Şunun için etiket arşivi: Sağlık

Narenciye olarak da anılan turunçgiller genellikle Akdeniz ülkelerinde yetişir. Sarı ya da turuncu renkteki meyvelerdir. C vitamini bakımından zengindir. Vücut için güçlü bir ek takviyedir. Özellikle virüs sonrası yaşanan hastalıklar için doğal ilaç olarak kullanılır. Peki Turunçgiller hangi meyvelerdir? Turunçgillerin faydaları nelerdir? Sizler için tüm bu soruların yanıtlarını araştırdık.

Ilıman iklimlerde ağaçlarda yetişen meyvelere narinciye ya da turunçgil denir. Meyveler genellikle sarı ya da turuncu renkte oldukları için bu isimle anılırlar. C vitamini bakımından zengin olan bu meyveler; portakal, mandalina, turunç, greyfurt ve limondur. Dünya üzerinde Brezliya, İtalya, Meksika ve İtalya gibi ülkelerle turunçgil yetiştiriciliği oldukça fazladır. Ülkemizde bu iklim kuşağında olduğundan özellikle Mersin ve Adana illerinde yetiştiriciliği fazladır. Bunun yanı sıra tüm kıyılarda turunçgil yetiştiriciliği yapılır. Bu ağaçların genel özelliği yaprak dökmez ve uçucu yağ içerir. Yaprakları yumuşak ve parlaktır. Çanak ve taş yapraklar da meyveler yetişir. İçeriğindeki esans sayesinde etrafa hoş koku bırakırlar. Genel itibariyle tatları ekşidir ancak olgunlaştıkça bazılarının tatları tatlı olur. Ayrıca içeriklerinde yüksek miktarda C vitamini vardır. Turunçgillerin tamamı besin olarak tüketilir. Bunun yanı sıra ise kozmetik sektöründe de kullanılır. Yetiştikleri ağaç bilim literatüründe “Citrus” olarak bilinir. Uzmanlar özellikle artan virüslere karşı bu meyvelerin tüketiminin artırılmasını öneriyor. 

VİRÜSLERE KARŞI C VİTAMİNİ!

Kovid 19 yani koronavirüsü vücutta adeta ağır tahribe neden olur. Şimdiye kadar insan vücuduna büyük oranda zarar veren tek grip virüsü denilebilir. Solunum yoluyla vücuda giren ve adeta burada yaşam alanı gibi çoğalmaya başlayan kısa sürede solunum sıkıntısı ve akabinde solunum yetmezliğiyle ölümlere yol açar. Ancak uzmanlar bu virüse dair birçok araştırma yaptı. Bunlardan en önemlisi ise C Vitamini oldu. C vitamini bilindiği gibi insan sağlığı için vazgeçilmez vitamin grubudur. Organların işleyişinden vücut sistemlerine kadar fayda sağlayan C vitamini özellikle hücrelerin yenilen yapılanması için etkin bir rolü vardır. Bu sayede koronavirüs salgının önüne geçmek için yapılan araştırmalara dahil edilmiştir. Uzmanlar kişinin günlük alacağı 50 – 100 gram arası C vitamini takviyesinin doğal ilaç gibi vücudun kendini yenilemesine yardımcı olabileceğinin altını çiziyor. Virüs akciğerlerin iflasına neden olduğundan C vitamini bu sorunun giderilmesinde de yarımcı oluyor. Akciğerdeki hücrelerin virüs dolayısıyla yaşadıkları olumsuz etkilerini azaltıp daha dirençli hale getirir. Bununla beraber uzmanlar su takviyesinin de önemli olduğunu vurguluyor. C vitamini çoğunlukta turunçgillerde bulunur. Bu meyvelerde sıvı bakımından zenginlerdir. Bunlara ek günde 2.5 litre su da tüketildiğinde virüsün vücuttan atılma hız yükselir.

TURUNÇGİLLER HANGİ MEYVELERDİR? TURUNÇGİLLERİN FAYDALARI NELERDİR?

PORTAKAL

Turunçgiller arasında en yüksek C vitaminine sahiptir. Portakal ağaçları en fazla 10 metreye kadar uzar. Yaprakları serttir. Önce çiçek sonra meyve çıkartır. C vitaminin yanı sıra kalsiyum, potasyum ve magnezyum maddelerini içerir. Kış aylarında azalan bağışıklık sistemini güçlendiren portakal, üst solunum yolları hastalıklarını önler.

MANDALİNA

Yüzyıllardır bilinen en etkili alternatif ilaçtır. Mandalinalar çekirdeksiz ve çekirdekli olarak ikiye ayrılır. Yüksek derecede antioksidan içerir. Yapılan araştırmalarda mandalinanın kanserli hücrelerin tedavisinde etkili olduğu gözlemlenmiştir. Bunun yanı sıra sindirim hastalıklarını önler. Bağırsak florasını dengeler. 

GREYFURT

Anavatanı Batı Hint Adaları olan greyfurt acı tadı yüzünden oldukça tercih edilmez. Ancak ilaç sanayisinde ham madde olarak kullanılır. Görünüş olarak portakala benzese de içeriği yüksek antioksidan sayesinde kırmızıdır. Greyfurt aynı zamanda lif ve protein bakımından da zengindir.

LİMON

Sarı renkte olan limon, faydaları saymakla bitmez. Kalp ve damar hastalıklarına fayda sağlar. Kandaki kolesterol seviyesini düşürerek damarların sertleşmesini önler. Soyulmuş limon günlük C vitaminin yarısını karşılar. Böbreklerde taş kum oluşumunu önler. Karaciğer fonksiyonunu artırarak vücudu toksinlerden arındırır. 

BERGAMOT

Bitki olmasına rağmen turunçgiller ailesine mensuptur. Ülkemizde Adana ve Hatay’da yetiştirilir. Bu bitkiden elde edilen yağ ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanılır. Sinir hücrelerini sakinleştirir. Mikropları temizler.

KAMKAT

Kumkat olarak da bilinen meyvenin kabuğu soyulmadan tüketilebilir. Oldukça tatlı bir tadı vardır. Kas ve doku oluşumundaki hücreleri güçlendirerek yenilenmelerini sağlar. Bu yüzden kırışıklık ve yaşlanmayı önler. Portakalın küçük haline benzetilir.

Sürekli değişen duygu durumunuza bir anlam veremiyorsanız bir psikologa görünmenizde fayda var. Çünkü borderline kişilik bozukluğu olabilirsiniz. Genellikle ergenlik döneminde başlar ileri yaşlarda kalıcı hale gelir. Peki, borderline kişilik bozukluğu nedir? Sizler için borderline yanı sınırda yaşanan kişilik bozukluğunun belirtilerini araştırdık. İşte borderline kişilik bozukluğu olduğunuzu gösteren işaretler…

Borderline kişilik bozukluğu diğer psikolojik rahatsızlıklarla aynı belirtileri gösterdiğinden teşhis edilmesi zor bir hastalıktır. Bipolar ve depresyon gibi hastalıklar haftalar hatta aylarca sürer. Fakat borderline yani sınırda kişilik bozukluğu bir iki saat yoğun bir şekilde devam eder. Kaygı ve öfke gibi duyguların tetiklediği bu rahatsızlık hastanın kendine zarar vermesine kadar ilerleyebilir. Bu hastalık erkeklere oranla kadınlarda 2 kat daha fazla görülür. Nedeni ise kadınlarda sık değişen hormonlardan kaynaklıdır. Hasta zihnindeki duygu durumunun akışını kontrol edemez. Bu da onu ani değişen duygulara sürükler. İlişki kurdukları insanlara öyle bir bağlanırlar ki en ufak bir kırgınlıkta dünyaları başlarına yıkılmış gibi hissederler. Uzmanlar bu tarz hastalara karşı bu yüzden hassas davranılması gerektiğini vurgular. Çünkü bu insanlarda nefret ve sevgi aniden ortyaa çıkabilir. 

BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞUNUN SEBEPLERİ NELERDİR? 

Borderline kişilik bozukluğuna sahip kişiler sürekli terk edilme duygusunu hisseder. İstedikleri bir durum olmayınca ya da sinirlenince krizler geçirebilir. Bu durum genellikle çocuklukta ebeveyn sevgisi eksikliği yaşamış kişilerde görülür. Çünkü çocukluk çağlarında sahiplik hissetmeyen kişiler hep bir yerlerde bir şeylerin eksik ve yanlış gittiğini düşünür. Bu herkes de aynı değildir. Hastalık her zaman anne ya da babasını kaybetmiş çocuklarda görülmez. Bazı çocuklar ise anne ve babasının kardeşine daha çok sevgi gösterdiğini düşünür ve bu hislere kapılabilir. Borderline kişi ya bir kişiyi çok sever ya da sürekli farklı insanlar çevresinde görmek ister. Düzensiz bir sosyal çevresi olan borderlineler güvensizlik duygusu oluştururken bir diğer borderline hastası ise tek kişiye bağlanarak kimseye güvenmez. Tüm bu farklı ayrıntılar kişilerin bilinçaltına yerleştirdikleri kodlarla ortaya çıkar. 

BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU OLDUĞUNUZU GÖSTEREN İŞARETLER

Zihin duygu akışını kontrol edemediğinden duygularda ani yükselmeler ve inişler meydana gelir.

Bir anda kişi kendini her şeyden soyutlarken belli bir dönem tamamen sosyal görünür. 

Kalabalık ortamlara girmeyi sever fakat en fazla bir saat kalır. Çünkü bir süre sonra ortamda beğenilmeme korkusu yaşayarak kaçmak ister.

Ani değişen duygular aile, arkadaş ve çevreye karşı davranışlarını da etkiler. Çok güvenip ve sevdiği kişiye birden güvensizlik hissetmeye başlar. Bu hastaların korktukları tek durum terkedilmektir. 

Hasta birden bire kendini alışveriş yaparken ya da araba kullanırken bulabilir.

Beyindeki sinirler hasara uğradığından bu hastalar bir süre sonra gerçeklik algısını yitirirler.

BORDERLİNE TEDAVİSİ VAR MIDIR? 

Borderline kişilik bozukluğuna sahip kişileri uzman doktor hayata kazandırmak için grup terapileri uygular. Ancak bu tedavi ile hasta zihinsel olarak toparlanmadığında uzman doktor ağır vakalı psikolojik tedavi gören kişilere yapılan bilişsel davranış terapisini dener. Hastanın intihar teşebbüsünde bulunmaması içinde doktor bazı sakinleştirici ilaçlar verir.

Ekzema; alerji, stres, kimyasala maruz kalma sonrasında ciltte görülen bir deri hastalığıdır. En temel belirtiler arasında ciltte yoğun kuruluk bulunur. Bunun dışında kaşıntı, pul pul görüntü, kabarcık, kızarıklık, saç derisinde kepek oluşumu gibi belirtiler de oluşabilmektedir. Egzama olarak bilinen cilt hastalıkları şunlardır;

  • Atopik Ekzema
  • Kseroitk Ekzema
  • Kontakt Ekzema
  • Numuler Ekzema
  • Allerjik Ekzema

EKZEMA TEDAVİSİ NASIL UYGULANIR?

Egzamanın oluşumunun nedeni tespit edilerek tedavi uygulanmaktadır. Kimyasallar nedeniyle oluşan ekzema için düzenli kullanılan kimyasallar yerine cilt dostu ve organik ürünlerin kullanılması önerilmektedir. Özellikle sabun, dezenfektan, deterjan gibi kimyasallar cilt bariyerinde hasar oluşturmaktadır. Eğer egzamanın nedeni alerjik ürünlerse bu ürünler tespit edilmelidir. Egzama oluşumunda genetik etkenler de sebep olabilmektedir. Egzamadan korunmak ve etkilerini en aza indirmek için dikkat edilmesi gereken bazı durumlar bulunmaktadır. Bunlar;

  • Ekzemanın olduğu bölgeler kaşınmamalıdır.
  • Mevsime göre mümkünse her gün ılık duş alınmalıdır. Egzamanın olduğu bölgeler tamponlama şekliyle kurulanmalıdır.
  • Stres ve kaygı oluşturan durumlardan kaçınılmalıdır.
  • Temizlik yaparken, kimyasala temas edilmemeli ve eldiven kullanılmalıdır.
  • Egzamanın olduğu bölümde hekim tarafından önerilen kaşıntı veya nemlendirici kremler kullanılmalıdır.
  • Pamuklu giysiler giyilmeli yünlü veya polar kıyafetler doğrudan cilde temas halinde olmamalıdır.
  • Günlük su tüketimine dikkat edilmeli ve minimum su miktarı kadar tüketim yapılmalıdır.
  • Tüm vücudun duş sonrasında nemlendirilmesi gereklidir.
  • Beslenme ve diyet programı uygulanmalı ve alerjik malzemelerden uzak durulmalıdır.
  • El ve saç temizliğinde kullanılan zararlı kimyasal içerikli ürünler yerine doğal ve hekim tarafından önerilen ürünlerin kullanımına özen gösterilmelidir.
  • İçinde bulunulan ortam gün içerisinde oldukça sık havalandırılmalıdır.

EKZEMA TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Ekzema birçok nedenden kaynaklanabilen bir cilt rahatsızlığıdır. Etkili tedavi yönteminin belirlenebilmesi için temel neden araştırılmalıdır. Kronik bir rahatsızlık olduğundan doğrudan bir tedavisi bulunmamaktadır. Bu durum egzamanın kaynakladığı nedene göre değişebilmektedir. Ekzema tedavi yöntemleri genellikle semptomları azaltmak veya engellemek amacıyla yapılmaktadır. Ciltteki kuruluk olarak karşılaşılan egzamanın tedavisinde alerjik reaksiyon oluşturan maddeler tespit edilmektedir. Ardından kuruluğu önlemek için cildin yapısına uygun nemlendirici kremler kullanılmaktadır. Egzamanın durumuna ve hastanın yapısına uygun olacak şekilde doktor kontrolünde kortikosteroidli ilaçlar ve merhemler önerilebilmektedir. Cildin yüzeyinde daha derin hasarlar oluşturmamak ve semptomların ağırlaşmaması amacıyla kaşıntıyı önleyici merhemler de tavsiye edilmektedir. Bu hastalığa konulan teşhise göre beslenme düzeninde değişiklik yapmak gerekli olabilmektedir.

EKZEMA TEDAVİSİ FİYATLARI 2022

Ekzema tedavisi fiyatları 2022 yılı için belirleme yapmadan, öncelikli olarak ekzema tanısının konulması gereklidir. Alerji veya cildiye uzmanı tarafından bu teşhis konulabilmektedir. Konulan teşhise uygun olacak şekilde tedavi yöntemi belirlenmektedir ve işlem ücretleri ancak bu şekilde belirlenebilmektedir. Uygulanan tedavi yöntemi için sadece merhem uygulaması olacaksa muayene ücreti, gerekliyse test ücreti ve ilaç ücreti tedavi fiyatlarını oluşturmaktadır. Bu kapsamda hizmet alınan doktor ve hastane ücretleri de fiyatlar üzerinde değişiklik oluşturabilmektedir.

EKZEMA TEDAVİSİNDE UZMAN DOKTORUN ÖNEMİ

Ekzema tedavisi için uzman bir hekim ile ilerlenmesi oldukça önemlidir. Cillte meydana gelebilecek derin hasarlardan korunmak ve etkin bir iyileşme için doğru tedaviyi uygulayabilecek uzman seçimine de dikkat edilmesi gereklidir. Cilt yüzeyinde uygulanan tüm işlemler doğrudan göründüğü için bu kapsam dikkatli olmakta fayda bulunmaktadır. Cildin iyileşmesi için gerçekleştirilen her uygulama ciltte uzun süreli yıkımlara da neden olabilmektedir. Alanında uzman Prof. Dr. Evren SARIFAKIOĞLU alanında önde gelen güvenilir hekimler arasındadır. Uzmanlaştığı konular hakkında e detaylı bilgi almak amacıyla dermoankara.com adlı siteyi ziyaret edebilirsiniz.

En eski çağlardan beri tüketilen besinlerden biri olan soğanın beyazın yanı sıra yeşil ve mor renkleri de bulunur. İçeriğindeki sulfosid madde sayesinde mor rengini alan mor soğan antioksidan bakımından oldukça zengindir.Alternatif tıp uzmanları özellikle sütle beraber kaynatılıp tüketildiğinde üst solunum hastalıklarına doğal ilaç olduğunu vurguluyor. Mor soğanın faydaları nelerdir?

İnsanlık tarihiyle neredeyse aynı olan soğan önceleri zambakgillere mensup olduğu iddia edilmişse de yapılan araştırmalarda soğanın koku ve tadı bakımından başlı başına bir tür olduğu kanısına varılmıştır. Toprağa gömülen tohumların toprak altına büyümesinden dolayı soğan yetiştiği toprağın tüm özelliğini alır. Bu sayede güçlü maddeler içerir. Beyaz, yeşil ve mor soğanın yanı sıra arpa soğan tarzında da boyutuna göre çeşitleri vardır. Besin olarak tüketilen soğan aynı zamanda alternatif tıpta ve bilimsel tıpta da ilaç yapımının ham maddesinde kullanılır. İltihap temizlemede etkili olan soğan çeşitleri arasında antioksidan bakımından en zengini mor soğandır. Mor soğan vücutta ödem tutmaz. Serbest radikal hücreleri de kısa sürede vücuttan atılmasını sağlar. Mor soğan genellikle Meksika ve Şili gibi ülkelerde tüketilir. Anavatanı her ne kadar tam olarak bilinmezse de Hindistan’dan İpek yolu aracılığıyla yayıldığı tahmin edilir. Pizza ve makarna yemeklerinin soslarında kullanılan mor soğan, beyaza göre daha yumuşak bir yapıya sahiptir. Ancak acılık bakımından da oldukça keskindir. İçerisindeki sulfosid güçlü bir antioksidan görevi görür. Bazı alternatif tıp uzmanlar özellikle kalp çarpıntısı yaşayan hastalara mor soğan suyunu önerir. 

MOR SOĞANI SÜTLE KARIŞTIRIP İÇERSENİZ NE OLUR?

Alternatif tıp uzmanlarının araştırmalarına göre mor soğanı süt ile kaynatılıp tüketildiğinde özellikle yüksek tansiyonu düşürmede fayda sağlar. Bunun yanı sıra vücuttaki iltihabı atar. Özellikle kadınlarda daha sık rastlanan idrar yolu enfeksiyonlarını bitirmede etkilidir. Ancak uzmanlar yine de bu tarz karışımları mutlaka bir doktora başvurarak yapılmasını tavsiye eder. Güçlü bir antioksidan özelliğe sahip olan mor soğan, üst solunum yolları hastalıklarından etkilenen boğaz ve sinüs yollarının temizlenmesini destekler. Bağışıklık sistemindeki antikorların düzensiz çalışmasını önler.

MOR SOĞANIN FAYDALARI NELERDİR?

Mor soğan içerdiği bileşikler sayesinde kan oranını dengeleyerek andaki faydalı hücrelerin oranını artırır. Uzmanlar kansızlık sorunu yaşayan kişilerin günde bir bardak mor soğan suyu içmesini öneriyor.

Tendürdiyot görevi olan mor soğan suyu yanık ve yaraların mikrop kapmasını önler. Şiddetli burun kanamaları esnasında mor soğanı ikiye bölün ve koklayın. Bu uygulama kanamayı kesmede yardımcı olacaktır. Aynı zamanda adet döneminde şiddetli yaşanan sancılar içinde birebirdir. 

Çabuk kırılan tırnaklarınızın çabuk uzamasını istiyorsanız. Bir mor soğanı kaynatın içerisine bir diş sarımsak ekleyin ve su soğuduktan sonra elinizi su da 10 dakika bekletiniz. Hem tırnaklarınızı iyileştirir hem de çabuk uzamasını sağlar.

Böbrek ve safra kesesindeki taşları kuma döndürerek acı çekmeden idrar yolu ile vücuttan atar. Bunun için bir mor soğanı kaynatın ve sabahları aç karna içiniz.

Vücutta oluşan ödemleri atmak içinde mor soğan suyunu aç karna tüketmenizde fayda var. Mide kanamaları ya da karın ağrıları için ise mor soğanı dilimleyiniz. Bir bardak ılık süt ile beraber tüketiniz. 

Boğazda biriken iltihabı atmak için ise mor soğan suyunun içerisine bir yemek kaşığı bal karıştırarak tüketebilirsiniz. 

Doğada bulunan en güçlü iki antiseptik besin olan bal ve sarımsak karışımının vücudu adeta yenilediğini biliyor muydunuz? Peki bal ve sarımsak karışımı nasıl hazırlanıyor? Ayrıca her gün bal ve sarımsak karışımından bir kaşık yerseniz ne olur? Sizler için bu mucize karışıma dair her şeyi araştırdık. Haberimizin detayında nasıl hazırlanacağı ve tüketileceğine dair bütün bilgiler mevcuttur.

Yapılan araştırmalarda sarımsağın tüm faydalarını vücuda sağlayabilmesi için çiğ tüketilmesi gerektiği ortaya çıkarılmıştır. Ancak kokusundan dolayı çiğ tüketilmesine yanaşılmadığından uzmanlar bal ile tüketilmesini öneriyor. Balın bileşenleri ile sağlığı faydalar iki katına çıkan sarımsağın birçok hastalığı engellediği uzmanlar tarafından vurgulanıyor. Aç karan tüketilmesi tavsiye edilir. Sarımsak, toprak altında yetişen ve içeriğinde milyonlarca faydalı asit barındıran bir besindir. Germanyum ve selenyum maddeleri bakımından zengin olan topraklarda yetiştiğinden insan sağlığına birçok faydası vardır. İlaç ve kozmetik sanayisinde kullanılan sarımsak kadar bal da arılar tarafından milyonlarca çiçeğin poleni alınarak üretilir. Bu iki maddenin bir araya gelmesi ile alternatif tıbbın en güçlü ilacı ortaya çıkmış olur. 

HER GÜN BAL VE SARIMSAK KARIŞIMINDAN BİR KAŞIK YERSENİZ?

Bu iki besinde kanın pıhtılaşmasını önler. Özellikle tromboz ve varislerin oluşumunu engeller. İçerdikleri sülfür maddesi vücuttaki kan akışını dengeler.

Kalp sağlığını kötü etkileyen yüksek tansiyon rahatsızlığı içinde kan akışının dengede olması gerekir. Bu karışım kan akışını dengelediğinden yüksek tansiyon ve buna bağlı gelişebilecek kalp hastalıkları riskini azaltır.

Çiğ sarımsak “alisin maddesi” bakımından oldukça zengindir. Bu madde damarlarda birikmiş kötü kolesterolü temizleyerek kan dolaşımını destekler. Aynı zamanda trigliserit seviyelerinin de dengede kalmasını sağlar.

Vücuttaki dengesiz enflamasyon yüzünden ortaya çıkan kronik rahatsızlıkları azaltmak için de uzmanlar bu karışımı öneriyor. Ayrıca bu karışım ödem toplamayı engelleyerek, kas rahatsızlıkları için doğal ağrı kesici oluyor. 

İki besinde de yüksek miktarda bulunan antimikrobiyel maddeler bağışıklık sistemini güçlendirerek vücudun zararlı hücrelere karşı savunmasını artırır. 

Enfeksiyon virüsü sonucu ortaya çıkan boğaz iltihaplanmasını da önleyen bu mucize karışım, sürekli öksürüklerde de doğal tedavi olarak kullanılır.

PEKİ BU KARIŞIM NASIL HAZIRLANIR?

MALZEMELER

1 su bardağı bal 

10 diş çiğ sarımsak

250 gramlık bir cam kavanoz

HAZIRLANIŞI

Sarımsakları ufak ufak doğayınız ve kavanozun içine atınız. Daha sonra üzerine balı dökerek karıştırınız. 7 gün boyunca her sabah bu karışımdan bir yemek kaşığı ılık suya karıştırıp tüketiniz. 1,5 hafta ara verdikten sonra 7 gün boyunca tekrar tüketiniz. Karışımı oda sıcaklığında muhafaza ediniz.

Bugün yayınlanan bir haberde Çin’de bir kişinin hantavirüs kaptığı ve öldüğü belirtildi. Haber sonrası hantal virüsü aratıldı. Bu virüs aslında farelerde bulunur. Özellikle farenin dışkısında bulunan bu virüs, çeşitli yollarla insanlara enfekte olduğundan ölümle sonuçlanabilir. Peki Çin’deki Hantavirüs nedir? Hantavirüs belirtileri nelerdir? Hantavirüs nasıl bulaşır? İşte soruların yanıtı:

RNA grubuna ait olan hantavirüs, normal olarak kemirgenlerde bulunur. Ancak hastalıklara yol açmaz. Bu kemirgenlerin insanları ısırması ya da dışkılarını insanların besinlerinin olduğu yerlere yapmasıyla insana geçer. İnsan vücudu için farklı vir virüs olan hantavirüs doğal olarak hastalıklara yol açar. Virüs ilk kez Güney Kore’nin Hantaan nehrinin yakınlarında görüldüğü için bu ismi almış. Kanamalı bir sürece neden olan hantavirüs böbreklerin işlevselliğini bitirir. Nadiren görülen hantavirüsü geçtiğimiz günlerde yeniden ortaya çıktı. Çin’de otaya çıkan ve bir kişinin ölümüne yol açan virüsün bir benzeri kenelerin insanları ısırması sonucu enfekte ettiği virüstür. Ülkemizde sıklıkla kenenin neden olduğu bu durum Uzak Doğu ülkelerinde daha şiddetli gelişir. Çünkü aynı genetik yapılara sahip olsa bile hantavirüs daha şiddetlidir. Uzak Doğu ülkelerindeki hantavirüs kanamalı ateşli seyrederken, Amerika kıtasında görülen Hantavirüs pulmoner sendrom tipi ise akciğerlere yerleşerek direk ölümlere neden olur. Amerika’daki hantavirüs çeşidi fare ve geyiklerden geçtiği düşünülür. 

HANTAVİRÜS BELİRTİLERİ NELERDİR?

Genellikle damarlara yapışan bu virüs hasara neden olur. Damarların geçirgenliğini artırdığından kanamalı hastalık olarak görülmüştür. Kan içindeki basıncın organlara geçmesi organdaki hücrelerin de kana geçmesi sonucu çeşitli hastalıklara davetiye çıkartır. Akciğer bu süreçte ödem toplar işlevselliğini yitirir. Daha sonra yüksek tansiyon görülür. Böbrekler yeteri sıvıyı alamadıklarından yeteriz kalır. Beyin tüm bu olumsuz durumlardan etkilenmemek için koruma kalkanı oluşturarak şoka girer. Bu da kalbe kanın yavaş gitmesine neden olur. Tüm bunlar virüsün vücuttaki etken dönemidir. İlk süreçte ise; yorgunluk, kalça, sırt, omuz gibi bölgelerde ağrı ve ateşlenme görülür. Baş dönmesi, karın ağrısı, ishal ve kusma gibi belirtilerde seyri devam edenlerdir. Son ve en ciddi bulgu ise idrarda kanamadır. 

HANTAVİRÜS NASIL BULAŞIR?

Fare ve diğer kemiriciler hantavirüs taşıyıcısıdırlar. Bu virüs hayvanların idrar ya da dışkısıyla çıkar. Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan kişilerin gıdalarının dışarıda olması ya da tarlalardaki besinleri yeteri kadar yıkanmadan tüketmesiyle insan vücuduna geçer. Bir diğer durum da bu kemirgelerin ısırmasıyla kana karışır. Yapılan araştırmalarda ise insandan insana solunumla geçtiği düşünülür. Başka bir iddia da tavuk, inek ve kuzu gibi hayvanların bu kemirgenlerle teması yoluyla da insana bulaşmış olabilir. Virüs insan vücudunda 1 ay boyunca kuluçka dönemi yaşayıp kronik hastalık gibi belirtiler gösterebilir. Ortalama 2 hafta içinde belirtiler yavaş yavaş yaşanır.

HANTAVİRÜS TEDAVİSİ VAR MI?

Herhangi bir tedavisi olmayan hastalıklardan bir tanesidir. Enfekte olan hastanın fonksiyonları iyileştirilmeye çalışılır. Genelikle sıvı desteğiyle kan basıncı ve vücut için oksijen dengelenir. Virüsün içeride kalması engellenir. Antiviral ilaçlarla da belirtiler azaltılıp ölüm tehlikesi azaltır. Bilim insanları halen virüse dair ilaç araştırmaktadır. 

HANTAVİRÜS KORUNMA YOLLARI NELERDİR?

– Tüm vücudun sirkeli su ile yıkanması

– Tarladan toplanan tüm besinlerin sirkeli ve ılık suda yarım saat dezenfekte edilmesi 

– Kemirgenlerin olduğu yerler çamaşır suyuyla temizlenmeli

– Fare ve diğer tür kemirgenlerin  ölüleri maske ve eldivenle alınmalı ya da üstlerine kireç dökülerek toprağa gömülmeli

– Mutfak araç gereçlerin sürekli yıkanması

– Kemirgenlerin eve girmemesi sağlanmalıdır. 

Tropikal meyvelerden biri olan rambutan, dış görünüşü saçaklıdır. Mayoş bir tadı olan rambutan, yapılan araştırmalarda antidiyabetik bir besin olduğu saptanmıştır. Vücut için gerekli enerjiyi sağlarken sağlıklı kilo vermeyi de sağlar. Ayrıca demir bakımından zengin olduğundan bağışıklık sitemi için fayda sağlar. Peki Rambutan nedir? Rambutan meyvesinin faydaları nelerdir? Rambutan nasıl yenir? İşte soruların cevabı:

Bilim literatüsünde nephelium lappaceum olarak geçen rambutan trop,k bir ağaç meyvesidir. Sabunağaç ailesine ait ağaçta yetişen rambutanın anavatanı Endonezya adalarıdır. Aynı zamanda tropik bu meyve diğer Güney Doğu Asya ülkelerinde de görülür. Yapılan araştırmalarda lyche, longan ve pulasan tropik meyvelere yakındır. Kelime anlamı saç olan rambutana bu ismin verilmesinin nedeni dış yüzeyindeki şekillerdir. Güneydoğu Asya’da olan bu meyve Arap gezginler sayesinde dünyaya yayılmıştır. Hint Okyanusundaki gemiler buradan aldıkları bu meyveyi Kolombiya, Ekvador, Honduras, Kosta Rika, Trinidad ve Küba’ya götürmüştür. 1950 yıllarında ise dağılımı sınırlandı. Çünkü meyve farklı mevsimlerde erkenden çürümeye başladı. Arıların vazgeçilmez meyvesi olan rambutandan elde edilen balda insan sağlığına inanılmaz fayda sağlar. Nemli topraklarda ve bol yağışta yetişir. Çabuk çürüdüğünden ticareti sınırlıdır. Genellikle işlem göründükten sonra piyasada satışa sunulur. Genellikle şöle ya da reçel yapılır. Ağaçları çok yaprak dökmez. Soğuk havalarda bile yeşil kalır. Endonezya’da sokaklarda satılan rambutan Malezya’da ise arılar için özel yetiştirilir. Dış yapısı tüylü olan rambutan iç görünümü yumurtaya benzer. Demir açısından oldukça zengin olduğundan bağışıklık sistemi için vazgeçilmezdir. Uzmanlar çekirdeklerinin kesinlikle tüketilmemesi konusunda uyardı. Lüks mekanlarda meyve salata ve kokteylerde de kullanılır. 

RAMBUTA MEYVESİNİN FAYDALARI NELERDİR?

İçi beyaz olmasına rağmen dış kabuğu sayesinde likopen içerir. Bu sayede vücut hücrelerinin hızla yenilenmesini sağlar. Yapılan araştırmalarda rambutan meyvesi yiyen kişilerin cilt yüzeylerinin oldukça parlak ve temiz olduğu tespit edilmiştir. 

Günlük yoğun tempoda çalışan ve stres yaşayan kişiler için de ideal bir meyvedir. Çünkü rambutan oksidatif oranını azaltır. Vücuttaki fazla toksini atar. Bu da stresi yok ederken bağışıklığı güçlendirir. Aynı zamanda kanserli hücrelerin oluşumunu da azaltır. Parkinson ve alerjik rinit hastalıklarının yaşanmasını önler.

Kalorisi ve lifi yüksek olan bu meyve diyet listelerinde ilk sıralarda yer alabilir. Sindirim sistemini düzenleyen rambuta, vücut enerjisini de yükseltir. Ancak aşırıya kaçılmadan tüketilmesi gerekir. Aksi halde ishale neden olabilir.

Meyvenin yanı sıra yaprak ve yağı da fayda sağlar. Özellikle saça fayda sağlayan yağı dökülme ve yıpranmayı önler. Daha parlak ve hoş bir görünüm kazandırır. Meyve ezilerek çıkan yağ meyve ile beraber macun kıvamına getirilir. Saç diplerine sürülür. 15 dakika sonra ılık suyla yıkanır. 

Kronik kabızlığı olan ya da metabolik zorluklar yaşayanlar içinde ideal bir besindir. Sindirim yolu işlevselliğini artırır. hücreleri düzenleyerek tuvalete çıkma sıklığını artırır. Aynı zamanda Uzak Doğu ülkelerinin çoğu bu meyveyi mide rahatsızlığında kullanmıştır. Bunun yanı sıra vücutta yüksek iltihabı olan kişilerde alternatif doğal ilaç olarak verilmiştir.

Yapılan bazı araştırmalarda da kısırlık gibi durumları da ortadan kaldırdığı tespit edilmiştir. Bu sayede uzmanlar çocuk sahibi olamak isteyen çiftler için etkili odluğunu vurguluyor. 

Virüs ve bakterilere karşı vücudu güçlendiren rambutan, demir bakımından güçlü olduğundan bağışıklığı güçlendirmede etkilidir. Özellikle hamilelik dönemlerinde aşırıya kaçmadan tüketilmesi tavsiye edilir.

Yüksek ateş gibi durumlarda yaprak ve kabukları kaynatılarak tüketilir. Bu da vücut basıncını düzenler. Sıvı ve oksijeni dengeleyerek ateşi düşürür. Bunun yanı sıra yapılan bir diğer araştırmada şeker hastası olan farelere fayda sağlandığı görülmüştür. Kan şekerini dengeleyen rambutanı tüketmeden önce bir uzmana başvurmak gerekir. 

RAMBUTANIN YAN ETKİLERİ NELERDİR?

Tropik meyveler arasında yer alan rambutanın ciddi yan etkileri bulunmamaktadır. Ancak uzmanlar çekirdeğin kesinlikle tüketilmemesini vurguluyor. Aşırıya kaçıldığında ise sindirim hastalıklarına yol açar. 

Yaz kış her mevsim tüketilmesi gereken sinir otunun insan sağlığına birçok faydaları vardır. Peki sinir otunun bilinmeyen faydaları nelerdir? Yüzyıllardır tıbbi tedavilerde yapılan sinir otu ve kekik karışımının ne işe yaradığını biliyor musunuz? Sizler için sinir otu ve sinir otu ile kekik karışımına dair merak edilenleri araştırdık.

Damar otu, yara otu, çıban otu ve pişik otun olarak da bilinen sinir otu sulak alanlara yetişir. Temmuz ve Ağustos aylarında çiçeklenen bu ot, önceden tüketildiğinde yıl boyu hastalanmayı engeller. İçeriğinde allantoin, kalsiyum, potasyum, çinko, fosfor, silisik asit, flavonlar, tanen, C ve K vitamini barındırır. Halk arasında sinir otu genellikle mide ağrılarına ve kuru öksürük gibi rahatsızlıklar sırasında tüketilir. Bu ot, kozmetik ve dondurma endüstrisinin yanı sıra ilaç endüstrisinde de ham madde olarak kullanılır. Üst solunum yolu hastalıklarına karşı ıhlamurdan daha güçlüdür. Alternatif tıpta sıkça kullanılan sinir otu, inflamatuar ve antibakteriyel sayesinde bağışıklık sistemini temizler. 

SİNİR OTUNUN FAYDALARI NELERDİR?

Çeşitli sebeplerden dolayı ortaya çıkan apse, çıban ve dolama gibi ciddi cilt hastalıklarının doğal tedavisinde kullanılır.

Bazı bölgelerde bu ota siğil otu denilmesinin nedeni siğil gibi cilt hasarlarına iyi gelir.

Bağırsaklarda biriken parazitler bir süre sonra taş ve kum oluşumuna neden olur. Ayrıca gaz sancılarına neden olan bu parazitleri vücuttan atmak için de uzmanlar bu otun çayını önerir. İdrar yolu ile bu parazitleri vücuttan atar.

Özellikle Ekim ve Şubat ayları arasında sıklıkla yaşanan üst solunum yolu hastalıklarına iyi gelir. Eylül ayından itibaren düzenli tüketildiğinde kış boyu bağışıklığı hastalıklara karışı korur. 

Öksürük, balgam, bronşit, nefes tıkanması gibi rahatsızlıkları gidermek için de tüketilen bu otun çayı göğüsü yumuşatarak rahatsızlıklardan hasar almadan atlatılmasını destekler. 

Son yıllarda artan rahim ve rahim kanserinde yapılan araştırmalar sonucunda iyileştirici etkisi olduğu görülmüştür. 

Nasır, pişik ve böcek sokmalarında da kullanılır.

Kalp hastalıklarına neden olan damar tıkanıklığını önleyerek, kan seviyesini dengeler ve ani felç, inme gibi rahatsızlıkların yaşanma riskini azaltır.

Şeker hastalarının da rahatlıkla kullanabileceği bu ot uzman kontrolünde kullanılmalıdır. 

Ayrıca akne ve iltihaplı sivilce tedavisinde de sinir otu ile hazırlanan suyu tonik olarak kullanabilirsiniz. 

SİNİR OTU ÇAYI NASIL YAPILIR?

Sinir otu kaynatma yolu ile değil demleme olarak hazırlanmalıdır. Önceden kaynatılmış 3 su bardağının içerisine iki tutam kurutulmuş sinir otu ekleyiniz. 15 dakika demlendikten sonra tüketebilirsiniz. 

SİNİR OTU VE KEKİK KARIŞIMI NE İŞE YARAR?

Sinir otu ve kekik hemen hemen aynı özellikleri gösterir. Bu yüzden karıştırılıp tüketilince çok güçlü bir ağrı kesici ve iltihap söktürücü olur. Anadolu topraklarında sıkça kullanılan bu otlar hem hastalıkları iyileştirir hem de hastalıkları engeller.Aynı zamanda cilt sağlığı içinde birebir faydası olan bu karışım kırışıklık ve yaşlanmayı önler. Kan dolaşımını hızlandırarak sivilce ve akne oluşumunu önler. Tonik olarak yüze uygulandığında cilt yüzeyindeki lekeleri gidererek gözeneklerin sıkışmasını sağlar. Ayrıca flavonoidler ve luteolitler maddeler sayesinde hücrelerin DNA’sını koruyarak mutasyona uğramalarını önler. Bu sayede kanser hastalıkların ortaya çıkmasını önler. Üst solunum yolu hastalıkları sonrası kalan kuru öksürüğü giderir. Karaciğer ve akciğerde biriken toksinleri idrar yolu ile atar. İçerdikleri güçlü K vitamini sayesinde kemik ve kasları güçlendirir. Sinir hücrelerini dengelemede güçlü olan bu karışım depresyon ve stresi gidererek gün içindeki yorgunluğa da iyi gelir. Besinler sonrası bağırsaklarda kalan toksinler ciddi hastalıklara zemin hazırlar. Karışım bağırsaklarda biriken parazitleri de atar.

SİNİR OTU VE KEKİK KARIŞIMI NASIL HAZIRLANIR?

Bir çorba kaşığı kurutulmuş kekik

Bir çorba kaşığı kurutulmuş sinir otu

3 bardak su

Kaynayan suyun içerisine kekik ve sinir otunu ekleyin. Bir beş dakika bekledikten sonra süzgeçten geçirip tüketiniz. Dilerseniz içerisine bir çay kaşığı bal ya da limon ekleyebilirsiniz. 

Metropol yaşantının artması, hastalıkların çoğalması ve sağlıksız beslenmeyle beraber artan stres, vücutta aktif bir şekilde bulunur. Beynin salgıladığı ve stresi tetikleyen kortizon hormonu hakkında merak edilen her şeyi sizler için araştırdık. Hemen hemen her yaş ger cinsiyette görülen bu durum hastalık değil. Ancak hastalıklara neden olur. Peki Stres hormonu (Kortizol) nedir? Kortizol yükselirse ne olur?

Böbrek üstü bezlerin ürettiği kortizol hormonu strese zemin hazırlar. Kanın basıncını ve değerlerini dengesizleştirir. Vücut bu hormonu yüksek ürettiğinde en çok kadınlar hasar görür. Özellikle rahimin işlevselliğini azaltarak kısırlığa yol açar. Bazı kişilerde de bağışıklık sistemini bozar. Kortizol hormonu çevresel faktörler nedeniyle artması sonucu kişinin stres seviyesi de yükselir. Bağışıklık sistemi kendini tehlikede hissettiği an beyne giden sinir uyaranları çoğalır. Bu da kortizolun aşırı hormon üretmesine yol açar. Stres artıkça da hormon düzeyi yeniden artar. Düşüş sağlanmadığında vücudun çeşitli hastalıklara yakalanma oranı yükselir. Stres hormonu genellikle sınav, savaş, aşk, hamilelik, adet gibi durumlarda yükselir. Akabinde de uyku düzensizliğine, tansiyona, enerji düşüklüğüne, kilo kaybına ya da aşırı kilo alımına neden olur. 

KORTİZOL NE İŞE YARAR?

Her ne kadar strese yol açsa da aslında kortizolun temel görevi kişinin bulunduğu fiziksel ya da duygusal baskı anında vücudunu harekete geçirir. Vücudun savunma mekanizması olan beyni açan kortizol, böbreküstü bezlerin aşırı salgılanmasını ve beynin artık harekete geçmesini sağlar. Böylece vücut o sırada kaçma ya da savaşma gibi kalkanlar oluşturur. 

KORTİZONUN VÜCUTTAKİ GÖREVİ NEDİR?

– Vücuttaki tuz ve su dengesini korur.

– Dinlenme ve uyuma gibi döngüyü sağlar.

– Dengeli üretildiğinde vücudun savunma mekanizmasını geliştirir.

– Kan değerlerini dengeler. Aniden tansiyon yükselmesinin önüne geçer.

– Bağışıklığın virüs ve bakterilerle savaşmasını destekler.

– Mevsim geçişlerinde vücudun enfeksiyon kapmasını önler.

– Kan şekerinin düşmesini ya da yükselmesini engeller.

KORTİZOL YÜKSELİRSE NE OLUR?

Bazı ilaçlar ve aşırı depresyon gibi durumlar kortizolun yükselmesine yol açar. Adrenalin bezleri artıkça vücuttaki hücrelerin yapısı bozulur. Ayrıca tiroid bezleri de bu süreçte hızla çalıştığında hormon bozukluğu da yaşanır. Faydalı olan kortizol yükseldiğinde faydasız hale gelebilir. 

– Konsantre azaldığı ve beyin fonksiyonlarında gerileme

– Zayıflayan bağışıklık sistemi

– Nadiren görülen cushing sendromunun yaşanması

– Kadınlarda düzensiz adet döngüsü

– Uyku düzeninde dengesizlik 

– Metobolik sistemdeki bozukluk nedeniyle obezite riskinde artışa neden olur.

KORTİZOLU DENGEDE TUTAN BESİNLER NELERDİR?

Deniz ürünleri hormon düzelme bakımından en etkili besin çeşitlerindendir. Omega-3 yağ asitleri bakımından zengin olan bu besinler somon balığı ve istiridyedir.

Antioksidan bakımından zengin olan Sarımsak vücut için hemen her hücreyi dengeler. 

Su vücudun temel ihtiyaç kaynağıdır. Aynı zamanda hormonal dengeyi de sağlar.

Bitter çikolata içerdiği saf kafein sayesinde kan akışını düzenler. 

Yoğurt ve turşu probiyotik bakımından zengindir. Probiyotik vücudu temizler.

Bütün meyve çeşitleri de kortizolu dengelemede etkilidir 

Yüksek antioksidana sahip kırmızı pancar, insan sağlığı için birçok faydası vardır. Günlük yaşam içerisinde insan sağlığını en çok bozan rahatsızlık strestir. Stresle baş etmenin yolu ise vücuttaki sinirlerin dengeli bir şekilde dağılmasını sağlamaktır. Stresi bitiren mucize besinlerin başında kırmızı pancar gelir. Peki Kırmızı pancarın faydaları nelerdir? Pancar suyu ne işe yarar? Haberin detayında soruların cevabı:

Genellikle turşu olarak tüketilen pancar tam bir vitamin deposudur. İçeriğinde A, B6, B12, C, E ve K vitaminlerinin yanı sıra niyasin, riboflavin, kolin, betain ve pantotenik maddeleri barındırır. Bilimsel olarak da kanıtlanan kırmızı pancar insanın günlük ihtiyacı olan vitamin ve vitaminleri sağlar. Bağışıklıktan sindirime kadar hemen hemen vücudun her yerini yenilemede etkili olan kırmızı pancar, ıspanakgiller ailesine bağlıdır. Toprak altında yetişen ve yetiştiği toprağın tüm vitamin mineralini içeren pancar, özellikle stres gibi günümüzde yaygın olan rahatsızlıklarla baş etmede etkili besindir. Hem çiğ hem de pişirilerek tüketilebilir. Kasım aylarında hasadı başlanan kırmızı pancar yaza kadar tüketilebilen bir besindir. Uzmanlar mevsim geçişleri için pancarın suyu çıkarılarak buzdolabında muhafaza edilmesini tavsiye eder. Pancar suyuna iki tüm ceviz koyup blendırdan geçirdikten sonra her gün bir bardak düzenli bu karışımı tükettiğinizde hem bağırsakları temizlemede hem de kilo vermede oldukça yardımcı bir karışımdır. Avrupa’da sıklıkla tüketilen pancar Asya ülkelerinde ise yüzyıllardır hem alternatif tıpta hem de yiyecek olarak kullanılır.

KAÇ ÇEŞİT PANCAR VARDIR?

Şeker yapımında kullanılan ve ülkemizde büyük bir üretim yerine sahip olan şeker pancar, beyaz renklidir.

Turşu yapımında kullanılan kırmızı pancar aynı zamanda suyu çıkartılarak da tüketilir. 

Besin değeri yüksek olan pazı, görüntü olarak ıspanakla karıştırılır. Bazı yörelerde yaban pancarı olarak da bilinir.

Besin değeri en düşük olan yem pancarı, hayvanlara verilir. 

KIRMIZI PANCARIN FAYDALARI NELERDİR?

Cilt, akciğer ve kolon kanserlerini önleyen pigmenti maddesi bakımından zengin olan pancarı bağışıklıkta ki tümör hücrelerini azaltarak kanser riskini önler.

Vücuttaki serbest radikalerin ve trombosit hücreleri dengede tutarak ödem gibi durumların yaşanma riskini azaltır.

Kötü kolesterolü düşürüp iyi kolesterolü yükselterek kalp sağlığını korur. Homosistein seviyesini düşürerek damarların zarar görmesini engeller.

Karaciğerdeki toksinleri temizleme de etkili olan en doğal ilaçtır. Güçlü bir antioksidan olan pancar, mide, safra kesesi ve böbrekleri temizler. Düzenli tüketilen pancar suyu karaciğerdeki toksinlerin yanı sıra vücuttaki zehirli atıkları da vücuttan atar.

Hamile kadınların özellikle 3 aydan sonra düzenli tüketmesi gereken besinlerden biridir. Hem bebeğin gelişimi destekler hem de hamilelik süresinde kadının sağlığını korur.

Demir eksikliğine bağlı gelişen kansızlığı önlemek içinde uzmanlar günde en az bir bardak pancar suyunun içilmesini tavsiye eder.

Sinir hücrelerinin deforme olmuş alanlarını iyileştirerek, stres, yorgunluk ve depresyon gibi rahatsızlıkların riskini sıfıra indirir.

PANCAR SUYU NE İŞE YARAR?

Kan hücrelerinin sayısınını artırır. Aynı zamanda kandaki şeker seviyesini de düzenler.

Sinir hücrelerini yatıştırarak stres ve depresyona iyi gelir.

Kabızlık ve ishal gibi sıklıkla yaşanan hastalıklara karşı mide bağırsağın fonksiyonunu güçlendirir.

Karaciğerin işlevselliğine katkıda bulunur.

Bağışıklığı toksinlere karşı koruyarak vücudu güçlendirir.

Güçlü bir idrar söktürücüdür. 

PANCAR SUYU NASIL HAZIRLANIR?

Meyve sıkacağı ile pancarın suyunu rahat çıkartabilirsiniz. Daha sonra çıkartılan suyu yeniden süzgeçten geçirip içerisinde 2 ceviz atıp blendırdan geçirin. Bir gün dolapta beklettikten sonra her gün düzenli şekilde bu karışımdan bir su bardağı kadar tüketebilirsiniz.