Şunun için etiket arşivi: Sağlık

Kış aylarının en çok tüketilen içecekleri olan boza ve salebin insan sağlığına inanılmaz faydaları olduğunu biliyor musunuz? Özellikle bağışıklık sistemini güçlendiren bu iki içecek hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki boza ve salebin faydaları nelerdir? Boza ve salep hangi hastalıklara iyi gelir? Ayrıca uzman Diyetisyen Bahtınur Yılmaz ile de bu iki içecek hakkında söyleşi gerçekleştirdik.

Demir, fosfor, niyasin, sodyum, A, B1, B2 ve E vitamin ve mineral bakımından zengin olan bozanın bu sayede sağlığa birçok faydası vardır. Bozaya tarçın ve leblebi eklendiğinde faydası iki kat artar. Darı irmiği, su ve şekerden yapılan boza, Türk tarihinin en eski içeceğidir. Orta Asya’dan yayılan bu lezzet daha sonra Kosova, Bulgaristan, Makedonya, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Karadağ, Sırbistan ve Romanya gibi ülkelere yayılmıştır. Darı irmiği dışında ayrıca mısır, arpa, çavdar, yulaf, buğday, kara buğday, arnavutdarısı, gernik gibi tahılların unu, bazen de pirinç ve ekmek, nadir olarak da kenevir unu ve karamuk mayalandırılarak yapılır. Boza Arap gezgini olan İbn Battuta, 14. yüzyılın başında Türk topraklarında en çok tüketilen içecek olarak bahsetmiştir. Osmanlı’da adeta kışın habercisi olarak görülen bozanın yanı sıra salep de en çok tüketilen içecektir. Salep ise Bozanın tam tersi Balkanlardan doğup tüm dünyaya yayılmıştır. Salep, bir bitkiden üretilir. Salep bitkisi kökündeki tohumlar toplanıp toz haline getirilerek sütle beraber pişirilir. Üzerine tarçın eklenerek tüketilir. Ayrıca salep yaz aylarında da dondurmanın ham maddesidir. MedıcalPark GOP Hastanesi’nde Diyetisyen Bahtınur Yılmaz, Yasemin.com muhabirlerinden Müge Çakmak’ın salep ve boza sorularını yanıtladı:

BOZA VE SALEBİN FAYDALARI NELERDİR?

BOZA

Vücudun bağışıklık direncini artırır. Özellikle bağışıklık sistemi için mucizevi bir etki sağlar.

Mide ağrılarına özellikle yemek sonrası yaşanan mide kasılması, ekşimesi ve hazımsızlık gibi rahatsızlıkları giderir. Bu yüzden gece tüketilmesi daha faydalıdır. 

Kış aylarında artan enfeksiyon hastalıkları ile mücadele etmede vücuda koruma kalkanı olur. Sürekli öksürük ve boğaz ağrılarına birebir fayda sağlar. 

İçerdiği süt sayesinde probiyotik etkisi de olan boza vücutta oluşan kanserojen hücrelerin oluşumunu engeller. İçerdiği yüksek kalsiyum sayesinde kemik ve kas yapısını güçlendirir.

Hem boza hem tarçın hem de leblebide bol miktarda asit bulunur. Bu asit maddeleri bağırsakların toksinlerden arınmasını destekler. 

Sinir sistemindeki hücreleri yenileyerek ve mutluluk hormonunu artırarak stres ve depresyon rahatsızlıklarına yakalanma oranını düşürür.

Gün içerisinde tüketilen bir bardak boza hem gün içerisinde enerjik olmanızı hem de rahat bir uyku çekmenizi sağlar. 

SALEP

Enfeksiyon nedeniyle ağrıyan göğüs ve boğazı rahatlatır. Kuru öksürüğe iyi gelir.

Sindirim kolaylaştırır. Özellikle kabızlık sorununu azaltarak dışkılamayı kolaylaştırır. Ayrıca bağırsaktaki florasa seviyesini dengeler.

Kan akışını düzenler. Bu sayede hem kalp atışını hem de beyin fonksiyonlarını iyileştirir. Konsantre gücünü artırarak unutkanlık gibi hastalıkları önler.

Vücut ısısını kontrol eder. Bağışıklığı hastalıklara karşı korur. 

Kadınların aylık yaşadığı adet dönemindeki yaşadıkları şiddetli durumları azaltır. 

Gündüz gözümüzün dünyayı renkli görmesini sağlayan sarı noktanın ne olduğunu biliyor musunuz? Sarı nokta gözün temel görme organlarından biridir. Bozulduğunda ciddi sağlık sorunlara neden olur. İleri düzeyde insan yüzünü tanımadan bile zorlanma yaşanır. Peki sarı nokta hastalığını nedir? Hastalığın belirtileri nelerdir? Sizler için bu soruların yanıtlarını haberimizin detayında topladık.

Bilimsel adı makula dejenerasyonu olan sarı hastalık genellikle 60 yaş ve üzeri kişilerde yaşanır. Sarı nokta gözlerin keskin ve renkli görmesini sağlayan retina bölgesidir. Erken tedavi her hastalıkta olduğu gibi bunda da oldukça önemlidir. Bir gözden diğer göze sıçrayabilen bu hastalık yaş ve kuru olmak üzere iki şekilde görülür. En sık görülme tipi ise kuru olandır. Kuru sarı nokta hastalığı yavaş yavaş ilerler hemen hemen her yaş grubunda görülür. Yaş sarı nokta hastalığı ise kalıcı görme kaybının en sık yaşandığıdır. Yaş denilmesinin nedeni ise kan damarlarında anormal ilerleyen büyümeler ve sıvı birikimi olmasıdır.

SARI NOKTA HASTALIĞININ NEDENLERİ NELERDİR?

Yaşlandıkça zayıflayan retina duvarı

Aile geçmişinde olması

Vücutta yeterli miktarda A ve C vitaminin olmaması

Direk güneş ışınlarına maruz kalma

Hareketsiz yaşa ve fazla kilo

Damar, tansiyon, yüksek kolesterol ve şeker hastalıklarının hasarları

Açık renkli gözlerdeki hassasiyet gibi durumlar enden olur.

SARI NOKTA HASTALIĞININ BELİRTİLERİ?

Gözde ani kararmalar

Bakılan noktada netlik ve renk bozukluğu

Düz nesneleri yamuk görme

Renklerin birden parlaması

Nesnelerin boyutunun bozulması

Mesafe aralarında görüş eksikliği

Arada sisli ve bulanık görme

Görme bozukluğundaki ilerleme gibi nedenler sarı nokta hastalığının belirtileridir.

SARI NOKTA HASTALIĞININ TEŞHİSİ NASIL YAPILIR?

Hastanın önüne kareli bir kağıt koyulur. Bu kareleri kağıda bakan hasta odaklandığı noktada şiddetli bir eğim görüyorsa,

Hastanın ön kol toplardamarından özel bir boya maddesi (floresein) verilir Bu yönteme göz anjiografisinde denir. Daha sonra özel bir alet ile gözün arkasının fotoğrafları çekilir. Sarı nokta hastalığında retina tabakaları arasında anormal damarlar görülüyorsa,

Optik koherans tomografisi düşük ışıklı lazer uygulamasıdır. Bu uygulama 3 dakika boyunca yapılır. Bu lazer yöntemi hem teşhis için hem de tedavi için kullanılır.

SARI NOKTA TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

İki yöntemle yapılır bir ilaç bir de hem ilaç hemde lazer tedavisi uygulanır. Bunlarda biri  Anti-VEGF’tir. Bu uygulama 6 hafta da yapılır. Şikayetler azalınca bırakılır. Diğeri ise ışığa duyarlı bir ilaç damardan verilir. Bu sayede anormal yolla biriken sıvı miktarı azaltılır. Sarı nokta hastalığından korunmak için; Yüzde 100 UV korumalı güneş gözlüğü kullanılmalı ayrıca A, C ve E vitaminlerinin yanı sıra çinko bakımından zengin besinlerle beslenmek gerekir. 

Kış aylarının şifalı sebzeleri arasında yerini alan beyaz lahana ile sofralarınıza muhteşem bir zeytinyağlı sarma hazırlamaya ne dersiniz? Çekirdek gibi yediren lahana sarması isteğe göre kıymalı ya da normal bir şekilde yapılabiliyor. Yediden yetmişe herkesin severek yediği lahana sarmasının pratik tarifi bugünkü yazımızda bulabilirsiniz.

Lahana geniş ve kalınca kat kat yaprakları olan, güz ve kış sebzesi olarak yetiştirilen ve yaprakları açık yeşil/beyaz olan bir lahana çeşididir.Anadolu’da halk arasında kelem adı ile de bilinir. Akdeniz bölgesinde yetişen yabani hardaldan türetilmiştir. Birçok şekilde pişirilerek sofralara getirilen beyaz lahananın en çok sarması yapılır. Bu akşam yemekte yoğurt eşliğinde enfes bir beyaz lahana sarması var diyorsanız sizler için hazırladığımız lezzetli ve pratik tarifi deneyebilirsiniz. Kışı kış yapan sebzelerden olan lahana, içerisine bulgur ya da pirinç başta olmak üzere yöresine göre değişen bir yemektir. 

BEYAZ LAHANA SARMASI TARİFİ:

MALZEMELER

1  adet büyük lahana
2 adet soğan
3 çay bardağı pirinç 
2 adet tavukgöğsü
1 yemek kaşığı biber salçası 
1 yemek kaşığı domates salçası 
1 fiske maydanoz
1 fiske nane
Göz kararı zeytinyağı
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber

Sosu için;

3 tatlı kaşığı tereyağı
3 tatlı kaşığı un
3 tatlı kaşığı domates salçası
Göz kararı su

YAPILIŞI

Beyaz lahanayı bol suyun içerisinde güzelce temizleyip, yıkayın. Daha sonra kenarlarından ayrılan yaprakları tek tek ayırarak kaynayan suyun içerisinde güzelce haşlayın ve yumuşamasını sağlayın. Bu adımda çok dikkatli olmalısınız. Çünkü aşırı yumuşayan yapmak erir ve sarılmaz hale gelir.

Yaprakları hazırladıktan sonra iç harcı malzemelerini sırasıyla tavada kavurun.

Yaprakları bıçakla küçük ve ya büyük istediğinize göre sarılacak kadar keserek boyutlandırabilirsiniz.

İç harçtan yaprağın içine koyarak sıkıca sarın. Tencereye sırasıyla dizin.

Tencerenin en dibine ve en son üzerine lahananın yapraklarından koyun. Bu adım sarmaların dağılmasını önleyecektir. Daha sonra lahanaların üzerini hafif geçecek kadar su koyun. Tuz ve göz kararı sıvı yağı da ilave ettikten sonra kısık ateşte güzelce pişirin.

İsteğe göre üzerine salçalı sosla servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun…

Çoğu kimse bilmez ama yeşil mercimek tam bir protein deposudur. Sağlık açısından oldukça faydalı olan yeşil mercimek özellikle kış mevsimlerinde tüketilir. İçeriğinde vitamin ve mineral barındıran yeşil mercimek hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Peki yeşil mercimeğin faydaları nelerdir? Yeşil mercimek hangi hastalıklara iyi gelir? İşte bu soruların yanıtı…

Bakla ailesine ait olan yeşil mercimek, normal mercimeğin bir çeşididir. Tohum şeklinde olan bu besin, yemek ve salatası yapılarak tüketilir. Diyet yapmak isteyenler için ideal olan yeşil mercimek, vücudun genel enerjisini yüksek tutar. A, C, B1 ve B2 vitaminlerinin yanı sıra demir, potasyum, fosfor, iyot, çinko, bakır, kükürt ve protein bakımından oldukça zengindir. Anadolu’da yüzyıllardır tüketilen bu besin dünya da en çok Orta Asya da kullanılır. Tarihçesi insanlık tarihine dayanan yeşil mercimek, normal mercimek gibi kalorisi yüksek değildir. Ayrıca tat olarak da fıstığa benzer. Salatalar için pişirildiğinde 30, yemek için ise 40 dakika yeterlidir. Fazla kaynatıldığında bezin değeri oldukça düşer. Kabukları, normal mercimeğe göre daha hassastır. Bu yüzden ilk on dakika da hemen çatlar. Protein eksikliği yaşayanlar ve et tüketmeyi fazla sevmeyenlerin tüketmesi gereken besinlerin başında gelir. 

YEŞİL MERCİMEĞİN FAYDALARI NELERDİR? HANGİ HASTALIKLARA İYİ GELİR?

Yeşil mercimek yüksek protein sayesinde kemik sağlığına katkıda bulunur. Vücudun kas sistemini güçlendiren yeşil mercimek hastalıklı hücrelerin sayısını azaltarak vücudun bağışıklığını artırır. 

Uzun süre midenin tok hissetmesini sağlar. Aynı zamanda lif bakımından zengin olan yeşil mercimek bağırsakları temizler. Yemeği yapılan yeşil mercimeğin ilk kaynama suyu içildiğinde ise sindirimi kolaylaştırır.

İçerdiği folik asit sayesinde; ergenlik geçişlerinde, menopoz, adet ve hamilelik süreçlerinde yaşanan hormon dengesizliğini düzenleyerek vücudun yapısını korur. Aynı zamanda uzmanlar tarafından kalp hastalarının da tüketmelerini tavsiye ettiği bir besin kaynağıdır.

Yükselen kolesterol seviyesini dengede tutar. Ani yükselen ve düşen kan oranını dengeler. Baş dönmesi, felç, inme ve yükselen tansiyon gibi rahatsızlıkların oluşma riskini azaltır.

Beyin ve sinir sisteminin sağlığını koruyarak hastalıklara yakalanma oranını düşürür.
Demir bakımından da zengin olan yeşil mercimek demir eksikliği olan hastaların yanı sıra kas ve kemik erimesi hastalarına da uzmanların önerdiği bir besin kaynağıdır.

YEŞİL MERCİMEK SUYU NE İŞE YARAR? 

Yeşil mercimek suyu boğaz enfeksiyonlarını bitirmede etkilidir. Özellikle yeşil mercimek kaynatılıp süzüldükten sonra içerisine bir kaşığı bal eklenerek tüketilebilir. Ayrıca kilo vermek isteyenler da suyu tüketebilir. Su yüksek enerji sağlayarak yağ yakımını hızlandırmanın yanı sıra metabolizmayı da düzenler. 

Hemen hemen herkesin şikayet ettiği ağız ve diş hastalıklarının ortaya çıkma nedeni bakımsızlıktır. Gerekli bakım göstermedikçe ciddi kayıplara da neden olabilir. Uzmanlar bu durumun yaşanmaması için herkesin altı ayda bir bir diş doktoruna görünmesi gerektiğini vurguluyor. Peki ağız ve diş sağlığı nasıl korunur? Diş temizliği yaparken dikkat edilmesi gerekenler nelerdir? Sizler için ağız ve diş sağlığı hakkında merak edilenleri araştırdık.

Ağzı ve diş sağlığına gerekli önem verilmediğinde ciddi rahatsızlıklara neden olur. Erken müdahale edilmediğinde kansere bile neden olabilir. Yapılan araştırmalarda ülkenin yüzde 80’i diş hekimine gitmediği tespit edilmiştir. Bu oranla beraber hastalıkların oranı da artmaktadır. Genel sağlığı da olumsuz etkileyen ağız ve diş bakımı bu konu da önemlidir. Ağız ve diş bakımı için birçok ürün mevcut olsa da uzmanlar kişilerin mutlaka bir doktora görünerek ekstra yapması gerekenleri öğrenmesi tavsiye edilir. 

DİŞ FIRÇASI KULLANIMI NASIL OLMALI?

Bir diş fırçasının ömrü ortalama 3 aydır. Ayrıca burada fırçanın da kalitesi önemlidir. Halk arasında en çok yapılan hatalardan biri de fırça kıllarının sertliğidir. “Çok sert olan fırça iyi temizler” algısı tamamen yanlıştır. Çünkü fırça başının sert olması diş etine ve minesine ciddi zarar verir. Özellikle diş kanamasına yol açar. Bu da ağız içinde enfeksiyonun çoğalmasına neden olur. Kılları yumuşak bir fırça ile dairesel ve yavaşça dişlerin fırçalanması gerekir. 

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞINI NASIL KORUNUR? DİŞ TEMİZLİĞİ YAPARKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER NELERDİR?

 Her zaman yanınızda diş fırçası ve macunu ya da misvak taşımanızda fayda var. 

– Ağız içi temizliğinde sadece diş değil aynı zamanda dil temizliği de oldukça önemlidir. Dil yüzeyini diş fırçasının tersiyle temizleyerek, ağız içinde mikrop oluşturacak durumlar ortadan kaldırılmalıdır. 

Yemeklerin ağızda neden olacağı kokuyu engellemek için varsa nane ya da karanfil çiğnenmesi tavsiye edilir. 

Diş ipi ile dişlerinizin arasını temizlemek diş enfeksiyonlarını yüzde seksene düşürür. 

Et yerken beraberinde gazlı içecek tüketmekten kaçınılması gerekir. Gazlı içecekler diş yüzeyine zarar verir. 

Ağza şeker ya da yumuşak dokulu maddeler alındığında dikkatle çiğnenmesinde fayda var. Çok sert olan şekerler diş kökünü zorlar. Yumuşak dokular ise diş aralarında sıkışarak aralarının açılmasına neden olur.

Yeşil çay ya da kekik çayı ağız içini temizlemekte etkilidir. Bu yüzden yemeklerden sonra birer bardak tüketilebilir. 

Kürdan diş kaybına ve diş eti parçalanmasına neden olur. Ancak yüzeysel temizlik için ideal bir alettir. 

Diş telli olanların iki kat daha fazla özen göstermesi gerekir. Tel aralarına sıkışan besin atıkları da ağız içinde bateri ve virüslerin çoğalmasına yol açar. 

En yaygın bulaşıcı hastalıklarından biri olan dizanteri, özellikle çocuklarda çok ciddi sonuçlara neden olabilir. Her yaştan kişide görülen dizanteri bir sindirim sistemi hastalığıdır. Çeşitleri olan dizanteri hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki dizanteri hastalığı nedir? Dizanterinin belirtileri nelerdir? Dizanterinin tedavisi var mıdır? Tüm bu soruların yanıtları haberin detayında…

Kirli su ve iyi yıkanmamış besinlerde bulunan virüsün yol açtığı sindirim rahatsızlığına dizanteri denir. Kalın bağırsakta meydana gelen deformasyon nedeniyle kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyen belirtilerle ortaya çıkar. Çocuk ve bebeklerde görüldüğünde erken müdahale edilmeli aksi halde ölümcül sonuçlara yol açar. Halk arasında dizanteriye kanlı ishalde denir. Kişiden kişiye toplum ortamlarda kolayca bulaşabilir. Önce bağışıklığı sonra sindirim sistemini olumsuz etkiler. Aniden vücudun sıvı kaybına neden olur. Virüs, bakteri ya da amipler kan yoluyla tüm vücuda kolayca yayılır. Bağışıklığı zayıflattığı ve vücudu savunmasız bırakarak ya ani ateşlenmeye ya da ani üşümelere, titremelere yol açar. Genelikle yaz ayları hastalıkları arasında yer alsa da kışları da yüksek oranda görülür. Kişide meydana geldiğinde 24 saat içerisinde yüzden fazla dışkılamaya yol açarak vücuttaki tüm vitamin ve minerallerin emilimi gerçekleşmeden atılmasını sağlar. 

KAÇ ÇEŞİT DİZANTERİ VARDIR?

AMİPLİ DİZANTERİ

Tek hücreli amiplerin kalın bağırsağa yerleşmesiyle oluşur. Bu parazit çoğalarak tüm bağırsaklara dağılır. Uzun süre canlı kalır. Ağız yoluyla bulaşan amipler, sulu ve kanlı bir dışkılamaya neden olur. Tedavi edilmediğinde ölümle sonuçlanabilir. Amipler kana karışarak karaciğer ve akciğerinde fonksiyonlarını olumsuz etkiler. Bu amipe yakalanmamak için;

Tüketilen suyun kaynatılarak süzülüp içilmesi

Meyve ve sebzelerin sirkeli suda bekletilip ılık suyla yıkanmalı

Toplu alanlardan sonra ellerin iyice yıkanması ve kıyafetlerin değiştirilmesi

Sebzelerin tam pişirilerek tüketilmesi gerekir. 

BASİLLİ DİZANTERİ

Bakterilerin neden olduğu dizanteri türüdür. Çok şiddetli karın ağrısına neden olur. Yüksek ateş, sık tuvalet ve aşırı halsizlik belirtileri arasında ilk üçte yer alır. Bu hastaların temas ettiği her yer dezenfekte edilmelidir. Bakteri hızla çoğalabilir. Antibiyotik kullanımı bu hastalıkta oldukça önemlidir. Hijyen ilk şarttır. Amipli deki kurallar bu tür içinde geçerlidir. 

DİZANTERİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Aniden yükselen ateş ya da titreme

Dışkı ve idrar da kan 

İştahsızlık 

Cilt renginde sararma

Şiddetli karın ağrısı, bulantı kusma

Yorgunluk ve halsizlik gibi belirtilerle kendini gösterir.

DİZANTERİNİN TEDAVİSİ VAR MIDIR?

İlaç tedavisiyle tamamen iyileşebilen bir hastalıktır. Erken tedavi oldukça önemlidir. Tedavi boyunca gerekli hijyenik koşullar sağlanmalıdır. Hastalıklı kişiler belli bir süre asosyal yaşanmasında fayda var. Aşırı su kaybedildiğinden hastanın aşırı su tüketmesi ayrıca antioksidan içeren besinler tüketmesinde sağlanır. Lif oranı yüksek besinlerde önerilen beslenme koşulları arasında yer alır. 

Kış ayları denilince akla ilk gelen sebzeler arasında yer alan karnabaharın insan sağlığına inanılmaz faydaları olduğunu biliyor musunuz? Kaynatıldığında kötü koku yaymasından dolayı çoğu kişi tüketmez ancak karnabahar yüzyıllardır şifa amaçlı özellikle sindirim hastalıkları için tüketildi. Peki karnabaharın faydaları nelerdir? Karnabahar hangi hastalıklara iyi gelir? Karnabaharı yaprakları ile kaynatıp içerseniz ne olur? Tüm soruların yanıtı haberin detayında…

Turp ailesine ait olan karnabahar, çiçeklerinde etli bir yapısı vardır. Bir bütünü tüketilebilen nadir sebzelerdendir. Doğu Akdeniz bölgesinde daha rahat yetişen karnabahar, otsu bir bitkidir. En alt katmanındaki yaprakları koyu yeşil renklidir. İçindeki kısım ise beyazdır. Kış sebzesi olan karnabahar yaprakları açılmayana kadar yeşil lahanaya benzer. Son yıllarda içeriğinde renk enjekte ederek farklı renklerde de yetiştirildi. İçeriğinde alfa profiterole, caffeine, physic, ve vitaminler barındıran karnabahar; ana yemek, salata ve turşu olarak tüketilir. Uzmanlar karnabaharı haşlarken özellikle göbek kısmında bulunan yapraklarının konulması gerektiğini vurguluyor. Bunun nedeni de faydasının iki kat artmasını sağladığı araştırmalar sonucunda elde edilmiştir. Kansere karşı vücudu bir zırh haline getiren karnabaharın ayrıca diğer hastalıklara karşıda vücudu koruduğu bilinir. Amerika’da yapılan bir araştırmada kalın bağırsak ve mesane kanseriyle mücadelede son derece etkili olduğu ortaya çıkarılmış. Ancak karnabaharın etkili olması için yeşil yaprakları ile beraber kaynatıldığında vücudun ihtiyacı olan E vitamini, caffeic asit, kaempfreol, phytic asit ve rutin adlı maddelerinin etkisinin artığı vurgulanmıştır. 

KARNABAHARIN FAYDALARI NELERDİR?

Bir ay boyunca düzenli tüketildiğinde sindirimi düzenleyerek vücutta zararlı bakterilerin birikmesini önler. Metabolizmayı düzenleyerek kilo vermeye yardımcı olur. Ancak aşırı tüketilmesi önerilmez. Aksi halde aşırı gaz sıkışmasına neden olur.

Sinir sistemindeki deforme olmuş hücreleri yenileyerek stres ve depresyon riskini azaltır. Kronik uykusuzluk için karnabahar suyu tavsiye edilir. Uyku hormonunun da dengeleyerek kişinin rahat bir uyku çekmesini sağlar. 

Yüksek miktarda içerdiği A vitamini sayesinde katarak hastalığını önler. Özellikle bu besinin suyu ergenlik ve hamilelik dönemlerinde içilmesi uzmanlar tarafından önerilir.

Karnabahar suyunun içerisinde yapraklarından da ötürü thaiamin maddesi oldukça yüksektir. Bu madde alzheimer hastalığına karşı beyin sağlığını korur. İleri yaş hastalıklarından biri olan unutkanlığa zemin hazırlayan durumların şiddetini neredeyse yok eder. 

K vitamini bakımından zengin olan karnabahar, kemik ve kas yapısını da güçlendirir. 

İdrar yolu enfeksiyonları ve regl dönemindeki sancılara karışı bu suyun düzenli tüketilmesi gerekir. Ayrıca mesane torbasında taş ve kum oluşumunun önüne geçer. 

Ayrıca pürüzsüz ve sivilcesiz bir cilde sahip olmak için karnabahar suyunu tonik olarak kullanabilirsiniz. Karnabaharın hücre yenileyici özelliği sayesinde cilt yüzeyindeki ölü hücreleri yeniden canlandırarak yaşlanmayı ve kırışmayı önler.

KARNABAHAR SUYU NASIL HAZIRLANIR?

400 gram karnabaharı yaprakları ile beraber kaynatınız. Sabah – akşam birer bardak olarak tüketebilirsiniz. Dilerseniz bardağın içerisine 3-4 damla limon sıkabilirsiniz. Bu durum daha rahat içmenizi sağlar.

Yavaş ilerleyen ve hiç bir belirti göstermeden aniden ortaya çıkan göz tansiyonu yani bilim literatüründeki adı ile glokom hastalığı hakkında bilmeniz gerekenleri sizler için derledik. Halk arasında karasu olarak da bilinen göz tansiyonuna erken müdahale edilmediğinde ciddi sağlık sorunlarına zemin hazırlar. Peki göz tansiyonu (Glokom) belirtileri nelerdir? Göz tansiyonu tedavisi var mıdır? Göz tansiyonuna iyi gelen kür nasıl hazırlanır? Tüm soruların yanıtı haberin detayında…

Gözde bulunan ve gözü besleyen sıvının boşalmaması sonucu; gözün içindeki basıncı yükseltmesi ile göz tansiyonu yani glokom hastalığı ortaya çıkar. Bu durum sinirlerin zarar görmesi ile görme kaybına sebebiyet verir. Yapılan araştırmalarda uzmanlar, göz tansiyonunun genetikle bir bağlantısı olabileceği vurguluyor. Ayrıca görme kaybı yüksek olan kişilerin birden fazla geninde bozukluk varsa da bu hastalığa yakalanma riski fazladır. Gözün çevresel faktörlerden dolayı ciddi hasar alması sonucunda da göz tansiyonu meydana gelebilir. Aynı zamanda guatr ve şeker hastalıkları da bu hastalığa yakalanma riski artırır. Miyop olan kişiler, kortizon kullananlar ve ağır göz iltihabı yaşayan kişilerde de göz tansiyonunun görülme ihtimali vardır. Hastalık diğer hastalıklarla beraber ortaya çıktığından teşhis edilmesi zordur. Bu yüzden detaylı tetkikler yapılır. 

 GÖZ TANSİYONU (GLOKOM) NEDENLERİ NELERDİR?

Sinsi sinsi ilerleyen bu hastalık bazılarında aile öyküsünde bulunduğu için birden ortaya çıkar.

Göz içindeki vitamin ve mineraller azaldıkça sıvı oranı değişir. Bu da genellikle ilerleyen yaşlarda yaşanır. İleri yaşlardaki kişilerin bu yüzden sıklıkla göz tansiyonunu ölçtürmesi tavsiye edilir.

Şeker hastalarının kullandığı ilaçlardaki kortizonda vücut içerisindeki sıvı oranını etkilediği gibi gözü de etkiler. Buna bağlı göz tansiyonun yaşanma riski artar.

Retinanın bazı nedenlerden dolayı incelmesi göz tansiyonuna zemin hazırlar. Özellikle  lens kullanan ancak gerekli göz bakımını yapmayan kişilerde göz tansiyonun çıkma oranı yükselir. 

Doğuştan ya da sonra da çıkan görme kaybı da tansiyona neden olabilir.

Göz içi iltihaplanma göz kanallarının tıkanmasına neden olur. Gerekli müdahaleler yapılmadığında tansiyon rahatsızlığı ortaya çıkar. 

Daha önce yaşanmış ağır bir göz hastalığı da buna neden olabilir.

GLOKOM (GÖZ TANSİYONU) BELİRTİLERİ NELERDİR?

Uyandığınızda yaşanan şiddetli göz ve baş ağrıları,

Bulanık görme sıklığının artması,

Karanlıkta ışıklı halkaların ve şekillerin belirmesi,

Kızarıklık ve yaşarma,

Aniden ortaya çıkan görme kaybı,

Göz kabağının düşüklüğü yani uykulu görünüm,

Televizyon izlerken aniden gelen göz krampları gibi durumlar göz tansiyonun belirtileri arasındadır. 

GLOKOM (GÖZ TANSİYONU) TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Basınca neden olan göz içerisindeki sıvının oranı düşürülmeye çalışılır. İlaç tedavisi ile kontrol altına alınmaya çalışılan bu yöntem işe yaramadığında cerrahi müdahale ile gözün içerisindeki sıvı boşaltılır. Nükseden bir hastalık olduğundan hasta tamamen bu durumdan kurtulmaz. Sinsi bir hastalık olduğundan uzmanlar kesinlikle her yıl düzenli olarak göz tansiyonunun ölçtürülmesini tavsiye ediyor.

Dr. Feridun Kunak, doğal yolla da göz tansiyonunun düşürülebileceğini anlattı. Kunak, gül yaprağını üç dakika kaynatıp üç dakika demledikten sonra süzüp soğuduktan sonra dilimlenmiş patatesleri gül suyuna batırıp göze uygulanması gerektiğini, böylece göz tansiyonuna iyi geleceğini belirtti.

Tropikal ağaçlar arasında en faydalı olan kafur ağacı yüzyıllardır alternatif tıpta kullanıldığını biliyor muydunuz? Tüketilmek için tonlarca ithal edilen kafur ağacı hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki kafur ağacının faydaları nelerdir? Kafur hangi hastalıklara iyi gelir? Haberin detayına kafur ağacına ait tüm bu soruların yanıtlarını bulabilirsiniz.

Kafur ağacı Uzak doğu Asya ülkelerinde yetişir ve gövdesindeki yağ hücreleri hava ile temas esnasında kristalleşir. Daha sonra dal ve gövdedeki yarıklarda su buharı damıtma yöntemi ile kafur elde edilir. Japon bitkisel tıbbında yüzyıllar boyunca kullanılan bu mucize besin; renksiz, şeffaf ve tuz kıvamındadır. Kokusu keskin ve acı bir tadı vardır. İşlem görüldükten sonra uzman kontrolünde kullanılır. Selüloit sanayinde fotoğraf kâğıdı, film şeridi, bilardo topu, tarak gibi araçların yapımında ham madde olarak kullanılır. Ayrıca sabun sanayininde ham maddesidir. Kafurun yağı eklem ağrılarında masaj yapılarak kullanılır. Kan dolaşımını hızlandırarak damarları rahatlatır. Faydası saymakla bitmeyen bu ağaçtan elde edilen madde birçok alanda kullanılır. Tropikal ağaç kategorisine giren girmesine rağmen çok su istemez. 2000 yıl yaşar. Bakımı oldukça hassas olan bu ağaç günümüzde koruma altındadır. Ekim – Kasım aylarında budaması yapılır. 

KAFUR AĞACININ FAYDALARI NELERDİR? KAFUR HANGİ HASTALIKLARA İYİ GELİR?

 – Aşırı terleme, ateşlenme ve zehirlenmeler olumlu etkisi vardır.

Saç dökülmesine karşı birebir etkisi olan kafuru ispirto ile karıştırarak saçınıza uyguladığınızda saç kökünü kuvvetlendirmenin yanı sıra kepek problemlerine de iyi gelir. 

Göz iltihaplanmasında bir pamuk yardımıyla gözü dezenfekte eder. 

Bir su bardağı suyun içerisine bir çay kaşığı kafur yağı koyarak kaynatılıp bal ile tatlandırarak tüketin. İshal sorununa iyi gelir. 

Sirkeye karıştırıp koklandığında burun kanamalarını durur. Aynı karışım bal ekleyerek ağızda gargara yapıldığında ağız içi enfeksiyonlarını ve iltihaplarını önler.

Anti enflamatuar etkiye sahip olan kafur yağı eklem, bel ve baş ağrılarını dindirmede etkili bir doğal ilaçtır. Yatıştırıcı özelliği sayesinde kısa sürede yaşanan ağrıları dindirir. Özellikle zeytin yağı ile karıştırılıp 30 dakika boyunca masaj yaparak kullanıldığında kulunç ve beldeki ağrıları azaltır.

Böcek sokmaları ve ısırıklarının etkisini azaltmak ve dezenfekte etmek için kafur yağı kullanılır.

Açık yaraya sürüldüğünde pıhtılaşmayı durdurarak ve yanı zamanda iyileşmeyi hızlandırır.

Egzama ve kaşıntılara yağına su karıştırarak sürüldüğünde olumlu etki sağlar. Bunun yanı sıra akne ve sivilceleri azaltmak içinde bu karışımı tonik olarak kullanabilirsiniz.

Çatlak topuk tedavisinde etkili olan doğal ilaçtır.  Bir su kabına ılık su doldurup içerisine bir bardak kafur yağı koyunuz. Daha sonra ayaklarınızı bu suya batırıp topuk fırçası ile ayaklarınızı fırçalayınız. Uygulama sonrası ayaklarınızı durulayıp vazelin uygulayınız.

Kafur koklanarak ya da çayı tüketilerek uyku problemine de iyi gelir.

UYARI:

Kafur fazla kullanıldığında böbrek taşına neden olabilir. Sade asla kullanılmaz. Yakıcı özelliği olduğundan  ciddi sorunlara neden olabilir. Genellikle bal ve su eklenerek kullanılır. Fazla kullanıldığında, baş dönmesine, unutkanlığa, dengesiz vücut hareketlerine ve titreme gibi belirtilerle kendini gösterir.

Yapılan araştırmalarda 18-30 yaşları arasındaki gençlerin kafasının arka kısmında büyüme saptandı. Normalde yetişkinlerde ileri yaşlarda görülen bu durumun gençlerde görülmesi konusunda uzmanlar uyarılarda bulundu. Yanlış oturma pozisyonundan tutunda cep telefonu kullanımına kadar bir çok nedenden dolayı beyindeki bu kemikte büyüme yaşandığı varsayıldı.

Normal bir insanda yaşlılık evresinde vücutta ciddi komplikasyonlar yaşanır. Bunlardan en ilginci de kemiklerdeki değişimdir. Avustralya’daki Sunshine Coast Üniversitesi’nde ise bu değişim üzerinde yapılan bir araştırmada değişimin 18-30 yaşlara düştüğü tespit edildi. Bu durum mekanik yük olarak adlandırıldı.

Normalde 40 yaşı ve altındaki kişilerde görülmesi neredeyse imkansız olan kemik büyümesine değişen çevresel etkinin yanı sıra, beslenme, yanlış oturma, uzanma pozisyonları ve en önemlisi de cep telefonu kullanımıdır.

Cep telefonu kullanımında; boynun aşağı doğru kayması, omurilikten beyne kadar olan tüm kısmı olumsuz etkiler. “Boynuz” şeklinde bir kemiğin çıkmasına sebebiyet veriyor. Günümüzde yaygın olan masa başı çalışma ya da sıklıkla tablet telefon kullanımından vazgeçilmezin imkansız olduğu ancak doğru şekilde kullanılması ve kullanırken vücuttaki duruşa dikkat edilmesi öneriliyor.