıca yağmurun artığı bugünlerde de maskelerin ıslanması virüsün yayılma riskini etkileyip etkilemediği merak edildi.

Virüsün bulaş riski burun ve ağız yolu olduğu için uzmanlar sürekli olarak hijyen sosyal mesafe ve maske kullanımının önemini belirtiyor. Ancak maske kullanılmasına rağmen risk grubunda olan bazı insanlar vardır. Bunlarda maskenin yanlış kullanılmasından kaynaklıdır. Maske takıldıktan sonra sürekli olarak maskenin yüzeyine dokunulması virüsün bulaşma oranını artırır. Ağız, burun ve göz aracıyla bulaş riski olan koronavirüsten korunma yolu olan maskeler hakkında açıklama yapan uzmanlar, el hijyeninin altını çizdi. Maske takarken ya da çıkartırken ellerin dezenfekte edilmesi gerektiğini söyleyen uzmanlar aynı zamanda maske taktıktan sonra kesinlikle yüzeyine dokunulmaması gerektiğini hatırlattı.

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Tezer, maskenin nasıl kullanılmasını gerektiğini “Maskeyi ön yüzüne, iç yüzüne dokunmadan kenarlarından, her iki ipinden tutarak elimize almalıyız. Öncelikli olarak burnumuzun köküne gelecek demir bölgeyi ortasından büküp, katlanmış yüzü dışarıda olacak şekilde yüzümüze yerleştiriyoruz. Burun kökümüze doğru yukarı çekiyoruz, burnumuzun yanlarının da açık kalmaması gerekiyor. Çenemizin altına gelecek şekilde tam oturtuyoruz. Altlarda, yanlarda ve üstte açıklığın kalmaması gerekiyor. Tabi maskeyi taktığımız süre içerisinde kesinlikle elimizle maskenin dış yüzeyine dokunmayacağız” sözleriyle açıkladı.

MASKENİN YÜZEYİNE SAKIN DOKUNMAYIN!

Tezer, maske yüzeyinden ellere bulaşan virüs ya da farklı mikrop çeşitlerinin riski yükselteceğini söyledi. Bilim kuralı üyesi açıklamalarına bu sözlerle devam etti:

“Biz çok temiz kullanıyoruz’ deyip ortak bir şekilde maskeyi kullanmayacağız. Ve burnumuz da açıkta kalmayacak. Zaman zaman ‘nefes alalım’ diye burnumuzu kalabalık ortamlarda açmayacağız, açıp gezmeyeceğiz. Burnumuzla en sık bulaşma gerçekleşiyor. O yüzden burnumuzun kapalı olması çok önemli. Ayrıca biz de enfekte olmuş olabiliriz, hasta olabiliriz; karşımızdakine de hastalığı bulaştırmamak için yine maskelerin doğru kullanımı oldukça önemli. Çıkartma işlemini de yaparken yine hiçbir şekilde ön tarafa dokunmadan iplerinden maskemizi çıkarıp, çöp kovasına atıp, kapağını kapatacağız. Ondan sonra yine ellerimiz kirlenmiş olacağı için elimizi su ve sabun ile 20 saniye boyunca yıkayacağız. Su ve sabun yok ise alkol bazlı antiseptiklerle elimizi ovalayacağız ve temizleyeceğiz. Bu şekilde de doğru maske kullanımını gerçekleştirmiş olacağız.”

MASKE YAĞMURDAN ETKİLENİR Mİ?

Soğuk havaların bastırmasıyla artan yağışlar maskelerin ıslanmasına yol açıyor. Bu da akıllara maskelerin işe yarayıp yaramadığı sorularını getirdi. Ancak uzmanlar kalitesi yüksek maskelerin ıslandıklarında bile koruyucu özelliklerinin olduğunu ancak merdiven altı üretimden çıkmış maskelerin yağmur yağında riski artırdığını söyledi. Bu yüzden kaliteli maske alımında dikkatli olmaları gerektiği açıklandı. Hastalığın şiddetini azaltan önemli kurallardan biri olan maskelerin renkli olmaması gerektiğinin bir kez daha altı çizildi. Renkli ve yağmurdan ıslanmış maskeler cilt hastalıklarına aynı zamanda solunum yoluyla renklendirmede kullanılan malzemelerin ciğerlere inip burada tahribata neden olabilir. Beyaz üç katlı ve tüm ağız burunu kaplayacak maskeler en ideal olanlarıdır. 

İnsan vücudunun daha sağlıklı olması için dışarıdan vitamin ve mineral takviyesine ihtiyaç duyar. Bunun içinde bazı besinlerden bu takviyeleri sağlanabilir. Özellikle kan değerleri ve hücre yenilenmesi için fayda sağlayacak besinler arasında ilk sırada yer alan andız pekmezi hakkına merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki andız pekmezinin faydaları nelerdir? Andız pekmezi hangi hastalıklara iyi gelir?

Yüksek yerlerde yetişen çam ağacının meyvesinin işlem görmesi sonucu elde edilen andız pekmezi insan sağlığına birçok faydası vardır. Andızdan elde edilen andıç kozalağında; eterli uçucu yağa helenin, sabit yağ, triterpenler ve acı maddeler içermektedir. Bu yüksen diğer pekmezler gibi tatlı değil acıdır. Tahinle karıştırılarak tüketildiğinde acı tadı aza iner. Ülkemizde Mersin’de üretilen bu pekmezi deneyen birçok insanda faydaları hakkında çok ilginç iddialarda bulundu. Mersin Bozyazı ve Maraş Andırın bölgesinde toplanan ve pekmez haline getirilen ardıç ya da andızı alternatif tıp uzmanlarından Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu’da önermektedir. Doğal bir takviye olduğunun altını çizen Saraçoğlu, özellikle kansızlık yaşayan kişilerin tüketmesini tavsiye eder. 

AKŞAM YATMADAN BİR KAŞIK ANDIZ PEKMEZİ YERSENİZ NE OLUR?

Virüslerin çoğaldığı kış aylarında sağlıklı beslenme şekline önem veren uzmanlar özellikle kan yapıcı ve bağışıklığı güçlendirmeleri gerektiğini vurguluyor. Bunların başında da pekmez gelir. Üzüm, keçiboynuzu pekmezlerinin yanı sıra andız pekmezinin de tüketilmesi gerektiğinin altını çizen uzmanlar akşam yatmadan bir kaşık tüketildiğinde vücudun ertesi güne daha dinç uyandığını belirtti. Bunun yanı sıra andız pekmezi kan hücrelerinin çoğalmasını destekler. Bu sayede kan oranını artırarak kansızlık gibi hastalığın neden olabileceği yorgunluk ve halsizlik gibi sağlık sorunlarını ortadan kaldırır. Bağışıklık sistemini virüs ve bakterilere karşı güçlendirir. Bağırsak fonksiyonlarını düzenler.

ANDIZ PEKMEZİNİN FAYDALARI NELERDİR?

İçerdiği esansiyel yağ asitleri çok kuvvetli antioksidan etkisi gösterir. Bu etki sayesinde üst solunum yolları hastalıkları sırasında yaşanan nezle ve grip hastalıklarına iyi gelirken  balgamda ki iltihabı da söker atar. 

Eklem, romatizma ve kemik erimesi gibi durumların neden olduğu ağrıların şiddetini azaltır. Bunun yanı sıra hastalıkların ilerlemesini de önler. 

Antioksidan özelliği sadece üst solunum yolu hastalıklarına değil aynı zamanda ağız içi yaralara da fayda sağlar. Bir kaşık andız pekmezini ılık yarım bardak su ile karıştırınız ağzınızda gargara yapın. 

İdrar yolu enfeksiyonunu önleyerek, kolayca tuvalete çıkmayı destekler. Aynı zamanda bağırsaklardaki parazitleri azaltarak rahat bir dışkılama işlemi sağlar. Andız pekmezini düzenli tüketenlerde basur ve ishal gibi durumların yaşanma ihtimalinin çok az olduğu gözlemlenmiştir. 

Vücuttaki toksinleri atmak için karaciğere yardım eder. Ayrıca kanı temizleyerek damar yollarını açar. Kalp ve damar tıkanıklığı risklerini azaltır.

Kötü alışkanlıklardan dolayı ortaya çıkan böbrek taşlarının düşürülmesini sağlamanın yanı sıra oluşumunu da önler.

Yapılan bazı araştırmalarda andız pekmezinin saç dökülmesini önlediği görülmüştür. Çıban gibi yaralara sürüldüğünde kısa sürede iyileştirdiği de gözle görülür bir sonuç olmuştur.

Her gün bir yemek kaşığı andız pekmezini kahvaltınızda tüketerek tüm bu faydalarda kısa sürede yararlanabilirsiniz. Ayrıca tahin ya da ılık su ile karıştırarak da tüketebilirsiniz.

YAN ETKİLERİ NELERDİR?

Aşırı tüketildiğinde fazla kiloya neden olur. Ayrıca şeker hastalarının da bu pekmezi tükettiğinde mutlaka bir uzmana başvurmaları gerekir. Yoğun bir pekmez olduğundan fazla tüketildiğinde mideyi rahatsız edebilir. 

Yaz aylarının gelmesiyle beraber sofralardaki yerini almaya başlayan koruk hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Özellikle Ege bölgesinde sıklıkla tercih edilen koruk olgunlaşmamış üzümün ilk haline denir. Suyunun yanı sıra turşusu ve salatası da yapılır. Bağışıklığı virüslere karşı güçlendirirken sindirimi de kolaylaştırır. Peki koruk suyu nasıl yapılır? Koruk suyunun faydaları nelerdir?

Üzümün olgunlaşmamış haline koruk denir. Koruk meyvesinin tadı bu yüzden ekşimsidir. Erikle benzer bir tada sahip olan koruk, suyu çıkartılarak tüketilir. Yüzyıllardır Akdeniz ülkelerinde tüketilen koruk özellikle metabolizmayı düzenler. Hem Türkiye de hem de Avrupa ülkelerinde endüstriyel bir payı vardır. Koruk çiftçiler tarafından özellikle yetiştirilir. sadece suyu değil aynı zamanda turşusu da kurulur. Hatta yöre halkı koruk meyvesini baharatlayarak salata da elde edip tüketir. İçerdiği güçlü mineraller hücrelerin hızla yenilenmesini sağlar. Bu yüzden şifa amaçlı tüketilir. Kan basıncını dengeler. Ayrıca kandaki şeker oranını korur. Yerli halk tarafından alternatif içecek olarak tüketilen koruk suyu evde de yapılır. Anadolu da kültürel bir lezzet olan koruk özellikle Ege mutfağının vazgeçilmezidir. 

KORUK SUYU NASIL YAPILIR?

Olgunlaşmamış üzümler yani koruk toplanır. Yarım kilo koruk büyük bir tencereye dalları ayıklanarak konur. Korukların üzerini geçene kadar su eklenir. İçerisine bir su bardağı şeker ve bir çay bardağı sıkılmış limon suyu eklenir. Kısık ateşte kaynaması beklenir. Yaklaşık bir saat kaynadıktan sonra ocaktan alınır. bir tülbetin derin bir kapın üzerine yayılır. Tülbentin üzerine koruk suyu eklenir. Su tülbentin altındaki kapa tortu olmadan geçer. Daha sonra tülbent bağlanarak sıkma işlemine devam edilir. Sonra tekrar koruk suyu tencereye ekleyip ıtır otu ilave edilir. Biraz daha kaynadıktan sonra soğutulup servis edilir. 

KORUK SUYUNUN FAYDALARI!

Genellikle yemek öncesi tercih edilen koruk sindirimi kolaylaştırma ve hazımsızlık gibi sağlık sorunlarının yaşanmasının önüne geçilir. Bunun yanı sıra bağırsakların besinlerin daha kolay enzimlemesini destekleyerek kabızlık gibi sorunların yaşanmasını da engeller. 

Halk arasında koruk suyu göz hastalıklarına fayda sağladığı düşünülüyor. Özellikle göz içindeki sıvı oranını yükselterek ileri yaşlarda görülme ihtimali olan katarak gibi hastalıkların oluşumunun da önüne geçer. 

Soğuk sunulduğunda vücudun hararetini alır. Sıcaklığını düşürerek ani ateşlenme ya da beyin kanamasının önüne geçer. Ayrıca koruk kan basıncını da dengelediğinden vücutta yaşanacak olan şuursuz kan dolaşımının önüne geçer. Bu da kalp sağlığına faydalıdır. 

– Vücuttaki toksinleri atarak ödem oluşumunun önüne geçer. Bu aynı zamanda kilo vermek içinde ideal bir yoldur. Ayrıca vücuttaki fazla ödemin ve toksinlerin atılması karaciğer fonksiyonunu olumlu etkiler. Böylece ciltte daha güzel olur. 

Antioksidan özelliği sayesinde bağışıklık sistemini de güçlendirir. Böyle de virüs ve bakterileri kolayca vücuttan atar. 

Koruk suyu ayrıca doğal bir taş ve kum dökücüdür. Böbreklerin işlevselliğini artırarak hem oluşmasını hem de oluşmuş olan kum ve taşın ağrısız bir şekilde atılmasını sağlar. 

Solunum yolu hastalıkları sonucu oluşan ve hastanın hem sağlık hem de yaşamını olumsuz etkileyen öksürük özellikle de geçmeyen öksürük hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Sinüs yollarında mikrop birikimi sonrası boğazların tıkanmasıyla oluşan öksürük, bazı doğal yollarla geçebilir. Geçmeyen öksürük için bile uzmanlardan doğal ilaç tarifleri haberin detayındadır.

Cinsiyet ve yaş fark etmeksizin görülen öksürük, üst solunum yolları hastalıklarına neden olan enfeksiyonların boğaz ve sinüs yollarına yerleşmesiyle ortaya çıkar. Alınan nefesin göğüs ve diyafram ile akciğerin basınçlanması sonucu ağızdan çıkan yüksek hava basıncıdır. Bu durum istemli ve istemsiz olarak ortaya çıkabilir. Birçok durum öksürüğe yol açabilir. Ancak sıklıkla çok sigara tüketen kişilerde öksürük daha fazla görülür. Bunun nedeni ise akciğerler gelen hava basıncını tam kontrol edemez. Bunun yanı sıra akciğer, kalp, sindirim ve sinir sistemlerindeki olumsuz sorunlarda öksürüğe neden olabilir. Son günlerde tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs yani kovid-19 virüsünün de belirtilerinden biri de öksürüktür. Öksürük aynı zamanda koronavirüs tedavisini atlatanlarda da bir süre görülür. Akciğerlerin uzun süreli tahrip olması sonucu görülen öksürüğe doğal ilaçlar birebir fayda sağlar. 

GEÇMEYEN ÖKSÜRÜĞÜN NEDENLERİ NELERDİR?

– Yabancı bir cismin solunum yoluna kaçmasıyla 

– Aşırı nikotin tüketimi

– Hava yollarında biriken virüsler ve bakterilerin atılması

– Astım, zatürre, sinüzit, KOAH, Verem, mide reflüsü, göğüs kafesi ve kalp yetmezliği gibi hastalıklar

– Toz, polen, deterjan, soğuk ve sıcak havalara karşı olan alerjiler 

– Üst solunum yolu hastalıkları yani grip, nezle ve geniz akıntısı

– Bazı ilaçların yan etkileri öksürüğe neden olur.

GEÇMEYEN ÖKSÜRÜĞE DOĞAL İLAÇLAR

Yukarıdaki hastalıkların neden olduğu sorunların başında virüs ve enfeksiyonlar gelir. Bunlardan kurtulmanın yolları da antibiyotik bakımından zengin olan besinlerdir. Bu besinler aracılığıyla hazırlanmış doğal ilaçlarda geçmeyen öksürüklere fayda sağlar. Ancak bir uzmana danışmak doğal ilaçlardan önce gelmelidir. Uzman kontrolünden sonra doğal ilaçlar vücut direnci içinde fayda sağlayacaktır. 

BAL SUYU

Güçlü antibiyotiklerden biri olan balı bir bardak sıcak suyun içine koyup iyice karıştırınız. günde iki bardak tüketebilirsiniz. Bu su vücuttaki bakterileri idrar yoluyla atmaya yardımcı olur. Aynı zamanda boğazı sıcak tutarak daha fazla tahrip olmasını engeller.

TUZLU NAR SUYU

Nar, enfeksiyon ve virüslerin baş düşmanıdır. Bir tane nar taneler haline getirilir. Narlar meyve sıkacağına bir tatlı kaşığı tuz ile beraber eklenir. Sıkılır ve sıkıldıktan sonra günde iki bardak tüketilebilir. Tuz çözelti gibi boğazdaki virüslerin atılmasına yardımcı olur.

NANE LİMON

Hemen hemen herkesin bildiği nane limon karışımı da öksürük için fayda sağlar. Sinüs yollarını temizleyen bu karışım: Bir su bardağı suyu bir yemek kaşığı nane ile kaynatın. İçerisine iki yemek kaşığı limon suyu ekleyin. 

SICAK HAVLU KOMPRESİ

Sıcak havlu göğüs ve boğazların rahatlamasını sağlar. Sıcak su da ıslatılan bir temiz havluyu göğüs kısmından boğaz doğru sarın soğuyana kadar bekletin. Soğuduktan sonra bunu sık sık yenileyin.

NANE BUHARI

5 damla nane yağını kaynayan sıcak suya koyun. Bu suyun buharında nefes alıp vermeye çalışın. Uygulamayı boğaz ve göğüsün rahatlamasını sağlayın. 

Koronavirüs salgını başladığı günden itibaren herkes bağışıklık sistemini güçlendirecek yollar arıyor. Doğal karışımların yanı sıra vitamin kullanımı da son günlerde oldukça arttı. Uzmanlar özellikle internet üzerinden bilinçsiz bir şekilde yapılan araştırmalar sonucu kullanılan vitaminler ciddi sağlık sorunlara yol açabileceği konusunda uyarılarda bulundu. Peki bilinçsiz vitamin kullanımının zararları neler?

İlk olarak Çin’in Wuhan bölgesinde, 2019 yılı Aralık ayının başında görülüp, bu bölgedeki yetkililer tarafından tanımlandığı için gayri resmi Wuhan koronavirüsü adıyla da bilinen yeni koronavirüs solunum yolu enfeksiyonuna neden olan ve insandan insana geçebilen bulaşıcı bir virüstür. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından virüsün resmi adı SARS-CoV-2 (Şiddetli Akut Solunum Sendromu-Koronavirus-2) olarak belirlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü virüsün neden olduğu hastalığı tanımlamak için COVID-19 terimini kullanmaktadır. Maske takmak, sosyal mesafeyi korumak, elleri yıkamak gibi  COVID-19 önlemleri şu anda dünyanın her yerinde uzmanlar tarafından sık sık dile getiriliyor. Bunun yanı sıra COVID-19’a karşı savaşabilmek için vücudun iyi çalışan bir bağışıklık sistemine ihtiyacı var. Bunun için, yeterli miktarda vitamin ve besleyici kullanmamız gerekiyor. 

Hastalıklardan korunma ya da enerji kazanmak için alınan vitaminlerin kullanımı giderek artıyor. Vitamin ihtiyacını doğal besinlerden almak yerine bilinçsizce ek vitaminler kullanmak ise hastalıklara davetiye çıkarıyor. 

PEKİ BİLİNÇSİZ VİTAMİN KULLANIMI HANGİ SAĞLIK SORUNLARINA YOL AÇIYOR?

Uzmanlar sağlıklı bireylerin gıdalarına ek olarak vitamin almalarına gerek yoktur uyarısında bulunuyor. Ancak kişinin vitamin eksikliği varsa isteğine bağlı olarak değil doktor kontrolünde ek vitaminleri alması gerekmektedir açıklamasını yaptılar. 

Gereksiz yere alınan A vitaminin fazlası vücutta birikip karaciğer zehirlenmesine yol açabilmektedir. D vitamininin fazlası ise kandaki kalsiyumun yüksek konsantrasyonda olmasına neden olabilir.  ABD’de yapılan bir bazı bilimsel araştırmalar da aşırı vitamin kullanımı ile ilerlemiş prostat kanseri arasında bağlantı olduğu da gösterilmektedir. 

Soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklarda ilk başvurulan C vitamini tüketimi olmaktadır. Ancak yüksek dozda ve uzun süre C vitamini alınması oksalat taşları oluşturabilmektedir. Ayrıca C vitamininin mide asidini artırdığı ve midenin saldırgan faktörlerinden biri olduğu da bilinmektedir. Anemik hastalarda demirle birlikte C vitamini alınması önerilir; ancak demir birikimi olan hemokromatoz durumlarında ve hemolitik anemilerde C vitamini önerilmemektedir.

VİTAMİNLERİNİZİ DOĞAL YOLLA ALIN!

Doğru bir beslenme programı ve besin çeşitliliği ile vücudun günlük vitamin ihtiyacı karşılanabilmektedir. Vitaminlerin çoğu bitkisel ve hayvansal besinlerde zaten bulunmaktadır. Bunun için doğal yollarla sebze ve meyve ağırlıklı ve dengeli bir beslenmeyi tercih edilmelidir. Mevsimine göre uygun miktarlarda tüketilen taze meyve ve sebzeler en zengin vitamin ve mineral kaynaklarıdır.

Güneş ışınlarının içerdiği D vitamini insan sağlığı için en faydalı vitaminlerden biridir. Uzmanların mutlaka alınması yönünde açıklamalarda bulunduğu D vitamini eksikliği bazı hastalıklara yol açar. Ayrıca bağışıklığın zayıflamasına neden olan D vitamini eksikliği virüslere karşı direnci azaltır. Peki D vitamini eksikliğinin yol açtığı durumlar nelerdir? D vitamini hangi besinlerde bulunur?

Vücut, güneş ışınlarını sentezleyerek D vitaminine dönüştürür. D vitamini, kalsiyumun emilimini arttırarak vücuttaki birçok organın ve sistemin daha sağlıklı çalışmasına yardımcı olur. Bu yüzden, D vitamini eksik kişilerde bazı hastalıkların ortaya çıkma riski daha fazladır. Kalsiferol denilen yağda çözülen D vitamini organların zarlarında depolanır. Genellikle güneş ışınlarından alınan D vitamini bazı besinler aracılığıyla da vücuda alınır. Karaciğer ve böbreklerde sentezlendikten sonra vücuda gerekli alanlara dağılır. Özellikle bebeklerin ve çocukların ihtiyacı olan D vitamini, kalsiyum ve fosforun sindirim yollarında emilir. Vücutta D vitamini tek başına bir işlev sağlamaz bunun için kalsiyum ve fosfor olması gerekir. En sağlıklı D vitamini güneş ışınları ile alınır. Besinlerden alınan Provitamin şeklinde alınır ve D vitaminine dönüşür. Kemik ve diş gelişimi ve güçlendirilmesinde oldukça fayda sağlar. Az alındığında; Ciddi kemik ve diş hastalıklarına neden olur. Fazlası ise; böbreklerin fazla çalışmasına ve vücudun aşırı su kaybına sebebiyet verir. 

D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Gün içerisinde sürekli yorgun ve hasta hissedilmesi

Hastalıklara karşı bağışıklığın dirençsiz olması

Kemiklerde ve vücut hareketlerinde kuvvetsizlik

Beyin hücrelerinin zayıflaması ile baş ağrısı, yürümekte zorlanma, vücutta dengesizlik ve uykusuzluk

Eklem ve kemiklerde şiddetli ağrılar

Saç dökülmesi ve ciltte kızarıklık ve dökülme

El ve ayakta üşüme 

Sürekli hararetli ateşlenme

Göz altı morluklarında artma ve ciltte erken kırışma

D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ HANGİ HASTALIKLARA NEDEN OLUR?

Güneşten yeterince D vitamini alınmadığında ciltte; Çölyak, egzama, mantar ve uçuk gibi sağlık sorunları ortaya çıkar. 

D vitamini eksikliği, aynı zamanda kemik büyümesi, kanın geç pıhtılaşması ve bağışıklık sisteminde bazı sağlık sorunlarına neden olur.

Sinir sisteminde D vitamini eksikliği, zararlı bakterilerin çoğalmasına neden olur. Bu durum sinir sistemini hasara uğrattığından dolayı psikolojik rahatsızlıkların yaşanma riski artar.

D vitamini kandaki şekerin düşmesine neden olur. Bu da şeker hastalığına yol açarken kan basıncındaki ani değişiklikler yüksek tansiyona ve kap rahatsızlıklarına da davetiye çıkarır.

Hücreleri güçlendiren D vitamini, vücutta eksildiğinde hücrelerin kendilerini yenilemesini engeller. Mutasyona uğrayan hücreler tümöre ve kanser hastalığına neden olur. Yapılan araştırmalara meme kanseri olan kadınların yüzde 40’ında D vitamini eksikliği olduğu görülmüştür.

D vitamini, vücudun enfeksiyonlara karşı direncini arttırır. Ancak vücutta eksik olan D vitamini; kaslarda güçsüzlük, halsizlik ve gece ani kramplara neden olur. Bazı uzmanlar ise, kanserli hücrelerin vücutta artmasının nedenlerinden birinin de D vitamini eksikliğinden kaynaklı olduğunu belirtiyor.

D VİTAMİNİ HANGİ BESİNLERDE BULUNUR?

BALIK YAĞI

Omega-3 bakımından zengin olan somon, uskumru ve ton balığı vücudun D vitamini eksikliğini karşılamakta doğada bulunan en güçlü besinlerdir.

SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ

Süt içerdiği yüksek kalsiyum sayesinde vücuda alınan D vitaminini sentezleyerek kemik, kas, diş ve organ dokularında rahatça emilmesini sağlar.

TAHIL ÜRÜNLERİ

D vitamini bakımından en düşük besinlerdir. Ancak vücudun ihtiyacı olan D vitaminin yüzde 20’sini karşılayabilir. Çocukların bol bol tüketilmesi tavsiye edilse de  kilo almaya neden olduğundan 25 yaş ve üzeri kişilerin çok tüketilmesi önerilmez. 

ISIRGAN OTU

D vitamini eksikliğini gidermezse de eksikliğin vücutta neden olacağı durumları azaltır. Örneğin kemik ve kaslardaki ürik asidi azaltarak güçlenmelerini destekler. Kan dolaşımını sağlayarak kan basıncının ya da kalp hastalıklarının yaşanmasını önler.

TAVUK CİĞERİ

Çok fazla kişi tarafından tüketilmese de tavuk ciğeri D vitamini bakımından oldukça zengin bir besindir. Tavuk güneşten aldığı D vitaminlerini ciğerde depoladığından uzmanlar tüketilmesini tavsiye eder. Uzmanlar ortalama haftada bir tabak tüketilmesini vurguluyor.

MAYDANOZ

Fotosentez sayesinde güneşten aldığı vitamin ve minareleri köklerine kadar içinde barındıran maydanozun metal değmeden kesilip tüketilmesi gerekir. Böylece içeriğindeki tüm vitaminlerden daha sağlıklı yararlanılır.

Akdeniz bölgesinde yetişen lavanta, fesleğen ve ada çayı ailesine ait olan biberiye otu ya da bir diğer adıyla bilinen kuş dili otu hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Özellikle sinir sistemini olumlu etkilediğinden beyinin fonksiyonlarını güçlendirir. Güçlü maddeler içeren biberiyeden elde edilen yağ da selülit gibi cilt sorunlarına doğal ilaçtır. Peki Biberiye (Kuş dili otunun) faydaları nelerdir?

Ballıbabagiller bitkisine ait olan biberiye otu bir diğer adıyla kuş dili otu ince yapraklı yeşil daha sonra suladıkça çiçek açar. Mor çiçek açan bu bitkinin içerisindeki yağı, yaraları hızla iyileştirmeye yaradığından alternatif tıpta kullanılır. Aynı zamanda kuş dili otu, özellikle böcek ve sivrisinek ısırıklarına ve haşeralara birebir yarar sağlar. Kozmetik sanayide kullanılan otun ispirtosu ve kolonyası yapılır. Cilt yüzeyindeki deformasyonlara da fayda sağlayan biberiye otunun çayı ise sindirim sistemine iyi gelir. Ayrıca biberiye otu bazı yörelerde kurutularak kırmızı eti marine etmede kullanılır. Ancak biberiye yağında yüksek esans bulunduğundan kronik hastalığı olanların bir uzmana başvurmasında fayda var. Bilimsel literatürde hippomaratrumlibanotis olarak geçer. Çiçekte açan bu bitkinin her yerinden ayrı fayda vardır. Ilıman iklim seven bu bitki türü Akdeniz’de kolaylıkla yetişir. İçeriğinde A ve C vitaminleri ile demir, magnezyum, fosfor, çinko, bakır, tiamin ve riboflavin gibi maddeler barındırır. Açıcı maddeler bakımından zengin olduğundan sinir hücrelerini yeniler. Bu bakımdan da beyin sorunlarına fayda sağlar. 

BİBERİYE (KUŞ DİLİ OTUNUN) FAYDALARI NELERDİR? BİBERİYE (KUŞ DİLİ OTUNUN) YAĞI NE İŞE YARIYOR?

Kan hücrelerinin ve sıvılaşmasını artırarak dolaşımı hızlandırdığından cildin dermis tabakasının deforme olmasını önler. Oluşma ihtimali olan sivilce ve aknelerin üzerine bir çay kaşığı biberiye sürerek oluşumu önleyebilirsiniz.

–  Cildin yanı sıra saç köklerini de güçlendiren biberiye yağını saç derisine masaj yaparak kullanabilirsiniz. Aynı zamanda bu yağ saçların beyazlaşmasını da engeller. 

Kronik baş ağrısı yaşayanlar içinde doğal çözüm olan biberiye yağı ile yarım saatlik bir masa yaparak ağrınızı azaltabilirsiniz. Bunun yanı sıra bayılma esnasında ya da mide bulantısı gibi durumlarda da koklatılarak bu rahatsızlıkların yaşanma riski azaltılır. 

Yapılan araştırmalarda biberiyenin kokusunun hafızayı güçlendirdiği oraya çıkarılmıştır. İçerdiği çözücü maddeler sinirsel hasarları azaltarak beynin hafıza gücünü artırır. Bazı bitkisel uzmanlar bu yağı evinizin koltuklarına ya da kıyafetlerinize birer damla damlatarak gün boyu yorgunluğu ve unutkanlığı azaltabileceğini vurguluyor. Özellikle stresli bir ortamda çalışanların biberiye yağını bileklerine ya da boyun kısımlarına sürerek rahatlayabilirler.

Karın bölgesine biberiye yağı ile yapacağınız masajla hem kalori yakabilir hem de kabızlığı önleyebilirsiniz. Bu yağı spor ve sağlıklı beslenme ile düzenli kullanıldığında kısa sürede yüksek oranda kalori yakabilirsiniz. Günde bir kaşık zeytin yağı tüketip ardından biberiye yağın ile alt karın bölgeye masaj yaparak da kabızlıktan kurtulabilirsiniz. 

Cildin alt derisi olduğu kadar üst derisinde de etkili olan biberiye yağını duş sonrası selülitlerin olduğu bölgeye sürerek deforme olmuş alanlardan kurtulabilirsiniz.

BİBERİYE YAĞI NASIL HAZIRLANIR?

Taze biberiye bitkisinden 6 dalı soğuk su ile iyice yıkayınız. Bir tavaya birer kaşık sırayla  zeytin, jojoba yağı ve tatlı badem yağlarını ekleyiniz. Daha sonra yıkadığınız biberiyeleri bu yağa atarak karıştırınız. 10 dakika sonra bir süzgeç kaşıkla biberiye bitkilerini tavadan alınız. Kalan yağı küçük bir cam kutuya boşaltarak kullanabilirsiniz. 

BİBERİYE ÇAYI NE İŞE YARAR?

Mide hastalıklarından en yaygın olan gastriti önler.

Sinir sistemindeki hücreleri yenileyerek zihinsel ve ruhsal hastalıkların önüne geçer. Hafızayı güçlendirir.

Üst solunum yolu hastalıklarına neden olan enfeksiyonu engeller. 

Vücudun direncini artırarak bağışıklık sistemini güçlendirir.

Kan basıncını dengeleyerek damar tıkanıklığının önüne geçer.

Serbest radikalleri ve toksinleri vücuttan atar.

Tonik olarak kullanılabilir. Cildin temizlenmesini sağlar.

Vücudun yağ yakımını hızlandırır.

Vücuttaki iltihaplı hücreleri atarak kas ve eklem sistemini rahatlatır. 

Ağız içi yaralara iyi gelir. Diş yapısını güçlendirir.

BİBERİYENİN ZARARI VAR MI?

Çok ciddi tehlikesi olmazsa bile güçlü maddeler içerdiğinden uzmanlar hamile ve yeni doğum yapmış annelerin tüketmesini önermez. Ayrıca taze hali hemen tüketilmeli aksi halde pek bir fayda sağlamaz. Uzun süre tüketmek isteyenler ise kuru halini tercih edebilir. Yağı ise güçlü bir kurutucu etkiye sahip olduğundan kuru cilt olanların tüketmeden bir uzmana danışmaları ya da beraberinde nemlendirici kullanmaları uygun olur. 

Hoş kokusu ve keskin tadıyla yemekleri süsleyen tarhun otu A vitamini bakımından oldukça zengindir. Bunun yanı sıra vitamin ve mineral deposu olan tarhun otu, güçlü bir antioksidan özelliğe de sahiptir. Bu yüzden uzmanlar tarafından sıklıkla tüketilmesi tavsiye edilir. Vücut sağlığı inanılmaz faydaları olan tarhun otunu araştırdık. Peki Tarhun otu nedir? Tarhun otunun faydaları nelerdir?

Papatya ailesine ait olan tarhun otunun anavatanı Sibirya topraklarıdır. İnce uzun yaprakları olan tarhun otu, yeşil ve sarı renklidir. Çok keskin ve hoş bir kokusu vardır. Bilim literatüründe Artemisia dracunculus olarak bilinir.  Çok yıllık bir ot türüdür. Ortalama 120-150 cm civarında uzar. Avrupa toprakları kültür otu olarak yetiştirir. Türkiye’de bu otun yetişme alanı; Erzurum, Bayburt, Gaziantep ve Şanlıurfa’dır. Ejder otu, Yeşil altın ve dargun gibi farklı isimlerle de alınır. Kuru hali Fransa mutfağında vazgeçilmez baharatıdır. Bayburt yöresinde dargun olarak geçen tarhun otunun ticareti oldukça yaygındır. Böreğin iç harcına konularak tüketildiği gibi tıpkı ıspanak gibi pişriilerek de yenir. Aynı zamanda kurutulup çayı yapılır. Anadolu da makarna ve salatalara eklenir.

TARHUN OTUNUN FAYDALARI NELERDİR?

Sindirim sistemindeki salgılanmayı hızlandırarak besinlerin hızla işlenmesini sağlar. Böylece mide ve bağırsak ağrılarını azaltır. Aynı zamanda iştah kaybı olanların iştahını açar. Yani kilo almak isteyenler için güçlü bir doğal ilaçtır.

Yemeklerden sonra sık sık gaz sıkışması yaşayanlar içinde içinde ideal bir besindir. Hazmı kolaylaştırarak karın şişkinliği ya da sertliğini önler. 

Genellikle kadınların yaşadığı idrar enfeksiyonu hastalığına iyi gelir. İdrar söktürerek mesane de idrar birikmesini engeller. Böylece taş ve kum rahatsızlıklarının yaşanmasının önüne geçer. 

Aylık olarak kadınların yaşadığı adet döngüsündeki sancılara iyi gelir. Kasıklarda ve vücutta yaşanan ağrıları dindirir. 

Kekik ve lahana gibi güçlü bir ödem söktürücüdür. Vücuttaki tüm ,iltihabı kısa zamanda atar. Ayrıca vücuttaki fazla tuzu da atmaya yardımcı olur. 

 Hoş kokuya sahip olan tarhun otu, ağız kokusunu da engeller. Bunun yanı sıra ağız içindeki enfeksiyonu azaltır. Çay olarak tüketildiğinde diş yüzeyini temizler. Tükürük bezlerinin daha sağlıklı çalışmasını sağlar. Diş eti iltihabının önüne geçer. 

Ruhsal hastalıklar içinde tarhun kurusundan elde edilen çay fayda gösterir. Yoğun iş temposu sonrası vücut yorgunluğunu ve stresini azaltır. Sinir sisteminin işlevselliğini korur. 

TARHUN OTU NASIL TÜKETİLİR?

Kurutulup baharat haline getirilerek yemeklere eklenir. Ya da taze halde salatası yapılarak da tüketilebilir. Bunun yanı sıra ıspanak gibi pişirilerek kullanılan tarhun otunun kuru halinden çay yapılır. Azerbeycan da sirke yapımında tarhun otu kullanılır. Bu da sirkenin daha lezzetli olmasını sağlar. Kekik gibi et ve tavuk yemeklerine lezzet sağlar. 

TARHUN OTUNUN ZARARI VAR MIDIR?

Aşırı tüketildiğinde sindirime olan faydası zarara döner. İshale yol açarak vücudun hızla su kaybına neden olur. Gebe ve emziren annelerin tüketmemesi gerekir. Her besinde olduğu gibi tarhun otunu da uzmanına danışarak tüketmekte fayda var.