Şunun için etiket arşivi: Sağlık

Sabahları ilk uyanır uyanmaz vücudu gevşetme hissi hemen hemen herkesin yaşadığı doğal gelişen bir durumdur. Peki kas gerginliği neden olur? Kas gerginliğine iyi gelen doğal yöntemler neledir? Sizler için çok ciddi gibi görünmese de aslında bazı sağlık sorunlarının habercisi ve bazı hastalıklara da zemin hazırlayan kas gerginliği hakkına merak edilenleri araştırdık.

Kas vücudun genişlemesi ve büyümesini sağlayan aynı zamanda birçok organın hareket mekanizmasını oluşturan bir dokudur. Hücrelerden oluşan bu doku hareket edilip düzelebiliyor. Özellikle kemiklerin daha rahat hareket etmesini sağlıyor. Kısaca vücudun hareket ve güç durumunun temel mekanizmasıdır. Kaslar vücudun şekil almasını destekler. Kasılıp gevşeme eylemini gerçekleştiren kaslar, çizgili, düz ve kalp kası olmak üzere 3’e ayrılır. Çizgili kaslar, isteğimiz doğrultusunda çalışan kaslardır. Düz kaslar isteğimiz dışında çalışır. Kaslar aynı zamanda sinir hücrelerin beyne ulaşmasını sağlar. Kalp kası da bir çizgili kas olmasına rağmen, isteğimiz dışında çalıştığı için, kalp kası denir.

KAS GERGİNLİĞİ NEDEN OLUR?

Ani hareket, darbe, vitaminsizlik ve yaşanan herhangi bir deformasyon kasların gerginleşmesine ve hareket gücünü kaybetmesine enden olur. Duruş bozukluğu, iltihaplı hastalıklar, şiddetli darbeler, karbonhidratlı besinler, ağır yük kaldırma ve bazı ilaçların yan etkilerinin yanı sıra anksiyete bozukluğu da kas gerginliğine neden olur. Aynı zamanda vücudun 5 saatten fazla aynı pozisyonda durması da kas gerginliğine sebebiyet verir. Bunun en genel örneğini sabahları uyanırken gerilme ihtiyacı sırasında anlayabilirsiniz.  Bu durumlar sonucunda kasın içindeki damarlar hasara uğrar veya kaslarda ödem oluşur. Genellikle sabahları hissedilen bu rahatsızlığa uzmanlarında önerdiği bazı doğal yöntemler vardır.

KAS GERGİNLİĞİNE İYİ GELEN DOĞAL YÖNTEMLER NELERDİR?

Kas ağrılarının nedeni ödem toplama ise buz torbaları bu ağrılara iyi gelen doğal yöntemdir. Ağrının olduğu bölgeye 1 saat aralıklarla 15 dakika boyunca buz torbalarını bekletiniz.

Gergin olan kası yumuşatmanın etkili yollarından biri de zeytin yağı ve nane yağı karışımıdır. Yarım çay bardağı zeytin yağına iki çay kaşığı nane yağı koyun iyice karıştırınız. Masajla ağrının olduğu bölgeye bu karışımı sürünüz. Eğer ağrının olduğu yere ulaşamıyorsanız vücudunuzu zorlamadan birinden yardım isteyin. Yarım saat bekledikten sonra ılık bir duş alınız.

Kas gerginliği ağır yük taşımaktan dolayı ortaya çıkmış ise; ılık suda ıslatılmış bir havlu ile bu ağrıları azaltabilirsiniz. 

Aleo vera içerdiği antioksidan sayesinde vücut ağrılarını dindirir. Aleo vera yaprağındaki jeli çıkartıp içerisine lavanta yağı ekleyin. Ağrının olduğu bölgeye masaj yaparak bu karışımı uygulayın, böylece kaslar gevşemeye başlayacaktır. Bu uygulama sonrası yıkanmak zorunda değilsiniz. 

Birçok çeşidi olan leblebi, nohutun kaynatılıp kavrulmuşundan elde edilir. Güçlü bir kalsiyum kaynağı olan leblebi, hemen hemen her evde bulunur. Sarı leblebi genellikle kuru üzümle beraber tüketilmeyi tercih eder. Uzmanlar gelişime destek sağladığını söyler. Peki Leblebinin faydaları nelerdir? Kavrulmuş leblebi ne işe yarar? Kaç çeşit leblebi vardır? İşte soruların yanıtı:

Nohutun kaynatılıp daha sonra kavrulması sonucu elde edilen leblebi Şeyh Murat Gazi tarafından 1370 yılında keşfedildi. 17. yüzyılda en çok tüketilen kuruyemiş olan leblebi özellikle kış aylarında boza ya da sahlep ile beraber tüketilmeye başlandı. Ülkemizde Çorum’da sıklıkla yapılan kavrulmuş leblebinin çeşitleri bulunmaktadır. İçerdiğinde bol miktarda vitamin ve mineraller mevcuttur. Kavrulduğu esnada bazı özelliklerini kaybetse bile kalsiyum ve lif gibi özellikleri oldukça artar. Özellikle içerdiği lif bakımından sindirime fayda sağlayan leblebi metabolizmayı hızlandırarak kilo vermede yardımcı olur. Ayrıca leblebi kalsiyum deposudur. Vücut sağlığında kalsiyum kemik için vazgeçilmez bir mineraldir. Ülkemiz dışında Asya ülkelerinde sıklıkla tüketilen kavrulmuş leblebi özellikle akşam çayla beraber tüketilen kuruyemiştir. 

KAVRULMUŞ LEBLEBİ NE İŞE YARAR?

Kavrulmuş leblebi özellikle kemik gelişimi için fayda sağlar. Ayrıca kilo vermek isteyenler içinde ideal bir bir besindir. Uzun süre tok kalmayı sağlar. Aynı zamanda vücut enerjisini de yüksek tutar. Kavrulmuş leblebi lif bakımından zengin olduğundan mide ve bağırsakların fonksiyonlarını düzenler. Dozunda tüketildiğinde metabolizmayı düzenler. Ancak aşırıya kaçıldığında bazılarında kabızlığa bazılarında ise ishale neden olur. 

KAÇ ÇEŞİT LEBLEBİ VARDIR?

Nohutun leblebi aşamasında birden fazla çeşidi yapılmaktadır. Sarı (kavrulmuş), beyaz ve şekerli leblebiler en yaygın şekilde tüketilenlerdir. Osmanlı döneminden beridir kültürümüzde yer alan bu besinin çeşitliliğinin bir diğer nedeni de şehirden şehire farklılık gösterir. Bazı yörelerde leblebi; Türk kahvesi, ballı susamlı, çikolatalı, haşhaşlı ve acılısı yapılır. Kuruyemiş olarak tüketilen leblebinin kökeni Çorum şehri olmasına rağmen çeşitliliği Gaziantep’te fazladır. Her Türk ailesinin evinde bulunur. Kavrulmuşu genellikle kuru üzümle beraber tüketilir. Bu ikili kandaki şeker oranını artırır.

LEBLEBİNİN FAYDALARI NELERDİR?

Gün içerisinde bir avuç tüketilen leblebi açlığı gidererek uzun süre tokluk hissi verir. Bu sayede kilo vermek isteyenler için ideal bir besindir. 

Yapılan araştırmalarda bir fincan kavrulmuş leblebinin kötü kolesterol seviyesini azaltığı tespit edilmiştir. Bu sayede inme, felç, kalp krizi ve damar tıkanıklığı gibi rahatsızlıkların yaşanma riski azalır.

İçeriği amino asitler sayesinde vücudun sinir hücrelerinin sağlığını korur. Sinir hücrelerinin fonksiyonlarını artırdığından stres ve depresyon gibi ruhsal hastalıkların yanı sıra uyku düzenine de iyi gelir. Bunun akabinde beynin daha kapsamlı çalışmasını sağlar.

Demir bakımından zengin olduğundan bağışıklığın güçlenmesini destekler. Güçlü olan bağışıklık sayesinde vücudun hastalıklara karşı direnci artar. Aynı zamanda kansızlık gibi ciddi hastalıkların önüne geçer.

Kahvaltıdan sonra bir avuç tüketilen leblebi gün boyu vücudun enerji seviyesini yüksek tutar. Yorgunluk gibi rahatsızlıkların yaşanmasını önler.

Yapılan araştırmalarda kolon kanseri için birebir fayda sağladığı tespit edilmiştir. Kolondaki hücrelerin sağlığını korur.

Bazı uzmanlar böbrek taşlarının düşürülmesi için kavrulmuş leblebi önerir. İçerdiği amino asitler sayesinde böbreklerde taş oluşumu önler olan taşlarında kuma dönüşüp idrar yolu ile atılmasını sağlar.

En güçlü etkisi ise içerdiği kalsiyum oranıdır. Kemik ve kas sağlığını güçlendirerek yaşanan hastalık riskini azaltır.

Halk arasında yeni dünya olarak bilinen malta eriğinin insan sağlığına birçok faydası vardır. Peki malta eriğinin faydaları nelerdir? Malta eriği hangi hastalıklara iyi gelir? Doğada bulunan en iyi A vitamini olan malta eriği hakkında merak edilenleri sizler için derledik. Haberin detayında kan basıncını düzenlemede etkili olan malta eriğine dair her şeyi bulabilirsiniz.

Gülgiller ailesine ait olan malta eriği anayurdu Çin olarak bilinse de yetiştirilmesi ilk kez Japonya’da yapılmıştır. Daha sonralardan Akdeniz ve Avrupa ülkelerinde yaygınlaşır. Ülkemizde Akdeniz Bölgesi’nde yetiştirilir. Malta eriği ağacı yaz kış yeşil kalabilir. Ayrıca bu ağaç yaprak dökmez. Ağaçta yetişen meyve malta eriği, yeşil bir renkten sonra olgunlaştıkça sarı renge dönüşür. Ekşi tatlı karışık bir tada sahiptir. Meyvenin içindeki çekirdekler kaynatılıp suyu tüketildiğinde mide asidini düzenler. Sindirimi rahatlatır. Doğu Asya’da 800’den fazla çeşidi olan malta eriği, şekil olarak küçük armuta benzer. Malta eriği pastalarda ve soslarda kullanılır. Ayrıca malta eriği salata, reçel ve şeker şurubu yapılarak tüketilir. Malta eriği iyice yıkanarak tüketilmesi tavsiye edilir. 

MALTA ERİĞİNİN FAYDALARI NELERDİR?

– Düşük kaloriye sahip olan malta eriği lif ve pektin açısından zengindir. Pektin kolonları yumuşatarak besinlerin daha rahat dışkılanmasını yapar. Bu özelliği sayesinde kolon kanseri gibi riskli hastalıkların önüne geçer. 

– Güçlü bir A vitamini sayesinde göz sağlığını da korur. Vücudun ihtiyacı olan yüzde 50 karşılar. İçerdiği yüksek antioksidan sayesinde gözdeki virüsleri engeller. Göz içindeki vitamin seviyesini dengeler. 

– A vitamini sadece göze değil aynı zamanda vücudun diğer organlarında da fayda sağlar. Yapılan araştırmalarda flavonoidler bakımından zengin olan malta eriği, akciğer ve ağız boşluklarındaki hücrelerin mutasyona uğramasını önler. Böylece tümör ve kanser riskini azaltır. 

– Malta eriği, kan şekerini düşürür. Bu sayede diyabet hastalığına yakalanma riski azalır. Uzmanlarda diyabet hastalarını kan şekerini düzenlemek için malta eriği çayı öneriyor. Bunun için malta eriği yaprakları ya da çekirdekleri kaynatılarak çay hazırlanabilir. Malta çekirdeği insilün ve glikoz seviyelerini düzenler. 

– Kil topraklarında yetiştiğinden demir ve bakır bakımından oldukça zengindir. Demir kan hücrelerini artırır. Demir eksikliği olan kişilerin bol bol tüketmesi tavsiye edilir. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Günde 5 tane malta eriği yiyerek demir eksikliği giderilmiş olur.

– Çin alternatif tıbbında malta eriği yaprakları çekirdekleri ile beraber kaynatılır. Hazırlanan bu su boğazlardaki enfeksiyonu temizler. Güçlü bir balgam söktürücüdür. Ayrıca akciğerlerdeki virüsleri söker atar. 

– Kronik uykusuzluk günümüzde giderek yaygınlaşır. Bu hastalığın önüne geçmek için uzmanlar ilaçlardan önce doğal karışımlar tüketilmesini öneriyor. Rahat bir uyku için gece yatmadan 3 tane malta eriği tüketilmesi yeterli olur. 

– K vitamini bakımından zengin olan malta eriği, kemik ve kas sağlığını güçlendirir. İleri yaşlarda görülen kemik erimesi gibi hastalıkların riskini azaltır.

MALTA ERİĞİ NASIL TÜKETİLİR?

Et kısmı oldukça tatlı olan malta eriğinin kabuğu yumuşak olduğundan kolayca soyulur. Yüksek miktarda A vitamini içerdiğinden yorgunluk ve baş ağrısı gibi rahatsızlıklara fayda sağlar. Uzmanlar özellikle ilkbahardan yaz aylarında geçişte vücut direncinin artması için mango ve portakal ile karıştırılıp tüketilmesi önerilir. Bunun yanı sıra reçeli ve şurubu da yapılarak tüketilebilir. 

Karadeniz mutfaklarında hamsiden sonra vazgeçilmez besin olan karalahananın insan sağlığına inanılmaz faydaları olduğunu biliyor musunuz? Sert yapraklı olan karalahana hem çorba hem de sarması yapılarak tüketiliyor. Peki karalahananın faydaları nelerdir? Karalahana suyu ne işe yarar? Hangi hastalıklara iyi gelir?Besleyici özelliği yüksek olan karalahana hakkında merak edilenleri sizler için derledik.

Turpgiller ailesine ait olan karalahana kalın damarlı yüzeyi geniştir. Kış sebzesi olan karalahana yaprakları lahanaya oranla daha koyudur. Ülkemizde Doğu Karadeniz bölgesinde sıklıkla yetiştirilir. Dünya da ise Uzak doğu ülkelerinden Asyalılar daha fazla yetiştirir ve tüketir. Hem pişirilmiş hem de çiğ olarak tüketilebilen karalahana vitamin ve mineral açısından oldukça güçlü bir besindir. Alternatif tıpta özellikle kemik ağrıları ve sindirim sorunlarında kullanılır. Mutfaklarda kızartması, çorbası ve sarması yapılır. Sumakla beraber tüketildiğinde tadı daha güzel olur. Uzmanlar kişilerin bol bol tüketmesini önerdiği faydalı besinler arasında ilk beşe girebilir. C vitamini bakımından zengin olduğundan kanserli hücrelerin artmasının önüne geçer. Ayrıca kan yapıcı özelliği sayesinde de kansızlık hastalığının önüne geçer. Yapılan araştırmalarda haftada iki defa tüketilen karalahana kasları güçlendirir.

KARALAHANIN FAYDALARI NELERDİR?

Unutkanlık hastalığının temelinde sinir sistemindeki bozukluk ve beyindeki hafıza kısmındaki azalan vitaminlerdir. Bu yüzden uzmanlar özellikle hamilelik evresinden itibaren düzenli olarak K vitamini tüketerek sinir hücrelerinin yenilenmesi konusunda uzmanlar önemli uyarılarda bulunuyor. Karalahana yeşil sebzeler bakımından K vitamini açısından en faydalı olanıdır. Beynin konsantrasyon gücünü artırır. 

Karalahana C vitamini bakımından da oldukça zengin bir besindir. Bu vitamin vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir. Çeşitli sebeplerden ötürü vücutta artan toksinleri temizlemede etkili olan karalahana bu etkisini en fazla suyunda gösterir. İyice yıkanmış karalahanayı kaynatırken suyunu süzüp atmayın bir kavanoza boşaltıp içerisine limon suyu ekleyip günde aç karna bir bardak tüketin. 

Karalahana suyu sadece toksinleri atmakla kalmaz aynı zamanda idrarın kolayca sökülmesini sağlar. Böbrek bezlerinin fonksiyonlarını artırır. Böylece taş ve kum oluşumunu önler. Vücuttaki oksijen hücre sayısını da su sayesinde çoğaltır. Aynı faydayı mesaneye de uygular. Mesanede idrar bırakmadan boşalmasını sağlar.

Vücuttaki kan dolaşımı için potasyum önemli bir maddedir. Aynı zamanda potasyum organların hücrelerinin işlevselliğini de artırır. Düşük potasyumda kan basıncı yükselir. Bu da yüksek tansiyon ev baş ağrısına neden olur. Ancak karalahana bu durum için etkili bir doğal besindir. Karalahana içerdiği potasyum sayesinde kan dolaşımını dengeler.

Göz sağlığındaki en önemli madde beta karotenlerdir. Göz içinde beta karoten ne kadar fazlaysa görme olasılığı da bir o kadar artar. Karalahana beta karoten bakımından zengin besinler arasında yer alıyor. Özellikle katarak oluşumunun önüne geçer. 

Hayvansal gıdalarla beraber kemik iltihaplanmaları, artrit ve kalp hastalıkları artar. Bununla beraber artan kötü kolesterol seviyesi kalp krizi riskine yol açar. Hastalıklar kişinin yaşam kalitesini düşürerek ölüm oranını artırır. Ancak karalahana vücuttaki tüm iltihabı atmada oldukça etkilidir. 

KARALAHANA SUYU NE İŞE YARAR?

Karalahana lifli besinler grubunda yer alır. Bu sayede mide fonksiyonları için fayda sağlar. Uzmanlar özellikle formda kalmak ve fazla ödemden kurtulmak için fayda sağladığını vurgular. 

KARALAHANANIN ZARARI VAR MIDIR?

 İyot emilimi fazla olan karalahana tiroid bezlerini olumsuz etkiler. Bezlerin daha yavaş çalışmasına neden olur. Tüketmek isteyenlerin iyot tuzu ile tüketmesi daha doğru olur. 

Karadeniz mutfaklarında hamsiden sonra vazgeçilmez besin olan karalahananın insan sağlığına inanılmaz faydaları olduğunu biliyor musunuz? Sert yapraklı olan karalahana hem çorba hem de sarması yapılarak tüketiliyor. Peki karalahananın faydaları nelerdir? Karalahana suyu ne işe yarar? Hangi hastalıklara iyi gelir?Besleyici özelliği yüksek olan karalahana hakkında merak edilenleri sizler için derledik.

Turpgiller ailesine ait olan karalahana kalın damarlı yüzeyi geniştir. Kış sebzesi olan karalahana yaprakları lahanaya oranla daha koyudur. Ülkemizde Doğu Karadeniz bölgesinde sıklıkla yetiştirilir. Dünya da ise Uzak doğu ülkelerinden Asyalılar daha fazla yetiştirir ve tüketir. Hem pişirilmiş hem de çiğ olarak tüketilebilen karalahana vitamin ve mineral açısından oldukça güçlü bir besindir. Alternatif tıpta özellikle kemik ağrıları ve sindirim sorunlarında kullanılır. Mutfaklarda kızartması, çorbası ve sarması yapılır. Sumakla beraber tüketildiğinde tadı daha güzel olur. Uzmanlar kişilerin bol bol tüketmesini önerdiği faydalı besinler arasında ilk beşe girebilir. C vitamini bakımından zengin olduğundan kanserli hücrelerin artmasının önüne geçer. Ayrıca kan yapıcı özelliği sayesinde de kansızlık hastalığının önüne geçer. Yapılan araştırmalarda haftada iki defa tüketilen karalahana kasları güçlendirir.

KARALAHANIN FAYDALARI NELERDİR?

Unutkanlık hastalığının temelinde sinir sistemindeki bozukluk ve beyindeki hafıza kısmındaki azalan vitaminlerdir. Bu yüzden uzmanlar özellikle hamilelik evresinden itibaren düzenli olarak K vitamini tüketerek sinir hücrelerinin yenilenmesi konusunda uzmanlar önemli uyarılarda bulunuyor. Karalahana yeşil sebzeler bakımından K vitamini açısından en faydalı olanıdır. Beynin konsantrasyon gücünü artırır. 

Karalahana C vitamini bakımından da oldukça zengin bir besindir. Bu vitamin vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir. Çeşitli sebeplerden ötürü vücutta artan toksinleri temizlemede etkili olan karalahana bu etkisini en fazla suyunda gösterir. İyice yıkanmış karalahanayı kaynatırken suyunu süzüp atmayın bir kavanoza boşaltıp içerisine limon suyu ekleyip günde aç karna bir bardak tüketin. 

Karalahana suyu sadece toksinleri atmakla kalmaz aynı zamanda idrarın kolayca sökülmesini sağlar. Böbrek bezlerinin fonksiyonlarını artırır. Böylece taş ve kum oluşumunu önler. Vücuttaki oksijen hücre sayısını da su sayesinde çoğaltır. Aynı faydayı mesaneye de uygular. Mesanede idrar bırakmadan boşalmasını sağlar.

Vücuttaki kan dolaşımı için potasyum önemli bir maddedir. Aynı zamanda potasyum organların hücrelerinin işlevselliğini de artırır. Düşük potasyumda kan basıncı yükselir. Bu da yüksek tansiyon ev baş ağrısına neden olur. Ancak karalahana bu durum için etkili bir doğal besindir. Karalahana içerdiği potasyum sayesinde kan dolaşımını dengeler.

Göz sağlığındaki en önemli madde beta karotenlerdir. Göz içinde beta karoten ne kadar fazlaysa görme olasılığı da bir o kadar artar. Karalahana beta karoten bakımından zengin besinler arasında yer alıyor. Özellikle katarak oluşumunun önüne geçer. 

Hayvansal gıdalarla beraber kemik iltihaplanmaları, artrit ve kalp hastalıkları artar. Bununla beraber artan kötü kolesterol seviyesi kalp krizi riskine yol açar. Hastalıklar kişinin yaşam kalitesini düşürerek ölüm oranını artırır. Ancak karalahana vücuttaki tüm iltihabı atmada oldukça etkilidir. 

KARALAHANA SUYU NE İŞE YARAR?

Karalahana lifli besinler grubunda yer alır. Bu sayede mide fonksiyonları için fayda sağlar. Uzmanlar özellikle formda kalmak ve fazla ödemden kurtulmak için fayda sağladığını vurgular. 

KARALAHANANIN ZARARI VAR MIDIR?

 İyot emilimi fazla olan karalahana tiroid bezlerini olumsuz etkiler. Bezlerin daha yavaş çalışmasına neden olur. Tüketmek isteyenlerin iyot tuzu ile tüketmesi daha doğru olur. 

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüse karşı başlatılan tedavilerden biri de plazma tedavisi oldu. Ülkemizde de yapılmaya başlanan bu tedavi yöntemi hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık. Hastalığı atlatan insanlardan alınan plazmayla tedavi gören kişilere aktarılır. Peki Plazma nedir? İmmün plazma tedavisi nasıl yapılır? Plazma bağışını kimler yapabilir?

Plazma tedavisi ilk kez 2003 SARS salgını, 2009 H1N1 İnfluenza, 2012 Mers virüs salgınları sırasında uygulandı. Şimdilerde ise koronavirüs için kullanılmaya başlanan plazma uygulaması, özellikle tedavi aşamasındaki hastaların seyri için olumlu etkiler sağladı. Amerika’da yapılan araştırmalarda olumlu sonuç alan bu yöntem ülkemizde de uygulanmaktadır. Kızılay bunun için hastalığı atlatmış kişilerin kan bağışında bulunmalarını rica etti. Plazma tedavisi virüs enfeksiyonu nedeniyle hastanede yatan hastalara terapötik amaçla verilen “pasif bağışıklık transferi” olarak tanımlanır. Yani hastalığı atlatmış kişilerden alınan kanlar tedavi aşamasındaki hastalara verilerek virüse karşı vücut direnci artırılır. Bağışıklık sistemi virüslere karşı antikor üretimine geçer. Ancak çok güçlü olan virüslere karşı bu antikorlar dirençsiz kalır. Hastalığı atlatmış kişilerin plazma hücreleri koronavirüsüne dair daha güçlüdür. Plazma B hücreleri yada plazmositler direnç kazandıkları bu virüse karşı daha güçlü antikor üretir. Plazma hücreleri doğuştan vücutta bulunur. Alınan vitamin ve minerallerle zenginleşir. Diğer vücut hücrelerini de koruyarak gelişime katkıda bulunur. Sıvı halde kan içerisinde vücudun her yerinde bulunur. Bu yüzden kan bağışıyla kolayca elde edilebilir. Böylece hastalığı yenmiş kişiden hastalıkla savaşan kişiye aktarıldığında hızlı bir iyileşme seyrine zemin hazırlayabilir. 

İMMÜN PLAZMA TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Koronavirüs salgınının tedavisi için iyileşmiş hastalardan alınan kanların kritik durumda olan hastalarına aktarılma işlemine immün plazma denir. Hastalığı atlatmış kişilerin kanlarında bulunan antikorlar sayesinde virüse karşı direnç artırılıyor. Süreç şöyle işlemekte; hastalığı atlatmış bir hastanın bağışıklığında bulunan plazmalar antikorların güçlenmesini ve virüsle daha kolay savaşmasını sağlar. Kanda bulunan bu plazmalar tedavi gören hastalara kan olarak aktarılır. Bağışıklığı güçlendirmeye çalışılır. Ancak bu o kadar kolay bir işlem değildir. Çünkü uygun bağışçının herhangi başka bir hastalığı olmaması gerekir. Bu yüzden bazı testlerden geçirilir. Tıpkı kan bağışındaki gibi kişi form doldurur. Uygun olanlardan aferez denilen yöntemle hastanın ihtiyacı olan kadar alınır. İşlem toplamda 45 dakika sürer.

PLAZMA BAĞIŞINI KİMLER YAPABİLİR?

– 18 yaşını doldurmuş ve 60 yaşında olanlardan

– Kadınlarda gebe kalmamış, düşük ya da kürtaj olmamış kişilerde

– Önceden koronavirüs tedavisi görmüş ve tamamen atlatmış olmalı

– Koronavirüs tedavisinden 2 gün sonra yapılan teste koronavirüsün negatif çıkanlarda

– Tedavisi bitmiş üzerinden 14 gün geçmiş kişilerden alınabilir.

Yemeklerin yanında limon sıkıp salata olarak tüketilen dere otunun aslında insan sağlığına birçok faydası vardır. Asya kökenli olan dere otu aynı zamanda yoğurt ve sarımsakla tüketilerek zayıflamaya yardımcı olur. Güçlü kokuya sahip olan dere otu hakkında merak ettiklerinizi sizler için araştırdık. Peki Dere otunun faydaları nelerdir? 1 hafta boyunca dereotu tüketirseniz ne olur? İşte soruların yanıtı:

Yemeklerde ve salatalarda kullanılan dere otunun hem yaprak hem de tohum şeklinde tüketebilirsiniz. Yüzyıllar boyunca bu ot bitkisel tedavide kullanılmıştır. Özellikle eski Mısırlıların bu otu parfüm ve kozmetik ürünlerin yapımında kullanıldığı biliniyor. Eski Yunan tarihinde ise savaşta yaralanan askerlerin yaralarını iyileştirmek için kullanılırmış. Uzmanlar bu faydalı otun yararlarını anlamak için bir hafta boyunca düzenli tüketilmesi gerektiğini öneriyor. Ülkemizde genellikle dere otu kurutularak tüketilir. Maydanozgiller ailesine ait olan dereotu Bir kültür bitkisidir. Kendiliğinden yetişen dere otu tadı ve kokusu sayesinde cacık ve et yemeklerinde sıklıkla kullanır. Bazı yörelerde yağı çıkartılarak kullanılan dere otu içerdiği uçucu yağlar sayesinde vücuttaki toksinleri temizler. Anavatanı Asya olan dere otunun iki çeşidi bulunmaktadır. Yabani ve bahçe olan dere otunun ayrımı iyi yapılmalı aksi halde yabani dere otu zehirlenmelere yol açar. Ege mutfağında yemeklere hoş koku versin diye taze taze üzerlerine atılır.

DERE OTUNUN FAYDALARI NELERDİR? BİR HAFTA BOYUNCA DERE OTU TÜKETİRSENİZ NE OLUR?

Yapraklarının ucunda uçucu yağ içeren bu ot safra ve sindirimdeki sıvı oranını artırır. Aynı zamanda bağırsaklardaki peristaltik maddeleri de hareketlendirerek kabızlık gibi rahatsızlıkların riskini azaltır.

Flavonoidler ve B vitaminleri sinirlerdeki hücreleri azaltarak vücudun sakinleşmesini sağlar. Bu özelliği sayesinde melatonin hormonun daha fazla salgılanmasını sağlar ve gece uykularını düzene sokar. 

Dere otunun içerisindeki kalsiyum sütteki kalsiyum oranından daha fazladır. Bu özelliği sayesinde kemik gelişimine 2 kat daha faydası olan bu otu uzmanlar özellikle gelişim çağındaki çocukların ve hamile kadınların tüketmesi gerektiğini önerir.

Yapılan araştırmalarda akarsulara yakın yetişen dereotunun antidepresan ve analjezik maddeler bakımından oldukça zengin olduğu tespit edilmiştir. Bu özelliği sayesinde dereotu depresyon gibi rahatsızlıklarda doğal ilaç olarak kullanılmıştır.

Dereotu aynı zamanda kandaki insülin değerlerini de düzenlediğinden şeker hastalarının rahatlıkla tüketebileceği besinlerden biridir.

Dereotunun kadınlara da oldukça faydası vardır. Özellikle ay başında yaşadıkları sancılara iyi gelen dereotu aynı zamanda bu ayn döngüsünü düzenler ve iltihaplı hücreleri de bu yolla atmalarında yardımcı olur.

Eski çağlarda dezenfekte ilacı olarak kullanılan bu ot vücuttaki tüm mikrobu bir hafta boyunca vücuttan idrar yolu ile atar. 

Ağız ve diş sağlığını koruyarak, ağız kokusu ve diş iltihaplanmalarını da önler. Özellikle düzenli tüketildiğinde dişleri beyazlatır.

DERE OTU NASIL TÜKETİLİR?

Dere otunu isterseniz çiğ bir şekilde tüketebilirsiniz. Üzerine limon ve tuz döktüğünüz de  iltihap söktürücü etkisi oluşturur. Ya da kurutulmuş dere otu yapraklarını çay gibi demleyebilirsiniz. Günde bir barda bu çaydan içerseniz uykunuzu düzenlersiniz. Çorbalarınıza ve yemeklerinize hem lezzet hem de şifa olarak katabilir.

Tam bir protein ve lif zengini olan barbunya bağışıklıktan tutunda sindirim sistemindeki birçok hastalığın yaşanmasını engeller. Kırımızı et tüketemeyenler içinde ideal bir besindir. B vitamin kompleksi de içeren barbunya hakkında tüm merak edilenleri sizler için derledik. Ancak aşırı tüketildiğinde de migren gibi hastalıkları artırır. Peki Barbunyanın faydaları nelerdir? Barbunya hangi hastalıkları önlüyor?

Görünüş olarak fasulyeye benzeyen ancak tat olarak tamamen farklı olan barbunya İtalya, İspanya, Türkiye ve Yunanistan’da çokça tüketilir. İlk kez Antik Yunan’da yetiştirilen ve geliştirilen barbunya Roma fasulyesi olarak da adlandırılır. Lif bakımından zengin olan bu besin diyet uzmanlarının hastalarına hazırladıkları listelerde yer alır. Yağ oranı az, protein bakımından ise zengindir. Bir tabak barbunya vücudun ihtiyacı olan proteinin yüzde 50’sini karşılar. Bu bakımdan et tüketmeyi sevmeyen kişiler için de oldukça ideal bir besindir. Baklagiller ailesinden olan barbunya özellikle kış aylarında sıkla tüketilir. Yapılan araştırmalarda emzirme ve hamilelik dönemlerindeki kadınların sıklıkla tüketmesi gereken besinler arasında yer alır. Meksika gibi dünya mutfağını oluşturan ülkelerde sıklıkla tüketilen barbunya düz mor renkte bulunur. Cranberry olarak geçen bu fasulye ile ülkemizde yetiştirilen barbunya ayı tada ve besin değerlerine sahiptir. Görüntü olarak fasulyeye çok benziyor. Ancak besin değerleri fasulyeden daha yüksektir. 

BARBUNYANIN FAYDALARI NELERDİR?

Yapılan araştırmalarda barbunyanın kanser hücrelerinin oluşumunun engellediği ortaya çıkarılmıştır. Özellikle kolon kanserinde etkili olan barbunyayı uzmanlar ailesinde kanser öyküsü olan kişilerin tüketmesi gerektiğini vurguluyor. 

Kötü kolesterolü düşürerek kalp sağlığını korur. İçerdiği doymamış yağ asitleri sayesinde özellikle damarlardaki iltihaplanmayı sıfıra indirir. Böylece inme ve kalp krizi gibi ciddi problemlerin yaşanma oranını azaltır. 

–  Beyin sağlığı için vücudun günlük en az yüzde 70 B1 vitaminine ihtiyacı var. Bu vitamin beyinin konsantre gücünü artırarak hafızayı güçlendirir. Bu bakımdan hamilelik ve ergenlik dönemlerinde tüketilmesi tavsiye edilen besinlerin ilk sırasında yer alır.

Barbunya hem protein hem de demir bakımından zengin olduğundan et yemeyenler için ideal bir besin kaynağıdır. Doğumu yaklaşan veya adet dönemindeki kadınların da tüketmesi tavsiye edilir. 

Manganez güçlü bir antioksidandır. Bu madde aynı zamanda vücuda enerji verir. Bu iki özelliğe sahip olan barbunya vücudun gün boyu enerjik ve dinç olmasını destekler. Hücrelerin enerji üretmesini de sağlayarak yaşlanma gibi durumları azaltır.

Yeterli miktarda tüketildiğinde sindirim sistemindeki lif oranını artırarak zayıflamaya yardımcı olur. Bunun yanı sıra mide ve bağırsakların toksin tutmasını önleyerek idrar yolu ile atar. 

Vitamin deposu olan barbunya kemik gelişime katkı sağlar. Özellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan kemik hastalıklarının riskini azaltır. Genetik ya da sonradan görülen romatizmaya da iyi gelir. 

Güçlü antioksidan özelliği sadece enerji sağlamaz aynı zamanda böbreklerde oluşan kum ve taş oluşumunu önler. Oluşmuş olan kum taşın ise kısa sürede ağrısız bir şekilde vücuttan atmaya yardımcı olur. 

Yüksek miktarda demir içeren barbunya, hamilelik döneminde de tüketilmesi tavsiye edilir. Özellikle anne karnındaki bebeğin gelişimini destekler. Ayrıca folat içeren barbunya hamilelik dönemindeki kadınlara ek gıda sağlar. Doğum kusurlarını azaltır. DNA’nın hatasız gelişimine yardımcı olur.

Tırnakların kırılmasını önler. Cilt sağlığını güçlendirir. Hücreleri yenileyerek pürüzsüz bir cildin oluşmasını destekler.

ZEYTİNYAĞLI BARBUNYA NASIL YAPILIR? işte en basit tarifi ile…

Yüksek lif sayesinde erken doygunluk hissi verir. Ayrıca kalorisi düşük olduğundan zayıflamak isteyenlerin diyet listelerinin ilk sıralarında yer alır. 

Yaşlanmayı geciktirmenin yanı sıra cilt içinde ideal bir besindir. Hem tüketilerek hem de maskeleri yapılarak kullanılan barbunya dermis tabakasının pürüzsüzleşmesini sağlar.

BARBUNYANIN ZARARI VAR MIDIR?

İyice pişirilmediğinde içeriğindeki organik asitler toksinlenir. Zehirlenmeye zemin hazırlar. Bunun yanı sıra vücuttaki iltihap ve ödemi artırarak gut ve migren hastalıklarına neden olur. Aşırı tüketildiğinde sindirimi hızlandırarak hazımsızlık, şişkinlik ve gaz sıkışması yaşanabilir.

Sıvı bakımından diğer besinlere oranla en zengini olan salatalık, vücudun ihtiyacı olan toksin atma ve hücreleri yenilemede de oldukça etkilidir. Uzmanların özellikle mevsim geçişlerinde tüketiminin artırılmasını önerdiği salatalık, vücut ısını da kontrol eder. A vitamini bakımından zengin olan salatalığa dair merak edilen her şeyi derledik. Peki Salatalığın faydaları nelerdir? 1 hafta boyunca salatalık yerseniz…

Serinletici ve rahatlatıcı etkisinin yanı sıra içerdiği mineraller sayesinde tüketilen favori sebzelerden biri salatalıktır. Hıyar olarak da bilinen salatalığın insan sağlığına saymakla bitmeyen faydaları vardır. Bunların başında vücudun sıvı oranını dengeleme gelir. Hindistan’da yetiştirilen burada yüzyıllar önce tüm dünyaya yayılan salatalık tıbbı ve kozmetik alanlarda kullanılmıştır. Bol sulak alanlarda rahatça yetişen salatalık, bazik su özelliğine sahip nadir besinlerde. Bu bazik su maddesi içerdiği antioksidan sayesinde bakterileri yok eder. Pantotenik asit kaynağı olan salatalık bakır, potasyum, manganez, C vitamini, magnezyum, biotin ve B1 vitaminlerini barındırır. Aynı zamanda  fosfor ve folik asit bakımından zengin olan salatalık konusunda bazı uzmanlar uyarıda bulunur. Besin değeri yüksek olmadığından yan etkilerinin de olacağı mevcuttur. 

SALATALIĞIN FAYDALARI NELERDİR?

Yüzde 95 oranda sudan oluşan salatalık toksin atmada oldukça etkilidir. Özellikle diyet listelerinin ilk sıralarında yer alan salatalık kilo vermede de yardımcı olur. Uzmanlar kıştan ilkbahara geçerken tüketilmesini tavsiye ettiği besinler arasındadır. Vücudun sıvı oranını dengeleyerek, vücudu mevsim değişikliğine hazırlar.

İçeriği çözücü asitler sayesinde diş aralarındaki enfeksiyonu ve tükürükteki bakterileri yok eder. Böylece ağız kokusuna neden olan durumları azaltır. Salatılık aynı zamanda mide asidini ve sıvısını dengeleyerek yanma ekşime gibi şikayetlerin yaşanmasını önler.

Kemik ve kaslarda biriken toksinler zamanla tendonlara zara verir. Bu da şiddetli kemik ve kas ağrılarına neden olur. Salatalık içerdiği silis maddesi sayesinde kemik ve kas dokularını yenileyerek deforme olmalarını engeller.

Vücudun hastalıklara karşı günlük B ve C vitamini alması gerekir. İki adet salatalık vücudun günlük ihtiyacı olan bu vitaminleri sağlayabilir. 

– En etkili idrar söktürücüdür. Sindirim problemlerinin yaşanmasını önlemede etkili olan salatalık, zengin lif içeriği bakımından şişlik ve kabızlığı engeller. Böbrek üstü bezlerinin çalışmasını destekler. Böylece enfeksiyon kapma oranını azaltır.

Mevsim geçişlerinde vücudun sıvı dengesini sağlayarak ısı oranını ayarlar. Terleme gibi günlük yaşam kalitesini olumsuz etkileyen durumların yaşanmamasını sağlar. Ayrıca tırnak ve saç bakımından da etkilidir. Saç derisindeki hücreleri kuvvetlendirmede etkili olan salatalık tırnakların kırılmasını engeller.

SALATALIK YEMENİN YAN ETKİLERİ

Kabuğundaki yüksek toksinler zehirlenmeye sebebiyet verir. Uzmanlar özellikle tadı acımsı olan salatalıkların cilt alerjilerine neden olabileceği konusunda uyarıyor. 

Çekirdeğinde bulunan cucurbitin adı verilen madde idrar söktürücü özelliğine sahiptir. Ancak salatalık aşırı tüketildiğinde vücuttan daha fazla sıvı atmaya neden olur.

C vitaminine sahip salatalık antioksidan özellik gösterir. Fakat bir hafta boyunca çok fazla tüketilen salatalığın bu özelliği oksidan etkisi göstermeye başlar. Bu da vücuttaki serbest radikallerin çoğalmasına sebebiyet verir. 

Potasyum oranı yüksek besinlerden biri olan salatalık çok tüketildiğinde böbreklerin hızlı çalışmasına neden olur. Bu da ishal ve karın ağrısı gibi rahatsızlıkların riskini arttırabilir.

Salatalık vücuttaki sıvı oranını yükselttiğinde diğer organlara olduğu gibi kalbe de zarar verebilir. Kan oranındaki sıvıyı artıran salatalık kalbin fazla kan pompalamasına neden olur. Bu da baş ağrısı ve nefes almada zorluk çekme gibi belirtilerle kendini gösterir.

Yapılan araştırmalarda polen, karpuz, papatya çayı, muz ve ayçekirdeğine alerjisi olan kişilerin salatalığa da alerjileri olduğu ortaya çıkmıştır. Fakat kişilerde salatalığın yaptığı alerji etkileri ilk başlarda gözle görülmez. İlerleyen zamanlarda cilt döküntüleri, ağız içi yaralar ve göz kızarıklıkları ile ilerlemeye başlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında bahsettiği mitonami hastalığına dair her şeyi sizler için araştırdık. Psikolojik rahatsızlıkların en korkunçlarından bir mitomani yani yalan söyleme hastalığıdır. Bu hastalar toplumda yer edinmek için sürekli yalan söyler. Peki mitomani yalan söyleme hastalığı nedir? Mitonami hastalığını tetikleyen durumlar nelerdir? İşte yanıtları…

Modern çağın yaygın hastalıklarından biri olan mitomani durduk yere yalan söyleme ihtiyacı olan insanlarda ortaya çıkar. Zamanla bu durumu alışkanlık haline getirirler. Hastalığın en korkunç yanı ise hasta attığı bütün yalanlara inanıyor. Bu hastalığın akabinde kişide davranış bozukluğu ortaya çıkar. Bu hastaların çoğu hasta olduklarının farkında değillerdir diğer çoğunluk ise hasta olduğunu kabul etmez. Uzmanlar hastalığın en riskli zamanın ise durmadan yalan söyleyen ve artık bu yalanlara inanmayan birileri olmadığını fark etmesiyle hastaların intihara kalkışmaları olduğunu belirtiyor. Yapılan araştırmalarda dünya genelinde 4 kişiden iki kişide bu hastalık var. Tüm psikolojik hastalıkların temelinde olduğu gibi bu hastalıkta çocukluk evresinde bastırılmış duyguların tetiklenmesiyle ortaya çıkar. Kişinin yaşı ilerledikçe olmayan başarı ya da olaylarla toplumda yer edinmeye gayret eder. Yapılan bazı araştırmalarda bu hastalığın çoğunluğunu beyaz yakalı olarak bahsedilen iş dünyası ve siyaset dünyasından kişilerin oluşturduğu ortaya çıkarılmıştır. 

MİTOMANİYİ TETİKLEYEN DURUMLAR NELERDİR?

Çocukluk döneminde çevresindeki insanların yalan söylemesi,

Bilinç altına yerleşen çocukluk travmaları,

Aşağılanmaktan korkmak,

Birileri tarafından onaylanmak isteği,

Doğru söylediği zamanlar sözüne inanılmaması gibi durumlar hastalığı tetikliyor.

MİTOMANİ HASTASI NASIL TEŞHİS EDİLİR?

Yalanda ısrar eder.

Yalanı ortaya çıkmasına rağmen pişman olmaz.

Söylediği yalanlara kendisini inandırması,

Hiçbir getirisi olmamasına rağmen sürekli yalan konuşması,

Yalanı ortaya çıkınca sert tavırlar sergilemesi gibi durumlara sahip olan kişi hastalıklı yalancıdır. 

MİTOMANİ HASTALIĞI NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Mitomani hastasına öncelikle yalancısın demekten ziyade hasta olduğunu kabullendirmek gerekir. Bu kişileri ikna ederken sakin olmak çok önemlidir. Psikolog klişe bir durum fakat hastanın çocukluk anılarını dinleyerek tedaviye başlar. Tedavi boyunca doktor hastanın yakınlarıyla da konuşur. Çünkü nüksetmeye meyilli bu rahatsızlık ciddi sorunları da beraberinde getirebilir. Dünya genelinde bu hastalığa sahip kişilerde başka psikolojik rahatsızlıklar tetiklendiği için hastaneye yatırılır.