Şunun için etiket arşivi: Sağlık

Kadınlara oranla erkeklerde daha fazla görülen kıl dönmesi, deri altından çıkamayan kılın şişliğe neden olmasıdır. Bu şişlik kişinin yaşam kalitesini düşürür.Kuyruk sokumunda yaygın olarak görülen kıl dönmesi, bazı insanlarda kronik enfeksiyona yol açabilir. Peki kıl dönmesi neden olur? Kıl dönmesi belirtileri nelerdir? Kıl dönmesinin doğal tedavisi var mı? Tüm soruların yanıtı haberin detayında:

Kıl dönmesi batık kıl durumuna denir. Ancak yapılan araştırmalarda kıl dönmesi dökülen saçların kuyruk sokumu bölgesinde birikmesi ve deri altına yerleşmesi ile de ortaya çıkabilir. Ayrıca kıl dönmesi halk arasında kadınlarda görülen bir rahatsızlık olarak bilinse de aslında bu hastalık erkekler de daha çok görülür. Genellikle kuyruk sokumunda ortaya çıkan kıl dönmesi; göbek deliğinin etrafı, koltukaltı, yüz bölgesi ve bacaklarda da görülme ihtimali yüksektir. Bilim literatürüsünde polinidal sinüs olarak geçer. Cildin kıl çıkma katmanında anormal bir şekilde çıkmamasıyla yaşanan bu rahatsızlık yaşamsal kaliteyi düşürür. Kıllar deri altında dümdüz çıkmaz deri altında yuva yapıp ve burada iltihaba yol açar. Kabaran cilt ağrıya neden olur. Aynı şekilde çevresindeki sinir ve damarlara zarar verir. Kıl dönmesi genellikle gelişim evresinde ortaya çıkma ihtimali yüksektir. Çünkü belli bir yaştan sonra kıl köklerindeki hareketlenme durur. Mesleklere de bağlı da kıl dönmesi yaşanabilir. Uzun süreli oturan masa başı çalışanlar ve uzun yol şoförlerinde kıl dönmesi görülebilir. 

KIL DÖNMESİNİN NEDENLERİ NELERDİR?

Kesin bir nedeni yoktur. Ancak gevşek kılların cildi yüzeyine çıkmadan birikmesi kıl dönmesine yol açar. Sürekli sürtünme, dar kıyafetler, uzun süreli oturma ya da bisiklet sürme gibi durumlar sonrası yaşanabilir. Vücut biriken kıllara karşı bağışıklık sistemini harekete geçirir. Bağışıklık sistemi de bu bölgeye aşırı antikor gönderir. Ancak bu antikorlar bölgede iltihaba yol açar. Nefes alamayan kıl kökleri ayrıca kir birikmesine de neden olur.

 

KIL DÖNMESİ HASTALIĞININ RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?

Vücudunun normalinden fazla kıllı olan kişilerde

Kıl kökünün sert ve kaba olanlar

Gelişim çağında hormonal sıkıntı yaşayanlar

Kedi, köpek bakıcıları, koyun kırpıcıları ve berberler

Önceden kıl dönmesi yaşayanlar

Hızla kilo alıp verenler ve obezite hastaları kıl dönmesine yakalanma bakımından risk altındadır.

KIL DÖNMESİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Kuyruk sokumunda nohut büyüklüğünde olan şişlik ve bu şişliğin içerisinde iltihaplı apse olmaktadır. Makat bölgesinde oluşan bu şişlik zamanla şiddetli ağrılara neden olur. Oluşan iltihap sonucu iç çamaşırın arka kısmında sarı lekeler meydana gelir. Eğer bu belirtiler görülmesine rağmen kıl dönmesi ihmal edilirse beraberinde ciddi rahatsızlıkları meydana getirebilir. 

KIL DÖNMESİNİN DOĞAL TEDAVİSİ VAR MI? 

Deri yüzeyinde görüldüğünden fiziki müdahale ile hemen tespit edilir. Uzman uygun görürse cerrahi operasyon uygular. Ancak çok şiddetli değilse antibiyotik içeren kremler sürülür. Çok şiddetli olan kil dönmelerinde uzmanlar genellikle kan testi de ister. Çünkü kıl dönmesi bazen polinidal kistte olabilir. Ameliyatla kıl dönmesi kökünden çıkartılır. Ayrıca hastanın yeninden yaşamaması için bazı önlemler alınmasını tavsiye eder.

Kıl dönmesinin olduğu bölgeler sürekli dezenfekte edilmeli

İç çamaşırlar sık sık değiştirilmeli

Her gün duş alınarak vücut detaylı temizlenmeli

Uzun sürekli aynı pozisyonda oturmaktan ya da uzanmaktan kaçınılmalı

Hastanın daha sonra lazer epilasyonla kıllarının seviyesi azaltılmalıdır.

Çok şiddetli olmayan kıl dönmeleri için evde bazı yöntemler uygulanabilir. Bilimsel kanıtlar olmazsa bile alternatif tıpta çay ağacı yağı, adaçayı yağı ve hint yağları bölgenin yumuşamasına kılın dışarı çıkıp içindeki iltihabın kurumasını sağlar. Hastanın gün içinde mutlaka C ve A vitaminleri tüketilmelidir. Kıl dönmesi olan cilde sürekli mesaj yapılarak kistlerin rahatlanması sağlanır. Sıcak suyla bol kese atılmalı. Kıllar ortaya çıkarılmalı.

Yüzyıllardır şifa niyetine ilaç yapılan turp hakkında merak edilenleri araştırdık. Kış sebzesi olan turp, çeşitli kimyasal bileşenler içerdiğinden insan sağlığına inanılmaz faydaları var. Çeşitleri olan turpun özellikle karası öksürük gibi uzun süreli olan rahatsızlıklara birebir fayda sağlar. Peki Turpun faydaları nelerdir? Düzenli kara turp suyu tüketirseniz ne olur? Kara turp ne işe yarar? Tüm soruların yanıtı…

Kırmızı, beyaz ve siyah olmak üzere çeşitleri olan turp bitkisel tedavilerde genellikle mide ağrıları ve gaz giderici olarak kullanılırdı. Pişmiş ve çiğ şekilde tüketilen bu sebzenin insan sağlığını oldukça olumlu etkiler. Bunun nedenlerinden biride tamamen toprak içerisinde olgunlaştığından toprakta bulunan vitamin ve minerallerin hepsini barındırır. Kökeni Orta Asya topraklarına dayanan bu besinin tüketimine dair bilgiler eski Mısır tarihçelerinde bulunur. Mutfaklarda yaygın olarak kullanılan turpun kara olanı sağlığa oldukça fayda sağlar. Çiğ olarak tüketildiğinde acımsı trak bir tadı olduğundan tuz ve zeytin yağı eklenerek tüketilebilir. Antik çağlardan beri turp çeşitlerinin tümü alternatif tıpta doğal ilaç olarak kullanılmıştır. Kara turp glucoraphasatin ve glukorapanin içerdiğinden safra kesesinin fonksiyonlarını artırmada etkilidir. Farklı kimyasal bileşiklere sahip olan turp yıllık bir bitki olarak geçer. Siyah olan turp çeşidi Raphanus maritimus cinsindendir. Siyah turp, ilk olarak Suriye topraklarında yetiştirildi. İçi beyaz dışı ise simsiyah olan siyah turp, en faydalı besin grubuna giriyor. Uzmanlar tarafından kış aylarında tüketilmesini tavsiye ettiği siyah turp ve diğer turp çeşitleri tüm dünya mutfaklarının vazgeçilmezidir. 

KARA TURP NE İŞE YARAR?

Alternatif tıp uzmanları özellikle kuru öksürüğe fayda sağladığını söylediği kara trup, aynı zamanda vücuttaki tüm serbest radikalleri temizlediğinden kanserin oluşmasını önler. Ayrıca vücutta ödem biriktirmesini engellediğinden romatizmal hastalık hastalıkların oluşmasının da önüne geçer. Diğer besinlerin kanda biriktirdiği maddelerin temizlenmesini sağlar. Solunum sıkıntısı çekenler için de doğal ilaç olan siyah turp akciğerlerdeki hücrelerin yenilenmesi destekler. Özellikle kış aylarında artan kuru öksürüğü hemen keser. Boğazlarda iltihap birikmesinin önüne geçer. 

DÜZENLİ KARA TURP SUYU TÜKETİRSENİZ NE OLUR?

TURPUN FAYDALARI NELERDİR?

  Bilirubin seviyesinin azalması ya da artması ciddi hastalıklara neden olur. Bunlardan biri de sarılıktır. Sarılığın doğal tedavisi için uzmanlar turpun siyah renktekini tavsiye ederler. Siyah renkteki turp kandaki toksinleri azaltarak kanı temizler ve bilirubin seviyesini sabitler. 

Doğal idrar söktürücü olduğundan sindirim problemlerini çözer ve rahat idrar yapılmasını destekler. Bu özelliği sadece idrar da değil böbrekleri temizlemede de etkilidir. Özellikle virüs kapması sonucu oluşan böbrek iltihabını azaltır. 

Yüksek oranda lif düşük oranda da glikemik barındıran turplar tokluk hissi verir. Bu da kilo vermek isteyenler için ideal bir besin olduğunu gösterir. Aynı zamanda sinir sistemini çalıştırarak bağırsak hareketlerini düzenler. 

Turpa renk veren flavonoid  maddesi aynı zamanda antioksidan özelliği olan bir maddedir. Bu özelliği sayesinde kanı temizler ve damar tıkanıklığını önler. Bunun yanı sıra kötü kolesterolü düşürerek kalp rahatsızlıklarına yakalanma oranını düşürür. 

İçerdiği detoksifier, C vitamini ve folik asit bakımından zengin olan turp tümörlü hücre oluşumunu önler. Bu da kanser sorununu ortadan kaldırıyor. Özellikle genetik kanser riski taşıyan kişilerin düzenli tüketmesi gerekir.

Bağırsak hareketlerini düzenlediğinden kabızlık sorununa da iyi gelir. Sık sık sindirim problemleri yaşayan kişilerin düzenli tüketmesi gereken bir besindir. 

Kış aylarında tüketilen turp suyu üst solunum yolları ile tahriş olmuş burun, ağız ve boğazı kısa sürede iyileştirir. Bu duruma ek solunum sistemini dezenfekte ederek rahat nefes almanızı sağlar. 

Günde bir bardak tüketilen turp vücudun ihtiyacı olan C vitaminin yüzde 20’sini karşılar. Aynı zamanda bağışıklığını güçlendirerek hastalıklara karşı vücudun direncini artırır. 

TURP NASIL TÜKETİLİR?

Turpu rendeleyip bir tülbente koyun ve tülbenti iyice sıkınız birgün beklettikten sonra bıraktığı suyu tüketebilirsiniz. Öksürük için içerisine bal ekleyerek tüketmelisiniz. 

Brezilya’da yetiştirilen sindirimden bağışıklık sistemine kadar tüm vücuda inanılmaz faydalar sağlayan mate çayı hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Yüksek oranda kafein içeren mate çayı, yaşlanma belirtilerini azaltır. Gün boyu dinç kalmayı sağlayan mate çayı, bu sayede Güney Amerika’da yerli halk tarafından yaygın bir şekilde tüketilir. Peki mate çayının faydaları nelerdir? Mate çayı neye iyi gelir?

İspanyolca bir kelime olan mate aslında dostum ya da arkadaşım anlamına gelir. Ancak mate aynı zamanda Chimarrao kökenli adlı bitkiye denir. Bu bitki Güney Amerika kıtasında yayın bir şekilde yetiştirilir. Ayrıca güçlü bir kafeinli besin olduğundan yerli halk tarafından oldukça çok tüketiliyor. Güney Amerika’nın yanı sıra Güney Afrika kıtasında da bulunur. Şuan dünyada en büyük ithalat sahibi ülke Lübnan’dır. Çay geleneksel bir metalle sunulur. İçinde süzgeç olan gümüşten yapılmış bu sunuma bombilla denir. Bitki sıcak suyla direk temas edilip tüketilmesi sakıncalıdır. Bu yüzden rahat tüketilmesi için bu yönteme başvuruldu. 16. yüzyılda İspanyollar tarafından keşfedilen bitki, 17. yüzyılda evcilleştirilip yetiştirilmeye başlandı. İçeriğinde kafein dışında yüksek derece de  A, C, E, B1, B2, B3 ve B5 vitaminleri ile klorofil, kalsiyum, manganez, demir, selenyum, potasyum, magnezyum, fosfor ve protein de bulunur. 15 farklı aminoasit barındırdığından tek bardakta bile vücudu temizleme de oldukça etkilidir. 

MATE ÇAYININ FAYDALARI NELEDİR?

Kandaki yağların ve aminoasitlerin daha rahat dolaşabilmesi kötü kolesterol seviyesinin düşük olması gerekir. Ancak modern çağda hormonlu besinler ve hareketsiz yaşam bu kötü kolesterolün artmasına ve kalp damar hastalıklarına zemin hazırlar. 

Bazı yörelerde yerba mate olarak da bilinen çay, yeşil çaydan daha etkilidir. Vücuttaki serbest radikalleri idrar yoluyla atar. Hücrelerin yenilenmesini destekler. Özellikle kronik yorgunluk gibi durumların yaşanmasını engeller. 

Vücudun yağ yakımını hızlandırdığından bölgesel zayıflama için ideal bir çaydır. Diyetisyenler son yıllarda zayıflamak için mate çayını önerir. Mate çayı, karbonhidrat ve diğer yağlı besinlerin vücutta yağ tutmasını engeller. Sindirim sistemini düzenler. Bağırsakların işlevselliğini artırır. 

Sinir hücrelerinin deformasyona uğramasını engeller. Vücudun gerek duyduğu vitaminleri karşılayarak gerginliği ve stresi azaltır. Günlük bir fincan tüketilebilir. Tıpkı papatya ve yeşil çay gibi fayda sağlar. Vücudu rahatlatır.

İçeriğinde klorojenik asit bulunduran mate çayı, beyne giden sinyalleri güçlendirir. Konsantre gücünü artırarak ileri yaşlarda görülme ihtimali olan alzheimer ve unutkanlık gibi hastalıkların yaşanmasını önler.

Yapışan araştırmalarda antioksidan bakımından zengin olan mate çayı, gırtlak ve mesane de yaşanma ihtimali yüksek olan kanserin oluşumunu engeller.

MATE ÇAYI NASIL DEMLENİR?

Çayın daha hızlı ve rahat tüketilmesi için icat edilen bombileleri alarak demleye bilirsiniz. Bardak şeklindeki kupanın içinde süzgeç bulunur. Bu süzgece bir yemek kaşığı mate yaprakları eklenir. Daha sonra üzerine kabın alabileceği kadar sıcak su ilave edilir. 7 dakika demlenen çayın süzgecini çıkartıp tüketin. Aç karna içilmesi tavsiye edilmez. Aksi halde midenin hassaslaşmasını sağlar. Tok karınla günde bir en fazla iki defa tüketilebilir. Akşam vaktinden sonra da tüketimi uygun değildir. Çünkü bu kez içerdiği kafein yüzünden uykusuzluğa neden olabilir. 

MATE ÇAYININ ZARARI VAR MIDIR?

Çok fazla tüketildiğinde uyku düzenini bozar. Ayrıca mideyi bozar. Hamile, çocuk ve yaşlıların tüketmeden önce bir uzmana başvurması gerekir. Aksi halde kötü sonuçlara neden olabilir. 

Hem tat hem de görüntü olarak tavuk etine benzeyen hinti etinin insan sağlığına faydaları olduğunu biliyor musunuz? Özel kutlamalarda genellikle tercih edilen hindi eti, tam bir protein kaynağıdır. Soğuk iklimlerde tüketilmesi tavsiye edilen hindi eti, hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Peki hindi etinin faydaları nelerdir? Hindi eti hangi hastalıklara iyi gelir? Tüm soruların yanıtı haberin detayında…

Kolesterol ve yağ oranı oldukça düşük olan hindi eti, protein bakımından da bir o kadar zengindir. Tarihte ilk kez 16. yüzyılda İspanyollar tarafından Avrupa’ya getirilen hindi, özel kutlamalarda tercih edildi. Anadolu topraklarında ise yüzyıllardır tüketilen hindi eti, özellikle soğuk kış günlerinde vücut ısısını artırdığından tüketildi. Pişirilmesi zor olan hindi eti günümüzde çok tercih edilmez. Özel günlerden özel günlere pişirilerek tüketilen hindi eti, 100 gramlık bir porsiyonu bile vücudun ihtiyacı olan proteini fazlasıyla karşılar. Diyet yapanların tavuk ve kırmızı etine oranla hindi eti tüketilmesi tavsiye edilir. Çünkü hindi etinin yağ oranı oldukça az ve bağırsakların çalışması için fayda sağlar. Bunların yanı sıra serotonin üretimi konusunda da oldukça etkilidir. Uzmanlar bu yüzden insanların ayda bir kez de olsa hindi eti tüketmelerini öneriyor.

HİNDİ ETİNİN FAYDALARI NELERDİR?

Düşük kolesterol seviyesi içeren hindi eti, kalp ve damar sağlığına olumlu katkı sağlar. Kandaki kötü kolesterol seviyesini düşüren hindi eti, ani damar tıkanmalarını önler.

B vitamini kompleksi bakımından zengin olan hindi eti, vücudun enerji oranını artırır. Aynı zamanda enerji depolayan hindi eti, yoğun iş temposunda stres ve depresyon gibi sorunların yaşanmasını engeller. 

Kandaki hücrelerin sayısını artırarak kansızlığın önüne geçer. Aynı zamanda kan basıncını dengeler. 

Serotonin hormonu bakımından zengin olan hindi eti, özellikle ruhsal hastalıklar yaşayan kişiler için tavsiye edilir. 

Yüksek antioksidan içeren hinti eti, vücuttaki hücrelerin yenilenmesini sağlar. Böylece yaşlanmayı geciktirir. 

HİNDİ ETİNİN ZARARI VAR MIDIR?

Her besinde olduğu gibi hindi eti de alerjik reaksiyona neden olabilir. Bu yüzden tüketilmeden önce bir uzmana danışılması gerekir. Bunun yanı sıra son günlerde hormonlu besinler listesinde olan hindi eti hakkında bilgili olmadan alınması tavsiye edilmez. Aksi halde yukarıdaki tüm faydaların tam tersi bir etkiye neden olur. 

HİNDİ ETİ NASIL TÜKETİLİR?

Birçok pişirme yöntemi ile tüketilen hindi et konusunda Anadolu mutfağında en lezzetli tarif bulunmaktadır. Hindi eti marine edildikten bir süre sonra bekletilir. Bir gün boyunca hazırlanan sarımsaklı baharatlı sosta bekletilen hindi eti daha sonra yüksek ısında bir fırına verilir. En az 3 en fazla 5 saat sonra fırından çıkartılarak tüketilebilir. Ya da göğüs kısmı ufak ufak kesilerek pilavlı yemek yapılır. 

Genellikle belirti vermeden ilerlediğinden son evrelerinde fark edilir. Belirtileri ülser ve reflü gibi sağlık sorunlarıyla aynı olduğundan hasta uzun bir süre fark etmez. Bu yüzden mide kanserine yakalananların çoğu tedavi görmeden ölür. Peki mide kanseri nasıl oluşur ve belirtileri nelerdir? Yiyecek ve içeceklerin neden olduğu ve insan yaşamını olumsuz etkileyen mide kanseri hakkında bilinmeyenleri…

Midenin vücuttaki görevi ağız ve yemek borusu aracılığı ile giren yiyecek ve içecekleri içerisinde bulunan asitle beraber sıvı hale getirir. Mide kasla çevrili bir organ olduğundan bu işlemi kaslar sayesinde de gerçekleştirir. İçerdiği asit sayesinde de yiyecek ve içeceklerdeki zararlı mikroorganizmalara karşı midenin sağlığını korur. Ancak midede artan toksin ve asit mide iç yüzeyinde ciddi hasarlara neden olur. Bunlardan en tehlikelisi ise mide kanseridir. Midenin iç duvarında meydana gelen bu durum kasların çalışmasını da engeller. Yapılan araştırmalarda Türkiye’de her yıl yaklaşık 20 bin kişi mide kanserine yakalanıyor. Alkol, sigara, bilinçsiz beslenme, ve aşırı yağ tüketimi de mide kanserine zemin hazırlar. Her kanserde yaşandığı gibi mide kanserinde de midede bulunan DNA’ların bozulması ve tümör temelini oluşturan hücrelerin kontrolünü kaybederek çoğalması neden olur. Hücrelenme sayısı artıkça tümörün büyüme olasılığı da o kadar artar. Bu tümörler sadece midede kalmaz, lenf bezlerine ve karaciğere kadar ilerleyebilir. 

MİDE KANSERİ BELİRTİLERİ NELEDİR?

Halsizlik,

Yemek sonrası hazımsızlık ve şişkinlik,

Geçmeyen mide bulantısı,

Nedeni belli olmayan kilo kaybı

Mide yanması,

Az yemek yemek,

Sürekli kusma şikayeti,

Yutma güçlüğü gibi belirtiler mide kanserini işaret eder.

MİDE KANSERİ RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?

Reflü hastalarında,

Aşırı yemeğe bağlı ortaya çıkan obezitelerde,

– Yiyecek ve içeceklerin sıcak tüketilmesi örneğin; çorba, çay, 

Sigara ve alkol alanlarda, 

Sebze ve meyve bakımından az olan beslenme alışkanlığı,

Aile geçmişinde kanser DNA’sının bulunması,

Uzun süreli mide iltihabı yaşanması gibi durumları yaşan kişilerde sıklıkla görülür.

MİDE KANSERİNİN TEDAVİSİ NEDİR? 

En yaygın yöntem olan endoskopi uygulanır. Bu yöntemle midenin içine kamera ile girerek iç duvardan bir parça alınır. Parça biyopsiye götürülür. Biyopside hem kanser olup olmadığına bakılır. Hem de kanserin iyi huylu mu kötü huylu mu olduğu tespit edilmeye çalışılır. Gizli gizli ilerleyen bir kanser türü olduğundan genellikle çok geç evrelerinde teşhis edilir. Testlerle kanserin tedavi yöntemi geliştirilir. En son yöntem ise ameliyattır.

Mükemmel olma fikri hemen hemen her çalışanda vardır. Bu durum aslında sıradan görülse bile ciddi bir psikolojik hastalığa yol açabilir. Modern çağın getirdiği artıların yanı sıra eksikleri de var. Psikolojik hastalıklarda bu eksiklerden biridir. Son günlerde artan rahatsızlık da dağınık beyin sendromudur. Peki dağınık beyin sendromu nedir belirtileri nelerdir? Dağınık beyin sendromu kimlerde görülür?

Birden fazla sorumluluk alma ve iş yerinde mükemmeli olma isteği normal olarak görülse de uzmanlar bu durumun ciddi hastalıklara neden olduğunu vurguluyor. Bunlardan biri de dağınık beyin sendromudur. Sendroma maruz kalan kişi bunun farkında değildir. Hem kendi işlerini yetiştirmek hem de başkalarına yardımcı olma isteği olan hasta bir süre sonra ruhsal bunalıma girer. Aslında hastalığı tetikleyen de ilerleten de ruhsal durumlardır. Bunun yanı sıra fiziksel olarak da sinir sisteminin deforme olması da rahatsızlığı tetikler. Amerikalı Judi Wineland hastalık hakkında çok ilginç demeçlerde bulundu. Dev bir şirketin sahibi olan Wineland teknolojinin gelişmesiyle bilgisayarlara aktarılan bilgi alışverişi ve mesajlaşmadan memnun değildir. Ancak ünlü iş adamı genç çalışanlarının bu durumdan gayet memnun olduğunu aynı anda hem e-posta hem de mesaj attıklarını görünce şaşkınlığını gizleyemez. Bunun oldukça yorucu bir iş olduğunu vurgulayan ünlü iş adamı bir insanın birden fazla iş yapmasının motivasyonunun yanı sıra ruhsal dengesini bozacağını söyler. Texas Üniversitesinde Beyin Sağlığı Merkezi’nin kurucusu doktor Sandra Bond Chapman da yaptığı araştırmalarda bu durumu teyit eder. Chapman bu çalışma tarzının kişinin yeteneklerini ve yaratıcılığını sınırlandırdığını vurguluyor. Ayrıca birden fazla iş yapma isteği kişiyi bir süre sonra her şeyi mükemmel yapma arzusuna düşürür. Çok nadiren de olsa kişi işlerin altından kalkamayınca intihara meyilli hale gelebilir. 

DAĞINIK BEYİN SENDROMU BELİRTİLERİ NELERDİR?

Kişi sürekli kendini yoğun hissettiğinden dinlenmesi gerektiği zamanda bile dinlenmemiş hisseder.

Ertesi gün iş verimliliğinde düşüklük yaşar. Bunu yükseltmeye çalışırken düzensiz beslenir. Bu da bağışıklık sistemini zayıflatır. 

Hataları sürekli tekrarlar ve bazı zamanlarda yaptığı hataları umursamadan işi bitirmeye çalışır.

Kaygı ve stres altında hisseder bu da zaman zaman ağlama krizlerine neden olur. Yaşadığı psikolojik olayın iş hayatından değil kişisel hayatından kaynaklı olduğunu düşündüğünden sosyallikten uzak durur. Ve zamanla yalnızlaşır. 

Toplum içinde ani hareketler ve depresif tavırlar sergiler. Sürekli olarak bildirimlerini kontrol eder. 

İş yaparken yoğun olarak odaklandığından etrafında olup bitenden habersiz yaşar.

DAĞINIK BEYİN SENDROMUNU ÖNLEMEK İÇİN NELER YAPILMALI?

İş dışında işi hatırlatacak tüm olgulardan uzak durulmalı

Gün içindeki molalarda iş hakkında konuşulmamalı

Kişisel ihtiyaçlara odaklanacak ortamlar oluşturulmalı

Telefon, tablet ya da bilgisayara gibi teknolojik aletleri işle ilgili konulara dair kapatmalı

Kendini motive edecek bir yerlere seyahat etmeli

İnsanların size hangi zamanda ulaşıp ulaşmayacakları konusunda onları bilgilendirerek iş dışında işe dair konuşmaktan kaçınılmalı

Yemek yerken telefonu masaya bırakılmamalıdır. Bu durumlarla yaşanılan ruhsal sorun aza indirgenmeye çalışılmalıdır. 

Çoğu insanın tüketmeye yanaşmadığı ancak insan sağlığına inanılmaz faydaları olan sakatat hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Bunun dışında ise vücudun ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri karşılayacak kadar etkili olan sakatatların çocukluk yaştan erişkinliğe kadar düzenli tüketilmesinde fayda var. Peki sakatatın faydaları nelerdir? Hangi sakatat neye iyi gelir? Kelle paça ne işe yarar?

Güneydoğu ve Doğu Anadolu sofralarının vazgeçilmez yemeklerinden biri olan sakatatların aslında vücudumuza birçok faydası vardır. Sakatatlar, kırmızı ete oranla vitamin ve mineral açısından zengindir. Daha az yağ içeren yapısı nedeniyle kalori oranı düşük karbonhidrat ve enerji yönünden yüksektir. Sakatat kesimi yapılan hayvanların içinde kalan kısımlardır. Bu kısımlar yürek, karaciğer, kalın bağırsak (bumbar), böbrek, işkembe, beyin, baş ve akciğer gibi yerleridir. Kireçli suya batırılan organlar daha sonra sirke ile yıkanıp tuza bastırılarak temizlik aşamasından geçer. Daha sonra yöresine göre yemek yapılarak tüketilir. Batı mutfağının yeni fark ettiği bu lezzet Anadolu topraklarında özellikle Mezopotamya’da yüzyıllardır tüketiliyor. Salamura ile uzun yıllar muhafaza da edilebilen sakatatlar, insan vücudunun ihtiyacı olan vitamin ve mineral bakımından oldukça zengindir. Yapılan araştırmalarda hastalıkları önleyerek insan bünyesini güçlendiren bu besinlerin düzenli tüketilmesinde fayda var. B12 vitamin kompleksi ve folat açısından zengindir.

HANGİ SAKATAT NEYE İYİ GELİR?

KELLE PAÇA ÇORBASI

Sakatatlar arasında en çok tercih edileni kelle paçadır. Çorba hem büyükbaş hem de küçükbaşlardan yapılır. Baş ve ayak kısmıyla yapılan kelle paça özellikle bağışıklık sistemini güçlendirmede etkilidir. Son günlerde artan korona virüsleri nedeniyle Prof. Dr. Canan Karatay, “Bol bol kelle paça yiyin, mikropları öldürür, Koronavirüsü önler” şeklinde konuştu. Ayrıca Karatay, korona virüsü içinde şu çarpıcı açıklamada bulundu:  “Vücudumuzun direncini kırmazsak hastalanma olmaz, bütün mesele budur. Korona ve enfeksiyonlardan korunmak için ev sirkesi, doğal probiyotiktir, vücudumuzdaki dost bakterileri besler, ev yoğurdu, ev turşusu ve turşu suyu tüketin. Bağırsaklardaki dost bakterileri çoğaltır. Korona diye çıkardılar ama merak etmeyin gripten farkı yok.” 

Aynı zamanda uzmanlar kemiği kırılmış hastalarına önerdiği doğal tedavi yöntemlerinden biridir. D vitamini sayesinde özellikle kış aylarında yaşanan gribal enfeksiyona karşı vücuda enerji sağlar.

KARACİĞER

Vücudun gün içerisinde ihtiyacı olan A ve B12 vitaminlerinin 2 kat fazla alınmasını sağlar. Ancak uzmanlar karaciğerin hafta da bir kez tüketilmesi gerektiğini vurguluyor.Özellikle kronik hastalığı olan kişilerde bu besinlerin göstereceği etkiler tam olarak bilinmemektedir.

BÖBREK

İnek ve kuzu böbreklerinde yüklü miktarda selenyum ve oksidatif maddeleri bulunur. Bu maddeler kansere karşı bağışlık sistemini güçlendirir. Aynı zamanda sinir hücrelerini yenileyerek stres gibi psikolojik sorunların yaşanma riskini azaltır.

BEYİN VE DİL

Balıkta bulunan omega-3 vitamininin 3 katı inek, kuzu ve keçi gibi hayvanların beyninde bulunur. Bu hayvanların dili de aynı zamanda B12 vitamini bakımından zengindir. Özellikle uzmanlar gelişim çağındaki çocukların ve hamilelerin bu organları tüketmesi gerektiğini belirtiyor.

İŞKEMBE, DALAK VE TAŞLIK

İşkembe içerdiği yüksek miktarda selenyum sayesinde troid hastalığına karşı vücudu korur. Ancak kalori oranı yüksek olduğundan ayda en fazla iki defa tüketilmesi yeterlidir. B2, B3 ve demir bakımından da zengin olan dalak ve taşlık, hem cilt hem de gözdeki hasara uğramış hücreleri yeniler ve kansızlığı giderir.

KEMİK SUYU

Lif bakımından zengin olan kemik suyu bağırsak ve mide rahatsızlıklarının önüne geçer. Aynı zamanda kemiklerimizi de güçlendirerek kanser hücrelerine karşı korur.

SAKATATIN FAYDALARI NELERDİR?

Yüksek demir içerdiklerinden vücudun kendi kendine sağlayamadığı demir emilimini sağlar. Böylece kansızlık ve anemi gibi riskli rahatsızlıkların önüne geçilir. 

İnsan vücudu zamanla bazı fonksiyonları işlenmez hale geldiğinden ek takviyeye ihtiyaç duyar. Özellikle beyin sağlığı için önemli olan ek takviyeler vücut hareketlerinde ve organların çalışmasında etkili olur. Sakatatlar bu eksiklikleri gidermede en etkili besinlerdir. 

Vücudumuzda özellikle 20 yaş sonrası üretimi azalan kolajeni kolaylıkla sağlar. 

B12 vitamin kompleksi ileri yaş hastalıklarının ortaya çıkmasını engelleyen mucize vitaminlerin başında gelir. Bu vitaminin eksik olduğu kişilerde kanser hastalıkları hızla yayılır. Uzmanlar her besinde kolayca bulunmayan bu vitamin kompleksini almanın en hızlı yolunun sakatatlar olduğunu vurguluyor.

Göz sağlığından cilt sağlığına kadar her alanda faydası olan sakatatlar çocukluktan erişkinliğe kadar düzenli tüketildiğinde etkisi hızla görülür. 

SAKATATIN ZARARI VAR MIDIR?

Kronik hastalığı olan kişilerin tüketmeden önce uzmanlarına danışmasında fayda var. Aksi halde sakatatlar bazı rahatsızlıklara da zemin hazırlayabilir. Hayvansal yağ bakımından yüksek olan bu besinler günlük sınırlı tüketilmelidir. Aşırı tüketildiğinde sindirim rahatsızlıklara neden olur. 

Son zamanlarda popüler olan köri sosunun ne işe yaradığını biliyor musunuz? Hindistan mutfağının vazgeçilmez lezzeti köri, özellikle makarna, tavuk ve et yemeklerinde sıkça kullanılır. Peki körinin faydaları nelerdir? Köri ne işe yarar? Körü hangi hastalıkları önler? Sizler için zerdeçal, demirhindi, sumak ve zencefil gibi birçok baharat tozunun bir araya gelmesi ile oluşan köri hakkında merak edilenleri derledik.

Güneydoğu Asya mutfağının en baş baharatlarından biri olan köri, zerdeçal, zencefil ve sumak gibi birçok baharatın karışımından oluşur. Yapılan kazı çalışmalarında bilim insanları 1300’lü yıllardaki bir iskeletin dişinde köri keşfedilmiştir. Ülkemizde son 10 yıldır popüler hale gelen köri baharatı, tavuk ve makarna yemeklerinde kullanılır. Yoğun bir tadı olan köri aynı zamanda insan sağlığına inanılmaz faydaları vardır. İçerisindekiler sayesinde güçlü bir antioksidan olan köri, kanserli hücrelerin çoğalmasını önler. Yapılan araştırmalarda vücuda giren köri, 24 saat içerisinde mutasyona uğramaya meyilli hücreleri temizleyerek tümör oluşumunu azaltır. Toksinlerden hızla arındıran köri, karaciğer ve akciğer hastalıklarını önler. Köri; kimyon, sumak, biber, zerdeçal, kişniş, kakule, zencefil, hint cevizi, demirhindi ve acı kırmızı biber tozunun karışımıdır. Aynı zamanda köri ağacının yaprağının tozu da karışıma katılır. Kullanıldığı yemeğe kendi rengini verir. 

KÖRİ NASIL HAZIRLANIR?

Kimyon, sumak, biber, erdeçal, karanfil, kişniş, kakule, zencefil, demirhindi, hint ceviz, acı kırmızı biber, köri yaprağı karıştırılarak elde edilir. Körinin hazırlanması için temel madde sumak, zerdeçal ve köri yaprağıdır. Köri yaprağı, köri ağaçlarından elde edilir. Aromatik bir koku ve tadı olan köri, aromalı bir tadı olur. Köri ağcı turunçgiller ailesine ait bir türdür. Bu yaprak limon ile dövülür. İçine sumak ve zerdeçal eklenir. İyice dövülerek bir kaba koyulur. Toz haline getirildikten sonra bir iki gün sonra kullanılır. 

KÖRİNİN FAYDALARI NELERDİR?

Köri içerdiği binbir çeşit baharat sayesinde eklem iltihaplarına iyi gelir. Bunun yanı sıra özellikle ileri yaşları tehdit eden alzheimer ve unutkanlık hastalıklarını önleyerek beyinin hafızasını güçlendirir. 

Hem zencefil hem de zerdeçal içeren bu baharat sindirim hastalıklarına birebir fayda sağlar. Mide duvarını güçlendiren köri, ülser ve reflü gibi hastalıklarını iyileştirir. Mide fonksiyonlarını artırır. Sindirim sistemini güçlendirerek hastalıkların yaşanmasını önler. Ancak güçlü besinlerin bir araya getirilerek hazırlanmasından dolayı tüketmeden önce bir danışmana başvurulması gerekir. 

Yapılan araştırmalarda körinin kanserli hücrelerin çoğalmasını engellediği tespit edilmiştir. Özellikle prostat ve meme kanseri gibi yaygın kanser hastalıklarının önüne geçer. Çok güçlü bir karışım olduğundan mutasyona meyilli hücrelerin sağlığını korur.

En bilinen özelliği ise sigaranın neden olduğu tahribatı azaltmasıdır. İçerdiği krosin maddesi sayesinde akciğer ve boğazdaki zararlı toksinleri idrar yolu ile atar. Özellikle sigara kullananların tüketmesi tavsiye edilir. 

Eski çağlardan bu yana bu baharat karışımı karaciğerin yenilenmesi için kullanılan en etkili doğal ilaçtır. Kan oranını artırdığından vücudun fonksiyonlarını yeniler. Bu sayede karaciğerin ihtiyacı olan işleyişi gerçekleştirir.

Uzun süre tok tutan köri kilo vermek isteyenler için en ideal baharattır. Metabolizmayı hızlandırarak vücuttaki yağı hızla yakmaya yarar. Ancak uzmanlar aşırı tüketildiğinde karın şişkinliğine ve gaz sıkışmasına neden olabileceğinin de altını çiziyor.

Bir baharat karışımı olan köri, alternatif tıpta yemeklerle beraber suyun içine katılıp tüketilmesi tavsiye edilir. Böylece bağışıklık sitemini güçlendirir ve vücudun enerjisini artırır.

Yağlı ve karbonhidratlı yemeklerden sonra yaşanan gaz sıkışması gibi rahatsızlıkları rahatlatmada da oldukça etkili bir baharattır. Her besin gibi aşırıdan kaçmakta fayda var. 

KÖRİ NE İŞE YARAR?

Köri, yemeklere lezzet katmanın yanı sıra güzelliğinde sırrıdır. Zeytinyağı ile karıştırılıp cilde sürüldüğünde parlaklık ve canlılık verir. Bunun yanı sıra saça da maskesi yapılabilen köri, sökülme kepeklenmeye de iyi gelir. Bunun yanı sıra sıcak suyun içerisine katılarak tüketildiğinde boğaz enfeksiyonlarının yaygınlaşmasını önler. Kas ve kemikleri güçlendirir. 

Narenciye olarak da anılan turunçgiller. Genellikle Akdeniz ülkelerinde yetişir. Sarı ya da turuncu renkteki meyvelerdir. C ve D vitamini bakımından zengindir. Vücut için güçlü bir ek takviyedir. Özellikle hastalıklar için doğal ilaç olarak kullanılır. Peki Turunçgiller hangi meyvelerdir? Turunçgillerin faydaları nelerdir? Sizler için tüm bu soruların yanıtlarını araştırdık.

Ilıman iklimlerde ağaçlarda yetişen meyvelere narinciye ya da turunçgil denir. Meyveler genellikle sarı ya da turuncu renkte oldukları için bu isimle anılırlar. C vitamini bakımından zengin olan bu meyveler; portakal, mandalina, turunç, greyfurt ve limondur. Dünya üzerinde Brezliya, İtalya, Meksika ve İtalya gibi ülkelerle turunçgil yetiştiriciliği oldukça fazladır. Ülkemizde bu iklim kuşağında olduğundan özellikle Mersin ve Adana illerinde yetiştiriciliği fazladır. Bunun yanı sıra tüm kıyılarda turunçgil yetiştiriciliği yapılır. Bu ağaçların genel özelliği yaprak dökmez ve uçucu yağ içerir. Yaprakları yumuşak ve parlaktır. Çanak ve taş yapraklar da meyveler yetişir. İçeriğindeki esanas sayesinde etrafa hoş koku bırakırlar. Genel itibariyle tatları ekşidir ancak olgunlaştıkça bazılarının tatları tatlı olur. Ayrıca içeriklerinde yüksek miktarda C vitamini vardır. Turunçgillerin tamamı besin olarak tüketilir. Bunun yanı sıra ise kozmetik sektöründe de kullanılır. Yetiştikleri ağaç bilim literatüründe “Citrus” olarak bilinir. 

TURUNÇGİLLER HANGİ MEYVELERDİR? TURUNÇGİLLERİN FAYDALARI NELERDİR?

PORTAKAL

Turunçgiller arasında en yüksek C vitaminine sahiptir. Portakal ağaçları en fazla 10 metreye kadar uzar. Yaprakları serttir. Önce çiçek sonra meyve çıkartır. C vitaminin yanı sıra kalsiyum, potasyum ve magnezyum maddelerini içerir. Kış aylarında azalan bağışıklık sistemini güçlendiren portakal, üst solunum yolları hastalıklarını önler.

MANDALİNA

Yüzyıllardır bilinen en etkili alternatif ilaçtır. Mandalinalar çekirdeksiz ve çekirdekli olarak ikiye ayrılır. Yüksek derecede antioksidan içerir. Yapılan araştırmalarda mandalinanın kanserli hücrelerin tedavisinde etkili olduğu gözlemlenmiştir. Bunun yanı sıra sindirim hastalıklarını önler. Bağırsak florasını dengeler. 

GREYFURT

Anavatanı Batı Hint Adaları olan greyfurt acı tadı yüzünden oldukça tercih edilmez. Ancak ilaç sanayisinde ham madde olarak kullanılır. Görünüş olarak portakala benzese de içeriği yüksek antioksidan sayesinde kırmızıdır. Greyfurt aynı zamanda lif ve protein bakımından da zengindir.

LİMON

Sarı renkte olan limon, faydaları saymakla bitmez. Kalp ve damar hastalıklarına fayda sağlar. Kandaki kolesterol seviyesini düşürerek damarların sertleşmesini önler. Soyulmuş limon günlük C vitaminin yarısını karşılar. Böbreklerde taş kum oluşumunu önler. Karaciğer fonksiyonunu artırarak vücudu toksinlerden arındırır. 

BERGAMOT

Bitki olmasına rağmen turunçgiller ailesine mensuptur. Ülkemizde Adana ve Hatay’da yetiştirilir. Bu bitkiden elde edilen yağ ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanılır. Sinir hücrelerini sakinleştirir. Mikropları temizler.

KAMKAT

Kumkat olarak da bilinen meyvenin kabuğu soyulmadan tüketilebilir. Oldukça tatlı bir tadı vardır. Kas ve doku oluşumundaki hücreleri güçlendirerek yenilenmelerini sağlar. Bu yüzden kırışıklık ve yaşlanmayı önler. Portakalın küçük haline benzetilir.

Son zamanlarda Müge Anlı’nın programında meydana gelen Palu ailesinden sonra ortaya atılan “stockholm sendromunun” ne olduğunu biliyor musunuz? Dizilere de konu olan ve kişinin ruhsal dengesini bozan bu sendrom hakkında bilinmeyenleri sizler için araştırdık. Peki Stockholm sendromu nedir? Stockholm sendromu belirtileri nelerdir? İlk ne zaman ortaya çıktı? Tüm soruların yanıtı haberin detayında…

Baskı altında olan kişinin bir süre sonra kendisine baskı uygulayan kişiye duymaya başladığı hayranlığa stockholm sendromu denir. Suçlu, baskı yaptığı kişiye hem iyi hem kötü davranarak etkisi altına alır. Zamanla baskı altındaki kişinin ona sevgi ve saygı duyması ile sonuçlanır. Suçlu böylece haklı konumuna girer. Bu konuda uzmanların yaptığı bazı araştırmalarda baskı altındaki kişinin kendisine işkence eden kişiye duygusal bağla bağlandığı gözlemlenmiştir. Uzmanlar bu durumun yaşanmasındaki en büyük etkenin beyinin tehlikeye karşı koruma kalkanı oluştururken ortaya çıkan teslimiyet duygusundan kaynaklanıyor olabileceğini vurguluyor. Aynı zamanda hayatta kalma mücadelesi ile de çıkabilir. Bu durum yaş grubuna ve cinsiyete göre değişir. Küçük yaşta bir kişinin bu durumla karşı karşıya kalması daha korkunç boyutlanır. Küçük yaşta birinin bir kişiye bağlanması ve durumu kabullenmesi daha kolay sanılır. Ancak bu tam tersi bir durumdur. Bir çocuğun zihnini ele geçirmek sanıldığı kadar kolay değildir. Her şeyi sorgulama çağında olduğundan içinde olduğu durumu kolay kolay kabul etmez. Bu da baskı uygulayan kişinin şiddetini artırır. 

STOCKHOLM SENDROMUNUN ORTAYA ÇIKMASINA NEDEN OLAN DURUMLAR! 

Yetişkinlerde bu durum ise daha farklıdır. Erkeklere oranla kadınlar bu durumu daha kolay kabullenir. Hayattaki tek bağlantısının o olduğunu düşünür. Sendrom en çok aile içi şiddette, taciz ya da tecavüz olaylarında ve hapishaneye giren kişilerde ortaya çıkar. Uzmanlar bu kişilerin sendromu yaşamasının iç dünyalarındaki eksikliklerin ve travmaların da neden olabileceğini belirtiyor.Günümüzde bu sendromu işleyen dizi izlenme rekoru kıran La Casa De Papel oldu. Ayrıca Dünya sinemasında da bazı filmlerde bu sendrom konu edindi. V For Vendetta adlı filmde tutsak tutulan kızın bir süre sonra V’ye hayranlık duyması ve aslında kendisini koruduğunu düşünmesi sonucu sendromu yaşar. 

Yapılan bir diğer araştırmada aşk duygusunun da bir süre sonra bu sendromu tetiklediği ve aşık olan kişinin kendisini diğer kişiye ait hissetmesi ile başladığı tespit edilmiştir. Bu sendrom ilk olarak 1973 yılında İsveç’te gerçekleşen bir banka soygunu sırasında meydana gelmiş. Bankayı soymaya giden kişilerin rehin aldığı kişilere iyi davranması ancak polisin onları kurtarmaya çalıştığı sırada uyguladığı durumları ise rehin kişilerin kötü algılaması ile sendrom tetiklenmiş. Olay bitiminde rehin alınan kişiler soyguncuların aleyhine tek bir şikayette bile bulunmamıştır. 

STOCKHOLM SENDROMU BELİRTİLERİ NELERDİR?

Küçük bir iyilik karşısında bile hemen minnet duyması

Suçlunun yaptığı kötülük karşısında kendini suçlu hissetme

Sürekli olarak suçluyu düşünme 

Kendisine baskı yapan kişiyi iyi düşünme ve üzülme

Yaşadığı şiddet ve baskıyı kabul etmeme

Suçlunun gözünden her şeye bakılması gibi belirtilerle kendini gösterir. 

STOCKHOLM SENDROMUNUN TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Uzmanlara göre tedavisinin oldukça zor bir süreci vardır. Çünkü şiddet altında kalan kişinin artık olayı kabul etmesi psikolojik bir durum oluşmasına yol açar. Bu yüzden hasta uzun süre terapi tedavisi görür. Bu süreçte aslında suçlunun suçlu olduğu kendisinin mağdur olduğu kabul ettirilmeye çalışılır. Hatırlatma ve yaşadıklarının şiddet olduğunu gösterecek kanıtlar sunulur. Hasta hem ikna edilir hem de tedavi edilmeye çalışılır. Bu durumda en önemli durum ise kişinin öz güveninin kazanmasını sağlamaktır.