Şunun için etiket arşivi: Sağlık

Çin mutfağının vazgeçilmez lezzeti olan siyah pirinç, günümüzde tüm dünyada yaygın bir şekilde tüketilmeye başladı. Nedeni ise içerdiği magnezyum ve lif oranıdır. Hem vücudun enerjisini yükseltiyor hem de uzun süreli tokluk sağlıyor. Bu özelliği sayesinde popüler olan siyah pirince bazen mor ya da yasak pirinçte diyorlar. Peki Siyah pirincin faydaları nelerdir?

Antioksidan bakımından beyaz pirince oranla 30 kat daha fazla etkili olan siyah pirinç, kökeni Endonezya’ya dayanıyor. Fenolik maddesi bakımından doğada en zengin besinler arasında yer alan siyah pirinci, uzmanlar düzenli tüketilmesi konusunda önerilerde bulunuyor. Beyaz pirince oranla daha fazla vitamin ve minerale sahip olan bu besin dünyanın en pahalı pirinç çeşitlerinden biridir. Besinlerde nadiren bulunan ve vücut sağlığı için inanılmaz faydası olan antosiyanın maddesi bakımından zengindir. Tamamen siyah olmadığından bazı yörelerde mor pirinç olarak geçer. Çin mutfağında geleneksel yemekler arasında olan püresi, keki, ekmeği ve eriştesi yapılır. Tayland da ise siyah pirinçle oldukça lezzetli tatlılar yapılır. Burada ise pirince yasak pirinç denir. En çok üreten ve tüketen ülke Çin’dir. Lif oranı yüksek olduğundan hem uzun süre tokluk sağlar hem de vücudun enerji oranını yükseltir. Esmer, yasemin, kırık, kahve ve beyaz pirincin çeşididir. 

SİYAH PİRİNCİN FAYDALARI NELERDİR? 

Lif bakımından zengin olan bu besin sindirimi kolaylaştırarak kilo almanızı engeller. Aynı zamanda metabolizmayı dengeleyerek mide rahatsızlıklarına yakalanma oranını azaltır.

Magnezyum bakımından da beyaz pirince oranla zengin olan siyah pirinç; kemik, diş ve kas gelişiminde olumlu etki sağlar. Bir kese siyah pirinç vücudun günlük ihtiyacı olan enerjiyi düzeyini 2 kat daha fazla artırıyor. 

Antioksidan bakımından zengin olduğunu belirtilen bu besin vücudun bağışıklık sistemini güçlendirerek kanserli hücrelere karşı vücutta kalkan oluşturur. Ayrıca yapılan araştırmalarda içerdiği güçlü antioksidan vücutta bulunan yaşlılık hücrelerini yok ederek genç hücrelerin sayısını artırdığı ortaya çıkmıştır. Bu sayede yaşlanma karşıtı olduğu ispatlanmıştır.

Şeker oranı az olan siyah pirinci uzmanlar özellikle diyabet hastalarının tüketmesi gerektiğini vurguluyor.

Rengini antioksidan, sianidin, 3-0 betda glukositten alan siyah pirincin genetiği ile oynanmamış doğada kendiliğinden olan bir pirinçtir. 

Hücrelerin DNA’larını koruyarak kanser hastalıkların önüne geçer.

Şeker oranı oldukça düşük olduğundan şeker hastaları için ideal bir besindir.

Kandaki kolesterol seviyesini dengeler. Damar tıkanıklığı ve kalp krizi risklerini azaltır. 

SİYAH PİRİNÇ NASIL TÜKETİLİR?

En yaygın tüketilme şekli tıpkı beyaz pirinç gibi haşlanmasıdır. Bir tabak siyah pirinç yemeği için;

Bir çay bardağı siyah pirinç

1/5 su bardağı sıcak su / tavuk suyu

Bir tatlı kaşığı tereyağı

Çay kaşığı ucu kadar tuz

Pirinçleri iyice yıkayın yarım saat boyunca su da bekletin. Bir küçük tencereye yağı ekleyip pirinçleri sudan süzüp içine koyun ve kavurun. Pirinçler tam kavrulduktan sonra üzerine tavuk suyunu ve tuzu ekleyip karıştırın kapağını kapatıp kısık ateşte suyu kurutmasını bekleyin. 

En eski çağlardan beri tüketilen besinlerden biri olan soğanın beyazın yanı sıra yeşil ve mor renkleri de bulunur. İçeriğindeki sulfosid madde sayesinde mor rengini alan mor soğan antioksidan bakımından oldukça zengindir.Alternatif tıp uzmanları özellikle sütle beraber kaynatılıp tüketildiğinde üst solunum hastalıklarına doğal ilaç olduğunu vurguluyor. Mor soğanın faydaları nelerdir?

İnsanlık tarihiyle neredeyse aynı olan soğan önceleri zambakgillere mensup olduğu iddia edilmişse de yapılan araştırmalarda soğanın koku ve tadı bakımından başlı başına bir tür olduğu kanısına varılmıştır. Toprağa gömülen tohumların toprak altına büyümesinden dolayı soğan yetiştiği toprağın tüm özelliğini alır. Bu sayede güçlü maddeler içerir. Beyaz, yeşil ve mor soğanın yanı sıra arpa soğan tarzında da boyutuna göre çeşitleri vardır. Besin olarak tüketilen soğan aynı zamanda alternatif tıpta ve bilimsel tıpta da ilaç yapımının ham maddesinde kullanılır. İltihap temizlemede etkili olan soğan çeşitleri arasında antioksidan bakımından en zengini mor soğandır. Mor soğan vücutta ödem tutmaz. Serbest radikal hücreleri de kısa sürede vücuttan atılmasını sağlar. Mor soğan genellikle Meksika ve Şili gibi ülkelerde tüketilir. Anavatanı her ne kadar tam olarak bilinmezse de Hindistan’dan İpek yolu aracılığıyla yayıldığı tahmin edilir. Pizza ve makarna yemeklerinin soslarında kullanılan mor soğan, beyaza göre daha yumuşak bir yapıya sahiptir. Ancak acılık bakımından da oldukça keskindir. İçerisindeki sulfosid güçlü bir antioksidan görevi görür. Bazı alternatif tıp uzmanlar özellikle kalp çarpıntısı yaşayan hastalara mor soğan suyunu önerir. 

MOR SOĞANI SÜTLE KARIŞTIRIP İÇERSENİZ NE OLUR?

Alternatif tıp uzmanlarının araştırmalarına göre mor soğanı süt ile kaynatılıp tüketildiğinde özellikle yüksek tansiyonu düşürmede fayda sağlar. Bunun yanı sıra vücuttaki iltihabı atar. Özellikle kadınlarda daha sık rastlanan idrar yolu enfeksiyonlarını bitirmede etkilidir. Ancak uzmanlar yine de bu tarz karışımları mutlaka bir doktora başvurarak yapılmasını tavsiye eder. Güçlü bir antioksidan özelliğe sahip olan mor soğan, üst solunum yolları hastalıklarından etkilenen boğaz ve sinüs yollarının temizlenmesini destekler. Bağışıklık sistemindeki antikorların düzensiz çalışmasını önler.

MOR SOĞANIN FAYDALARI NELERDİR?

Mor soğan içerdiği bileşikler sayesinde kan oranını dengeleyerek andaki faydalı hücrelerin oranını artırır. Uzmanlar kansızlık sorunu yaşayan kişilerin günde bir bardak mor soğan suyu içmesini öneriyor.

Tendürdiyot görevi olan mor soğan suyu yanık ve yaraların mikrop kapmasını önler. Şiddetli burun kanamaları esnasında mor soğanı ikiye bölün ve koklayın. Bu uygulama kanamayı kesmede yardımcı olacaktır. Aynı zamanda adet döneminde şiddetli yaşanan sancılar içinde birebirdir. 

Çabuk kırılan tırnaklarınızın çabuk uzamasını istiyorsanız. Bir mor soğanı kaynatın içerisine bir diş sarımsak ekleyin ve su soğuduktan sonra elinizi su da 10 dakika bekletiniz. Hem tırnaklarınızı iyileştirir hem de çabuk uzamasını sağlar.

Böbrek ve safra kesesindeki taşları kuma döndürerek acı çekmeden idrar yolu ile vücuttan atar. Bunun için bir mor soğanı kaynatın ve sabahları aç karna içiniz.

Vücutta oluşan ödemleri atmak içinde mor soğan suyunu aç karna tüketmenizde fayda var. Mide kanamaları ya da karın ağrıları için ise mor soğanı dilimleyiniz. Bir bardak ılık süt ile beraber tüketiniz. 

Boğazda biriken iltihabı atmak için ise mor soğan suyunun içerisine bir yemek kaşığı bal karıştırarak tüketebilirsiniz. 

Masa başı çalışanlarının yüzde 90’nın da görülen karpal tünel sendromu ciddi bir eklem ve kas hastalığıdır. Bileklerin sürekli acıması özellikle bilgisayar klavyesi kullanırken parmaklarda takılmalar yaşanır. Erkeklere oranla kadınlarda daha fazla görülür. Sinir sistemindeki fonksiyon bozuklukları sonucu görülen bu hastalık hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki karpal tünel sendromu nedir?

Sinir ağı olan median sinirin el bileğinden geçen kanallarda meydana gelen sıkışmasına karpal tünel sendromu denir. Karpal kanal bilekte bulunur. Kalın bir bant gibi bilek kısmını çevreleyen bu kanaldan geçen sinirler el ve parmak hareketlerinin meydana gelmesini sağlar. Median sinir ve karpal kanalda meydana genel deformasyonlar el hastalıklarına neden olur. Özellikle sürekli el ve bileklerini kullanan kişilerde ortaya çıkan bu rahatsızlık yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Ev kadınları, daktilo ve bilgisayar kullanımı, müzik aleti çalanlar ve ağır el aletleri yanı sıra şeker, tiroit, eklem iltihabı hastalıkları ve aşırı kilolu kişilerde de yaşanabilir bir sendromdur. 40 yaşından sonra sık görülme olasılığı artar. Erkeklere oranla kadınlarda görülür. 

KARPAL TÜNEL SENDROMU NEDENLERİ 

Sık sık ellerini kullanmak zorunda kalan masa başında çalışan editörler, çağrı merkezi çalışanları, marangozlar, tenis, voleybol ve basketbol gibi sporlarla ilgilenen kişilerde görülür. Nedeni ise bu kişilerin vücudun tüm hareketlerini bileklere yüklemesinden kaynaklanır. Hareket yükü bileklerdeki sinir ve kas sisteminde hasara neden olabilir. Çünkü bileklere uygulanan basın bu bölgeyi zedeler. Bazı kadınlarda hamilelik sırasında kemik ve kas sistemindeki zayıflama ile görebilir. Gnetiksel olarak kemik ve kas sistemi zayıf olan insanlarda da görülme olasılığı yüksektir. Kalsiyum eksikliği de karpal tünel sendromuna yol açan başlıca nedenler arasında yer alır.

KARPAL TÜNEL SENDROMU BELİRTİLERİ NELERDİR?

Avuç içinde karıncalanma ile başlar. Parmak ve el hareketlerinde kontrolü kaybetme, ağrı ve sızı gibi durumlar en sık görülen belirtilerdir. Ağrının omuza kadar yayılması sendromun ciddi boyuta ulaştığının göstergesi olur. İş yapamaz durumuna gelen ağrılar artar. Özellikle el sıkma refleksi bu durumda zorlaşır. Kimi hastalar bu sendromun ağrıları ile uyanır. Kimisinde ise el ve parmaklarda uyuşukluk gibi hisler yaşanır. Boyuna kadar atan ağrılar boyun fıtığı ile karıştırılır. Tedavi geciktikçe sinirler dönüşü olmayan hasarlar alır. Bu da tedaviyi zorlaştırır. En kötüsü ciddi sakatlanmalar yaşanır. 

KARPAL TÜNEL SENDROMUNUN TEDAVİSİ NASILDIR?

Hastalar belirtileri fark eder etmez bir uzmana başvurmalarında fayda var. Meslek nedeni ile yaşanan durumlarda kişinin sürekli bileğini aşağıda tutmaması tavsiye edilir. Uzun süre bileğine baskıdan kaçınılmalıdır. Uzmanlar bu şikayetleri çeken kişilere sinirleri rahatlatan ilaçlar, kremler ve ortopedik bileklikler verir. Ayırca bazı fiziki egzersizlerde önererek sinirlerin doğal yolla rahatlatılması sağlanır. 

1. Ellerinizi göğüs hizasına göre düz yapın 5 dakika böyle bekleyin

2. Daha sonra ellerinizi öne doğru gevşek bırakın

3. Bir süre sonra ellerinizi yumruk yapıp sıkın

4. Yumruklu ellerinizi aşağı sarkın

5. Tekrara tamamen gevşetin

6. Kollarınızı iki yana atıp bir süre bekleyin. Bu uygulamayı elleriniz kasıldıkça yapmaya gayret edin.

Van’da yetişen suh bitkisi hakkında çok çarpıcı açıklamalar yapıldı. Özellikle peynir yapımında kullanılan suh bitkisi ile yapılan araştırmalar sonucunda bitkinin şeker hastalarına adeta şifa verdiği ortaya çıkarıldı. Dünya genelinde neredeyse 4 kişiden 2’sinden görülen şeker hastalığına doğal çözüm oldu. Peki suh bitkisinin faydaları nelerdir? Haberin detayında suh bitkisine dair her şeyi bulabilirsiniz.

Van kahvaltılarının vazgeçilmezi olan otlu peynirin içindeki bitki suhdur. Bu bitki aynı zamanda Van’da yetişir. Bitkinin yapraklarından gövde kısmına kadar olan her alan rahatlıkla kullanılabilir. Saf hale acımsı bir tadı olan bitki peynir ile harmanlandığında tatlanır. Bilim insanlarının dikkatini çeken bu bitki ile yapılan çalışmalar sonucunda bitkinin kanda bulunan şeker düzeyini dengelediği tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra suh bitkisinin daha birçok faydası tespit edilmiştir.Türkiye’de 6 milyondan fazla insan şeker hastasıdır. Şeker hastalığı vücutta çok ciddi komplikasyonlara neden olur. Kandaki şeker oranını artırarak kişinin ölümüne bile sebebiyet verir. Yüksek şeker oranı böbrek hasarına, görme kaybına ve hatta uzuvları yaşanmasını sağlar. Kandaki şeker yani insülin direnci kontrol altına tutulmadığında kalp rahatsızlıklarına, felce, yüksek tansiyona, diş etlerinin çürümesine ve sinir sisteminin hasara uğramasına neden olur.

PEKİ SUH BİTKİSİNİN FAYDALARI NELEDİR?

Vücuttaki sıvı dengesini korur. Böbrek üstü bezlerinin çalışmasını destekler. Taş ve kum oluşumunun önüne geçer. 

Sık sık yaşanan idrar sorununu giderir. İdrarı düzene koyarak mesane de biriken iltihapları söker atar. 

Pankereas organındaki faydalı hücre sayısını artırır ve yeniler. Böylece yapılan araştırmalarda uzmanlar pankereas kanserini önlemede oldukça önemli bir besin olduğunu vurguluyor. 

Bağırsaklardaki florasını düzenleyerek rahat tuvalete çıkmayı destekler. Kabızlık gibi sık sık yaşanan boşalım sorununun yaşanma riskini azaltarak bağırsakların işlevselliğini artırır.

Hücre yenileme özelliği olan bu bitki yaşlanma ve kırışıklığı azaltır. Dermis tabakasındaki yağlı hücrelerin sayısını azaltır. Yüzyıllardır yaylalarda yaşayan Doğulu kadınlar, yüzlerinde kırışıklık olmamalarını bu mucize besine sağladıklarını vurguluyor. 

Midedeki asit oranını destekleyerek mide duvarının diğer besinlerden zarar görmesini önler. Kusma ve mide kasılmalarının önüne geçer. Yemek borusundaki enfeksiyonlu hücrelerin sayısını azaltır. 

Karaciğerdeki fazla toksinlenmeyi azaltarak kendi kendini temizlemesini destekler. Tüm toksinleri idrar yolu ile atmasını sağlar. 

Doğu da en çok tüketilen besinlerden biri olan isot insan sağlığına inanılmaz faydaları vardır. Yemeklere tat vermenin yanı sıra hastalıklara şifa için de tüketilen isot hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Özellikle yoğurt ile beraber tüketilmesi tavsiye edilen isot, sindirim sistemini düzenler. Peki İsotun faydaları nelerdir?

İlkbaharda ekilmeye başlanan biber, yaz aylarına doğru kırmızı, mor ve siyah gibi renkler alır. Biber güneşte kızardıkça içeriğindeki acı oranı daha da artar. Toplanılan biberler zeytin yağı ve tuz ile kavrularak kurutulur. Bu yöntem şimdilerde yapılır eski yöntemlerde ise önceden güneşte tamamen kurutulur ve dövülürmüş. Özellikle çiğ köfteler de kullanılan isot aynı zamanda alternatif tıpta doğal ilaç olarak da tüketilir. Şimdilerde her yerde kolayca elde edilebilen isot, bağışıklık sistemini güçlendirerek sindirimi kolaylaştırır. Aynı zamanda kemik gelişimi ve vücuttaki ödemi de atmada oldukça etkilidir. Yapılan bazı araştırmalarda gece körlüğü ve kansere iyi geldiği ortaya çıkarılmıştır. İçeriğinde demir, magnezyum, fosfor, potasyum minerallerinin yanı sıra A, K ve C vitaminleri barındırır. 

İSOTUN FAYDALARI NELERDİR? İSOT HANGİ HASTALIKLARA İYİ GELİR?

Bilinen en güçlü faydası metabolizmayı hızlandırır. Bu yüzden kilo vermek isteyenler için vazgeçilmez bir besindir. Ancak tüketilmeden önce bir uzmana danışılması gerek çünkü mide asidini olumsuz etkileyerek ülser ve reflüyü tetikleyebilir. 

Yapılan araştırmalara acı olmasına rağmen isotun güçlü antioksidan ve antibakteriyel olmasından dolayı kanser hastalıklarını engellediği ortaya çıkarılmıştır.

Aşırı tüketilmediğinde gelişim çağı ve hamilelik dönemlerinde de tüketilmesi tavsiye edilir. Kemik gelişiminde fayda sağlan isot, ürik asitin çoğalmasını engeller. Bu sayede kas ve kemiklerde ödem toplanmasını önler.

İsot kandaki şeker oranını dengeleyerek yükselmesini ya da düşmesini engeller. Bu yüzden şeker hastalarının da rahatlıkla tüketebilir.                        

Antioksidan özelliği sayesinde damarları temizleyerek sertleşmesini ve tıkanmasını önler. Bu sayede kalp hastalığının yaşanmasını engeller.

İSOTU YOĞURTLA BERABER YERSENİZ NE OLUR?

Yoğurt eski çağlardan beri hastalıklara karşı kullanılan en etkili besindir. İnsan sağlığına birçok faydası olan isot ile beraber tüketildiğinde etkisi daha fazla artar. Her ne kadar isot acılı olsa da yoğurt ile karıştırıldığında acı oranı düşer. Tüketilen bu karışım özellikle yemek borusu kanserini engeller. Ancak üst üste tüketilmesi önerilmez.

Her ikisinin de içerisinde C ve B 12 vitamini bulunmaktadır. Bu sayede karışım güçlü bir antioksidan olur. Vücuttaki tüm bakteri ve enfeksiyonlu hücreleri idrar ya da dışkı yolu ile atar. 

İsotun içeriğindeki acı ürik asidi temizlerken yoğurt ise kemiklere kalsiyum desteği verir. Bu sayede ileri yaşlarda yaşanabilecek olan kemik erimesi ya da diğer kemik hastalıklarını önlenir.

Bu karışım mide asidini de olumsuz etkilemediğinden kilo vermeyi kolaylaştırır. Ayrıca vücutta biriken ödemleri atarak yağ tutmasını önler. Bölgesel zayıflamak isteyenler içinde ideal bir karışımdır.

Geçtiğimiz yıl Ufak Tefek Cinayetler dizisindeki Merve karakteriyle tanınan Aslıhan Gürbüz, şiddetli omuz ağrıları nedeniyle hastaneye yatırılmıştı. Ünlü oyuncuya donuk omuz sendromu teşhisi konuldu. Şiddetli omuz ağısına neden olan bu rahatsızlık yaşam kalitesini düşürür. Peki Donuk omuz sendromu nedir? Sizler için bu hastalığa dair merak edilenleri araştırdık.

İskelet yapısında omurga kemiği ve omuzlar vücudun dik durmasını sağlar. Tüm hareketleri etkileyen omuzlar çeşitli sebeplerden ötürü hasara uğradığında ciddi hastalıklara neden olur. Omuz eklemi vücudumuzun temel hareket taşıdır. Günlük yaptığımız birçok hareket nedeniyle fazla tahribata uğrar. Özellikle kadınlarda daha sık rastlanan donuk omuz sendromu da bu tahribat sonrası yaşanır. Geçtiğimiz sene ünlü oyuncu Aslıhan Gürbüz’de omuz ağrısı şikayeti ile doktora başvurduğunu ve donuk omuz sendromu adında bir rahatsızlığa yakalandığını öğrendi. Aslına çoğumuzun yaşadığı ancak farkında olmadığımız donuk omuz sendromu ilerlediğinde yaşam kalitesini oldukça olumsuz etkileyen bir hastalıktır. Ağrılar şiddetini artırınca hareket kısıtlığı yaşanır. Donuk omuz sendromunun altında yatan nedenler ise, omuzdaki eklem ve kasların hasar alması ve bunun yıllar sonra ortaya çıkmasıdır. Bunun dışında ise kötü kolesterol yüksekliği, damar tıkanıklığı, tiroid problemleri, boyun rahatsızlıkları ve aşırı stresin kaz dokularındaki sinirleri olumsuz etkilemesi gibi durumlarda donuk omuz sendromuna zemin hazırlar. 

DONUK OMUZ SENDROMUNUN NEDENLERİ

En yaygın nedeni omuzun yıllar önce travma yaşamasıdır. Yani düşme, kırılma ve çarpma gibi olaylardan sonra omuz kemiğinin ciddi hasar alması ve bu hasarın yeterli tedavi ile iyileştirilememesi sendroma neden olur.

Kalsiyum eksikliğinden dolayı vücuttaki kemiklerde artan kireçlenmenin omuzda da yaşanması.

Kronik hastalıklardan özellikle şeker hastalığının kaslarda hasara neden olması donuk omuz sendromunun ortaya çıkmasına neden olur. Ayrıca hormon bozukluğu ve vücudun yağ endeksinin yüksek olması da hastalığa davetiye çıkartır.

Daha önceki yıllarda boyunda ya da omuzda yaşanan bir ameliyat sonrası da donuk omuz sendromu görülebilir. Bunun nedeni ise kişinin amel,yat sonrası yeteri fiziksel tedaviyi uygulamamasından kaynaklanıyor. 

DONUK OMUZ SENDROMUNUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Uyku esnasında omuz ve boyun ağrılarıyla uyanma

Günlük aktiviteleri olumsuz etkileyecek omuz ağrısı

Omuz hareketindeki kısıtlama sonucu motor becerilerinde düşüklük

Oturma, uzanma ve yürüme esnasında bile omuzda nedensiz beliren ve geçmeyen ağrı gibi belirtilerle kendini gösterir. 

DONUK OMUZ SENDROMUNDAN KORUNMA YOLLARI

Yük taşıma donuk omuz sendromuna davetiye çıkartan durumlardan biridir. Bu yüzden uzmanlar yük taşıma özellikle kadınların çanta taşıması konusunda uyarılarda bulunur. Aynı zamanda düzenli egzersiz ve kasların güçlendirilmesi için kalsiyum takviyesi önerilir. Omuzlardaki bir problem sadece omuzu etkilemez. Çünkü omuz, kafanın ve bedenin birleşme noktalarını içerir. Sırt ağrısı ve boyun ağrısına da davetiye çıkarabilecek olan omuzların sağlığı için uzmanlar mutlaka ayda iki deva da olsa kemiklerin ölçülmesine ve takviyeye ihtiyaç olup olmadığına bakılması gerektiğinin altını çizer. 

DONUK OMUZ SENDROMUNUN TEDAVİSİ VAR MIDIR?

Yaşanılan belirtiler sonrası kişinin bir uzmana görülmesinde fayda var. Aksi halde yaş ilerledikçe donuk omuz sendromunun tedavisi de zorlaşır. Bu durumun yaşanmaması için hastaların mutlaka bir uzmana danışması gerekir. İlk olarak hastaya uygulanan tedavi kasların açılması ve omuzun daha rahat hareket edilmesi için konservatif yöntemdir. Bu yöntemde ağrı kesici ve ödem azaltıcı ilaçlar aynı zamanda omuz eklem enjeksiyonları ve fizik tedavi uygulanır. Hastanın dengesiz hareketlerle rahatsızlığın ilerlemesi durdurulur. Kortizon iğnelerle şişme ve ağrı azaltılır. Donuk omuzda en önemli tedavi yöntemi fiziktir. Fizik tedavide omuzun sabit kalmasının önüne geçilir. Ancak bu işlem uzman kontrolünde yapılır. Kişinin hareketine göre kas ve sinirlerin durumu gözetlenir. Zamanında tedavi edilmediğinde omuz kullanılmaz hele gelebilir. 

Yüzyıllardır alternatif tıpta kullanılan civanperçeminin faydaları saymakla bitmiyor. Mayıs ayından itibaren çiçek açan civan perçemi şifalı bitkiler arasında en yaygın olarak kullanılandır. Özellikle kadınların aylık yaşadığı adet hastalıklarına doğal ilaç olur. Peki Civanperçemi otunun faydaları nelerdir? Civanperçemi hakkında merak edilen her şeyi sizler için araştırdık.

Civanperçemi otu, kırktan fazla türü olan bu bitki güneşle beraber etrafa hoş bir koku salgılar. Eylül aylarında dağlarda mor, pembe ve sarı renklerde ortaya çıkar. Civanperçemi güneşte kurutularak tüketilir. Çay olarak tüketilen bu ot bir bardak kaynayan suya atılır. 10 dakika demlenmesi beklenilen çay daha sonra süzülerek tüketilir. Uzmanlar 10 dakikadan uzun süre bekletilen civan perçemi otunun zararlı olabileceğini vurgular. Bilim literatüründe “Achillea millefolium” olarak geçen civanperçemi eski çağlardan beridir alternatif tıpta kullanılır. Anavatanı Asya olduğu kabul edilir. Ancak Avrupa ve Kuzey Amerika’da görülür. Ilıman bölgelerde rahatlıkla yetişir. Yol kenarlarında tarla altlarında kendiliğinden çıkabilir. Antik çağlara ait kalıntı ve kitabelerde civanperçeminin yaraları iyileştirip kan akışını durdurduğuna dair izlere rastlanmıştır. O yıllardan sonra da özellikle askeri hastanelerde ve savaş alanlarındaki tıbbi yerlerde kullanılmıştır. Ülkemizde bazı bölgelerde civanperçemine kandil çiçeği de denir. Papatya ailesine ait olan civanperçemi; azulen, sinoel, limonen, borneol ve pinenler gibi kimyasal maddelerden oluşur. 

CİVANPERÇEMİNİN FAYDALARI NELERDİR?

Makat bölgesinde oluşan basur memelerinin geçmesi için birebir fayda sağlar. 

Civan otu içerdiği uçucu yağ sayesinde ciltte deforme olmuş hücrelerin yenilenmesinde yardımcı olur. Cildin yenilenmesini desteklediğinden yara, enfeksiyonların ve iltihaplı ödemlerin iyileşmesini hızlandırır.

Boğaz enfeksiyonlarını gidermede birebir fayda sağlar aynı zamanda boğazdaki iltihapları balgam yolu ile atmaya yardımcı olur. Sürekli öksürüğü keserek nefes alıp vermeyi kolaylaştırır.

Midede oluşan fazla asit oranını dengeler ve mide duvarının yağlı yiyeceklerden zarar görmesini engeller. Mide delinmesi ve bulantısı gibi rahatsızlıklara yakalanma oranını azaltır.

Regl dönemleri ağrılı geçen kadınlar için doğal ağrı kesici çaylarının başında gelir.

Vücuttaki serbest radikallerin sayısını azaltarak bağışıklığı güçlendirir. Böylece vücudun kanserli hücrelerle savaşmasını kolaylaştırır.

CİVANPERÇEMİNİN KULLANIM ALANLARI

– En sık çay olarak tüketilen civanperçemi genellikle çiçekleri tam açılmamışken toplanır. Kurutulur kaynatılarak tüketilir. Civanperçemi çayı, kadınların ayda bir yaşadıkları adet sancılarına, basura ve mide ağrılarına fayda sağlar.

Bir diğer kullanım alanı ise merhemdir. Evde doğal yolla civanperçemi kremi yapılabilir. Civanperçemi merhemi hazırlamak için kuyruk yağı, tuzsuz tereyağı ve böğürtlen yaprağı gerekli. Bir avuç civanperçemini iyice ezin. Toz haline gelen civanperçeminin üstüne toz haline getirdiğiniz böğürtlen yapraklarını ekleyin. Bir tavaya tereyağı ve kuyruk yağını ekleyip toz haline getirdiğiniz civanperçemi ve böğürtlen yapraklarını ekleyip kavurun. Daha sonra ocaktan alın bir tülbente bu karışımı koyup sıkın çıkan yağı bir kutuya koyup gölge yerde bekletin.

Aynı zamanda civanperçemi bir gece önceden bir dolu kovanın içine ekleyin. Daha sonra bu kovaya sıcak su ekleyip yıkanın. Hem vücuttan mikropları kolayca temizler hem de saç diplerinin güçlenmesini sağlar. 

Uzak doğu ülkelerinde yemeklere tat verilmesi için kullanılan çemen otu hakkında bilinmeyenlerini sizler için araştırdık. Yüzyıllardır alternatif tıpta kullanılan çemen otu, bağırsak sorunlarını ortadan kaldırır. Bunun yanı sıra solunum ve aniden ateşlenme gibi sağlık sorunlarına da iyi gelir. Peki Çemenin faydaları nelerdir?

Hem çemen otu hem de çemen tohumu olarak kullanılır. Birçok hastalığa fayda sağlar. Yüzyıllar boyunca bitkisel tedavi yönteminde kullanılan bu ot hakkında bilinmesi gerekenleri derledik. Yapılan bilimsel araştırmalarda da bu otun inanılmaz faydaları ortaya çıkarılmış ve kanıtlanmıştır. Buyotu olarak da adlandırılan çemen otu, Yozgat ve Kayseri yörelerinde çaman denir. Bilimsel olarak Trigonella Foenum graecum bilinir. Çin’den Akdeniz’e kadar yaygın olan çemen otunun kullanımı yüzyıllara dayanmaktadır. Yaprakları ıspanak gibi tüketilir. İçeriğindeki yağı oldukça çeşitlidir. Orta Doğu ve Hint mutfağında fazla tercih edilir. Toz haline getirilerek salça ile karıştırılıp kahvaltıda da kullanılır. 

ÇEMEN OTUNUN FAYDALARI NELERDİR?

İçerdiği antioksidan sayesinde vücudu toksinlerden arındırır.

Kötü kolesterolü düşürecek bazı bileşenler içeren çemen tohumu kandaki kolesterolü düzenleyerek kan akışını dengeler.

Kandaki yağın yanı sıra karaciğerdeki toksinleri de temizleyerek cilt hastalıklarına yakalanma oranını düşürür. 

Yapılan bazı testlerde çemen otunun vücuttaki iltihabı kuruttuğu hatta kanserli hücreleri azaltığı ortaya çıkmıştır. Çemen otu yağın vücut yüzeyinde meydana gelen enfeksiyonları azalttığından doğal tedavi de kullanılır. 

100 gram çemen otu gün içerisinde vücudun ihtiyacı olan demiri karşıladığından anemi gibi rahatsızlıklara yakalanma oranını düşürür.

Yüksek lif içeren bu besin gün boyu tokluk hissi verir. Ayrıca yapılan araştırmalarda içerisinde diyet lifi konsantrasyonlarından biri bulunmuştur.

Antioksidan sayesinde vücudu temizlerken yaşlı hücreleri de yok eder. Genç hücrelerin ise sayısını artırır. 

– Hasara uğramış hücreleri yenilediğinden vücudun tüm sistemlerini dezenfekte eder. Özellikle sinir sistemini temizleyen bu ot, stres, depresyon ve yorgunluk gibi rahatsızlıkların riskini azaltır.

Çemen otu kan şekerini dengelediği yapılan diğer araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Ayrıca diyabet hastalığının da ilerlemesini engeller.

2016-2017 yıllarında yapılan araştırmalarda bu otun zihinsel gücü artırdığı unutkanlık düzeyini azaltığı keşfedilmiştir. 

Çemen otunun mide mukozasını koruyarak, ülser ve reflü gibi rahatsızlıklara yakalanma oranını azaltır.

Düzenli antreman ile beraber alınan çemen otu tozu kas kütlesini kuvvetlendirerek ve direncini artırır.

Regl dönemindeki kadınların şiddetli sancı ve kas ağrılarını azaltır. Yeni doğum yapan anneler ise düzenli bir şekilde günde 600 mg çemen otu tozunu tüketerek süt oranlarını artırabilir.

ÇEMEN OTU ÇAYI NASIL YAPILIR?

Çemen otunu toz haline getiriniz. Bir kaba koyunuz ve üzerine sıcak su ekleyip demlenmesini bekleyiniz. Daha sonra süzgeç yardı ile süzünüz. Tatlandırmak için bir kaşık bal ekleyerek tüketebilirsiniz.

Kilo vermek isteyenlerin diyet listelerinde ilk sıralarında yer alan kabağın aynı zamanda sağlığa da birçok faydası vardır. Sindirimi yenileyen bu mucize besin hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Peki kabağın faydaları nelerdir? Besin değeri yüksek olan kabak dünya da en çok tüketilen yiyeceklerin başında gelir. Haşlanarak ya da kızartılarak yenir. Yüksek oranda su içerir.

Lif bakımından zengin olan kabak,yaz aylarında manavlardaki yerini almaya başladı. Kış aylarında da tüketilmek için ise kurutularak kaldırılır. Dört çeşide sahip olan kabak, cucurbitaceae tohumundan elde edilerek sebze olarak tüketilir. 200 gram kabak ortalama 90 kcal enerjiye denk geldiğinden uzmanların bol bol tüketilmesini tavsiye ettiği besinler arasındadır. 7500 yıl önce keşfedilen ve hemen hemen her çeşit olarak tüketilen kabak, karoten alfa ve karoren beta maddeleri bakımından doğada en zengin sebzelerden biridir. Geniş bir yetiştirilme alanına sahip olan kabak, potasyum, fosfor, kalsiyum, magnezyum, sodyum ve demir bakımından da oldukça zengindir. Çiğ hali ile ttüketilebilen kabak, sinirleri yatıştırmada ve ve vücudu temizleme de de oldukça etkilidir. Kabağın içinde bulunan çekirdekleri sabit yağ barındırır. 

KABAĞIN FAYDALARI NELERDİR?

Vücuttaki serbest radikallerin çoğalmasını engelleyerek oluşma ihtimali olan tümör ve kanserli hücreleri azaltır.

Kabak içerdiği lutien maddesi sayesinde körlüğüne neden olan katarak gibi göz hastalığını önler. Bir bardak kabakta 500 miligram lutien maddesi bulunur.

 Zararlı toksinlerin idrar ve dışkı ile atılmasına yardımcı olur. 2 tane kabağı 1 bardak limon suyu ve 2 diş sarımsakla 20 dakika boyunca kaynatın. Günde bir bardak tüketmeye özen gösteriniz.

Çevresel faktörlerden hasara uğrayan omurganın yapısını güçlendirerek eklem ağrılarının yaşanma riskini azaltır. Aynı zamanda kabakta bulunan demir, magnezyum ve çinko mineralleri bir kemik hastalığı olan osteoporozanın ortaya çıkma oranını azaltır.

Yağ oranı düşük enerjisi miktarı yüksek olan kabak zayıflamak isteyenlerin vazgeçilmez besinidir. 

Potasyum ve magnezyum vitaminleri vücuttaki kötü kolesterol seviyesini düşürerek kalp hastalıklarının ortaya çıkmasını azaltır. 

Özellikle yaz aylarında yaşanan alerjilere karşı bağışıklık sistemini güçlendirir aynı zamanda üst solunum yolları hastalıklarına karşı direncini de artırır. 

KABAK SUYU NE İŞE YARAR?

Güçlü bir idrar söktürücüdür.

Besin atıklarından böbrek ve mesanede oluşan taş, kum gibi rahatsızlıkların daha çabuk dökülmesini sağlar.

Erkeklerde sıklıkla görülen prostat kanserinin oluşumunun önüne geçer.

Mide ve bağırsakların fonksiyonlarını artırarak kabızlığın yaşanmamasını sağlar. 

Uzmanlar özellikle basur hastalığı olan kişilerin kabak tüketerek hem acıyı azalacağını hem de basura neden olan durumları ortadan kaldırmaya yaracağını vurguluyor. 

Kabak suyu yüksek tansiyonun düşürür.

KABAĞIN ZARARI VAR MI?

Yapılan araştırmalarda kabağın herhangi bir zararının olmadığı tespit edildi. Alerjik bir yanında olmayan kabak konusunda uzmanlar sadece hamile ve gebe ihtimali olan kişilerin aşırı tüketmemesi gerektiğini vurguluyor. Vücutta biriken tüm toksinleri attığında aşırı tüketildiğinde böbrek ya da mesane de taş oluşumuna neden olabilir.

Aniden değişen havalarla beraber artan viral enfeksiyon hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Grip ve nezle arası belirtiler gösteren ancak zamanında tedavi edilmediğinde daha ciddi hastalıklara neden olan viral enfeksiyonun ne olduğunu biliyor musunuz? Peki Viral enfeksiyon nedir? Haberin detayında viral enfeksiyona dair her şeyi bulabilirsiniz.

Virüs yolu ile oluşan hastalıkların geneline viral hastalıklar denir. Mevsim geçişlerinde artan soğuk algınlığı, gribal enfeksiyon, üst ve alt solunum yolu hastalıkları virala dahildir. Vücuda çeşitli sebeplerden ötürü giren ve yerleşen kuluçka dönemi bittikten sonra bağışıklık sisteminde ciddi deformasyonlara neden olur. Bazı hastalık çeşitleri kolayca atlatılabilirken bazıları ise uzun sürer ve kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Viral virüsler antibiyotik ilaçlarla kolay kolay iyileşmez. Bu gibi hastalıklar esnasında bağışıklığı güçlendiren ve virüsleri vücuttan atacak güçlü aşılar önerilir. Uzmanlar özellikle çocukları ve yaşlıların düzenli aşılarla bu hastalıklar karşısında direncinin artırılmasını tavsiye eder. Viral enfeksiyon ile bakteriyel enfeksiyon hastalıkları sürekli karıştırılır. Ancak virüsler bağışıklığa yerleşerek kişinin yorgun halsiz düşmesine neden olur. Bakteriyel enfeksiyon ise vücutta çoğalan bakteriler yol açar. Bu hastalıkların süreçleri daha ağır geçer. Yüksek ateş, vücut titremesi, sinüs yollarının bakterilerle tıkanması, boğazın tahrip olması, balgam ve bademcik şişmesi gibi belirtiler gösterir. İki enfeksiyonda hemen hemen aynı belirtileri göstermesine rağmen ayırt edici nokta ateşlenme süresi ve yüksekliğidir. Bakteriyel enfeksiyonlarda ateşlenme her zaman yüksek oranlarda seyir eder. 

VİRAL ENFEKSİYON NASIL BULAŞIR?

Virüs genellikle temas yolu ile kişiden kişiye bulaşır. Bu yüzden toplu yerler en tehlikeli alanlardır. Temas, ağız ve solunumla bulaşan virüsler bakımından çocuk, yaşlılar ve hamileler riskli olan gruplardır. Çocuk parkları, okullar, alışveriş merkezleri ve toplu tuvalet alanları da virüsün yayılmasını tetikler. 

VİRAL ENFEKSİYON BELİRTİLERİ NELERDİR?

– Bağırsaklara yerleşen virüsler florasanın sayısını bozarak ishal gibi vücut sıvı kaybını artıracak rahatsızlıklara neden olur.

– Bağışıklığın virüslere karşı hareketlenmesi ile sinir hücreleri ısınmaya başlar. Kanda dolaşan sinir hücreleri vücudun aniden ısınmasını sağlar.

– Virüsler karşısında en hassaslaşan bölge boğazdır. Boğaz ağız içine kadar virüsten etkilendiğinden yutkunma nefes alma gibi faaliyetleri azaltır. Şiddetli bir kuru öksürüğe sebebiyet verir.

– Yorgunluk vücut hareketlerinde ağrı ve özellikle kaslarda yavaşlama gibi belirtiler seyir gösterir.

VİRAL ENFEKSİYON TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Uzmanlar bu gibi rahatsızlıklar esnasında kişinin hemen ilaç tedavisini başlamasını genellikle tavsiye etmez. Öncelik aşı yapımı ve C vitamini tüketmeyi öneriyor. Bunun dışında kişinin en az 3 güç dinlemesini, hafif yemekler tüketmesini, ellerin sürekli dezenfekte edilmesi, kullanılan kişisel eşyalara kimsenin dokunmamasını ve gün içerisinde bol bol su tüketilmesi gerektiği vurgulanır.