Şunun için etiket arşivi: Sağlık

Ara öğünlerin, tatlıların ve salataların vazgeçilmez lezzeti cevizin suyunun birçok hastalığa faydası olduğu ortaya çıktı. Sizler için ceviz suyunun bilinmeyen faydalarını araştırdık. İşte bir gece önceden beklettiğiniz ceviz suyunun inanılmaz faydaları…

Ceviz ağaçta yetişir ve kendine has bir kokusu vardır. Kış aylarında yaprak döken ilkbaharda ise yeniden yetişen ceviz ağacı dışı sert içi etli bir besin üretir. Üretimi eski çağlara dayanan ceviz üretimi alternatif tıpta kullanılıyor. Vücudun ihtiyacı olan omega-3 yağ asidinin yüzde 85’ini karşılar. Ağacından dalına yaprağına kadar tam bir şifa kaynağı olan ceviz ağacının, kalın gövdesi sayesinde mobilyacılıkta kullanılır. Kaliteli ağaç gövdesi sayesinde ahşap mobilyacılığın vazgeçilmezi olan ceviz ağacının yaprakları yaraları iyileştirmede etkili olduğundan özellikle savaş esnalarında yaralı askerler için götürülürmüş.Günümüzde ise yaprakları iyi renk verdiği için boya sektöründe ham madde olarak kullanılır. Ülkemizde sıklıkla Ege, Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz Bölgesinde yetiştirilir. Cevizin içeriğinde folik asit, E vitamini, demir, fosfor, magnezyum, potasyum, çinko ve omega- 3 yağ asidi bakımından oldukça zengindir. Hafızayı güçlendiren cevizi bir gece önceden kabukları ile beraber suda bekletip ertesi günden itibaren düzenli tüketildiğinde kalpten göz hastalıklarına kadar birçok hastalığa iyi geldiği yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır.

CEVİZİN FAYDALARI NELERDİR?

İçerdiği omega-3 yağ asidi bakımından zengin olan ceviz, beyin sağlığı için birebir fayda sağlar. Yağ asitleri sayesinde beynin bilgi toplama bölümü güçlenerek konsantrasyon artar. Uzmanlar cevizin bütün faydalarından yararlanmak için sabah aç karna tüketilmesi gerektiğini vurgularlar. Böylece ceviz sinir hücrelerinde daha fazla ve hızlı emilim sağlar.

Yüksek lif sayesinde sindirimi kolaylaştırır. Mide asidini kontrol eder. Reflü ve ülser hastalıklarının şiddetini azaltır. Ayrıca bağırsak florasını düzenleyerek yemeklerin sindirilmesini sağlar. Kabızlık sorununu giderir.

Omega-3 yağ asitleri aynı zamanda güçlü antioksidanlar barındırır bu sayede vücudu temizlemede etkilidir. Hücreler böylece yenilenerek mutasyona uğramayarak kanser hastalıklarını önler.

Lif sadece sindirime fayda sağlamaz aynı zamanda uzun süreli tokluk hissi verdiğinden kilo vermede etkili bir besindir. Ancak kavrulmuş ceviz vücutta yağ oranını artırır. 

Melatonin maddesi içeren ceviz uyku problemlerine de iyi gelir. Akşam yatmadan bir saat önce bir avuç ceviz yiyerek uykusuzluk giderilmiş olur.

Vitamin bakımından zengin olan ceviz kemik ve dişleri güçlendirir. Bunun yanı sıra cilt ve saç sağlığı içinde oldukça etkilidir. Saç köklerini güçlendiren ceviz dökülme ve yıpranmayı önler. Cilt dermis tabakasını yenileyerek sivilce ve akne oluşumunu engeller. Yaşlanmayı geciktirir. 

CEVİZ SUYU HAKKINDA BİLMENİZ GEREKENLER

Besin atıklarının neden olduğu sindirim problemlerine yakalanma riskini düşürür. İçerdiği yüksek lif sayesinde gaz problemleri ve şişkinliğe iyi gelir.

Adet döneminde şiddetli sancılar yaşayan kadınların, bu dönemlerini rahat geçirmesi için iki günde bir ceviz suyu içmelerinde fayda var.

Hamilelik döneminde fazla kilo alınmaması için de fayda sağlayan ceviz suyu aynı zamanda içerdiği potasyum sayesinde annelik dönemindeki kadınların süt oranını artırır.

Demir ve protein maddeleri beyin fonksiyonlarını güçlendirerek Alzehimere yakalanma riskini düşürür. Aynı zamanda diğer beyin hastalıklarını da önler.

Beyne olduğu kadar sinir sistemine de iyi gelen ceviz, burada deforme olmuş hücreleri onararak stres ve depresyon gibi psikolojik rahatsızlıkların yaşanmasını önler. Gece yatmadan bir saat önce bir bardak ceviz suyu içmek daha rahat bir uyku geçirmenize destek olur.

Cildin alt katmanında bulunan dermis tabakasının onararak yaşlanmayı önler. 

Omega-3 yağ asidi damarları temizler böylece kalp krizi geçirme olasılığını azaltır.

Seslerden rahatsız olan kişilerin aslında psikolojik bir rahatsızlıklarının olduğunu biliyor muydunuz? Peki, misophonia nedir ve tedavisi var mıdır? Sizler için ağız şapırdatma, çiğneme, yüksek sesle solunum ya da tıkırtı seslerine tahammül edemeyen hastalar hakkında bilmeniz gerekenleri araştırdık. Haberin detayında misophonia rahatsızlığına dair her şeyi bulabilirsiniz.

Sese karşı aşırı duyarlı olma rahatsızlığına  misophonia nedir. Ülkemizde çok yaygın olarak bilinmese de dünya da her 4 kişiden 1’i bu rahatsızlığa sahiptir. Ancak herkes aynı derece seslerden etkilenmediğinden kişiden kişiye değişir. Kimileri ağız şapırtısından kimileri çatalın tabağa değmesinden rahatsız olur. Her sesten rahatsız olan kişiler ise hastalığın ileri seviyesinde olduklarından Hiperakuzi tanısı konulur. Hiperakuzi hastalığı sinir sistemindeki hasarlardan dolayı ortaya çıkar. Bu hastalar genellikle klinik tedavi ile gözetim altına alınır. Çünkü hastalık kişiyi delirmeye kadar götürür.

PEKİ MİSOFONYA HASTALARI HANGİ SESLERDEN RAHATSIZ OLUR?

Diş fırçalama, tırnak kesme, yemek yeme, nefes alma, konuşma, hapşırma, gülme, ağlama, horlama, televizyon sesi ve yürüme gibi basit seslerden rahatsız olur. Hastalar bu esnada farklı farklı tepkiler gösterir. Bazıları vücut hareketleri ile olayı müdahale etmeye çalışır bazıları ise sesi taklit eder. Bu semptomları yaşamamak için  misophonia hastası sosyal çevreden uzaklaşır. Görsel ve işitsel rahatsızlıklar yaşar. 

MİSOPHONİANIN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Sabahları seslerden dolayı öfke ile uyanma

Yemek yerken çevrede çıkan bütün seslere dair duyarlı olma ve iştahın kesilmesi

Tiz seslerden nefret etme

Ani ses karşısında korku ve düzensiz kalp ritmin oluşması

Ritmik çıkan seslere karşı baş ağrısı hissetme

Sosyal çevreden uzak durarak evde tek kalma isteği gibi durumlar misophonia belirtileridir. 

MİSOPHONİA TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Kişinin kendini kapana kısılmış hissetmesi hastalığın en üst seviyesidir. Uzmanlar bazı hastaların sesleri görsel algıladığından halüsinasyon görmeye başladıklarını belirtiyor. Sese karşı gösterdikleri saldırgan davranışlarına karşı uzman doktor, terapi uygulayarak hastalığı kontrol altında tutmaya çalışır.

Kakulenin ne olduğunu biliyor musunuz? Uzak doğu mutfağının eşsiz lezzetlerinden biri olan kakulenin insan sağlığına da birçok faydası vardır. Peki kakulenin faydaları nelerdir? Kakule çayı nasıl yapılır?Vücuttaki tüm toksinleri temizleyen kakule hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Haberin detayında kakuleye ait merak edilenleri bulabilirsiniz.

Vitamin ve mineral takviyesi olarak tüketilen kakule zencefil ailesine aittir. Yemeklerde ve tatlılarda baharat olarak kullanılan kakulenin ayrıca çayı da yapılır. Hindistan, Malezya ve Nepal gibi ülkelerde yaygın tüketilen kakule genellikle baharat olarak kullanılır. Bu ülkelerden diğer ülkelere ithal edilen bitki tat vermek amaçlı hemen hemen her alanda kullanılır. Ülkemizde yetişme koşulları bulunmayan kakule ithal edilerek marketlerde satılır. Yıl boyu yeşil kalan kakule bitkisi çiçek açtıktan sonra sarı bir tonda da görülür. İçeriğinde A, C vitaminlerinin yanı sıra sodyum, potasyum, kalsiyum, demir, manganez, fosfor ve magnezyum gibi maddeler barındırır. Yüksek antioksidan içeriği sayesinde de vücuttaki tüm toksinleri idrar ve dışkılama yolu ile atar. Nepal, Vietnam, Kmboşya ve Sri Lanka gibi ülkelerde sıkça kullanılır. Bu ülkelerde önemli misafirlere kakule çayı ikram edilmesi gelenektir. 

KAKULENİN FAYDALARI NELERDİR?

İçerdiği fosfor sayesinde mide asidini düzenleyerek sindirimi kolaylaştırır. Gıda atıkları sonrası mide ve bağırsaklarda oluşan gazın giderilmesini sağlar.

Uzmanlar adet dönemindeki kadınların şiddetli sancılarını azaltmak içinde kakulenin etkili olduğunu vurguluyor. 

Psikolojik durumlarla baş etmede yardımcı olur. Özellikle kaygı, depresyon, panik atak ve stres gibi rahatsızlıklar için gece yatmadan önce bir bardak kakule çayı içilmesinde fayda var. 

Kandaki yararlı hücreleri dengeleyerek yüksek tansiyon riskini azaltır. Ayrıca damarların tıkanmasını da engelleyen kakule kap rahatsızlıklarına yakalanma riskini azaltır. 

Antimikrobiyal özelliği sayesinde vücuttaki iltihapları temizler. Kas ve kemiklerdeki ödemin yaşanma ihtimalini azaltır.

  Aynı zamanda ağız içerisindeki enfeksiyonları azaltarak dişlerin çürümesini ve ağız kokusunu engeller. 

Mevsim geçişlerinde ortaya çıkan üst solunum yolu hastalıklarına bağlı oluşan boğaz iltihaplanmalarına da fayda sağlar.

Yüksek magnezyum sayesinde kandaki şekeri dengeler. Bu nedenle diyabet hastalarının tüketmesi gereken besinlerin başında gelir. 

Yapılan araştırmalarda kakule tohumunun içerisinde bulunan anti-inflamatuar bağışıklığı güçlendirerek kanser hücrelerini azaltır.

KAKULE ÇAYI NASIL YAPILIR?

Kaynamış bir bardak suyun içerisine bir tatlı kaşığı kakule tozu atınız. 10 dakika demlenmeye bırakınız. Süzdükten sonra bir çay kaşığı bal ekleyerek içiniz. Kakule çayını özellikle yoğun iş temposundan sonra bir bardak tüketilerek azalan serotonin hormonunun yükselmesine yardımcı olur. Aynı zamanda baş ağrısını azaltır. Adet dönemlerinde yaşanan şiddetli kramp ağrılarının yaşanmasını önler. Mide bulantısı gibi durumlarda tüketilmesi tavsiye edilir. Diş enfeksiyonun çoğalmasının önüne geçer. 

Düzensiz ve bakımsız bir ağız bakımı ciddi diş hastalıklarına neden olur. Diş kaybı da bunun sonunda yaşanır. Ağız kokusu gibi sağlık sorunlarının yaşanmasına davetiye çıkarır. Peki diş çürümesi nasıl önlenir? Özellikle aşırı tüketilen şekerli besinlerden sonra bu durumun yaşanma olasılığı giderek artar. Uzmanlar bunun için bazı önerilerde bulunur. Tatlılardan sonra bir dilim peynir yerseniz ne olur?

Diş kaybı kısa sürede giderilmediğinde fonksiyon kaybının yanı sıra çeşitli ruhsal sorunlara da neden olur. Ciddi sorunlara neden olmasa bile dış görünüş olarak kişiyi etkileyen diş kaybı bir süre sonra ağız kokusuna iltihaplanmaların yaşanmasına sebep olur. Dolgu yaptırılarak giderilmeye çalışıldığında bile düzenli ağız ve diş bakımı yapılmadığı sürece boşluğa yapılan her çalışma kalıcı olarak bir fayda sağlamaz. Bu yüzden ağız ve diş bakımını düzenli yaptırmak gerekir. Özellikle ergenlik itibari ile diş kaybına neden olacak çürüme önlenmelidir. Bunun içinde diş çürümesini önleyici alışkanlıklar edinilmelidir.

BAKLAVA SONRASI BİR DİLİM PEYNİR TÜKETİRSENİZ…

Diş fırçalamanın yeterli olmadığını vurgulayan uzmanlar özellikle gün içinde sık sık tuzlu ya da sumak suyu gargarasını yapmayı önerir. Bunun yanı sıra tatlı tüketiminden sonra bir dilim peynirinde diş aralarında biriken atıkları temizler. Peynir ve erik gibi besinler bu gibi durumlarda ideal besin olduklarını vurgulanıyor. Ayrıca peynir içerdiği kalsiyum sayesinde diş köklerini güçlendirerek çürümeyi önler. Peynir içerdiği kazein maddesi bakterileri azaltırken diş yüzeyinde hasar almasını engeller. 

DİŞ EKSİKLİĞİNİN ZARARLARI NELERDİR?

Öncelikle dış görünüşü etkileyen eksik diş, yanak ve dudakların içe doğru çökmesine neden olur. Ayrıca zayıf bir görünüme neden olan eksik diş yaşlı bir görünüme sebep olur.

Diş zincirinin zayıflamasına neden olan eksiklik, diş devrilmesine, çürümesine, eğrilmesine ve azalmasına neden olur. Çiğneme fonksiyonun olumsuz etkiler.

Çene kemiğinin daha fazla çalışmasını sağlayan bu eksiklik eklemlerde ağrıya sese ve kilitlenmelere neden olur. 

Eksik diş estetik görünümü olumsuz etkilediğinden ve yüzün orantısal sistemini bozduğundan, ruhsal bozukluklara sebebiyet verir. Günlük yaşamı olumsuz etkilediğinden kişinin gülme yemek yeme ve toplum içinde rahat etmesini engeller.

Eksik diş kilo almaya neden olur. Bunun sebebi ise çiğnenmeden yiyecekler yutulduğunda ve bu yiyecekler mide tarafından tam öğütülmediğinden kilo aldırır.

DİŞ KAYBI NASIL ÖNLENİR?

Diş minesini güçlendirici besinler tüketilmelidir. Örneğin peynir, kereviz, kvi, yeşil çay, yoğurt ve maydanoz gibi besinler içerdikleri katesi yani bakteri yok edici madde sayesinde diş eti ve diş minesini koruyor. Ağız içerisindeki kötü bakterileri azaltıyor.

Yapay şeker tüketimi azaltılarak diş kaybı önlenir. Çünkü yapa şekerler diş çürümesini hızlandıran bakteri sayısını çoğaltırlar. Ayrıca diş eti enfeksiyonlarına zemin hazırlar.

Darbe ve travmalarda diş kaybını artıran faktörler arasındadır. Bu konuda özellikle sporcular dikkat etmelidir. Aynı zamanda sert yiyeceklerde diş kaybına neden olacağından bu yiyecekler farklı bir şekilde parçalanarak tüketilmelidir.

Asitli içecekler diş minesinin hızla çürümesine neden olabilir. 

Düzenli diş kontrolüne gitmekte ağız ve diş sağlığı için önemlidir. Ayrıca diş ipinin ve fırçasının olmadığı zaman yemeklerden sonra şekersiz sakızla bu uygulama yapılabilir. Diş arasındaki kalıntılar sakız sayesinde çıkarılır ve tükürükteki asit azaltılır.

Omurilik faaliyetlerini bitiren beyincik dejenerasyonunun ne olduğunu biliyor musunuz? Peki beyincik dejenerasyonun belirtileri nelerdir? Sizler için bu hastalığa dair bilinmesi gerekenleri araştırdık. İşte beyincik dejenerasyonuna dair bilinmesi gerekenler…

Vücudun tüm temel işlevlerinin bağlı olduğu omurilik soğanı beynin son kısmında yer alır.  Omurilik ve beyin arasında bulunan bu bölge hasara uğradığında ölümle sonuçlanır. Sinir sistemindeki tüm sinirsel işlevleri vücuda sinyal olarak veren bu önemli bölge de meydana gelen herhangi bir hastalığa beyincik dejenerasyonu denir. Bu hastalığın herhangi bir tedavisi halen bulunamamaktadır. 

BEYİNCİK ( OMURİLİK) DEJENERASYONU NASIL ORTAYA ÇIKAR?

Beyin travması

Ensenin şiddetli bir darbe alması

Omuriliğin beyne doğru kayması

Beyindeki aşırı kanlanmanın bu gölgeye akması

Boyun bölgesinin ani hareketlenmesi ile burada bulunan damarların incinmesi gibi durumlar bu rahatsızlığa yakalanma riskini artırır.

BEYİNCİK ( OMURİLİK) DEJENERASYONUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Karaciğerin iltihaplanması ve tedavisi olmayan bir şekilde hasara uğraması,

Vücudun dengesinin bozulmasına bağlı; bayılma ve şiddetli baş ağrılarının yaşanması,

İşlevsel yapılan bütün faktörlerde yavaşlama meydan gelmesi örneğin; konuşma, el hareketleri, görme ve duyma gibi işlevlerin azalması,

Kalp rahatsızlıklarının sık sık yaşanması,

Vücutta ortaya çıkan titremeler el ayak kontrolünün sağlanmaması gibi belirtilerle kendini gösterir.

Zona hastalığı, halk arasında ‘gece yanığı’ olarak da bilinir. Genellikle egzama ile karıştırılır. Kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Peki zona hastalığı (Gece yanığı) nedir? Zona hastalığının belirtileri nelerdir? Sizler sık yaşanan cilt sorunlarından biri olan zona hastalığı hakkında her şeyi araştırdık. İleri yaşlarda görüldüğünde ölümle bile sonuçlanan zona hastalığına dair merak edilenleri haberimizin detayında bulabilirsiniz.

Suçiçeği hastalığı sırasında vücuda yerleşen varisella zoster virüsü, bağışıklık sisteminin zayıf düşmesiyle, kendini zona hastalığı olarak ortaya çıkarır. Zona hastalığı, ciltte belli bir bölgede oluşan kabarık, kaşıntı ve döküntü gibi belirtiler gösterir. Aynı zamanda depresyon, stres, yaşlılık ve vücudun direncini düşüren hastalıklarda zonaya neden olmaktadır. Varisella zoster virüsü, sinir köklerine yerleşen bir virüs olduğundan zona hastalığına yakalanan kişilerin şiddetli ağrılar yaşamasına sebep olur. En çok göğüs ve baş bölgesini etkileyen zona hastalığı, sırt, karın, kalça, kol, bacak ve boyunda da görülür.

ZONA HASTALIĞI TEKRARLAR MI?

Zona tekrarlanan bir hastalık değildir. Fakat bazı insanların vücut dirençlerinin zayıf olmasından dolayı hastalık tekrar ortaya çıkabilir.

ZONA BULAŞICI BİR HASTALIK MIDIR?

Suçiçeği hastalığı ya da zona geçirmemiş bir kişi zona yaralarına temas ederse, bu kişide virüs, suçiçeği hastalığı olarak ortaya çıkar. Çünkü varisella zoster virüsü vücuda ilk kez girmiştir. Zona ya da suçiçeği geçirmiş kişiler bağışıklık sistemleri zayıf olmadığı sürece hastalık kendini tekrarlamaz.

ZONA HASTALIĞININ TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Zona hastalığında da suçiçeğinde olduğu gibi erken tanı çok önemlidir. Hastalığın ilk üç günün de virüsün sinir sistemine yayılmasını engellemek için ilaç tedavisine başlanması gerekir. Aynı zamanda hastanın bağışıklık sistemi zayıf ise bunun için ek ilaç takviyesi yapılır. Eğer tedavi aksatılırsa ciltte meydana gelen yaraların ve döküntülerin iyileşmesi yıllar sürebilir.

ZONA HASTALIĞINA İYİ GELEN YİYECEKLER?

Kuşburnu; içerdiği antivirüs maddeleri sayesinde ciltte virüsler yüzünden deforme olmuş alanları temizler. Kuşburnundan yapılan çay ile bu hastalığın şiddetli ağrılarını azaltabilirsiniz.

Zerdeçal; hemen hemen her şeye faydası olan bu besinin zona hastalığına da iyi gelir. 

Bal; zona hastalığı ile savaşmanın en kolay yolu bağışıklığı güçlendirmektir. Bu yüzden bal ile vücudun direncini artırarak bu hastalıktan daha hızlı bir şekilde kurtulabilirsiniz.

Semizotu; omega-3 yağ asidi bakımından balıktan daha zengin olan bu ot ile vücuttaki vitamin eksikliğini gidererek sinir hücrelerini güçlendirebilirsiniz. 

Hayatımıza ünlü oyuncu Arda Kural ile giren psikonevroz ciddi bir ruhsal çöküş hastalığıdır. Ruhsal olarak kişinin kendini aciz, işe yaramaz, yorgun ve bitkin hissetmesi olarak ortaya çıkan bu sağlık sorunu intihara kadar götüren ciddi bir sorundur. Peki psikonevroz nedir? Psikonevroz belirtileri nelerdir ve tedavisi var mıdır? Haberin detayında psikonevroza dair her şeyi bulabilirsiniz.

Lise defteri adlı gençlik dizisi ile ekranların jönü olan Arda Kural’da aniden ortaya çıkan psikonevroz hastalığı ciddi bir psikolojik hastalıktır. Kişinin farkına varmadan zaman içinde yaşadığı bu ruhsal bunalım, zamanında teşhis edildiğinde tedavi edilebilir. Kişinin duygularında ve düşüncelerinde yaşadığı çatışmalarla ortaya çıkar. Savunma mekanizması ile savaş halinde olan hasta kendisi sürekli aciz, yorgun hisseder. Yetersiz olduğunu düşünen kişi korku ve pişmanlık duygularının yanı sıra bazı durumlara karşı fobiler oluşturur. Ufak bir olay karşısında bile korku dolu bir çıkışla tepki verir. Akabinde kalp çarpıntısı, mide bulantısı, kusma ve terleme gibi fizyolojik belirtiler yaşar. Duygular arası kontrolleri kaybeden hasta, ağlama ve gülme gibi uç noktalı ki durumu ardı sıra yaşar. Sürekli tehlike altına olduğunu, herkesin kendisini terk edeceğini ya da birileri tarafından takip altında olduğunu hisseder. Şüphe bu hastalığın sürekli nüksetmesine sebep olan duygulardan biridir. 

PSİKONEVROZUN NEDENLERİ NELERDİR?

Metropol hayat yaşantısı içerisinde kişisel ihtiyaçları karşılayamama,

Çok sevdiği bir kişi tarafından terk edilmesi ya da o kişinin ölmesi,

Yıllarca ailesi ile yaşadıktan sonra aniden yalnız yaşamak zorunda kalanlar,

Sürekli olarak başarı kayıpları yaşayanlar,

Fiziksel durum olarak kendini yetersiz görenler,

Yaşının hızla ilerlediğini düşünenler,

Aniden şöhret olup belli bir süre sonra kendini yetersiz hissetmesi,

Uzun süreli kanser gibi hastalık nedeniyle tedavi görmek zorunda kalan kişilerde görülme olasılığı fazladır.

PSİKONEVROZUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Sosyal ortamlara çok çabuk adepte olamamak,

Boş vakitlerini evde geçirmek,

Sürekli aciz ve işe yaramaz hissetmek,

Herkesten fazla ilgi beklemek,

Olumsuzluklarla baş etmede sıkıntı çekme gibi durumlarla yavaştan kendini gösterir. en şiddetli olanları ise;

Aynı anda uçurum farkı olan duyguların yaşanması,

Ölmek istemesidir. 

PSİKONEVROZ TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Bütün nedenler ve belirtiler hemen hemen diğer psikolojik hastalıklarla aynıdır. Bu yüzden bir uzmanın kişinin davranışlarını ölçmesi ve gözlem altına tutması gerekir. Gözlem altında doktor hataya psikonevroz teşhisi koyduktan sonra bazı terapiler uygular. Özellikle kişinin şikayetlerini dile getirmesini ve rahatlamasını sağlar. Sebepleri öğrenen psikolog böylece bir tedavi çizelgesi çizer. Her seansta en hafifinden başlayarak tedavi eder. Uzman doktor genellikle çözülmesi gereken sorunların hastanın kendi elinde olmasından dolayı kendi kendini tedavi etmesi için ufak uygulamalarda bulunur. Bazı durumlarda hasta kliniğe yatırılır. Bir takim sakinleştirici ilaçlar verilir. 

Maydanozgillerden olan rezene oldukça faydalı bir bitkidir. İçerdiği vitamin ve mineraller sayesinde insan sağlığını korur. Rezenenin faydaları nelerdir? Rezene çayı nasıl yapılır ne işe yarar? Özellikle rezene çayı, sürekli olarak bilgisayar kullanan insanlarda göz yorgunluğu ve kuruluğu gibi sağlık sorunlarının yaşanmasını önler. Uzun ömürlü olan bu bitki hakkındaki her şeyi haberimizin detayında bulabilirsiniz.

Hoş kokusu ve lezzeti ile yemeklerin vazgeçilmezi olan rezene eski çağlarda bitkisel ilaç olarak kullanılmıştır. Sodyum, kalsiyum, potasyum, magnezyum ve fosfor gibi faydalı minerallerin dışında bolca A ve C vitaminleri bakımından oldukça zengindir. Rezene yapraklarından çay yapılır. Tohumu ise kabızlık ve gaz gidermek için kullanılır. Ayrıca bu tohumdan yağ, sabun, merhem ve şurup yapılır. Flavonlar ve uçucu yağlar sayesinde birçok bitkisel ilacın ham maddesidir. Anavatanı Akdeniz ve Yakın Doğu olan rezene, yaprakları da tohumları da kurutularak kullanılır. Rezene tohumları protein bakımından oldukça zengindir. Kayalık ve kurak yerlerde yetişir. Yöresel olarak bazı yerlerde ekmek yapımına eklenir. Rezene bitkisinin en önemli faydası anne sütü yapmasıdır. Tohumu yetişince soğana benzer bir meyve ortaya çıkar.

REZENENİN FAYDALARI NELERDİR?

Yapılan bir araştırmada çiğ çiğnenen rezene tohumu tükürükteki nitrit maddesini artırır. Bu madde kana karıştığında kan basıncını düzenleyerek tansiyonu dengede tutar. Aynı zamanda potasyum bakımından zengin olduğundan vücuttaki sıvı bileşenlerini çoğaltır.

Toksinler vücuttan atılmadığında böbreklerde, bağırsaklarda ve idrar yolunda birikir. Bu birikim taş, kum ve iltihaplanmalara neden olur. Rezene bu birikimi olumsuz etkileyen en doğal ilaçlardandır.

– Esansiyel yağlar bakımından zengin olduğundan kandaki toksinlenmeyi azaltmada etkilidir. Bu toksinlenme kandaki hücre sayısını azaltarak kan basıncının yanı sıra demir eksikliği ile ortaya çıkan anemi hastalığına da sebep verir. Doğal yollarla rezene kansızlığı da önler. 

Sürekli bilgisayar başında çalışanlar için uzmanların önerdiği ve göz sağlığını korumda etkili olan besinlerin başında rezene gelir. A vitamini sayesinde göz tansiyonu ve kuruluğu gibi hastalıkları önler. Bir su bardağı kaynar suya bir tatlı kaşığı rezene tohumu koyun demlenmesini bekleyin. Ilıyan suya ped pamuk batırarak gözlerinizi temizleyiniz. 

Vücuttaki hormonları dengelemek için oksijen miktarının yeterli düzeyde olması gerekir. Bu dengeleme içinde selenyum maddesi yüksek bir besinle hücreler desteklenmelidir. Bu sayede sivilce ve akne gibi cilt rahatsızlıklarının yanı sıra diğer hastalıklara da iyi gelir. 

Gün içerisinde bir bardak tüketilen rezene çayı gün boyu tokluk hissi verir. Bu sayede çay zayıflamak isteyenler için idealdir. Aynı zamanda mide asidini dengeleyerek ülser ve reflü gibi ciddi mide hastalıklarının da riskini azaltır. 

Adet sırasında yaşanan kramplı sancılar içinde tüketilebilir. 

İltihap kurutucu etkisi sayesinde ağız ve dişlerdeki enfeksiyonlu bakterileri azaltır. Ağız kokusunu gidererek balgamla boğazdaki iltihabı temizler.

Anne adaylarının süt oranını artırır. 

Sinir hücrelerinin sayısını azaltarak melatonin hormonunu artırıp rahat bir uyku çekmenizi sağlar. 

REZENE ÇAYI NASILI YAPILIR?

Kaynar bir bardak suyun içerisine dövülmüş rezene tohumlarını ekleyiniz. 5 dakika demlenmesini bekledikten sonra süzüp tüketiniz.

DİKKAT: Fazla gaz yaparak şiddetli sancılara neden olabilir. Bu yüzden uzman kontrolünde tüketilmelidir.

Nohutun kavrulmuş haline denilen leblebinin insan sağlığına faydaları olduğunu biliyor muydunuz? Kavrulmuş leblebinin faydaları neledir? Güçlü bir kalsiyum deposu olan kavrulmuş leblebi hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Haberin detayında kavrulmuş leblebiye dair her şeyi bulabilirsiniz.

Nohutun kaynatılıp daha sonra kavrulması sonucu elde edilen leblebi Şeyh Murat Gazi tarafından 1370 yılında keşfedildi. 17. yüzyılda en çok tüketilen kuruyemiş olan leblebi özellikle kış aylarında boza ya da sahlep ile beraber tüketilmeye başlandı. Ülkemizde Çorum’da sıklıkla yapılan kavrulmuş leblebinin çeşitleri bulunmaktadır. İçerdiğinde bol miktarda vitamin ve mineraller mevcuttur. Kavrulduğu esnada bazı özelliklerini kaybetse bile kalsiyum ve lif gibi özellikleri oldukça artar. Özellikle içerdiği lif bakımından sindirime fayda sağlayan kavrulmuş leblebi metabolizmayı hızlandırarak kilo vermede yardımcı olur. Ayrıca kavrulmuş leblebi kalsiyum deposudur. Vücut sağlığında kalsiyum kemik için vazgeçilmez bir mineraldir. Ülkemiz dışında Asya ülkelerinde sıklıkla tüketilen kavrulmuş leblebi özellikle akşam çayla beraber tüketilen kuruyemiştir. 

KAVRULMUŞ LEBLEBİNİN FAYDALARI NELERDİR?

Gün içerisinde bir avuç tüketilen leblebi açlığı gidererek uzun süre tokluk hissi verir. Bu sayede kilo vermek isteyenler için ideal bir besindir. 

Yapılan araştırmalarda bir fincan kavrulmuş leblebinin kötü kolesterol seviyesini azaltığı tespit edilmiştir. Bu sayede inme, felç, kalp krizi ve damar tıkanıklığı gibi rahatsızlıkların yaşanma riski azalır.

İçeriği amino asitler sayesinde vücudun sinir hücrelerinin sağlığını korur. Sinir hücrelerinin fonksiyonlarını artırdığından stres ve depresyon gibi ruhsal hastalıkların yanı sıra uyku düzenine de iyi gelir. Bunun akabinde beynin daha kapsamlı çalışmasını sağlar.

Demir bakımından zengin olduğundan bağışıklığın güçlenmesini destekler. Güçlü olan bağışıklık sayesinde vücudun hastalıklara karşı direnci artar. Aynı zamanda kansızlık gibi ciddi hastalıkların önüne geçer.

Kahvaltıdan sonra bir avuç tüketilen leblebi gün boyu vücudun enerji seviyesini yüksek tutar. Yorgunluk gibi rahatsızlıkların yaşanmasını önler.

Yapılan araştırmalarda kolon kanseri için birebir fayda sağladığı tespit edilmiştir. Kolondaki hücrelerin sağlığını korur.

Bazı uzmanlar böbrek taşlarının düşürülmesi için kavrulmuş leblebi önerir. İçerdiği amino asitler sayesinde böbreklerde taş oluşumu önler olan taşlarında kuma dönüşüp idrar yolu ile atılmasını sağlar.

En güçlü etkisi ise içerdiği kalsiyum oranıdır. Kemik ve kas sağlığını güçlendirerek yaşanan hastalık riskini azaltır.

En çok mevsim geçişlerinde yaşanan geniz akıntısı sadece kış aylarında değil yaz aylarında alerjiden dolayı da yaşanır. Peki geniz akıntısı neden olur? Geniz akıntısı belirtileri nelerdir? Geniz akıntısına ne iyi gelir? Sizler için sinüs kanalarında gelen koyu sıvı yani geniz akıntısı hakkında merak edilenleri araştırdık.

Baş ve burun arasında bulunan ve çevresinde kemiklerin bulunduğu vücuda oksijen girmesini sağlayan kanallara sinüs kanaları denir. Sinüs kanalları çevredeki virüs ve bakterileri süzerek akciğere gitmesini engeller. Burada biriken enfeksiyonlar akıntı şeklinde çıkar. Ancak bu durumun sık sık yaşanması ciddi bir hastalık olmazda bile ciddi bir hastalığın habercisi olabilir. Sinüs kanalından boğaza doğru akan akıntıya ise geniz akıntısı denir. Sinüs kanallarının tıkanması ile artan geniz akıntısı, yüz ve kulak ağrılarına neden olur. Geniz akıntısının ileri boyutu kronik öksürüğe ve farenjite yol açar. 

GENİZ AKINTISI NEDEN OLUR?

Alerjik reaksiyonlar,

Üst solunum yolları hastalıklarından akmayan enfeksiyonun genizde birikmesi,

Uzun süreli kullanılan burun spreyleri,

Burun içerisindeki damarların gevşemesi,

Kapalı ortamlardan dolayı yenilenmeyen hava, 

Ciddi olan nedenler ise beyin ve omur ilikte yaşanan deformasyon,

Burun kanallarındaki hücrelerin mutasyona uğraması ile ortaya çıkan tümörler gibi durumlar geniz akıntısına neden olur.

GENİZ AKINTISININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Boğazda kaşınma ve yanma hissi

Beyne gitmeyen oksijen nedeniyle baş ağrısı

Sürekli olarak öksürmek

Burun tıkalı olduğundan nefes almakta koku algılamakta sıkıntı çekme

Koyu renkte burun ve boğazdan akıntı gelmesi

GENİZ AKINTISI NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Geniz akıntısı kulak burun boğaz uzmanının önerdiği bazı ilaçlarla engellenir. Ancak uzmanlar akıntıya tam olarak neyin neden olduğunu bulmak için bazı tetkiklerde bulunur. Bunun dışında da kişinin dikkat etmesi gereken bazı hususlar vardır. Bunlarda;

Etrafta alerjiye neden olabilecek, toz, polen, hayvansal döküntüler gibi durumları azaltmak.

Sürekli durulan ortamlarda çiçek ve bitki yetiştirmekten kaçınmak.

Bulunan ortamları sürekli havalandırmak.

Alerjiye neden olan besinden uzak durmak.

Düzenli su tüketmek.

Akıntı geldiğinde boğaza çekmek yerine sümkürerek çıkartmak.

Sinüs kanalarını sürekli temizlemek için nane yağı gibi çözücü yağları sıcak suya damlatıp buharını çekmek.

Tuzlu su gargarası ile boğazlardaki enfeksiyonu sinüs kanallarına geri göndermek yerine balgam yolu ile atmayı sağlamaktır.