Şunun için etiket arşivi: Sağlık

Gençlerde daha sıkı görülen kulunç, uzun süre masa başı çalışanlarda rastlanır. Stres ve yorgunlukla birleşince kulunç, şiddetli ağrılara sebebiyet verir. Peki kulunç neden olur? Kuluncun belirtileri nelerdir ve tedavisi var mıdır? Sizler için haberin detayında kulunca dair merak edilenleri bulabilirsiniz.

Bilim literatüründe fibrositis olarak bilinen kulunç oldukça sık rastlanan fiziksel rahatsızlıktır. Kulunç genellikle omurilikte görülen boyundan bele kadar olan kısımda görülür. Kaslar içinde oluşan sert birikimlere kulunç denir. Bu durum gerilmiş kasların rahatlamaması ile ortaya çıkar. Tam olarak neden kaynaklı ortaya çıktığı belli olmayan kulunç, ayrıca bacak, kol ve gövdede de rastlanır. Ancak boyun, sırt ve omuzlardaki kulunçlar kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyecek ağrılara neden olur. Kuluncun  hiçbir tehlikesi yoktur. Basit yöntemlerle çözülür. Dikkat edilmesi gereken husus ise sık sık yaşanması ve sertliğin giderek artmasıdır. Bu durumda bir uzmana başvurulmasında fayda var. Rahatsızlık en çok masa başı çalışanlarda görülür. Uzun süre hareketsiz kalma rahatsızlığın şiddetini artırır. Masaj ve egzersizle geçer. Erkeklere oranla kadınlarda daha fazla görülür. 

KULUNÇ NEDEN OLUR?

Dengesiz yük kaldırma,

Ani vücut hareketleri,

Uzun süre aynı vücut pozisyonunda kalma,

Tedbir alınmadan soğuk rüzgar arasında kalma,

Ruhsal sorunlar,

Bilinçsizce omuz ve sırt kırarak oturma,

– Omurgada tutulma,

KULUNCUN BELİRTİLERİ NELEDİR?

Nefes alıp verirken kaslarda ağrı,

Omuzlardan kollara doğru uyuşma,

Kronik yorgunluk ve halsizlik hissi,

Kaslarda kilitlenme ve şiddetli ağrı,

Kullanılan ilaçların etki göstermemesi,

Ayak ve el bileklerinde uyuşma,

Boyundan sırtın aşağısına doğru hareket esnasında “kırt” sesleniirn gelmesi gibi durumların kulunç olduğuna işaret olabilir.

KULUNÇ TEDAVİSİ VAR MIDIR? DOĞAL YOLLA NASIL GİDERİLİR?

Kronik ağrılara dönüşmeden, belirtiler kendini gösterir göstermez bir uzmana başvurmada fayda var. Uzman kontrolünde yapılan basit bir kaç yöntem bulunmaktadır. Isı bandı ya da masaj yapılarak kulunçlar açılır. Gergin kaslar şiddetli ağrılara neden olduğundan rahatlatılması kişiyi psikolojik olarak da rahatlatır. Evde ise sıcak su kompresi yapılarak kullanılır. Aynı zamanda nane ve kekik yağı ile masaj yapılarak kaslar gevşetilir. 

Çok güçlü bir kokuya sahip olan çörtük otu, yemeklerde sık sık baharat olarak kullanılır. Yağı da çıkartılarak kullanılan tarhana otu solunum yolu hastalıklarına oldukça fayda sağlar. Peki tarhana (çörtük) otunun faydaları nelerdir? Çörtük otu hangi hastalıklara iyi gelir? Sizler için tam bir şifa kaynağı olan çörtük otu hakkında merak edilenleri araştırdık. Haberin detayında çörtük otuna dair her şeyi bulabilirsiniz.

Halk arasında şifalı ot, dikenli ot ya da tarhana otu olarak geçen çörtük otu, keskin kokusu ile dikkat çeken otlar arasında yerini alıyor. Kozmetik ve gıda sektöründe geniş bir ağa sahip çörtük otunun yağı da çıkartılarak kullanılabilir. Kendiliğinden yetişen çörtük otu, kokusu ve tadı ile yemeklere farklı bir tat katıyor. Yüzyıllardır alternatif çağda kullanılan çörtük otu, solunumdan boşaltıma kadar pek çok hastalığa doğal ilaçtır. Yaprakları ve çiçeğinin ayrı ayrı kullanıldığı çörtük otu genellikle kurutularak tüketilir. Her aktarcıda bulunan çörtük otu yani tarhana otu evinizin bahçesinde de kolaylıkla yetişebilir. Maydanozgiller ailesine ait olan tarhana otu, sebze olarak da yemeği yapılabilir. Koku ve tadı ile yemeklere farklı bir aroma verir. Ülkemizde İzmir ve Manisa’da yetişen tarhana otu, güneşte kurutularak cam kavanozlarda muhafaza edilir. Yemek piştikten 15 dakika sonra atılarak tazeliği korunur. Ayrıca salata ve turşularda eklenebilir. Bazı yörelerde kaynatılarak çay olarak ta tüketilir. 

TARHANA (ÇÖRTÜK) OTUNUN FAYDALARI NELERDİR? ÇÖRTÜK OTU HANGİ HASTALIKLARA İYİ GELİR?

Çörtük otunun böbreklere çok büyük bir faydası vardır. Besin atıklarının birikmesi ile böbreklerde oluşan taş ve kumu dökmede birebir etkili olur. Sancısız ağrısız bir şekilde çörtük otu taşı döker. 

Böbreklerdeki taşı ve kumu dökmenin yanı sıra idrarı sökmede de etkili olur. Ayrıca mesanenin enfeksiyon kapması önleyerek ağrısız bir şekilde enfeksiyonların atılmasına yardımcı olur.

Mide hastalıkları günümüzde sık sık yaşanan problemler arasındadır. Hazımsızlık, şişkinlik, ülser ve reflü gibi rahatsızlıklara zemin hazırlayan problemleri ortadan kaldırır. Ayrıca oluşan hastalıkların şiddetini hafifletir. Özellikle yemeklerden sonra yaşanan gaz problemlerine iyi gelir.

Tarhana otu çayı astım ve bronşit gibi akciğer hastalıklarına da iyi gelir. Nefes alış verişleri düzenleyen tarhana otu çayı, boğazdaki enfeksiyonlarını da temizler. Bronş borularında solunum yolu ile gelen enfeksiyonlu hücrelerin birikmesini önler.

Kadınlarda daha fazla görülen kulunç ağrıları boyunda sık sık yaşanır. Tarhana otu gibi güçlü antioksidanlar oluşan kulunçları rahatlatır. Kasları yumuşatır.

Tarhana otu ayrıca cilt hastalıklarına da iyi gelir. Özellikle egzama gibi sık sık yaşanan cilt sorununun şiddetini azaltan tarhana otu suyu cilt yüzeyindeki hücreleri de yeniler. 

Halk arasında yeni dünya olarak bilinen malta eriğinin insan sağlığına birçok faydası vardır. Peki malta eriğinin faydaları nelerdir? Malta eriği hangi hastalıklara iyi gelir? Doğada bulunan en iyi A vitamini olan malta eriği hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Haberin detayında kan basıncını düzenlemede etkili olan malta eriğine dair her şeyi bulabilirsiniz.

Gülgiller ailesine ait olan malta eriği anayurdu Çin olarak bilinse de yetiştirilmesi ilk kez Japonya’da yapılmıştır. Daha sonralardan Akdeniz ve Avrupa ülkelerinde yaygınlaşır. Ülkemizde Akdeniz Bölgesi’nde yetiştirilir. Malta eriği ağacı yaz kış yeşil kalabilir. Ayrıca bu ağaç yaprak dökmez. Ağaçta yetişen meyve malta eriği, yeşil bir renkten sonra olgunlaştıkça sarı renge dönüşür. Ekşi tatlı karışık bir tada sahiptir. Meyvenin içindeki çekirdekler kaynatılıp suyu tüketildiğinde mide asidini düzenler. Sindirimi rahatlatır. Doğu Asya’da 800’den fazla çeşidi olan malta eriği, şekil olarak küçük armuta benzer. Malta eriği pastalarda ve soslarda kullanılır. Ayrıca malta eriği salata, reçel ve şeker şurubu yapılarak tüketilir. Malta eriği iyice yıkanarak tüketilmesi tavsiye edilir. 

MALTA ERİĞİNİN FAYDALARI NELERDİR?

– Düşük kaloriye sahip olan malta eriği lif ve pektin açısından zengindir. Pektin kolonları yumuşatarak besinlerin daha rahat dışkılanmasını yapar. Bu özelliği sayesinde kolon kanseri gibi riskli hastalıkların önüne geçer. 

– Güçlü bir A vitamini sayesinde göz sağlığını da korur. Vücudun ihtiyacı olan yüzde 50 karşılar. İçerdiği yüksek antioksidan sayesinde gözdeki virüsleri engeller. Göz içindeki vitamin seviyesini dengeler. 

– A vitamini sadece göze değil aynı zamanda vücudun diğer organlarında da fayda sağlar. Yapılan araştırmalarda flavonoidler bakımından zengin olan malta eriği, akciğer ve ağız boşluklarındaki hücrelerin mutasyona uğramasını önler. Böylece tümör ve kanser riskini azaltır. 

– Malta eriği, kan şekerini düşürür. Bu sayede diyabet hastalığına yakalanma riski azalır. Uzmanlarda diyabet hastalarını kan şekerini düzenlemek için malta eriği çayı öneriyor. Bunun için malta eriği yaprakları ya da çekirdekleri kaynatılarak çay hazırlanabilir. Malta çekirdeği insilün ve glikoz seviyelerini düzenler. 

– Kil topraklarında yetiştiğinden demir ve bakır bakımından oldukça zengindir. Demir kan hücrelerini artırır. Demir eksikliği olan kişilerin bol bol tüketmesi tavsiye edilir. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Günde 5 tane malta eriği yiyerek demir eksikliği giderilmiş olur.

– Çin alternatif tıbbında malta eriği yaprakları çekirdekleri ile beraber kaynatılır. Hazırlanan bu su boğazlardaki enfeksiyonu temizler. Güçlü bir balgam söktürücüdür. Ayrıca akciğerlerdeki virüsleri söker atar. 

– Kronik uykusuzluk günümüzde giderek yaygınlaşır. Bu hastalığın önüne geçmek için uzmanlar ilaçlardan önce doğal karışımlar tüketilmesini öneriyor. Rahat bir uyku için gece yatmadan 3 tane malta eriği tüketilmesi yeterli olur. 

– K vitamini bakımından zengin olan malta eriği, kemik ve kas sağlığını güçlendirir. İleri yaşlarda görülen kemik erimesi gibi hastalıkların riskini azaltır.

Ülkemizde genellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yaygın olarak görülür. Tıp dilinde bruelloz virüsü ile bulaşır. Bu virüs genellikle bruelloz virüsüne yakalanmış hayvanlardan insanlara geçer. Peki brusella hastalığı nedir? Brusellanın belirtileri nelerdir ve tedavisi var mıdır? Sizler için halsizlik gibi belirtilerle kendini gösteren brusella hakkında merak edilenleri derledik.

Bruselloz virüsünün neden olduğu brusella hastalığı genellikle inek, keçi ve koyun gibi hayvanların etinden, sütünden bağışıklık sistemimize bulaşır. Eklem ağrıları ile kendini gösteren bu hastalık, belirti olarak diğer hastalıkları taklit ettiğinden uzmanlar uzun süre teşhisini koymakta zorluk çeker. Bu hastalık ilkbahar ve yaz aylarında daha fazla görülür. 15 yaş grubunun bu hastalığa yakalanma oranları yüksektir. Kentteki insanlardan çok, köylerdeki insanlar bu bakteriye yakalanma açısından tehlike altındadır. Ayrıca yüksek ateşte kaynatılmamış sütten yapılan yoğurt ve taze peynir de bakteriye yakalanma riskini artırır. 

BRUSELLA HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Sırt, bel, diz ve bileklerde şiddetli ağrılar,

Yeme bozukluğuna bağlı iştah ve kilo kaybı,

Nedensiz terleme ve ateşlenme sonrası bilinç kaybı,

Gece aniden terlerle uyanma,

Diz kemiklerinde ağrılar,

Kusma ve ishal gibi belirtiler hastalığının şiddetini artırdığının göstergesi,

Kalp, dalak, lenf ve karaciğer büyümesi ise en ciddi belirtilerindendir. 

BRUSELLOZ HANGİ BESİNLERDEN BULAŞIR?

Sığır, koyun ve keçi gibi hayvanlardan ve bu hayvanların ürünlerinden elde edilen süt ve süt ürünleri aracılığıyla insanlara bulaşan bir enfeksiyondur. Halk arasında koyun hastalığı, peynir hastalığı gibi isimlerle de adlandırılan hastalık; ülkemizde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde daha sık görülmekle birlikte bütün bölgelerde gözlenmektedir.

BRUSELLA TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Uzun bir süre insan vücudunda yaşayan bu bakterinin azalması veya yok olması için ilaç tedavisine başlanılır. İlk evrede teşhis edilen brusella hastalığına antibiyotik tedavi uygulanır. Böylece bakteri üç ayda vücuttan atılır. Bu da bakterinin kronikleşmesini engeller. Ancak brucelloz bakterisi erken teşhis edilmediğinde kalp hastalıkları ve nörolojik rahatsızlıklara sebebiyet verebilir. Tedavi, hem brucella hastalığına göre hem de kendisi ile beraber gelişen diğer hastalıklara göre uygulanır.

Game Of Thorens dizisi ile tanıdığımız ABD’li oyuncu Emilia Clarke geçtiğimiz günler yaşadığı korkunç hastalıktan bahsetti. Clarke, ölümle bile sonuçlanan beyin anevizması olduğunu söyledi. İki kez ameliyat geçirmek zorunda kalan güzel oyuncunun yaşadığı beyin anevrizması hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki beyin anevrizması nedir ve belirtileri nelerdir? Beyin anevrizmanın tedavisi var mıdır?

Anevrizma, atardamarın zayıf bir noktasının genişleyerek balonlaşmasıdır. Genellikle anevrizma 40 yaşından sonra ortaya çıkar. Ancak son zamanlardaki metropol yaşam bu hastalığın gençlerde bile çıkmasına neden olmuştur. Aşırı yorgunluk stres ve yeterli beslenememe sonucu yaşanan anevrizma beyinde ortaya çıkar. Anevrizma damarların çatallanma bölgelerinde oluşur. Bu bölge yoğun kan ya da hava basıncına maruz kalınca genişler. Genişleyen damarlar patlamaya sebebiyet verir. Beyin içinde küçük kanamalar yaşanmasına neden olur. Beyindeki kan oranı artıkça ciddi hasarlar yaşanır. Erken müdahale edilmediğinde vücutta hasarlara neden olan anevrizma en kötüsü ise ölüm ile sonuçlanır. İrili ufaklı kanamalar beyin içinde yayıldığından bu hastalığı yaşayan hastanın sürekli kontrol altına tutulması lazım. Geçtiğimiz günlerde Game of Thrones’un yıldızı Emilia Clarke, verdiği bir röportajda 2011 yılında anevrizma geçirdiğini ve bunun için iki ameliyat olduğunu açıkladı. 32 yaşındaki oyuncu bu hastalığı yoğun iş temposu sırasında yaşadığını ikincisinin ise ilkinden daha ağır solduğunu ifade etti. Özellikle sıcak havalar beyin anevrizmasını tetikliyor. Beyin içindeki damarların yüksek tansiyon yani artan kan basıncı nedeniyle bir darıl bir sıkılaşması da beyin anevrizmasının yaşanma riskini artırıyor. 

BEYİN ANEVRİZMASININ NEDENLERİ NELERDİR?

Yüksek tansiyondan kaynaklanan ani beyin basıncı,

Ciddi beyin hastalıkları sırasında ya da sonrasında,

Beyindeki kan oranını yükselten ani duygu değişimleri,

Aşırı ilaç, kokain veya uyuşturucu kullanımı,

Doğuma giren bir kadının fazla ıkınması, 

Ailede daha önce yakın bireylerden birinin yaşaması, 

Sigaradaki nikotinin beyin damarlarını genişletmesi gibi nedenler anevrizmanın oluşmasına ve patlamasına neden olur.

ANEVRİZMANIN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Anevrizması patlayan insanların %20’si aniden ölür.

Birkaç saat veya birkaç gün süren şiddetli baş ağrısı olur.

Bulantı veya kusma gibi durumlar görünür.

Boyun hareketinde şiddetli kasılmalar meydana gelir.

Bilinç bozukluğu konsantre eksikliği,

Migren nöbetlerine benzer nöbet geçirme,

Görme kaybı ile beraber yaşanan görsel bozukluk,

Ani gelen uyku hali, göz kapaklarının ağırlaşması ve gözlerin içinin kan toplaması gibi nedenler ortaya çıkabilir. 

Beyinde başlayan kanamanın vücudu denetleyen nöronlarının işlevini yitirmesiyle kol veya bacaklarda kuvvet kaybı görülür.

ANEVRİZMANIN TEDAVİSİ NEDİR?

Beyinde anevrizma kanaması hasar yaratmışsa bunun tedavi edilmesi zorlaşır. Kanamış anevrizmanın tedavisi yeniden kanama oluşmasını ve ani ölümü engellemek için yapılır. Kanamaya bağlı kaybedilen beyin fonksiyonları rehabilitasyon yöntemiyle yeniden kazandırılmaya çalışılır.

Toplumun yüzde 30’unda görülen ağız yaralarının neden oluştuğunu biliyor muydunuz? İşte sizler için ağız içi yaraları ve doğal tedavi yöntemlerini araştırdık…

Ağız boşluğunda ve diş etlerinde meydana gelen ucu açık iltihaplı yaralara; pamukçuk ya da ağız ülseri denir. Ağız yaraları C vitamini eksikliğinden dolayı görülmektedir. Ağızda çıkan yaralar kişilerin; yemek yeme, sıcak içecek tüketme ve dişleri fırçalama gibi aktivitelerine engel olur.

Ağız içi yaralarının üç farklı şekli;

Herpetifrom ülserasyon, halk arasında uçuk olarak adlandırılan bu yara herpes virüsünden dolayı ortaya çıkar. Bu yaralar bulaşıcı değildir. Fakat çok sık tekrar eder.

Küçük ülserler, bu yaralar gizli ateşlenme sonrası ortaya çıkar ve zamanla kendiliğinden geçer. Lakin yaraların miktop kapmaması için doktora başvurmak gerekir. Aksi halde iyileşme süresi uzar.

Büyük ülserler, bazen bir kaç tane yara bir araya gelerek oluşan bu ülserler, kişinin günlerce ağrı çekmesine neden olurlar.

Ağız içi yaraları neden olur?

Ağız içi yaraları genellikle gizli ateşlenme sonrası,

Stres, depresyon ve kaygı gibi psikolojik rahatsızlıklarda, 

Adet dönemi, ergenlik geçişleri, gebelik ve menopoz gibi hormon değişikliklerinin olduğu zamanlarda,

C ve D vitaminleri eksikliğinde,

Asidik meyve ve baharatların aşırı tüketilmesi sonrası,

Bazı ilaçların yan etkilerinden dolayı ortaya çıkar.

Ağız içi yaralarına iyi gelen doğal tedavi yöntemleri?

Uzmanlar ağız içi yaralarına genellikle antibyotik özellikli gargaralar verirler. Ancak evde yapabileceğiniz yöntemlerle de bu yaralardan kurtulabilirsiniz.

Tuzlu su gargarası, ağız içi yaralarında etkili yöntemlerden biri olarak bilinir. Bir çay bardağı suyun içine üç çay kaşığı tuz atılarak hazırlanan karşımı günde 3 defa uygulanması gerekir.

Misvak, diş ve diş etlerini temizlemede doğal yöntemlerden biridir. Diş etlerinde oluşan yaralara misvak iyi gelir. 

En iyi antioksidan ve iltihap söktürücü olan soğanın haşlanmış halinin inanılmaz faydaları olduğunu biliyor muydunuz? Peki haşlanmış soğanın faydaları nelerdir? Sık sık baş ağrısı yaşıyorsanız haşlanmış soğanı bir tülbentle başınıza bağlamanın ne gibi faydası vardır? Sizler için çiğ halinden daha sağlıklı olan haşlanmış doğan hakkında merak edilenleri araştırdık. Haberin detayında haşlanmış soğana dair her şeyi bulabilirsiniz.

Mutfakların vazgeçilmez ikilisi sarımsak ve soğan doğada bulunan en iyi antibiyotiklerdir. Hem çiğ hem haşlanmış hem de közlenerek tüketildiğinde insan vücuduna inanılmaz faydalar sağlayan bu ikiliden soğan hakkında merak edilenleri derledik. Yüzyıllardır tüm dünya mutfaklarında kullanılan soğan kolay yetişebilir. Yumru ve yeşil gibi çeşitleri olan soğan güçlü bir antiseptiktir. İçeriğinde yüksek miktarda kükürt, lif, A, ve C vitaminleri bulunan soğan vücudu toksinlere karşı korur. Bağışıklığı güçlendirerek hastalıklara karşı kalan oluşturur. Saçtan tırnağa faydası olan soğanın haşlanmış hali ise çiğ haline oranla daha yüksek antimikrobiyal etkisi oluşturur. Bu sayede ağrı ve iltihabı atmada etkilidir. Haşlanmış doğan birçok farklı şekilde kullanılabilir. Düşük kaloriye sahip soğan özellikle kadın hastalıkları tedavi etmede etkili doğal bir ilaçtır. 

HAŞLANMIŞ SOĞANIN FAYDALARI NELERDİR?

Yapılan araştırmalarda çiğ hali, pişmiş halinden 10 kat daha fazla fayda sağlar. Özellikle kırmızı soğanda bulunan flavanol maddesi vücutta bulunan iltihabı idrar yolu ile atar.

Enfeksiyon sonucu oluşan dolama rahatsızlığı şiddetli sancılara neden olur. Hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bu rahatsızlığı gidermenin en doğal yolu soğan zarıdır. Közlenmiş soğanı zarını çıkartıp dolamanın üzerine koyunuz ve saat başı bu zarı değiştiriniz. 

Sinirsel, kronik ya da beyinsel hasarlar sonucu ortaya çıkabilen baş ağrısında da soğan birebir fayda sağlar. Haşlanmış bir kuru soğanı elinizle parçalayıp bir tülbente sarınız. Bu tülbenti de başınıza bağlayınız 2 saat bu şekilde uyuyarak baş ağrınızı dindirmiş olursunuz. Soğan deforme olmuş hücreleri en hızlı iyileştiren doğal kaynaktır.

Soğan vücuttaki şeker oranını dengeler. İnsülin seviyesini azaltan soğanı şeker hastalar rahatlıkla tüketebilir.

Şekeri dengelediği gibi kan seviyesini de dengeleyerek içerisindeki toksinlerin sayısını azaltır. Kanın damarlarda daha rahat dolaşmasını destekleyerek, kalp krizinin yaşanmamasını sağlar. Özellikle gün içerisinde çiğ soğan tüketerek kalp hastalıklarına yakalanma oranı sıfıra indirebilirsiniz.

İyileştirici maddeler barındıran soğan, bağışıklığı güçlendirerek vücudun enfeksiyonlara karşı savaşmasını sağlar.

Günlük tüketilen bir parça çiğ soğan vücudu enfeksiyonlara karşı korur doğal olarak iltihap oranını düşürür bununda akabinde eklem rahatsızlıklarına da iyi gelir.

Göğüs içerisinde biriken iltihap mukusları tıkar. Bu da şiddetli göğüs ağrılarına ve öksürüğe neden olur. Bu durum sırasında kaynatılmış soğanı bir tülbente koyarak göğsünüze koyunuz. Aynı zamanda kaynayan soğanlı suyu da koklayarak burun mukuslarını açabilirsiniz. 

Bozuk hücrelerin bir araya gelmesi ile tümör kitleleri yani kanser ortaya çıkar. Bu oluşumu önleyen en etkili madde kuersetindir. Yapılan araştırmalarda kuersetin bakımından en zengin olan besinin soğan olduğu tespit edilmiştir. Düzenli tüketilen soğanın kansere yakalanma riskini azaltığı hatta yok ettiği ortaya çıkarılmıştır. 

Glutatyon adlı maddenin ne işe yaradığını biliyor musunuz? Peki glutatyonun insan sağlığına ne gibi faydaları nelerdir? Hangi besinlerde glutatyon maddesi bulunur? Merak edilen glutatyon maddesi hakkında her şeyi sizler için derledik. Vücuttaki hücreleri yenileyen glutatyon, eksildiğinde kansere bile neden olabilir. Haberimizin detayında glutatyon maddesine dair bilinmeyenleri araştırdık.

Vücudun kollajen gibi doğal yolla ürettiği maddelerden biri olan glutatyon zamanla üretimi azalır. Bu da çevresel faktörlerinde etkisi ile toksinlerin artıp glutatyonun tamamen azalmasına neden olur. Glutatyon azaldıkça vücuttaki bazı mekanizmalarda bulunan serbest radikalli maddeler çoğalmaya başlar. Bu maddelerde zamanla diğer organlara zarar verir ve ciddi hastalıkların yaşanmasına sebep olur. En ciddi boyutu ise kansere neden olabilir. Güçlü bir antioksidan maddesi olan glutatyon, hücrelerin yenilenmesini destekler. Adeta vücudu koruma görevi olan glutatyon maddesi, demir emiliminin vücutta doğru bir şekilde dağılmasını da sağlar. Zamanla çeşitli sebeplerden dolayı ölen ya da ciddi deforme olan hücrelerin birikmesini önler. Hücre yenilenme döngüsünün hızlanmasına zemin hazırlar. Hücrelerin DNA sentezini ve gelişimini destekleyerek vücut içindeki hücrelerin asit oranlarının döngüsünü korur. Doğadaki bütün canlıların olmazsa olmazı olan glutatyon maddesi aynı zamanda insan sağlığı açısından büyük bir önem taşır. Uzmanlar glutatyon maddesinin bazı besinlerle alınması gerektiğini vurguluyor.

GLUTATYONUN VÜCUDA ETKİLERİ?

Glutatyon maddesi strese neden olan maddelerin vücutta yok olmasını destekler.

Ayrıca karaciğerin vücuttan atması gereken yağ oranının vücutta depolanmasını önleyerek enerjiye çevirir.

Vücudun bağışıklığının gücünü artırarak kanserli hücrelerin azalmasını sağlar.

Aynı zamanda bazı besinlerle vücuda giren toksinleri idrar ya da dışkılama kanallarına göndererek, bunların zarar oranlarını azaltır. 

Özellikle kemoterapi gören hastaların vücudunda bulunması gereken glutatyon maddesi bu tedavi sırasında vücuda giren ışınların hasar oranlarını sıfıra indirir.

Kandaki şeker oranını düzenleyerek hem böbrek hem de şeker hastalıklarını önler.

Damarların tıkanmasını ve daralmasını önleyen etkili maddelerin başında gelir. Böylece kalp hastalıklarının yaşanma riskini azaltır.

HANGİ BESİNLERDE BULUNUR ?

Sık sık yaşanan hastalıkların yanı sıra kronik yaşanan hastalıkların nedenlerini azaltmada etkili olan bu madde adeta vücudun olmazsa olmazıdır. Bu yüzden bu besinlerden yeteri miktarda tüketerek vücudun direncini artırmak gerekir. 

Doğada bulunan glutatyon maddesi bakımından en zengin besin deve dikenidir. Özellikle vücuttaki glutayon seviyesini artıran devedikeni tüm toksinlerin kolayca atılmasını da destekler. Bozuk fonksiyonların düzenlenmesini sağlar. 

Peynirde yüksek oranda bulunan whey proteini de glutatyon maddesinin artmasında etkili olur. Ayrıca bu madde bağışıklığı güçlendirerek vücudu hastalıklı hücrelere karşı daha dirençli hale getirir.

İnsan vücudu en az sülfür amino asidi maddesini almada yetersizdir. Bu da insanların hastalanma oranını artırmıştır. Özellikle son yıllarda artan kanserin nedenini de uzmanlar bu eksikliğe bağlar. Çünkü vücutta sülfür amino asidin azalması glutatyon maddesininde düşmesine sebep olur. Uzmanlar bu yüzden günlük beslenme de mutlaka yeşil sebzelerin tüketilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Çünkü Roka, brokoli, lahana, lahana, hardal otu ve şalgan gibi besinlerin temel taşı sülfür amino asit doğal olarak da glutatyon oluşturur.

Selenyum da ilerleyen yaşlarda azalan maddeler arasında yer alır. Bunun akabinde glutatyon maddesinin oranında da düşme yaşanır. Bu yüzden uzmanlar hindi eti, yumurta, mantar ve tavuk eti gibi besinlerde bulunan selenyumdan alınması için bu besinlerin düzenli tüketilmesi gerektiğini öneriyor.

Ayrıca A, E ve C, vitaminleri bakımından zengin olan besinlerin yanı sıra dana ciğeri gibi besinlerinde tüketilmesinde fayda var. 

Günümüzde sıklıkla rastlanan ve nedensiz bir şekilde ortaya çıkan kırmızı kabartıların seboreik dermatit adlı bir cilt hastalık olduğunu biliyor muydunuz? Hemen hemen herkesin yaşama ihtimali olan seboreik dermatit hastalığı hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki seboreik dermatit belirtileri neler ve kimlerde görülür? Hastalığı tetikleyen besinler nelerdir? Özellikle saç derisinde görülen ve kişinin hem psikolojisini hem de dış görünüşünü olumsuz etkileyen bu hastalığa dair her şey haberin detayında…

Yorgunluk, stres, androjenler, mikroanjiopatik, vasiküler bozukluklar, düzensiz beslenme, alerjik yiyecekler  ve değişen hava durumuna bağlı ortaya çıkan kökeni ve şiddeti kişinin bağışıklığına bağlı değişen seboreik dermatit rahatsızlığının nedeni tam olarak bilinmemektedir. Yağlı egzama olarak da bilinen seboreik dermatit hastalığı belli dönemlerde kendini tekrarlayabilen bir rahatsızlıktır. Ortaya çıkan deforme hücrelerin yayılma ya da bulaşma gibi etkileri yoktur. Sebase gland yağ hücrelerinin yoğun çalışması olarak yüzeye çıkardığı hasar seboreik dermatittir. Yoğunluk olarak saç derisi, yüzün T bölgesinde, sırt ve göğüs arasında görülmektedir. Yapılan araştırmalarda yağ hücrelerinin neden olduğu hasar C cinsi bir mantara sebebiyet vermektedir. Ancak bu hemen hemen her insanın yaşayabileceği bir durumdur. Hastalığın ciddi boyuta ulaşması ise kişinin cilt ve bağışıklık hassasiyetidir. Her yaş grubununda görülen bu rahatsızlık erkeklere oranla kadınlarda daha sık görülür. Kıl köklerini etkilediğinden sakal, kaş yad a saç diplerinde de görülür. 

SEBOREİK DERMATİT BELİRTİLER NELERDİR?

Bu hastalık sıklıkla saç derisi, saç çizgisi, kaşlar, kaşların içerisi, kulaklar ve göğüs bölgelerinde ortaya çıkar.  Kırmızı ve döküntülü lekeler halinde görülen ve yaşam kalitesini estetik güzelliği bozar. Hastalık bulaşıcı değildir ancak vücudun bir bölümünü kaplayacak şekilde görülebilir. Kişinin bağışıklığına bağlı görülen bu hastalık topikal krem ve haplarla yatıştırılabilir. 

SEBOREİK DERMATİT TEDAVİSİ

Vücuttaki sebum miktarı kontrol altına alınır. Dermatologlar genellikle bu lekelerin yakıcı özelliğini azaltıcı ilaçları da ek olarak verir. Bu dönemde su miktarına dikkat edilmelidir. Kurumaya meyilli olan cilt tabakası leke bırakmaz ancak uzun süreli rahatsız edici kaşıntılara neden olur. 

HASTALIĞIN TETİKLEYEN BESİNLER

Yumurta, deniz ürünleri, çikolata, mısır, çilek, domates, turunçgiller, buğday, soda, süt ve süt ürünleri gibi besinler alerjik reaksiyona meyilli olduklarından bu hastalığı olan kişilerin tüketmemesi gerekir.

SEBOREİK DERMATİT HASTALIĞINA İYİ GELEN DOĞAL YOLLAR

Defne sabunu içerdiği maddeler sayesinde mantara ve egzamaya neden olan kızarıklıkların yatıştırılmasını sağlar. Kızarıklıkların çıktığı bölgelere defne sabununu sürünüz 10 dakika bekledikten sonra ılık su ile durulayınız. 

Hindistan cevizi yağı ve limon cildinizi bakterilerden arındırmaya yardımcı olabilir. İki yemek kaşığı limon suyu 6 yemek kaşığı hindistan cevizi yağını karıştırınız. Bu karışımı lekelerin olduğu bölgelere uygulayınız 10 dakika bekledikten sonra ılık su ve masaj yardımı ile durulayınız.

Malik asit içeren elma sirkesi mantar ve bakterilerle savaşmada oldukça etkilidir. Kızarıklığın olduğu bölgeye masaj yaparak elma sirkesini uygulayınız 15 dakika sonra soğuk su ile durulayınız.

Kas sisteminde ciddi anlamda meydana gelen deforme sonucu ALS hastalığının ortaya çıktığını biliyor muydunuz? Vücudun hareketlerini zorlaştıran zamanla ise tamamen kullanışlı hale getiren ALS hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki ALS hastalığı nedir? ALS hastalığının belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir? Haberin detayında ALS hastalığına dair her şeyi bulabilirsiniz.

Amyotrofik Lateral Skleroz hastalığının kısaltılmış hali ALS’dir. ALS bir kas sistemi hastalığıdır. Kas sistemi vücudumuzdaki kemiklerin zarar görmeden hareket etmemizi sağlar. Çiğneme öğütme, yürüme, tutma, konuşma, yürüme gibi daha birçok fonksiyonun işlevselliğini arttıran kas sistemindeki en ufak bir hasar tüm bu durumu olumsuz etkiler. Kas sisteminde kimyasal, sinirsel, gen ve bağışıklık bozukluklardan kaynaklı yaşanan erime ALS hastalığının ortaya çıkmasına neden olur. Hastalık kalıtsal olarak da görülür. Ail öyküsünde olan kas sistemindeki bozukluk çocuğa geçer. Bu nesillere aktarılır. Faydalı olarak aldığımız bazı vitamin ve minerallerin vücudumuzda anormal işleyişi hücrelere zarar vererek mutasyon bozukluğuna neden olur. Bilimsel açıklamanın yanı sıra halk dilinde hastalık beyin ve omur ilik arasındaki sinir hücrelerinin kaslara komut vermemesi kasların çeşitli sebeplerden dolayı zayıflaması gibi sorunlardan dolayı yaşanır. Hastalık her yaş her cinsiyette görülür. Kadınlara oranla erkeklerde daha fazla görülür. Ünlü evrenbilimci ve fizikçi Stephen Hawking bu hastalığa yakalanmıştı. Hawking ile tüm dünya bu hastalığı daha ayrıntılı tanıdı. Ayrıca ünlü fizikçinin hastalık karşısındaki direnci ve savaşı birçok insana ilham olmuştu. 

ALS BELİRTİLERİ NELERDİR?

Yürürken el ayak senkronun bozuk olması,

Kavramada zayıflık,

Konuşma sırasında çene hareketlerini kontrol edememe,

Yutkunma esnasında zorlanma, 

Hareketlerde güçlük çekme,

Çok sık yorulma,

Konuşurken kelime yutma,

Kaslarda ağrılı kramplar 

Kemiklerin hassaslaşması gibi durumlar ALS hastalığının belirtileri arasında yer alır.

ALS TANISI NASIL KONULUR?

Gözle görülür belirtiler sonrası bir uzmana başvurulur. Ancak bazı belirtiler başka hastalıklarında habercisi olabileceğinden uzman bazı testler yapar. Elektromiyogram ile sinir hücreleri kontrol edilir. Vücuttaki elektrik manyetik dengesizliği sinirleri de etkiler. Bu yüzden bu testten sinirler ölçülür. Sonra sinirlerin iletim seviyesi ölçülür. İğneyle belden girilip omurilikten sıvı alınır. Kasların ne kadar hasar aldığı bu testle ortaya çıkarılmaya çalışılır. Ayrıca kas  biyopsisi yapılır.

ALS TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR?

Bu hastalığın vücutta neden olduğu hasar tamamen ortada kaldırılacak bir tedavi henüz geliştirilemedi. Ancak hastalığın neden olduğu durumların şiddeti azaltılır. Çok iyi eğitilmiş uzman doktorlar bu konuda müdahale etmelidir. Aksi halde yanlış bir tedavi yöntemi hastalığın şiddetini de artırabilir. Hastalık fiziksel, rehabilitasyon, konuşma terapisi, beslenme takviyeleri ve psikolojik destekler verilerek hasta doğal yaşantısına devam etmesi sağlanır.